ÜNITE 1=DIL NEDIR?
Dil=İnsanlar arasında anlaşmay ı sağlayan doğalbır araçtır.
Dilin Nitelikleri:Tarıh,coğrafya,kultur,medenıyet,toplumsaletkıler,heyecan ve zekadan doğmuştur.
Dilin Nitelikleri:Tarıh,coğrafya,kultur,medenıyet,toplumsaletkıler,heyecan ve zekadan doğmuştur.
Ses Dilinin Anlamları
&-Tarihi ve gecmıs ı olan ınsan topluluk anlaşma vasıtası (Türk Dili)
&-Belli bırcagınkel ıme dağarcığı ve söz dizimi(Divan dılı,Halkdılı)
&-Meslek gruplarıının anlaşma sıstemı(tıp dılı,gemıcıdılı)
&-Bır yazarın soyleyıs tarzı(Nedım’ındılı,Yahya Kemal’in dıl ı)
&-Bır sanatın kendıne özgü anlatım bıcımı( Şiir dıl ı,Nesirdılı)
****D ıl;yapısı,oluşumu,zamana,ça ğa,kullan ıldığı coğrafyaya
goredegısır.Örneg ın;Anadılı,halkdılı,çocukdılı,duygud ılı,hyvandılı,yazıdılı,miillidıl.. ****Dille ilgılıılksıstematıkgorusuHeraklıtosdemıst ır.
goredegısır.Örneg ın;Anadılı,halkdılı,çocukdılı,duygud ılı,hyvandılı,yazıdılı,miillidıl.. ****Dille ilgılıılksıstematıkgorusuHeraklıtosdemıst ır.
DİLİN TÜREMELERİ
1:İlah ıyatcı-Teolojık
Görüs:Bugorusegoredıl,insanlaradogustanver ılmıstır.Savunanısımler:Grimm,Whıtney,Abel ard
2oğustancı Görusilb ıyolojıktır v dogustan var olmuştur.Taklıt,jest. mimiklerle ortaya çıkmıştır. Savunan isimler:Müller ve Renan
3eneyımcı Gorus:Çevredekı ses ve hareketlerınetkısınde kalarak benzer ses ve hareket çıkarmayı deneyerek çıkmıştır.Savunan ısımler:Hobbes,Darvin,Candillac
4:Antropoj ık Gorus:Önce el ve gövde hareketyle başladığı ,sonra jest,mimikeklend ıgı en son da ses oluştu ğu ve dogduguçıkmıştır.Savunan ısımler:Smith,H.VonPudor
Görüs:Bugorusegoredıl,insanlaradogustanver ılmıstır.Savunanısımler:Grimm,Whıtney,Abel ard
2oğustancı Görusilb ıyolojıktır v dogustan var olmuştur.Taklıt,jest. mimiklerle ortaya çıkmıştır. Savunan isimler:Müller ve Renan
3eneyımcı Gorus:Çevredekı ses ve hareketlerınetkısınde kalarak benzer ses ve hareket çıkarmayı deneyerek çıkmıştır.Savunan ısımler:Hobbes,Darvin,Candillac
4:Antropoj ık Gorus:Önce el ve gövde hareketyle başladığı ,sonra jest,mimikeklend ıgı en son da ses oluştu ğu ve dogduguçıkmıştır.Savunan ısımler:Smith,H.VonPudor
KONUŞMA VE YAZI D İL İ
Karşılıkla görüşmelerde konuşma dili,yazılı olanlar ise yazı dılıdır.
KONUSMA DILI
*yanlışlıklar duzelt ılır.
*özensız ve dıkkatsız
YAZI D İLİ
*duzelt ılmez.
*dıkkatl ı ve tıtız
***Turkıyeturkler ının yazı dılı,Batı Türk Dili Anadolu lahcesıdır.
ÜNİTE 2 D İL VE KÜLTÜR
Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi dil kalıbına dökülür; dil aracılığıyla yerden yere, kuşaktan kuşa ğa aktarılır. Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar.
Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi dil kalıbına dökülür; dil aracılığıyla yerden yere, kuşaktan kuşa ğa aktarılır. Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar.
KÜLTÜR NED İR?
Türk Dil Kurumuna ait Türkçe Sözlük’te kültür şu şekilde tanımlanmaktadır:
1- Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çerçevesine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçlar ın bütünü, hars, eki n.
2- Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü.
3- Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.
4- Bireyin kazandığı bilgi (Türk kültürü kuvvetli bir kişi).
5- Biy. Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme.
6- Tarım. Bir toplumun bazı ögelerinin başka bir topluma geçişi: “Yeryüzünde gelişmiş ve az gelişmiş toplumlar bulundukça, ister istemez geli şmişten az gelişmişe doğru bir mal ve kültür akım ı olacaktır.” (O. Rıfat) … bitkileri. İnsanlarca yetiştirilen bitkilerin bütünü
Kültürü Oluşturan Ögeler ve Özellikleri
2- Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü.
3- Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.
4- Bireyin kazandığı bilgi (Türk kültürü kuvvetli bir kişi).
5- Biy. Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme.
6- Tarım. Bir toplumun bazı ögelerinin başka bir topluma geçişi: “Yeryüzünde gelişmiş ve az gelişmiş toplumlar bulundukça, ister istemez geli şmişten az gelişmişe doğru bir mal ve kültür akım ı olacaktır.” (O. Rıfat) … bitkileri. İnsanlarca yetiştirilen bitkilerin bütünü
Kültürü Oluşturan Ögeler ve Özellikleri
1:Din: Bir yaşama biçimi olması bakımından din, kültürü oluşturan ögelerden biridir. Eliot, “Avrupa kültürünün, Hrıstiyanlık ortadan kalktıktan sonra yaşayaca ğına inanm ıyorum ” der. 2:Dil: Toplumların kendi kültürlerini yaşattıklar ı ve onu kuşaktan kuşağa aktardıkları bir dil vardır. Bu bakımdan dil, bireysel iletişimi sağlamanın yanı sıra kültür taşıyıcısı olması nedeniyle önemli bir kültür ögesidir.
3:Tarihî Miras: Kültürün önemli iki özelliği vardır: Biri onun kadimliği (eskiliği), diğeri devamlılığıdır. İçinde yaşadığımız kültürün büyük bir bölümü, ataların mirasıdır ki, bu kültürün kadimliği anlamına gelir. Devamlılığı ise, geçmişten gelen bazı kültürel değerlerin ihtiyaçlara cevap vermemesi nedeniyle bu değerlerin şekil değiştirmesi ve onlara yeni anlamlar y üklenmesidir.
4:Savaşlar: Kültürlerin yenilenmesinde, gelişmesinde, zenginle şmesinde ve kimi zaman da yok olmasında savaşların büyük bir rolü vardır. Batının Rönesans’ı yaşamasında İslam medeniyetiyle tanışmasının büyük bir katkısı olmuştur.
5:Göçler: Hz. Musa’nın Mısır ’dan Filistin’e; Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti, Türklerin Anadolu’ya, İngiltere ’de yaşayan kimi İngilizlerin ve Avrupalı Yahudilerin Amerika’ya göç etmeleri yeni bir kültürün ve medeniyetin doğmasını sağlamıştır. 6:Ziraat: Kültürün ilk anlamı ekin, hars olduğuna göre, milletlerin ziraatle uğraşırken kendi birikimlerini kullanmaları, toprağı kendi yaşam tarzlarına ve ihtiyaçlarına göre işlemeleri farklı bir kültürel unsuru ortaya çıkarmışt ır. Her milletin farklılığı bu kültürel birikimi farklı araçlarla ortaya koymasında gizlidir.
3:Tarihî Miras: Kültürün önemli iki özelliği vardır: Biri onun kadimliği (eskiliği), diğeri devamlılığıdır. İçinde yaşadığımız kültürün büyük bir bölümü, ataların mirasıdır ki, bu kültürün kadimliği anlamına gelir. Devamlılığı ise, geçmişten gelen bazı kültürel değerlerin ihtiyaçlara cevap vermemesi nedeniyle bu değerlerin şekil değiştirmesi ve onlara yeni anlamlar y üklenmesidir.
4:Savaşlar: Kültürlerin yenilenmesinde, gelişmesinde, zenginle şmesinde ve kimi zaman da yok olmasında savaşların büyük bir rolü vardır. Batının Rönesans’ı yaşamasında İslam medeniyetiyle tanışmasının büyük bir katkısı olmuştur.
5:Göçler: Hz. Musa’nın Mısır ’dan Filistin’e; Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti, Türklerin Anadolu’ya, İngiltere ’de yaşayan kimi İngilizlerin ve Avrupalı Yahudilerin Amerika’ya göç etmeleri yeni bir kültürün ve medeniyetin doğmasını sağlamıştır. 6:Ziraat: Kültürün ilk anlamı ekin, hars olduğuna göre, milletlerin ziraatle uğraşırken kendi birikimlerini kullanmaları, toprağı kendi yaşam tarzlarına ve ihtiyaçlarına göre işlemeleri farklı bir kültürel unsuru ortaya çıkarmışt ır. Her milletin farklılığı bu kültürel birikimi farklı araçlarla ortaya koymasında gizlidir.
NOT=Bütün sanat dalları ve edebiyat kültüre kaynaklık eden unsurlardır. Resim, tiyatro, mimari, musiki; hikâye, roman, şiir gibi sanatın görsel, işitsel ve duyuşsal şubeleri kültürü besleyen ve milletlerin kültürlerini oluşturan önemli kaynaklardır. Bu ögelerin yanı sıra hukuk, coğrafya, çevre, ahlak, ticaret, ekonomi ve politika da kültürü oluşturan ögeler arasında sayılırlar.
D İLİN KÜLTÜR VE Mİ İLLİ VARLIĞI İÇİNDEK İ YER İ
Dil bireysel ve toplumsal hayatımızın her anına hâkimdir. Hayat felsefemiz, edebiyatımız, musikimiz, mimarimiz, vs. dille ilişki içindedir ve dilden ayrı düşünülemez. Aynı şekilde gelenek ve göreneklerimiz, dil olmadan kuşaktan kuşağa aktarılamaz.
ÜNİTE 3=D İL AİLELERİ,GRUPLARI VE TURLERI
DIL AILELERI
Hint-Avrupa Dilleri: AsyaDilleri: Hintçe (Sanskritçe ve bugünkü Hintçenin yaşayan kolları), Farsça (Eski, Orta, Yeni Farsça ve bugün konuşulmayan bir dil olan Aves ta)
Avrupa Dilleri: Germen Dilleri (Almanca, İngilizce, Felemenkçe ve İskandinav dilleri), Romen Dilleri (Latince, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekiz ve Rumence), Slav Dilleri (Rusça, Bulgarca, Sırpça, Lehçe ve Boşnakça)
Ayrıca ölü birer dil olan Hititçe ve Toharca da bu gruba girmektedir.
Hami-Sami Dilleri:Sami Dilleri (Akkatça, Aramca, Arapça ve İbranice)
Çin-Tibet Dilleri: Çince, Tibetçe
Ural-Altay Dilleri:Ural Dilleri: Fince, Macarca ; Altay Dilleri: Türkçe, Moğolca, Mançu - Tunguz dilleri
BantuDilleri:Habeşçe, Afrika dilleri
D İL GRUPLARI
Kelimeler yapılar ına göre sınıfland ırıldığında üç ana grup meydana gelir. Bunlar:
Tek heceli diller:Kelimeler tek heceden meydana gelir. Yapım ve çekim eki bulunmaz. Kelimeler cümledeki yerlerine göre anlam kazanırlar. Çince ve Japonca bu gruba girer. Eklemeli diller:Bu grupta yer alan dillerde kelimelerin köklerine getirilen ekler, kelimenin anlamını ve görevini belirler. Kelimenin kökünün değişmediği bu dillerde köklere getirilen eklerle yeni kelimeler yapılır. Kelimelere getirilen ön -ekler ve son-ekler bakımından bu grup ikiye ayrılır. Macarca baştan eklemeli bir dil olduğu hâlde, Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçe, Moğolca, Mançuca, Japonca, Tun guzca, Fince ve Macarca da bu gruba girer. Çekimli diller:Kullanımda kelimenin bünyesinde birtakım değişikliklerin görüldüğü dillerdir. Bu dillerde ön -ek, iç-ek ve son- ek söz konusudur. Bu gruba giren bazı dillerde ünsüzler değişmez, ünlü harfler değiştiri lerek yeni kelimeler meydana getirilir. Hint-Avrupa ve Hami-Sami dilleri bu gruba girer. Ancak Hint-Avrupa dillerinde kelimenin asıl sesleri değişirken, Hami-Sami dillerinde bu sesler değişmez.
D İL TÜRLERİ
Lehçe:Bir dilin bilinmeyen bir zamanda kendisinden ayrılan ve yeni bir dil olma yolu tutan koludur. Çuvaşça ve Yakutça Türkçenin iki farklı lehçesidir.
Şive:Bir dilin tarihi çok eski zamanlara dayanmayan, yeni ayrılan ve birbirleri ile anlaşabilen kollarıdır. Şivede şekil ve ses bakımından bazı farklılıklar görülebilir. Şiveden geriye doğru gidildikçe bütün şivelerin aynı dilde ağ ız durumunda oldukları görülür. Türkiye Türkçesi ile Azerî Türkçesinin teşkil ettiği Oğuzca, Kırgızca, Kazakça ve Türkmence Türkçenin şivelerini oluştururlar.
D İLİN KÜLTÜR VE Mİ İLLİ VARLIĞI İÇİNDEK İ YER İ
Dil bireysel ve toplumsal hayatımızın her anına hâkimdir. Hayat felsefemiz, edebiyatımız, musikimiz, mimarimiz, vs. dille ilişki içindedir ve dilden ayrı düşünülemez. Aynı şekilde gelenek ve göreneklerimiz, dil olmadan kuşaktan kuşağa aktarılamaz.
ÜNİTE 3=D İL AİLELERİ,GRUPLARI VE TURLERI
DIL AILELERI
Hint-Avrupa Dilleri: AsyaDilleri: Hintçe (Sanskritçe ve bugünkü Hintçenin yaşayan kolları), Farsça (Eski, Orta, Yeni Farsça ve bugün konuşulmayan bir dil olan Aves ta)
Avrupa Dilleri: Germen Dilleri (Almanca, İngilizce, Felemenkçe ve İskandinav dilleri), Romen Dilleri (Latince, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekiz ve Rumence), Slav Dilleri (Rusça, Bulgarca, Sırpça, Lehçe ve Boşnakça)
Ayrıca ölü birer dil olan Hititçe ve Toharca da bu gruba girmektedir.
Hami-Sami Dilleri:Sami Dilleri (Akkatça, Aramca, Arapça ve İbranice)
Çin-Tibet Dilleri: Çince, Tibetçe
Ural-Altay Dilleri:Ural Dilleri: Fince, Macarca ; Altay Dilleri: Türkçe, Moğolca, Mançu - Tunguz dilleri
BantuDilleri:Habeşçe, Afrika dilleri
D İL GRUPLARI
Kelimeler yapılar ına göre sınıfland ırıldığında üç ana grup meydana gelir. Bunlar:
Tek heceli diller:Kelimeler tek heceden meydana gelir. Yapım ve çekim eki bulunmaz. Kelimeler cümledeki yerlerine göre anlam kazanırlar. Çince ve Japonca bu gruba girer. Eklemeli diller:Bu grupta yer alan dillerde kelimelerin köklerine getirilen ekler, kelimenin anlamını ve görevini belirler. Kelimenin kökünün değişmediği bu dillerde köklere getirilen eklerle yeni kelimeler yapılır. Kelimelere getirilen ön -ekler ve son-ekler bakımından bu grup ikiye ayrılır. Macarca baştan eklemeli bir dil olduğu hâlde, Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçe, Moğolca, Mançuca, Japonca, Tun guzca, Fince ve Macarca da bu gruba girer. Çekimli diller:Kullanımda kelimenin bünyesinde birtakım değişikliklerin görüldüğü dillerdir. Bu dillerde ön -ek, iç-ek ve son- ek söz konusudur. Bu gruba giren bazı dillerde ünsüzler değişmez, ünlü harfler değiştiri lerek yeni kelimeler meydana getirilir. Hint-Avrupa ve Hami-Sami dilleri bu gruba girer. Ancak Hint-Avrupa dillerinde kelimenin asıl sesleri değişirken, Hami-Sami dillerinde bu sesler değişmez.
D İL TÜRLERİ
Lehçe:Bir dilin bilinmeyen bir zamanda kendisinden ayrılan ve yeni bir dil olma yolu tutan koludur. Çuvaşça ve Yakutça Türkçenin iki farklı lehçesidir.
Şive:Bir dilin tarihi çok eski zamanlara dayanmayan, yeni ayrılan ve birbirleri ile anlaşabilen kollarıdır. Şivede şekil ve ses bakımından bazı farklılıklar görülebilir. Şiveden geriye doğru gidildikçe bütün şivelerin aynı dilde ağ ız durumunda oldukları görülür. Türkiye Türkçesi ile Azerî Türkçesinin teşkil ettiği Oğuzca, Kırgızca, Kazakça ve Türkmence Türkçenin şivelerini oluştururlar.
Ağız :Bir dilin şivesi içinde kalan, en yeni zamanda ayrılm ış kollarıdır. Ağızlardaki farklılık yalnızca seste görülür. Koyun-goyun, alıram -al ırım, bakıyom -bakıyorum-bahiramgibi. Göktürk (Köktürk) Alfabesi :Türklerin kullandığı ilk alfabedir. Türkler tarafından tesis edildiği kabul edilmektedir. Türkler arasında VII -IX. Yüzyıllar arasında yaygın olarak kullanılan bu yazıya Batı'da “Runik” denmesinin sebebi, harflerinin eski İskandinav
yazıtlarında kullan ılmış harflere benzemesidir. Bu alfabe, Danimarkalı William Thomsen tarafından çözülmüştür. Göktürk alfabesiyle 732 yılında yazılan Köktürk Yazıtları, Türk edebiyatının yazılı ilk eseri olarak bilinir.
Özellikleri: Göktürk alfabesi 4’ü sesli, 26’sı sessiz, 8’i bitişken olmak üzere 38 harften
oluşur. Sağdan sola ve yukarıdan aşa ğıya doğru yazılır. Harfler birbiriyle bitişmez; çivi yazısına benzerli ğinden dolayı taş ve eşya üzerine kazınmaya elverişlidir.
Uygur Alfabesi:Türklerin Göktürk alfabesinden sonra kullanm ış oldukları en önemli alfabedir. VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar Doğu Türkistan'dan İstanbul'a kadar geniş bir alanda kullan ılmıştır. Bu alfabe Ârâmî kökenli So ğd alfabesinden çıkm ıştır.
Uygur alfabesiyle yazılmış eserlerin çoğunu Budizm, Maniheizm ve Hristiyanlık 'a ait metinler oluşturur. Bu alfabe Türklerin İslâmiyet'i kabulünden sonra da kullan ılmıştır. Kutadgu Bilig’in tespit edilen üç nüshasından biri Uygur harfleriyle yazılmıştır. Özellikleri:18 harften oluşan alfabenin 4’ü sesli 14’ü sessiz harftir. Arap alfabesinde olduğu gibi harfler başta, ortada ve sonda farklı biçimlerde yazılır.
Arap Alfabesi:Türklerin İslam'a girmeye başladıkları IX. yüzyıldan itibaren kullandıklar ı alfabedir. Türkçeyi Arap harfleriyle ilk defa yazanlar Karahanlılar olmuştur. Mevcut
bilgilere göre bu alfabeyle yazılan ilk metin DîvânüLûgati't -Türk’tür.
Latin Alfabesi:1928'de gerçekleştirilen harf inkılâbından itibaren Türkiye Türkçesinin
yazım ında kullan ılan en son alfabedir. Bu alfabe bugün Türkiye'den başka Kıbrıs ve Yugoslavya'daki Türkler tarafından da kullan ılmaktadır.Örnegin: 29 harften oluşan Latin alfabesinin 21'i sessiz, 8'i sesli harftir. Soldan sağa doğru yazılır. Türkçede asıl Latin alfabesinden farklı olarak q/Q, x/X ve w/W harfleri kullanılmazken, ı, ö, ü, ğ, ç ve ş harfleri Türkçeye özgü harfler olarak alfabede yer alır.
Kiril (Slav) Alfabesi:Osmanlı Türkçesi ve Türkiye dışındaki Türk dil ve lehçelerinin yazım ında Arap alfabesinden sonra yaygın olarak kullanılan alfabedir.
XVIII. yüzy ıl başlar ından itibaren Çuvaşlar, Ruslar’ın etkisiyle Kiril alfabesini kullandılar. Eski Sovyetler Birliği idaresindeki Türkler tarafından 1937 - 1940 yıllar ı arasında Stalin yönetimi tarafından bu alfabe kabul ettirilmiş ve her Türk boyu için farklı alfabeler hazırlanmıştır. Bunun sonucunda Türkler arasında 20 ayrı Kiril alfabesi kullanılmıştır.
NOT=Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kril alfabelerini kullanm ışlardır.
ÜNITE 4=TURKCENIN KİMLİK BİLGİLERİ
Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri
1- Türkçe Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensuptur.
2- Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Kökler değişmez, yapım ve çekim ekleri vardır. Öncelik yapım eklerinindir. Yapım ekleri anlam; çekim ekleri de görev belirler.
3- Türkçede ünlüler arasında kalınlık -incelik ve düzlük-yuvarlaklık; ünsüzler arasında ise sertlik-yumuşaklık uyumu vardır.
yazıtlarında kullan ılmış harflere benzemesidir. Bu alfabe, Danimarkalı William Thomsen tarafından çözülmüştür. Göktürk alfabesiyle 732 yılında yazılan Köktürk Yazıtları, Türk edebiyatının yazılı ilk eseri olarak bilinir.
Özellikleri: Göktürk alfabesi 4’ü sesli, 26’sı sessiz, 8’i bitişken olmak üzere 38 harften
oluşur. Sağdan sola ve yukarıdan aşa ğıya doğru yazılır. Harfler birbiriyle bitişmez; çivi yazısına benzerli ğinden dolayı taş ve eşya üzerine kazınmaya elverişlidir.
Uygur Alfabesi:Türklerin Göktürk alfabesinden sonra kullanm ış oldukları en önemli alfabedir. VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar Doğu Türkistan'dan İstanbul'a kadar geniş bir alanda kullan ılmıştır. Bu alfabe Ârâmî kökenli So ğd alfabesinden çıkm ıştır.
Uygur alfabesiyle yazılmış eserlerin çoğunu Budizm, Maniheizm ve Hristiyanlık 'a ait metinler oluşturur. Bu alfabe Türklerin İslâmiyet'i kabulünden sonra da kullan ılmıştır. Kutadgu Bilig’in tespit edilen üç nüshasından biri Uygur harfleriyle yazılmıştır. Özellikleri:18 harften oluşan alfabenin 4’ü sesli 14’ü sessiz harftir. Arap alfabesinde olduğu gibi harfler başta, ortada ve sonda farklı biçimlerde yazılır.
Arap Alfabesi:Türklerin İslam'a girmeye başladıkları IX. yüzyıldan itibaren kullandıklar ı alfabedir. Türkçeyi Arap harfleriyle ilk defa yazanlar Karahanlılar olmuştur. Mevcut
bilgilere göre bu alfabeyle yazılan ilk metin DîvânüLûgati't -Türk’tür.
Latin Alfabesi:1928'de gerçekleştirilen harf inkılâbından itibaren Türkiye Türkçesinin
yazım ında kullan ılan en son alfabedir. Bu alfabe bugün Türkiye'den başka Kıbrıs ve Yugoslavya'daki Türkler tarafından da kullan ılmaktadır.Örnegin: 29 harften oluşan Latin alfabesinin 21'i sessiz, 8'i sesli harftir. Soldan sağa doğru yazılır. Türkçede asıl Latin alfabesinden farklı olarak q/Q, x/X ve w/W harfleri kullanılmazken, ı, ö, ü, ğ, ç ve ş harfleri Türkçeye özgü harfler olarak alfabede yer alır.
Kiril (Slav) Alfabesi:Osmanlı Türkçesi ve Türkiye dışındaki Türk dil ve lehçelerinin yazım ında Arap alfabesinden sonra yaygın olarak kullanılan alfabedir.
XVIII. yüzy ıl başlar ından itibaren Çuvaşlar, Ruslar’ın etkisiyle Kiril alfabesini kullandılar. Eski Sovyetler Birliği idaresindeki Türkler tarafından 1937 - 1940 yıllar ı arasında Stalin yönetimi tarafından bu alfabe kabul ettirilmiş ve her Türk boyu için farklı alfabeler hazırlanmıştır. Bunun sonucunda Türkler arasında 20 ayrı Kiril alfabesi kullanılmıştır.
NOT=Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kril alfabelerini kullanm ışlardır.
ÜNITE 4=TURKCENIN KİMLİK BİLGİLERİ
Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri
1- Türkçe Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensuptur.
2- Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Kökler değişmez, yapım ve çekim ekleri vardır. Öncelik yapım eklerinindir. Yapım ekleri anlam; çekim ekleri de görev belirler.
3- Türkçede ünlüler arasında kalınlık -incelik ve düzlük-yuvarlaklık; ünsüzler arasında ise sertlik-yumuşaklık uyumu vardır.
4- Söz diziminde kelimeler yardımcı ögelerden ana ögeye doğru sıralanır.
Türk Dilinin Gelişmesi Ve Tarihi Devreler
Ön Türkçe (Pre-Turkish):Tarih öncesi konuşulan Ön Türkçe, Ön Altayca ’ya kadar uzanır.
Ön Türkçe (Pre-Turkish):Tarih öncesi konuşulan Ön Türkçe, Ön Altayca ’ya kadar uzanır.
Burada Ön Moğolca, Ön Mançu Tunguzca ve Ön Korece (belki de Japonca) ile akrabalığı vardır.
Çuvaşça ve Yakutça adlı iki Türk lehçesi, bilinmeyen bir devirde Ana Türkçeden ayrılarak birer lehçe özelliği kazanmışlardır.
Eski Türkçe:Türkçeyi ele geçen metinlerle ve “Türk” adı ile takip edebildiğimiz devredir. Tarih olarak M.S. VI-XI. yüzyıllar arasını kapsar. Orhun yazıtlarıyla Uygur metinlerini içine alan bu dönem Köktürkçe ve Uygur Türkçesi dönemleri olmak üzere ikiye ayrılır. Köktürkçe:Çoyren ya da Çoyron yazıtı, Türk dilinin tarihi bilinen en eski belgesidir. M.S. 687- 692 tarihlerini taşır. Köktürk işaretli 6 satırdan ibarettir.
Eski Türkçe ile ilgili en geniş bilgiyi Orhun/Köktürk Yazıtlar ı’ndan öğreniyoruz. Köktürk Yazıtları, Bilge Tonyukuk (M.S. 716, iki taş hâlinde), Kül Tigin (M.S. 732) ve Bilge Kağan (M.S.735) adına dikilmiş mezar kitabelerinden oluşur. Yazıtlar, İlteriş Kağan’ın oğulları Bilge Kağan ve Kül Tigin ile bilge vezir Tonyuyuk adına dikilmiş “bengütaşlar”dır. Bunlardan Bilge Kağan ve Kül Tigin kitabelerini YollugTigin isimli Türk prens; Tonyukuk anıtın ı da Bilge Tonyukukyazmıştır.OrhunKitabeleri ’ni, ilk defa Danimarkalı Wilhelm Thomson (Vilhelm Tamsın) okumuştur.
Uygurca: Uygurlar çağdaşlar ına göre medeniyet alanında öncü olmuş, güzel sanatlar ve baskı sanatı yönünden ileri bir seviyeye ulaşmışlardır.Uygurların oyma basma tekni ği
yanında “kep” denilen hareketli harflerle matbaa kurup kitap bastıkları bilinmektedir. Torbalar içinde korunan bu harfler ve bu harflerle basılmış kitaplar bugüne
ulaşmıştır.Uygurlar, hâkim oldukları dönemde yüksek kültür ve medeniyetlerine paralel olarak zengin bir edebiyat da kurmuşlar, yazdıklar ı kitaplarla kütüphaneler
olu şturmuşlardır.
Orta Türkçe:XIII. yüzyıl başlarından itibaren gelişen Türkçeye Orta Türkçe denir. Doğuda eski Türk yazı diline bağlı olarak gelişen Çağatayca vardır. Batıda ise Arapça ve Farsçadan etkilenen Osmanlı Türkçesi ortaya çıkar.Ça ğatayca Orta Asya’da, Osmanlı Türkçesi Anadolu’da zengin kütüphaneler oluşturur. Ancak Osmanlı Türkçesi Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalm ıştır. “küneş/güneş” kelimesinin yanına Arapçadan “şems”, Farsçadan “mihr” ve “hurşit” gelip oturur.
Böylece örneğin 50 bin kelimelik sözlük 150 bin kelimeye çıkar. Osmanlı Türkçesinin zenginliği buradan gelir.
Yeni Türk Dili:XX. yüzyılın başlar ından itibaren gelişen Türkçeye Yeni Türk Dili denilebilir. Bu dönemde bütün Türk dünyasında Batılılaşma ile birlikte dilde ve özellikle yazı dilinde büyük değişiklikler meydana gelmiştir.Tanzimat döneminden itibaren (özellikle 1876’dan sonra) Türkçenin imla ve sözlük sorunlarına çözümler aranmaya başladı. Aruzdan heceye dönüldü.Çuvaşça ve Yakutça adlı iki Türk lehçesi, bilinmeyen bir devirde Ana Türkçeden ayrılarak birer lehçe özelliği kazanmışlardır.
Eski Türkçe:Türkçeyi ele geçen metinlerle ve “Türk” adı ile takip edebildiğimiz devredir. Tarih olarak M.S. VI-XI. yüzyıllar arasını kapsar. Orhun yazıtlarıyla Uygur metinlerini içine alan bu dönem Köktürkçe ve Uygur Türkçesi dönemleri olmak üzere ikiye ayrılır. Köktürkçe:Çoyren ya da Çoyron yazıtı, Türk dilinin tarihi bilinen en eski belgesidir. M.S. 687- 692 tarihlerini taşır. Köktürk işaretli 6 satırdan ibarettir.
Eski Türkçe ile ilgili en geniş bilgiyi Orhun/Köktürk Yazıtlar ı’ndan öğreniyoruz. Köktürk Yazıtları, Bilge Tonyukuk (M.S. 716, iki taş hâlinde), Kül Tigin (M.S. 732) ve Bilge Kağan (M.S.735) adına dikilmiş mezar kitabelerinden oluşur. Yazıtlar, İlteriş Kağan’ın oğulları Bilge Kağan ve Kül Tigin ile bilge vezir Tonyuyuk adına dikilmiş “bengütaşlar”dır. Bunlardan Bilge Kağan ve Kül Tigin kitabelerini YollugTigin isimli Türk prens; Tonyukuk anıtın ı da Bilge Tonyukukyazmıştır.OrhunKitabeleri ’ni, ilk defa Danimarkalı Wilhelm Thomson (Vilhelm Tamsın) okumuştur.
Uygurca: Uygurlar çağdaşlar ına göre medeniyet alanında öncü olmuş, güzel sanatlar ve baskı sanatı yönünden ileri bir seviyeye ulaşmışlardır.Uygurların oyma basma tekni ği
yanında “kep” denilen hareketli harflerle matbaa kurup kitap bastıkları bilinmektedir. Torbalar içinde korunan bu harfler ve bu harflerle basılmış kitaplar bugüne
ulaşmıştır.Uygurlar, hâkim oldukları dönemde yüksek kültür ve medeniyetlerine paralel olarak zengin bir edebiyat da kurmuşlar, yazdıklar ı kitaplarla kütüphaneler
olu şturmuşlardır.
Orta Türkçe:XIII. yüzyıl başlarından itibaren gelişen Türkçeye Orta Türkçe denir. Doğuda eski Türk yazı diline bağlı olarak gelişen Çağatayca vardır. Batıda ise Arapça ve Farsçadan etkilenen Osmanlı Türkçesi ortaya çıkar.Ça ğatayca Orta Asya’da, Osmanlı Türkçesi Anadolu’da zengin kütüphaneler oluşturur. Ancak Osmanlı Türkçesi Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalm ıştır. “küneş/güneş” kelimesinin yanına Arapçadan “şems”, Farsçadan “mihr” ve “hurşit” gelip oturur.
Böylece örneğin 50 bin kelimelik sözlük 150 bin kelimeye çıkar. Osmanlı Türkçesinin zenginliği buradan gelir.
İkinci Meşrutiyet ’ten (1908) sonra, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem “Yeni Lisan” adlı makaleyle halkın anlayaca ğı yeni bir Türkçenin kapılar ını araladı. Dil
sadeleştirildi.
****Ömer Seyfettin ’in hikayeleri bu dilin kullan ıldığı i lk metinlerdi.
****Millî edebiyat döneminde aynı anlayış sürdürüldü.
****1928’de gerçekle ştirilen Harf İnkılâbının ardından Mustafa Kemal’in emriyle “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” (Türk Dil Kurumu) kuruldu.
****Türk dilinin gelişimi ve dünya dilleri arasındaki yeri araştırıldı.
****Kelime ve gramer çalışmaları yapıldı.
****Yabancı kelimelerin halk dilindeki karşılıkları derlendi.
sadeleştirildi.
****Ömer Seyfettin ’in hikayeleri bu dilin kullan ıldığı i lk metinlerdi.
****Millî edebiyat döneminde aynı anlayış sürdürüldü.
****1928’de gerçekle ştirilen Harf İnkılâbının ardından Mustafa Kemal’in emriyle “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” (Türk Dil Kurumu) kuruldu.
****Türk dilinin gelişimi ve dünya dilleri arasındaki yeri araştırıldı.
****Kelime ve gramer çalışmaları yapıldı.
****Yabancı kelimelerin halk dilindeki karşılıkları derlendi.
****1930’lu yıllardan 70’li yıllara kadar dilde sadeleşme çalışmaları yoğun bir biçimde devam etti.
****Bugün kullandığım ız Türkçe, konuşma ve yazı dili arasında farkın kalmadığı yalın, anlaşılır ve zengin bir bilim ve sanat dilidir.
ÜNITE 5=TURKCENİN KIMLIK BILGILERI 2
Turkcenın Söz Varlıgı
Söz varlığı, sadece bir dilde birtakım seslerin bir araya gelmesiyle kurulmuş simgeler, kodlar ya da göstergeler değil, aynı zamanda o dili konuşan insanların kavramlar dünyası maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olarak düşünülmelidir. Aksan’a göre bir dilin söz varlığı şunlardan oluşur:
Temel Söz Varlığı:En temel ihtiyaçları karşılayan kelimeler, başta organları olmak üzere yemek, içmek, uyumak, gitmek, gelmek, almak, vermek gibi kavramlar; akrabalık adları, sayılar ve maddi ve manevi kültür içine giren çeşitli kavramlar bu başlık altında incelenir. Örnegın; Dili mi paslı, boğazı mı kuru ne, sesi çıkmıyor bir türlü. Yaşadığımız toprakların bu kanım ızı uyuşturan büyüsünü tanımak için geçmişe gitmek gerekir. Dayandığı kapı büyük bir takırtıyla açılırken, bir kâbustan uyanıyormuş gibi silkindi.
Yabancı Kelimeler:Her millet, ilişkide bulunduğu bir başka milletin dilinden etkilenir. Ticaret, siyaset, kültür ve sanat ilişkileri hemen dile yansır. Bu bakımdan dünyadaki her dil başka bir dilden kelimeler ihtiva eder.Bir yabancı dilden alınan ögeleri iki başlıkta inceleyebiliriz:
a)Türkçenin ses kurallarına göre şekillenmiş olan yabancı kelimeler: Suat Yakup Baydur’un “Dil ve Kültür” adlı eserinde şu cümleden hareketle Türkçeye giren kimi kelimelerin nasıl Türkçeleştiği konusunu vurg ular:
Örnegın; Anadolu’nun limanları, körfezleri, sınırlar ı, iklimi, ayazmaları, kiliseleri,
panayırlar ı, mandıralar ı, fındıklar ı, fesleğenleri, lahanaları ünlüdür.
**Baydur, kendi kurduğu bu on üç kelimeden oluşan cümlede “ünlüdür” dışındaki bütün kelimelerin Yunanca olduğunu söyler .
NOT=•AnatoliAnadolu olmuş; limen, liman hâlini alm ış, korphos körfeze dönüşmüş, sünoros yerini sınıra bırakmıştır.
•Klima, iklimle yer değiştirmiş, agiazmaayazmay ı ve ek-klesiakiliseyi oluşmuştur.
***Bu gruba giren kelimeler ise Türkçenin ses kurallar ına göre şekillenmeyen, yabancılı ğı hemen belli olanlardır. Oksijen, lokomotif, kondüktör, enflasyon kelimeleri bunlardandır. ***Türkçe akraba adları bakımından son derece zengin bir dildir. Örnegın; Amca, dayı, Baldız, elti görümce, yenge, hala kızı, hala oğlu, teyze kızı, teyze oğlu, amca kızı, amca oğlu vs.
DEYİMLEReyim, Türkçe Sözlük’te: “Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıpla şm ış söz öbeği” olarak tarif edilir. Az sözle çok şey ifade etmek maksadıyla kullanılan deyimler, Türkçenin ilk yazılı metinlerinden beri sıklıkla kullan ılagelmiş ve Türkçenin söz varlığı içinde önemli bir yere sahip olmuştur. Genellikle atasözleriyle karıştırılan deyimler, oluşturulan kelime grupları içindeki en a z bir kelimenin gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yeni bir anlamı karşılar. Anlatımı canlı ve etkili kılan, dildeki anlam inceliklerini ifade etmek amacıyla kullanılan deyimler, yapı olarak, tek tek anlamları olan sözlerden oluşmalar ına rağmen, anlamlı parçalara ayrılamazlar. Deyimler, bir milletin gelenek ve göreneklerini, inançlarını ve hayat felsefesini yansıtır. Örneğin “ortadan kaybolmak” anlamında kullan ılan “kırklara karışmak” deyiminde inançlarım ızın, tuz ekmek hakkı, sofras ı açık, yüz görümlülü ğü deyimlerinde ise gelenek ve
****Bugün kullandığım ız Türkçe, konuşma ve yazı dili arasında farkın kalmadığı yalın, anlaşılır ve zengin bir bilim ve sanat dilidir.
ÜNITE 5=TURKCENİN KIMLIK BILGILERI 2
Turkcenın Söz Varlıgı
Söz varlığı, sadece bir dilde birtakım seslerin bir araya gelmesiyle kurulmuş simgeler, kodlar ya da göstergeler değil, aynı zamanda o dili konuşan insanların kavramlar dünyası maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olarak düşünülmelidir. Aksan’a göre bir dilin söz varlığı şunlardan oluşur:
Temel Söz Varlığı:En temel ihtiyaçları karşılayan kelimeler, başta organları olmak üzere yemek, içmek, uyumak, gitmek, gelmek, almak, vermek gibi kavramlar; akrabalık adları, sayılar ve maddi ve manevi kültür içine giren çeşitli kavramlar bu başlık altında incelenir. Örnegın; Dili mi paslı, boğazı mı kuru ne, sesi çıkmıyor bir türlü. Yaşadığımız toprakların bu kanım ızı uyuşturan büyüsünü tanımak için geçmişe gitmek gerekir. Dayandığı kapı büyük bir takırtıyla açılırken, bir kâbustan uyanıyormuş gibi silkindi.
Yabancı Kelimeler:Her millet, ilişkide bulunduğu bir başka milletin dilinden etkilenir. Ticaret, siyaset, kültür ve sanat ilişkileri hemen dile yansır. Bu bakımdan dünyadaki her dil başka bir dilden kelimeler ihtiva eder.Bir yabancı dilden alınan ögeleri iki başlıkta inceleyebiliriz:
a)Türkçenin ses kurallarına göre şekillenmiş olan yabancı kelimeler: Suat Yakup Baydur’un “Dil ve Kültür” adlı eserinde şu cümleden hareketle Türkçeye giren kimi kelimelerin nasıl Türkçeleştiği konusunu vurg ular:
Örnegın; Anadolu’nun limanları, körfezleri, sınırlar ı, iklimi, ayazmaları, kiliseleri,
panayırlar ı, mandıralar ı, fındıklar ı, fesleğenleri, lahanaları ünlüdür.
**Baydur, kendi kurduğu bu on üç kelimeden oluşan cümlede “ünlüdür” dışındaki bütün kelimelerin Yunanca olduğunu söyler .
NOT=•AnatoliAnadolu olmuş; limen, liman hâlini alm ış, korphos körfeze dönüşmüş, sünoros yerini sınıra bırakmıştır.
•Klima, iklimle yer değiştirmiş, agiazmaayazmay ı ve ek-klesiakiliseyi oluşmuştur.
***Bu gruba giren kelimeler ise Türkçenin ses kurallar ına göre şekillenmeyen, yabancılı ğı hemen belli olanlardır. Oksijen, lokomotif, kondüktör, enflasyon kelimeleri bunlardandır. ***Türkçe akraba adları bakımından son derece zengin bir dildir. Örnegın; Amca, dayı, Baldız, elti görümce, yenge, hala kızı, hala oğlu, teyze kızı, teyze oğlu, amca kızı, amca oğlu vs.
DEYİMLEReyim, Türkçe Sözlük’te: “Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıpla şm ış söz öbeği” olarak tarif edilir. Az sözle çok şey ifade etmek maksadıyla kullanılan deyimler, Türkçenin ilk yazılı metinlerinden beri sıklıkla kullan ılagelmiş ve Türkçenin söz varlığı içinde önemli bir yere sahip olmuştur. Genellikle atasözleriyle karıştırılan deyimler, oluşturulan kelime grupları içindeki en a z bir kelimenin gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yeni bir anlamı karşılar. Anlatımı canlı ve etkili kılan, dildeki anlam inceliklerini ifade etmek amacıyla kullanılan deyimler, yapı olarak, tek tek anlamları olan sözlerden oluşmalar ına rağmen, anlamlı parçalara ayrılamazlar. Deyimler, bir milletin gelenek ve göreneklerini, inançlarını ve hayat felsefesini yansıtır. Örneğin “ortadan kaybolmak” anlamında kullan ılan “kırklara karışmak” deyiminde inançlarım ızın, tuz ekmek hakkı, sofras ı açık, yüz görümlülü ğü deyimlerinde ise gelenek ve
göreneklerimizin, hayat felsefemizin izleri vardır. “kazan kaldırmak” deyimi, Yeniçeri isyanını, “ye kürküm ye” deyimi Nasrettin Hoca’yı hatırlatır.
ATASÖZLERİ:Bir toplumun bilgeliğini, tecrübelerini, dünya görüşünü ve anlatım gücünü yansıtan atasözleri, yüzyıllar boyunca yaşayan sözlerdir. Deyimler kelime ve kelime gruplarıyla ifade edilirken, atasözleri tam bir yargı bildirmek durumundadır. Bu sebeple atasözlerinin deyimlerden farklı olarak bir hüküm bildirmesi zorunluluğu vardır.”Kır atın yanında duran ya huyundan, ya suyundan” atasözü eksiltili bir cümle olmasına rağmen, bir yargı bildirmektedir.
KALIPLAŞMIŞ SÖZLER: Türkçede kullanılan kalıpla şmış sözleri çeviri yoluyla aktarılmıştır. Kanuni’ye ait olan “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” mısraı, “Atı alan Üsküdarı geçti” ve “Vermeyince mabud, neylesin sultan Mahmud” gibi sözler Türkçedeki kalıplaşmış sözlere örnek gösterilebilir.
TERİMLER:Bilim, sanat, meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Bilim dallarından sahne sanatlarına, mimariden kuyumculuğa kadar uzanan bir terim söz varlığından söz etmek mümkündür. Bir dilin terim dağarcığının gelişmesi, o ülkenin bilim, teknik, sanat ve zanaat dallarının gelişmesine ve genişlemesine bağlıdır.
ÇEVİRİ KEL İMELER: Farklı dillerin kelime ve kavram alışverişiyle ortaya çıkan bir söz
varlığıdır.
Tam çeviri (yüz suyu dökmek deyimi Farsça: âb -ı rûy -ı rihten ve âb -ı rûy’dan çeviridir.) Yarı çeviri (gam yemek deyimi yine Farsçadaki gam horden’den çeviridir.)
Ba ğımsız çeviri (Başyapıt kelimesi Fransızca chefd’oeuvre’den gelir.)
Anlamı etkilenenler olmak üzere dörde ayrılır. (Banka kelimesinin para dışında bir anlamda kullan ıldığ ı, göz bankası, organ bankası gibi kullanımlar bu gruba girer.)
DOLDURMA SÖZLER: Genellikle konuşma dilinde bir şeyi hatırlamak üzere zaman kazanma, söyleneni pekiştirip kesinleştirme gibi amaçlarla, konuşan kimsenin kullandığı, çoğu kez gereksiz olan kelimelere ve anlatım kalıplarına doldurma sözler denir. Şey, tamam mı, sonracığıma, anladın mı, efendime söyleyeyim, var ya gibi sözler bu başlık için örneklerden sadece bazılarıdır.
ÜNITE 6=TURKCENIN SES ÖZELLIKLERI
Ses nedır?=Dil bilgisine göre ses, ciğerlerden gelen havanın etkisiyle ses organlarında oluşan ve yayılarak kulakla duyulabilen titreşimdir.
Ağız ve burun yoluyla çıkan ses ham sestir. Buna “seda” denir. “Seda” dil bilgisine göre hiçbir şey ifade etmez. Yeni doğan çocuğun sesi böyledir.
Özellikleri: Seslerin tek başına anlamları yoktur, Sesler sadece kelime kurmada görev
alırlar.
Sesler kaynaşma ve birleşme yoluyla “ ev” şeklinde örülürse, zihinler arasındaki gizli
antla şmalar gereği bir anlam ifade ederler.
***Öyleyse ses, tek başına anlamı olmayan, ancak anlamlı ve görevli dil birlikleri yapmaya yarayan dil malzemesidir.
Harf=Harfler, yazıda her ses için kabul edilen sembollerdir.Harf, sesin resmidir.
Bir dildeki seslerden söz ederken ” a, b, c, ç, d” harfleri demek yanlıştır.
TURKCENIN GENEL ÖZELLIKLERI
SOZCUKLERDE
ATASÖZLERİ:Bir toplumun bilgeliğini, tecrübelerini, dünya görüşünü ve anlatım gücünü yansıtan atasözleri, yüzyıllar boyunca yaşayan sözlerdir. Deyimler kelime ve kelime gruplarıyla ifade edilirken, atasözleri tam bir yargı bildirmek durumundadır. Bu sebeple atasözlerinin deyimlerden farklı olarak bir hüküm bildirmesi zorunluluğu vardır.”Kır atın yanında duran ya huyundan, ya suyundan” atasözü eksiltili bir cümle olmasına rağmen, bir yargı bildirmektedir.
KALIPLAŞMIŞ SÖZLER: Türkçede kullanılan kalıpla şmış sözleri çeviri yoluyla aktarılmıştır. Kanuni’ye ait olan “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” mısraı, “Atı alan Üsküdarı geçti” ve “Vermeyince mabud, neylesin sultan Mahmud” gibi sözler Türkçedeki kalıplaşmış sözlere örnek gösterilebilir.
TERİMLER:Bilim, sanat, meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Bilim dallarından sahne sanatlarına, mimariden kuyumculuğa kadar uzanan bir terim söz varlığından söz etmek mümkündür. Bir dilin terim dağarcığının gelişmesi, o ülkenin bilim, teknik, sanat ve zanaat dallarının gelişmesine ve genişlemesine bağlıdır.
ÇEVİRİ KEL İMELER: Farklı dillerin kelime ve kavram alışverişiyle ortaya çıkan bir söz
varlığıdır.
Tam çeviri (yüz suyu dökmek deyimi Farsça: âb -ı rûy -ı rihten ve âb -ı rûy’dan çeviridir.) Yarı çeviri (gam yemek deyimi yine Farsçadaki gam horden’den çeviridir.)
Ba ğımsız çeviri (Başyapıt kelimesi Fransızca chefd’oeuvre’den gelir.)
Anlamı etkilenenler olmak üzere dörde ayrılır. (Banka kelimesinin para dışında bir anlamda kullan ıldığ ı, göz bankası, organ bankası gibi kullanımlar bu gruba girer.)
DOLDURMA SÖZLER: Genellikle konuşma dilinde bir şeyi hatırlamak üzere zaman kazanma, söyleneni pekiştirip kesinleştirme gibi amaçlarla, konuşan kimsenin kullandığı, çoğu kez gereksiz olan kelimelere ve anlatım kalıplarına doldurma sözler denir. Şey, tamam mı, sonracığıma, anladın mı, efendime söyleyeyim, var ya gibi sözler bu başlık için örneklerden sadece bazılarıdır.
ÜNITE 6=TURKCENIN SES ÖZELLIKLERI
Ses nedır?=Dil bilgisine göre ses, ciğerlerden gelen havanın etkisiyle ses organlarında oluşan ve yayılarak kulakla duyulabilen titreşimdir.
Ağız ve burun yoluyla çıkan ses ham sestir. Buna “seda” denir. “Seda” dil bilgisine göre hiçbir şey ifade etmez. Yeni doğan çocuğun sesi böyledir.
Özellikleri: Seslerin tek başına anlamları yoktur, Sesler sadece kelime kurmada görev
alırlar.
Sesler kaynaşma ve birleşme yoluyla “ ev” şeklinde örülürse, zihinler arasındaki gizli
antla şmalar gereği bir anlam ifade ederler.
