ORTA ÇAĞIN MİRASI
Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrılmasından, II. Mehmet’in 1453’te İstanbul’u feth ederek Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu’na son vermesine kadar geçen dönem Orta Çağ olarak adlandırılır.Bazı Batı kaynakları Orta Çağ’ın, Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika kıtasını keşfetmesiyle sona erdiğini kabul ederler.
Batı Roma’nın 476’da yıkılmasını takiben Kuzey Afrika ve İtalya’da kurulan Vandal ve Ostrogot krallıkları, VI. yüzyılın başında Doğu Roma İmparatoru Jüstinyen tarafından ortadan kaldırılmıştı. İspanya’da kurulan Vizigot Krallığı ise VIII. yüzyılda Cebel-i Tarık Boğazını geçerek Avrupa kıtasaına çıkan İslam orduları tarafından ortadan kaldırıldı. Böylece Avrupa’nın doğusunda Doğu Roma İmparatorluğu’nun nüfuz alanını genişletirken, kıtanın batısında Müslümanlar Pirene dağlarını geçerek bugünkü Fransa topraklarında ilerlemeye başladılar.
Merovenj döneminde Hristiyanlık, Batı Avrupa’daki putperest (pagan) kabileler arasında yayıldı Clovis’in ölümünden sonra yönetimi altındaki topraklar, uzun süren taht kavgaları neticesinde yavaş yavaş parçalandı. Orta Çağ’ın bu dönemine “karanlık çağlar” adının verilmesinin en önemli sebebi Frank kabileleri arasındaki bu mücadele esnasında ticaretin donma noktasına gelişi, kentlerin büyük ölçüde yok oluşu, tarım alanlarının sınırlanması, okuma yazma oranının neredeyse sıfır düzeyine düşmesi ve kanunsuzluğun her yerde hâkim oluşudur. Siyasi bir otoriteden ve düzenden söz etmek imkânsızdır
Avrupa’nın güneyinde papalık tahtına oturan I. Gregory bir yandan bir Hristiyan tarikatı olan Benediktenler vasıtasıyla Avrupa’da dinini yayarken, diğer yandan da kuzeydeki Hristiyan Franklarla, diğer “barbar” kavimlere karşı işbirliği içine girmiştir.
Papa’nın da desteğini alan Heristalli Pepin (Pepen) adlı bir Merovenj hükümdarı, tüm Frankları 687’de tek bir yönetim altında birleştirmeyi başarmıştır. Pepin’in oğlu Charles Martel (Çekiç Şarl) 732’de Paris’e 150 kilometre mesafede Puvatya Muharebesi’nde (Tour Savaşı›) Müslüman ordulaını yenilgiye uğratmış ve İspanya’ya geri çekilmeye zorlamıştır. Bu başarı sonucunda Papa tarafından “Hristiyanlığın Koruyucusu” olarak kutsanan Charles Martel, tüm Frankların siyasi desteğini alarak giderek güçlenmiştir.
1054’te iki kilise birbirinden ayrılarak Katolik ve Ortodoks Hristiyanlık ayrılması doğacaktır.
768’de Frank tahtına oturan Charlemagne , 814’teki ölümüne kadar Batı Avrupa’da yürüttüğü başarılı siyaset dolayısıyla “Avrupa’nın Babas›” (Rex Pater Europae) unvanını almıştır. Frank topraklar›na getirdiği Benedikten keşişleri yoluyla halkın okuma-yazma öğrenmesini sağlamıştır, ayrıca Karolenj alfabesini geliştirerek Latin harflerini tamamen unutulmaktan kurtarmıştır.Charlemagne’i siyasi tarih açısından önemli kılan, 800 yılının Noel’inde Roma’daki St. Peter Bazilikasında Papa’nın elinden taç giyerek “Kutsal Roma İmparatoru” ilan edilmesidir. Charlemagne’in ülkesini yönetirken iktidar gücünü “kont” adı verilen yerel makamlara devredilmesi esasına dayanan adem-i merkeziyetçi bir sistemi benimsemiş olması, onun ölümünden sonra Frank Krallığının bölünerek güç kaybetmesine sebep olmuştur. Benimsediği adem-i merkeziyetçi anlayış ileriki yıllarda ortaya çıkan feodalizme öncü olmuştur.
