- Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu: 1980'lerden 2000'lere
DÖNEMİN SİYASAL ORTAMI - Pek çok yazar ve sanatçının yurt dışına gönüllü sürgüne gittiği, üniversite öğretim üyelerinin işlerine son verildiği, antidemokratik uygulamalara karşı çıkan aydın, yazar ve sanatçıların tutuklandığı, bugün de dillerden düşmeyen işkencelerin, tutukluyken kaybolmaların, 'faili meçhul' cinayetlerin birbirini izlediği, yaşı tutmayan gençlerin de idam edildiği YÖK Yasası ile üniversite özerkliğinin ortadan kalktığı, bir aşamaya girilmişti
- Demokratik düzene yeniden geçiş yolunda yeni partiler kurulmaktaydı, 1961 Anayasası'nın yerine konan 1981 Anayasası tartışmalara neden olmaktaydı, İlk seçimlerde Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi (AP) iktidara geldi, 'Liberal ekonomi' anlayışının egemenliğinde süren bir tüketim ve 'köşe dönme' sürecine girilmişti,
- Para ile para kazanma yönteminin çekiciliğine kapılan 'orta direk'(orta sınıf), bankerlere para yatırarak 'bir koyup iki alma'ya çalışırken, banker iflasları sonucunda evlerini ve emeklilik ikramiyelerini yitirme tehlikesiyle yüzleştiler, Özal'ın Cumhurbaşkanlığı yaptığı daha sonraki aşamada ise Türkiye, 'koalisyonlar' dönemine girmişti,
- Doğru Yol Partisi'nin (DYP) lideri Tansu Çiller'in başbakanlığı ile başlayan bu dönem, demokratik solda yeni kurulmuş olan SHP, CHP, DSP'nin ve milliyetçi MHP ile İslam dinine odaklı sağ partilerin muhalefeti ya da iktidarı paylaşmasıyla süren dönem, 2000'li yıllara da uzadı, Özal'ın ölümünden sonra Cumhurbaşkanlığı, önce Demirel sonra da bürokrasiden gelen Ahmet Necdet Sezer tarafından yürütüldü,
- 1980 öncesindeki etnik saldırı amaçlı Çorum ve Maraş olaylarının bir başka boyutu da 1993'te Sivas'ta Madımak Oteli'nin ateşe verilmesi sonucunda otuzdan çok sanat insanının ve görevlinin ölmesiyle yaşandı, PKK hareketinin, yurt dışında 'kürt propagandası' olarak ivmelenmesi ve zaman içinde yurt içi 'terör' eylemlerine dönüşmesi de bu döneme rastlar,
- Ekonomide ise, Sümerbank gibi Kamu İktisadi Teşebbüs (KİT) kuruluşlarını 'özelleştirme' hareketi ivme kazandı, Türk 'lira'sı yabancı paralar karşısında hızla değer yitirmeye başladı, Türkiye IMF (Uluslararası Para Batı'nın 'Demirperde gerisi ülkeleri' olarak tanımladığı Doğu Bloku ülkelerindeki komünist rejimin çözülüşünün simgesi, Berlin Duvarı'nın 1990'da resmen yıkılması olmuştur,
- Birçok ülkenin onlarca bağımsız devlete bölündüğü bu aşamada en dramatik sahneler, Soğuk Savaş Dönemi'ni izleyen Sıcak Savaş ortamı içinde (Sovyetlerden bağımsızlığını çok önceden ilan etmiş olan) Yugoslavya'nın, devlet başkanı Tito'nun 1980'de ölümünden sonraki on yıl içinde, özellikle 1990'larda şiddetlenen çatışmalar sonucunda parçalanması olmuştur.
- 1980'lerden 2000'lere ulaşan süreçte, Avrupa Birliği'ne girme koşulları ve işlemleri, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülkenin gündemindedir. 1980'ler-de başlayan ve sekiz yıl süren Irak-İran Savaşı'nın ardından, A.B.D. önderliğinde Irak'a yönelik Birinci (1990) ve İkinci (2003).
- Körfez Savaşları ile yeni bin yıl ortamına da ulaşan 'petrol savaşları', gelişmiş Batı ülkelerinin Ortadoğu'nun haritasını yeniden çizme işlemini hızlandırmıştır. 2000'li yılların başında İkiz Kuleler'in yıkılmasıyla ivmelenen Sıcak Savaş süreci, Irak'a ve Afganistan'a yapılan müdahalenin ardından, günümüzde de Arap Baharı eylemleriyle kanlı biçimde sürmektedir. Dünya düzeyinde, ulusal bağımsızlık ve/ya da demokratikleşme sloganları doğrultusunda gerçekleşen bölünmelerin, parçalanmalar ve rejim değişiklikleri, emperyalist bakış açılı 'globalleşme' söylemiyle buluşturulmaktadır.
- 12 Eylül 1981 askeri darbesi sonucunda sağ ve sol partilerin hepsi kapatılmış, başta Demirel ve Ecevit olmak üzere, siyasi parti liderleri tutuklanmış, devlet yönetimi Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları'ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi'ne bırakılmıştı
- Dünya düzeyinde de dramatik olaylar yaşanmaktaydı. Sovyetler Birliği'nde 1987'de başlatılan glastnost
(saydamlaşma) ve perestroyka (yeniden yapılanma) eylemlerinin hızlandırdığı değişim rüzgarları, 1990'larda -II. Dünya Savaşı'nın ardından Batı ve Doğu Bloku olarak bölünen ülkeler arasında sıcak savaşı engellemiş olan- Soğuk Savaş Dönemi'nin sonunu getirecekti.
DÖNEMİN TOPLUMSAL DURUMU
- 12 Eylül döneminin baskıcı tutumu toplumu yıldırmıştır. Bu yılgınlık,'demokrasi'ye yeniden geçildiği aşamada da sürmüştür.
1970'lerde ve sonrasında doğan çocuklar, anne babanın sıkı gözetimi altında, siyasete hiçbir biçimde karışmalarına izin verilmeksizin yetiştirilmiştir.
Amaç (Özal ekonomisinin de öngördüğü doğrultuda), gençlerin her hareketinin gelecekteki çıkarlarını koruma adına
yönlendirilmesidir. Bir başka deyişle, üniversitelere girişle başlayan 'kariyer kovalayıcılığı'nın, tıpkı A.B.D.'de olduğu gibi 'sıçan yarışı'na dönüşmesi sağlanmıştır.
- Toplumsal/siyasal olaylardan soyutlanmış olan gençlerin yaşamı, 'bireysel' ilişkilerde yaşanan zorluklara odaklanmış, bir anlamda toplum genel olarak 'kendi içine kapanmış'tır.
- Yavaş yavaş oluşan 'tüketim' eğilimi, özellikle 'orta direk'ten ailelerin 'köşe dönme' iştahını kabartmış, toplumsal kaygılardan kopuk bir yaşama geçilmiştir. 'Köşe dönme' olasılığı doğrultusunda hareket edemeyen orta ve aşağı sınıflardan insanların dinsel dayanışmaya sığınmaları da bu dönemde hızlanmıştır.
- 1980-2000 dönemi, siyasetle ilgilenmekten caydırılmış, yalnızca kendi çıkarlarını kollamaya koşullandırılmış, yasal haklarını korumakta çekingen, geçim sıkıntısına çıkar yol olacak her çareyi kucaklayan, toplumda olup bitenle -kendisine ve ailesine dokunmuyorsa- ilgilenmeyen, çok satan gazetelerin ve televizyon haberlerinin manşetlerinden ötesini okumayan, sanat olaylarına uzak, düşünmeyi ve eylemeyi dört yılda bir oy verdiği politikacılara bırakmış, her duyduğuna inanan, içine kapanık bir toplum manzarası oluşturuyor.
- 1960'larda başlayan parlak döneminin canlılığını, tüm politik ve ekonomik çalkantılara karşın, azalarak da olsa sürdürme çabasındaki tiyatromuz, 12 Eylül darbesinden önemli oranda pay almıştır.
- Yurt dışına gitmek zorunda kalan, pasaport alamayan, çeşitli davalardan hapiste yatan, 1402 sayılı yasanın işletilmesiyle çalıştıkları resmi kurumlardan çıkartılan sanatçıların birbirini izlediği bu dönemde en çok İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) zarar gördü.
