Aöf Dersleri Özetleri - Çıkmış Sorular - Sınav Soruları

AÖF Ders Özetleri Uygulamasına Hoş Geldiniz,Uygulamadan tam anlamıyla faydalanmak için üye olunuz.

Vize Öğrenme ve Öğretme Teknikleri Vize Ders Özeti


admin

Administrator
Yönetici
Admin
#1
ÖĞRENME VE ÖĞRETME TEKNİKLERİ DERS NOTU

VİZE 1-7

1.ÜNİTE



Biyolojik süreçler; bireyin fiziksel yapısında değişim meydana getiren süreçlerdir. Anne‐babadan gelen genler, boy ve kiloda artış, beslenme, motor becerilerde değişim, beyin gelişimi, hormonal değişikliklerin hepsi gelişimi etkileyen biyolojik süreçlere birer örnektir.

Bilişsel süreçler; bireyin dil, düşünce ve zekâsında meydana gelen değişimlerdir. Cümle oluşturma, hareketli bir nesneyi izleme, bir şiiri ezberleme, hayal etme, bulmaca çözmenin hepsi bilişsel süreçlere birer örnektir.

GELİŞİMİN TEMEL KAVRAMLARI

Gelişimle ilgili temel kavramların öğrenilmesi, insan gelişiminin anlaşılabilir olması için bir gerekliliktir. Bu temel kavramların doğru, uygun ve anlaşılır biçimde kullanılması, konuya ilişkin ortak bir bilincin oluşması için oldukça önemlidir.

Gelişim

Gelişim, bireyin bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal özellikleri bakımından düzenli bir biçimde büyümesi, değişmesi ve beklenen görevleri yerine getirebilecek düzeye erişmesidir. Diğer bir ifadeyle gelişim, bireyin yaşamı boyunca meydana gelen niceliksel ve niteliksel değişimlerin tamamını içerir. Boy, kilo gibi miktarda meydana gelen değişimler nicel değişimlerdir. Nitel değişimler ise daha karmaşık olup, süreç ve işleyişle ilgili değişiklikleri içerir ve yaşam boyu devam eder.

Bireyin fiziksel yapısında, zamana bağlı olarak meydana gelen niceliksel değişikliklerdir. Büyüme ve gelişme farklı kavramlardır. Ancak birbirleriyle ilişkilidir. Büyüme, bedende boy, kilo ve hacim oranlarında görülen artış olarak tanımlanabilir.

Olgunlaşma

Biyolojik donanımların, işlevlerini yerine getirebilecek biyolojik olgunluğa ulaşmasına olgunlaşma denir. Büyüme ve olgunlaşma birbiriyle yakından ilgili olup, kalıtsal yapının izin verdiği alanlar içerisinde gelişim gösterebilirler. Olgunlaşma, genlerimiz tarafından programlanmıştır ve çoğunlukla çevreden Bağımsızdır.

Hazırbulunuşluk

(Hazır olma) Bireyin olgunlaşma ve öğrenme yoluyla belli bir gelişim görevini yerine getirebilecek düzeye erişmesidir. Hazırbulunuşluk, olgunlaşmayı da kapsayan bir kavramdır ve bir işi fiziksel, zihinsel Ve psikomotor olarak yapabilecek düzeye gelmektir. Bireyin belli bir gelişim döneminde yerine getirmesi gereken belli gelişim görevleri vardır. Gelişim dönemleri birbirini belli bir sırayla izler ve gelişim görevleri, her dönemde belli bir bütünlük ve süreklilik gösterir. Bir sonraki gelişim



Doğum sonrası çevresel faktörler

Bebeğin içinde yaşadığı aile yapısı

Ailenin sosyokültürel yapısı

Beslenme

Arkadaş grupları

Okul

Toplumsal kurumlar

Yorgunluk

Hastalık ve kazalar

Hoşgörülü anne‐baba tutumu: Çocukla yakından ilgilenen ama pek kural koymayan anne‐baba tutumudur. Bu tutum da ihmalkar anne‐baba tutumu gibi, çocuklarda sosyal yetersizliğin yanı sıra öz kontrol eksikliğine sebep olur.

İhmalkar anne_baba tutumu: Çocuğun yaşamına son derece ihmalkar kalırlar. Bu tutum çocuklarda sosyal yetersizliğin yanı sıra öz kontrol eksikliğine de sebep olur.

Demokratik anne_baba tutumu: Çocuklarını bağımsız olmaya teşvik eder ama aynı zamanda onların davranışlarını kontrol ederler. Bu tutumdaki annebabalar çocuğa karşı sıcaktır ve sevgilerini hissettirirler. Bu tutum, çocuklarda sosyal yeterlilikle ilişkilendirilir.

Otoriter anne‐ baba tutumu: Çocuklarını kendi emirlerine uymaya ve kendi işlerine saygı duymaya zorlarlar. Cezalandırıcı bir tutumdur. Otoriter annebaba çocuklarını kontrol eder, katı kurallar koyar, fakat onları dinlemezler. Bu tutum çocuklarda sosyal yetersizliğe sebep olur.

*Azalan güce ve bozulan sağlığa uyum sağlama sürecidir. *Emekliliğe ve azalan gelire uyum sağlanır. *Toplumsal ve vatandaşlık görevleri yerine getirilir.

Yaşlılık dönemi (60 yaş ve sonrası)

Yetişkinlik dönemi (30‐60 yaş) *Çocukların yetkin ve olgun bireyler olabilmelerine yardım etme ve ekonomik standartlara ulaşma, bu dönemin görevlerindendir. *Boş vakitleri değerlendirme ve fizyolojik değişimlere ayak uydurma zamanıdır.

Genç yetişkinlik dönemi (18‐30 yaş) *Bu dönem; kişisel ve ekonomik bağımsızlık kazanma, kariyer geliştirme, eş seçme, evli yaşamayı öğrenme, aile kurma ve çocuklara bakma dönemidir. *Vatandaşlık sorumlulukları yerine getirilir.

Ergenlik dönemi (12‐18 yaş) *Kilo ve boyda ani artış, vücut hatlarında değişme ve cinsel özelliklerin gelişimi gibi hızlı fiziksel değişimler başlar. *Bağımsızlık ve kimlik arayışı belirginleşir. *Bir mesleğe yönelme ve toplumsal sorumluluk alma eğilimi başlar.

Okul dönemi (6‐11 yaş) *Bu dönemde temel okuma, yazma ve aritmetik beceriler tam olarak öğrenilir. *Kişisel bağımsızlığa ulaşılır ve öz kontrol becerisi artar. *Bu dönemde vicdan ve ahlaki değerler sistemi gelişir

Oyun (Okul öncesi) dönemi (2‐5 yaş) *Bu dönemde çocuklar, okula hazır olmayı sağlayan becerileri geliştirirler. *Dili kullanmayı öğrenip, okumaya hazır hâle gelirler. *Tuvalet kontrolünü yapabilir ve cinsiyet farklarını öğrenirler.

Bebeklik dönemi (0‐2 yaş) *Yetişkinlere en çok bağımlılığın olduğu dönemdir. *Yürümeyi öğrenme, katı yiyecekleri yiyebilme, sosyal çevreyle ilişki kurabilme davranışları bu dönemde gelişmeye başlar

Doğum öncesi dönem (Döllenmeden doğuma kadar) *Döllenmeden doğuma kadar olan zamandır. *Tek bir hücreden tam bir organizmaya doğru hızlı bir büyümeyi içerir. *Yaklaşık 9 ay sürer.

ERİKSON'UN KİŞİLİK GELİŞİMİ DÖNEMLERİ

(0‐1 yaş) Temel güvene karşı güvensizlik

(2‐3 yaş) Özerkliğe karşı kuşku ve utanç

(3‐6 yaş) Girişimciliğe karşı suçluluk

(6‐11 yaş) Başarıya karşılık aşağılık duygusu Ergenlik dönemi

(12‐18 yaş) Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası Genç yetişkinlik dönemi

(18‐30 yaş) Yakınlığa karşı uzaklık Yetişkinlik dönemi

(30_60 yaş) Üretkenliğe karşı durgunluk Yaşlılık dönemi

(60 yaş ve sonrası) Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk

Öğrenme kalıcı izlidir: Öğrenmeden söz edebilmek için davranış değişikliğinin sürekli olması gerekir. Bireyin çevresiyle yaptığı her türlü etkileşim bireyde iz oluşturmaz. Yaşantının oluşabilmesi ve sonunda kalıcı iz bırakabilmesi için, etkileşimin yaşantı ürünü sonucu gerekir. Hastalık, yorgunluk, ilaçlar, alkol vb. etkenler davranışı hızla değiştirmekte ve etkileri de hızla yok olmakta; davranış eski hâline dönmektedir. Oysa öğrenme, zaman içinde unutma meydana gelinceye kadar ya da eski öğrenmenin yerini yeni öğrenme alıncaya kadar sürmektedir. Yani geçici durumlarda davranışı, öğrenme kadar değiştirmektedir; ancak öğrenmedeki değişme kalıcıdır.

