TİCARİ İŞLETME
Ticari İşletmenin Tanımı ve Unsurları
Ekonomi bilimi açısından işletme, bir girişimcinin kazanç sağlamak amacıyla emek ve sermayeyi bir organizasyon içerisinde bir araya getirmesidir.
Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin, devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bu tanıma göre ticari işletmenin 2 unsuru vardır:
1-Esnaf İşletmesi İçin Öngörülen Sınırı Aşan Düzeyde Gelir Sağlama Amaçlı Faaliyetlerde Bulunması
Bu unsuru, gelir sağlama amacı ve gelirin düzeyi yönlerinden iki alt unsura ayırabiliriz:
a-Gelir Sağlama Amacının Varlığı
İşletmenin gelir sağlamayı amaç edinmiş olması gerekir. Gelir sağlama amacıyla kurulmayan, örneğin doğrudan hayır amaçlı işletmeler (fakir ailelere Ramazan ayında bedava yemek dağıtmak üzere kurulmuş bir aşevi gibi) ticari işletme değildir. Fakat fakir çocukları okutmak amaçlı bir dernek, lüks bir lokanta işletir ve elde ettiği geliri çocuklara öğrenim yardımı için harcar ise ortada yine bir ticari işletme vardır.
b-Gelir Düzeyine Göre
Ticari işletmenin asıl önemli unsuru gelir sağlama amaçlı faaliyetlerin, esnaf işletmesi boyutlarını aşması, yani ondan daha kapsamlı olmasıdır. Bu da ticari işletmeyi esnaf işletmesinden ayırmaya yarıyor.
Esnaf sayılabilmek için, Koordinasyon Kurulunca ilân edilen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olmak temel şarttır. Ek olarak, basit usulde vergiye tabi olmak veya gelir vergisinden muaf olmak yeterlidir. İşletme hesabına göre defter tutanlar bakımından ise ayrıca, VUKâ€â•daki limitlerin aşılmamış olması şartı da aranacaktır.
Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin, devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. 1. sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutanlardan yukarıda belirtilen kapsama girmeyenler tacir, bu kişilerin işletmeleri de ticari işletme sayılacaktır.
2-Devamlılık-Bağımsızlık
Devamlılık
İşletme çatısı altında yürütülen faaliyetlerin devamlı olması gerekir. Buradaki devamlılık, faaliyetlerin hiç ara verilmeksizin yıllarca devam edeceği anlamına gelmez. Örneğin, yaz dönemlerinde açılan plaj işletmesi, kış aylarında çalışan bir kayak tesisi veya av mevsiminde faaliyet gösteren ve avcılar derneğine ait olan bir motel işletmesi de unsurları bulunmak şartı ile ticari işletmeyi oluşturabilir.
Bağımsızlık
Bir kişi başkasının işletmesinde çalışıyor ya da başkasına yardımcı oluyorsa veya işletmeyi taciri temsilen çalıştırıyorsa tacir değildir. Örneğin şubeler bağımsız olmayıp merkeze bağlı oldukları için bağımsız birer ticari işletme sayılmazlar. Aynı şekilde, ticari temsilci, pazarlamacı ve işletmeyi mümeyyiz küçük veya kısıtlı adına işleten yasal temsilci, bağımsız bir işletme sahibi olmadığı için tacir değildir.
Ticari İşletmenin Malvarlığı
Genel olarak, bir kişiye ait olup, para ile ölçülebilen hak ve borçların tümü, o kişinin malvarlığını oluşturur. Malvarlığının aktif kısmında haklar (mülkiyet, rehin, intifa, alacak, Şkri ve sınai haklar vb.), pasif kısmında ise borçlar bulunur. Ticari işletmenin malvarlığı, tacirin işletmeye ayırdığı (ticari faaliyetlere özgülediği) değerlerin toplamını ifade eder.
Tasarruf İşlemi: Bir hakka doğrudan doğruya etki eden onu kuran, değiştiren veya ortadan kaldıran işlemdir.
İşletmenin malvarlığı unsurları, genellikle, maddi-maddi olmayan unsurlar şeklinde iki ana gruba ayrılarak incelenmektedir. Maddi unsurlar, el ile tutulan, göz ile görülen, yani somut varlığı olan (cismani) değerleri ifade eder. Tesisat, işletme sermayesi, ham madde, üretilen stok mallar gibi. Gayri maddi unsurlar ise, özellikle ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, know-how, endüstriyel tasarım, Şkir ve sanat eserleri üzerindeki haklar gibi ekonomik değeri olan, fakat cismani varlığı olmayan veya varlığı bir bütün olarak görülemeyen hakları ifade eder.
Patent, yeni, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir nitelikte bir buluş yapanlara veya haleşerine, bu buluştan belirli bir süre (kural olarak 20 yıl) ile yalnızca kendilerinin yararlanmasını sağlamaktadır.
Endüstriyel tasarım, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder.
Know-how, patent niteliğinde olmasa dahi, işletme içerisinde organizasyon, yönetim, üretim ve dağıtım gibi konularda ulaşılan teknik ve ticari bilgi ve tecrübe birikimi anlamında kullanılır.
Goodwill ise, bir ticari işletmenin sevk ve yönetiminin kendi müşteri çevresi üzerinde yarattığı rağbetten dolayı sahip olunan hak olup, işletmenin değerini oldukça etkileyebilen bir faktördür.
Ticari İşletmede Merkez ve Şube
Merkez, bir işletmenin idari, ticari ve hukuki yönden faaliyetlerinin toplandığı ve işlemlerinin yürütüldüğü yerdir. Bazen bir işletmenin çeşitli birimleri derli toplu şekilde bir arada bulunmaz. Teknik birimler, depolar veya şantiyeler, idari ve hukuki birimlerin olduğu yerden başka bir yerde olabilir. Böyle bir durumda idari ve hukuki işlemlerin yürütüldüğü yer merkezdir.
Şubenin tanımında şu 3 unsur vardır:
1. İç İlişkide Bağımlılık: Şubenin, idari açıdan merkeze bağlı olması gerekir.
2. Dış İlişkilerde Bağımsızlık: Şube, merkezin yaptığı işler türünden işleri kendi müşterileri ile bağımsız şekilde yapabilir.
3. Yer ve Yönetim Ayrılığı: Şube, işletmenin gelişen ve yaygınlaşan işlerinin değişik yerlerde ve oradan yürütülmesi amacıyla oluşturulduğuna göre, yer ve yönetim bakımından merkezden ayrıdır.
Yönetim ayrılığı sonucu olarak, şubenin hesap ve defterleri merkezden ayrıdır. Ancak bu, muhasebenin merkezde tutulmasına ve defterlerin merkezde bulunmasına engel oluşturmaz. Bu arada, şube için ayrı bir sermaye tahsis edilmesinde kural olarak zorunluluk bulunmadığı (istisna, Serbest Bölgeler Kanunu m.13), tacirin isterse şube için bir sermaye ayırabileceği söylenebilir (Yargıtay 1982â€â•de verdiği bir kararda şubeye ayrı sermaye tahsisini zorunlu görmüş, fakat bu karar doktrinde eleştirilmiştir). Ayrıca, 6103 Sayılı Kanun, m.12, merkezi yurt dışında bulunan işletmelerin şubelerinin tescilinde “şubeye ayrılmış sermaye tutarı†ndan söz etmektedir.
Bir Yerin Şube Sayılmasının Sonuçları
1-Ticaret Siciline Tescil Yeri Açısından
2-Ticaret Unvanı Açısından
3-Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması Açısından
4-İşletmenin Devrinde Kapsam Açısından
5-Yetkili Mahkeme ve İcra Dairesi Açısından
Ticari İşletme ile İlgili Önemli Bazı Hukuki İşlemler
Ticari İşletmenin Devri ve Birleşmesi
Ticaret şirketlerinin birleşmelerinde yalnızca malvarlıkları değil, işletme sahibi olan tüzel kişiler de bundan etkilenmekte, birleşen şirketler tek çatı (ya içlerinden birisinin veya yeni kurulan bir ortaklığın çatısı) altında toplanmaktadır. Şirket birleşmeleri konusunda TTKâ€â•da külli haleŞyet ilkesi yürürlükte olduğundan, birleşmenin kesinleşmesiyle, birleşen şirketlerin tüm hak ve borçları, çatısı altında birleşilen şirkete geçer. Borcun nakli konusunda normalde uygulanan TBK m.195-197, naklin alacaklıya karşı hüküm ifade edebilmesini, onun rızasına bağlamıştır. İşletmenin devri hâlinde alacaklıların rızasını aramaksızın borçların da devrini mümkün kılmış fakat işletme alacaklılarını korumak için bir önlem olarak devralan ile birlikte işletmeyi devredenin de iki yıl süre ile müteselsilen sorumlu olmasını hükme bağlamıştır.