- Eleştirmenler, sanata getirilmesi öngörülen üstdenetim tasarılarına karşı çıkıyor, 'büyüklerimiz'in önerileri doğrultusunda, yalnızca suya sabuna dokunmayan konuları sahneye çıkartma eğilimini yeriyor, kendi yapıtlarına 'oto-sansür' uygulayan yazarlara sitem ediyordu
- Dünyada ve ülkemizde yer alan siyasi ve ekonomik gelişmeler toplumu derinden etkilemiştir. Bu etkiler, bir yandan, günümüzde sık sık yakınma konusu olan 'toplumun duyarsızlaşmasında, bir yandan gitgide artan işsizliğin neden olduğu geçim sıkıntısı ve 'değersizleşme' duygusunun neden olduğu moral bozukluğunda, bir yandan, toplumsal/siyasal olaylara katılımın 12 Eylül baskı dönemindeki caydırıcılığının sürmesinde, ayrıca, liberal ekonomi söyleminin de desteklediği 'birey olma' eğiliminde görülmektedir.
- Enflasyon almış yürümüş, özel tiyatrolar darboğazda sıkışıp kalmıştı, Öte yandan, Özel Tiyatrolara Devlet Yardımı uygulaması başlatıldı. Zaman içinde özel sektörün de tiyatroya sınırlı düzeyde olsa da destek vermeye başladığı görüldü,
- Bir yandan da, TRT televizyonunun gelişmesi ve özel televizyon kanallarının da açılmaya başlamasıyla, tiyatrocularımız için
'seslendirme sanatçılığı' dönemi başlamıştı, İyi para getiren bu uğraş, tiyatro yapımı ve oyunculuk düzeylerinin düşmesine neden olmaktaydı,
- İBBŞT ve Devlet Tiyatroları'nda yönetici değişikliğinin sıklaştığı bu suskunluk, aynı zamanda da huzursuzluk döneminde yurt düzeyinde yapılan turnelerde, toplulukların yerel yönetimler tarafından çeşitli nedenlerle baskı ve yasaklamalarla karşılaştıkları görüldü, ü Seyirci-tiyatro ilişkisi bu yirmi yıllık dönem içinde yavaş yavaş gevşeyecekti, 12 Eylül öncesinin ve sonrasının sokağa çıkma yasakları, enflasyonun neden olduğu geçim sıkıntısı, kentlerde yaşamın ve ulaşım koşullarının zorlaşması gibi nedenlerden en çok tiyatro zarar görmüştür,
- Ödenekli tiyatroların düşük tutulan bilet ücretleri ile özel toplulukların -enflasyon ile baş etmeye çalışan- yüksek bilet ücretleri arasındaki uçurum da bu dönemde başlamış, kolay sahnelenebilir, popüler oyunlar seçen özel tiyatrolar seyirci kaybına uğramıştır,
- Buna karşılık, televizyonda parlayan yıldızların başı çektiği müzikaller yoluyla sunulan 'popüler kültür'e kucak açanlar az değildir, Bu gösteriler, yüksek bilet ücretlerine karşın, genellikle tiyatroya gitmeyen, bir kesim 'televizyonsever' seyirciye çekici gelmiştir, ü Öte yandan, Ferhan şensoy'un yazıp yönettiği ve oynadığı, Ortaoyuncular yapımı olan 'Muzır Müzikal', tutucu çevreleri rahatsız etmiştir, Bir süre sonra da oyunun sahnelenmekte olduğu Taksim'deki Şan Tiyatrosu bilinmeyen nedenlerden dolayı yanmıştır,
DÖNEMİN TİYATRO ORTAMI
- 70'li yılların ortalarından bu yana, Muhsin Ertuğrulün gerçekleşmemiş Bölge Tiyatroları projesinin yerine geçmek üzere, Devlet Tiyatroları'nın ülke düzeyinde yaygınlaştırılması gündemdedir.
- 1985'te Adana Devlet Tiyatrosu yerleşik düzene geçip sürekli oyun sergilemeye başamış, 1988'de Trabzon ve Diyarbakır Devlet Tiyatroları kurulmuştur. 1998'de ise Sivas, Van, Erzurum, Konya DT sahneleri, 1993'te Antalya DT, açılmıştır.
- (DT.'nin yerleşik sahnelerde sürekli olarak etkinlik sunduğu kentlerin sayısı günümüzde 20'yi aşmıştır; yurt düzeyindeki DT sahnelerinin sayısı ise 60'ı bulmuştur, Bu sahneler ayrıca 30 dolayındaki ilde turne hizmeti vermektedir,)
YÖK yasası ile konservatuarların yüksek öğretim kurumları kapsamına alınması ve tiyatro uygulaması alanında eğitim veren
üniversite bölümlerinin sayısının artması, yalnız birkaç büyük kentin değil, kurumlaşmış bir tiyatroya sahip olması elliyi aşkın yıldır ertelenmiş olan kimi başka kentlerin de tiyatroya açılmasını kolaylaştırmıştır
- Yerel yönetimlerin tiyatroya katkısı ise, son 30 yıllık süreç göz önüne alındığında son derece sınırlı olmuştur. Bugün ülke düzeyinde adı bilinen ancak 6-7 yerel yönetim tiyatrosundan söz edebiliyoruz, Bu kurumlardan en hızlı gelişenleri ve tiyatromuzda söz sahibi olmaya başlayanlar, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Bakırköy Şehir Tiyatrosu ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatroları'dır
- Tiyatromuzda son 30 yıl içinde görülen durgunluğa karşın, ortaya çarpıcı sahne olayları da çıkmıştır kuşkusuz. Sorun, ödenekli ve özel tiyatrolar bağlamında parlak çıkışların sürekli olmayışıdır.
- Eğitimli yönetmen sayısının sınırlı oluşu yanında, bir başka eksiklik de ülkemizde dramaturji çalışmalarının yeterince üstünde durulmayışı, eğitimli dramaturglardan yeterince yararlanılmayışıdır. Bir sorun da, ülke düzeyinde sahnelenmekte olan oyunları değerlendirebilecek eleştirmen sayısına ulaşılamamış olunmasıdır
- 1980-2000 dönemine bakıldığında, ülke düzeyinde yaygınlaşması yavaş olan, seyirci tarafından beslenmeyen / yönlendirilmeyen, seyircisini peşinden sürüklemeyi başaramamış bir tiyatro eyleminin, var olan kurumlarıyla deneye yanıla yol almaya çalıştığı görülür
- Nicel gelişmenin yeterince nitelikli olmasını zorlaştıran sorunlar arasında, ülkemizde tiyatro yönetmeni yetiştiren eğitim kurumlarının sayıca çok az olması ve tiyatro eğitiml veren kurumların çoğalmasıyla, yetişmiş eğitici sıkıntısının baş göstermiş olması yer almaktadır
- Çocuk tiyatrosu sahne sanatlarımız içinde en çok göz ardı edilmiş olan alandır. Oysa İBBŞT ve daha sonra DT sürekli olarak çocuk oyunu sergilemiş, zaman içinde AÇT ve AÇOK gibi başarılı özel topluluklar kurulmuştu.
- Ancak, çocuk tiyatrosu yalnız oyunculuk ya da yapımcılıkla değil, psikolog ve pedagogların da gözetimi ve katkılarıyla gerçekleşebilecek bir olgudur. Dahası, çocuk tiyatrosu, geleceğin beğeni sahibi seyircilerini yetiştirmeye de hizmet edeceğinden, en az büyükler için yapılan tiyatro düzeyinde nitelikli olmalıdır
- 1991'de Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'nün (ITI) -Türk tiyatrosunun tanıtıldığı bir sempozyumun da içinde yer aldığı- Genel
Kongresi İstanbul'da, Uluslararası Amatör Tiyatrolar Birliği'nin Dünya Kongresi de 1995'te Ankara'da yapılmıştır.
- İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenlediği ve günümüzde dünyadaki tiyatro festivalleri arasında önemli bir yeri olan İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali de 1989'da başlatılmıştır. (Zaman içinde bugün Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali olarak kurumlaşan şenliğin de nüvesi oluşacak, dahası, Devlet Tiyatroları'nın, belediyelerin ya da özel kuruluşların girişimiyle Geleneksel Tiyatro ve/ya da Kukla ve/ya da kül-tür-sanat şenlikleri niteliğindeki etkinlikleri de içeren, çeşitli ulusal/uluslararası tiyatro şenlikleri oluşturulacaktır.)
- ODTÜ Amatör Tiyatrolar Şenliği, İstanbul BBŞT'nin genç tiyatroları bahar günlerinde buluşturduğu özel etkinlik gibi, gençlerin ve amatörlerin çalışmalarına yönelik birçok şenlik günümüzde de sürmektedir. (Bu tür şenliklerin en önemlileri arasında Denizli Uluslararası Amatör Tiyatro Şenliği de bulunmaktadır.)