Öğrenme yaşantı ürünüdür: Bireyin çevresiyle kurduğu iletişim sonucu bireyde kalan izler sonucunda öğrenme oluşur. Tüm davranışlar öğrenilmiş değildir, bir kısmı reflekstir. Davranıştaki değişmeye öğrenme diyebilmek için bu değişmenin içgüdüsel veya refleks olmaması, bir yaşantı sonucu meydana gelmesi gerekir.

Öğrenme sonucunda davranış değişikliği olur: Öğrenme nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, öğrenme sonucunda bireyin davranışında gözlenebilir bir değişme olması gerekir. Öğrenme sonucu oluşan davranış, hemen ortaya çıkabileceği gibi birey istediği zaman da ortaya çıkabilir.

2. ÜNETE

ÖĞRENMENİN ÖZELLİKLERİ

Genel olarak öğrenme; bireyin bir ihtiyaç ya da etki dolayısı ile kendiliğinden çevreyle etkileşimde bulunarak geçirdiği yaşantıların ürünü olan nispeten kalıcı izli davranış değişikliği olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre öğrenmede üç temel özellik ortaya çıkmaktadır.

Öğrenme sonucunda davranış değişikliği olur: Öğrenme nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, öğrenme sonucunda bireyin davranışında gözlenebilir bir değişme olması gerekir. Öğrenme sonucu oluşan davranış, hemen ortaya çıkabileceği gibi birey istediği zaman da ortaya çıkabilir.

Öğrenme yaşantı ürünüdür: Bireyin çevresiyle kurduğu iletişim sonucu bireyde kalan izler sonucunda öğrenme oluşur. Tüm davranışlar öğrenilmiş değildir, bir kısmı reflekstir. Davranıştaki değişmeye öğrenme diyebilmek için bu değişmenin içgüdüsel veya refleks olmaması, bir yaşantı sonucu meydana gelmesi gerekir.

Öğrenme kalıcı izlidir: Öğrenmeden söz edebilmek için davranış değişikliğinin sürekli olması gerekir. Bireyin çevresiyle yaptığı her türlü etkileşim bireyde iz oluşturmaz. Yaşantının oluşabilmesi ve sonunda kalıcı iz bırakabilmesi için, etkileşimin yaşantı ürünü sonucu gerekir. Hastalık, yorgunluk, ilaçlar, alkol vb. etkenler davranışı hızla değiştirmekte ve etkileri de hızla yok olmakta; davranış eski hâline dönmektedir. Oysa öğrenme, zaman içinde unutma meydana gelinceye kadar ya da eski öğrenmenin yerini yeni öğrenme alıncaya kadar sürmektedir. Yani geçici durumlarda davranışı, öğrenme kadar değiştirmektedir; ancak öğrenmedeki değişme kalıcıdır.

• Doğuştan gelen davranışlar: Organizmanın doğum anında dünyaya getirdiği davranışlardır ve eğitim yoluyla değiştirilemez. Doğuştan gelen davranışlar; refleksler, içgüdüler ve denge davranışlarıdır.

Refleksler, basit uyarıcılar karşısında istemsiz (otomatik) ve basit bir tepki şeklinde ortaya çıkan oldukça hızlı ve tutarlı davranışlardır. Örneğin, göze ışık tutulunca göz bebeği küçülür.

İçgüdüler, doğuştan getirilen ve bir türe özgü tipik davranış örüntülerine denir. Karmaşık davranış örüntüleridir. Karıncaların yuva yapması, arıların petek yapması, örümceğin ağ yapması içgüdü davranışlarıdır.

Denge davranışları, vücudun dengesini sağlayan, içgüdü ya da refleks olmayan ama doğuştan gelen davranışlardır. Örneğin; uyumak, kan dolaşımını sağlamak için hareket etmek gibi davranışlar denge davranışlarıdır.

Tepkisel koşullanma ile temel olarak duygular öğrenilir, örneğin fareden, kediden, köpekten korkma, tiksinme duygusu, nefret etme duygusu gibi. Tepkisel koşullanma ile ayrıca refleksif davranışlar yani reflekslerin yön değiştirmesi öğrenilir.

Edimsel koşullanma ile sonradan kazanılan psikomotor davranışlar öğrenilir, örneğin ip atlamak, basketbol oynamak, ağaç işçiliği gibi. Edimsel koşullanma ile ayrıca alışkanlıklar da öğrenilir. Örneğin çay içme alışkanlığı, düzenli spor yapma alışkanlığı, düzenli ödev yapma alışkanlığı gibi.



3. ünite

KLASIK KOŞULLANMA-IVAN PAVLOV (1849-1936)

Klasik kosu̧llama kuramının öncüsü, sindirim konusunda yaptığı deneysel arasţırmalar nedeniyle Nobel ödülü kazanan Rus psikoloğu Ivan Pavlov’dur. Pavlov, klasik kosu̧llanma yoluyla öğrenmenin nasıl olduğunu bir köpeğin salya salgılamasını zil sesine kosu̧llayarak kanıtlamısţır. Pavlov'un yaptığı bu arasţırmaya klasik kosu̧llanma adı verilmisţir.

Kosu̧lsuz uyarıcı: Varlığı, bir organizmanın değism̧ez olarak belirli bir sȩkilde tepki vermesine neden olan uyarıcıdır. Yani, hiçbir kosu̧la bağlı olmadan tek bası̧na verildiğinde organizmada bilinen bir tepkiye yol açan uyarıcıdır. Bu uyarıcıya doğal uyarıcı da denir.

Kosu̧lsuz tepki: Bir kosu̧lsuz uyarıcının her ortaya çıkısı̧nda organizmanın verdiği tepkidir.

Kosu̧llu tepki: Kosu̧llama gerçeklesţikten sonra organizmanın sadece kosu̧llu uyarıcıya gösterdiği tepkidir. Klasik kosu̧llama yoluyla öğrenme sadece hayvanlarda değil, insanlarda da gözlenebilir.

Nötr uyarıcı: Canlıda bilinen herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır. Kosu̧llu uyarıcı: Basļangıçta nötr olduğu halde, bir kosu̧lsuz uyarıcıyla esļesţirilen ve bunun sonucunda tek bası̧na sunulduğu zaman organizmada istenilen tepkiyi ortaya çıkartma gücünü kazanan uyarıcıdır.

Ayırdetme

Bir davranıs ̧bir kez kosu̧llandıktan sonra kosu̧llu uyaranın uzun süre tek bası̧na verilmesi, pekisţirecin verilmemesi durumunda canlının kosu̧llu uyarana artık tepki vermemesidir.

Sönme

Ayırdetme genellemenin tam tersidir. Ayırdetme insanlar ici̧n değer tası̧r. Bazı durumlarda genelleme yapılmaz. İnsan çevredeki birco̧k nesnenin farkılılıklarını ayırdetmeyi öğrenir. İnsanlar yeni uyarıcılara yanıt verir ya da tepki go ̈stermez veya eskilere daha az dikkat eder.

Tüm davranısç̧ı yaklası̧mlarda olduğu gibi klasik kosu̧llama yoluyla öğrenmede de davranısı̧n öğrenilmei için pekisţirme önemlidir. Klasik kosu̧llama yoluyla ög ̆ renmede pekisţirme, kosu̧lsuz tepkiye yol açan kosu̧lsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir. Klasik kosu̧llamada pekisţireç davranısţan önce verilir.

Bitişiklik- yakınlık

Pekiştirme

Nötr uyarıcı ile kosu̧lsuz uyarıcının birbirine çok yakın aralıklarla sunulmasıdır. Klasik kosu̧llama ile ög ̆ renmenin en uygun düzeyde gerçeklesȩbilmesi için bu iki uyarıcı arasındaki aralığın bir ya da yarım saniye olması gerekmektedir. Iki uyarıcı arasındaki süre daha uzun olduğunda öğrenme istenildiği gibi gerçeklesm̧emektedir.

Deneme ve yanılma

Thorndike’ın öğrenmeyle ilgili üç temel kanunu vardır. Bunlar:

Thorndike’a göre ög ̆ renmenin en temel formu deneme yanılma öğrenmesidir. Insan ya da hayvan olsun, öğrenme durumunda olan organizma, belli problemlerle karşılasţığında kendisi amaca götürmeyen basa̧rısız tepkileri eler. Haz ile sonuçlanan, basa̧rıya götüren tepkiler kalıcı hâle gelir. Thorndike, bu duruma seçme ve bag ̆ lama adını vermektedir.

Hazırbulunusļuk Yasası • Tekrar
(Egzersiz) Yasası • Etki-Tepki (Haz-Elem) Yasalarıdır.

Ceza

Skinner, cezanın pekisţireçten farklı olduğunu, tepkiyi zayıflattığını, sonuçlarının tahmin edilemez veya güvenilir olmadığını, istenilmeyen alısķanlıkların gideremediğini belirtmektedir

Tip ceza

Bireyin yaptığı olumsuz bir davranıs ̧sonucu onun hosu̧na gitmeyen bir uyarıcıya maruz kalmasıdır.

Örnek

•Örneğin, odasını toplamayan çocuğaoyunoynamanın yasaklanması, yemek yemeyen bir çocuğa tatlının verilmemesi bu tür cezaya örnektir.