Devrin koşulları şunlardır:
- Ticari işletmenin bir bütün olarak (aktif ve pasifiyle birlikte) devir edilmesi gerekir.
- Devrin şekli açısından, genel hükümler (medeni hukuk ilkeleri) çerçevesinde taahhüt ve tasarruf aşamalarını ayrı ayrı ele almak gerekirken ticari işletmenin, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebileceği, devir sözleşmesinin (ve işletmeyi bir bütün olarak konu alan diğer sözleşmelerin) yazılı olarak yapılacağı ve ticaret siciline tescil ve ilân edileceği düzenlenmiştir.
- Tekelleşmenin önlenmesini amaçlayan bir işletmenin devri veya başka bir işletme ile birleşmesi için izin alınması gereken hâllerde, Rekabet Kuruluna başvurularak izin alınması da zorunludur.
Devir Almanın Başlıca Sonuçları Şunlardır
Devreden gerçek kişi eğer başka bir ticari işletmeye sahip değilse ticareti terk etmiş olur ve “tacir†sıfatını kaybeder. Devir sonucunda işletmeye tahsis edilmiş olan ve devir kapsamında bulunan temel unsurlar devralana geçer. En önemlisi de devralan kişi, işletmeyi aktif ve pasişeri ile birlikte devraldığını alacaklılara duyurduğu andan itibaren işletmenin borçlarından sorumludur.
Devralanın işletme borçlarından sorumluluğu bir kanun hükmüne dayandığı için, devralan, varlığını bilmediği borçlardan da sorumlu olur. Fakat Taraflar bu hususta, sözleşme özgürlüğü kapsamında devir sözleşmesine, iç ilişkide geçerli ve rücu hakkına esas olmak üzere özel hükümler koyabilirler. Devir eden ise, devralanla birlikte müteselsilen iki yıl süreyle sorumludur.
Ticari İşletme Rehni
Taşınır rehninin kurulabilmesi için, rehin konusu taşınır malın zilyetliğinin alacaklıya devredilmesi şarttır (=Teslim Şartlı Rehin Kuralı); aksi takdirde rehin hakkı doğmaz
Rehin: Bir borcun ödeneceğine teminat olarak, ödenince geri alınmak şartıyla borçlu tarafından alacaklıya bir malın verilmesidir.
Rehnin Tarafları
Rehin veren taraf, işletmenin sahibi olan gerçek veya tüzel kişidir. Bu kişi tacir ya da esnaf olabilir. Rehin alan tarafı kanun üç grup halinde saymıştır: Birincisi, tüzel kişiliğe sahip ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi kurumları, örneğin bankalardır. İkincisi, kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliğe sahip müesseselerdir; fakat bu kurumların rehin hakkı, taşınır işletme tesisatına dâhil olup kredili şekilde satışını yaptıkları mal ile sınırlanmıştır. Üçüncüsü ise, kooperatişerdir.
Rehnin Kapsamı
Ticari işletme rehni aşağıdaki unsurları kapsar:
1. Ticaret unvanı, işletme adı,
2. Rehnin tescili sırasında mevcut ve işletme faaliyetine özgülenmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları (menkul işletme tesisatı),
3. Marka, patent, lisans gibi sınai haklar.
Rehnin Kurulması
Öncelikle, işletmenin kayıtlı olduğu Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Sicili bölgesinde yetkili olan noterce rehin sözleşmesi düzenlenir. Sözleşmede, rehne dâhil unsurların tam listesi, ayırd edici özellikleri ile birlikte yer alır. Daha sonra, borçlu veya alacaklının talebi üzerine Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Siciline kayıt gerekir. Kayıt, sözleşme tarihinden itibaren on gün içinde yaptırılmalıdır.
Ticari işletme rehninin başlıca sonuçları şunlardır:
Lex Commissoria Yasağı
Rehin hukukunun genel ilkesi uyarınca, Tarafların, borcun zamanında ödenmemesi halinde rehin konusu malların mülkiyetinin doğrudan doğruya alacaklıya geçmesi konusunda anlaşmaları geçersizdir.
Bir Ticari İşletme Üzerinde Birden Fazla Rehin Kurulabilmesi
Aynı işletme üzerinde birden fazla rehin kurulabilir. Bu olasılıkta borç ödenmezse rehnin tesis edildiği tarihe bakılır.
Rehin Kurulduktan Sonra İşletme Sahibinin Yetkileri
İşletme sahibi, işletmesinin faaliyetlerine devam edebilmesi için her türlü işlemleri yapabilme yetkisine sahiptir.
Borcun Ödenmemesinin Sonucu
İşletme sahibi borcunu zamanında ödemediği takdirde alacaklı, rehin konusu mallara ilişkin olarak İİK uyarınca, taşınır rehninin paraya çevrilmesi hükümlerine göre talepte bulunur.
Rehin Hakkının Ayni Etkisi
İşletme devredilse dahi, rehin hakkı ayni nitelikte olduğundan, rehinli alacaklı, hakkını herkese karşı ileri sürülebilir.
İyiniyetli İktisapların Durumu
Rehinden haberi olmaksızın sicil bölgesi dışında rehinli malları iktisap etmiş olanları n iyi niyeti korunur. (İktisap: Edinim, kazanım demektir.)
Medeni Kanun Hükümlerine Yollama
TİRKâ€â•da özel hüküm bulunmayan hususlarda, uygun düşmesi koşuluyla, TMKâ€â•nın taşınmaz rehnine ilişkin hükümleri uygulanır.
TACİR SIFATI VE TACİR OLMANIN SONUÇLARI
Tacir Sıfatının Kazanılması
Tacir sıfatının kazanılması yönünden, gerçek kişiler, tüzel kişiler ve donatma iştiraki şeklinde üçlü bir ayırım yapılması ve bu sıfatın kazanılma koşullarının ele alınması gerekmektedir:
1-Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması
Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Şu hâlde, bir gerçek kişinin tacir sıfatını kazanabilmesi için şu üç koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir: Bir ticari işletmenin mevcut olması, bu işletmenin çalıştırılması (faaliyet göstermesi, işletilmesi) ve nihayet “kısmen de olsa kendi adına†işletilmesi.
2-Bir Ticari İşletmenin Mevcut Olması
Ticari işletmeden söz edebilmek için bulunması gereken unsurlar ve işletme türleri daha önce incelenmişti.
3-İşletmenin Çalıştırılması
İşletmenin mevcut olması yetmez ayrıca Şilen çalışmaya başlamış (faaliyete geçirilmiş) olması da gerekir.
4-İşletmenin Kendi Adına Çalıştırılması
Bu ibare, tüzel kişiliği bulunmaması nedeniyle adi şirket ortaklarına yönelik olarak öngörülmüştür. (Adi Şirket: İki veya dana çok kimsenin ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri ortaklık türüdür.)
5-Ticaret Yapması Yasak veya İzne Ruhsata Bağlı Olanlar
Ticaret yapmaları, bağlı oldukları özel mevzuat gereği yasaktır: Devlet memuru, öğretim üyesi, yargıç, noter ve avukat gibi. Eğer kişi yasak olduğu hâlde ticaretle uğraşırsa yine de tacir sayılır (TTK m.14-1). Bazı ticari faaliyetlerin icrası ise, belirli makamların iznine veya ruhsat alınmasına bağlıdır. Örnek: eczaneler, özel dershaneler, ödünç para verme işleriyle uğraşmak için kurulan işletmeler, yabancıların izinle yapabilecekleri işler gibi. Gerek ticaret yasağına, gerek ruhsat veya izin alınması gereğine aykırı olarak bir ticari işletme açan kişi tacir sayılır.