***Öyleyse ses, tek başına anlamı olmayan, ancak anlamlı ve görevli dil birlikleri yapmaya yarayan dil malzemesidir.
Harf=Harfler, yazıda her ses için kabul edilen sembollerdir.Harf, sesin resmidir.
Bir dildeki seslerden söz ederken ” a, b, c, ç, d” harfleri demek yanlıştır.
TURKCENIN GENEL ÖZELLIKLERI
SOZCUKLERDE
1- Ünlü uyumu vardır. 2 - Sözcük başında birden çok ünlü bulunmaz. 3- Sözcüklerde birden çok ünlü yan yana gelmez.
4- Sözcük başında c, ğ, l, m, n, r, z ünsüzleri bulunmaz. 5 - Çekim, eklerle yapılır.
6- Ön ek değil, son ek kullanıl ır. 7 - Soru ekle yapılır. 8- Bitişkendir.
ADLARDA
1- Belirlilik takısı yoktur. (Arapçadaki “el”, İngilizcedeki “the”, Almancadaki “der/die/das ”, Fransızcadaki “le/la” takıları gibi)
2- Cinslik (erillik/dişilik) yoktur. (Arapçadaki “Latif/Latife ” gibi)
6- Ön ek değil, son ek kullanıl ır. 7 - Soru ekle yapılır. 8- Bitişkendir.
ADLARDA
1- Belirlilik takısı yoktur. (Arapçadaki “el”, İngilizcedeki “the”, Almancadaki “der/die/das ”, Fransızcadaki “le/la” takıları gibi)
2- Cinslik (erillik/dişilik) yoktur. (Arapçadaki “Latif/Latife ” gibi)
3- Çekim, iyelik ekleriyle yapılır.
5- Sıfatlardan sonra çokluk eki gelmez.
EYLEMLER
5- Sıfatlardan sonra çokluk eki gelmez.
EYLEMLER
1- Çeşitleri boldur.
4 - Sıfatlar adlardan önce gelir.
2 - Ekleri boldur.
3- Yardımcı eylemler “i-”, “tur”, “ol-” biçimindedir.
4- “Malik olmak/sahip olmak” anlamında bir eylem yoktur.
5- Olumsuz hareket için “değil, yok” gibi özel eylemler vardır.
SES DİZİMİNDE
Belirtenler belirtilenlerden, nesneler eylemlerden, tamlayanlar tamlananlardan önce gelir. ÜNLÜLER: Ses yolundan serbest olarak çıkan seslerdir. Türkçede 8 ünlü vardır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü4- “Malik olmak/sahip olmak” anlamında bir eylem yoktur.
5- Olumsuz hareket için “değil, yok” gibi özel eylemler vardır.
SES DİZİMİNDE
Bu 8 ünlünün dördü kalın, dördü incedir. Ünlüyü çıkarırken ağzın aldığ ı biçime göre adlandırma yapılır.
•Kalın ünlüler: a, ı, o, u İnce ünlüler: e, i, ö, ü
•Düz ünlüler: a, e, ı, i Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
•Kalın ünlüler: a, ı, o, u İnce ünlüler: e, i, ö, ü
•Düz ünlüler: a, e, ı, i Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
•Geniş ünlüler: a, e, o, ö
Dar ünlüler: ı, i, u, ü
Bu ünlülerden hiçbiri uzun değildir. Türkçede uzun ünlü yoktur. Örnegın; •“Kara”, “okumak”, “sevgi”, “gönül”, “yazıt” kelimelerinde uzun ünlü yoktur.
Uzun ünlü bulunan kelimeler yabancı kökenlidir.Örneg ın; •“Adâlet, câhil, tarihî, îmâ, minâre, umûmi, şâir, kâtip, hikâye, şehrâyîn, asûman, dilârâ, pâdişâh, mâ, âb, âbırevân...” gibi.
Türkçede ünlüler belli kurallar içinde birbirlerine uyum gösterirler. Buna ünlü uyumu denir. SES UYUMLARI:Türkçe kelimeleri yabancı kelimelerden ayıran başlıca özelliklerden birisi Ses Uyumlarıdır.
Ünlü Uyumları:Türkçede ünlüler:
ü Kalınl ık-incelik ü Düzlük-yuvarlaklık bakımından uyum gösterirler.
Türkçe kelimelerde iki türlü ünlü uyumu görülür.
Büyük Ünlü Uyumu (Kalınlık incelik uyumu):Türkçe bir kelimenin ilk ünlüsü kalın ise öteki ünlüler de kalındır. İlk ünlü ince ise diğer ünlüler de ince olur. Ancak “yor”, “ken”, “leyin”, “ki”, “(m)trak”, “daş”, “ta ş” ekleri bu uyumun dışında kalır.Uzun ünlü bulunan kelimeler yabancı kökenlidir.Örneg ın; •“Adâlet, câhil, tarihî, îmâ, minâre, umûmi, şâir, kâtip, hikâye, şehrâyîn, asûman, dilârâ, pâdişâh, mâ, âb, âbırevân...” gibi.
Türkçede ünlüler belli kurallar içinde birbirlerine uyum gösterirler. Buna ünlü uyumu denir. SES UYUMLARI:Türkçe kelimeleri yabancı kelimelerden ayıran başlıca özelliklerden birisi Ses Uyumlarıdır.
Ünlü Uyumları:Türkçede ünlüler:
ü Kalınl ık-incelik ü Düzlük-yuvarlaklık bakımından uyum gösterirler.
Türkçe kelimelerde iki türlü ünlü uyumu görülür.
•Kalın: “altı-ncı, s ıra -sı-n-dan, yaşa -ma-dığ-ı-nız
•İnce: “yedi-nci, bir-i-si-n-den, emek-li-lik
•Uyum dışı ekler: -yor (gel-i-yor), -ken (al-ır-ken), +leyin (sabah+leyin), +ki (onun+ki), +(i)mtrak(yeşil+(i)mtrak, +daş (gönül+da ş), +taş (meslek+taş)
Küçük Ünlü Uyumu:Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlüler (a, e, ı, i) gelir. Yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) gelmez.
•İnce: “yedi-nci, bir-i-si-n-den, emek-li-lik
•Uyum dışı ekler: -yor (gel-i-yor), -ken (al-ır-ken), +leyin (sabah+leyin), +ki (onun+ki), +(i)mtrak(yeşil+(i)mtrak, +daş (gönül+da ş), +taş (meslek+taş)
Küçük Ünlü Uyumu:Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlüler (a, e, ı, i) gelir. Yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) gelmez.
•A’dan sonra a, ı gelir: arsa -ya, arsa- yı..
•E’den sonra e, i gelir: ece -ye, ece-yi...
•I’dan sonra ı, a gelir: yazı -yı, yazı-ya...
•İ’den sonra i, e gelir: iş - i, iş-e...
Türkçe bir kelimede yuvarlak ünlülerden (o, ö, u, ü) sonra ya dar yuvarlak ünlüler (u, ü), ya da düz geniş ünlüler (a, e) gelir.
•O’dan sonra u, a gelir: Omuz, orta...
•Ö’den sonra ü, e gelir: Örtü, öte...
•U ’dan sonra u, a gelir: uzun, uzak...
•Ü ’den sonra ü, e gelir: üstün, ürkek...
***Türkçe birle şik kelimelerde ünlü uyumu aranmaz .
ÜNSÜZLER:Ses yolunun daralması, kapanıp açılması ve ses organlarının birbirine yaklaşıp uzaklaşması durumlarında çıkan seslerdir.
Türkçede 21 ünsüz vardır:
b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z
Bu ünsüzler dışında Anadolu ağ ızlarında harfle temsil edilmeyen bazı ünsüzler de vardır: ġ (gaye), ḥ ḫ (hırlama), ḳ (katil), ñ (deniz/beniz) gibi
Ünsüzler çıkış noktaları bakımından gruplara ayrılırlar.
Ünsüzlerin oluşum yerleri dudaktan gırtla ğa, ağ ız ve boğaz yolunun çeşitli noktalarında bulunur. Başta dil olmak üzere hareket edebilen organlar, birbirlerine yaklaşır ya da temas ederler.
Ünsüzler önden arkaya doğru oluşum noktalarına göre şöyle sıralanır:
Dudak ünsüzleri: b, p, m Diş -dudak ünsüzleri: f, v
Diş ünsüzleri: d, t, n, s, z Damak -diş ünsüzleri: c, ç, j, ş
Ön damak ünsüzleri: g, k, l, r, y Arka damak ünsüzleri: ğ Gırtlak ünsüzü: h Oluşumlarında hava için geniş bir yol bulunan ünsüzler: l, m, n, r, y
Ünsüzler genizden çıkan (nazal) ünsüzler olarak da bir grup oluştururlar: m ve n gibi.
Bu ünsüzlerin oluşumunda hava, geniz yolundan çıkar.
Diğer bütün ünsüzler, ağ ız ünsüzleridir.
ÜNSÜZ UYUMLARI
Ünlü-ünsüz uyumu:Türkçe sözcüklerde ince ve kalın şekilleri bulunan k, g, l ünsüzleri ince ünlülerin yanında ince , kalın ünlülerin yanında kalın okunur.
ke, ki, kö, küka, kı, ko, ku
ge, gi, gö, güga, gı, go, gu
le, li, lö, lü la, lı, lo, lu
Ses olayları/Türkçenin Ses özellikleri:Türkçe sözcüklerin sonunda b, c , d ve g ünsüzleri bulunmaz.Örnegın; •ab, ilac, bad...
Türkçe sözcükler bu ünsüzlerin patlamalı biçimleri olan p, ç, t, k ünsüzleriyle biter.Örneg ın; •dip, ağaç, yurt, çok... gibi
Arapça ve Farsçadan Türkçeye girmiş son sesi “b” olan sözcükler Türkçede “p” ile
yazılır.Örnegın; •kitab>kitap, harab>harap, sevab>sevap gibi.
Ünsüz değişmesi:Türkçedep, ç, t, k ünsüzleri, iki ünlü arasında b, c, d, ğ ünsüzlerine
dönüşür.Örneg ın;dip>dibe,a ğaç>ağacı, yurt>yurdumuz, sokak>sokağa...
Bazı tek heceli sözcükler bu kuralın istisnası durumundadır.Örneg ın; •sap>sapı, saç>saça, at>atı, ak>akı...
Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren bazı sözcüklerde de bu
kuraldışılıkvardır:Örneg ın;millet>milleti, hukuk>hukuka, inşaat>inşaatı..
•E’den sonra e, i gelir: ece -ye, ece-yi...
•I’dan sonra ı, a gelir: yazı -yı, yazı-ya...
•İ’den sonra i, e gelir: iş - i, iş-e...
Türkçe bir kelimede yuvarlak ünlülerden (o, ö, u, ü) sonra ya dar yuvarlak ünlüler (u, ü), ya da düz geniş ünlüler (a, e) gelir.
•O’dan sonra u, a gelir: Omuz, orta...
•Ö’den sonra ü, e gelir: Örtü, öte...
•U ’dan sonra u, a gelir: uzun, uzak...
•Ü ’den sonra ü, e gelir: üstün, ürkek...
***Türkçe birle şik kelimelerde ünlü uyumu aranmaz .
ÜNSÜZLER:Ses yolunun daralması, kapanıp açılması ve ses organlarının birbirine yaklaşıp uzaklaşması durumlarında çıkan seslerdir.
Türkçede 21 ünsüz vardır:
b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z
Bu ünsüzler dışında Anadolu ağ ızlarında harfle temsil edilmeyen bazı ünsüzler de vardır: ġ (gaye), ḥ ḫ (hırlama), ḳ (katil), ñ (deniz/beniz) gibi
Ünsüzler çıkış noktaları bakımından gruplara ayrılırlar.
Ünsüzlerin oluşum yerleri dudaktan gırtla ğa, ağ ız ve boğaz yolunun çeşitli noktalarında bulunur. Başta dil olmak üzere hareket edebilen organlar, birbirlerine yaklaşır ya da temas ederler.
Ünsüzler önden arkaya doğru oluşum noktalarına göre şöyle sıralanır:
Dudak ünsüzleri: b, p, m Diş -dudak ünsüzleri: f, v
Diş ünsüzleri: d, t, n, s, z Damak -diş ünsüzleri: c, ç, j, ş
Ön damak ünsüzleri: g, k, l, r, y Arka damak ünsüzleri: ğ Gırtlak ünsüzü: h Oluşumlarında hava için geniş bir yol bulunan ünsüzler: l, m, n, r, y
Ünsüzler genizden çıkan (nazal) ünsüzler olarak da bir grup oluştururlar: m ve n gibi.
Bu ünsüzlerin oluşumunda hava, geniz yolundan çıkar.
Diğer bütün ünsüzler, ağ ız ünsüzleridir.
ÜNSÜZ UYUMLARI
Ünlü-ünsüz uyumu:Türkçe sözcüklerde ince ve kalın şekilleri bulunan k, g, l ünsüzleri ince ünlülerin yanında ince , kalın ünlülerin yanında kalın okunur.
ke, ki, kö, küka, kı, ko, ku
ge, gi, gö, güga, gı, go, gu
le, li, lö, lü la, lı, lo, lu
Ses olayları/Türkçenin Ses özellikleri:Türkçe sözcüklerin sonunda b, c , d ve g ünsüzleri bulunmaz.Örnegın; •ab, ilac, bad...
Türkçe sözcükler bu ünsüzlerin patlamalı biçimleri olan p, ç, t, k ünsüzleriyle biter.Örneg ın; •dip, ağaç, yurt, çok... gibi
Arapça ve Farsçadan Türkçeye girmiş son sesi “b” olan sözcükler Türkçede “p” ile
yazılır.Örnegın; •kitab>kitap, harab>harap, sevab>sevap gibi.
Ünsüz değişmesi:Türkçedep, ç, t, k ünsüzleri, iki ünlü arasında b, c, d, ğ ünsüzlerine
dönüşür.Örneg ın;dip>dibe,a ğaç>ağacı, yurt>yurdumuz, sokak>sokağa...
Bazı tek heceli sözcükler bu kuralın istisnası durumundadır.Örneg ın; •sap>sapı, saç>saça, at>atı, ak>akı...
Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren bazı sözcüklerde de bu
kuraldışılıkvardır:Örneg ın;millet>milleti, hukuk>hukuka, inşaat>inşaatı..
Türkçede patlamalı ünsüzle biten sözcüğe getirilen eklerin ilk sesi de patlamalı ünsüz olur:Örnegın; •ağaç+tan, kabak+çı, çalış+kan, sana t+tan...
Ek-kök uyumu:Türkçede ekler, büyük ünlü uyumu, küçük ünlü uyumu, ünsüzlerin uyumu bakımından köklere uyar:Örnegın; •çocuk>çocuğa, çocuğu, çocukluk •göz>gözlük, gözlükçü, gözlükçülük •süt>sütçü, sütçülük, sütçülüğe •dur ->durum, durgun, durgunluk •sor->soru, sorun...
Ünlü farklılaşması: Fiil kök ve gövdeleri ünsüzle bitiyorsa, -(i)yor ekindeki “i” ünlüsü ünlü uyumuna uyar.Örnegın; •gel -i-yor, al-ı-yor, sor-u-yor, gül-ü-yor... gibi.
*Türkçede c, ğ, l, m, n, r, z ünsüzleriyle sözcük başlamaz.Örnegın; • cesaret, lamba, mektup, nefret, rakip, zafer...
*Arapça ve Farsçadan Türkçeye geçmiş bazı sözcüklerin sonundaki d ünsüzü, Türkiye Türkçesinde t’ye dönüşür.Örnegın; •derd>dert, merd>mert, ferd>fert... gibi.
*Ağız ve şivelerde pek çok sözcük kısaltılarak, hece sayısı azaltılarak veya genişlikler daraltılarak söylenir.Örnegın; •ufacık>ufak+cık’tan (k düşmüş) •küçücük>küçük+cük (k düşmüş) •sütlaç>süt+lüaş’tan (ü düşmüş; ç, ş olmuş.)
*Türkçede konuşma sırasında vurgu nedeniyle ünlü düşmesi görülür.
*Türkçede or ta hece vurgusuzdur.
*Vurgusuz orta hecenin ünlüsü düşer.Örnegın; •orada>orda, burada>burda, şurada>şurda, nerede>nerde...
Ünlü Türemesi:Türkçeye Arapçadan ya da Batı dillerinden girmiş bazı sözcüklerin ön ve iç seslerinde ses türemeleri görülür.
a) Ön seste ünlü türemesi: limon>ilimon, stop>istop, stepne>istepne...
b) İç seste ünlü türemesi: akl>akıl, asl>asıl, asr>asır, devr>devir...
c) İç seste ünsüz türemesi: fiat>fiyat, zaif>zayıf...
Türkçede sözcük başında iki ünsüz yan yana gelmez.
Batı dillerinden Türkçeye girmiş bu tür bazı sözcüklerin başında “i” ünlüsü türer:
*Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana gelmez.Örnegın; •slav>İslav, skele>iskele... *Yabancı dillerden Türkçeye girmiş bazı sözcüklerde iki ünlü arasına bir yardımcı ünsüz girer. (saat, caiz, nail, fail istisna)Örnegın; •mai> mavi (v ünsüzü türemiş) •faide> fayda (y ünsüzü türemiş) •gaib> kayıp (y ünsüzü türemiş) •fiat> fiyat (y ünsüzü türemiş).... Ses düşmesi:Türkçede iç seste bulunan bir ya da birkaç sesin düşmesine denir. Ünlü düşmesi:Türkçe ya da Türkçeye ödünç girmiş sözcüklerin vurgusuz orta hecelerindeki dar ünlülerin (ı, i, u, ü) düştüğü görülür:Örnegın; •gönül+ü> gönlü, oğul+u> oğlu, beniz+i benzi, göğüs+ü>göğsü, kavuş -ak> kavşak, çevir -il-mek> çevrilmek...
*Biri ünlü ile biten, diğeri ünlü ile başlayan iki sözcük birleşik sözcük oluştururken ilk sözcüğün sonundaki ünlü ile ikinci sözcüğün başındaki ünlü birleşerek tek ünlü hâline gelir. Bu fonetik olay, ünlü düşmesi olduğu gibi ünlü birleşmesi olarak da adlandırılır.Örnegın; •ne+için> niçin, kahve+altı> kahvaltı, pazar+ertesi>pazartesi, cuma+ertesi> cumartesi, sütlü+a ş> sütlaç, bulama+a ş> bulamaç
*Türkiye Türkçesine Arapçadan girmiş bazı ödünç sözcükler, ünlü ile başlayan ek fiille birleştiklerinde, ikinci hecedeki ünlüleri düşer ve Arapçadaki asıl şekillerine dönerler.Örnegın; •bahs> bahis > bahsetmek, keşf> keşif > keşfetmek, devr> devir > devretmek, neşr> neşir > neşretmek, sabr> sabır > sabretmek, küfr> küfür > küfretmek... Ses Benzeşmesi:Türkçeye ödünç olarak girmiş sözcükler deki seslerin birbirine benzetilmesi olayıdır.
Ünlü benzeşmesi:Türkçe ya da Türkçeye girmiş bazı sözcüklerdeki birinci ünlü, daha sonra gelen ikinci ve üçüncü ünlüyü kalınlık - incelik, düzlük-yuvarlaklık, darlık -genişlik
Ek-kök uyumu:Türkçede ekler, büyük ünlü uyumu, küçük ünlü uyumu, ünsüzlerin uyumu bakımından köklere uyar:Örnegın; •çocuk>çocuğa, çocuğu, çocukluk •göz>gözlük, gözlükçü, gözlükçülük •süt>sütçü, sütçülük, sütçülüğe •dur ->durum, durgun, durgunluk •sor->soru, sorun...
Ünlü farklılaşması: Fiil kök ve gövdeleri ünsüzle bitiyorsa, -(i)yor ekindeki “i” ünlüsü ünlü uyumuna uyar.Örnegın; •gel -i-yor, al-ı-yor, sor-u-yor, gül-ü-yor... gibi.
*Türkçede c, ğ, l, m, n, r, z ünsüzleriyle sözcük başlamaz.Örnegın; • cesaret, lamba, mektup, nefret, rakip, zafer...
*Arapça ve Farsçadan Türkçeye geçmiş bazı sözcüklerin sonundaki d ünsüzü, Türkiye Türkçesinde t’ye dönüşür.Örnegın; •derd>dert, merd>mert, ferd>fert... gibi.
*Ağız ve şivelerde pek çok sözcük kısaltılarak, hece sayısı azaltılarak veya genişlikler daraltılarak söylenir.Örnegın; •ufacık>ufak+cık’tan (k düşmüş) •küçücük>küçük+cük (k düşmüş) •sütlaç>süt+lüaş’tan (ü düşmüş; ç, ş olmuş.)
*Türkçede konuşma sırasında vurgu nedeniyle ünlü düşmesi görülür.
*Türkçede or ta hece vurgusuzdur.
*Vurgusuz orta hecenin ünlüsü düşer.Örnegın; •orada>orda, burada>burda, şurada>şurda, nerede>nerde...
Ünlü Türemesi:Türkçeye Arapçadan ya da Batı dillerinden girmiş bazı sözcüklerin ön ve iç seslerinde ses türemeleri görülür.
a) Ön seste ünlü türemesi: limon>ilimon, stop>istop, stepne>istepne...
b) İç seste ünlü türemesi: akl>akıl, asl>asıl, asr>asır, devr>devir...
c) İç seste ünsüz türemesi: fiat>fiyat, zaif>zayıf...
Türkçede sözcük başında iki ünsüz yan yana gelmez.
Batı dillerinden Türkçeye girmiş bu tür bazı sözcüklerin başında “i” ünlüsü türer:
*Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana gelmez.Örnegın; •slav>İslav, skele>iskele... *Yabancı dillerden Türkçeye girmiş bazı sözcüklerde iki ünlü arasına bir yardımcı ünsüz girer. (saat, caiz, nail, fail istisna)Örnegın; •mai> mavi (v ünsüzü türemiş) •faide> fayda (y ünsüzü türemiş) •gaib> kayıp (y ünsüzü türemiş) •fiat> fiyat (y ünsüzü türemiş).... Ses düşmesi:Türkçede iç seste bulunan bir ya da birkaç sesin düşmesine denir. Ünlü düşmesi:Türkçe ya da Türkçeye ödünç girmiş sözcüklerin vurgusuz orta hecelerindeki dar ünlülerin (ı, i, u, ü) düştüğü görülür:Örnegın; •gönül+ü> gönlü, oğul+u> oğlu, beniz+i benzi, göğüs+ü>göğsü, kavuş -ak> kavşak, çevir -il-mek> çevrilmek...
*Biri ünlü ile biten, diğeri ünlü ile başlayan iki sözcük birleşik sözcük oluştururken ilk sözcüğün sonundaki ünlü ile ikinci sözcüğün başındaki ünlü birleşerek tek ünlü hâline gelir. Bu fonetik olay, ünlü düşmesi olduğu gibi ünlü birleşmesi olarak da adlandırılır.Örnegın; •ne+için> niçin, kahve+altı> kahvaltı, pazar+ertesi>pazartesi, cuma+ertesi> cumartesi, sütlü+a ş> sütlaç, bulama+a ş> bulamaç
*Türkiye Türkçesine Arapçadan girmiş bazı ödünç sözcükler, ünlü ile başlayan ek fiille birleştiklerinde, ikinci hecedeki ünlüleri düşer ve Arapçadaki asıl şekillerine dönerler.Örnegın; •bahs> bahis > bahsetmek, keşf> keşif > keşfetmek, devr> devir > devretmek, neşr> neşir > neşretmek, sabr> sabır > sabretmek, küfr> küfür > küfretmek... Ses Benzeşmesi:Türkçeye ödünç olarak girmiş sözcükler deki seslerin birbirine benzetilmesi olayıdır.
Ünlü benzeşmesi:Türkçe ya da Türkçeye girmiş bazı sözcüklerdeki birinci ünlü, daha sonra gelen ikinci ve üçüncü ünlüyü kalınlık - incelik, düzlük-yuvarlaklık, darlık -genişlik
bakım ından kendine benzetir.Örnegın; •A-E’nin A-A olması: haste> hasta •İ-Ü ’nün Ü -Ü olması: içün> için •Ü -İ’nin Ü -Ü olması: müdir> müdür •A -A-İ’nin A -A- I olması: kadaif> kadayıf •E-U’nun E-İ olması: zeytun> zeytin
Ünsüz benzeşmesi:Bir sözcük içinde bulunan ünsüzlerden birinin kom şu ya da uzak öteki ünsüze ton ve boğumlanma bakımından benzemesi olayıdır.