Tip ceza

Bireyin yaptığı olumsuz bir davranıs ̧sonucu onun için hos ̧olan bir uyarıcıdan mahrum bırakılmasıdır.

Örnek

•Örneğin;Televizyonu bozulan bir kişi televizyona vurdu ve bunun sonucunda televizyonu çalıştı. Televizyon bir daha bozulduğunda aynı tepkiyi vermesidir.





Sembolleştirme kapasitesi

Bandura’ya göre insanlar dünyada gördüklerini zihinlerinde sembolleştirirler. Semboller insanların zihninde dünyadaki gördüklerinin temsilcileridir. Sembolleştirme kapasitesi, bireyin geçmiş yaşantılara ilişkin izlenimleriyle, geleceği kestirme becerisini tanımlamaktadır.

Öngörülük kapasitesi

İnsanlar geçmişte yaşadıklarını, düşünce ve sembollerle zihinlerine kodlayarak ileriye dönük planlar yapma gücüne sahiptirler. İnsanlar beklentilerini karşılama durumunu dikkate alarak hedefler oluştururlar ve gelecekle ilgili planlar yaparlar. Gelecekte başkalarından göreceği tahmini davranışlara nasıl davranması ile ilgili ön hazırlık yaparlar. Kısacası düşünce davranıştan önce gelir.

Dolaylı öğrenme kapasitesi

İnsanlar, başkalarının davranışlarını ve o davranışların sonuçlarını gözlemleyerek öğrenirler. Başkalarının deneyimlerinden öğrenilmesi insanların öğrenme kapasitesi ve hızını yükseltir.

Yaş: İnsanlar kendi yaşlarına yakın modeller seçerler.

Cinsiyet: insanlar kendi cinsiyetlerinin davranışlarını daha çok model alırlar.

Karakter: İnsanlar çoğu zaman toplumda öne çıkmış iyi karakterli ve insan ilişkileri iyi olan kişileri örnek alırlar.

Benzerlik: İnsanlar kendilerine uygun ve benzer kişileri daha çok model alma eğilimindedirler. Ortak noktaların olması model almayı olumlu etkiler.

Beceri:İnsanlar, daha becerili olduklarını düşündükleri modelleri, daha az beceri sahibi olanlara göre daha fazla model alırlar.

Statü: Yüksek statülü modeller düşük statülü modellerden daha çok etkilidirler. Ünlü bilim adamları, filozoflar, sanatçılar, profesyonel futbolcular, atletler, müzik starları ve dünya liderleri… yüksek statülü modellerdir.

Davranışçılar ve Gestaltçılar Arasındaki Fark

GESTALT DAVRANIŞÇI

Bütüncü Atomcu, İndirgemeci, Elementçi

Bütüne ait Moleküler

Öznel Nesnel

Doğuştancı Çevreci

Bilişsel, fenomenolojik Davranışsal





Şekil- Zemin İlişkisi:

Bütün algılamalarda bir şekil ve bir zemin vardır. Şekil algılama sırasında göze ilk olarak çarpan nesnedir. Zemin ise, görülen arka plandaki alandır.

Örnek

•Örneğin, bir öğrenci öğretmeni dinlerken, dikkatini bir anda kendisine bir şeyler söyleyen arkadaşına kaydırırsa; arkadaşının konuşması şekil, öğretmenin konuşması ise zeminin bir parçası olur.

Yakınlık (Proximity) Yasası:

Birbirlerine yakın unsurlar algı düzleminde grup hâlinde gözlenecektir. Algımız benzer şekilleri de bir arada gruplama eğilimindedir. Okuma, yazma, kelimeleri algılama, iletişim kurma, görme gibi işlemler algılamanın bu yasalarından etkilenir. Birbirine yakın olan sesler de birer küme olarak algılanır.

Örnek

•Örneğin, müziğin ritmini zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda bulunan vuruşlara göre algılarız.

Benzerlik (Similarity) Yasası:

Zihinde şekil, renk, doku, cinsiyet gibi pek çok özellik bakımından birbirine benzeyen nesneleri gruplayarak algılama eğilimi vardır. Benzerlik faktörü görsel uyarıcıların algılanmasında olduğu kadar, işitsel uyarıcıların algılanmasında da önem taşır.

Örnek

•Örneğin gürültülü bir yerde, karşımızdaki konuştuğumuz kişinin ses kalitesinin bir andan diğerine benzerliği nedeniyle sadece onun konuşmalarını algılarız. Oysa gürültüyü bir andan diğerine ses benzerliğiolmadığıiçingruplandırıpanlamlandıramayız.

Tamamlama (Clsure) Yasası:

Organizma, tamamlanmamış etkinlikleri, şekilleri, sesleri tamamlayarak algılama eğilimindedir. Bir nesne, şekil, sesi vb. uyarıcının tümü görülmese bile tümü görülüyormuş gibi algılama tam olur.

Devamlılık (Contiguity) Yasası:

Algı alanında bulunan ve aynı yönde giden birimlerin birbirleriyle ilişkili görünme eğilimine süreklilik yasası denir. Bir alanda yer alan elementler belli bir dağılım göstermeleri durumunda belli bir örüntü veya hareket varmış gibi algılanabilir.



Basitlik (Simplicity) Yasası:

Algılama basit, anlaşılır ve belirgin olanı daha kolay elde eder. Öğrenme sürecinde kolaylaştırıcı etkileri sunabilmek önemlidir. Basit ve anlaşılabilir ipuçları vermek, bilgiyi öğrencinin anlayabileceği sıralama ile kolaylaştırarak zorluklara doğru sıralamak öğrenmeyi kolaylaştırır.

4.ünite



Bilgiyi işleme kuramı temelde aşağıdaki dört soruya cevap bulmaya çalışır:

Bilgiyi işleme kuramı iki temel öğe üzerinde durmaktadır. İlki üç yapıdan oluşur; duyusal kayıt, kısa vadeli ya da çalışan bellek ve uzun vadeli bellektir. İkincisiyse, bilişsel süreçleri içerir. Bunlar iç zihinsel faaliyetlerdir ve bilginin bir yapıdan diğerine geçmesini sağlarlar. Kişi sürekli olarak çevreden gelen uyaranların etkisindedir. Rüzgâr sesi, eksoz dumanı, çiçek kokusu, yemek tadı gibi. Başka bir deyişle, dünya bilgi doludur; ses, koku, tat, biçim, sözcük ve müzik gibi. Tüm bu uyarıcılar bilgiyi işleme sürecini başlatır.

Bellek Türleri

Üç çeşit bellek vardır. Bunlar;

• Duyusal bellek,

• Kısa vadeli bellek,

• Uzun vadeli bellektir.



Duyusal bellek

Bilgi işlemin ilk basamağıdır. Duyularla ilişkili olarak (görme, duyma, vs.), bilgiyi bellekte, sadece bir sonraki aşamaya gelene kadar, çok kısa süre tutma görevini görür. Duyusal belleğe gelen bilgiler çok kısa vadelidir (1-3 saniye kadar) ve kısa vadeli belleğe aktarılmayanlar kaybolur ve bir daha geri getirilemez



Kısa vadeli bellek

Kısa vadeli bellek, duyusal belleğe gelen bilginin davranışa dönüşmesi veya uzun vadeli belleğe yazılmasını sağlar. Bu bellekte kapasite oldukça sınırlıdır. Çalışmalar kısa vadeli bellek kapasitesinin 5-9 bilgi birimiyle (sayı, harf, obje, isim vb.) sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu belleğin alınan bir bilgiyi koruma süresiyse yaklaşık 20-30 saniye kadardır.



Uzun vadeli bellek

Bilginin, özellikle de iyi biçimde öğrenilen bilginin, uzun süre saklandığı kısma uzun vadeli bellek denmektedir. Burada düzenlenen bilgiler, gerektiği zaman kullanıma hazır biçimde beklemektedir. Uzun vadeli bellekte bilginin her istendiğinde kullanılmasına olanak sağlayan bir ağ vardı.

Kodlama/anlamlandırma

Uzun vadeli bellekte var olan bilgi ile kısa vadeli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir. Birey yeni gelen bilgiyi ne kadar fazla ilişkilendirir, bilgiyi bulmada ne kadar fazla çağrışımlardan yararlanırsa öğrenme etkili olduğu gibi geri getirme de kolaylaşır.

Bilginin anlamlılığını artırarak kodlama sürecini zenginleştirmede dört temel öge vardır:

• Etkinlik • Örgütleme • Eklemleme • Bellek destekleyici ipuçları

Metabilişsel bilgi

Kişinin kendi hakkındaki bilgileridir. Bu bilgi diğer bilgilerden daha karmaşıktır ve hâlen araştırılmaktadır.