6-Yasal Temsilcisi Olan Küçük ve Kısıtlılar
TTK m. 13â€â•e göre, sahip oldukları ticari işletmeyi yasal temsilci (veli veya vasiler) aracılığıyla işleten küçük ve kısıtlılar da tacir sayılır fakat cezai sorumluluk yasal temsilcidedir. Bu nedenle, örneğin hileli İflâs halinde cezai yaptırım, yasal temsilciye uygulanır. (İşâs: Borcunu ödemeyen borçlu hakkında, mahkemece malvarlığının Tasfiyesine karar verilmesidir.)
7-Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması
Ticaret Şirketleri
Ticaret şirketleri ticaret siciline kayıt yapıldığı anda tüzel kişilik ve aynı anda tacir sıfatını kazanırlar.
Dernekler
Dernekler şirketler gibi şahıs birliğidir. Fakat dernekler manevi amaçlı, şirketler maddi (ekonomik, kazanç) amaçlı olmaları nedeniyle aralarında fark vardır. Dernekler manevi amaçlı olmalarına rağmen ticari işletme işletebilirler.
Vakıflar
Tacir sıfatını kazanabilmek için Vakıfarın amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ve ayrıca gelirlerinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcamamaları gerekir.
Kamu Tüzel Kişilerine Ait Kurum ve Kuruluşlar
Kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
8-Donatma İştirakinin Tacir Sıfatı
Birden çok kişinin paylı (müşterek) mülkiyet şeklinde sahip oldukları bir gemiyi, bir sözleşme gereğince, hepsinin adı ve hesabına, deniz ticaretinde kullanmak ve menfaat sağlamak amacıyla oluşturdukları birliğe donatma iştiraki denir. Donatma iştirakinin tüzel kişiliği yoktur ancak, TTK m.17 donatma iştirakini, doğrudan “tacirlere ilişkin hükümlere tabi†tutmuştur.
Tacir Olmanın Sonuçları
1-İşâsa Tabi Olma
2-Basiretli Bir İş Adamı Gibi Davranma
Tacirler, ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdürler
3-Ücret ve Faiz İsteme Hakkı
tacir, yaptığı iş ve gördüğü hizmetler için ücret, yaptığı masraşar için avans ve faiz istemeye yetkilidir.
4-Ücret ve Cezai Şartın Azaltılmasını İsteyememe
Borçlunun, sözleşmede kararlaştırılan bir ücret veya cezai şartın indirimini talep etme hakkını düzenlemiştir.
5-Fatura Düzenleme
Ticari işletmesi gereği mal satan, üreten veya karşı tarafın işini gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenleyip vermek ve şayet bedel ödenmiş ise bunu faturada belirtmek zorundadırlar.
6-Fatura ve Teyit Mektubuna İtiraz Etme
Faturayı “alan kimseâ€, aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.
Her İki Tarafın Tacir Olmasına Bağlı Özel Hükümler
1-Bir Takım İhbar ve İhtarlar İçin Şekle Uyma Gereği
Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeden dönmek veya sözleşmeyi feshetmek amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların şu dört yoldan birisi ile yapılmaları gerekir: Noter kanalı ile taahhütlü mektup ile telgraşa ya da güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile.
2-Hapis Hakkını Kullanmada Kolaylıktan Yararlanma
Bu hakkın kullanılabilmesi üç koşulun gerçekleşmesine bağlıdır: Alacaklı, borçluya ait taşınır bir eşya ya da kıymetli evraka borçlunun rızası ile zilyet olmalıdır; alacaklının alacağı muaccel olmalıdır; nihayet, alacak ile zilyetlik konusu ilişki arasında tabii bir bağlantı bulunmalıdır.
Hapis Hakkı: Alacaklının, borçlunun rızasıyla zilyedi olduğu (elinde bulundurduğu) taşınır mal veya kıymetli evrakı, bu eşyayla bağlantılı olan alacağını elde edinceye kadar borçluya vermeme hakkıdır.
3-Ticari Satış ve Mal Değişimi Sözleşmelerinde Özel Hükümlere Tabi Olma
Ticari satış ve mal değişimi sözleşmeleri için öngörülen özel düzenlemeler şunlardır:
a-Kısım Kısım Yerine Getirilecek Sözleşmelerde Alıcının Hakları
Sözleşmenin niteliğine veya Tarafların amacına ve malın cinsine göre, bazen satılanın alıcıya kısım kısım teslim edilmesi mümkün ve hatta zorunlu olur (örneğin, bir pastaneye belirli bir süre için belirli miktarda süt teslimini veya 500 ton buğdayın kamyonlarla birkaç partide sevkini öngören satış sözleşmeleri). Bu gibi hâllerde, satıcı bir veya birkaç teslim borcunu yerine getirmekte temerrüde düşerse, alıcının haklarını ifa edilmeyen kısım için mi, yoksa borcun tamamı için mi kullanacağını gösteren bir hüküm TBKâ€â•da yer almamıştır.
b-Alıcının Alacaklı Sıfatıyla Temerrüdü Halinde Satıcının Malın Satışını İsteme Hakkı
Alıcının bedeli ödeme borcunda temerrüde düşmesi hâlinde satıcı, TBK m.235 ve m.236â€â•daki hükümlerinden yararlanabilir. Fakat alıcı satılanı devralma (teslim alma) borcunda temerrüde düşerse, satıcı, malı hasar ve masrafı alıcıya ait olmak üzere tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Temerrüt: Borçlunun borcunu ödemekte veya alacaklının alacağını almakta gecikmesidir.
c-Malın Ayıplı Olması Hâlinde Alıcının Yükümlülükleri
Ayıp kavramı, satış veya trampa konusu malda bulunması gereken veya vaad edilen niteliklerin bulunmamasını ifade eder. Örneğin, satılan arabanın motorunda arıza olması, pirinçlerin böcekli olması, gıda maddelerinin küşenmiş, reçelin şekerlenmiş olması gibi. Bu tür bozukluk, eksiklik ve aksaklıklara hukuki-teknik anlamda “ayıp†denir.
Alıcı, devraldığı malın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz gözden geçirmek (incelemek) ve ayıbın varlığını saptadığı takdirde bunu uygun bir süre içerisinde satıcıya bildirmek (ihbar etmek) yükümü altındadır, aksi takdirde satılanı o hâli ile kabul etmiş sayılır. Malda olağan bir inceleme ile ortaya çıkarılamayacak (örneğin, ancak malın bir süre kullanılması sonucunda anlaşılabilecek) türden bir ayıp bulunması hâlinde bu kural uygulanmaz.
Ayıp hâlinde alıcıya dört seçimlik hak tanımıştır:
*Alıcının, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme hakkı;
*Satılanı alıkoyup, ayıp oranında bedelde indirim yapılmasını isteme hakkı;
*Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, tüm masraşarı satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkı;
*İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep hakkı.
4-Ticari İşletmeler Arasındaki Mal ve Hizmet Tedariki Amaçlı İşlemlerin Özel Hükümlere Tabi Olması
Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı (KOBİ), borcunu ifa etmiş olmasına rağmen borçlu, “gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariçâ€, sözleşmedeki tarihte veya ödeme süresinde borcunu ödemez ise, ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer. Alacaklı da sözleşmede şart edilmemiş olsa bile, izleyen günden itibaren temerrüt faizine hak kazanır.
Temerrüdün gerçekleşme zamanı açısından önemli olup ödeme günü veya süresi sözleşmede belirtilmemiş ise veya belirtilen süre, ödeme süresine sınır getiren 5 inci fıkraya aykırı ise, borçlunun ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşmesine yol açacak süreler öngörmektedir.
6 ncı fıkra, sorumsuzluk anlaşmalarının geçersizliğini öngörmektedir.
7 nci fıkra, uygulanacak temerrüt faizi oranının nasıl belirleneceğini düzenlemekle birlikte, fıkranın son cümlesinin lafzı, faiz oranının hesabı bakımından farklı yorumlara yol açabilecek niteliktedir.