Ton bakımından benze şme: •sabah+dan>sabah+tan, saat+cı>saat+çi, beş+de>beş+te, yüzgeç + den >yüzgeç+ten
Boğumlanma bakım ından benze şme: •anbar>ambar , sünbül> sümbül, çenber> çember, saklanbaç> saklambaç, pençşenbe>perşenbe> Perşembe
*Türkçede ünlü ile biten fiil kök ve gövdelerine şimdiki zaman eki getirildiğinde fiil kök ve gövdesindeki “a” ve “e” ünlüleri “yor” ekinden sonra darlaşır ve ünlü uyumlarına göre ı, i, u, ü’ye dönüşür.Örneg ın; •yaşa - > yaşıyor (yaşa -yor değil) •ye- >yi-yor (ye-yor değil) •bekle- > bekliyor (bekle-yor değil) •oyna - > oynuyor (oyna-yor değil) •öde- > ödüyor (öde- yor değil)
ÜNITE 7=HECE BILGISI,TURKCENIN YAPIM VE CEKIM EKLERI
Yapı Bilgisi: Kelimelerin yapısını, türeme yollarını ve çekim biçimlerini içeren bilgi.
Şekil Bilgisi (morfoloji): Kelime ve kelime çeşitlerinin köklerini, eklerini, bunların yapısın ı ve görevini inceler.
Biçim Birimi (morfem): Kelimelere dil bilg isi bakımından biçim veren çoğu ek hâlinde olan kelime parçalarını inceler.
Ek: Kelimelerle cümleler kurmak, onlara cümle içinde görev yüklemek ve kelimelerden yeni kelimeler türetmek amacıyla onlara eklenen seslere/hecelere ek denir.
Kök:Bir kelimenin, daha küçük parçalara ayrılmayan, anlamlı en küçük parçasına kök denir. Kelime kökü, kelimenin tamamı ile ilgili olmalıdır.
“Okul” kelimesinin kökü, “oku -” fiilidir. Bu kelimede “ok” kısm ı da bir anlam taşır. Ancak “okul” ile “ok” arasında bir ilgi yoktur.
Kökler dilin ana malzemesi olup bilemediğimiz zamanlardan beri vardır. Sonradan
yapılmazlar. İhtiyaç duyduğumuz kelimeler bu köklerden faydalanılarak yapılır.
ılda -
İsim Kökleri:Bir varlığı, niteliği, ilgiyi veya duyguyu en kısa biçimde tanıtan köklere denir. Dört çeşittir:
a) Varlık kökleri: Çöl, yol, sıra, ev... b) Nitelik kökleri: İyi, güzel, kötü...
Ünsüz benzeşmesi:Bir sözcük içinde bulunan ünsüzlerden birinin kom şu ya da uzak öteki ünsüze ton ve boğumlanma bakımından benzemesi olayıdır.
Ton bakımından benze şme: •sabah+dan>sabah+tan, saat+cı>saat+çi, beş+de>beş+te, yüzgeç + den >yüzgeç+ten
Boğumlanma bakım ından benze şme: •anbar>ambar , sünbül> sümbül, çenber> çember, saklanbaç> saklambaç, pençşenbe>perşenbe> Perşembe
*Türkçede ünlü ile biten fiil kök ve gövdelerine şimdiki zaman eki getirildiğinde fiil kök ve gövdesindeki “a” ve “e” ünlüleri “yor” ekinden sonra darlaşır ve ünlü uyumlarına göre ı, i, u, ü’ye dönüşür.Örneg ın; •yaşa - > yaşıyor (yaşa -yor değil) •ye- >yi-yor (ye-yor değil) •bekle- > bekliyor (bekle-yor değil) •oyna - > oynuyor (oyna-yor değil) •öde- > ödüyor (öde- yor değil)
ÜNITE 7=HECE BILGISI,TURKCENIN YAPIM VE CEKIM EKLERI
Yapı Bilgisi: Kelimelerin yapısını, türeme yollarını ve çekim biçimlerini içeren bilgi.
Şekil Bilgisi (morfoloji): Kelime ve kelime çeşitlerinin köklerini, eklerini, bunların yapısın ı ve görevini inceler.
Biçim Birimi (morfem): Kelimelere dil bilg isi bakımından biçim veren çoğu ek hâlinde olan kelime parçalarını inceler.
Ek: Kelimelerle cümleler kurmak, onlara cümle içinde görev yüklemek ve kelimelerden yeni kelimeler türetmek amacıyla onlara eklenen seslere/hecelere ek denir.
Kök:Bir kelimenin, daha küçük parçalara ayrılmayan, anlamlı en küçük parçasına kök denir. Kelime kökü, kelimenin tamamı ile ilgili olmalıdır.
“Okul” kelimesinin kökü, “oku -” fiilidir. Bu kelimede “ok” kısm ı da bir anlam taşır. Ancak “okul” ile “ok” arasında bir ilgi yoktur.
Kökler dilin ana malzemesi olup bilemediğimiz zamanlardan beri vardır. Sonradan
yapılmazlar. İhtiyaç duyduğumuz kelimeler bu köklerden faydalanılarak yapılır.
ılda -
İsim Kökleri:Bir varlığı, niteliği, ilgiyi veya duyguyu en kısa biçimde tanıtan köklere denir. Dört çeşittir:
a) Varlık kökleri: Çöl, yol, sıra, ev... b) Nitelik kökleri: İyi, güzel, kötü...
c) Duygu kökleri: Ah, vah, tüh, ey...
d) İlgi kökleri : Ben, sen, o, ile, için...
İsim kökleri cümle içinde “isim, zamir, zarf, sıfat, edat, bağlaç ve ünlem” göreviyle
kullan ılabilir. Dilimizde isim kökleri en fazla üç heceden oluşur. Karınca, kelebek, araba... gibi
İsim kökü içine “yansıma kök” dediğimiz doğa ses ve görüntülerinden esinlenerek yapılmı ş kökler de girer.Örnegın; •fış – kır- •miyav -la- •çıt -ırtı •fıs - ılda -
Fiil Kökleri:İş, oluş, hareket ve durum bildiren köklere fiil kökleri denir.
gel-, otur-, ver-... gibi.
Dilimizde hem fiil hem isim kökü olarak kullandığım ız kelimeler de vardır. Bunlara “ ortak kök” denir.
Bu kelimeler tek anlam taşımalarına rağmen diğer köklerin tersine hem isim hem fiil eklerini alabilirler.
kullan ılabilir. Dilimizde isim kökleri en fazla üç heceden oluşur. Karınca, kelebek, araba... gibi
İsim kökü içine “yansıma kök” dediğimiz doğa ses ve görüntülerinden esinlenerek yapılmı ş kökler de girer.Örnegın; •fış – kır- •miyav -la- •çıt -ırtı •fıs - ılda -
Fiil Kökleri:İş, oluş, hareket ve durum bildiren köklere fiil kökleri denir.
gel-, otur-, ver-... gibi.
Dilimizde hem fiil hem isim kökü olarak kullandığım ız kelimeler de vardır. Bunlara “ ortak kök” denir.
Bu kelimeler tek anlam taşımalarına rağmen diğer köklerin tersine hem isim hem fiil eklerini alabilirler.
Bu kökleri sesteş (eş sesli) kelimelerle karıştırmamak gerekir. Sesteş kelimeler, iki ayrı kelimedir, ortak kök ise tek bir anlamı olan, kullanıldığı yere göre fiil ya da isim olan kelimedir.
Gövde:Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıkların, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan kelimeler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılm ış kelimelere gövde denir.
NOT=Bir kelimenin gövde olabilmesi için en az bir yapım eki alması ger ekir.
Gövde:Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıkların, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan kelimeler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılm ış kelimelere gövde denir.
Bir kelimenin gövde olabilmesi için en az bir yapım eki alması gerekir.
Kelime Çeşitleri:Kelimelerin anlam ilgilerine, aldıkları çekim eklerine ve cümledeki görevlerine göre ayrıldıkları sınıflara kelime türleri (çeşitleri) denir.
Kök bakımından Türkçede iki çeşit kelime vardır: İsim ve fiil.
İsimler, cümlede üstlendikleri göreve göre alt başlıklara (türlere) ayrılırlar: "isim, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem" gibi.
**İsim kökleri, varlık ve kavramları karşılarken, fiil kökleri, kılışları, durumlar ı ve oluşlar ı karşılar.
Tür ve Görev Bakımından Kelimeler
İsim Soylu Kelimeler:Tam anlamı olanlar ve tam anlamı olmayanlar dıye 2ye ayrılır.
Tam anlamı olanlar:tek basına görev üstlenenler ve başka kelımelerlebırlıkte görev üstlenenler dıye 2ye ayrılır.
Tam anlamı olmayanlar:Edat,Bağlaç,Ünlem
Tek basına görev üstlenenler: İsim,Zamir
Başka kelımelerlebırlıkte görev üstlenenler:S ıfat,Zarf
Fiil Soylu Kelimeler:Fiil ve Fiilimsiler dıye 2ye ayrılır.
Fiilimsiler:İsim -fiil,S ıfat-fiil,Zarf-fiil
*** Türkçe de dokuz çeşit kelime vardır. Bunlardan yedisi isim soylu, ikisi fiil soyludur. İsimler (Adlar):Canlı cansız bütün varlıkları, kavramları, hatta fiilleri de karşılayan, onları
anmaya, tanımaya, birbirinden ayırmaya yarayan kelimelere isim (ad) denir:Örnegın;
•ağaç, su, deniz, Hasan, Anadolu, gidiş, dönüş vb. İsimler çeşitli yönlerden sınıflara ayrılır: Varlıklara Verilişlerine Göre:İsimler ait oldukları varlığın veya kavramın eşi benzeri olup olmamasına göre ikiye ayrılır: Varlık veya kavram eşsiz ve benzersizse özel isim; aynısından birden fazla bulunuyorsa cins isim denir. O hâlde:
a) Özel İsim: Kâinatta tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan kelimelere denir. Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler.Örneg ın; •Yavuz, Kayseri, Ulu Cami, Hatice, Türkçe, Türk Dil Kurumu, İslamiyet, Türkiye, Asya, Uludağ, Venüs, Yaprak Dökümü, Karabaş...
Gövde:Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıkların, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan kelimeler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılm ış kelimelere gövde denir.
NOT=Bir kelimenin gövde olabilmesi için en az bir yapım eki alması ger ekir.
Gövde:Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıkların, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan kelimeler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılm ış kelimelere gövde denir.
Bir kelimenin gövde olabilmesi için en az bir yapım eki alması gerekir.
Kelime Çeşitleri:Kelimelerin anlam ilgilerine, aldıkları çekim eklerine ve cümledeki görevlerine göre ayrıldıkları sınıflara kelime türleri (çeşitleri) denir.
Kök bakımından Türkçede iki çeşit kelime vardır: İsim ve fiil.
İsimler, cümlede üstlendikleri göreve göre alt başlıklara (türlere) ayrılırlar: "isim, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem" gibi.
**İsim kökleri, varlık ve kavramları karşılarken, fiil kökleri, kılışları, durumlar ı ve oluşlar ı karşılar.
Tür ve Görev Bakımından Kelimeler
İsim Soylu Kelimeler:Tam anlamı olanlar ve tam anlamı olmayanlar dıye 2ye ayrılır.
Tam anlamı olanlar:tek basına görev üstlenenler ve başka kelımelerlebırlıkte görev üstlenenler dıye 2ye ayrılır.
Tam anlamı olmayanlar:Edat,Bağlaç,Ünlem
Tek basına görev üstlenenler: İsim,Zamir
Başka kelımelerlebırlıkte görev üstlenenler:S ıfat,Zarf
Fiil Soylu Kelimeler:Fiil ve Fiilimsiler dıye 2ye ayrılır.
Fiilimsiler:İsim -fiil,S ıfat-fiil,Zarf-fiil
*** Türkçe de dokuz çeşit kelime vardır. Bunlardan yedisi isim soylu, ikisi fiil soyludur. İsimler (Adlar):Canlı cansız bütün varlıkları, kavramları, hatta fiilleri de karşılayan, onları
anmaya, tanımaya, birbirinden ayırmaya yarayan kelimelere isim (ad) denir:Örnegın;
•ağaç, su, deniz, Hasan, Anadolu, gidiş, dönüş vb. İsimler çeşitli yönlerden sınıflara ayrılır: Varlıklara Verilişlerine Göre:İsimler ait oldukları varlığın veya kavramın eşi benzeri olup olmamasına göre ikiye ayrılır: Varlık veya kavram eşsiz ve benzersizse özel isim; aynısından birden fazla bulunuyorsa cins isim denir. O hâlde:
a) Özel İsim: Kâinatta tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan kelimelere denir. Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler.Örneg ın; •Yavuz, Kayseri, Ulu Cami, Hatice, Türkçe, Türk Dil Kurumu, İslamiyet, Türkiye, Asya, Uludağ, Venüs, Yaprak Dökümü, Karabaş...
b) Cins İsmi: Aynı cinsten olan varlıkların ortak isimleridir.Dilin temel kavramları cins (tür) isimleridir.Örneg ın; •taş, yol, ağaç, ırmak, kitap, dergi, yaprak, ev, çocuk, su, sıra, hayal, düşünce, sıla, özlem, taraf, ceza... •el, anne, kaşık, kedi, fınd ık,
öğretmenlik, ceket, ekmek, su, beş yüz, kırm ızı, büyük, saat, kim...
** Bazı cins isimlerin özel isim olarak kullanıld ığı görülür:Örnegın; •tırm ık: Bir ziraat aleti. •Tırm ık: Bir kedinin özel adı •ozan: Şair •Ozan: Erkek ismi
Maddelerine Göre İsimler:İsimler, karşıladıklar ı varlıkların beş duyu organından herhangi biriyle algılan ıp algılanamamasına göre ikiye ayrılırlar.
a) Somut İsim: Beş duyudan herhangi biriyle algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz varlık ve kavramların isimleridir. Somut varlıkları karşılayan isimlerdir. Bu isimler, herkes tar afından görülen, bilinen, hissedilen, cismi olan, varlığı kişiden kişiye değişmeyen varlıkları karşılarlar.Örneg ın; •su, toprak, ağaç, ses, televizyon, rüzgâr, sarı, mavi, duman, koku
Maddelerine Göre İsimler:İsimler, karşıladıklar ı varlıkların beş duyu organından herhangi biriyle algılan ıp algılanamamasına göre ikiye ayrılırlar.
a) Somut İsim: Beş duyudan herhangi biriyle algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz varlık ve kavramların isimleridir. Somut varlıkları karşılayan isimlerdir. Bu isimler, herkes tar afından görülen, bilinen, hissedilen, cismi olan, varlığı kişiden kişiye değişmeyen varlıkları karşılarlar.Örneg ın; •su, toprak, ağaç, ses, televizyon, rüzgâr, sarı, mavi, duman, koku
b) Soyut İsim: Beş duyudan herhangi biriyle algılanamayan, madde hâlinde bulunmayan ve zihnimizle kavradığımız veya var olduğuna (akla, ruha, sezgiye, inanca bağlı olarak) inandığım ız varlıkların isimleridir.Örneg ın; •sevinç, şüphe, tezat, Allah, cesaret, keder, korku, aşk, melek, ruh, şeytan...
Varlıkların Sayılar ına Göre İsim ler:a) Tekil isim: Tek varlığı belirten ve karşılayan, yapıca tekil olan (topluluk isimleri hariç) kelimelerdir. Kendi, ben, çocuk, kalem, defter...
Varlıkların Sayılar ına Göre İsim ler:a) Tekil isim: Tek varlığı belirten ve karşılayan, yapıca tekil olan (topluluk isimleri hariç) kelimelerdir. Kendi, ben, çocuk, kalem, defter...
a) Tür adı olan her kelime, o türden tek varlığı anlattığı gibi, biçimce çoğullanmadı ğı hâlde o türün tümünü ya da bir bölümünü de anlatabilir.Örnegın; İnsan, düşünen, konuşan bir varlıktır. (bütün insanlar) •Çiçek, susuzluktan kurumuş. (herhangi bir çiçek)
** Bu durumda da tekil sayılır.
b) Çoğul isim: Yapısında, anlamında birden çok varlığı barınd ıran, çokluk eki alm ış isimlerdir. Cins isimlerinin çoğulu yapılır.Şekil yönüyle çoğul olmadığı, çokluk eki almadığı hâlde anlamca çoğul olan kelimeler vardır.Örnegın; •onlar, evler, fikirler, merkezler, dünyalar, kuşlar, böcekler, kelebekler, arılar...
** Aşağ ıdaki cümlelerde seçmen, asker ve saç kelimeleri tekil oldukları hâlde anlamca çokluk bildirmektedirler. Bunlar, topluluk isimleri değildir.
•Seçmen, tercihini yarın ortaya koyacak. •Asker, sınırlar ı bekliyor. •Genç yaşta saçı dökülmüş.
Yapılarına Göre İsimler:İsimler kaç kelimeden oluştuklarına ve yapım eki alıp almadıklarına göre de sınıfland ırılırlar.
a)Basit İsim: Herhangi bir yapım eki almam ış, kök hâlindeki isimlere denir. Çekim eki almış hâlde kullanılabilirler. Türemiş ve birleşik kelimeler yaparken bunlara yapım ekleri getirilir.Örnegın; •İnsan, kelebek, gölge, yaprak(lar), kağ ıt(ta), kuş(u), çiçek(ler), dağ(dan)... b) Türemiş isim: İsim veya fiil kök ve gövdeleriyle yansıma kelimelere bir yapım ekinin getirilmesiyle oluşturulmu ş, şekil ve anlam olarak yeni isimlere denir.
ü İsimden türeyenler : Kitapçı, tuzluk, insanl ık, Türklük, çocukluk, Müslümanlık, kulluk, bilgelik, bayramlık, kışlık, iyilik, öğretmenlik, demircilik, rehberlik...
** Aşağ ıdaki cümlelerde seçmen, asker ve saç kelimeleri tekil oldukları hâlde anlamca çokluk bildirmektedirler. Bunlar, topluluk isimleri değildir.
•Seçmen, tercihini yarın ortaya koyacak. •Asker, sınırlar ı bekliyor. •Genç yaşta saçı dökülmüş.
Yapılarına Göre İsimler:İsimler kaç kelimeden oluştuklarına ve yapım eki alıp almadıklarına göre de sınıfland ırılırlar.
a)Basit İsim: Herhangi bir yapım eki almam ış, kök hâlindeki isimlere denir. Çekim eki almış hâlde kullanılabilirler. Türemiş ve birleşik kelimeler yaparken bunlara yapım ekleri getirilir.Örnegın; •İnsan, kelebek, gölge, yaprak(lar), kağ ıt(ta), kuş(u), çiçek(ler), dağ(dan)... b) Türemiş isim: İsim veya fiil kök ve gövdeleriyle yansıma kelimelere bir yapım ekinin getirilmesiyle oluşturulmu ş, şekil ve anlam olarak yeni isimlere denir.
ü İsimden türeyenler : Kitapçı, tuzluk, insanl ık, Türklük, çocukluk, Müslümanlık, kulluk, bilgelik, bayramlık, kışlık, iyilik, öğretmenlik, demircilik, rehberlik...
ü Yans ımalardan türeyenler: Çıtır-tı, c ızır -tı, şakır -tı, şık ır-tı, homur -tu, gıcır -tı, patır - tı ü Fiilden türeyenler: gel-mek, oku-mak, ye-mek, iç-mek, çalış-mak...
başlama, okuma, nakletme, danışma, sevme, inanma...
c)Birleşik İsim: Birleşik isimler, birden fazla kelimenin bir araya gelip yeni bir varlığ ı veya kavramı karşılayacak şekilde kalıplaşarak oluşturduklar ı, anlam ve şekil bakımından yeni isimlerdir.başlama, okuma, nakletme, danışma, sevme, inanma...
Türkçede üç yolla birleşik isim yapılır:
1- Anlam kayması yoluyla 2 - Ses kaynaşması yoluyla
3- Kelime sınıfı kayması yoluyla
1:Anlam kayması yoluyla: ü Birincisi: Birleşik ismi oluşturan kelimelerin tamamı (genellikle iki kelimeden oluşurlar) anlam kaybına uğrar: Hanımeli, aslanağzı, suçiçeği, demirbaş, denizalt ı, kuşpalazı...
ü İkincisi: Kelimelerden sadece birincisi anlam kaybına uğrar: Adamotu, yayın balığı, ince hastalık...
ü Üçüncüsü: İkinci kelime anlamını kaybeder: Karatavuk, yer elması, karaf atma... 2:Ses kaynaşması yoluyla: Cumartesi, pazartesi, kahvaltı, çörotu, peki...
3:Kelime sınıfı kayması yoluyla: Kapt ıkaçtı, külbastı, mirasyedi, dedikodu, hünkârbeğendi, albastı, gecekondu... örtbas, sıkboğaz, alaşağı, ateşkes, kapkaççı...
Ekler:Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçede değişmez kökler, onlardan türetilen gövdeler ile kök ve gövdelere eklenen yapım ve çekim ekleri vardır.
Dilimizi kullanışlı hâle getiren; aynı kelimelerle farklı anlamlar ifade edilmesini, kelime hazinesinin genişlemesini sağlayan eklerdir.
Kelimelere cümlede görev yüklenirken ve onlardan yeni kelimeler türetilirken öncelik yapım eklerinindir. Yapım eklerinin üzerine çekim ekleri gelir.
Ekler kendilerinden önceki kelimelere bitişik yazıl ır. Yalnız, “mi” soru eki her zaman ayrı yazılır; “ek-fiil”in kendisi, yani “i -(mek) ” de ayrı ya da bitişik yazılabilir. Zaten ek -fiil bitişik yazıldığında düşer, sadece zaman eki kalır: mi: Gelmedi mi? , i-(mek): Gelecek idi, gelecekti
EKLER
ÇEK İM EKLERİ YAPIM EKLERİ
İSİM ÇEK İM EKLER İ
1. ÇOĞUL EKLERİ 1.İSİMDEN İSİM YAPAN EKLER
ü İkincisi: Kelimelerden sadece birincisi anlam kaybına uğrar: Adamotu, yayın balığı, ince hastalık...
ü Üçüncüsü: İkinci kelime anlamını kaybeder: Karatavuk, yer elması, karaf atma... 2:Ses kaynaşması yoluyla: Cumartesi, pazartesi, kahvaltı, çörotu, peki...
3:Kelime sınıfı kayması yoluyla: Kapt ıkaçtı, külbastı, mirasyedi, dedikodu, hünkârbeğendi, albastı, gecekondu... örtbas, sıkboğaz, alaşağı, ateşkes, kapkaççı...
Ekler:Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçede değişmez kökler, onlardan türetilen gövdeler ile kök ve gövdelere eklenen yapım ve çekim ekleri vardır.
Dilimizi kullanışlı hâle getiren; aynı kelimelerle farklı anlamlar ifade edilmesini, kelime hazinesinin genişlemesini sağlayan eklerdir.
Kelimelere cümlede görev yüklenirken ve onlardan yeni kelimeler türetilirken öncelik yapım eklerinindir. Yapım eklerinin üzerine çekim ekleri gelir.
Ekler kendilerinden önceki kelimelere bitişik yazıl ır. Yalnız, “mi” soru eki her zaman ayrı yazılır; “ek-fiil”in kendisi, yani “i -(mek) ” de ayrı ya da bitişik yazılabilir. Zaten ek -fiil bitişik yazıldığında düşer, sadece zaman eki kalır: mi: Gelmedi mi? , i-(mek): Gelecek idi, gelecekti
EKLER
ÇEK İM EKLERİ YAPIM EKLERİ
İSİM ÇEK İM EKLER İ
1. ÇOĞUL EKLERİ 1.İSİMDEN İSİM YAPAN EKLER
2. HÂL EKLERİ
2. İSİMDEN FİİL YAPAN EKLER
3. İYELİK EKLER İ 3.Fİ İLDEN İSİM YAPAN EKLER
4. İLG İ EKLER İ 4.Fİ İLDEN FİİL YAPAN EKL ER
5. EK EYLEM EKLER İ
FİİL ÇEKİM EKLERİ
1. ZAMAN EKLERİ
2. D İLEK EKLER İ
3. ŞAHIS
İsim Çekim Ekleri
1- Çokluk Ekleri: İsmin teklik şekline çokluk eki ( -lar/-ler) getirilmek suretiyle bir şeyin birden fazla olduğunu gösteren eklerdir. Ağaçlar, kitaplar, bulutlar gibi.
4. İLG İ EKLER İ 4.Fİ İLDEN FİİL YAPAN EKL ER
5. EK EYLEM EKLER İ
FİİL ÇEKİM EKLERİ
1. ZAMAN EKLERİ
2. D İLEK EKLER İ
3. ŞAHIS
İsim Çekim Ekleri
1- Çokluk Ekleri: İsmin teklik şekline çokluk eki ( -lar/-ler) getirilmek suretiyle bir şeyin birden fazla olduğunu gösteren eklerdir. Ağaçlar, kitaplar, bulutlar gibi.