İNSANCIL (HUMANİST)

KURAM Hümanist psikolog ve eğitimciler, öğrenme sürecini deneysel verilere dayandırarak açıklamaya fazla önem vermezler. Bu yaklaşımın oluşturduğu ilkeler ve bakış açısı, kişinin tüm potansiyellerini kişinin özgürlüğü içinde ele alarak bilimsel analizler yapmayı daha uygun görür. Kişinin öğrenme sürecini, onun bireysel özelliklerinin ve potansiyelinin ürünü olarak değerlendirirler. Öğrenme ortamı her bir kişinin özelliklerine ve potansiyeline uygun olmalı ve insani değerlere yakışır olması için çaba gösterilmelidir.



5. ünite

ÇOCUKLARDA ÖĞRENME: PEDAGOJİ

Öğretmenlik yeterlikleri arasında olan pedagojik formasyon, burada yeniden ele alınmalıdır. Eğitim bilimleri olarak çevrilen bu kavram özünde çocuk kavramını saklar. Pedagoji çocuklara öğretme bilimi ve sanatıdır. Öğretme ve öğrenme sürecinin yetişkinler için gerçekleştirilmesi etkinliklerine ise androgoji denilmektedir.



Öğrenme Kavramı

Öğrenme, bilgi, beceri, strateji, inanç, tutum ve davranışların edinimini ve değiştirilmesini kapsayan geniş bir kavramdır. Çok yönlü ve çok boyutludur. İnsan sürekli öğrenir ve sürekli bir değişim ile karşı karşıyadır. Dolayısıyla öğrenme yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Doğum öncesinde temel öğrenmeler gerçekleştiğine ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. Bebeğin bulunduğu ortamın kendine has kısıtlar ve fırsatlar iç içedir. Anneye en yakın olduğu dönemdir anne karnında geçirilen bu süreç ve öğrenme bağlamında büyük fırsatlara sahiptir. Aynı zamanda görme ve bazı yetiler için henüz koşulların uygun olmaması engeller olarak görülebilir.

ÖĞRENME KURAMLARI

1. Davranışçı Öğrenme Kuramları

Burada ilk önce davranış kavramı tanımlanmalıdır. Tüm organizmalar belirli durumlarda bazı tepkiler üretir. İşte bunlara davranış denilmektedir. Davranışçı kuram bu tepkilerin dışardan görülebilenleri üzerinde öğrenme kuramını şekillendirmiştir.

Yakınlık ilkesi, öğrenmede organizmanın yakın olanı birlikte algılama eğilimini ifade eder. Telefon numaralarını kodlarken 4 gruba (0312 252 25 25) ayrılarak ezberlenmesi bu mantığın açıklamasıdır. Benzerlik ilkesi, organizmanın birbirine benzer olan uyarıcıları algısal bir bütünlük içinde kabul ettiğini ifade eder. Yine telefon numaralarında ticari avantaş olarak kullanılan “118 18” veya “25 25” gibi benzer rakamların tercih edilmesi bu ilke ile açıklanabilir. Ayrıca matematik 2. sınıf konularından olan örüntü konusu bu kapsamda değerlendirilebilir.



Benzer şekilde süreklilik ilkesi de “örüntü” konusunda önemlidir. Aynı şekiller, çizgiler ve uyarıcılar organizma tarafından gruplandırılır. Geştalt kuramcıları tamamlama ilkesi adını vererek organizmanın önemli bir öğrenme pratiğini açıklamışlardır. Organizma tamamlar. Reklam yöntemlerinden olan subilimine mesajlar bunun en çok kullanıldığı örneklerdir.



Basitlik ilkesi, organizmanın en temel özelliklerinden olan düzen arayışını açıklar. Birey iki değişkenden basit olanı görmek istemektedir. Öğrenme sürecinde önde ve basit olana odaklanma bilgisi burada önemlidir.



6. ünite

ÇOKLU ZEKÂ KURAMI

Bilişsel, psikolojik ve nörolojik gelişmelerden beslenen Çoklu Zekâ Kuramı, her bireyin zekâ düzeyinin farklı yetenekler tarafından oluştuğu sekiz zekâ türünün olduğunu ifade eden bir anlayıştır. Zekâ bir bütün olmakla birlikte farklı bireylerde bir tür zekâ ön plana çıkmaktadır. Zekâ türleri bireyde her zaman birlikte çalışırlar; ancak bu çok karmaşık yollarla gerçekleşir.

AKTİF ÖĞRENME

Çocuk öğrenme süreçlerinde önemli bir öğrenme kuramı, Aktif Öğrenme’dir. Çocuğun aktif olarak bulunduğu, kendi öğrenmesini yönlendirdiği, düşünme ve karar verme becerilerini kullandığı ve diğer çocuklarla iş birliği içinde olduğu anlayışın adıdır aktif öğrenme. Öğrenci bu roldeyken öğretmen ise bu öğrenmeyi kolaylaştırma ve öğrenciyle birlikte öğrenen roldedir. Aktif öğrenme, çocukların öğrenme sürecine aktif olarak katılmasıdır.

TAM ÖĞRENME

Tam Öğrenme Kuramı Bloom tarafından geliştirilmiştir. Kurama göre uygun öğrenme koşulları ve yeterli zaman sağlandığında dünyadaki her çocuk öğrenebilir; tüm yeni öğrenmeleri hemen hemen her çocuk kazanabilir. 1968 yılında ortaya çıkan bu öğrenme kuramı etkili okul çalışmalarının yoğun olduğu döneme rastlamaktadır. Etkili okulun “her çocuk öğrenebilir” mantığı burada da kendini göstermektedir.

Bloom, Tam Öğrenme Kuramını, öğrenci, öğretim ve öğrenme ürünleri olmak üzere üç başlıkta açıklamıştır. Aşağıdaki tablo bu başlıkları ifade etmektedir



Öğrenci nitelikleri Öğretim nitelikleri Öğrenme ürünleri

Bilişsel giriş davranışları İpucu

Pekiştirme

*Bilgi *Beceri *Yeterlik Katılım Dönüt ve düzeltme Öğrenme düzeyi

Duyuşsal giriş özellikleri Öğrenme çeşidi

*İlgi *Tutum * Akademik benlik Öğrenme hızı

Duyuşsal ürünler



7. ünite



Öğretim Sürecinde Çocuk ve Öğretmen

Çocuk ve öğretmen arasında gerçekleşen etkileşim sonucu öğrenmeler hedeflenmektedir. Bu süreç öğretim olarak ifade edilegelmiştir. Bizim öğretim süreci dediğimiz özünde çocuk veya çocuklar ile öğretmen arasında gerçekleşen çok yönlü ve karmaşık bir süreçtir. Bu sürecin etkili ve verimli gerçekleşebilmesi için en önce sürece bakış açılarının incelenmesi gerekir.



Öğretim Stratejileri

Öğretim sürecinin belirli amaçları vardır. Bu amaçlara ulaşabilmek için izlenen genel çerçeve strateji olarak isimlendirilir. Strateji en genel öğretim yolu izlencesidir. Bir öğrenme içeriğinin kazanımlara dönüşmesinde kullanılan yöntem, teknik, zaman, ortam ve araç-gereçleri belirlemede strateji belirleyicidir.

Çocuklarda Öğretim Stratejileri

Eğitim bilimleri başlığında öğretilen pedagoji, çocuk öğretim süreçlerinde önemli bir kavramdır. Pedagoji, çocuklarda öğretim bilimi ve sanatıdır. Bir çocuğun öğrenmesinde neler yapılabilir konusunu araştıran bu bilim aynı zamanda bunun uygulamasını da kapsar. Özellikle çocukların bireysel farklılıkları, durumsal özellikleri düşünüldüğünde öğretim bilimi ve sanatına, pedagojiye, görev düşmektedir.



Uygulamada Buluş Stratejisi

Çoğunlukla son yılların genel algısı Sunuş Stratejisi’ne karşı Buluş Stratejisi’nin yüceltilmesi şeklindedir. Bunda en önemli nedenlerin başında yanlış uygulamalar olduğu söylenebilir. Doğru bir uygulama ile kendini ifade edemeyen Sunuş Stratejisi kötülenirken Buluş Stratejisi ise sihirli bir değnek misali kutsanmıştır. Ama işin gerçeğinde karşımıza çıkan tablo oldukça anlamlıdır. Buluş Stratejisi’ni öven, buluş yolu ile öğretimin olumlu yönlerini yücelten ders içerikleri ne hikmetse Sunuş Stratejisi’nde uygulanmaktadır. Buluş Stratejisi’ni el üstünde tutan bilim insanlarının bu öğretim stratejisini anlattığı derslerin ana ekseni Sunuş Stratejisi’ne daha yakındır. Ve dikkat edin Sunuş Stratejisi’ne yakındır. Tam olarak o da değildir.



ARAŞTIRMA İNCELEME YOLU İLE ÖĞRETİM STRATEJİSİ

Adından anlaşılabileceği gibi araştırma yöntemleri kullanılan bir stratejidir. John Dewey’in “Nasıl Düşünürüz” isimli eserinde ortaya attığı ilerleyen zamanla birlikte “bilimsel araştırma basamaklar” olarak kullanılan araştırma basamaklarını izler. Bir öğrenme için okul içinde ve dışında araştırmalar hedeflenir. Öğretmen rehber konumundadır. Belirli bir araştırma inceleme projesi ile öğrencilerde öğrenme sürecine rehberlik eder. Doğru zamanda ve doğru öğrencilere verilen sorumluluklarla bilimsel araştırma yöntem basamakları kullanılarak öğrenmeler kazanılır. Öğrenci merkezlidir. Öğrencilere sorumluluk verilir. Düşünme süreçlerini ve becerilerini geliştirme amaçlanmaktadır. Birçok düşünme becerisi aynı anda iş başındadır.