- Kısacası, tiyatro şenlikleri düzenleme eylemi, ülkemizde yükseköğretim kurumlarının, belediyelerin ve ödenekli tiyatro kuruluşlarının yüzyıl dönümünde benimsediği bir kültür-sanat etkinliği olmuştur. Aynı doğrultuda tiyatro yarışmaları ve ödülleri de hızla artacaktır.
- Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) Tiyatro Ödülleri, Halk Sigorta tarafından düzenlenen (günümüzde Yapı Kredi Bankası'na geçmiş olan) Afife Tiyatro Ödülleri ve 1995'te yitirdiğimiz Sadri Alışık adına ailesi tarafından verilen Tiyatro Ödülleri 1980-2000 döneminde ortaya çıkmış etkinliklerdir
- ödül kazanmış olan sahne çalışmalarının bazıları şöyle sıralanabilir: Rutkay Aziz'in yönettiği A.S.T. yapımı, Gorki'nin 'Yaz Misafirleri', Basil Coleman'ın yönettiği Ankara DT yapımı, Shakespeare'in 'Kral Lear'i, Başar Sabuncu'nun yönettiği, İBBŞT yapımı 'Bir Ata Krallığım' başlıklı Shakespeare kolajı ve Tiyatro Atölyesi yapımı olan Jean Genet'nin 'Balkon' oyunu;
- Kenan Işık'ın yönettiği Bakırköy Şehir Tiyatrosu yapımı, Nazım Hikmet'in 'Ivan Ivanoviç Var mıydı Yok muydu' oyunu, Yücel
Erten'in yönettiği, İstanbul DT yapımı, Peter Shaffer'ın 'Amadeus' ve Ankara DT yapımı Haldun Taner'in 'Keşanlı Ali Destanı' oyunları,
- Şakir Gürzumar'ın yönettiği, Ankara DT yapımı 'Uyarca', Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği, İstanbul BBŞT yapımı, Goldoni'nin 'İki Efendinin Uşağı' ve 'Kral Lear' ile Diyarbakır DT yapımı, Shakespeare'in 'Onikinci Gece'si, Müge Gürman'ın yönettiği Ankara DT yapımı, Büchner'in 'Woyzeck'i,
Ayşenil fiamlıoğlu'nun yönettiği Adana DT yapımı, Dür-renmatt'ın '5. Frank'ı, Can Gürzap'ın yönettiği İstanbul DT yapımı, Memet Bay-dur'un 'Yangın Yerinde Orkideler'i, Haldun Dormen'in yönettiği İstanbul BBŞT yapımı, Ekrem-Cemal Reşit Rey'in 'Lüküs Hayat' müzikali,
- Cüneyt Gökçer'in yönettiği Ankara DT yapımı, Edward Albee'nin 'Kim Korkar Hain Kurttan'ı, Gen-co Erkal'ın yönettiği
Dostlar tiyatrosu yapımı, Brecht'in 'Galileo Galilei' oyunu, Ergin Orbey'in yönettiği Ankara Sanat Tiyatrosu yapımı, Turgut Özakman'ın
'Resimli Osmanlı Tarihi' oyunu,
- Ferhan fiensoy'un Pierre-Henri Cami'den uyarladığı 'Yorgun Matador', Tunç Yalman'ın sahnelediği İstanbul BBŞT yapımı,
Sam Shepard'ın 'Vahşi Batı'sı, Mustafa Avkıran'ın sahnelediği, Ankara DT yapımı, Mu-rathan Mungan'ın 'Geyikler Lanetler'i,
- Mehmet Ulusoy'un yönettiği Dostlar Tiyatrosu yapımı, 'Nazım Hikmet'in 'Sevdalı Bulut'u, Bilsak yapımı, Sevim Burak'ın 'İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar'ı, Basil Coleman'ın yönettiği Ankara DT yapımı, Shakespeare'in 'Kral Lear'i...
- Organizatör Egemen Bostancı'nın yapımcılığını üstlendiği 'popüler müzikal' biçemindeki sahne olayları arasında en çok tutulanlar, Sadık fiendil'in 'Yedi Kocalı Hürmüz' ve 'Kanlı Nigar' oyunları ile Haldun Dormen'in 'Hisseli Harikalar Kumpanyası' oyunu olmuştur
DÜNYA TİYATROSUNDAKİ HAREKETLERİN ETKİLERİ
- 1990'lı yıllarda Amerikalı sahne tasarımcısı Robert Wilson'ın dramatik metin kullanımından gitgide uzaklaşarak 'metinlerarası' olmayı gözeten ve 'performans' (sahne gösterisi) temelli, 'imge tiyatrosu' olarak da adlandırılan bir anlatıma yöneldiği görülür.
- Batı tiyatrosu, yüzyıl dönümünde 'post-modern' (modern sonrası) dönemini yaşamaktadır. Deneysellik tiyatro sanatının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Bu doğrultuda etkin olan bir özelik de tiyatroda 'çokkültürlülüğün' ya da 'etnik özelliklerin' öne çıkarılmasıdır.
- (Kapitalist/emperyalist bakış açısının 'küreselleşme' sloganına sarıldığı bir dönemde, Batı'nın tiyatro insanları tarafından tiyatroda da böyle bir yönelişin oluşturulması şaşırtıcı değildir.)
- Batı tiyatrosunun bu dönemde benimsediği deneysel/değiştirici/dönüştürücü yaklaşımın yansımaları, İBBŞT bünyesinde Ayla ve Beklan Algan yönetiminde kurulan Tiyatro Araştırma Laboratuarı (TAL) çalışmalarında görülür.
- (Söz gelimi, 'Troya İçinde Vurdular Beni' başlıklı performansta, Anadolu'nun halk insanlarına özgü devinimlerle, Truva
Savaşı'ndan Çanakkale Savaşı'na uzanan dönemde aynı topraklarda yaşanmış uygarlıklardan kalma duyarlıklar buluşturulmaktadır.)
- Studio Oyuncuları Topluluğu ile yaptığı çalışmalarda, çoğunlukla çok ünlü metinlere dayalı uyarlamalar kullanmış olan Şahika Tekand'ın ise yazar-yönetmen-eğit-men-oyuncu-yönetici kimliğini 'performatif sahneleme ve oyunculuk' anlayışını geliştirme yoluna adadığı görülüyor.
- (Tekand, 'Kral Oedipus' oyununu, bulmaca kutularından oluşan bir tasarım içinde oyun kişilerini, Laius'un katilini bulma eylemi doğrultusunda, bulmaca çözücüler gibi devindirerek sahnelemiştir.)
- 'Perfor-mans'ta çok kültürlülüğe işaret eden motiflerin kullanılmasına, Mustafa Avkıran'ın önderliğini yaptığı 6. Sokak Tiyatrosu çalışmalarında ve başka öncü toplulukların denemelerinde de görülür. 1984'te kurulan Bilsak Tiyatro Atölyesi de, tiyatroda deneysel yaratıcılığın ön düzeye getirildiği eğitim ve sahneleme çalışmaları amaçlamaktadır.
- Kerem Kurdoğlu ve Naz Erayda'nın Tiyatro Kumpanya'daki etkinlikleri de bu tür öncü sahne olaylarına açılmaktadır
- Batı tiyatrosunun yavaş yavaş 'post-dramatik' (dramatik sonrası: dramayı oluşturan metinlerin öneminin azalması) dönemi kucaklamaya başlamasıyla, Handke ve Heiner Müller gibi post-modern eğilimleri benimsemiş yazarlar gündeme gelmeye başlamıştır.
- (Dramatik-sonrası metinlerin ülkemizde oluşturulmasına, yüzyıl dönümünden sonra, 2000'li yıllarda başlanacaktır.)
- Bu arada 'performans' temelli 'dans tiyatrosu', yeni bir tür olarak hızlı bir yükselişe geçmiştir. Ustaların ustası Alman sanatçı
Pina Bausch'un doruğa çıkan başarılara imza attığı bu türün ülkemizdeki ilk ürünleri yüzyıl dönümünün son aşamasında alınacaktır.
- 1980'ler, Batı'da tiyatro yapımlarında multi-medya (çoklu ortam) araçlarının kullanıldığı dönemdir. Sahne olayının sinema ve video ekranlarında yer alan, bilgisayardan gelen ses ve görüntülerle, fotoğraflarla bütünlendiği bu yaklaşım yüzyıl dönümünde bizde de
uygulanmaya başlamış, bu arada Karagöz gösterileri de -multi medya araçlarıyla aynı işlevi yüklenerek- sahne olayında yer almaya başlamıştır,
- Batı tiyatrosunda, yönetmenin yapım üstünde ağırlıklı biçimde söz sahibi olduğu 'yönetmen tiyatrosu' anlayışı ve sahne metinlerine 'farklı yorum' getirme eğilimi tüm hızıyla sürmektedir.