Esnaşara da Uygulanacak Olan Ticari Hükümler
TTK m.15-2 uyarınca, TTKâ€â•nın 20 nci ve 53 üncü maddeleri ile TMKâ€â•nın 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü, esnaşar hakkında da uygulanır.
TİCARİ İŞ VE SONUÇLARI
Ticari iş, adi nitelikte olmayan işleri ifade eden bir kavramdır. Ticari işin adi işten farklarını ve ticari iş olmaya bağlı diğer sonuçları açıklamadan önce, hangi işlerin ticari nitelikte olduğunu saptamak gerekir:
1-Ticari İşin Ölçütleri
Bir işin ticari sayılabilmesi için aşağıda belirtilen dört ölçütten en az birisine uygunluk taşıması gerekir:
a-TTKâ€â•da Düzenlenen İşler
İki esnaf arasında çek düzenlenmesi, at arabası ile taşımacılık yapılması ve birkaç kişinin bir araya gelip ticaret şirketi kurması gibi, TTKâ€â•da düzenlenen tüm hususlardan doğan işler ticaridir.
b-Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler
Ticari işletmenin doğrudan doğruya konusuna girmemekle birlikte dolaylı olarak onunla ilgisi (uygun bir illiyet bağlantısı) bulunan bütün hususlardan doğan işler de ticaridir.
c-Ticari İş Karinesi: Tacirlerin yaptıkları işlerin, ticari işletmeleri ile ilgili olduğu var sayılır. Tüzel kişi tacirlerde bu kuralın hiçbir istisnası yoktur; onların tüm işlemleri ticari sayılır.
d-Taraflardan Birisi İçin Ticari Olan Sözleşmeler
Örneğin bir esnaf, memur ya da öğrenci ile bir tacir arasındaki herhangi bir sözleşme, tacir olmayan taraf için de kural olarak ticari niteliktedir.
2-Ticari İşlere Bağlı Sonuçlar
a-Ticari İşlerde Teselsül Karinesi (Müteselsil Borçluluk Kuralı)
“İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlarâ€. Ticari borçlarda ise Taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa müteselsil sorumluluk vardır. Ticari borçlara kefalet hâlinde hem asıl borçlu ile keŞl, hem de keŞller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra (müteselsil sorumluluk kuralı) geçerlidir. Şimdi bu durumun adi işte nasıl bir fark yaratacağına bakarsak bu olasılıkta alacaklı, doğrudan doğruya keŞllere kural olarak gidemeyecektir; önce asıl borçluya, daha sonra keŞllere gitmek zorundadır. Aksi takdirde keŞl, “peşin dava Defi†veya “tartışma Defi†denilen bir Defi ileri sürme hakkına sahiptir.
Müteselsil borçluluk: İki veya daha fazla kimsenin, bir borcun tamamından, borçluya karşı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutuldukları borçluluk türüdür
Defi: Davalının borcunu özel bir nedenden dolayı yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren haktır.
b-Ticari İşlerde Faiz
Bir işin ticari sayılması, adi işlere oranla faiz bakımından da bir takım farklılıklar yaratmaktadır.
3-Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Kararlaştırılmamış Olsa Bile Faiz İstenebilmesi
Bunun mantığı, ticari işlerde her şeyin bir bedeli bulunması, hiçbir şeyin karşılıksız olmaması gereğidir.
Bileşik Faizin İstisnaen Geçerli Olması
Süresi üç aydan az olmamak ve Tarafları tacir olmak şartıyla, cari hesap sözleşmeleri ile her iki taraf bakımından da ticari iş niteliği taşıyan ödünç sözleşmelerinde faize faiz işletilmesi mümkündür.
Daha Yüksek Oranda Temerrüt Faizi İstenebilmesi
Anılan serbestinin tamamen sınırsız olması ve çok fahiş bir oranda faiz belirlenmesi durumunda, hukukun buna müdahale etmemesi düşünülemez. “Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz†Faiz miktarı sözleşmede saptanmamış ise, bu ödeme yıllık yüzde dokuz oranı üzerinden yapılır. Faize ilişkin düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunâ€â•da yer almaktadır.
Temerrüt faizi: Borçlunun borcunu yerine getirmekte gecikmesi durumunda ödenmesi gereken faizdir.
4-Ticari İşlerde Zamanaşımı Süreleri
“Ticari hükümler koyan kanunlarda öngörülen zaman aşımı süreleri, Kanunâ€â•da aksine düzenleme yoksa sözleşme ile değiştirilemezâ€.
5-En Yüksek Sınırı Aşan İşlemlerin Hukuki Durumu
TTKâ€â•nın anılan hükmüne göre, bir sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler hakkında kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve sınırı aşan kısım, hata en yapılmış olmasa bile geri alınır.
TİCARİ YARGI
Bir davanın ticari olması, aşağıda açıklanacağı üzere, davanın görüleceği mahkeme, davada uygulanacak ispat kuralları ve mahkemenin uygulayacağı yargılama usulü yönlerinden önemlidir.
Ticari Davaların Türleri ve Ölçütleri
1-Mutlak Ticari Davalar
Uyuşmazlığın ticari olup olmadığına veya Tarafların niteliğine bakılmaksızın ticari sayılan bu davalar iki grupta ele alınmalıdır.
a-TTK m.4/1â€â•de Sayılan Hususlardan Doğan Hukuk Davaları
TTKâ€â•da düzenlenen hususlardan doğan davalar (Taşıma, ticaret sicili, acentalık kıymetli evrak, ticaret şirketleri, cari hesap gibi) başta gelmek üzere, hangi düzenlemelere ilişkin hukuk davalarının ticari olduğu kanunda, altı bent hâlinde sayılmıştır.
b-Özel Kanun Hükümleri Gereği Ticari Sayılan Davalar
Özel bazı kanunlar, düzenledikleri hususların ticari dava konusu olacağını veya ticaret mahkemesinde görüleceğini açıkça düzenlemiştir. Örneğin, Finansal kiralama sözleşmesinden doğan davalar, Kooperatişer Kanunuâ€â•na dayanan davalar, İflâs davası, ticari işletme rehninden doğan davalar…
2-Havale, Saklama Sözleşmesi ve Şkir-Sanat Eserlerine İlişkin Haklardan Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar
Havale, saklama ve Şkir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlıklar, ancak bir ticari işletmeyi ilgilendirmek koşulu ile ticari dava sayılmaktadır.
3-Her İki Taraf İçin Ticari Sayılan Hususlardan Doğan (Nispî Ticari) Davalar
Yukarıda sayılan iki grup ticari davanın kapsamı dışında kalan hususlardan doğan davalar ancak her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ise ticari dava sayılır Hüküm gereği, bu kapsama giren ve uygulamada çok sık kullanılan satım, kira, ödünç, eser, hizmet gibi sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların ticari davaya konu olabilmesi için her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmaları şarttır. Şu halde, her ticari işten doğan uyuşmazlık, doğrudan ticari davaya konu oluşturmamaktadır. Haksız Şilden doğan davaların ticari sayılması için de uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması şartı aranır. Örneğin, nakliyat şirketine ait bir kamyonun bir yayaya çarpması halinde doğan zararın tazmini için açılacak dava ticari değildir.
Ticari Davaların Görüleceği Yerel Mahkemeler
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara da bakmakla görevlidir†Aksine özel bir hüküm bulunmayan hâllerde, ticari davalar, eğer Ticaret Mahkemesi varsa orada; yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür. Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, bir ticari davada görev itirazı yapılmamı ş olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Ticari Davalarda İspat
Ticari davalarda ispat, adi davalardaki gibidir. Bununla birlikte, ticari davalarda farklı ya da ek bazı ispat araçlarından yararlanma olanağı vardır. Örneğin, yazılı delil ile kanıtlanması gereken hususlarda ticari defterlerle ispat olanağı vardır.
Ticari Davalarda Uygulanacak Usul
Ticari davalarda uygulanacak usul de HMK hükümlerine tabi olmakla birlikte, bazı ticari davaların daha hızlı karara bağlanabilmesi için basit yargılama usulü uygulanacağı ön görülmüştür.