2- 2- İyelik Ekleri: Aitlik bildiren eklerdir. Türkçedeki iyelik ekleri şunlardır:
Teklik
1. şahıs ekleri: m (evim, arabam, arkada şım)
2. şahıs ekleri: n (evin, araban, arkadaşın)
3. şahıs ekleri: -ı, -i, -u, -ü (evi, arabası, arkadaşı, topu)
3. şahıs ekleri: -ı, -i, -u, -ü (evi, arabası, arkadaşı, topu)
Çokluk
1. şahıs : +m ız, +miz, +muz, +müz (evimiz, arabamız,
arkada şımız)
arkada şımız)
2. şahıs: +nız, + niz, +nuz, +nüz (eviniz, arabanız, arkadaşın ız)
3. şahıs: +ları, +leri (evleri, arabaları, arkadaşlar ı)
3. şahıs: +ları, +leri (evleri, arabaları, arkadaşlar ı)
Hâl Ekleri: Sözcüğün görevini belirleyen eklerdir. Özellikle “cümlenin
ögelerini ” belirlemede etkili olmaktadırlar.
İsim beş hâlde bulunabilir. Bu hâllerden “yalın hâl”in eki yoktur. Sözcük hâl eki almamışsa yalın hâlde bulunur. İyelik veya çoğul eki alması yalınlığı etkilemez. İsmin hâlleri şunlardır:
ögelerini ” belirlemede etkili olmaktadırlar.
İsim beş hâlde bulunabilir. Bu hâllerden “yalın hâl”in eki yoktur. Sözcük hâl eki almamışsa yalın hâlde bulunur. İyelik veya çoğul eki alması yalınlığı etkilemez. İsmin hâlleri şunlardır:
a) Yalın hâl: İsimlerin teklik, çokluk ve iyelik şekillerine denir: kitap, kalem, defter (teklik yalın hâl); kitaplar, kalemler, defterler (çokluk yalın hâl); kitaplarım, kalemlerim, defterlerim (iyelik yalın hâldir
b) Yönelme hâli (-e/-a): ev-e, ayağ -ı, el-i
c) Bulunma hâli (-de/-da): ev-de, ayak-ta, el-de
d) Ayrılma hâli (-den/-dan): ev-den, ayak-tan, el-den
e) Vasıta hâli (-ın/- in): yazın, kışın, güzün
f) Eşitlik hâli (-ce/-ca, çe/-ça); bence, insanca, kadınca.
g) Yön gösterme hâli (-r, ra/-re, -arı/-eri): taşra, üzre, il-eri, dış -arı.
4- Soru Eki (mı/mi; -mu/-mü): İsimlere getirilen bir çekim ekidir. İyi mi, hoş mu, dolu mu, boş mu, küçük mü, büyük mü gibi.
Yapım Ekleri
İsimden İsim Yapan Ekler
İsim köklerine getirilen eklerle yeni isimler yaparlar.
1- –ca/-ce, -ça/ -çe :
üGibilik, kadarlık, görelik bildiren bir ektir. (bence, insanca, onca, yiğitçe, irice, hunharca, bunca, doğruca)
üBu ekin sonuna –ne eki getirildiğinde kuvvetlendirme bildirir. (iyic ene, bolcana, usulcana, güzelcene)
üYer adları yapar. (Yenice, Kalınca, Çamlıca, Derince, Kumluca)
üBirle şik isimlerden sıfat yapar. Bunlar genellikle yer ve şahıs adlarıdır. (Akça ağaç, kızılca böcek, alacahöyük, Akçakoca, Akçadağ, Sarıca Halil, Karaca su, Karaca hisar, Kızılca hamam)
c) Bulunma hâli (-de/-da): ev-de, ayak-ta, el-de
d) Ayrılma hâli (-den/-dan): ev-den, ayak-tan, el-den
e) Vasıta hâli (-ın/- in): yazın, kışın, güzün
f) Eşitlik hâli (-ce/-ca, çe/-ça); bence, insanca, kadınca.
g) Yön gösterme hâli (-r, ra/-re, -arı/-eri): taşra, üzre, il-eri, dış -arı.
4- Soru Eki (mı/mi; -mu/-mü): İsimlere getirilen bir çekim ekidir. İyi mi, hoş mu, dolu mu, boş mu, küçük mü, büyük mü gibi.
Yapım Ekleri
İsimden İsim Yapan Ekler
İsim köklerine getirilen eklerle yeni isimler yaparlar.
1- –ca/-ce, -ça/ -çe :
üGibilik, kadarlık, görelik bildiren bir ektir. (bence, insanca, onca, yiğitçe, irice, hunharca, bunca, doğruca)
üBu ekin sonuna –ne eki getirildiğinde kuvvetlendirme bildirir. (iyic ene, bolcana, usulcana, güzelcene)
üYer adları yapar. (Yenice, Kalınca, Çamlıca, Derince, Kumluca)
üBirle şik isimlerden sıfat yapar. Bunlar genellikle yer ve şahıs adlarıdır. (Akça ağaç, kızılca böcek, alacahöyük, Akçakoca, Akçadağ, Sarıca Halil, Karaca su, Karaca hisar, Kızılca hamam)
üİsim yapar. (akça, alaca, karaca, delice, ılıca, kaplıca, kokarca)
üDil isimleri yapar. (Türkçe, İngilizce, İspanyolca…)
2- –cak/-cek, -çak/ -çek: Küçültme, sevgi ve acıma bildiren bir ektir. Yavrucak, büyücek, çabucak, evcek, yumurcak (yumru+cak)
3- –cı/ -ci, -cu/-cü: Türkçede çok kullanılan eklerden biridir.
üMeslek isimleri yapar. (sütçü, doğramacı, denizci, iktisatçı…) üİlgi isimleri yapar. (yolcu, biracı, davacı, yaylacı)
üAl ışkanlık ve davranış ile taraftar bildiren isimler yapar. (Yalanc ı, şakacı, nişancı, tatlıcı, hürriyetçi, milliyetçi, ayrılıkç ı, kaderci…) üYer isimleri yapar. (Cebeci, Ayrancı, Bostancı…)
4- –cık/ -cik, -cuk/-cük: Küçültme, sevgi ve acıma bildirir: yer, şahıs ve hastalık isimleri yapar. (Evcik, kısacık, zavallıcık, kuzucuk, küçücük)
üÇe şitli bitki, hayvan, organ, alet isimleri yapar. (Gelincik, tomurcuk, elmacık, bademcik, kulakçık, maymuncuk, dağarc ık, dipçik)
üHastal ık isimleri yapar. (Yılancık, kızamıkçık, arpacık)
üŞahıs ve lakap isimleri yapar. (Ayşecik, Osmancık, Kuzguncuk, Ovacık)
üYer isimleri yapar. (Çınarcık, Kuzguncuk, Ovacık)
5- –cıl/ -cil, -cul/-cül: Sonuna geldiği ismin ifade ettiği şeyi seven anlamını veren bir ektir. Bencil, evcil, insancıl
6- –daş/ -taş: Beraberlik ve ortakl ık bildiren bir ektir.
Yanda ş, yoldaş, arkada ş, dindaş, vatandaş, sırdaş, yurtta ş
7- –de: Bulunma hâlinin kalıplaşmasıyla meydana gelen bir ektir. Gözde, gün -de-lik
8- –lak/-lek: Yer isimleri ve aşa ğılay ıcı manada insan tiplerini belirten isimler yapar. Kışlak, otlak, yaylak, ötlek, dişlek, dazlak, hortlak
9- –lı/ -li, -lu/-lü :İsimlere ve sıfatlara gelerek “sahip olma” manasını veren sıfatlar yapar. Güçlü, tatlı, yaşlı, kıllı, bilgili,
üYer ve şahıs bildiren isimlere gelerek mensubiyet bildirir. Erzurumlu, Ispartalı, Karslı üMensubiyet bildiren yer isimleri yapar. Dudullu, Salihli, Erdemli üVe, birlikte
manasına gelen ikilemeler yapar. İrili ufaklı, geceli gündüzlü, oğullu kızlı, analı babalı
10- –l ık/ -lik, -luk/- lük: Türkçede en yaygın kullanılan eklerden biridir.
İsimlere gelerek, içinlik ve aitlik bildiren sıfatlar yapar: Bulgurluk buğday, çiğ köftelik et, yazlık ev, kışlık çorap
üçin manasına gelen alet isimleri yapar. Ağızlık, başlık, gecelik, gözlük vs.
üİçin anlamına gelen tekil isimler yapar: Hediyelik, arpalık, harçlık, yıllık.
üİçin anlamına gelen mekân isimleri yapar: Odunluk, kömürlük, yemlik, samanlık
üÖnüne geldiği isme, çokluk manası veren bir ektir: Ağaçlık, kavaklık, çamlık, ormanlık üSıfatlara gelerek, soyut isimler yapar: Güzellik, çirkinlik, yaşlılık, cimrilik
üDil isimleri yapar. (Türkçe, İngilizce, İspanyolca…)
2- –cak/-cek, -çak/ -çek: Küçültme, sevgi ve acıma bildiren bir ektir. Yavrucak, büyücek, çabucak, evcek, yumurcak (yumru+cak)
3- –cı/ -ci, -cu/-cü: Türkçede çok kullanılan eklerden biridir.
üMeslek isimleri yapar. (sütçü, doğramacı, denizci, iktisatçı…) üİlgi isimleri yapar. (yolcu, biracı, davacı, yaylacı)
üAl ışkanlık ve davranış ile taraftar bildiren isimler yapar. (Yalanc ı, şakacı, nişancı, tatlıcı, hürriyetçi, milliyetçi, ayrılıkç ı, kaderci…) üYer isimleri yapar. (Cebeci, Ayrancı, Bostancı…)
4- –cık/ -cik, -cuk/-cük: Küçültme, sevgi ve acıma bildirir: yer, şahıs ve hastalık isimleri yapar. (Evcik, kısacık, zavallıcık, kuzucuk, küçücük)
üÇe şitli bitki, hayvan, organ, alet isimleri yapar. (Gelincik, tomurcuk, elmacık, bademcik, kulakçık, maymuncuk, dağarc ık, dipçik)
üHastal ık isimleri yapar. (Yılancık, kızamıkçık, arpacık)
üŞahıs ve lakap isimleri yapar. (Ayşecik, Osmancık, Kuzguncuk, Ovacık)
üYer isimleri yapar. (Çınarcık, Kuzguncuk, Ovacık)
5- –cıl/ -cil, -cul/-cül: Sonuna geldiği ismin ifade ettiği şeyi seven anlamını veren bir ektir. Bencil, evcil, insancıl
6- –daş/ -taş: Beraberlik ve ortakl ık bildiren bir ektir.
Yanda ş, yoldaş, arkada ş, dindaş, vatandaş, sırdaş, yurtta ş
7- –de: Bulunma hâlinin kalıplaşmasıyla meydana gelen bir ektir. Gözde, gün -de-lik
8- –lak/-lek: Yer isimleri ve aşa ğılay ıcı manada insan tiplerini belirten isimler yapar. Kışlak, otlak, yaylak, ötlek, dişlek, dazlak, hortlak
9- –lı/ -li, -lu/-lü :İsimlere ve sıfatlara gelerek “sahip olma” manasını veren sıfatlar yapar. Güçlü, tatlı, yaşlı, kıllı, bilgili,
üYer ve şahıs bildiren isimlere gelerek mensubiyet bildirir. Erzurumlu, Ispartalı, Karslı üMensubiyet bildiren yer isimleri yapar. Dudullu, Salihli, Erdemli üVe, birlikte
manasına gelen ikilemeler yapar. İrili ufaklı, geceli gündüzlü, oğullu kızlı, analı babalı
10- –l ık/ -lik, -luk/- lük: Türkçede en yaygın kullanılan eklerden biridir.
İsimlere gelerek, içinlik ve aitlik bildiren sıfatlar yapar: Bulgurluk buğday, çiğ köftelik et, yazlık ev, kışlık çorap
üçin manasına gelen alet isimleri yapar. Ağızlık, başlık, gecelik, gözlük vs.
üİçin anlamına gelen tekil isimler yapar: Hediyelik, arpalık, harçlık, yıllık.
üİçin anlamına gelen mekân isimleri yapar: Odunluk, kömürlük, yemlik, samanlık
üÖnüne geldiği isme, çokluk manası veren bir ektir: Ağaçlık, kavaklık, çamlık, ormanlık üSıfatlara gelerek, soyut isimler yapar: Güzellik, çirkinlik, yaşlılık, cimrilik
üHâl isimleri yapar: Arkadaşlık, yiğitlik, gençlik
üMeslek isimleri yapar: Öğretmenlik, hemşirelik, işçilik, halkçılık
üRütbe ve makam isimleri yapar: Kaymakamlık, valilik, paşalık
11- –msar/-mser: Türkçede sıfat yapan bir ektir: İyimser, kötümser, karamsar
12- –msı/ -msi: Sıfatlara gelir ve benzerlik bildirir. Acımsı, delimsi, kırm ızımsı, kubbemsi 13- –sız/ -siz, -suz/-süz: -lı/-li ekinin zıddı anlam veren, zarf, sıfat, isim yapan bir ektir. Ölçüsüz, çocuksuz, cansız, soysuz, dinsiz
İsimden Fiil Yapan Ekler:İsimlerin üzerine gelerek fiil görevinde kullanılmalar ını sağlayan eklerdir. Bu eklerden bazıları:
1- –kır -/-kir-: Tabiat taklidi (yansıma) seslerden fiil yapan bir ektir. Haykır -, fışkır-, püskür, hıçkır -
2- –l-: Sıfatlara gelen bir ektir. –al/- el ekiyle aynı fonksiyona sahiptir. Eğril-, -doğrul, sivril-, kısal-, küçül-, alçal-, ufal- vb.
3- –la-/-le-: İsimlerin sonuna gelerek geçişli ve geçişsiz fiiller yapan bir ektir: başla -, taşla, kışla-, fırınla -, horla-, gözle-, avla-, serinle-, gizle-
4- –msa-/-mse-: Öyle kabul etmek anlamına gelen fiiller üreten bir ektir: azımsa -, küçümse- ,gülümse- vb.
5- –sa-/-se-: Türkçede isteme, arzulama, kabul etme anlamlarına gelen fiiller yapar: kutsa -, susa-, mühimse-, garipse-, umursa- vb.
Fiilden İsim Yapan Ekler:
1- –a/-e: Türkçede kimi kelimelere gelerek yapım eki olan bu ek, zarf fiiller yapar. Yara, öte, erte, sapa vb.
üMeslek isimleri yapar: Öğretmenlik, hemşirelik, işçilik, halkçılık
üRütbe ve makam isimleri yapar: Kaymakamlık, valilik, paşalık
11- –msar/-mser: Türkçede sıfat yapan bir ektir: İyimser, kötümser, karamsar
12- –msı/ -msi: Sıfatlara gelir ve benzerlik bildirir. Acımsı, delimsi, kırm ızımsı, kubbemsi 13- –sız/ -siz, -suz/-süz: -lı/-li ekinin zıddı anlam veren, zarf, sıfat, isim yapan bir ektir. Ölçüsüz, çocuksuz, cansız, soysuz, dinsiz
İsimden Fiil Yapan Ekler:İsimlerin üzerine gelerek fiil görevinde kullanılmalar ını sağlayan eklerdir. Bu eklerden bazıları:
1- –kır -/-kir-: Tabiat taklidi (yansıma) seslerden fiil yapan bir ektir. Haykır -, fışkır-, püskür, hıçkır -
2- –l-: Sıfatlara gelen bir ektir. –al/- el ekiyle aynı fonksiyona sahiptir. Eğril-, -doğrul, sivril-, kısal-, küçül-, alçal-, ufal- vb.
3- –la-/-le-: İsimlerin sonuna gelerek geçişli ve geçişsiz fiiller yapan bir ektir: başla -, taşla, kışla-, fırınla -, horla-, gözle-, avla-, serinle-, gizle-
4- –msa-/-mse-: Öyle kabul etmek anlamına gelen fiiller üreten bir ektir: azımsa -, küçümse- ,gülümse- vb.
5- –sa-/-se-: Türkçede isteme, arzulama, kabul etme anlamlarına gelen fiiller yapar: kutsa -, susa-, mühimse-, garipse-, umursa- vb.
Fiilden İsim Yapan Ekler:
1- –a/-e: Türkçede kimi kelimelere gelerek yapım eki olan bu ek, zarf fiiller yapar. Yara, öte, erte, sapa vb.
2- –acak/-ecek:Türkçede zarf fiiller yapan bu ek isimler yapar. Yiyecek, içecek, alacak,verecek vb.
3- –a ğan/ -e ğen: Bir işi çok yapma ve bunu alışkanlık hâline getirmeyi bildiren bir ektir:yatağan, keseğen, küseğen vb.
4- –ak/-ek:Karakter, yer, alet ve organ isimleri yapan oldukça işlek bir ektir: atak,barınak, kesek, ürkek, kavşak
5- –alak/-elek: asalak, çökelek, yatalak
6- –anak/-enek:gelenek, görenek, sağanak, yığınak vb.
7- –ar ı/ -eri: uçarı, göçeri
8- –ası/ -esi: geberesi, giyesi, kör olası. Göresi(m geldi)
9- –baç/ -beç: saklambaç, dolambaç
10- –ce: dinlence, eğlence, düşünce
11- –dık/-dik, -duk/- dük, -t ık/ -tik, -tuk/- tük: bildik, tanıdık
3- –a ğan/ -e ğen: Bir işi çok yapma ve bunu alışkanlık hâline getirmeyi bildiren bir ektir:yatağan, keseğen, küseğen vb.
4- –ak/-ek:Karakter, yer, alet ve organ isimleri yapan oldukça işlek bir ektir: atak,barınak, kesek, ürkek, kavşak
5- –alak/-elek: asalak, çökelek, yatalak
6- –anak/-enek:gelenek, görenek, sağanak, yığınak vb.
7- –ar ı/ -eri: uçarı, göçeri
8- –ası/ -esi: geberesi, giyesi, kör olası. Göresi(m geldi)
9- –baç/ -beç: saklambaç, dolambaç
10- –ce: dinlence, eğlence, düşünce
11- –dık/-dik, -duk/- dük, -t ık/ -tik, -tuk/- tük: bildik, tanıdık
12- – ga/-ge: bilge, dalga, kavurga, süpürge
13- –gaç/-geç: süzgeç, yüzgeç, kıskaç
14- – gan/-gen, -kan/-ken: çalışkan, alıngan, ısırgan, çekingen, kaygan
15- –gı/-gi, -gu/-gü, -kı/-ki, -ku/-kü: burgu, baskı, sargı, vergi, sevgi, bilgi, görgü, kaygı
16- –gıç/-giç, - guç/ -güç: başlangıç, bilgiç, örgüç, sorguç
17- –gın/-gin, -gun/-gün, -k ın/ -kin, -kun/- kün: gergin, yetişkin, kırgın, coşkun, üzgün
18- –ıc ı/-ici: dilenci, dikici, okuyucu, aldat ıcı, bölücü
19- –k: açık, al ık, delik, kapak, ıslak, tarak, karışık
20- –m: doğum, ölüm, yudum, kurum, dönüm, yapım, salkım, sunum, giyim (bir kerelik, bir ölçülük anlamları verir.)
21- –ma/-me: basma, çelme, dolma, sürme, inme, okuma, kavurma
22- –maca/-mece: bilmece, bulmaca, aldatmaca, atmaca
23- –maç/ -meç:y ırtmaç, bulamaç
24- –mak/-mek: çakmak, ekmek, tokmak, yemek
25- –maz/-mez: görünmez, düşmez, kalkmaz, tükenmez
Fiilden Fiil Yapan Ekler:
1- –der/-dar-, -ter/-tar-: aktar-, gönder -, kaytar-
2- –d ır -/-dir-, - tır/ -tir-, -dur/-dür-, -tur-/-tür-: aldır -, ezdir-, söndür -, uydur-, yüzdür -, bastır - 3- –ele-/-ala: eşele, silkele
4- –k-: kanık-, burk-, kalk-, silk-
5- –l-: kırıl-, çakıl-, örül-, vurul-, çakıl-, deşil-
6- –n-: bakın-, boşan-, bulun-, övün -, paslan-, savur-
7- –r-, -er-/-ar-: aşır -, gider-, kaçır -, savur-
8- –ş-: bakış-, çalış -, öpüş-, sürtüş-, tartış-
9- –t-: parlat-, ürküt-, inlet-, fırlat -, başlat-
ÜNİTE 8=KELIMEDE ANLAM
Gerçek Anlam (Temel Anlam):Kelimelerin taşıd ıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna " temel anlam" da denir.13- –gaç/-geç: süzgeç, yüzgeç, kıskaç
14- – gan/-gen, -kan/-ken: çalışkan, alıngan, ısırgan, çekingen, kaygan
15- –gı/-gi, -gu/-gü, -kı/-ki, -ku/-kü: burgu, baskı, sargı, vergi, sevgi, bilgi, görgü, kaygı
16- –gıç/-giç, - guç/ -güç: başlangıç, bilgiç, örgüç, sorguç
17- –gın/-gin, -gun/-gün, -k ın/ -kin, -kun/- kün: gergin, yetişkin, kırgın, coşkun, üzgün
18- –ıc ı/-ici: dilenci, dikici, okuyucu, aldat ıcı, bölücü
19- –k: açık, al ık, delik, kapak, ıslak, tarak, karışık
20- –m: doğum, ölüm, yudum, kurum, dönüm, yapım, salkım, sunum, giyim (bir kerelik, bir ölçülük anlamları verir.)
21- –ma/-me: basma, çelme, dolma, sürme, inme, okuma, kavurma
22- –maca/-mece: bilmece, bulmaca, aldatmaca, atmaca
23- –maç/ -meç:y ırtmaç, bulamaç
24- –mak/-mek: çakmak, ekmek, tokmak, yemek
25- –maz/-mez: görünmez, düşmez, kalkmaz, tükenmez
Fiilden Fiil Yapan Ekler:
1- –der/-dar-, -ter/-tar-: aktar-, gönder -, kaytar-
2- –d ır -/-dir-, - tır/ -tir-, -dur/-dür-, -tur-/-tür-: aldır -, ezdir-, söndür -, uydur-, yüzdür -, bastır - 3- –ele-/-ala: eşele, silkele
4- –k-: kanık-, burk-, kalk-, silk-
5- –l-: kırıl-, çakıl-, örül-, vurul-, çakıl-, deşil-
6- –n-: bakın-, boşan-, bulun-, övün -, paslan-, savur-
7- –r-, -er-/-ar-: aşır -, gider-, kaçır -, savur-
8- –ş-: bakış-, çalış -, öpüş-, sürtüş-, tartış-
9- –t-: parlat-, ürküt-, inlet-, fırlat -, başlat-
ÜNİTE 8=KELIMEDE ANLAM
Örnegın; •S ıcak hava bütün çamaşırlar ı kurutmuştu. •Sırtında eski bir ceket vardı.
Yan Anlam:Kelimenin temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.Örnegın; •Masanın gözündeki kağ ıtları alıp bana getirdi.
Yan Anlam:Kelimenin temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.Örnegın; •Masanın gözündeki kağ ıtları alıp bana getirdi.
Basıtornekler:sehpanınbaca ğı,uçağınkanadı,kapınınkolu,masan ıngozu,arabanın burnu… **Bir sözcüğün birden fazla yan anlamı olabilir. Temel anlamla ilişkili olduğundan bazı kavramların "kalıcı adı" da olabilir.Ornegın; •Ceketin kolu çok uzun olmuş. •Yol dağın ardında iki kola ayrılıyordu. •Sarmaşığın kalınca bir kolu pencereye doğru uzanm ıştı. •Sağdaki kolu çekersen asansör çalışır.
"Kol" sözcüğü, bu cümlelerde ilk anlamı ile ilişkilendirilerek kullanılm ışt ır. Böylece farklı anlamlar kazanm ıştır.
Eline biraz para sıkıştırıp dediklerini yapmasını istedi. (Yan anlamdır. Gerçek "sık ıştırma" durumuyla ilgi devam ediyor.)
Mecaz Anlam:Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir.Örnegın; •Artık senin için yanmayacağ ım. •Bana soğuk davranmasına bir anlam veremedim.
ORNEKLER
Temel Anlam: •Kuru bir bez alıp camları sildi. •Gördüler ki evin içi boş. Hemen dışarı
çıktılar. •Beraber gittikleri yer arkadaydı.
Yan Anlam: •Karşım ızda kuru tepeler vardı. •İş yerinde boş kadro yokmuş. •Masalın arkası yarın, deyip odadan çıktı.
Mecaz Anlam: •Kuru, zevksiz bir hayatı vardı. •Böyle boş insanlarla muhatap olunmaz. •Buradan çıkman için arkan kuvvetli olmalı.
Deyimler: en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Deyimler kurulurken kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına
u ğrar.Örnegın; •Güzel sözler söyleyerek babasının gönlünü aldı. •Toplumdaki bazı insanlar yeniliklere karşı ayak diriyordu. •Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.