- Profesyonel Türk toplulukları da 1980-2000 döneminde yeterince eğitimli yönetmenimiz olmasa da- çoğunlukla 'yönetmen tiyatrosu' anlayışını benimsemiştir. Yapımların görsel-işitsel boyutlarda çekici kılınması, metnin anlamını aktarmaktan daha öncelikli bir işlem olarak görülmektedir.
- 1980-2000 döneminin en etkili tiyatro adamlarından biri, İtalyan halk tiyatrosu ile politik tiyatroyu buluşturan -kendi yazdığı- metinleri sahneleyip eşi Franca Rame ile sunan Dario Fo'dur. Fo, bir oranda doğaçlamaya dayandırdığı sahne olaylarıyla, Batı dünyasında 'yazar tiyatrosu'nu sürdüren tek önemli isimdir.
- 1980'li yıllarda kurduğu Ortaoyuncular topluluğuyla gündeme gelen Ferhan fien-soy da, bizim geleneksel tiyatromuzla Avrupa geleneğini buluşturduğu sahne metinleri ve sahne yorumlarıyla, politik eleştiri dozu daha yumuşak bir 'yazar tiyatrosu' örneği sunmaktadır.
- Bu raslantısal örtüşmede, şensoy'un Fo'dan etkilenmiş olma olasılığından çok, İtalyan ve Türk geleneksel tiyatrolarının birbirine 'yakın duruşu'nun payı olmalıdır.
- Aynı türde bir raslantısal koşutluk da Prof. Dr. Nurhan Karadağ'ın yine bu dönemde, Batı'nın 'performans tiyatrosu'ndan bütünüyle bağımsız bir çalışması sonucunda, Anadolu köy seyirlik oyunlarını ortaya çıkartması ve sahnelemesidir.
- Modern oyun/oyunculuk yaklaşımıyla ritüele dayalı 'köylü tiyatrosu'nun öğelerini yan yana kullanma çabası, 1980'li ve 90'lı yıllarda Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölü-mü'nde gerçekleşti. Sedat Veyis Örnek'in araştırmalarından yola çıkılarak oluşturulmuş, Yeşim
Dorman'ın kaleme aldığı Ölüm, Evlenme, Doğum başlıklı çalışmada yaşam döngüsüne ilişkin temel ritüel olgular oyunlaştırılmıştır.
- Anadolu kültürüne ilişkin özgün malzemenin kitap taraması ve alan çalışması yoluyla toplanması, sonra da bu malzemenin sahneye uyarlanarak özgün bir biçemde sergilenmesi amacını taşıyan çalışmalar birçok özgün sahne metninin oluşmasını sağlamıştır
- 1980-2000 döneminde Brecht Tiyatrosu Avrupa'da yoğun biçimde gündemdedir. Doğu Berlin'deki -Brecht'in kurmuş olduğu- Berliner Ensemble topluluğunun yanı sıra, başta Almanya, Avrupa'nın birçok ülkesinde Brecht oyunları sahnelenmektedir.
- (Usta yönetmen Giorgio Strehler'in ünlü italyan şarkıcı Milva'yı sahneye çıkardığı 'Üç Kuruşluk Opera' yapımı günümüzde bile anımsanmaktadır.) Ülkemizde 1960'larda başlayan Brecht tiyatrosu hayranlığı bu dönemde de sürmektedir. 1984 yılında 'Galileo Galilei' oyunu hem Dostlar tiyatrosu hem de A.S.T. tarafında aynı anda sahnelenmiştir
- 1990'lı yıllarda önce İngiltere'de, hemen ardından da A.B.D.'de oluşup yeni bir tiyatro hareketine dönüşen 'Suratına Tiyatro' (In -Yer-Face Theatre) örnekleri, o güne dek tiyatro sahnesine çıkartılması 'terbiyeye aykırı' bulunan hemem hemen tüm konuları ve dilsel kullanımları özgürce gündeme getirmiştir.
DÖNEMİN OYUN YAZARLARI
- 1980-2000 döneminde politik tiyatro ortamı bir önceki dönemle kıyaslanamayacak düzeyde zayıflamıştır. Söz özgürlüğünün denetim altında oluşu sonucunda oyun yazarlığında bir durgunluk dönemi yaşanmaktadır.
- Yazarlar çoğunlukla içe dönük, soyutlamayı uç boyutlara götüren, görsel-işitsel zenginlikten yoksun, tiyatroda yeni bir açılıma ışık yakmayan oyunlar üretirler.
- Bu dönem, deneyimli oyun yazarlarına, 50'li ve 60'lı yıllarda doğmuş yazarların katıldığı, bir yandan 'toplumsal olgular' tartışılırken, biryandan da 'bireysel açmazlar' içinde kilitlenmiş duyarlıkların yansıtıldığı, ne ki hiçbir konunun fazlaca öne çıkmadığı, çeşitli yazma biçemlerinin denendiği, ama hiçbirinin ağırlıklı bir etki yaratmadığı bir süreç olarak değerlendirilebilir
Eski ve Yeni Yazarlar
- Tiyatro için yazmayı dönemler boyunca sürdürmüş olan Refik Erduran, Recep Bil-giner, Orhan Asena, Tarık Buğra, Turan Oflazoğlu, Güngör Dilmen, Necati Cuma-lı, Sabahattin Kudret Aksal, Nezihe Araz, Başar Sabuncu, Dinçer Sümer, Turgut Özakman gibi yazarlar bu dönemde de etkindir. Farklı biçemler, farklı duyarlıklar, farklı oyun yazarlığı arayışları sürer..,
- Turgut Özakman, 19601ı ve '70'li yıllardaki oyunlarında uyguladığı yaklaşımı bir dolu zekice yenilikle zenginleştirerek, çağdaş tiyatroyla geleneksel tiyatromuzu özgün bir potada eriten, konularını yine Osmanlı döneminin son aşamalarına yaslandırdığı, 'geçmiş'e dayanarak, bugün' için 'kıssadan hisse' çıkardığı, 'göstermeci biçem' ve 'açık biçim'deki 'Resimli Osmanlı Tarihi' (Bkz. Dönemin Öne
Çıkan Oyunları bölümü 'Bir Şehnaz Oyun' gibi, günümüzde de sık sık sahnelenen ünlü oyunlarını yazar.
- 'Bir Şehnaz Oyun', I. Dünya Savaşı'mn eşiğindeki 1914 İstanbul'unda, sıradan insanların ilişkilerini ve çatışmalarını yansıtır. Dramatik durumu Göben ve Breslau adlı zırhlı Alman gemilerinin ülkemize sığınması oluşturur. Bu yapıtın hemen ardından da Özakman'ın son oyunu 'Töre' gelir gündeme.
- 'Töre', kan davasını lanetleyen, kadınlara adanmış bir barış oyunudur. Özakman bu kez 'gerçekçi' ve 'göstermeci' biçemleri buluşturmakta, trajik bir konunun güldürü öğeleriyle yumuşatıldığı 'oyunsu' oyunlarından birine daha Tuncer Cücenoğlu bu dönemde
'Kadıncıklar' oyunuyla büyük bir çıkış yapar (Bkz. Dönemin Öne Çıkan Oyunları bölümü).
- 'Kadıncıklar'ın başarısını, bir kadının yıllar sonra karşılaştığı işkencecisiyle hesaplaştığı, çok beğenilen 'Çıkmaz Sokak' izler. Tuncer Cücenoğlu da dönemin en üretken yazarları arasına girmek üzeredir.
- 'Çığ', 'Helikopter', 'Şapka', 'Matruşka', 'Boyacı' gibi, çeşitli dramatik durumlardan kaynaklanan ve çeşitli toplumsal konular, özel ilişkiler ve bireysel çatışmalar üstünde odaklanan, çeşitli oyun yazma türlerinin kullanıldığı yeni oyunları Türk seyircilerle buluşurken, önce 'Kadıncıklar' ve 'Çıkmaz Sokak', sonra da başka oyunları yabancı dillere çevrilerek yurt dışında sahnelenmeye başlar.
- Cücenoğlu, kazandığı ödüller 'Kadıncıklar'dan başlayıp, 2010 yılının ürünü 'Kadın Sığına-ğı'na ulaşan, otuz yıllık kariyeri içinde 20'yi aşkın oyuna imza atmıştır.