Ticari İşletmenin Tanımı ve Unsurları
Ekonomi bilimi açısından işletme, bir girişimcinin kazanç sağlamak amacıyla emek ve sermayeyi bir organizasyon içerisinde bir araya getirmesidir.
Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin, devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bu tanıma göre ticari işletmenin 2 unsuru vardır:
1-Esnaf İşletmesi İçin Öngörülen Sınırı Aşan Düzeyde Gelir Sağlama Amaçlı Faaliyetlerde Bulunması
Bu unsuru, gelir sağlama amacı ve gelirin düzeyi yönlerinden iki alt unsura ayırabiliriz:
a-Gelir Sağlama Amacının Varlığı
İşletmenin gelir sağlamayı amaç edinmiş olması gerekir. Gelir sağlama amacıyla kurulmayan, örneğin doğrudan hayır amaçlı işletmeler (fakir ailelere Ramazan ayında bedava yemek dağıtmak üzere kurulmuş bir aşevi gibi) ticari işletme değildir. Fakat fakir çocukları okutmak amaçlı bir dernek, lüks bir lokanta işletir ve elde ettiği geliri çocuklara öğrenim yardımı için harcar ise ortada yine bir ticari işletme vardır.
b-Gelir Düzeyine Göre
Ticari işletmenin asıl önemli unsuru gelir sağlama amaçlı faaliyetlerin, esnaf işletmesi boyutlarını aşması, yani ondan daha kapsamlı olmasıdır. Bu da ticari işletmeyi esnaf işletmesinden ayırmaya yarıyor.
Esnaf sayılabilmek için, Koordinasyon Kurulunca ilân edilen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olmak temel şarttır. Ek olarak, basit usulde vergiye tabi olmak veya gelir vergisinden muaf olmak yeterlidir. İşletme hesabına göre defter tutanlar bakımından ise ayrıca, VUKâ€â•daki limitlerin aşılmamış olması şartı da aranacaktır.
Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin, devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. 1. sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutanlardan yukarıda belirtilen kapsama girmeyenler tacir, bu kişilerin işletmeleri de ticari işletme sayılacaktır.
2-Devamlılık-Bağımsızlık
Devamlılık
İşletme çatısı altında yürütülen faaliyetlerin devamlı olması gerekir. Buradaki devamlılık, faaliyetlerin hiç ara verilmeksizin yıllarca devam edeceği anlamına gelmez. Örneğin, yaz dönemlerinde açılan plaj işletmesi, kış aylarında çalışan bir kayak tesisi veya av mevsiminde faaliyet gösteren ve avcılar derneğine ait olan bir motel işletmesi de unsurları bulunmak şartı ile ticari işletmeyi oluşturabilir.
Bağımsızlık
Bir kişi başkasının işletmesinde çalışıyor ya da başkasına yardımcı oluyorsa veya işletmeyi taciri temsilen çalıştırıyorsa tacir değildir. Örneğin şubeler bağımsız olmayıp merkeze bağlı oldukları için bağımsız birer ticari işletme sayılmazlar. Aynı şekilde, ticari temsilci, pazarlamacı ve işletmeyi mümeyyiz küçük veya kısıtlı adına işleten yasal temsilci, bağımsız bir işletme sahibi olmadığı için tacir değildir.
Ticari İşletmenin Malvarlığı
Genel olarak, bir kişiye ait olup, para ile ölçülebilen hak ve borçların tümü, o kişinin malvarlığını oluşturur. Malvarlığının aktif kısmında haklar (mülkiyet, rehin, intifa, alacak, Şkri ve sınai haklar vb.), pasif kısmında ise borçlar bulunur. Ticari işletmenin malvarlığı, tacirin işletmeye ayırdığı (ticari faaliyetlere özgülediği) değerlerin toplamını ifade eder.
Tasarruf İşlemi: Bir hakka doğrudan doğruya etki eden onu kuran, değiştiren veya ortadan kaldıran işlemdir.
İşletmenin malvarlığı unsurları, genellikle, maddi-maddi olmayan unsurlar şeklinde iki ana gruba ayrılarak incelenmektedir. Maddi unsurlar, el ile tutulan, göz ile görülen, yani somut varlığı olan (cismani) değerleri ifade eder. Tesisat, işletme sermayesi, ham madde, üretilen stok mallar gibi. Gayri maddi unsurlar ise, özellikle ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, know-how, endüstriyel tasarım, Şkir ve sanat eserleri üzerindeki haklar gibi ekonomik değeri olan, fakat cismani varlığı olmayan veya varlığı bir bütün olarak görülemeyen hakları ifade eder.
Patent, yeni, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir nitelikte bir buluş yapanlara veya haleşerine, bu buluştan belirli bir süre (kural olarak 20 yıl) ile yalnızca kendilerinin yararlanmasını sağlamaktadır.
Endüstriyel tasarım, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder.
Know-how, patent niteliğinde olmasa dahi, işletme içerisinde organizasyon, yönetim, üretim ve dağıtım gibi konularda ulaşılan teknik ve ticari bilgi ve tecrübe birikimi anlamında kullanılır.
Goodwill ise, bir ticari işletmenin sevk ve yönetiminin kendi müşteri çevresi üzerinde yarattığı rağbetten dolayı sahip olunan hak olup, işletmenin değerini oldukça etkileyebilen bir faktördür.
Ticari İşletmede Merkez ve Şube
Merkez, bir işletmenin idari, ticari ve hukuki yönden faaliyetlerinin toplandığı ve işlemlerinin yürütüldüğü yerdir. Bazen bir işletmenin çeşitli birimleri derli toplu şekilde bir arada bulunmaz. Teknik birimler, depolar veya şantiyeler, idari ve hukuki birimlerin olduğu yerden başka bir yerde olabilir. Böyle bir durumda idari ve hukuki işlemlerin yürütüldüğü yer merkezdir.
Şubenin tanımında şu 3 unsur vardır:
1. İç İlişkide Bağımlılık: Şubenin, idari açıdan merkeze bağlı olması gerekir.
2. Dış İlişkilerde Bağımsızlık: Şube, merkezin yaptığı işler türünden işleri kendi müşterileri ile bağımsız şekilde yapabilir.
3. Yer ve Yönetim Ayrılığı: Şube, işletmenin gelişen ve yaygınlaşan işlerinin değişik yerlerde ve oradan yürütülmesi amacıyla oluşturulduğuna göre, yer ve yönetim bakımından merkezden ayrıdır.
Yönetim ayrılığı sonucu olarak, şubenin hesap ve defterleri merkezden ayrıdır. Ancak bu, muhasebenin merkezde tutulmasına ve defterlerin merkezde bulunmasına engel oluşturmaz. Bu arada, şube için ayrı bir sermaye tahsis edilmesinde kural olarak zorunluluk bulunmadığı (istisna, Serbest Bölgeler Kanunu m.13), tacirin isterse şube için bir sermaye ayırabileceği söylenebilir (Yargıtay 1982â€â•de verdiği bir kararda şubeye ayrı sermaye tahsisini zorunlu görmüş, fakat bu karar doktrinde eleştirilmiştir). Ayrıca, 6103 Sayılı Kanun, m.12, merkezi yurt dışında bulunan işletmelerin şubelerinin tescilinde “şubeye ayrılmış sermaye tutarı†ndan söz etmektedir.
Bir Yerin Şube Sayılmasının Sonuçları
1-Ticaret Siciline Tescil Yeri Açısından
2-Ticaret Unvanı Açısından
3-Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması Açısından
4-İşletmenin Devrinde Kapsam Açısından
5-Yetkili Mahkeme ve İcra Dairesi Açısından
Ticari İşletme ile İlgili Önemli Bazı Hukuki İşlemler
Ticari İşletmenin Devri ve Birleşmesi
Ticaret şirketlerinin birleşmelerinde yalnızca malvarlıkları değil, işletme sahibi olan tüzel kişiler de bundan etkilenmekte, birleşen şirketler tek çatı (ya içlerinden birisinin veya yeni kurulan bir ortaklığın çatısı) altında toplanmaktadır. Şirket birleşmeleri konusunda TTKâ€â•da külli haleŞyet ilkesi yürürlükte olduğundan, birleşmenin kesinleşmesiyle, birleşen şirketlerin tüm hak ve borçları, çatısı altında birleşilen şirkete geçer. Borcun nakli konusunda normalde uygulanan TBK m.195-197, naklin alacaklıya karşı hüküm ifade edebilmesini, onun rızasına bağlamıştır. İşletmenin devri hâlinde alacaklıların rızasını aramaksızın borçların da devrini mümkün kılmış fakat işletme alacaklılarını korumak için bir önlem olarak devralan ile birlikte işletmeyi devredenin de iki yıl süre ile müteselsilen sorumlu olmasını hükme bağlamıştır.