ÜNİTE-8

İNOVATİF ÖĞRETİM STRATEJİLERİ

İnovasyon Kavramı

İnovasyon kavramı ilk kez 1911 yılında Schumpeter tarafından ekonomi alanında kullanılmıştır. İngilizce “innovation” kavramının Türkçeleşmiş hali olan kavram için Türkçe’de yenileşim, yenilik, yenilikçilik ve yaratıcı yenilik karşılıkları kullanılmaktadır. Yaratıcı fikirler, inovasyon için temeldir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan belgelerde, bir yeniliğe inovasyon diyebilmek için, “kalite ve memnuniyet bağlamında pozitif değişimi belirgin olmalıdır” ön koşuluna yer verilmiştir.

Öğretimde İnovasyon:

Öğretim inovasyonsuz inovasyon da öğretimsiz düşünülemez. Her ne kadar inovasyon kavramı yeni gibi değerlendirilse de, ezelden bir birliktelikleri söz konusudur. Bir kavrama yeni bir isim verince onu yoktan var etmediğimize göre inovasyona inovasyon demeden önce de bir şekilde var olmaya devam etmekte olduğu kolaylıkla düşünülebilir.

OYUNLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ:

Oyunun Öğretimde Kullanılması Oyun, çocuk için hayatın kendisidir. Çocuk ve oyun kelimeleri birbirine çok uyum sağlayan ve bitişiklik ürettiği için biri olunca diğerini de çağrıştıran iki kelimedir. Kuramsal tanımlamalarda ise oyun, çocuğun dünyasını kapsayan, kendine özgü kuralları ve kültürü olan, eğlenceli ve isteğe bağlı bir etkinlikler olarak anlatılmaktadır

Eğitsel oyunlar

oyun kullanarak öğrencilerin ders içeriğini öğrenmesini sağlayan etkinliklerdir. Bunlar da birer oyundur. Oyun kavramının doğasında ne varsa tamamını içermelidir. Amaçlıdır eğitsel oyunlar. Öğretim sürecinin hedeflerine hizmet etmelidir. Bir oyun tasarlanırken görünen amaçlar ve görünmeyen amaçlar vardır. Bunları oyun içerisine yerleştirmek ise profesyonellik ister. Bu konuda çocuklardan, içimizdeki çocuktan faydalanılmalıdır. Planlıdır eğitsel oyunlar. Çocuklar ve öğretmen oyunun içinde kaybolurken bir yandan da öğrenme çıktıları gerçekleşmelidir. Her oyun bir plan dahilindedir kuşkusuz. Ancak bu planın öğretim planı ile eş güdüm hâlinde işletilebilmesidir asıl mesele. Çocuğun dünyasını kapsamalıdır eğitsel oyun.

Kendine özgü kuralları olur eğitsel oyunların. Kuralsız bir dünya yoktur. Kural her yaşam alanının olmazsa olmazlarındandır. Tıpkı oksijen gibi, kural olmadan hayatın diğer alanları gibi oyunda da nefes almak mümkün olmayacaktır. Her oyunun kendine has kuralları vardır. Ve bunlar mutlaka çocuklarla birlikte konuşularak ortaklaşılmalıdır. Oyunu yeniden tasarlıyorsak birlikte oluşturma, var olan bir oyunu planlıyorsak birlikte anlaşılma esas olmalıdır. Eğlencelidir eğitsel oyunlar.

Aşağıda oyunun çocuk dünyasındaki anlamları verilmiştir:

Vücutta biriken enerjinin atılması:Oyun en basit anlamı ile çocukların doğasında yer alan enerjikliğin en doğal boşaltılma sürecidir. Çocuk bir şekilde o enerjiyi atacaktır. Bunun en kolay ve istendik yolu oyunlardır. Çalışma için enerji toplama: Çocuklara bir şeyler yaptırmak için onların enerjik olmalarını, harekete geçmelerini sağlamalısınız. İşte oyunlarla çocuğu harekete geçirmek ve enerjik hale getirmek kolaylaşıyor. Bir çocuğa yemek yediren anne bu durumu çok iyi deneyimlemiştir. Helikopter geliyor diye diye yemek yiyen, ağlamaktan vazgeçmeyen çocuk neredeyse yoktur. Hayat için pratik yapma: Hayat bir oyundur. Hayat oyununda karşımıza çıkabilecek tüm durumları oyunlarda deneyimlemişizdir. İlkokul birinci sınıfta kalem tutma denemelerini çocuk oyunlarında iyi olan çocukların daha iyi kavradığı görülmektedir.

Temel davranışların tekrarlanması: Oyunlarda çok basit davranışlar sürekli tekrar edilir. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaparak mutlu olunabilen belki de tek etkinlik oyundur. Örneğin oyuna başlamada kullanılan “taş kâğıt makas” seçme oyunu keyifle ve sürekli tekrarlanabilmektedir. Hatta bazı öğrenciler oyuna başlamak için değil bir oyun gibi bu etkinliği tekrarlamaktadır.

Mutsuzluktan arınma denemeleri: Oyun bir ağrı kesicidir. Hemen etki eden, aniden mutsuzluğa son veren ve aynı anda mutluluğa dönüşen bir arınmadır. Mutsuz bir çocuğu oyunla hemencecik mutlu yapabilirsiniz. Son yıllarda mutlu okul projeleri sıklıkla gündemdedir. Aslında en temel mutlu okul bileşeni oyundur. Oyunla öğretim stratejisi mutlu okul hedefinde kullanılabilir.

Öz güven kazanmada fiziksel ve sosyal beceriler: Oyunda çocuğun fiziksel gelişimi gerçekleşirken, bir yandan da sosyal gelişim gerçekleşmektedir. Bu iki gelişim türü birleşince ardından öz güven gelecektir. Öz güven kazanımı bir çocuk için temel becerilerdendir. Yeni bilgi ve becerileri oyunlarla kazanılması: Eğitsel oyunların mantığı buradan gelmektedir. Oyunlarla yeni bilgi ve beceriler kazanılır. Her oyun bir sosyalleşmedir. Her sosyal bağlam da yeni bir bilgi ve beceri fırsatıdır. O nedenle oyun seçerken olumlu bilgi ve beceri kazandıran oyunlar seçilmelidir. Özellikle sanal oyunların bu başlıkta önemli bir süzgeçten geçirilmesi ve çocukların olası yanlış, zararlı bilgilere maruz kalmalarını önleyecektir.

Esneklik ve yaratıcılık: Oyunların doğasında var olan bir diğer önemli bileşen esneklik ve yaratıcılıktır. Çocukların dünyası çok esnek ve yaratıcılığa acıkır. Çocuk dünyasında statüko yoktur. Oyunlarda roller ve kriterler o kadar hızlı değişir ki şaşar kalırız. Sanki hiç çocuk olmamışız gibi. Bir oyunda mızıkçılık yapan veya kavga eden bir grup başka bir oyunda hemen hafızalarını güncelleyebilmektedir. Düşünme yönetimi ve becerisi: Düşünmek bir beceridir. Hayatla yüzleştikçe, sorunlara çözüm buldukça düşünme becerisi gelişir. Ve düşünmemizi yönetebiliriz. Oyunlarda oyun görevlerini gerçekleştirirken düşünme becerisi geliştirebiliriz. Duyguların keşfedilmesi: Duygusal zekâ son yılların popüler konularındandır.

UZAKTAN ÖĞRETİM STRATEJİSİ

Uzaktan öğretim, farklı beklentiler içerisindeki bireylere eğitim imkânı sağlamada bir seçenek olarak ortaya çıkmıştır.

Online (çevrimiçi) dersler açarak örgün eğitim programındaki derslere destek olmak, öğrenci ve öğretmen memnuniyeti artırılabilir. Şimdilerde üniversitelerin sıklıkla kullandığı bu sistem yakın gelecekte tüm öğretim kademeleri için hayata geçecektir.

E-öğrenme programları geliştirerek öğrenmenin internet teknolojileri aracılığı ile gerçekleşmesini sağlanabilir. Bilindiği gibi son yıllarda her şeyin “e”si üretilmektedir. Ticaretin e- ticaret, okulun e- okul ve devletin bile e- devlet olması karşısında öğrenmenin e-öğrenmeye dönüşmesi olağandır. Hatta zorunludur. İşte burada kritik olan konu e-öğrenmenin içerik gereksinimidir. Uzaktan öğretim stratejisinde bu içerik üzerinde önemle durulmalıdır.

KUANTUM ÖĞRETİM STRATEJİLERİ

Etkileşim olgusu bilim tarihinin her döneminde var olmakla birlikte, 21. yüzyıl, çeşitli bilimsel disiplinler arasında çok yoğun etkileşimlere sahne olmaktadır.