Feodalizm Ve Tarım Devrimi
Feodalizm, toprak sahibi ile onu ekenler arasındaki ilişinin, siyasi anlam kazanmış şeklidir. Hükümdarlar, destek karşılığında bazı topraklar› soyluların yönetimine verir, onlar da güvenliklerini sağladıkları köylüleri bu topraklarda çalıştırırlardı. feodalizm, sadece bir toprak yönetim biçimi olmanın ötesine geçmiş, siyasal gücün paylaşılması, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile yönetimde temsil gibi siyaset bilimi açısından son derece önemli kavramların tarihteki önemli örneklerini sunmuştur.
Yüksek Orta Çağlar
Avrupa X. yüzyıldan itibaren daha sonraki yüzyıllardaki siyasi yapıyı derinden etkileyecek önemli gelişmelere sahne olmuştur. Bunların başında Doğu Frank topraklarının (Almanya) kralı I. Otto’nun, istiladan kurtardığı Papa XII. John tarafından 962’de Kutsal Roma imparatoru ilan edilmesi gelir.
Bir yandan feodalizmin getirdiği, kralın karar alırken soylulara danışma ilkesi, diğer yandan kentlerin gelişmesiyle birlikte yönetimde söz sahibi olmak isteyen yeni kesimlerin ortaya çıkması. Yüksek Orta Çağlar’da, Avrupa’nın her yerinde parlamentoların yayılmasına yol açtı.
Parlamento’da ayrı kamaralarda temsil edilen, din adamları (ruhban), toprak sahipleri (aristokrasi) ve ticaretle uğraşan kent-soylular (burjuvazi) giderek artan bir şekilde yönetimde söz sahibi olmaya başladılar.
Haçlı Seferleri
Yüksek Orta Çağlar, Avrupalıların islam dünyasıyla ispanya dışında da çatışmasına sahne oldu. Selçuklu Türklerinin 1015’ten itibaren Anadolu içlerine akınlar yapmaya başlaması› ve Türk aşiretlerinin kitleler hâlinde Batı’ya doğru hareketi Doğu Roma ile gerginliklerin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. 1071’de Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt Savaşı’nda İmparator Romen Diogenes (Diyojen) komutasındaki Doğu Roma ordusunu yenmesi, Türklerin Anadolu’daki hâkimiyet alanını genişletti. Hristiyanların, kendileri için kutsal sayılan Filistin topraklarına hacca gitmelerinin zorlaşması üzerine Papa II. Urban 1095’te söz konusu toprakların ele geçirilmesi için “kutsal savaş” çağrısında bulundu. Başlangıçta Türklerin karşı koyması karşısında Anadolu’dan geçemeyen Haçlı orduları 1099’da Kudüs’ü ele geçirmeyi başardılar.1187’de Selahaddin Eyyubi önderliğindeki islam ordusu Kudüs’ü Haçlılardan geri almayı başardı. Kudüs’ü tekrar ele geçirmek için yapılan Haçlı seferleri başarısızlıkla sonuçlandı.Bu sebeple, Rönesans’ın başlangıcında Haçlı seferleriyle Doğu’dan aktarılan değerlerin yadsınamaz biçimde etkili olduğu değerlendirmesi yapılabilir. Son olarak Haçlı seferleri sırasında şövalyelik bir meslek hâline geldi
YENİ ÇAĞ BAŞLARKEN AVRUPA’NIN DURUMU
Yüz Yıl Savaşları
İngiltere ve Fransa krallıkları arasında 1337’den 1453 kadar süren savaşlar, Yüz Yıl Savaşlar olarak adlandırılır. Bu uzun krizin kökenlerini 1066’da Normandiya Dükü William’ın Hastings Savaş’nda ‹-İngiltere Kral› II. Harold’u yenerek İngiltere tahtına oturmasına kadar götürmek mümkündür. Aslında Fransa Kralı’nın bir vassali konumunda olan William’ın kral olmasını takiben, İngiltere kralları Fransa’dan daha fazla toprağa hükmeder hâle gelmşti. Fransa’ya tabi olmayı reddetmeye başlamışlar ve daha bağımsız hareket etmişlerdir. XIV. Yüzyılın başında Fransa tahtına kimin oturacağına ilişkin bir veraset anlaşmazlığının yaşanması, İngiltere ile Fransa’nın birbirleriyle uzun sürecek savaşlarını da başlattı. Savaşlar 1453’te Fransa’nın kesin üstünlüğüyle sona erdi.
Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrılmasından, II. Mehmet’in 1453’te İstanbul’u feth ederek Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu’na son vermesine kadar geçen dönem Orta Çağ olarak adlandırılır.Bazı Batı kaynakları Orta Çağ’ın, Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika kıtasını keşfetmesiyle sona erdiğini kabul ederler.
Batı Roma’nın 476’da yıkılmasını takiben Kuzey Afrika ve İtalya’da kurulan Vandal ve Ostrogot krallıkları, VI. yüzyılın başında Doğu Roma İmparatoru Jüstinyen tarafından ortadan kaldırılmıştı. İspanya’da kurulan Vizigot Krallığı ise VIII. yüzyılda Cebel-i Tarık Boğazını geçerek Avrupa kıtasaına çıkan İslam orduları tarafından ortadan kaldırıldı. Böylece Avrupa’nın doğusunda Doğu Roma İmparatorluğu’nun nüfuz alanını genişletirken, kıtanın batısında Müslümanlar Pirene dağlarını geçerek bugünkü Fransa topraklarında ilerlemeye başladılar.
Merovenj döneminde Hristiyanlık, Batı Avrupa’daki putperest (pagan) kabileler arasında yayıldı Clovis’in ölümünden sonra yönetimi altındaki topraklar, uzun süren taht kavgaları neticesinde yavaş yavaş parçalandı. Orta Çağ’ın bu dönemine “karanlık çağlar” adının verilmesinin en önemli sebebi Frank kabileleri arasındaki bu mücadele esnasında ticaretin donma noktasına gelişi, kentlerin büyük ölçüde yok oluşu, tarım alanlarının sınırlanması, okuma yazma oranının neredeyse sıfır düzeyine düşmesi ve kanunsuzluğun her yerde hâkim oluşudur. Siyasi bir otoriteden ve düzenden söz etmek imkânsızdır
Avrupa’nın güneyinde papalık tahtına oturan I. Gregory bir yandan bir Hristiyan tarikatı olan Benediktenler vasıtasıyla Avrupa’da dinini yayarken, diğer yandan da kuzeydeki Hristiyan Franklarla, diğer “barbar” kavimlere karşı işbirliği içine girmiştir.
Papa’nın da desteğini alan Heristalli Pepin (Pepen) adlı bir Merovenj hükümdarı, tüm Frankları 687’de tek bir yönetim altında birleştirmeyi başarmıştır. Pepin’in oğlu Charles Martel (Çekiç Şarl) 732’de Paris’e 150 kilometre mesafede Puvatya Muharebesi’nde (Tour Savaşı›) Müslüman ordulaını yenilgiye uğratmış ve İspanya’ya geri çekilmeye zorlamıştır. Bu başarı sonucunda Papa tarafından “Hristiyanlığın Koruyucusu” olarak kutsanan Charles Martel, tüm Frankların siyasi desteğini alarak giderek güçlenmiştir.
1054’te iki kilise birbirinden ayrılarak Katolik ve Ortodoks Hristiyanlık ayrılması doğacaktır.
768’de Frank tahtına oturan Charlemagne , 814’teki ölümüne kadar Batı Avrupa’da yürüttüğü başarılı siyaset dolayısıyla “Avrupa’nın Babas›” (Rex Pater Europae) unvanını almıştır. Frank topraklar›na getirdiği Benedikten keşişleri yoluyla halkın okuma-yazma öğrenmesini sağlamıştır, ayrıca Karolenj alfabesini geliştirerek Latin harflerini tamamen unutulmaktan kurtarmıştır.Charlemagne’i siyasi tarih açısından önemli kılan, 800 yılının Noel’inde Roma’daki St. Peter Bazilikasında Papa’nın elinden taç giyerek “Kutsal Roma İmparatoru” ilan edilmesidir. Charlemagne’in ülkesini yönetirken iktidar gücünü “kont” adı verilen yerel makamlara devredilmesi esasına dayanan adem-i merkeziyetçi bir sistemi benimsemiş olması, onun ölümünden sonra Frank Krallığının bölünerek güç kaybetmesine sebep olmuştur. Benimsediği adem-i merkeziyetçi anlayış ileriki yıllarda ortaya çıkan feodalizme öncü olmuştur.