Devrin koşulları şunlardır:
- Ticari işletmenin bir bütün olarak (aktif ve pasifiyle birlikte) devir edilmesi gerekir.
- Devrin şekli açısından, genel hükümler (medeni hukuk ilkeleri) çerçevesinde taahhüt ve tasarruf aşamalarını ayrı ayrı ele almak gerekirken ticari işletmenin, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebileceği, devir sözleşmesinin (ve işletmeyi bir bütün olarak konu alan diğer sözleşmelerin) yazılı olarak yapılacağı ve ticaret siciline tescil ve ilân edileceği düzenlenmiştir.
- Tekelleşmenin önlenmesini amaçlayan bir işletmenin devri veya başka bir işletme ile birleşmesi için izin alınması gereken hâllerde, Rekabet Kuruluna başvurularak izin alınması da zorunludur.
Devir Almanın Başlıca Sonuçları Şunlardır
Devreden gerçek kişi eğer başka bir ticari işletmeye sahip değilse ticareti terk etmiş olur ve “tacir†sıfatını kaybeder. Devir sonucunda işletmeye tahsis edilmiş olan ve devir kapsamında bulunan temel unsurlar devralana geçer. En önemlisi de devralan kişi, işletmeyi aktif ve pasişeri ile birlikte devraldığını alacaklılara duyurduğu andan itibaren işletmenin borçlarından sorumludur.
Devralanın işletme borçlarından sorumluluğu bir kanun hükmüne dayandığı için, devralan, varlığını bilmediği borçlardan da sorumlu olur. Fakat Taraflar bu hususta, sözleşme özgürlüğü kapsamında devir sözleşmesine, iç ilişkide geçerli ve rücu hakkına esas olmak üzere özel hükümler koyabilirler. Devir eden ise, devralanla birlikte müteselsilen iki yıl süreyle sorumludur.
Ticari İşletme Rehni
Taşınır rehninin kurulabilmesi için, rehin konusu taşınır malın zilyetliğinin alacaklıya devredilmesi şarttır (=Teslim Şartlı Rehin Kuralı); aksi takdirde rehin hakkı doğmaz
Rehin: Bir borcun ödeneceğine teminat olarak, ödenince geri alınmak şartıyla borçlu tarafından alacaklıya bir malın verilmesidir.
Rehnin Tarafları
Rehin veren taraf, işletmenin sahibi olan gerçek veya tüzel kişidir. Bu kişi tacir ya da esnaf olabilir. Rehin alan tarafı kanun üç grup halinde saymıştır: Birincisi, tüzel kişiliğe sahip ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi kurumları, örneğin bankalardır. İkincisi, kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliğe sahip müesseselerdir; fakat bu kurumların rehin hakkı, taşınır işletme tesisatına dâhil olup kredili şekilde satışını yaptıkları mal ile sınırlanmıştır. Üçüncüsü ise, kooperatişerdir.
Rehnin Kapsamı
Ticari işletme rehni aşağıdaki unsurları kapsar:
1. Ticaret unvanı, işletme adı,
2. Rehnin tescili sırasında mevcut ve işletme faaliyetine özgülenmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları (menkul işletme tesisatı),
3. Marka, patent, lisans gibi sınai haklar.
Rehnin Kurulması
Öncelikle, işletmenin kayıtlı olduğu Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Sicili bölgesinde yetkili olan noterce rehin sözleşmesi düzenlenir. Sözleşmede, rehne dâhil unsurların tam listesi, ayırd edici özellikleri ile birlikte yer alır. Daha sonra, borçlu veya alacaklının talebi üzerine Ticaret veya Esnaf ve Sanatkâr Siciline kayıt gerekir. Kayıt, sözleşme tarihinden itibaren on gün içinde yaptırılmalıdır.
Ticari işletme rehninin başlıca sonuçları şunlardır:
Lex Commissoria Yasağı
Rehin hukukunun genel ilkesi uyarınca, Tarafların, borcun zamanında ödenmemesi halinde rehin konusu malların mülkiyetinin doğrudan doğruya alacaklıya geçmesi konusunda anlaşmaları geçersizdir.
Bir Ticari İşletme Üzerinde Birden Fazla Rehin Kurulabilmesi
Aynı işletme üzerinde birden fazla rehin kurulabilir. Bu olasılıkta borç ödenmezse rehnin tesis edildiği tarihe bakılır.
Rehin Kurulduktan Sonra İşletme Sahibinin Yetkileri
İşletme sahibi, işletmesinin faaliyetlerine devam edebilmesi için her türlü işlemleri yapabilme yetkisine sahiptir.
Borcun Ödenmemesinin Sonucu
İşletme sahibi borcunu zamanında ödemediği takdirde alacaklı, rehin konusu mallara ilişkin olarak İİK uyarınca, taşınır rehninin paraya çevrilmesi hükümlerine göre talepte bulunur.
Rehin Hakkının Ayni Etkisi
İşletme devredilse dahi, rehin hakkı ayni nitelikte olduğundan, rehinli alacaklı, hakkını herkese karşı ileri sürülebilir.
İyiniyetli İktisapların Durumu
Rehinden haberi olmaksızın sicil bölgesi dışında rehinli malları iktisap etmiş olanları n iyi niyeti korunur. (İktisap: Edinim, kazanım demektir.)
Medeni Kanun Hükümlerine Yollama
TİRKâ€â•da özel hüküm bulunmayan hususlarda, uygun düşmesi koşuluyla, TMKâ€â•nın taşınmaz rehnine ilişkin hükümleri uygulanır.
TACİR SIFATI VE TACİR OLMANIN SONUÇLARI
Tacir Sıfatının Kazanılması
Tacir sıfatının kazanılması yönünden, gerçek kişiler, tüzel kişiler ve donatma iştiraki şeklinde üçlü bir ayırım yapılması ve bu sıfatın kazanılma koşullarının ele alınması gerekmektedir:
1-Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması
Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Şu hâlde, bir gerçek kişinin tacir sıfatını kazanabilmesi için şu üç koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir: Bir ticari işletmenin mevcut olması, bu işletmenin çalıştırılması (faaliyet göstermesi, işletilmesi) ve nihayet “kısmen de olsa kendi adına†işletilmesi.
2-Bir Ticari İşletmenin Mevcut Olması
Ticari işletmeden söz edebilmek için bulunması gereken unsurlar ve işletme türleri daha önce incelenmişti.
3-İşletmenin Çalıştırılması
İşletmenin mevcut olması yetmez ayrıca Şilen çalışmaya başlamış (faaliyete geçirilmiş) olması da gerekir.
4-İşletmenin Kendi Adına Çalıştırılması
Bu ibare, tüzel kişiliği bulunmaması nedeniyle adi şirket ortaklarına yönelik olarak öngörülmüştür. (Adi Şirket: İki veya dana çok kimsenin ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri ortaklık türüdür.)
5-Ticaret Yapması Yasak veya İzne Ruhsata Bağlı Olanlar
Ticaret yapmaları, bağlı oldukları özel mevzuat gereği yasaktır: Devlet memuru, öğretim üyesi, yargıç, noter ve avukat gibi. Eğer kişi yasak olduğu hâlde ticaretle uğraşırsa yine de tacir sayılır (TTK m.14-1). Bazı ticari faaliyetlerin icrası ise, belirli makamların iznine veya ruhsat alınmasına bağlıdır. Örnek: eczaneler, özel dershaneler, ödünç para verme işleriyle uğraşmak için kurulan işletmeler, yabancıların izinle yapabilecekleri işler gibi. Gerek ticaret yasağına, gerek ruhsat veya izin alınması gereğine aykırı olarak bir ticari işletme açan kişi tacir sayılır.