Kaos kuramı, Karmaşa Kuramı ve Kuantum Kuramı yeni bilim diye adlandırılan post modern anlayışın yapı taşlarıdır. En bilinen kullanımı ile Kaos ve Karmaşa Kuramı, bir düzenden çok kaosun eşiğinde gerçekleşen süreçleri vurgulamaktadır. Kaosun eşiği bir düzen durumundan kaosa geçişin ilk aşamasıdır.

ÜNİTE-9
Eğitimde Yöntem Seçimini Etkileyen Faktörler


"Bir çocuk öğrettiğimiz yoldan öğrenemiyorsa, belki de öğrendikleri yoldan öğretmeliyiz" ifadesiyle İgnacio Estrada, tüm öğrencilerin aynı öğretim stilinde öğrenmediklerine ya da farklı öğrenme biçimlerine sahip olduklarına dikkat çekmeye çalışmıştır. Eğitimde yöntem seçimi, öğrenme öğretme sürecinde öğrencilerde istendik davranışlar kazandırma hususunda büyük bir öneme sahiptir.

1. Öğretilecek ve öğrenilecek konunun doğası:

Bazen sunulacak konunun bir kısmı niteliği doğrudan belli bir öğretim yöntemine dayanabilmektedir. Bu tür durumlarda kullanılan yöntemi konunun doğası belirler. Örneğin geçmiş konular hikâye anlatımı ile sunulabilirken, kimya konuları gösteri gerektirir.

2. Hedeflenen öğrenme ürünleri:

Süreç sonunda öğrencide beklenen ya da geliştirilmek istenen nitelikler, derste kullanılacak öğretim yöntemini etkiler. Örneğin öğretimin sonunda öğrencinin sabun yapması hedefleniyorsa bunun için en uygun yöntem gösterip yaptırma yöntemidir.

3. Öğretmenin tercih ettiği öğretim stili:

Öğretmenler yeteneklerine ve deneyimlerine bağlı olarak daha yatkın oldukları yöntemi tercih ederler. Fakat bu, bir öğretmenin her gün aynı yöntemi kullanması anlamına gelmez. Diğer yöntemleri de etkin bir şekilde nasıl kullanacağını öğrenmesi gerekir.

4. Öğrencilerin tercih ettiği öğrenme stilleri:

Öğrencilerin öğrenme stilleri birbirilerinden farklıdır. Kimi öğrencilerin görsel zekâsı daha gelişmişken kimilerinin de dilsel zekâsı daha çok gelişmiş olabilir. Öğretmen bu farklı öğrenme biçimlerini dikkate alarak olabildiğince farklı öğretim yöntemlerini kullanmalıdır.

5. Öğrencilerin ilgi ve motivasyonu:

Kullanılan yöntem, öğrencinin davranışları ve kendilerini nasıl hissettirdikleri konusunda büyük etkiye sahiptir. Herhangi bir öğretim yönteminin etkililiği, öğrencinin ihtiyaçlarına ne derece cevap verdiğine göre değişir

6. Öğrencilerin gelişim seviyeleri ve hazırbulunuşluk düzeyleri:

Öğrencilerin, beklenti, yaş, cinsiyet ve hazırbulunuşluk düzeyleri yöntem seçimini etkiler. Ayrıca öğrenciler farklı öğrenme hızlarına sahiptir. Bazıları yavaş, bazılarıysa daha hızlı öğrenirler.

7. İmkânların elverişliliği:

Fiziksel ortamın müsaitliği, zamanın uygunluğu, gerekli araç-gereçlerin hâlihazırda bulunup bulunmaması, ekonomik yük gibi imkânların elverişlilik durumu yöntem seçimini etkileyen en önemli unsurlardır.



Başlıca Öğretim Yöntemleri

1. Anlatma (Takrir) Yöntemi

Bir mesajı iletmenin en kısa ve en genel yöntemi olan anlatma yöntemi, öğretmenin bir konuyu öğrenenlere sözel olarak aktarmasına dayanır. Bilişsel, duyuşsal ve psikomotor alan hedeflerinin en basit düzeyde kazandırılmasına yönelik olarak uygulanan bir yöntemdir.

2. Soru – Cevap Yöntemi Sokrates yöntemi olarak da bilinen soru-cevap yöntemi, genellikle öğrencilerin düşünme, anlama ve dil becerilerini ortaya çıkarmak için kullanılır. Sokrates yöntemi olarak tanımlanmasının nedeni, Sokrates’in önceden düzenlenmiş bir takım sorularla bireylerin zihninde saklı bulunan doğruları açığa çıkartıp ona doğruları buldurtmasından ileri gelmektedir. Sokrates’e göre insanda zaten tüm bilgiler vardır; ancak uyur, üstü kapalıdır. Bunu uyanık hâle getirmek ise eğitimin görevidir.

3. Tartışma Yöntemi Yapılan araştırmalar aktif deneyimsel öğrenmenin en etkili yol olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre öğrencilerin derse katılımları ne derece yüksek olursa o kadar kalıcı bilgi ve deneyimler elde edilebileceklerdir. Bu bağlamda tartışma yöntemi önemli bir öğretim yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tartışma, iki veya daha fazla kişinin herhangi bir konuyu karşılıklı konuşarak, birbirini dinleyerek, eleştirerek, gerektiğinde sorular sorarak incelemesine dayanan bir öğretim yöntemidir. Özellikle de bir konuyu tekrar etmek, öğrencileri düşünmeye yöneltmek, bir konu hakkında anlaşılmayan noktaları açıklamak veya bir konuyu pekiştirmek amacıyla kullanılır. Buluş yoluyla öğretim stratejisi ve kavrama düzeyindeki hedefler için kullanılabilecek uygun bir yöntemdir.

4. Örnek Olay İncelemesi Yöntemi Literatürde vaka incelemesi adıyla da kullanılan örnek olay incelemesi, uzun süredir tıp, hukuk, sosyal hizmetler, ticaret öğretiminde kullanılmaktadır. Son dönemlerde bu alanlara sosyal bilimler de dâhil olmuştur.

5. Problem Çözme Yöntemi Problem kelimesi sözlükte sorun, araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum olarak nitelenmektedir. Diğer bir tanıma göre kişinin bir hedefe ulaşmasının önünde engel teşkil eden ve karşılaştığı bu engele hazır bir tepkisinin olmadığı uyarıcı bir durumdur.

Dewey, bir problemin çözümündeki aşamaları şu şekilde ifade etmiştir:

1. Problemin farkına varma,

2. Problemi tanımlama ve sınırlama,

3. Olası çözümler üretme (hipotez kurma),

4. Çözüm için veri toplama,

5. Hipotezleri test edip kabul veya reddetme,

6. Çözümü değerlendirme ve önerilerde bulunma,

6. Proje Tabanlı Öğretim Yöntemi İlk olarak W. Kilpatrick’in 1981 de yayımladığı “Proje Yöntemi” adlı makalesinde ifade edilen proje tabanlı öğretim, John Dewey tarafından geliştirilmiş öğrenci merkezli bir öğretim yöntemidir. Proje, belirli bir konu veya problem durumunun derinlemesine incelemek, bilimsel yöntemler aracılığıyla bu konu veya problem durumuna ilişkin araştırmalar yapmak, araştırma sonucu elde edilen verilerin değerlendirilmek, ortaya bir sonuç koymak ve bu sonucu da bir rapor hâline getirmektir.

Proje yöntemi, bilgilerin her birey tarafından farklı şekilde yapılandırılmasına fırsat tanıdığından yapılandırmacı öğrenme yaklaşımına son derece uygundur. Öğrenciler kendi öğrenme etkinlikleriyle bilgiye ulaşmakta ve araştırma yaparak bilgileri yeniden yapılandırmaktadır. Bu sayede farklı öğrenme stilindeki öğrencilerin öğrenmesine de imkân sağlanmış olur.

ÜNİTE-10
Başlıca Öğretim Yöntemleri


Bu bölümde öğretim yöntemlerinden gösterip yaptırma, drama, rol oynama ve iş birliğine dayalı öğretim yöntemleri hakkında bilgi verilmiştir.

1. Gösterip Yaptırma Yöntemi Gösteri, bir izleyici grubunun önünde bir işin nasıl yapılacağını göstermek ya da o işle ilgili genel ilkeleri açıklamak maksadıyla kullanılan bir yöntemdir. Sözlerin yetersiz kaldığı, yani öğrenciye ne yapılacağını söylemenin eksik kaldığı ve işin nasıl yapılacağını göstermenin gerekli olduğu durumlarda kullanılır.

2. Drama Yöntemi Drama, çok eski dönemlere dayanmasına karşın, özellikle de son yıllarda öne çıkan öğretim yöntemlerinin başında gelmektedir. Çünkü anlama ve anlatma unsurlarının bir arada kullanılmasına fırsat veren bu yöntem, katılımcılığın yanında yaparak yaşayarak öğrenmeyi gerçekleştirmektedir.

Drama bir öğrenme yöntemidir. Drama aracılığıyla farklı durumlar arasındaki bağlantılar kolayca öğrenilebilir. Drama, düş gücünün olabildiğince genişletilebileceği bir alandır.