- 1980'ler, Ferhan Şensoy'un 'Şahları da Vururlar' (Bkz. Dönemin Öne Çıkan Oyunları bölümü) oyunu ile günümüze uzanan,
"Ferhanca" sivri dilli, bereketli oyun yazarlığını atağa geçirdiği dönemdir.
- Ferhan Şensoy, günümüzde 30. yılını tamamlamış olan Ortaoyuncular topluluğunun dağarına her yıl yeni oyunlar ('Sahibinden Satılık Ortaoyunu', 'İşsizler Cennete Gider') ve/ya da uyarlamalar ('Üç Kurşunluk Opera', 'Vişne Bahçesi') katmıştır,
- Hepsi de yazılır yazılmaz sahnelenen bu oyunlardan bir bölümü geleneksel seyirlik güldürü anlayışıyla modern kabareyi, arı gülmece ile politik taşlamayı buluştururken ('İstanbul'u Satıyorum'), bir bölümü de ('Yorgun Matador') Batı sahnelerinin 'uyumsuz tiyatro' anlayışına, 'gro-tesk'e, şiirselliğe yaslanan, güldürücü olmaktan çok gülümseten/hüzünlendiren çalışmalardır,
- 1980'ler Memet Baydur'un, 12 Eylül döneminde aydın kesimin suskunluğunu, yalnızlığını ve yaşadığı iletişimsizliği, incelikli bir
'kara güldürü' olarak dile getiren 'Limon' ile başlayan ve 'Cumhuriyet Kızı'ndan 'Yangın Yerinde Orkideler'e (Bkz, Dönemin Öne Çıkan
Oyunları bölümü) ulaşan, dilsel ve kurgusal açıdan çok özel olan yazarlık uğraşına başladığı dönemi belirler,
- Memet Baydur, yaptığı çıkışın raslantı olmadığını, daha sonra gündeme gelen, uzayda yitmiş bir Sovyet astronotun duyarlığını dile getiren 'Vladimir Koma-rov', sıradanlığın sıra dışı olanla karşılaştırıldığı 'Düdüklüde Kıymalı Bamya', insan eyleminin doğayı ve insanın geleceğini yok ettiği bir ortamı anlatan 'Yalnızlığın Oyuncakları' gibi oyunlarıyla kanıtlamaktadır,
- Oyunların çoğu yazılışlarının hemen ardından sahnelenir, Bu yapıtlar arasında en büyük sahne başarılarından birini, Anadolu'nun Doğu'su ile Batı'sının insanları, yaşama biçimleri ve değer yargıları arasındaki uçurumu dile getiren 'Kamyon' yakalar,
- Öğretim üyesi/yönetmen (aynı zamanda Ankara Deneme Sahnesi'nin kıdemli üyesi) Prof, Dr, Nurhan Karadağ'ın sahne düzeniyle sunulan bu çalışmaların başında, Yunus Emre'nin öyküsünü ritüel anlatıma dayalı bir şiirsellikle sahneye getiren,
- Nihat Asyalı'nın kaleme aldığı 'Yunus Diye Göründüm', Yunus Emre şiirinin otantik bir hareket düzeni içinde 'operatik' anlatımla sunulduğu 'Emrem Yunus', otantik köylü oyunlarının otantik bir yaklaşımla buluşturulduğu 'Yazıbağında Şenlik' gelmektedir
- 'Yaren' ise Anadolu'daki esnaf kollarının ritüele dayalı uygulamalarının oyunlaştırıldığı bir çalışmadır, Bilgesu Erenus'un Anadolu esnaf ocağı ritüellerinden yararlanarak 'Alamancılık' sorununu irdelediği 'Misafir' oyunu da, geleneksel olan ile çağdaş olanı, güldürücü olan ile hüzünlendirici olanı iç içe yan-sıtabilen 'oyunsu' özellikler taşır, Erenus'un 'Misafir'i tiyatro dağarımızın vazgeçilmezleri arasına girmiştir,
- Bizim coğrafyamızın kültürüne eğilen, benzer türde araştırma ve oyun yazma eğilimlerinin en önemli ürünlerini ise Murathan
Mungan kotarmıştır,
- Mungan, Güneydoğu Anadolu ritüellerinden, taziye geleneğinden getirdiği biçimsel denemelerle oluşturduğu -iki aşiret arasındaki düşmanlığın birbirine aşık iki gence ölüm getirdiği- 'Mahmut ile Yezida' ve 'Taziye' (Dönemin Öne Çıkan Oyunları bölümü) oyunlarından sonra, 1992'de 'Geyikler Lanetler'i yazmayı bitirmiş, böylece Murathan Mungan'ın 1980'lerden bu yana üstünde çalıştığı Mezopotamya Üçlemesi tamamlanmıştır,
- Yapıtlar 'trajik' söyleme yaraşır bir şiirsel derinlik, trajik karakterlere yaraşır bir 'iç hesaplaşma' dinamiği, kişilerin yazgılarında belirleyici olan kültürel-tarihsel-toplumsal etmenlerin ağırlığını yansıtmaktadır, Mungan'ın yapıtları hem sahne olayları olarak, hem de yazarın dil kullanımındaki imge zenginliği nedeniyle- 'okuma metinleri' olarak değerlendirilebilmektedir
- Köy seyirlik oyunlarından beslenen ve Nurhan Karadağ'ın Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü'ndeki deneysel çalışmalarıyla oluşan sahne olayları dönemin önemli bir 'arayış' ve 'yöneliş'i olarak nitelendirilebilir
- 1980'ler bir önceki dönemin yazarları Ülker Köksal ve Bilgesu Erenus'un deneyimli yazarlar arasına girdiği dönemdir, 'Kadın sorunu'na olan eğilimi ile gündemde olan Ülker Köksal ilk kez 1984'te sahnelenen 'Uzaklar' oyunuyla pek çok ödüle değer bulunur,
- Ülkü Ayvaz ve Erhan Gökgücü de görevi devralma hazırlığı içindedir, Yeşim Dorman-Yıldırım Türker'in ortak ürünü 'Gölge Ustası' bu dönemde sahneye çıkan oyunlar arasında yer alır, Melih Cevdet Anday son sahne yapıtı olan 'Ölümsüzler'i yazar. Dönemin en başarılı tarihsel oyunu Kemal Bekir Özmanav'ın, Nahit Sırrı Örik'in 'Sultan Hamid Düşerken' adlı romanından uyarladığı 'Düşüş'tür.
- 1983 yılında yitirdiğimiz. Sevim Burak, 'Sahibinin Sesi' ve 'Everest My Lord' ('İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar') başlıklı yapıtlarıyla, dramatik edebiyatımıza, dilsel ve görsel anlatımı kural tanımaz bir özgürlük içinde kullandığı, bilinç akışının dışavurumcu bir yaklaşımla sergilendiği özgün modeller sunar.
- Kerem Kurdoğlu 'Haritadan Naklen Yayın'da değerler dizgesi çığrından çıkmış günümüz Türkiye'sine egemen çılgınlıkları yansıtırken, Ferdi Merter 'Kuğular Şarkı Söylemez'de eşcinsellik ve AIDS konularını inceler.
- Adalet Ağaoğlu, iç hesaplaşmaya yönelik, 'zaman üstüne bir oyun' olarak nitelediği 'Çok Uzak Fazla Yakın' adlı yapıtıyla,
Refik Erduran, çaptan düşmüş bir solcu, bir futbolcu ve bir seks yıldızını buluşturduğu 'Ramiz ile Jülide'yle gündeme gelir
- İki genç yazar, 'Theope' ile Coşkun Büktel, 'Miletos Güzeli' ile Coşkun Irmak, klasik tiyatro anlayışını bugünün gözlükleriyle değerlendirmektedir. Irmak, hem çocuk oyunları hem de yetişkinler için çok sayıda oyun yazmaktadır. Hasan Erkek, sahne ve radyo için oluşturduğu bir dolu çocuk oyunu yanında, yetişkinler için de oyun yazmaya başlar.
- Kasabalı bir ailenin 'göç' sancılarını dile getiren 'Eşik' Er-kek'e ödül kazandırır. Bu dönemde oyun yazarlığına geçiş yapanlardan biri de Özen Yula'dır.
- Yula, kendisine 2001 yılında Afife ödüllerinden birini getirecek olan 'Ay Tedirginliği" ile başlayarak 'Kırmızı Yorgunları' ve 'Gözü Kara Alaturka'ya ulaşacak, acımasız toplumsal ortamların yaşama yenik düşmüş insanları üstünde odaklanmayı yeğleyecektir.