6-Yasal Temsilcisi Olan Küçük ve Kısıtlılar
TTK m. 13â€â•e göre, sahip oldukları ticari işletmeyi yasal temsilci (veli veya vasiler) aracılığıyla işleten küçük ve kısıtlılar da tacir sayılır fakat cezai sorumluluk yasal temsilcidedir. Bu nedenle, örneğin hileli İflâs halinde cezai yaptırım, yasal temsilciye uygulanır. (İşâs: Borcunu ödemeyen borçlu hakkında, mahkemece malvarlığının Tasfiyesine karar verilmesidir.)
7-Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması
Ticaret Şirketleri
Ticaret şirketleri ticaret siciline kayıt yapıldığı anda tüzel kişilik ve aynı anda tacir sıfatını kazanırlar.
Dernekler
Dernekler şirketler gibi şahıs birliğidir. Fakat dernekler manevi amaçlı, şirketler maddi (ekonomik, kazanç) amaçlı olmaları nedeniyle aralarında fark vardır. Dernekler manevi amaçlı olmalarına rağmen ticari işletme işletebilirler.
Vakıflar
Tacir sıfatını kazanabilmek için Vakıfarın amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ve ayrıca gelirlerinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcamamaları gerekir.
Kamu Tüzel Kişilerine Ait Kurum ve Kuruluşlar
Kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
8-Donatma İştirakinin Tacir Sıfatı
Birden çok kişinin paylı (müşterek) mülkiyet şeklinde sahip oldukları bir gemiyi, bir sözleşme gereğince, hepsinin adı ve hesabına, deniz ticaretinde kullanmak ve menfaat sağlamak amacıyla oluşturdukları birliğe donatma iştiraki denir. Donatma iştirakinin tüzel kişiliği yoktur ancak, TTK m.17 donatma iştirakini, doğrudan “tacirlere ilişkin hükümlere tabi†tutmuştur.
Tacir Olmanın Sonuçları
1-İşâsa Tabi Olma
2-Basiretli Bir İş Adamı Gibi Davranma
Tacirler, ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdürler
3-Ücret ve Faiz İsteme Hakkı
tacir, yaptığı iş ve gördüğü hizmetler için ücret, yaptığı masraşar için avans ve faiz istemeye yetkilidir.
4-Ücret ve Cezai Şartın Azaltılmasını İsteyememe
Borçlunun, sözleşmede kararlaştırılan bir ücret veya cezai şartın indirimini talep etme hakkını düzenlemiştir.
5-Fatura Düzenleme
Ticari işletmesi gereği mal satan, üreten veya karşı tarafın işini gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenleyip vermek ve şayet bedel ödenmiş ise bunu faturada belirtmek zorundadırlar.
6-Fatura ve Teyit Mektubuna İtiraz Etme
Faturayı “alan kimseâ€, aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.
Her İki Tarafın Tacir Olmasına Bağlı Özel Hükümler
1-Bir Takım İhbar ve İhtarlar İçin Şekle Uyma Gereği
Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeden dönmek veya sözleşmeyi feshetmek amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların şu dört yoldan birisi ile yapılmaları gerekir: Noter kanalı ile taahhütlü mektup ile telgraşa ya da güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile.
2-Hapis Hakkını Kullanmada Kolaylıktan Yararlanma
Bu hakkın kullanılabilmesi üç koşulun gerçekleşmesine bağlıdır: Alacaklı, borçluya ait taşınır bir eşya ya da kıymetli evraka borçlunun rızası ile zilyet olmalıdır; alacaklının alacağı muaccel olmalıdır; nihayet, alacak ile zilyetlik konusu ilişki arasında tabii bir bağlantı bulunmalıdır.
Hapis Hakkı: Alacaklının, borçlunun rızasıyla zilyedi olduğu (elinde bulundurduğu) taşınır mal veya kıymetli evrakı, bu eşyayla bağlantılı olan alacağını elde edinceye kadar borçluya vermeme hakkıdır.
3-Ticari Satış ve Mal Değişimi Sözleşmelerinde Özel Hükümlere Tabi Olma
Ticari satış ve mal değişimi sözleşmeleri için öngörülen özel düzenlemeler şunlardır:
a-Kısım Kısım Yerine Getirilecek Sözleşmelerde Alıcının Hakları
Sözleşmenin niteliğine veya Tarafların amacına ve malın cinsine göre, bazen satılanın alıcıya kısım kısım teslim edilmesi mümkün ve hatta zorunlu olur (örneğin, bir pastaneye belirli bir süre için belirli miktarda süt teslimini veya 500 ton buğdayın kamyonlarla birkaç partide sevkini öngören satış sözleşmeleri). Bu gibi hâllerde, satıcı bir veya birkaç teslim borcunu yerine getirmekte temerrüde düşerse, alıcının haklarını ifa edilmeyen kısım için mi, yoksa borcun tamamı için mi kullanacağını gösteren bir hüküm TBKâ€â•da yer almamıştır.
b-Alıcının Alacaklı Sıfatıyla Temerrüdü Halinde Satıcının Malın Satışını İsteme Hakkı
Alıcının bedeli ödeme borcunda temerrüde düşmesi hâlinde satıcı, TBK m.235 ve m.236â€â•daki hükümlerinden yararlanabilir. Fakat alıcı satılanı devralma (teslim alma) borcunda temerrüde düşerse, satıcı, malı hasar ve masrafı alıcıya ait olmak üzere tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Temerrüt: Borçlunun borcunu ödemekte veya alacaklının alacağını almakta gecikmesidir.
c-Malın Ayıplı Olması Hâlinde Alıcının Yükümlülükleri
Ayıp kavramı, satış veya trampa konusu malda bulunması gereken veya vaad edilen niteliklerin bulunmamasını ifade eder. Örneğin, satılan arabanın motorunda arıza olması, pirinçlerin böcekli olması, gıda maddelerinin küşenmiş, reçelin şekerlenmiş olması gibi. Bu tür bozukluk, eksiklik ve aksaklıklara hukuki-teknik anlamda “ayıp†denir.
Alıcı, devraldığı malın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz gözden geçirmek (incelemek) ve ayıbın varlığını saptadığı takdirde bunu uygun bir süre içerisinde satıcıya bildirmek (ihbar etmek) yükümü altındadır, aksi takdirde satılanı o hâli ile kabul etmiş sayılır. Malda olağan bir inceleme ile ortaya çıkarılamayacak (örneğin, ancak malın bir süre kullanılması sonucunda anlaşılabilecek) türden bir ayıp bulunması hâlinde bu kural uygulanmaz.
Ayıp hâlinde alıcıya dört seçimlik hak tanımıştır:
*Alıcının, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme hakkı;
*Satılanı alıkoyup, ayıp oranında bedelde indirim yapılmasını isteme hakkı;
*Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, tüm masraşarı satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkı;
*İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep hakkı.
4-Ticari İşletmeler Arasındaki Mal ve Hizmet Tedariki Amaçlı İşlemlerin Özel Hükümlere Tabi Olması
Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı (KOBİ), borcunu ifa etmiş olmasına rağmen borçlu, “gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariçâ€, sözleşmedeki tarihte veya ödeme süresinde borcunu ödemez ise, ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer. Alacaklı da sözleşmede şart edilmemiş olsa bile, izleyen günden itibaren temerrüt faizine hak kazanır.
Temerrüdün gerçekleşme zamanı açısından önemli olup ödeme günü veya süresi sözleşmede belirtilmemiş ise veya belirtilen süre, ödeme süresine sınır getiren 5 inci fıkraya aykırı ise, borçlunun ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşmesine yol açacak süreler öngörmektedir.
6 ncı fıkra, sorumsuzluk anlaşmalarının geçersizliğini öngörmektedir.
7 nci fıkra, uygulanacak temerrüt faizi oranının nasıl belirleneceğini düzenlemekle birlikte, fıkranın son cümlesinin lafzı, faiz oranının hesabı bakımından farklı yorumlara yol açabilecek niteliktedir.