Deyimlerin Özellikleri
1eyimler ka lıpla şm ış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez,herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz. Mesela;Ocağ ına incir ağacı dikmek" yerine "Ocağ ına çam ağacı dikmek" denilemez…"Kol" sözcüğü, bu cümlelerde ilk anlamı ile ilişkilendirilerek kullanılm ışt ır. Böylece farklı anlamlar kazanm ıştır.
Eline biraz para sıkıştırıp dediklerini yapmasını istedi. (Yan anlamdır. Gerçek "sık ıştırma" durumuyla ilgi devam ediyor.)
Mecaz Anlam:Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir.Örnegın; •Artık senin için yanmayacağ ım. •Bana soğuk davranmasına bir anlam veremedim.
ORNEKLER
Temel Anlam: •Kuru bir bez alıp camları sildi. •Gördüler ki evin içi boş. Hemen dışarı
çıktılar. •Beraber gittikleri yer arkadaydı.
Yan Anlam: •Karşım ızda kuru tepeler vardı. •İş yerinde boş kadro yokmuş. •Masalın arkası yarın, deyip odadan çıktı.
Mecaz Anlam: •Kuru, zevksiz bir hayatı vardı. •Böyle boş insanlarla muhatap olunmaz. •Buradan çıkman için arkan kuvvetli olmalı.
Deyimler: en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Deyimler kurulurken kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına
u ğrar.Örnegın; •Güzel sözler söyleyerek babasının gönlünü aldı. •Toplumdaki bazı insanlar yeniliklere karşı ayak diriyordu. •Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.
Deyimlerin Özellikleri
2eyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar.Örngın; “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”,”ecel beşiği” (tehlikeli yer, araba vs ) 3eyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayır ır.
• Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar: •ağzı açık, kula ğı delik, ağzı sık ı, eli maşalı, yerden göğe kadar, ele güne karşı, eli uzun, kaşla göz arasında..
Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara ya da öykücüklere dayanır. •Ağzından yel alsın. •Yaya kaldın tatar ağası. •Çuhasını giymedikse kenarını
kuşandık. •Yorgan gitti, kavga bitti.
4eyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanm ışlardır. Örnegın;Çantada keklik, ağzı açık, kula ğı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, ne şiş yansın ne kebap… Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara ya da öykücüklere dayanır. •Ağzından yel alsın. •Yaya kaldın tatar ağası. •Çuhasını giymedikse kenarını
kuşandık. •Yorgan gitti, kavga bitti.
**Bazı deyimler de isekelimeler gerçek anlamlarından uzaklaşmam ışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana..
Terim Anlam:Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.
“Yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir.
Terim Anlam:Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.
“Yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir.
Örnegın; •Ölçü, uyak, yarım uyak, seci, aliterasyon... (Edebiyat terimleri) •Üçgen, açı, yükseklik, açıortay, kenarortay...(Geometri terimleri) •Tuş, boyunduruk, kurtkapanı... (Güreş terimleri)
**Günlük kullandığım ız kelimelere yeni anlamlar yükleyerek te rimler
olu şturulabilir.Örnegın; •Kızılırmak üzerindeki eski köprü yıkıldı. (gerçek anlam) •Gelişen teknoloji ile dişçilikte köprü yöntemleri geliştirildi. (terim)
Soyut Anlam: Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir. Örnegın; •Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik, bilgi, tasa, özgürlük, aşk, sevinç, mutluluk, üzüntü…
Somut Anlam:Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir.Örnegın; •Kitap, taş, masa, yeşil, soğuk, yol, öksürmek...olu şturulabilir.Örnegın; •Kızılırmak üzerindeki eski köprü yıkıldı. (gerçek anlam) •Gelişen teknoloji ile dişçilikte köprü yöntemleri geliştirildi. (terim)
Soyut Anlam: Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir. Örnegın; •Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik, bilgi, tasa, özgürlük, aşk, sevinç, mutluluk, üzüntü…
**Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullan ılarak somuta aktarılabilir. Örnegın; •Hikâyelerinde kuru bir anlat ım göze çarpıyor.
Somutlaştırma : Soyut kavramları anlaşılır duruma getirmek için somut anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Buna somutla ştırma denir. Yani soyut bir kavramın somut bir sözcükle anlatılmas ıdır. Benzetmeler ve aktarmalar somutla ştırmanın önemli bir aracıdır.Örnegın; •Bütün işlerde onun parma ğı vardı. ("Bir işe karışmak" soyuttur, yerine somut sözcükle (parmak) anlatılmı ştır.)
•Toplantıda kafası kazan olmuş. ("Rahatsızlık duyma" soyut durumu somutla ştırılm ıştır.)
KELIMELER ARASINDA ANLAM İLİŞKİLERİ
Eş Anlamlı Kelimeler:Yazılış ve okunuş bakımından farklı, anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler, deyimler gibi kalıpla şm ış sözler dışında, birbirlerinin yerini tutabilir.Örneg ın; •kıymet-değer, cevap -yanıt, sene-y ıl, medeniyet-uygarlık,imkân -olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem..
***Sözcüklerin eş anlamlı sayılabilmesi için birbirlerinin yerlerinde kullanılabilmesi gerekir. Cümledeki kullanıma, sözcüğün kazandığı anlama göre karar verilir. Yani eş anlamlı bilin en iki sözcük, kullan ıma göre, her yerde birbirinin yerini tutmaz.Örnegın; •Yamaçta ak badanalı evler ışıldıyordu. •Alnım ız ak, başımız diktir. •Yumurta akı, protein yönünden zengindir.
“Ak” kelimesi birinci cümlede temel anlamdadır, yerine "beyaz" kelimesi kullan ılabilir. Ancak ikinci cümledeki mecaz, üçüncü cümlede kalıpla şmış bir kelime olarak kullanılmıştır. Sesteş Kelimeler :Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek alm ış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılabilir ve cinaslı kafiye yapabilirler.Örnegın; •Hafta sonu kır partisi yapalım. •Bahçedeki bütün odunları kır. •Adamın kır saçları oldukça düzgündü.
Zıt Anlamlı Kelimeler:Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir.Örnegın; •Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek.
***Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz. •“Sevinmek” karşıtı sevinmemek değil,
“üzülmek”tir.Örnegın; •“Doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir. Buraya çakacağım ız çıtan ın cetvel gibi doğru olması gerekir. Doğru düşünce, eninde sonunda değerini bulur. Doğru söyle, koyunlara ne oldu? •"Doğru" sözcüğünün zıt anlamı, birinci cümlede "eğri", ikinci cümlede "yanlış", üçüncü cümlede ise "yalan"dır.
***Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.
Somutlaştırma : Soyut kavramları anlaşılır duruma getirmek için somut anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Buna somutla ştırma denir. Yani soyut bir kavramın somut bir sözcükle anlatılmas ıdır. Benzetmeler ve aktarmalar somutla ştırmanın önemli bir aracıdır.Örnegın; •Bütün işlerde onun parma ğı vardı. ("Bir işe karışmak" soyuttur, yerine somut sözcükle (parmak) anlatılmı ştır.)
•Toplantıda kafası kazan olmuş. ("Rahatsızlık duyma" soyut durumu somutla ştırılm ıştır.)
KELIMELER ARASINDA ANLAM İLİŞKİLERİ
Eş Anlamlı Kelimeler:Yazılış ve okunuş bakımından farklı, anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler, deyimler gibi kalıpla şm ış sözler dışında, birbirlerinin yerini tutabilir.Örneg ın; •kıymet-değer, cevap -yanıt, sene-y ıl, medeniyet-uygarlık,imkân -olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem..
***Sözcüklerin eş anlamlı sayılabilmesi için birbirlerinin yerlerinde kullanılabilmesi gerekir. Cümledeki kullanıma, sözcüğün kazandığı anlama göre karar verilir. Yani eş anlamlı bilin en iki sözcük, kullan ıma göre, her yerde birbirinin yerini tutmaz.Örnegın; •Yamaçta ak badanalı evler ışıldıyordu. •Alnım ız ak, başımız diktir. •Yumurta akı, protein yönünden zengindir.
“Ak” kelimesi birinci cümlede temel anlamdadır, yerine "beyaz" kelimesi kullan ılabilir. Ancak ikinci cümledeki mecaz, üçüncü cümlede kalıpla şmış bir kelime olarak kullanılmıştır. Sesteş Kelimeler :Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek alm ış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılabilir ve cinaslı kafiye yapabilirler.Örnegın; •Hafta sonu kır partisi yapalım. •Bahçedeki bütün odunları kır. •Adamın kır saçları oldukça düzgündü.
Zıt Anlamlı Kelimeler:Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir.Örnegın; •Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek.
***Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz. •“Sevinmek” karşıtı sevinmemek değil,
“üzülmek”tir.Örnegın; •“Doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir. Buraya çakacağım ız çıtan ın cetvel gibi doğru olması gerekir. Doğru düşünce, eninde sonunda değerini bulur. Doğru söyle, koyunlara ne oldu? •"Doğru" sözcüğünün zıt anlamı, birinci cümlede "eğri", ikinci cümlede "yanlış", üçüncü cümlede ise "yalan"dır.
***Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.
ÜNITE 9=KALIPLASMIS IFADELER
Her dilde anlatımı zenginle ştirmek, kolaylaştırmak ve akıcı hâle getirmek için kullan ılan birtakım kalıplaşm ış yapılar bulunmaktadır. Dildeki kalıpla şm ış bu yapılardan özellikle anlatımın daha kolay yapılması hususunda faydalanılmaktad ır. Atasözleri, deyimler ve ikilemeler bu bağlamda değerlendirilebilecek kal ıplaşmış ifadelerdir. Atasözleri:Atasözü, anonim karakter taşıyan, atalardan kaldığı kabul edilen ve toplumun yüz yıllar boyunca geçirdiği denemelerden, ortak düşünce, tutum ve davranışlarıyla dünya görüşünden oluşan, genel kural niteliğindeki k ısa, özlü, kalıpla şm ış söz olarak tanımlanmaktadır. Atasözlerinin özelliklerini sıralayacak olursak:
1:Atasözlerinin ilk söyleyeni bilinmemektedir ve onu oluşturan topluma aittir. Atasözleri nesilden nesile aktarılan dil varlıklarıdır.Ör: •Keskin sirke küpüne zarar. •Borç yiğidin kamçısıdır.
2: Atasözleri toplumun ortak düşünce, tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır. Bir kelime grubunun atasözü olabilmesi için ona kaynaklık eden dili konuşan ulusun ortak değer yargılar ını taşıması gerekir. Ör: •Dost ile ye, iç; alışveriş etme. •Emanete hıyanet olmaz.
3: Atasözleri genel kural niteliğinde olup kalıplaşm ış, kısa ve özlü olmalıdır.Atasözlerinde bir kelimenin yer değiştirmesi veya herhangi bir kelimenin eş anlamlısının kullanılması mümkün değildir.Ör: •Ba ğa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun. ("Bağa bakmazsan, üzüm yemeye yüzün olmaz." ( Şeklinde söylersek atasözü özelliği kaybolur, sıradan bir cümle olarak kalır.)
4:Ayr ıca atasözleri bir hayat tecrübesinin sonucunda oluşmalıdır. Atasözlerinde genel bir deneyim anlatıldığı ya da bir öğüt verildiği için, yüklemler genellikle geniş zamanın ya da emir kipinin olumlu-olumsuz biçimlerindedir.Ör: •Ağaç yaşken eğilir. • Düşenin dostu olmaz.
5: Atasözlerinde sözcükler genellikle mecaz anlamlar yüklenerek kullanılır.Atasözünü anlamak ve açıklamak bu mecazların doğru yorumlanmasına bağlıdır.
Ancak, mecaza da yanmayan atasözlerimiz de çoktur.
Mecazlı atasözleri: •Bir elin nesi var iki elin sesi var. •Can boğazdan gelir. •Balık baştan kokar. •Kaynayan kazan kapak tutmaz. •Bir çiçekle yaz olmaz.
Mecazsız atasözleri: •Dost ile ye iç alışveriş etme ” •Bugünkü işini yarına bırakma.” •Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.” •Emanete hıyanet olmaz.
6:Atasözlerinin çoğu bir ya da iki tümceyle kurulmuştur. Daha uzun olanları
azd ır.Atasözlerinin biçim özellikleri ise şu şekilde gruplandırılabilir:
a) Ses yinelemelerine yer verenler: Bazı atasözlerinde ses tekrarları yapı larak ahenk
sağlanır.Ör: •“Bol bol yiyen, bel bel bakar.” Burada özellikle “b” ve “l” sesleri tekrar edilerek anlatıma ahenk katılmışt ır.
b) Ölçülü-kafiyeli (uyaklı) söylenenler: Atasözleri özellikle kalıcılığı artırmak ve söyleyişi kolaylaştırmak maksadı ile şiire benzer bir biçimde söylenmiştir.Ör: •“At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” atasözünde her bir ifade grubu alt alta yazıldığında 7’li hece ölçüsünün kullanıldığ ı görülecektir. Ayrıca “ –an” sesleri tam kafiye “kalır” kelimesi ise redif olara k kullan ılmıştır.
c)Kar şılıklı konuşma biçimindekiler: Bazı atasözlerinde karşılıklı konuşma yöntemi kullanılarak anlatım etkili hâle getirilmiştir. Ör: •“ - Saçım ak mı kara mı? – Önüne düşünce görürsün.”
Her dilde anlatımı zenginle ştirmek, kolaylaştırmak ve akıcı hâle getirmek için kullan ılan birtakım kalıplaşm ış yapılar bulunmaktadır. Dildeki kalıpla şm ış bu yapılardan özellikle anlatımın daha kolay yapılması hususunda faydalanılmaktad ır. Atasözleri, deyimler ve ikilemeler bu bağlamda değerlendirilebilecek kal ıplaşmış ifadelerdir. Atasözleri:Atasözü, anonim karakter taşıyan, atalardan kaldığı kabul edilen ve toplumun yüz yıllar boyunca geçirdiği denemelerden, ortak düşünce, tutum ve davranışlarıyla dünya görüşünden oluşan, genel kural niteliğindeki k ısa, özlü, kalıpla şm ış söz olarak tanımlanmaktadır. Atasözlerinin özelliklerini sıralayacak olursak:
1:Atasözlerinin ilk söyleyeni bilinmemektedir ve onu oluşturan topluma aittir. Atasözleri nesilden nesile aktarılan dil varlıklarıdır.Ör: •Keskin sirke küpüne zarar. •Borç yiğidin kamçısıdır.
2: Atasözleri toplumun ortak düşünce, tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır. Bir kelime grubunun atasözü olabilmesi için ona kaynaklık eden dili konuşan ulusun ortak değer yargılar ını taşıması gerekir. Ör: •Dost ile ye, iç; alışveriş etme. •Emanete hıyanet olmaz.
3: Atasözleri genel kural niteliğinde olup kalıplaşm ış, kısa ve özlü olmalıdır.Atasözlerinde bir kelimenin yer değiştirmesi veya herhangi bir kelimenin eş anlamlısının kullanılması mümkün değildir.Ör: •Ba ğa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun. ("Bağa bakmazsan, üzüm yemeye yüzün olmaz." ( Şeklinde söylersek atasözü özelliği kaybolur, sıradan bir cümle olarak kalır.)
4:Ayr ıca atasözleri bir hayat tecrübesinin sonucunda oluşmalıdır. Atasözlerinde genel bir deneyim anlatıldığı ya da bir öğüt verildiği için, yüklemler genellikle geniş zamanın ya da emir kipinin olumlu-olumsuz biçimlerindedir.Ör: •Ağaç yaşken eğilir. • Düşenin dostu olmaz.
5: Atasözlerinde sözcükler genellikle mecaz anlamlar yüklenerek kullanılır.Atasözünü anlamak ve açıklamak bu mecazların doğru yorumlanmasına bağlıdır.
Ancak, mecaza da yanmayan atasözlerimiz de çoktur.
Mecazlı atasözleri: •Bir elin nesi var iki elin sesi var. •Can boğazdan gelir. •Balık baştan kokar. •Kaynayan kazan kapak tutmaz. •Bir çiçekle yaz olmaz.
Mecazsız atasözleri: •Dost ile ye iç alışveriş etme ” •Bugünkü işini yarına bırakma.” •Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.” •Emanete hıyanet olmaz.
6:Atasözlerinin çoğu bir ya da iki tümceyle kurulmuştur. Daha uzun olanları
azd ır.Atasözlerinin biçim özellikleri ise şu şekilde gruplandırılabilir:
a) Ses yinelemelerine yer verenler: Bazı atasözlerinde ses tekrarları yapı larak ahenk
sağlanır.Ör: •“Bol bol yiyen, bel bel bakar.” Burada özellikle “b” ve “l” sesleri tekrar edilerek anlatıma ahenk katılmışt ır.
b) Ölçülü-kafiyeli (uyaklı) söylenenler: Atasözleri özellikle kalıcılığı artırmak ve söyleyişi kolaylaştırmak maksadı ile şiire benzer bir biçimde söylenmiştir.Ör: •“At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” atasözünde her bir ifade grubu alt alta yazıldığında 7’li hece ölçüsünün kullanıldığ ı görülecektir. Ayrıca “ –an” sesleri tam kafiye “kalır” kelimesi ise redif olara k kullan ılmıştır.
c)Kar şılıklı konuşma biçimindekiler: Bazı atasözlerinde karşılıklı konuşma yöntemi kullanılarak anlatım etkili hâle getirilmiştir. Ör: •“ - Saçım ak mı kara mı? – Önüne düşünce görürsün.”
d) Öykülemeye başvuranlar: Atasözlerinde bir olay anlatır tarzda öykülemeye başvuranlar da bulunmaktadır.Ör: •“Deveye boynun eğri demişler; nerem doğru ki demiş.” •“Arsızın yüzüne tükürmüşler; yağmur yağ ıyor demiş.”
e) Eksiltili cümle biçimindekiler: Anlatımın bir eylemle tamamlanmadığ ı atasözleri bu gruba girmektedir.Ör: •Harman yel ile, düğün el ile.
DİPNOT=ARKADASLAR SIRADAKI KONU DEYIMLER AMA BEN GECEN UNITEDE DEYIMLERI OZETLEDIM SIMDI TEKRAR OZETLEMIYIM AYNI SEYLER NASILSA BUNU DA BELIRTIYIM J İkilemeler: İkileme aynı, yakın ya da zıt anlamlı iki veya daha çok kelimenin bir tek kelime gibi anlam göstermek üzere yan yana gelmesi ve birlikte kullanılmasıdır: “teker teker”, “düşe kalka”, “düğün dernek” vb. İkilemelerin en önemli özelliği anlat ımı kuvvetlendirmesi ve etkili hâle getirmesidir.Ör: •“Ağır ağ ır çıkacaksın bu merdivenlerden”(Ahmet Haşim - Merdiven) •“Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla .
Cümleye Kattığ ı Anlamlara Göre İkilemeler: •Şu yalan dünyaya geldim geleli Tas tas içtim ağuları sağ iken. (Abartma) •Her yer vıcık vıcık çamurdu. (Pekiştirme) •S erin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa (Pekiştirme) •İşi hemen hemen yarıladılar. (Yaklaşık) •Eninde sonunda benim elime düşeceksin. (Kesinlik) •Dereden tepeden konuştular. (Belirsizlik)
Yapılışlarına Göre İkilemeler
1:Aynı sözcüğün tekrarı ile oluşanlar: Uçurtmalar döne döne yükseldi.
2:Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerden oluşanlar: Fabrikada işler ağ ır aksak yürüyor.
3:Kar şıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar: Olanlardan az çok haberim var.
4:Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerden oluşanlar: Yamr u yumru bir anteni televizyona bağladık.
5:Her ikisi de anlamsız sözcüklerden oluşanlar: Abur cubur yiyerek sonunda mideyi bozdu. Bu tür ikilemeleri oluşturan sözcüklerin tek başlar ına anlamı yoktur.
6:Bir sözcüğün, başına "m" sesi yakıştırılarak tekrarlanmasıyla oluşanlar: •Para mara yok sana.
7:Olumlu-olumsuz sözcüklerden oluşanlar: •Ben işten gelir gelmez dışarı çıktılar.
Biçimsel Oluşum Yönünden İkilemeler
1- Eksiz ikileme: Ses seda, estek köstek, gele gide, fıldır fıldır, kapış kapış…
2- Durum ekleriyle oluşturulan İkilemeler : İkide bir, kıyıda köşede, inceden inceye, surda burda, iğneden ipliğe...
3- "mi" edatıyla ikileme : Yaramaz mı yaramaz bir kızd ı. Güzel mi güzel bir ev aldık. Zor mu zor bir işe başladık.
4- Ad tamlaması biçimli ikileme : Beterin beteri bir köye gittik. Yıllar yıl ı seni bekledim, belki dönersin diye. Neyin nesi, anlayamadım.
5- Bağlaçl ı ikileme : Herkes bu yarışta koştu da koştu. Bu işin üstesinden ancak ve ancak sen gelebilirsin.
NOT=İkilemelerde geçen kelimelerin arasına herhangi bir noktalama işareti konulmaz ve araya başka bir kelime giremez.
Görevlerine Göre İkilemeler
•Pazara araba araba sebze getirdiler. (sıfat) •Gide gele bizimle arkadaş oldu. (Zarf) •Gel zaman git zaman, herkes yaşananlar ı öğrendi. (Zarf) •Şimdi tasın ı tarağını topla. (Nesne) •Bu haldeyken şuradan şuraya gidemem. (Dolayl ı tümleç) •Genç kızın gözleri ışıl ısıldı. (Yüklem)
e) Eksiltili cümle biçimindekiler: Anlatımın bir eylemle tamamlanmadığ ı atasözleri bu gruba girmektedir.Ör: •Harman yel ile, düğün el ile.
DİPNOT=ARKADASLAR SIRADAKI KONU DEYIMLER AMA BEN GECEN UNITEDE DEYIMLERI OZETLEDIM SIMDI TEKRAR OZETLEMIYIM AYNI SEYLER NASILSA BUNU DA BELIRTIYIM J İkilemeler: İkileme aynı, yakın ya da zıt anlamlı iki veya daha çok kelimenin bir tek kelime gibi anlam göstermek üzere yan yana gelmesi ve birlikte kullanılmasıdır: “teker teker”, “düşe kalka”, “düğün dernek” vb. İkilemelerin en önemli özelliği anlat ımı kuvvetlendirmesi ve etkili hâle getirmesidir.Ör: •“Ağır ağ ır çıkacaksın bu merdivenlerden”(Ahmet Haşim - Merdiven) •“Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla .
Cümleye Kattığ ı Anlamlara Göre İkilemeler: •Şu yalan dünyaya geldim geleli Tas tas içtim ağuları sağ iken. (Abartma) •Her yer vıcık vıcık çamurdu. (Pekiştirme) •S erin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa (Pekiştirme) •İşi hemen hemen yarıladılar. (Yaklaşık) •Eninde sonunda benim elime düşeceksin. (Kesinlik) •Dereden tepeden konuştular. (Belirsizlik)
Yapılışlarına Göre İkilemeler
1:Aynı sözcüğün tekrarı ile oluşanlar: Uçurtmalar döne döne yükseldi.
2:Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerden oluşanlar: Fabrikada işler ağ ır aksak yürüyor.
3:Kar şıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar: Olanlardan az çok haberim var.
4:Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerden oluşanlar: Yamr u yumru bir anteni televizyona bağladık.
5:Her ikisi de anlamsız sözcüklerden oluşanlar: Abur cubur yiyerek sonunda mideyi bozdu. Bu tür ikilemeleri oluşturan sözcüklerin tek başlar ına anlamı yoktur.
6:Bir sözcüğün, başına "m" sesi yakıştırılarak tekrarlanmasıyla oluşanlar: •Para mara yok sana.
7:Olumlu-olumsuz sözcüklerden oluşanlar: •Ben işten gelir gelmez dışarı çıktılar.
Biçimsel Oluşum Yönünden İkilemeler
1- Eksiz ikileme: Ses seda, estek köstek, gele gide, fıldır fıldır, kapış kapış…
2- Durum ekleriyle oluşturulan İkilemeler : İkide bir, kıyıda köşede, inceden inceye, surda burda, iğneden ipliğe...
3- "mi" edatıyla ikileme : Yaramaz mı yaramaz bir kızd ı. Güzel mi güzel bir ev aldık. Zor mu zor bir işe başladık.
4- Ad tamlaması biçimli ikileme : Beterin beteri bir köye gittik. Yıllar yıl ı seni bekledim, belki dönersin diye. Neyin nesi, anlayamadım.
5- Bağlaçl ı ikileme : Herkes bu yarışta koştu da koştu. Bu işin üstesinden ancak ve ancak sen gelebilirsin.
NOT=İkilemelerde geçen kelimelerin arasına herhangi bir noktalama işareti konulmaz ve araya başka bir kelime giremez.