Feodalizm Ve Tarım Devrimi
Feodalizm, toprak sahibi ile onu ekenler arasındaki ilişinin, siyasi anlam kazanmış şeklidir. Hükümdarlar, destek karşılığında bazı topraklar› soyluların yönetimine verir, onlar da güvenliklerini sağladıkları köylüleri bu topraklarda çalıştırırlardı. feodalizm, sadece bir toprak yönetim biçimi olmanın ötesine geçmiş, siyasal gücün paylaşılması, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile yönetimde temsil gibi siyaset bilimi açısından son derece önemli kavramların tarihteki önemli örneklerini sunmuştur.
Yüksek Orta Çağlar
Avrupa X. yüzyıldan itibaren daha sonraki yüzyıllardaki siyasi yapıyı derinden etkileyecek önemli gelişmelere sahne olmuştur. Bunların başında Doğu Frank topraklarının (Almanya) kralı I. Otto’nun, istiladan kurtardığı Papa XII. John tarafından 962’de Kutsal Roma imparatoru ilan edilmesi gelir.
Bir yandan feodalizmin getirdiği, kralın karar alırken soylulara danışma ilkesi, diğer yandan kentlerin gelişmesiyle birlikte yönetimde söz sahibi olmak isteyen yeni kesimlerin ortaya çıkması. Yüksek Orta Çağlar’da, Avrupa’nın her yerinde parlamentoların yayılmasına yol açtı.
Parlamento’da ayrı kamaralarda temsil edilen, din adamları (ruhban), toprak sahipleri (aristokrasi) ve ticaretle uğraşan kent-soylular (burjuvazi) giderek artan bir şekilde yönetimde söz sahibi olmaya başladılar.
Haçlı Seferleri
Yüksek Orta Çağlar, Avrupalıların islam dünyasıyla ispanya dışında da çatışmasına sahne oldu. Selçuklu Türklerinin 1015’ten itibaren Anadolu içlerine akınlar yapmaya başlaması› ve Türk aşiretlerinin kitleler hâlinde Batı’ya doğru hareketi Doğu Roma ile gerginliklerin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. 1071’de Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt Savaşı’nda İmparator Romen Diogenes (Diyojen) komutasındaki Doğu Roma ordusunu yenmesi, Türklerin Anadolu’daki hâkimiyet alanını genişletti. Hristiyanların, kendileri için kutsal sayılan Filistin topraklarına hacca gitmelerinin zorlaşması üzerine Papa II. Urban 1095’te söz konusu toprakların ele geçirilmesi için “kutsal savaş” çağrısında bulundu. Başlangıçta Türklerin karşı koyması karşısında Anadolu’dan geçemeyen Haçlı orduları 1099’da Kudüs’ü ele geçirmeyi başardılar.1187’de Selahaddin Eyyubi önderliğindeki islam ordusu Kudüs’ü Haçlılardan geri almayı başardı. Kudüs’ü tekrar ele geçirmek için yapılan Haçlı seferleri başarısızlıkla sonuçlandı.Bu sebeple, Rönesans’ın başlangıcında Haçlı seferleriyle Doğu’dan aktarılan değerlerin yadsınamaz biçimde etkili olduğu değerlendirmesi yapılabilir. Son olarak Haçlı seferleri sırasında şövalyelik bir meslek hâline geldi
YENİ ÇAĞ BAŞLARKEN AVRUPA’NIN DURUMU
Yüz Yıl Savaşları
İngiltere ve Fransa krallıkları arasında 1337’den 1453 kadar süren savaşlar, Yüz Yıl Savaşlar olarak adlandırılır. Bu uzun krizin kökenlerini 1066’da Normandiya Dükü William’ın Hastings Savaş’nda ‹-İngiltere Kral› II. Harold’u yenerek İngiltere tahtına oturmasına kadar götürmek mümkündür. Aslında Fransa Kralı’nın bir vassali konumunda olan William’ın kral olmasını takiben, İngiltere kralları Fransa’dan daha fazla toprağa hükmeder hâle gelmşti. Fransa’ya tabi olmayı reddetmeye başlamışlar ve daha bağımsız hareket etmişlerdir. XIV. Yüzyılın başında Fransa tahtına kimin oturacağına ilişkin bir veraset anlaşmazlığının yaşanması, İngiltere ile Fransa’nın birbirleriyle uzun sürecek savaşlarını da başlattı. Savaşlar 1453’te Fransa’nın kesin üstünlüğüyle sona erdi.