Esnaşara da Uygulanacak Olan Ticari Hükümler
TTK m.15-2 uyarınca, TTKâ€â•nın 20 nci ve 53 üncü maddeleri ile TMKâ€â•nın 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü, esnaşar hakkında da uygulanır.
TİCARİ İŞ VE SONUÇLARI
Ticari iş, adi nitelikte olmayan işleri ifade eden bir kavramdır. Ticari işin adi işten farklarını ve ticari iş olmaya bağlı diğer sonuçları açıklamadan önce, hangi işlerin ticari nitelikte olduğunu saptamak gerekir:
1-Ticari İşin Ölçütleri
Bir işin ticari sayılabilmesi için aşağıda belirtilen dört ölçütten en az birisine uygunluk taşıması gerekir:
a-TTKâ€â•da Düzenlenen İşler
İki esnaf arasında çek düzenlenmesi, at arabası ile taşımacılık yapılması ve birkaç kişinin bir araya gelip ticaret şirketi kurması gibi, TTKâ€â•da düzenlenen tüm hususlardan doğan işler ticaridir.
b-Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler
Ticari işletmenin doğrudan doğruya konusuna girmemekle birlikte dolaylı olarak onunla ilgisi (uygun bir illiyet bağlantısı) bulunan bütün hususlardan doğan işler de ticaridir.
c-Ticari İş Karinesi: Tacirlerin yaptıkları işlerin, ticari işletmeleri ile ilgili olduğu var sayılır. Tüzel kişi tacirlerde bu kuralın hiçbir istisnası yoktur; onların tüm işlemleri ticari sayılır.
d-Taraflardan Birisi İçin Ticari Olan Sözleşmeler
Örneğin bir esnaf, memur ya da öğrenci ile bir tacir arasındaki herhangi bir sözleşme, tacir olmayan taraf için de kural olarak ticari niteliktedir.
2-Ticari İşlere Bağlı Sonuçlar
a-Ticari İşlerde Teselsül Karinesi (Müteselsil Borçluluk Kuralı)
“İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlarâ€. Ticari borçlarda ise Taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa müteselsil sorumluluk vardır. Ticari borçlara kefalet hâlinde hem asıl borçlu ile keŞl, hem de keŞller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra (müteselsil sorumluluk kuralı) geçerlidir. Şimdi bu durumun adi işte nasıl bir fark yaratacağına bakarsak bu olasılıkta alacaklı, doğrudan doğruya keŞllere kural olarak gidemeyecektir; önce asıl borçluya, daha sonra keŞllere gitmek zorundadır. Aksi takdirde keŞl, “peşin dava Defi†veya “tartışma Defi†denilen bir Defi ileri sürme hakkına sahiptir.
Müteselsil borçluluk: İki veya daha fazla kimsenin, bir borcun tamamından, borçluya karşı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutuldukları borçluluk türüdür
Defi: Davalının borcunu özel bir nedenden dolayı yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren haktır.
b-Ticari İşlerde Faiz
Bir işin ticari sayılması, adi işlere oranla faiz bakımından da bir takım farklılıklar yaratmaktadır.
3-Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Kararlaştırılmamış Olsa Bile Faiz İstenebilmesi
Bunun mantığı, ticari işlerde her şeyin bir bedeli bulunması, hiçbir şeyin karşılıksız olmaması gereğidir.
Bileşik Faizin İstisnaen Geçerli Olması
Süresi üç aydan az olmamak ve Tarafları tacir olmak şartıyla, cari hesap sözleşmeleri ile her iki taraf bakımından da ticari iş niteliği taşıyan ödünç sözleşmelerinde faize faiz işletilmesi mümkündür.
Daha Yüksek Oranda Temerrüt Faizi İstenebilmesi
Anılan serbestinin tamamen sınırsız olması ve çok fahiş bir oranda faiz belirlenmesi durumunda, hukukun buna müdahale etmemesi düşünülemez. “Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz†Faiz miktarı sözleşmede saptanmamış ise, bu ödeme yıllık yüzde dokuz oranı üzerinden yapılır. Faize ilişkin düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunâ€â•da yer almaktadır.
Temerrüt faizi: Borçlunun borcunu yerine getirmekte gecikmesi durumunda ödenmesi gereken faizdir.
4-Ticari İşlerde Zamanaşımı Süreleri
“Ticari hükümler koyan kanunlarda öngörülen zaman aşımı süreleri, Kanunâ€â•da aksine düzenleme yoksa sözleşme ile değiştirilemezâ€.
5-En Yüksek Sınırı Aşan İşlemlerin Hukuki Durumu
TTKâ€â•nın anılan hükmüne göre, bir sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler hakkında kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve sınırı aşan kısım, hata en yapılmış olmasa bile geri alınır.
TİCARİ YARGI
Bir davanın ticari olması, aşağıda açıklanacağı üzere, davanın görüleceği mahkeme, davada uygulanacak ispat kuralları ve mahkemenin uygulayacağı yargılama usulü yönlerinden önemlidir.
Ticari Davaların Türleri ve Ölçütleri
1-Mutlak Ticari Davalar
Uyuşmazlığın ticari olup olmadığına veya Tarafların niteliğine bakılmaksızın ticari sayılan bu davalar iki grupta ele alınmalıdır.
a-TTK m.4/1â€â•de Sayılan Hususlardan Doğan Hukuk Davaları
TTKâ€â•da düzenlenen hususlardan doğan davalar (Taşıma, ticaret sicili, acentalık kıymetli evrak, ticaret şirketleri, cari hesap gibi) başta gelmek üzere, hangi düzenlemelere ilişkin hukuk davalarının ticari olduğu kanunda, altı bent hâlinde sayılmıştır.
b-Özel Kanun Hükümleri Gereği Ticari Sayılan Davalar
Özel bazı kanunlar, düzenledikleri hususların ticari dava konusu olacağını veya ticaret mahkemesinde görüleceğini açıkça düzenlemiştir. Örneğin, Finansal kiralama sözleşmesinden doğan davalar, Kooperatişer Kanunuâ€â•na dayanan davalar, İflâs davası, ticari işletme rehninden doğan davalar…
2-Havale, Saklama Sözleşmesi ve Şkir-Sanat Eserlerine İlişkin Haklardan Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar
Havale, saklama ve Şkir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlıklar, ancak bir ticari işletmeyi ilgilendirmek koşulu ile ticari dava sayılmaktadır.
3-Her İki Taraf İçin Ticari Sayılan Hususlardan Doğan (Nispî Ticari) Davalar
Yukarıda sayılan iki grup ticari davanın kapsamı dışında kalan hususlardan doğan davalar ancak her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ise ticari dava sayılır Hüküm gereği, bu kapsama giren ve uygulamada çok sık kullanılan satım, kira, ödünç, eser, hizmet gibi sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların ticari davaya konu olabilmesi için her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmaları şarttır. Şu halde, her ticari işten doğan uyuşmazlık, doğrudan ticari davaya konu oluşturmamaktadır. Haksız Şilden doğan davaların ticari sayılması için de uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması şartı aranır. Örneğin, nakliyat şirketine ait bir kamyonun bir yayaya çarpması halinde doğan zararın tazmini için açılacak dava ticari değildir.
Ticari Davaların Görüleceği Yerel Mahkemeler
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara da bakmakla görevlidir†Aksine özel bir hüküm bulunmayan hâllerde, ticari davalar, eğer Ticaret Mahkemesi varsa orada; yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür. Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, bir ticari davada görev itirazı yapılmamı ş olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Ticari Davalarda İspat
Ticari davalarda ispat, adi davalardaki gibidir. Bununla birlikte, ticari davalarda farklı ya da ek bazı ispat araçlarından yararlanma olanağı vardır. Örneğin, yazılı delil ile kanıtlanması gereken hususlarda ticari defterlerle ispat olanağı vardır.
Ticari Davalarda Uygulanacak Usul
Ticari davalarda uygulanacak usul de HMK hükümlerine tabi olmakla birlikte, bazı ticari davaların daha hızlı karara bağlanabilmesi için basit yargılama usulü uygulanacağı ön görülmüştür.