Görevlerine Göre İkilemeler
•Pazara araba araba sebze getirdiler. (sıfat) •Gide gele bizimle arkadaş oldu. (Zarf) •Gel zaman git zaman, herkes yaşananlar ı öğrendi. (Zarf) •Şimdi tasın ı tarağını topla. (Nesne) •Bu haldeyken şuradan şuraya gidemem. (Dolayl ı tümleç) •Genç kızın gözleri ışıl ısıldı. (Yüklem)
UNITE 10=TURKCEDE VURGU VE TONLAMA
Vurgu=Vurgu, konuşmayı tekdüzelikten kurtarmak için söze duygu ve ahenk katar.Vurgu bilerek ve yerinde yapılmadığı zaman konuşma doğallığını kaybeder ve konuşmacı bu durumdan dolayı gülünç duruma düşebilir. Türkçemizde dört tür vurgudan bahsedilebilir:
Vurgu=Vurgu, konuşmayı tekdüzelikten kurtarmak için söze duygu ve ahenk katar.Vurgu bilerek ve yerinde yapılmadığı zaman konuşma doğallığını kaybeder ve konuşmacı bu durumdan dolayı gülünç duruma düşebilir. Türkçemizde dört tür vurgudan bahsedilebilir:
1- Kelime Vurgusu
3- Mısra Vurgusu (Ahenk Vurgusu)
3- Mısra Vurgusu (Ahenk Vurgusu)
2- Cümle Vurgusu
4- Şiddet Vurgusu
4- Şiddet Vurgusu
Kelime Vurgusu: Her kelimenin bir hecesi üzerinde mutlaka ses baskısı (vurgu) vardır. Ör: •“Heyecan” kelimesinde vurgu son hecededir.
2:Türkçede kural olarak vurgular son hece üzerindedir.İstisnalar hariç kelimeye ekleme yapıldıkça vurgu son heceye doğru kayar.Ör: •hece -- heceler-- hecelerde – hecelerdeki 3:Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisnaları aşa ğıda gösterelim:
*İlk heceye : İl, bölge, semt adları
İl : Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa,
Bölge : Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt : Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı
*Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adlar ı.Ör: Erzincan, Edirne, Sakarya, Denizli *Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye.Ör: •Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi
*Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: “ ce, le, me/ma, se/sa, im/sin”.Ör: •“Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin”
4:Uzun seslerde istisna bir durum olarak vurgu uzatılan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri öğrenmek gerekir. Zira bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel bir kural yoktur.Ör: •Vurgu başta : kâtil, câhil, sâmi Vurgu ortada : teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele Vurgu sonda : ziyâ, katî, denî, zekî, hafî
5:“ Ğ” ünsüzü bulunduğu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatılmasına yol açar. Aynı uzatma durumu “y” için de geçerlidir. Söz konusu uzatma, seslendirmede vurgu gibi yansımaktadır. (Yan yana iki ünlü uzatmayı belirtmek için kullan ılmışt ır.)Ör: •“Ğ” ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak “Y” ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=söölemek, öyle=ööle
6:Sert ve gürültülü çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son harfi olması gerekir.Bu ünsüzler “ç, k, p, r, ş, z”.Ör: •kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi
7:Abartı amacıyla kullanılan bazı heceler vurguyu kendi üzerlerine alırlar.Ör: •sımsıkı, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaşka, binbir • Sımsıcak bir yuva, yemyeşil bir vadi, masmavi bir gök.2:Türkçede kural olarak vurgular son hece üzerindedir.İstisnalar hariç kelimeye ekleme yapıldıkça vurgu son heceye doğru kayar.Ör: •hece -- heceler-- hecelerde – hecelerdeki 3:Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisnaları aşa ğıda gösterelim:
*İlk heceye : İl, bölge, semt adları
İl : Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa,
Bölge : Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt : Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı
*Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adlar ı.Ör: Erzincan, Edirne, Sakarya, Denizli *Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye.Ör: •Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi
*Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: “ ce, le, me/ma, se/sa, im/sin”.Ör: •“Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin”
4:Uzun seslerde istisna bir durum olarak vurgu uzatılan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri öğrenmek gerekir. Zira bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel bir kural yoktur.Ör: •Vurgu başta : kâtil, câhil, sâmi Vurgu ortada : teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele Vurgu sonda : ziyâ, katî, denî, zekî, hafî
5:“ Ğ” ünsüzü bulunduğu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatılmasına yol açar. Aynı uzatma durumu “y” için de geçerlidir. Söz konusu uzatma, seslendirmede vurgu gibi yansımaktadır. (Yan yana iki ünlü uzatmayı belirtmek için kullan ılmışt ır.)Ör: •“Ğ” ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak “Y” ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=söölemek, öyle=ööle
6:Sert ve gürültülü çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son harfi olması gerekir.Bu ünsüzler “ç, k, p, r, ş, z”.Ör: •kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi
8:Birleşik kelimelerde vurgu ilk kelime üzerindedir.Ör: •Anadili, açıköğretim, gözyaşı, başıboş, kurusoğan vs.
9:Akrabalık isimlerinde vurgu genellikle ilk hece üzerindedir.Ör: Anne, baba, dayı, hala, teyze, abla vs.
10il isimlerinde vurgu genellikle -ca, -ça, -ce, ça yapım ekinden önceki hecede bulunur. Ör: •Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce vs.
DİPNOT=ARKADASLAR VURGU MADDELERI COK UZUN BU KADARINI YAZDIM YETER BENCE.
9:Akrabalık isimlerinde vurgu genellikle ilk hece üzerindedir.Ör: Anne, baba, dayı, hala, teyze, abla vs.
10il isimlerinde vurgu genellikle -ca, -ça, -ce, ça yapım ekinden önceki hecede bulunur. Ör: •Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce vs.
DİPNOT=ARKADASLAR VURGU MADDELERI COK UZUN BU KADARINI YAZDIM YETER BENCE.
Cümle Vurgusu: Söz içinde, kelime ve kelime gruplarından daha büyük birlik cümledir. Cümlenin de kendisine bütünlük kazandıran bir vurgusu vardır. Buna “cümle vurgusu” denir. Özel bir amaçla vurgu yapılm ıyorsa Türkçede cümle vurgusu yüklem üzerindedir.Ör: •Kar erkenden yağdı. •Bu hafta tiyatrolar perdelerini açıyor. •Kitap güzeldi. ***Kimi zaman vurgu, cümle içinde öne çıkarılarak özellikle belirtilmek istenen bir anlamı taşıyan kelime üzerine kaydırılır. Böyle olduğu zaman o kelime yükleme yaklaştırılır.Ör: •Ahmet çalışmaya yarın gelecek. (Başka zaman değil) •Yarın çalışmaya Ahmet gelecek. (Başkası değil) •Ahmet yarın çalışmaya gelecek. (Başka bir şey için deği l)
***Cümle başında virgülle ayrılan özneler de kimi zaman vurguyu kendi üzerlerine çekerler.Ör: •Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz. (F.N.Çamlıbel) •Başlamak, bir işi yarı yarıya başarmak demektir.
Mısra Vurgusu: Şiirlerde görülen kelime vurgusuna “mısra vurgusu” denir. Vurgu,
mısralarda daha kuvvetle hissedilir. Ahengi sezdirmek için mısraların kimi heceleri üzerine baskı yapılarak okunur.Ör: •Dağda dola şırken yakma kandili (Vurgular:Fersiz’ın – siz eki,Yakmakel ımesı ve***Cümle başında virgülle ayrılan özneler de kimi zaman vurguyu kendi üzerlerine çekerler.Ör: •Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz. (F.N.Çamlıbel) •Başlamak, bir işi yarı yarıya başarmak demektir.
Mısra Vurgusu: Şiirlerde görülen kelime vurgusuna “mısra vurgusu” denir. Vurgu,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet Ne kelımesı)
Ne söylemez akan suların dili
Sessizlik içinde çağlama gurbet
Şiddet Vurgusu:Cümlede kızgınlığı, sevinci, hiddeti, beğenmeyi ve uyarmayı ifade eden kimi kelimeler üzerine dikkati çekmek için daha baskılı söylenir. Bu tarz vurgulara “şiddet vurgusu” denir.Ör: •Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. (ATATÜRK) (Ey TurkGenclıgı vurgu) •Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten. (N. Kemâl) (DonersemKahpeyım vurgu)
•Zafer ırak mı? dedim; Aha diyordu. (Fazıl Hüsnü Dağlarca) (Aha vurgu)
UNITE 11=CUMLENIN ÖĞELERI
CUMLE=B ir fikri, bir duyguyu ve düşünceyi, bir oluş ve kılışı tam olarak bir hüküm hâlinde anlatan kelime veya kelime grubu olarak tanımlanmaktad ır. Cümlenin ögeleri “ Temel Ögeler” ve “Yardımc ı Ögeler ” olarak iki grupta incelenebilir.
Temel Ögeler
Yüklem:Cümledeki hareketi, olayı, işi, yargıy ı bildiren, çekimli kelime veya kelime grubuna yüklem denilmektedir. Türkçede cümlenin en temel ögesi yüklemdir.Ör: •Seni görmedim. •Bugün hava güzel.Ne söylemez akan suların dili
Sessizlik içinde çağlama gurbet
Şiddet Vurgusu:Cümlede kızgınlığı, sevinci, hiddeti, beğenmeyi ve uyarmayı ifade eden kimi kelimeler üzerine dikkati çekmek için daha baskılı söylenir. Bu tarz vurgulara “şiddet vurgusu” denir.Ör: •Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. (ATATÜRK) (Ey TurkGenclıgı vurgu) •Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten. (N. Kemâl) (DonersemKahpeyım vurgu)
•Zafer ırak mı? dedim; Aha diyordu. (Fazıl Hüsnü Dağlarca) (Aha vurgu)
UNITE 11=CUMLENIN ÖĞELERI
CUMLE=B ir fikri, bir duyguyu ve düşünceyi, bir oluş ve kılışı tam olarak bir hüküm hâlinde anlatan kelime veya kelime grubu olarak tanımlanmaktad ır. Cümlenin ögeleri “ Temel Ögeler” ve “Yardımc ı Ögeler ” olarak iki grupta incelenebilir.
Temel Ögeler
Yüklem eğer fiil soylu bir sözcükse ” fiil cümlesi”; isim soylu bir sözcükse “isim cümlesi” olarak adlandırılmaktadır.Ör: •Sen de bizimle geleceksin. (Fiil cümlesi) •Bu bizim
arabamızd ır. (İsim cümlesi)
Yüklemin sonda olduğu cümlelere “ kurallı cümle ”; yüklemin sondan başka bir yerde olduğu cümlelere ise “ devrik cümle ” denilmektedir.Ör: •Seni bir yerden tanıyorum. (Kurallı cümle) •Seni sevdim bir gül gibi. (Devrik cümle)arabamızd ır. (İsim cümlesi)
Özne:Yüklemde belirtilen işi yapan varlığa özne denilmektedir. Yükleme sorulacak “Kim?” ve “Ne?” soruları özneyi bulmam ızı sağlamaktad ır.Ör: •Ahmet bugü n geldi. (Gelen kim?) •Açılan kapıdan soğuk hava girdi. (Giren ne?)
***Türkçede cümle içerisinde özne şu şekillerde kullan ılmaktadır:
a) Gerçek Özne: Yüklemde belirtilen iş veya oluşu yapanın tam olarak söylenmesidir.
Ör:Ahmetcamı kırdı.
b) Gizli Özne: Yüklemde bildirilen işi yapanın açık olarak söylenmemesidir.
a) Gerçek Özne: Yüklemde belirtilen iş veya oluşu yapanın tam olarak söylenmesidir.
Ör:Ahmetcamı kırdı.
b) Gizli Özne: Yüklemde bildirilen işi yapanın açık olarak söylenmemesidir.
Ör:Bütün ödevlerimi bitirdim. (Kim bitirdi? sorusunun cevabı cümle içerisinde yok. Ancak yüklemdeki I. tekil şahıs eki özneyi bildirmektedir.)
c) Sözde Özne: Yüklemde belirtilen işi yapmayan, yapılan işten etkilenen varlığın özne görevinde kullan ılmasıdır. Aslında nesne görevinde olan bu sözcükler edilgen cümlelerde özne görevini üstlenmektedirler. Ör: Camkır ıldı. (Bu cümlede kırma eylemini asıl yapan belli değildir. Cam sözde öznedir.)
Yardımcı Ögeler
Nesne: Cümlede öznenin yaptığı işten etkilenen varlığa “nesne” denir. Nesneyi bulmak için yükleme “Neyi? Kimi?” soruları veya özneyi bulduktan sonra “Ne?” sorusu sorulur. “Neyi? ve Kimi?” sorularının cevabı belirtili nesne, “Ne?” sorusunun cevabı is e belirtisiz nesneyi verir. Yani nesne görevinde kullanılan kelimenin nesne hâli eki olan “ - i” ekini alıp almamasına göre nesneler “belirtisiz nesne” ve “belirtili nesne” olarak
adlandırılmaktad ır.Ör: •Ayşe ekmek almıştı. (Ayşe ne alm ıştı?) •Ali evi çok da ğıtm ıştı. (Ali neyi dağıtm ıştı?) •Ben kitap okudum. (Belirtisiz nesne) •Ben kitab ı okudum. (Belirtili nesne) •Babam eve balık aldı. (Belirtisiz nesne) •Babam balıkları akvaryumdan çıkardı. (Belirtili nesne)
Dolaylı Tümleç: Cümlede yüklemin anlamını çeşitli yönlerden tamamlayan ve kesinleştiren; yönelme ( -e,-a), bulunma (-de,-da) ve ayrılma ( -den, -dan) eklerinden biriyle veya bir edatla birlikte bulunan yalın veya grup hâlindeki ismin cümle bilgisindeki adı “ dolaylı tümleç ”tir. Yükleme sorulacak “ nereye ?,nerede ? ve nereden?” sorularıyla cümledeki dolaylı tümleç bulunacaktır.Ör: •Tolga sinemaya gidiyordu. (Nereye gidiyordu?) •Babamla evde oturduk. (Nerede oturduk?) •Annem Ankara’dan gelmişti. (Nereden gelmişti?) •Bahçede oturuyorlar. (Nerede oturuyorlar?) •Çalışmaktan zarar gelmez. (Ne’den zarar gelmez?)
Zarf Tümleci:Cümlede yüklemin anlamını zaman, tarz, ölçü, yer, yön vb. bakımlardan daha belirgin duruma getiren, sınırlayan kelime veya kelime gruplarına zarf tümleci denilmektedir. Zarf tümleçleri “durum bildiren zarf tümleci”, “zaman bildiren zarf tümleci”, “miktar bildiren zarf tümleci”, “yer -yön bildiren zarf tümleci” olarak sınıflandırılmaktad ır. Zarf tümlecini bulmak için yükleme “ nasıl ?”, “ne zaman?”, “ne kadar?” ve “ nereye?” soruları sorulmalıdır.Ör: •Kardeşim koşarak geldi. (Nasıl geldi?) •Babam sabah eve varmış olur. (Ne zaman varm ış olur?) •Seni çok seviyorum. (Ne kadar seviyorum?) •Ayla yukarı çıktı. (Nereye çıktı?) •Hemen şimdi götüreceksin. (Ne zaman?) •Bana dargın gibi bakıyor. (Nasıl bakıyor?) •Bugün çok mu çok yoruldum. (Ne kadar?)
NOT=Hâl eklerini almamış hâlde bulunan içeri, dı şar ı, yukarı, aşağ ı gibi kelimeler yer -yön bildiren zarf tümleci olurlar. Bu kelimeler hâl eklerinden birini alırsa dolaylı tümleç olurlar.ÖR: Ali ağaçtan aşağı indi. (Zarf Tümleci) , Ali ağaçtan aşağ ıya inmeye çalışıyor. (Dolaylı Tümleç)
c) Sözde Özne: Yüklemde belirtilen işi yapmayan, yapılan işten etkilenen varlığın özne görevinde kullan ılmasıdır. Aslında nesne görevinde olan bu sözcükler edilgen cümlelerde özne görevini üstlenmektedirler. Ör: Camkır ıldı. (Bu cümlede kırma eylemini asıl yapan belli değildir. Cam sözde öznedir.)
Yardımcı Ögeler
Nesne: Cümlede öznenin yaptığı işten etkilenen varlığa “nesne” denir. Nesneyi bulmak için yükleme “Neyi? Kimi?” soruları veya özneyi bulduktan sonra “Ne?” sorusu sorulur. “Neyi? ve Kimi?” sorularının cevabı belirtili nesne, “Ne?” sorusunun cevabı is e belirtisiz nesneyi verir. Yani nesne görevinde kullanılan kelimenin nesne hâli eki olan “ - i” ekini alıp almamasına göre nesneler “belirtisiz nesne” ve “belirtili nesne” olarak
adlandırılmaktad ır.Ör: •Ayşe ekmek almıştı. (Ayşe ne alm ıştı?) •Ali evi çok da ğıtm ıştı. (Ali neyi dağıtm ıştı?) •Ben kitap okudum. (Belirtisiz nesne) •Ben kitab ı okudum. (Belirtili nesne) •Babam eve balık aldı. (Belirtisiz nesne) •Babam balıkları akvaryumdan çıkardı. (Belirtili nesne)
Dolaylı Tümleç: Cümlede yüklemin anlamını çeşitli yönlerden tamamlayan ve kesinleştiren; yönelme ( -e,-a), bulunma (-de,-da) ve ayrılma ( -den, -dan) eklerinden biriyle veya bir edatla birlikte bulunan yalın veya grup hâlindeki ismin cümle bilgisindeki adı “ dolaylı tümleç ”tir. Yükleme sorulacak “ nereye ?,nerede ? ve nereden?” sorularıyla cümledeki dolaylı tümleç bulunacaktır.Ör: •Tolga sinemaya gidiyordu. (Nereye gidiyordu?) •Babamla evde oturduk. (Nerede oturduk?) •Annem Ankara’dan gelmişti. (Nereden gelmişti?) •Bahçede oturuyorlar. (Nerede oturuyorlar?) •Çalışmaktan zarar gelmez. (Ne’den zarar gelmez?)
Zarf Tümleci:Cümlede yüklemin anlamını zaman, tarz, ölçü, yer, yön vb. bakımlardan daha belirgin duruma getiren, sınırlayan kelime veya kelime gruplarına zarf tümleci denilmektedir. Zarf tümleçleri “durum bildiren zarf tümleci”, “zaman bildiren zarf tümleci”, “miktar bildiren zarf tümleci”, “yer -yön bildiren zarf tümleci” olarak sınıflandırılmaktad ır. Zarf tümlecini bulmak için yükleme “ nasıl ?”, “ne zaman?”, “ne kadar?” ve “ nereye?” soruları sorulmalıdır.Ör: •Kardeşim koşarak geldi. (Nasıl geldi?) •Babam sabah eve varmış olur. (Ne zaman varm ış olur?) •Seni çok seviyorum. (Ne kadar seviyorum?) •Ayla yukarı çıktı. (Nereye çıktı?) •Hemen şimdi götüreceksin. (Ne zaman?) •Bana dargın gibi bakıyor. (Nasıl bakıyor?) •Bugün çok mu çok yoruldum. (Ne kadar?)
NOT=Hâl eklerini almamış hâlde bulunan içeri, dı şar ı, yukarı, aşağ ı gibi kelimeler yer -yön bildiren zarf tümleci olurlar. Bu kelimeler hâl eklerinden birini alırsa dolaylı tümleç olurlar.ÖR: Ali ağaçtan aşağı indi. (Zarf Tümleci) , Ali ağaçtan aşağ ıya inmeye çalışıyor. (Dolaylı Tümleç)
Öge
ÖZNE
NESNE
DOLAYLI TÜMLEÇ
ÖZNE
NESNE
DOLAYLI TÜMLEÇ
ZARF TÜMLECİ
UNITE 12=
CUMLE CESITLERI
Yüklemin Türüne Göre Cümleler aha önceki ünitelerde öğrendi ğimiz gibi Türkçede kelimeler isimler ve fiiller olarak ikiye ayrılmıştı. Cümlede yüklem görevinde kullanılan kelimenin türüne göre cümleler de “fiil cümlesi ” ve “isim cümlesi ” olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil olan cümleye “ fiil cümlesi ” denilmektedir. Yüklem görevinde kullanılan kelime fiil soyludur ve i ş, oluş hareket anlamı bildirir. Fiillerin en önemli özelliği olumlu ve olumsuz şekillere girebilmesidir.
***Bir cümlenin fiil cümlesi olup olmadığını anlamanın en kolay yolu yüklemi olumsuz hâle getirmektir. Eğer yüklem olumsuzluk eki “-ma, -me” ile olumsuz hâle getirilebiliyorsa cümle fiil cümlesidir.OrnegıN;•Bütün gece yağmurda dolaştım/dolaşmadım. •Seni sokakta koşarken gördüm/görmedim.
İsim Cümlesi:Yüklemi “imek” ek fiili ile fiilleştirilmi ş isim soyundan bir kelime olan cümlelere “isim cümlesi ” denir. İsim cümlelerinin en önemli özelliği olumsuzluk ekleriyle olumsuz hâle
dönü ştürülememeleridir.
Ornegın; Nazım Erol, okul müdürümüzdü. (“Okul müdürümüz” ad tamlaması, ek eylem alıp yüklem olmuştur.)
Tarık Buğra, Cumhuriyet Dönemi Türk romanının doruk isimlerindendir. (“Cumhuriyet Dönemi Türk romanının doruk isimleri ” zincirleme ad tamlaması “ -dir” ek eylemini alarak yüklem olmuştur.) Yaya kaldırımı tenha idi. (“Tenha ” sıfatı ek eylem alarak adlaşmı ş ve yüklem olmuştur.)
*****İsim cümleleri olumsuzluk eki yerine “değil ” sözcüğü ile olumsuz şekle dönüştürülür. Orneg ın; •Bugün hava güzel. / Bugün hava güzel değil.
•Akdeniz bölgesi sıcaktır. / Akdeniz bölgesi sıcak değildir.
*****Eylemsi (fiilimsi)lerin, ek eylem alarak temel yüklem olduğu cümleler isim
cümlesidir.Ornegın;•Amacımız ödül almaktır. •Şaşkınlığının nedeni burayı ilk kez görmesiymiş.
•İnsanın en aptal ı, karşısındakileri aptal sanandır. •Yarım elma, gönül alma(d ır.)
Yüklemin Yerine Göre Cümleler: Türkçenin Grameri isimli eserinde Tahsin Banguoğlu Türkçede standart söz diziminin, “özne + zarf tümleci + dolaylı tümleç + nesne + yüklem ” şeklinde olması gerektiğini belirtmi ştir. Ancak Türkçenin, cümlede vurgulanmak istenen ögenin yükleme yaklaştırılması veya cümleye farkl ı bir ahenk ve anlatım özelliği katabilmek için yüklemin yerinin değiştirilebilmesi gibi bir özelli ği bulunmaktadır.Ornegın;
•Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada,
Bu çaml ıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
Suna'n ın başka köye gelin gitti ği akşam.
Cümlede ögelerin sıralanışının nasıl bir anlam deği şmesine sebep olduğunu şu cümlelerde açıkça görebiliriz:
Örnegın;•Ben bugün bu i şi yapmadım. •Ben bu i şi bugün yapmadım. •Bugün bu işi ben yapmadım. Ögelerinin dizilişine veya yüklemin yerine göre cümleleri “kurallı”, “devrik” ve “eksiltili” olmak üzere üç gruba ayırabiliriz.
Kurallı Cümle:Yüklemin sonda yer aldığı cümle çeşidine “ kurallı cümle” denilmektedir.Örnrg ın; •Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı. Bir dakika araba yerinde duraklad ı.
Devrik Cümle:Yüklemin cümle içerisinde sondan başka bir yerde kullanıldı ğı cümleler devrik cümle olarak adlandırılmaktadır. Yüklemden sonra tek bir sözcük bile olsa cümle devriktir.Örnegın;
•Bütün gün düşündüm yalnızlığımı ve çaresizli ğimi • Karda gezip izini belli etmeyen bir tilkidir o. •Boş değil ettiğin niyaz. • Hâlden bilmiyor kimseler.
***Birleşik fiillerde ad soylu sözcü ğün asıl eylemi anlatan “yardımcı eylem”den sonra kullan ılması da devriklikoluşturur.Örneg ın; •Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!
***Deyimleşmi ş birleşik fiillerde sözcük sırasının deği ştirilmesi de devriklikoluşturur.Örneg ın;
•İlacını geciktirirsek babaannem keser iflahımızı.
Eksiltili (Kesik) Cümle: Yüklemi kullanılmadığ ı hâlde yarg ı bildiren cümlelerdir. Eksiltili cümleler iyi kurulmak ve yerinde kullanılmak şartıyla anlatıma güç kazandırır, özlülüksa ğlar.Örneg ın;•Düğün el ile,
Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil olan cümleye “ fiil cümlesi ” denilmektedir. Yüklem görevinde kullanılan kelime fiil soyludur ve i ş, oluş hareket anlamı bildirir. Fiillerin en önemli özelliği olumlu ve olumsuz şekillere girebilmesidir.