Grup yapısına göre değişmekle birlikte drama çalışmalarında belli bir sıralama vardır. Klasik bir drama çalışmasında olması gereken aşamalar şunlardır: Hazırlık-ısınma çalışmaları, canlandırma, tartışma ve değerlendirmedir.

1. Hazırlık-Isınma Çalışmaları: Drama uygulamalarının başlangıcında grup dinamiği oluşturmak ve bir sonraki aşamaya hazırlık yapılan çalışmalardır. Hazırlık aşamasında grupta bulunan kişilerin birbiriyle kaynaşmasına, ortama ve konuya ısınmasına yönelik uygulamalara yer verilir.

2. Canlandırma: Canlandırma, bir kimsenin kişiliğine bürünüp o ruh hâlini yansıtmaktır. Bu aşama, konunun süreç içinde biçimlendirildiği ve diğer katılımcılara sergilendiği tüm oluşumları içerir.

3. Değerlendirme-Tartışma: Değerlendirme, öğrenilenlerin kazanıma dönüşüp dönüşmediğinin belirlendiği, süreç sonunda ortaya çıkan oluşumlara yönelik duygu ve düşüncelerin paylaşıldığı aşamadır. Eleştiriler kişiye değil role yapılır.

Yaratıcı drama, önceden yazılmış hazır bir metin olmaksızın katılımcıların kendi hayal güçleri, yaratıcı ve özgün düşüncelerine dayanarak oluşturdukları doğaçlama canlandırmalardır. Çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek ve oyun yoluyla hayal güçlerini harekete geçirmek maksadıyla kullanılır. Eğitici drama, isminden de anlaşılacağı üzere bireylere bilgi, tutum, beceri ve davranış kazandırma maksadıyla kullanılan drama türüdür. Önceden belirlenmiş açık ve net eğitim amaçları bulunan ve bir lider (eğitmen) tarafından başlatılan etkinlikler bütünüdür.

Psikodrama; duygu, düşlünce ve olayların dramatize edilmesine dayalı, bireylerin ya da grupları tedavi etme amaçlı geliştirilmiş bir yöntem ve ruhsal gelişim tekniğidir. Psikodrama, bireylerin yaşantılarında var olan sorunları sahneleyip bu sorunlara alternatif çözümler üreterek içgörü ve farkındalık oluşturmayı hedefleyen bir uygulamadır.

Sosyodrama, bir gruba ya da toplumsal sorunlara yönelik gerçekleştirilen canlandırma çalışmalarını içermektedir. Örneğin başlık parası, kızların erken yaşlarda evlendirilmesi, otobüs duraklarında yaşanan sıraya girip girmeme kavgaları gibi sosyal hayattan alınan konular sosyodramanın konuları olabilir.

3. Rol Oynama Yöntemi Eğitimde ne kadar çok duyu organı harekete geçirilebilirse o oranda etkin öğrenme gerçekleşmesi beklenmektedir. Dolayısıyla öğrencilerin tüm duyu organlarına hitap edilmesi bilgilerin kalıcılığı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu amaca ulaşmada en etkili yöntemlerden biri de rol oynama yöntemidir.

4. İş Birliğine Dayalı (Kubaşık) Öğretim Yöntemi Sınıf içi öğretimde başarıyı elde etmeye yönelik sosyal ilişkiler bağlamında genellikle rekabet stratejisi, bireysel çalışma stratejisi, iş birliği yaparak çalışma stratejisinden biri uygulanır.

İşbirlikli öğrenme; “öğrencilerin sınıf ortamında küçük karma gruplar oluşturarak ortak bir amaç doğrultusunda, akademik bir konuda birbirlerinin öğrenmelerine yardımcı oldukları grup başarısının değişik yollarla ödüllendirildiği bir öğrenme yaklaşımıdır”. Geleneksel öğretim yöntemleri yarışmacı ve rekabet üzerine odaklanırken iş birlikli öğretim grup içi etkileşime, paylaşmaya ve uzlaşmaya dayanır.

David Johnson ve Roger Johnson'a göre iş birliğine dayalı öğrenmede grupların başarısını belirleyen beş temel unsur vardır:

1. Olumlu Bağımlılık: Gruptaki her bir öğrencinin gruptaki diğer üyelerin öğrenmesinden sorumlu olduklarını hissetmeleridir.

2. Yüz yüze Etkileşim: Öğrenciler grup başarısı için birbirlerini teşvik etmek ve desteklemeleri için yüz yüze etkileşim gereklidir.

3. Bireysel ve Grup Sorumluluğu: Her bir öğrencinin kendi görevini yerine getirip grup hedefini gerçekleştirmekle yükümlü olduğunun bilincinde olmasıdır.

4. Sosyal Beceriler: Grup üyelerinin birlikte çalışmak için gerekli olan kişiler arası uyum ve iş birliğine dayalı becerileri etkili ve verimli bir öğrenme için önemli bir husustur.

5. Grubun Kendini Değerlendirmesi: Grup üyeleri kendilerinin ve grubun birlikte ne kadar iyi öğrendiğini ve iş birliği içerisinde çalışabilme becerilerinin ne düzeyde gerçekleştiğinin analiz edilmesidir.

İşbirlikli öğrenmenin; duyuşsal olgunluk, olumlu sosyal ilişkiler kurma, uyum gösterme, güçlü kişisel kimlik, diğer insanlar hakkında olumlu fikirler edinme gibi psikolojik sağlığa ve toplumsal ilişkilere olumlu yönde etkisi vardır.

DÜŞÜNME BECERİLERİ:

Yirmi birinci yüzyılda teknolojide yaşanan büyük gelişim ve değişimler yaşamı sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yönden derinden etkilemiştir. Çağdaş dünyanın gereksinimleri günümüz bireylerinin etkili düşünme becerilerine sahip olmalarını bir zorunluluk hâline getirmiştir. Bu hızlı değişime uyum sağlamada eğitimin üstleneceği rol ise tartışılmayacak kadar büyüktür.

ELEŞTİREL DÜŞÜNME

"Eleştirel düşünme; inanç ve eyleme bir rehber olarak gözlem, deneyim, yansıtma, karşılaştırma ya da iletişim yoluyla elde edilen bilgileri, etkin ve başarılı bir şekilde kavramsallaştırma, uygulama, analiz etme, sentezleme veya değerlendirmenin yapıldığı düşünsel olarak kontrol edilen bir süreçtir.” Eleştirel düşünmeyle ilgili yapılan bu tanım karmaşık birçok kavram ve kelimeyi içeriyor.

YARATICI DÜŞÜNME:

yaratıcılık; sadece orijinal bir ürün ortaya koymak değil, bilinen mevcut bilgilerden yeni sentezler yapma, sorunlara farklı çözüm yolları üretme, yeni durumlara kolayca uyum sağlama ve nesnelerin işlevlerini alışılagelmişin dışında düşünmektir.

Yaratıcı düşünme süreci dört aşamadan oluşur;

1. Hazırlık aşaması: Bir probleme bilinçli, sistematik ve mantıksal yaklaşımı içerir.

2. Kuluçka aşaması: Bilinçli kontrolü bulunmadığından yeni sentezler ve özgün görüşler ortaya çıkar. 3. Aydınlanma aşaması: Çözüm geliştirme aşamasıdır. Kişi bir önceki aşamada elde ettiği bilgileri sentezleyerek çözüme ulaşır.

4. Sonuçların doğrulanması aşaması: Daha önceki aşamada elde edilen çözümlerin doğrulukları tekrar değerlendirilerek çözümde eksiklikler varsa giderilir.

YANSITICI DÜŞÜNME

Yansıtma “mantıklı tercihler yapma ve bu tercihler için sorumluluk yüklenme yetisi gerektiren eğitim konuları hakkında düşünmenin yoludur”. Literatürde farklı tanımlamaları görmenin mümkün olduğu yansıtıcı düşünme kavramı, Dewey’e göre, bir düşünce ya da bilgiyi ve onun amaçladığı sonuçlara ulaşmayı destekleyen bir bilgi yapısını etkin, sürekli ve dikkatli bir biçimde düşünmektir.

ÜNİTE-11
ETKİLİ ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ ve KULLANIM ÖZELLİKLERİ
:

Yöntemin uygulanış biçimi olan öğretim tekniği açıklayabilmek için önce öğretim yönteminin ne olduğunu ayrıntısıyla bilmek gerekir. Çünkü her yöntemle beraber birden fazla teknik kullanılabilir. Yöntem yeni davranışları öğrencilere kazandırma işinin nasıl olacağını ifade eder. Dolayısıyla öğretmen öğretim sürecinin daha verimli geçmesini sağlamak amacıyla bir derste birden çok yöntemi kullanmalıdır. Bunun için de öğretmenin öğretim yöntemleri hakkında yeterli bilgiye sahip olması gerekir.