- Gayri Resmi Hurrem' başlıklı 'iki kişilik'ödüllü oyunu ile de gündemde olan Yula yurt dışına da açılmaktadır. Turgay Nar, 1990'larda Tiyatro Stüdyosu yapımı olarak sahneye çıkartılan -kent ortamında düzenin dışına itilerek yoksunlaştırılmış insanların dramını anlattığı- çok ödüllü 'Çöplük' oyunuyla ünü yakalar.
- İlk sahne yapıtıyla ('Kıyamet Sularında') ödül kazanan ve ürettiği yapıtlarla ses getiren bir başka yazar da Civan Canova'dır. Oyun yazarlığına 1980'le-rin sonunda başlayan, ancak, aralarında ödüllü 'Çok Geç Olmadan' oyununun da bulunduğu birçok sahne metni yazmış olmasına karşın 1990'larda yalnızca 'Mem ile Zen' başlıklı oyunu sahnelenen Cuma Boynukara da yeni kuşak oyun yazarları arasında yer almaktadır.
- Ödüllü oyunu 'Yeniden Yaratma' ile gündeme gelen Ülkü Ayvaz oyun yazarlığını, geleneksel-çağdaş tiyatroyu buluşturan güldürülerle ('Külhanbeyi Operası'), çeşitli biçimlerde soyutlamaya yönelişlerle ('Nihavent Lon-ga') renklendirmektedir.
- Behiç Ak, oyun yazarlığına -kentsel betonlaşmanın ve köşe dönücülüğün insan yaşamına ve uygarca bir varoluşa vurduğu darbeyi irdelediği- 'Bina' oyunu ile yaptığı girişten sonra gündeme yazdığı -kadın erkek ilişkilerinin absürd boyutlarına eğilen- 'Ayrılık' ile ünlenmiş ve modern dünyada, yaşama yabancılaşma sürecine giren modern insanın açmazlarına arı gülmece ve kara güldürü gözlükleriyle bakan oyun yazarlarımız arasındaki yerini almıştır
- (Behiç Ak, 2000'li yıllarda, 'Tek Kişilik Şehir' ve 'Fay Hattı' başlıklı kara güldürüleriyle, doğaya yabancılaşmış kentli kesimi mikroskop altında inceleyecek, 'İki Çarpı İki' ile ka-dın-erkek ilişkilerini farklı toplumsal boyutlarla buluşturarak mikroskop altına alacak, bu oyunların sahne başarısıyla, dönemin öne çıkan oyun yazarlarının başında gelecektir.)
- 2000'li yıllarda Coşkun Irmak, Haluk Işık, Civan Canova ve Turgay Nar'ın da yeni oyunları sahnelenmektedir. Ali Berktay,
'Kerbela' yapımıyla gündeme gelirken artık aramızda olmayan Savaş Dinçel'in iki kişilik oyunu 'Uçurtmanın Kuyruğu' yıllardır sahnelenmektedir.
- 2000'li yıllarda gün yüzüne çıkan ve yasallaşmış ka lıplardan deneyselliğe uzanan bir çizgide yer alan oyunlarıyla Raşit Çelikezer de sahnelerde söz sahibidir. Son birkaç yıldır, Ayşe Bayramoğlu, Funda Özşener, Berkun Oya, Beliz Güçbilmez ve başka genç isimler de yeni yazarlara katılıyor.
Oyun Yazarlarını Yönlendiren Kimi Özellikler
- 1980'li yıllarda tek kişilik oyun türünde bir patlama yaşanır. Çeşitli konuları ve farklı biçimsel yaklaşımları kucaklayan tek kişilik oyunlar, politik-toplumsal-ekonomik durumların bunalttığı seyircinin, duygularını ve düşüncelerini sahne olayıyla 'ferahça' bütünleştirebildiği bir tiyatro ortamı sağlamaktadır.
- Bu dönemde Güngör Dilmen'in -Yıldız Kenter tarafından yorumlanan- 'Ben Anadolu' ve Dinçer Sümer'in 'Maviydi Bisikletim' oyunları popülerlik kazanır. Ataol Behramoğlu, Işıl Özgentürk ve Macit Koper'in, oyun-cu-yorumcu Deniz Türkali için yazdıkları tek kişilik oyunlar da bu dönemin ürünüdür. Ferhan fiensoy ise 'Ferhangi Şeyler' ile seyirci rekoruna gider.
- Genco Erkal 1980'li yıllarda Nazım Hikmet-Aziz Nesin-Haldun Taner-Bertolt Brecht'ten uyarladığı 'şiir-öykü-şarkı-tiyatro' birleşimi olan 'Her Gün Yeni Baştan' başlıklı tek kişilik gösteriyi, daha sonra da bu gösterinin üstünde yeniden çalışarak oluşturduğu 'Merhaba'yı sunar.
- Bir başka çok tutulan tek kişilik oyun da Murathan Mungan'ın Orhan Veli'nin şiirlerinden derleyerek sahne düzenine yerleştirdiği
'Bir Garip Orhan Veli'dir; Müşfik Kenter'in yorumuyla, yıllara meydan okuyacak bir sahne performansı oluşmuştur.
- Zaman içinde Ferhan şensoy 'Felek Bir Gün Salakken', 'Şu Gogol Delisi' ve 'Şu An Mutfaktayım'ı üretecek, tek kişilik oyunlarını 2000'li yıllarda da 'Ferna-me' ile sürdürecektir. Ataol Behramoğlu'nun 'Mutlu Ol Nazım',
- Nezihe Araz'ın 'Kurtuluş Savaşı Kadınları' oyunları Dilek Türker tarafından, Metin Balay'ın 'İnadına Yaşamak' ve 'İnadına İnsan' oyunları Altan Erkekli tarafından, 'Kuvayi Milliye Destanı', 'Nutuk' ve karikatürist Oğuz Aral'ın 'Huysuz İhtiyar'ı Müşfik Kenter tarafından yorumlanır
- Genco Erkal, Nazım'ın şiirlerinden derlediği 'İnsanlarım' ve Aziz Nesin'in yapıtlarından uyarladığı 'Birtakım Azizlikler' başlıklı tek kişilik oyunları sunar. 2000li yıllarda da 'Kerem Gibi II' ve Aziz Nesin'in yapıtlarından derlediği 'Nereye Gidiyoruz' ile bu türdeki çalışmalarını sürdürür.
- Yıldız Kenter 'Aşk Hep Vardı' başlıklı gösterisiyle kendi yaşam öyküsünü sahneye getirir. Savaş Dinçel de 'Meraklısı için Öyle Bir Hikaye'de Saik Faik öyküleriyle buluşturur seyirciyi. Tek kişilik oyunlar Yılmaz Onay'ın ve başka yazarların da katkılarıyla dönemin tiyatro yaşamında önemli bir katkı oluşturur.
- Belgesel tiyatro örnekleri de başlıbaşına bir eğilim oluşturur. Erhan Be-ner'in kendi anı kitabı 'Bürokratlar'dan oyunlaştırdığı metin 1983-1984 tiyatro döneminde Ankara Halk Tiyatrosu (A.H.T.) topluluğunca sunuldu.
- 19841985 döneminde Faruk Erem'in, mesleğinin çeşitli aşamalarında gözlemleyip bire bir yansıttığı olayları içeren 'Bir Ceza Avukatının Anıları' kitabının uyarlaması Rutkay Aziz tarafından A.S.T.'ta sahnelendi.