***Bir cümlenin fiil cümlesi olup olmadığını anlamanın en kolay yolu yüklemi olumsuz hâle getirmektir. Eğer yüklem olumsuzluk eki “-ma, -me” ile olumsuz hâle getirilebiliyorsa cümle fiil cümlesidir.OrnegıN;•Bütün gece yağmurda dolaştım/dolaşmadım. •Seni sokakta koşarken gördüm/görmedim.
İsim Cümlesi:Yüklemi “imek” ek fiili ile fiilleştirilmi ş isim soyundan bir kelime olan cümlelere “isim cümlesi ” denir. İsim cümlelerinin en önemli özelliği olumsuzluk ekleriyle olumsuz hâle
dönü ştürülememeleridir.
Ornegın; Nazım Erol, okul müdürümüzdü. (“Okul müdürümüz” ad tamlaması, ek eylem alıp yüklem olmuştur.)
Tarık Buğra, Cumhuriyet Dönemi Türk romanının doruk isimlerindendir. (“Cumhuriyet Dönemi Türk romanının doruk isimleri ” zincirleme ad tamlaması “ -dir” ek eylemini alarak yüklem olmuştur.) Yaya kaldırımı tenha idi. (“Tenha ” sıfatı ek eylem alarak adlaşmı ş ve yüklem olmuştur.)
*****İsim cümleleri olumsuzluk eki yerine “değil ” sözcüğü ile olumsuz şekle dönüştürülür. Orneg ın; •Bugün hava güzel. / Bugün hava güzel değil.
•Akdeniz bölgesi sıcaktır. / Akdeniz bölgesi sıcak değildir.
*****Eylemsi (fiilimsi)lerin, ek eylem alarak temel yüklem olduğu cümleler isim
cümlesidir.Ornegın;•Amacımız ödül almaktır. •Şaşkınlığının nedeni burayı ilk kez görmesiymiş.
•İnsanın en aptal ı, karşısındakileri aptal sanandır. •Yarım elma, gönül alma(d ır.)
Yüklemin Yerine Göre Cümleler: Türkçenin Grameri isimli eserinde Tahsin Banguoğlu Türkçede standart söz diziminin, “özne + zarf tümleci + dolaylı tümleç + nesne + yüklem ” şeklinde olması gerektiğini belirtmi ştir. Ancak Türkçenin, cümlede vurgulanmak istenen ögenin yükleme yaklaştırılması veya cümleye farkl ı bir ahenk ve anlatım özelliği katabilmek için yüklemin yerinin değiştirilebilmesi gibi bir özelli ği bulunmaktadır.Ornegın;
•Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada,
Bu çaml ıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
Suna'n ın başka köye gelin gitti ği akşam.
Cümlede ögelerin sıralanışının nasıl bir anlam deği şmesine sebep olduğunu şu cümlelerde açıkça görebiliriz:
Örnegın;•Ben bugün bu i şi yapmadım. •Ben bu i şi bugün yapmadım. •Bugün bu işi ben yapmadım. Ögelerinin dizilişine veya yüklemin yerine göre cümleleri “kurallı”, “devrik” ve “eksiltili” olmak üzere üç gruba ayırabiliriz.
Kurallı Cümle:Yüklemin sonda yer aldığı cümle çeşidine “ kurallı cümle” denilmektedir.Örnrg ın; •Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı. Bir dakika araba yerinde duraklad ı.
Devrik Cümle:Yüklemin cümle içerisinde sondan başka bir yerde kullanıldı ğı cümleler devrik cümle olarak adlandırılmaktadır. Yüklemden sonra tek bir sözcük bile olsa cümle devriktir.Örnegın;
•Bütün gün düşündüm yalnızlığımı ve çaresizli ğimi • Karda gezip izini belli etmeyen bir tilkidir o. •Boş değil ettiğin niyaz. • Hâlden bilmiyor kimseler.
***Birleşik fiillerde ad soylu sözcü ğün asıl eylemi anlatan “yardımcı eylem”den sonra kullan ılması da devriklikoluşturur.Örneg ın; •Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!
***Deyimleşmi ş birleşik fiillerde sözcük sırasının deği ştirilmesi de devriklikoluşturur.Örneg ın;
•İlacını geciktirirsek babaannem keser iflahımızı.
Eksiltili (Kesik) Cümle: Yüklemi kullanılmadığ ı hâlde yarg ı bildiren cümlelerdir. Eksiltili cümleler iyi kurulmak ve yerinde kullanılmak şartıyla anlatıma güç kazandırır, özlülüksa ğlar.Örneg ın;•Düğün el ile,
harman yel ile. (yapılır) •Dar günümde el uzattı ğınız için teşekkürler. (ederim) •Her yerde yaz ve göz yaşı, her yerde sonbahar. (var) •İbadet de gizli, kabahat de. (gizli)
***Karşıl ıkl ı konuşmalarda da eksiltili yapılar sıkl ıkla kullanıl ır:•Bunun karşılığında ondan ne aldın? •Hiçbir şey. (almadım)
ÖRNEKLER=•Yıl 1919… Mayıs’ın 19’u… (Yıl 1919’du. Mayıs’ın 19’uydu.)
•Saçları bir demet altın başak… (Saçları bir demet altın başaktı.)
UNITE 13=CUMLE CESITLERI 2
Anlamına Göre Cümleler
Olumlu Cümle:Yargının gerçekleştiğini bildiren cümleler, olumludur. Bu cümlelerin yüklemi varl ık, olma veya bulunma bildirir .Örnk;•Ahmet sınavı kazandı. Gerçek belirince yalan ortadan kalkar. ***Biçimce olumsuz görünen bazı cümleler anlam bakımından olumludur.Örnek; •Nasıl cevap vereceğini bilmiyor değildi.(=biliyordu)
***Cümlede iki olumsuz unsurun bulunması cümlenin anlamını olumlu yapar.Örnrk;•Bana neden böyle davrandığını anlamıyor değilim. (=anlıyorum)
***Yapı bakımından olumsuz bazı cümleler soru yoluyla olumlu bir anlam kazanabilir.Örnek;•Seninle gelmez olur muyum? (=gelirim) •Bana yalvaran sen değil miydin? (=sendin)
Olumsuz Cümle:Yarg ının gerçekleşmedi ğini, yapılmadığını bildiren cümleler, anlam bakımından olumsuzdur. Fiilden fiil yapan –ma-, -me- olumsuzluk eki, “değil ” edatı ve “yok” kelimesi cümleleri olumsuz yapan unsurlardır.Örnek;•Bundan sonra kimseyi kandırmayacak. •Ben değilim seni bütün gün bekleyen. •Seninle aramda bir mesele yok.***Karşıl ıkl ı konuşmalarda da eksiltili yapılar sıkl ıkla kullanıl ır:•Bunun karşılığında ondan ne aldın? •Hiçbir şey. (almadım)
ÖRNEKLER=•Yıl 1919… Mayıs’ın 19’u… (Yıl 1919’du. Mayıs’ın 19’uydu.)
•Saçları bir demet altın başak… (Saçları bir demet altın başaktı.)
UNITE 13=CUMLE CESITLERI 2
Anlamına Göre Cümleler
Olumlu Cümle:Yargının gerçekleştiğini bildiren cümleler, olumludur. Bu cümlelerin yüklemi varl ık, olma veya bulunma bildirir .Örnk;•Ahmet sınavı kazandı. Gerçek belirince yalan ortadan kalkar. ***Biçimce olumsuz görünen bazı cümleler anlam bakımından olumludur.Örnek; •Nasıl cevap vereceğini bilmiyor değildi.(=biliyordu)
***Cümlede iki olumsuz unsurun bulunması cümlenin anlamını olumlu yapar.Örnrk;•Bana neden böyle davrandığını anlamıyor değilim. (=anlıyorum)
***Yapı bakımından olumsuz bazı cümleler soru yoluyla olumlu bir anlam kazanabilir.Örnek;•Seninle gelmez olur muyum? (=gelirim) •Bana yalvaran sen değil miydin? (=sendin)
***Biçimce olumlu olan bazı cümleler soru ekiyle olumsuz bir anlam kazanabilir.Örnek;•Seni unutmak mümkün mü? (Mümkün değil.) •Babamın yanında hiç sigara içebilir miyim? (İçemem.)
***Ne......ne bağlama edatıyla kurulan cümleler de anlam bakımından olumsuzdur. Cümlede bu
unsur varsa yüklem mutlaka olumlu olmalıdır.Örnek;
•“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar.” (EN SEVDIGIM VE EN ANLAMLI SIIR BNM ICIN ) J
Soru Cümlesi:Herhangi bir şeyi öğrenmek için soru unsurlarıyla kurulan cümleler, soru cümlesidir. Soru cümleleri genellikle, soru eki mı (mi, mu, mü) ile yapılır. Ayrıca hani, hangi, kim, kaç, nasıl, ne, neden, niçin gibi soru sıfatı, zarfı ya da zamiri ile de soru cümleleri kurulur. Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir.Örnek;•Doktor içeride mi? •Hangi konuyu anlamadınız? •Niçin bu kadar geç kaldınız?
Cümlede soru eki hangi kelimeden sonra gelirse onu sorar.Örnek;•Mehmet dün seni aradı mı? •Mehmet dün seni mi aradı? •Mehmet mi dün seni aradı?
Soru cümleleri “olumlu soru ” ve “olumsuz soru ” olmak üzere ikiye ayrılır.Örnek;•Bizimle gelir misin? (Olumlu soru) •Ödevlerini yapmadı mı? (Olumsuz soru)
****Biçim yönünden soru cümlesi gibi görünen; ancak soru sorup yanıt almak amacıyla kurulmamış cümleler de vardır. Bunlara “sözde soru cümlesi” denir.Örnek;•A çocuk ben sana demedim mi! •Cenazeye mi düğüne mi gidiyoruz, bu ne böyle!
Yapısına Göre Cümleler: Cümlede yapı; cümlede yer alan yarg ı sayısı, bu yargıların bildiriliş biçimi, birbiriyle ilgisi gibi özelliklerle ilgilidir. Türkçede çekimli eylemler, ek eylemle çekimlenmiş ad soylu sözcükler ve öbekler, eylemsiler “yargı ” anlamı taşır. Bir cümlenin yapısı; bunların cümledeki sayısı, birlikte kullanılışları, birbirlerine göre durumlarına bakılarak be lirlenir.
Basit Cümle:Tek yüklemi bulunan, tek yargı bildiren cümleler yapı bakımından basit cümledir. Basit cümleyi belirleyen tek yüklemin, tek yargının bulunmasıdır.Basit cümleler hem isim hem de fiil cümlesi olabilir.Türkçede cümleler genellikle basit yapılıdır
Örnegın;•İki yanlış bir doğru etmez. •Akıllı düşman, akılsız dosttan yeğdir.
***Ne......ne bağlama edatıyla kurulan cümleler de anlam bakımından olumsuzdur. Cümlede bu
unsur varsa yüklem mutlaka olumlu olmalıdır.Örnek;
•“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar.” (EN SEVDIGIM VE EN ANLAMLI SIIR BNM ICIN ) J
Soru Cümlesi:Herhangi bir şeyi öğrenmek için soru unsurlarıyla kurulan cümleler, soru cümlesidir. Soru cümleleri genellikle, soru eki mı (mi, mu, mü) ile yapılır. Ayrıca hani, hangi, kim, kaç, nasıl, ne, neden, niçin gibi soru sıfatı, zarfı ya da zamiri ile de soru cümleleri kurulur. Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir.Örnek;•Doktor içeride mi? •Hangi konuyu anlamadınız? •Niçin bu kadar geç kaldınız?
Cümlede soru eki hangi kelimeden sonra gelirse onu sorar.Örnek;•Mehmet dün seni aradı mı? •Mehmet dün seni mi aradı? •Mehmet mi dün seni aradı?
Soru cümleleri “olumlu soru ” ve “olumsuz soru ” olmak üzere ikiye ayrılır.Örnek;•Bizimle gelir misin? (Olumlu soru) •Ödevlerini yapmadı mı? (Olumsuz soru)
****Biçim yönünden soru cümlesi gibi görünen; ancak soru sorup yanıt almak amacıyla kurulmamış cümleler de vardır. Bunlara “sözde soru cümlesi” denir.Örnek;•A çocuk ben sana demedim mi! •Cenazeye mi düğüne mi gidiyoruz, bu ne böyle!
Yapısına Göre Cümleler: Cümlede yapı; cümlede yer alan yarg ı sayısı, bu yargıların bildiriliş biçimi, birbiriyle ilgisi gibi özelliklerle ilgilidir. Türkçede çekimli eylemler, ek eylemle çekimlenmiş ad soylu sözcükler ve öbekler, eylemsiler “yargı ” anlamı taşır. Bir cümlenin yapısı; bunların cümledeki sayısı, birlikte kullanılışları, birbirlerine göre durumlarına bakılarak be lirlenir.
Basit Cümle:Tek yüklemi bulunan, tek yargı bildiren cümleler yapı bakımından basit cümledir. Basit cümleyi belirleyen tek yüklemin, tek yargının bulunmasıdır.Basit cümleler hem isim hem de fiil cümlesi olabilir.Türkçede cümleler genellikle basit yapılıdır
Örnegın;•İki yanlış bir doğru etmez. •Akıllı düşman, akılsız dosttan yeğdir.
•Güneş balçıkla sıvanmaz.
•O gün hava parçalı bulutluydu.
****Yap ısında isim-fiil, sıfat-fiil, zarf-fiil veya bu tür kelimelerden yapılmış kelime grupları bulunan cümleler, bu unsurlar ba ğımsız yargı bildirmedikleri için, yapı bakımından basit cümle
sayılırlar.Örnek;Bu kadar işi tek başına yapmak zor olabilir. (İsim-fiil)
•Erken kalkan yol alır.
(Sıfat -fiil) •Evin yanından koşarak geçti. (Zarf-fiil)
Birleşik Cümle:Temel yarg ıyı taşıyan “temel cümlecik” ile yan yargıları taşıyan “y an
Cümlecik/ler ”den oluşan, böylece, birden fazla yarg ı içeren cümlelere, birleşik cümle denir. Temel cümle asıl yargıyı bildirir ve genellikle cümlenin sonunda yer alır. “Yan cümlecikler”, eylemsiler ve onların aldığı ögelerden oluşur. Yan cümlecik, temel cümleciği çeşitli yönlerden açıklar, tamamlar, temel yükleme göre öge görevi üstlenir.Beş çeşit birleşik cümle vardır:Birleşik Cümle:Temel yarg ıyı taşıyan “temel cümlecik” ile yan yargıları taşıyan “y an
1. Şartlı Birleşik Cümle= Bu yapıdaki cümlede şart kipini taşıyan yardımcı cümle önce, temel cümle sonra gelir. Şart cümlesi temel cümleyi genellikle şart, zaman, sebep, benzetme gibi anlamlarla tamamlar ve temel cümlenin zarfı olur.Örnek;• Görevlerini yerine getirirsen herhangi bir sorun çıkmaz. • Beni ne kadar erken ararsan sana o kadar yardımcı olabilirim.
•“Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. ”
2. Ki ’li Birleşik Cümle= “ki ” bağlacıyla yapılan birleşik cümledir. Yani yan cümlenin, temel cümleye “ki ” bağlacıyla bağlandı ğı cümlelerdir. “Ki ” bağlacı, çekimli bir fiilden sonra gelince bağlaç olur. Bu cümlelerde “ki ”ye kadar olan kısım asıl unsur; “ki ”den sonraki kısım yardımcı unsurdur. Bu sıralanı ş Türkçeye aykırıdır. Ki bağlacı çıkarıl ınca cümle Türkçedeki sıralanı şa uyar.Örnek:
•Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini. (Gözlerimin rengini unuttuğunu duydum.)
•Öyle insanlar vard ır ki, nasıl yaşadıklarını tahmin bile edemezsin. (Nasıl yaşadıklarını tahmin bile edemeyeceğin insanlar vardır.)
****Ki ’den önceki unsurun isim olması hâlinde “ki ”, yardımcı cümleyi asıl cümleye bağlamaz, asıl cümlenin yüklemini onun isim unsuruna ba ğlar. Böyle cümlelerde söylenmese de anlamda bir
değişiklik olmaz.
ÖrNEK:•Limon ki, bol vitaminli bir meyvedir, kı şın yeti şir. (Limon bol vitaminli bir meyvedir, kışın yeti şir. / Bol vitaminli bir meyve olan limon kı şın yeti şir.)
•Bal ki, en tatlıdır, kaşıkla yersen mide bulandırır. (Bal çok tatlı olmasına rağmen kaşıkla yendiği takdirde mide bulandırır.)
3. İç içe birleşik cümle= Tam yargı bildiren bir cümlenin, temel cümlenin içine öge olarak girdi ği cümledir. Araya giren cümle, temel cümledeki anlamı tamamlayan yardımcı cümle olarak nesne veya di ğer unsurlardan birinin parçası olur.ÖRENEK:•Edebiyat öğretmeni: “ İçinizde ‘Han Duvarları’nı okuyan var mı?” dedi.
•Hayır, o değil, şu uzun boylu adam , dedi.
•Bu adam zengindir, diyebilmek için bin şahit gerekir.
4. Giri şik birleşik cümle =Yan cümlecikleri fiilimsilerle oluşan birleşik cümlelerdir. Yan cümlecikler temel cümlede öge olarak görev alır.ÖRNEK: •Dostu ağırlamak düşmanı ağırlamaktan çok zordur. •Balığın ağa girdiğini görünce küreklere asılın. •Koç olacak kuzu kuyruğundan bellidir.
5. “mi ”li birleşik cümle=“mi ” (mı, mu, mü) soru edatı, soru anlamını yitirdiğinde ardından kullanıldığı eylem de tam yargı bildiremez; ulaç (bağ eylem) gibi görev yapar ve yan cümle oluşturur.ÖRNEK: •Şu tepeyi de aştınız mı Balcılar’dasınız. (Şu tepeyi aşınca/ aşar aşmaz…)
•O şiiri gördüm mü okumadan geçemiyorum. (O şiiri görünce/ gördüğüm zaman…)
Bağlı Cümle:Birden fazla cümlenin “fakat, ama, ancak, lakin, ve, veya..” gibi edatlarla bir özneye bağlanarak oluşturduğu cümledir. Her biri bağımsız cümle olan bu cümleler arasındaki ilgi, bağlama edatlarıyla kurulmakta ve peki ştirilmektedir.ÖRNEK:•Konuşmayı erken öğrendim; ama susmayı öğrenmem için yaşlanmam gerekti.
•Ölmek kaderde var, bize üzüntü vermiy or,
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.
S ıralı Cümle:Tek başına bağımsız yargı bildiren iki veya daha fazla cümlenin bir anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan cümlelerdir. Yüklemleri çekimli fiil olan sıralı cümleler, birbirinden virgül veya noktalı virgülle ayrıl ır.
ÖRNEK:•Bana ulaşmak için önce telefon etmiş, sonra biriyle haber yollam ı ş, olmayınca kendisi gelmek zorunda kalmıştı.
•“Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. ”
2. Ki ’li Birleşik Cümle= “ki ” bağlacıyla yapılan birleşik cümledir. Yani yan cümlenin, temel cümleye “ki ” bağlacıyla bağlandı ğı cümlelerdir. “Ki ” bağlacı, çekimli bir fiilden sonra gelince bağlaç olur. Bu cümlelerde “ki ”ye kadar olan kısım asıl unsur; “ki ”den sonraki kısım yardımcı unsurdur. Bu sıralanı ş Türkçeye aykırıdır. Ki bağlacı çıkarıl ınca cümle Türkçedeki sıralanı şa uyar.Örnek:
•Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini. (Gözlerimin rengini unuttuğunu duydum.)
•Öyle insanlar vard ır ki, nasıl yaşadıklarını tahmin bile edemezsin. (Nasıl yaşadıklarını tahmin bile edemeyeceğin insanlar vardır.)
****Ki ’den önceki unsurun isim olması hâlinde “ki ”, yardımcı cümleyi asıl cümleye bağlamaz, asıl cümlenin yüklemini onun isim unsuruna ba ğlar. Böyle cümlelerde söylenmese de anlamda bir
değişiklik olmaz.
ÖrNEK:•Limon ki, bol vitaminli bir meyvedir, kı şın yeti şir. (Limon bol vitaminli bir meyvedir, kışın yeti şir. / Bol vitaminli bir meyve olan limon kı şın yeti şir.)
•Bal ki, en tatlıdır, kaşıkla yersen mide bulandırır. (Bal çok tatlı olmasına rağmen kaşıkla yendiği takdirde mide bulandırır.)
3. İç içe birleşik cümle= Tam yargı bildiren bir cümlenin, temel cümlenin içine öge olarak girdi ği cümledir. Araya giren cümle, temel cümledeki anlamı tamamlayan yardımcı cümle olarak nesne veya di ğer unsurlardan birinin parçası olur.ÖRENEK:•Edebiyat öğretmeni: “ İçinizde ‘Han Duvarları’nı okuyan var mı?” dedi.
•Hayır, o değil, şu uzun boylu adam , dedi.
•Bu adam zengindir, diyebilmek için bin şahit gerekir.
4. Giri şik birleşik cümle =Yan cümlecikleri fiilimsilerle oluşan birleşik cümlelerdir. Yan cümlecikler temel cümlede öge olarak görev alır.ÖRNEK: •Dostu ağırlamak düşmanı ağırlamaktan çok zordur. •Balığın ağa girdiğini görünce küreklere asılın. •Koç olacak kuzu kuyruğundan bellidir.
5. “mi ”li birleşik cümle=“mi ” (mı, mu, mü) soru edatı, soru anlamını yitirdiğinde ardından kullanıldığı eylem de tam yargı bildiremez; ulaç (bağ eylem) gibi görev yapar ve yan cümle oluşturur.ÖRNEK: •Şu tepeyi de aştınız mı Balcılar’dasınız. (Şu tepeyi aşınca/ aşar aşmaz…)
•O şiiri gördüm mü okumadan geçemiyorum. (O şiiri görünce/ gördüğüm zaman…)
Bağlı Cümle:Birden fazla cümlenin “fakat, ama, ancak, lakin, ve, veya..” gibi edatlarla bir özneye bağlanarak oluşturduğu cümledir. Her biri bağımsız cümle olan bu cümleler arasındaki ilgi, bağlama edatlarıyla kurulmakta ve peki ştirilmektedir.ÖRNEK:•Konuşmayı erken öğrendim; ama susmayı öğrenmem için yaşlanmam gerekti.
•Ölmek kaderde var, bize üzüntü vermiy or,
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.
S ıralı Cümle:Tek başına bağımsız yargı bildiren iki veya daha fazla cümlenin bir anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan cümlelerdir. Yüklemleri çekimli fiil olan sıralı cümleler, birbirinden virgül veya noktalı virgülle ayrıl ır.
ÖRNEK:•Bana ulaşmak için önce telefon etmiş, sonra biriyle haber yollam ı ş, olmayınca kendisi gelmek zorunda kalmıştı.
****Aradaki ilginin ortak cümle ögeleriyle sağlandığı sıralı cümleler bağımlı sıral ı cümle; ilginin sadece anlam yönüyle kurulduğu cümleler bağıms ız sıralı cümledir.ÖRNEK: •Ahmet, sokağın başında bizi bekliyormuş, hemen yanımıza geldi, kolumuzdan tutup evine götürdü. (Bağımlı sıralı cümle – özne ortaktır.)
•Tarlada, bağda, harmanda aradı; fakat kayıp çakmağını bulamadı. (Bağımlı sıral ı cümle – özne, nesne ve dolaylı tümleç ortaktır.)
•Babam ona sesleniyor; o hiç umursamıyordu. (Bağımsız sıralı cümle – ortak öge yoktur)
•Sesi boğuklaşıyor, elleri titriyor ve yüzü morarıyordu. (Bağımsız sıralı cümle – ortak öge yoktur) UNITE 14=ORNEK SORU COZUMLEMELERI
Cümle tahlilini tam olarak yapabilmek için şu soruları ve cevaplarını bilmek gerekir.
1. Cümlede yüklem görevinde kullanılan kelime hangisidir?
2. Di ğer ögeleri bulmak için yükleme hangi sorular sorulmalıdır?
•Tarlada, bağda, harmanda aradı; fakat kayıp çakmağını bulamadı. (Bağımlı sıral ı cümle – özne, nesne ve dolaylı tümleç ortaktır.)
•Babam ona sesleniyor; o hiç umursamıyordu. (Bağımsız sıralı cümle – ortak öge yoktur)
•Sesi boğuklaşıyor, elleri titriyor ve yüzü morarıyordu. (Bağımsız sıralı cümle – ortak öge yoktur) UNITE 14=ORNEK SORU COZUMLEMELERI
Cümle tahlilini tam olarak yapabilmek için şu soruları ve cevaplarını bilmek gerekir.
1. Cümlede yüklem görevinde kullanılan kelime hangisidir?
2. Di ğer ögeleri bulmak için yükleme hangi sorular sorulmalıdır?