- 1995-1996 tiyatro döneminde Ankara Ekin Tiyatrosu tarafından Rüştü Asyalı'nın rejisiyle sahnelenen, Haluk Işık'ın ödüllü oyunu 'Külrengi Sabahlar' 12 Eylül dönemi henüz noktalanmadan yazılmıştı, Bu metinde yer, zaman ve kişilerin özel isimleri belirlenmiş olmasa bile, ay ve gün olarak verilen tarihler, canlandırılan olayın Türkiye'de bu dönemde yaşanmış ve belgelenmiş gerçekleri bire bir dile getirdiğini gösterir,
- 18 Eylül'de -'demokrasiyi rayına oturtmak' için müdahalede bulunmuş askeri yönetimin ilk günlerinde- başlayan olaylar 13 Aralık'ta sona erer oyunda, Söz konusu olan, bir inzibat erini öldürdüğü savıyla yargılanan 'on yedi' yaşındaki 'gösterici' gencin idam edildiği tarihtir,
- Metin Balay'ın yazıp A,S,T,'ta sahnelediği 'Deniz Diye Bir Delikanlı' başlıklı oyunda da Deniz Gezmiş'in yaşamı yarı kurmaca/yarı belgesel bir yaklaşımla irdelenir,
- Belgesel oyunlar 2000'li yıllara da ulaşır, 2002'de Ali Berktay'ın kaleminden çıkan 'Benim Meskenim Dağlardır' oyununda, ünlü yazar Sabahattin Ali'nin 1940'lı ve 50'li yılların Türkiyesi'ndeki toplumsal/politik duruşunun ve gizemi tam açıklanmamış ölümü gündeme getirilir,
- Dilek Türker, Nezihe Araz'ın tek-kişilik 'Latife' oyununu çıkartır sahneye, Genco Erkal 'Sivas '93'te Madımak Oteli yangınını yalnızca belgelere dayanarak anlatır, 'Si-murg' başlıklı oyununda aynı olayı canlandırmış olan genç yazar Serdar Doğan, 1978'deki Maraş olaylarının 30, yılında yazdığı 'Yangın Yeri Maraş' Canlar Tiyatrosu tarafından 2008 güzünde sahnelenir, Cuma Boynukara ise belgesel ağırlıklı oyunlarında yabancı kültürlerde oluşmuş izlekleri kucaklamayı seçer,
- İlk kez 2001 yılında Zafer Diper tarafından Bizim Tiyatro yapımı olarak sunulan 'Ölüm Uykudaydı', bir Güney Amerika ülkesinde dört aydının bir hapishane hücresinde işkenceye, baskılara karşı verdikleri savaşımı anlatırken,
- 2010'da İzmir Devlet Tiyatrosu'nun sunduğu 'Yoksun', açlıktan ölmek üzere olan bir Afrikalı çocuğu ve onu parçalayıp yemek için ölmesini bekleyen akbabanın oluşturduğu görüntüyü 'Akbaba ve Çocuk' başlıklı fotoğrafıyla ölümsüzleştiren, bu yapıtıyla 1994'te Pulitzer Ödülü alan ve kısa bir süre sonra intihar eden Kevin Carter'ı incelemektedir, Yazar tiyatrosu olgusu da sürmektedir, fiensoy yeni oyunlarla 2000'li yılları kucaklarken
- 1994'te Necati Akpınar ile BKM Oyuncuları opluluğunu kuran Yılmaz Erdoğan da şensoy gibi 'yazar tiyatrosu' oluşumuna sıcak bakmaktadır, Kabare türündeki 'Otogargara' ile başlayan çalışmaları 'Sen Hiç Ağustosböceği Gördün mü?' ve 'Bana Bir Şeyler
Oluyor' oyunuyla sürer,
- Nesrin Kazankaya da Seyir Defteri, Dobrijna 'da Düğün, Şerefe Hatıralar, Profesör ve Hulahop, Quintet-Bir Dönüşüm
Beşlemesi oyunlarıyla Tiyatro Pe-ra'nın oyun dağarına katkıda bulunmaktadır,
- Kendi kurdukları tiyatrolar için oyun yazan bir dolu genç sanatçı var, Yeşim Özsoy Gülan, 2002 yılında kurmuş olduğu Ve Diğer Şeyler Topluluğu için yazdığı, sahnelediği, oyuncu olarak katıldığı oyunlarla başı çekmektedir,
- 2000'li yıllarda, yeni sahne metinleri, yeni teknolojiler ve çok disiplinlilik üstünde yoğunlaşarak 'performans' olgusunu öne çıkaran bir tür 'yazar tiyatrosu' gündemde, Böylece, oyun yazarlığı olgusunu 'performans' olgusuyla buluşturma eğilimi oluşuyor,
- 2000'li yıllarda 'performans ağırlıklı tiyatro' da gündemdedir,Yekta Ko-pan'ın Bülent Erkmen'in konsepti doğrultusunda yazmış olduğu, DOT tarafından 2006'da sahnelenen 'İki Kişilik Oyun' bu tür sahne metinlerinden biridir,
- Özellikle İstanbul'da kurulan öncü-deneysel nitelikli topluluklarda çeşitli sahne sanatlarını buluşturma, tiyatroda 'söz'ün, 'ses'in, 'mimik', 'jest' ve 'hareket'in, gerçekçi/epik/absürd/geleneksel seyirlik özellikleriyle bire bir tanımlanamadığı -şimdilik 'özgün' sayılabilecek- bir potada eritme eğilimi görülüyor.
- Kurgu ve konsepti Övül-Mustafa Avkıran imzasını taşıyan Gara-jistanbul yapımı 'Ashura', 'Oyunu Bozuyorum' (metin: Meltem Arıkan) gibi çalışmalar da bu tür bir yaklaşımın ürünleri. Performansa yönelik bir başka yaklaşım da Tiyatro TEM tarafından sergileniyor.
- Ayşe Selen ve fiehsuvar Aktaş, sahne çalışmalarına kukla ve gölge oyunu performanslarını da katarak, oyuncu-anlatıcıgölge oyunu/kukla oynatıcısı kimliklerini iç içe sunuyorlar.
- Murathan Mungan ise 2007'de yayımlanan 'Kağıt-Taş-Kumaş' başlıklı yapıtıyla, oyun yazarlığının 'performans metni' ile bütünleştiğini gösteren görsel-işitsel bir söylem sunuyor. Hasan Erkek'in sözsüz 'Kutsal Döngü' metni Nurhan Karadağ tarafından bir köylü seyirlik 'performans'ı olarak sahneleniyor
ÖNE ÇIKAN KONULAR, KONULARA YAKLAŞIMLAR
- Tuncer Cücenoğlu'nun 'Çıkmaz Sokak', Bilgesu Erenus'un '555 K', Adem Atar'ın 'Cam Bardaklar Kırılsın', Faruk Erem'in 'Bir Ceza Avukatının Anıları', Ferdi Merter'in 'Bir Kadın Bir Erkek Vardı' oyunları bu türdeki çalışmalar arasında yer alır.
- Aziz Nesin ise 'Bir Zamanlar Memleketin Birinde' başlıklı, hiç oynanmamış, çalgılı-şarkılı oyununda, 12 Eylül döneminden bugüne uzanan mantık dışılığı ve bu dönemin yüreklere yerleştirdiği korkuyu taşlamaktadır. Öte yandan, polis, gözaltı, işkence, hapislik olguları yine gündemdedir.
- Çünkü 12 Eylül ile henüz yeterince hesaplaşma-mıştır tiyatromuz. Erhan Gökgücü 'Giordano Bruno' ile şiddet, baskı, işkence olgusuna Avrupa tarihinden getirdiği mesel aracılığıyla ışık tutar. Haluk Işık 'Külrengi Sabahlar'da 12 Eylül yargı mekanizmasını eleştirirken, 'Memleket Hikayeleri'nde 90'lı yıllarda toplumca paylaştığımız 'utanç' anlarına ışık tutar.
- Yılmaz Onay'ın 'Hücre İnsanı', Ferhan fiensoy'un 'Çok Tuhaf Soruşturma', Eşber Yağmurdereli'nin 'Akrep' oyunlarıyla, adalet ve yargı mekanizmasındaki çarpıklık eleştirilir
- Dönemin öne çıkan konuları arasında, politik baskılar karşısında -özellikle 'aydın'- bireyin çevreden soyutlanmışlığı yer alır. 1980-2000 döneminde oyun üreten genç ve orta yaşlı yazarlarımız yaratıcılıklarını çoğunlukla, orta sınıf duyarlığının sıfır noktasında biçimlenen yabancılaşma-yalnızlaşma olgusuyla yüzleşme noktasına odaklamış gibidirler.
- Oğuz Atay'ın 1979'da gündeme gelen 'Oyunlarla Yaşayanlar' oyununda yansıyan benzer duyarlık sürmektedir. Vüs'at O. Bener, ikinci oyunu -iki kişilik-'İpin Ucu' ile hem dönemin toplumsal-politik atmosferini, hem de denet-leyemediği koşullar içinde hapsolmuş aydın bireyin duyarlığını iç içe irdeler.
- Civan Canova'nın 'Kıyamet Sularında', 'Kızılötesi Aydınlık' ve başka oyunlarında da aynı duyarlık sezilir. Bu oyunlar, önemli oranda Memet Baydur ve Behiç Ak tiyatrosuyla buluşur.
- 90'lı yılların ikinci yarısında Kurtuluş Savaşı ve Atatürk oyunları birbirini izlemeye başlar. Nezihe Araz'dan Orhan Asena'ya, Recep Bilginer'den Selim İleri'ye dek birçok yazarımız Mustafa Kemal'in sahneye çıkarıldığı oyunlara imza atar.
- Yazarlar, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal Atatürk'e ilişkin klişeleştirilmiş söylemlerin ötesine geçme çabası içindedir sanki. Cumhuriyet devletinin kurulma aşamasına yönelik savaşımı ateşleyen ilkelerden zaman içinde ne denli uzaklaşıldığını da bilmektedirler.
- Ülker Köksal'ın daha önceki dönemlerde yazılmış olan 'Karanlıkta İlk Işık' oyunuyla sahnede Kubilay Olayı canlandırılır 12 Mart dönemini 12 Eylül ile buluşturan ve şiddet uygulaması, işkence, baskı, ceza olgularını sorgulayan oyunlar da bu dönemde gündemdedir.
DÖNEMİN ÖNE ÇIKAN, ETKİLİ OLAN OYUNLARI
- Dönemin üretkenlikleriyle ve/ya da yapıtlarının yarattığı etki nedeniyle öne çıkan beş yazar, Turgut Özakman, Ferhan şensoy, Tuncer Cücenoğlu, Murathan Mungan ve Memet Baydur'dur
- Özakman, tiyatromuzun geleneksel öğeleriyle çağdaş dünya tiyatrosunun anlatım biçimlerini buluşturduğu oyunlarının bir bölümünü bu dönemde yazmıştır, Bu oyunlar arasında yer alan ve pek çok ödül kazanmış olan 'Resimli Osmanlı Tarihi'(1983),
- 1981 Anayasası'nın oluşturduğu güncel tartışmalardan yola çıkarak yazılmıştır, Oyunun devinimini, tarihsel gerçeğin, fantezi ürünü bir durum bağlamında irdelenmesiyle kotarılan alaycı ve eleştirel bakış açısı oluşturur, Bu fantezi boyut içinde ülkemizde yapılan her bir Anayasa'nın tarihsel zamanına yolculuk yapılır,
- Tuncer Cücenoğlu'nun 'Kadıncıklar' oyunu 1983-84 tiyatro döneminin en çok ödül alan tiyatro yapıtı olarak öne çıkar, Bir genelev ortamında geçen oyun, hayat kadınlarının çoğunlukla acı bir sonla noktalanan ve hep birbirine benzeyen, toplumumuzda çok yaşanmış, yaşanan yaşanacak öykülerini dile getiriyor,
- Zaman içinde çok çeşitli konuları, çeşitli türde oyunlarla irdeleyecek ve yapıtları yurt dışına açılacak olan Cücenoğlu'nun yazar kişi erdemlerinden en önemlisi olan gülmece ile 'ciddi' anlatımı buluşturma yeteneği ve ustalıklı diyalog kullanımları bu oyunda da başarıyla değerlendirilmiştir
- Ferhan Şensoy'un Ortaoyuncular yapımı olarak yazıp sahnelediği ve oynadığı 'Şahları da Vururlar', fiensoy'un zaman içinde - otuz telif oyun ve uyarlamaya imza atarak ve her birini sahneleyip oynayarak- oluşturacağı 'yazar tiyatrosu'nun profesyonel sahnedeki ilk örneğidir,
- İran'da Şah rejiminin devrilip köktendinci rejimin gelmesiyle yaşanan değişimi, kalabalık kadrolu ve çok tablolu bir 'kabare oyunu' biçeminde dile getiren oyunda, dil kullanımının içerdiği 'Ferhanca' gülmece ve politik taşlama yaklaşımı, sanatçının daha sonraki yapıtlarının da vazgeçilmezi olacaktır,
- 1980'lerde başlayıp, 2000'li yılların başındaki erken ölümüyle noktalanan yazarlık uğraşına çok sayıda oyun sığdırmış olan Memet Baydur, dünyaya bir 'aydın ki-şi'nin gözlükleriyle bakarken, politik-toplumsal çizgide olsun olmasın, tüm oyunlarını dünya kültürünün zenginlikleriyle bezer, 'Arı gülmece'den 'kara güldürü'ye ulaşan bir çizgide, 'alaycı' bir yaklaşım ile 'hüzün' arasında gidip gelen bir anlatımla biçimlendirir yapıtlarını,
- Çok ödüllü yapıtı 'Yangın Yerinde Orkideler'(1989) yazarın bu özelliğinin çarpıcı bir ürünüdür, İstanbul'da her kesimden insanın gelip geçtiği ıssız bir köprüaltı ortamında yer alan oyunda, 'aydın' sayılmayan kesimin bilgeliğiyle, aydın kesimin okumuşluğu ama sıradanlıktan kurtulamamışlığı çatıştırılır.
- Murathan Mungan, 'Mezopotamya Üçlemesi' ile, Ortadoğu coğrafyasında yaşayan insanın geleneksel varoluş motiflerini değerlendirirken, oyunlara biçimsel açıdan destansı bir estetik, içerik açısından da trajik bir derinlik katmıştır, Bu oyunlardan ikincisi ödüllü bir yapıt olan- 'Taziye'dir,
- Eski İran'da oluşmuş, ölümü betimleyen bir halk geleneğinden dönüştürülmüş olan 'taziye', açık ya da kapalı uzamlarda, seyirci halkın da duygusal katılımıyla oluşur ve eski Yunan tragedyalarında olduğu gibi, bir dinsel tören coşkusu içerir,
- Mungan, 'Taziye'de, bu türün simgelediği anlatım biçimlerinden yola çıkarak Güneydoğu Anadolu yöresinde, ağalık düzeni içinde yer alan bir sevda ve ölüm öyküsünü dile getirir, Bir oğulun, töre gereği annesini öldürme zorunluluğuna gelip dayanan bir dramatik durumdan yola çıkmaktadır,
DÖNEMİN TİYATRO ELEŞTİRİSİ
- Cumhuriyet dönemi oyun yazarlığının hangi noktasındayız? (...) Seyirlik geleneğimizin örgelerini kullanarak 'açık biçim' ve 'göstermeci' biçeme yönelen, bir anlamda epik tiyatro ile de buluşmayı deneyen, politik-toplumsal vurgusu çoğunlukla 'gülmece'nin gözlükleriyle yapılan oyunların açtığı çığır içinde Haldun Taner, Turgut Özakman, Vasıf Öngören ve Oktay Arayıcı'nın yapıtlarının çağdaş tiyatromuzun dağarının vazgeçilmezleri arasına girdiğini görüyoruz
- Ancak bu yönelişin içerdiği parlak buluşların daha sonraki yazarlar tarafından çoğunlukla hiçbir yenilikle desteklenmeden yinelendiğini, bu nedenle de zaman içinde klişeleşen örgelerin durağanlaştırdığı sahne metinlerinde içerik açısından da vurucu olunamadığını da göz ardı edemiyoruz.
- Kabare tiyatrosu da televizyon yoluyla ortalama seyircinin beğeni düzeyine indirilişinden bu yana tüm parıltısını yitirmiş görünüyor. Dahası, zeka parlamayınca kabare tiyatrosu yoluyla yapılan toplumsal eleştirinin vuruculuğu da oluşmuyor.
- Köylü tiyatrosunun seyirlik özelliklerini çağdaş tiyatro özellikleriyle buluşturma yönünde yapılmakta olan çalışmalar ise -yarıamatör toplulukların sokak tiyatrosu çalışmaları dışında- son on yıl içinde yavaşlamış görünüyor.
- Belki en üretken yönelişin, 'absürd tiyatro'ya ilişkin özelliklerin çeşitli boyutlarının birbirinden farklı yaklaşımlarla değerlendirildiği, 'soyutlama'yı içeren yazarlık çabaları olduğu söylenebilir..
- 'Absürd'ün sınırlarının 'postmodern' yaklaşımın sereserpeliği içinde daha da genişletilerek, 'gerçekte var olan' ile 'düşlenen' arasındaki ayrımın yok edilebildiği, yazarlarımızı 'gerçekçi' yöntemin kı-sıtlayıcılığından kurtaran soyutlamalı metinlerin 'performans tiyatrosu' ile uzlaşma olasılığı da yüksek.
- Ne ki tiyatro seyircisiz yapılamadığına göre, ortalama seyircinin -son 25 yıl içinde epeyce aşağıya çekilmiş olan- sanatsal beğenisinin düzeyini yükseltme adına, oyun yazarlığı geçmişimizi oluşturan her türlü yönelişin, tüketici değil, üretici olmayı amaçlayan bir yaratıcılıkla, titizlikle, özenle yeniden değerlendirilmesi yanında, yazarlarımızın yeni yönelişlere de açılması gerekiyor.
****************************