Öğretim yönteminin başlıcaları şunlardır:

• Anlatım yöntemi

• Soru cevap yöntemi

• Problem çözme yöntemi

• Gösterip yaptırma yöntemi

• Örnek olay yöntemi

• Gezi gözlem yöntemi

• Rol oynama yöntemi

• Laboratuar yöntemi

• Proje yöntemi

• Drama yöntemi

• Tartışma yöntemi

• Kavram haritaları

• Benzetim yöntemi

Anlatım Yöntemi

Öğretmenin öğrenciye kazandırmak istediği hedefleri anlatması öğrencilerin pasif olarak dinlemesi ile gerçekleşen bir yöntemdir. Öğrenciler süreç içerisinde pasif oldukları için fazla soru sorma fırsatı bulamazlarsa ve düşüncelerini açıklayamazlarsa etkili bir yöntem olamaz.

Soru Cevap Yöntemi

Sınıf içinde ders esnasında yaygın bir şekilde kullanılan yöntemlerden biridir. Öğrencilerin zihinlerini çalıştırmayı hedefler. Sokrates yöntemi olarak da bilinmektedir. Sokrates’ in önceden düzenlenmiş birtakım sorularla karşısındakinin zihninde saklı bulunan doğruları açığa çıkarma ve böylelikle ona gerçeği buldurma temeline dayanan bir öğretim yöntemidir.

Problem Çözme Yöntemi

Problem, önceden öğrenilmiş teorem ya da kurallar yardımıyla çözümü istenen bir soru olarak tanımlanabilir. Problem çözümü için ‘’tek bir yol değil’’,‘’en iyi yol‟ vardır. Problem çözme, amaca ulaşabilmek için alternatifler arasından en uygununu belirlemektir. Öğrencilere uygun bir ortam sağlanırsa bireysel ya da toplumsal sorunlarla baş etmeyi öğrenebilirler.

Problem çözme karmaşık durumlarla baş etmede kullanılabilir. Bu yöntem zaman alıcıdır. Ancak öğrencilerin eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin gelişmesine önemli derecede katkı sağlar.

Bu yöntem iki aşamadan oluşur:

Önce öğrenciye bir araç gerecin nasıl çalıştığı gösterilir ya da bir işlemin uygulama aşamalarının nasıl olduğu ayrıntılarıyla açıklanır sonra da öğrenciye uygulama yaptırarak öğretilir. Öğrenciler bu sayede öğretim sürecine aktif olarak katılır. Konular daha açık ve anlaşılır bir biçimde aktarılır. Ancak uygulamayı yapacak olan kişinin iyi bir ön hazırlığa sahip olması gerekmektedir.

Örnek Olay Yöntemi Örnek olay, gerçek yaşamda karşılaşılan bir olay, durum ya da konunun içindeki problemlerin sınıf ortamında tartışılarak çözülmesi yoluyla öğrenimin sağlanması ve problem çözme becerisinin kazandırılmasında kullanılır.

Öğrenciler öğrenme sürecine aktif olarak katılırlar. Bu yöntem öğrencilerin problem çözme becerilerine, eleştirel düşünme becerilerine ve yaratıcılıklarının gelişimine katkı sağlar.

Gezi Gözlem Yöntemi

Bu yöntem planlı ve amaçlı olarak öğretmen gözetiminde okul dışında bir ortama gidilerek gözlem yapılmasını ifade eder. Öğrenci araştırıp inceleme yoluyla öğretim sürecine katıldığı için etkili bir yöntemdir.

Rol Oynama Yöntemi

Rol oynama, kişinin kendi duygu ve düşüncelerini başka bir kişiliğe girerek anlatmasıdır. Öğrenci rol yaparken kendini başka bireylerin yerine koyar ve böylece empati becerisi, yaratıcılığı gelişmiş olur. Öğrenciler yüz yüze gelecekleri için sosyalleşmeleri sağlanır. Öğrencilerin etkin katılımıyla eğlenceli bir öğrenme ortamı sağlanır.

Laboratuar Yöntemi

Özellikle fen derslerinde kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde öğrenciler gruplar hâlinde laboratuarlarda deney ve gözlem yaparak öğrenirler. Öğretmen sadece gözetmendir. Öğrenciler yaparak yaşayarak öğrenirken, soyut kavramlarda somutlaşacaktır.

Proje Yöntemi

Öğrencilerin ilgi ve merakları doğrultusunda seçtikleri bir konu üzerinde bilimsel süreçleri kullanarak bireysel ya da grupla yaptıkları araştırma sonucunu sunum ve ürünlerle sonuçlandırma işlemidir. Bu süreçte öğretmen gözetmendir, öğrencilere yol göstericidir. Öğrenciler kendi kendilerine öğrendikleri için bilgi kalıcıdır.

Drama Yöntemi

Bir olayın, bir olgunun ya da bir durumun tiyatro teknikleri kullanılarak öğrenciler tarafından canlandırılmasıdır. Yaratıcı drama ve eğitsel drama olarak ikiye ayrılır. Yaratıcı dramada, öğrencilere öğrenecekleri kavramlarla ilgili herhangi bir yazılı metin verilmez, tamamen doğaçlama olarak kendi yaratıcı düşünce ve deneyimlerini kullanarak ortaya çıkardıkları oyundur.

Tartışma Yöntemi

Bir konuyu açıklığa kavuşturmak ya da bir problemi çözmek için iki veya daha fazla kişinin karşılıklı fikirlerini ve görüşlerini ortaya koymalarıdır. Öğrenci merkezli sınıflarda uygulanan öğrencilerin kendilerini rahatça ifade edebildikleri, karşılarındaki kişilerin fikirlerine saygı duymayı öğrendikleri, iletişim becerilerinin geliştiği bir yöntemdir.

Kavram Haritaları

Kavramlar arasındaki ilişkilerin şematize edilerek bilgilerin zihinde somut ve görsel olarak düzenlenmesini sağlar.

Benzetim Yöntemi

Benzetim, öğrencilerin bir problemi çeşitli yönleriyle tartışmak için belirli esaslar etrafında çalıştıkları gerçek bir durumu taklit etmek, benzerini bir model üzerinde oluşturmaktır.



Beyin Fırtınası Öğretim Tekniği :

Bir probleme çözüm getirmek veya bir konuda birden çok fikir edinilmek istendiği zaman kullanılan bir tekniktir.

Soru Cevap Öğretim Tekniği :

Yöntem olarak da kullanılabilen bu teknikte derste öğretmen öğrencilere sorular sorar ve cevaplarını almayı hedefler. Sadece öğretmen öğrencilere sorular sormaz öğrenci de öğrenmek için öğretmene sorular sorabilir.

Benzetim Öğretim Tekniği

Gerçek ya da gerçeğe uygun modeller kullanılarak dersler işlenir. Buradaki amaç gerçeğe yakın durumlar oluşturarak öğrencinin yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlamaktır. Uygulama basamağında davranış kazandırır. Askerlikte, astronot eğitiminde yoğun olarak kullanılır. Böylece bireyler ileride alacakları rollere hazırlanmış olurlar.

Drama Öğretim Tekniği

Öğrencilerin hangi durumlar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini yaparak yaşayarak öğrenmelerini sağlayan bir tekniktir. Empati kurma ve problem çözme becerilerini geliştirir. Öğrencilerin kendilerini daha iyi ifade etmelerine ve dil becerilerinin gelişmesine katkı sağlar. Etkili dinleme alışkanlığı kazandırır.

Ödev Öğretim Tekniği

Ödev, öğretmen tarafından öğrencilere ders dışı zamanda verilen konuyu pekiştirmek, tekrar etmek, derse hazır gelmelerini sağlamak ya da değerlendirme yapmak amacıyla verilir. Ödev verilirken mutlaka dikkat edilmesi gereken nokta ödevlerin eğitsel amaç taşımasıdır. Ödevin nasıl yapılacağı, hangi kaynakların kullanılacağı belirtilmelidir.

Sergi Öğretim Tekniği :
Öğrencilerin öğretim sürecinde meydana getirdikleri resim, heykel, yazı, şiir gibi çalışmalarını diğer insanlara sunmalarıdır. Hem süreç hem ürün değerlendirmeye fırsatı sağlar.
Görüşme Öğretim Tekniği
Sınıfta verilecek olan bir bilginin alanında uzman kişiler tarafından anlatılmasını ifade eden bir tekniktir
Mikro Öğretim Tekniği Uygulamaya yönelik olan bu yaklaşım özellikle de öğretmen yetiştirme de kullanılan bir tekniktir. Mesleki deneyim kazandırmayı sağlar.

Pandomim Öğretim Tekniği
Duygu ve düşüncelerin sözsüz bir şekilde jest ve mimiklerle anlatılmasıdır. Empati yeteneğinin gelişmesini sağlar. Öğrencilerden, bir kısmı anlatırken bir kısmı da anlatılanları bulmaya çalışır. Bunların her biri hayal gücünü kullanır

Altı Şapka Düşünme Öğretim Tekniği
Öğrencilerin yaratıcılık ve empati yeteneğini geliştirmek amacıyla, farklı duygu ve düşüncelerini ortaya çıkarmak için kullanılan, öğrenciyi merkeze alan bir öğretim tekniğidir.

Renkler ve özellikleri aşağıdaki gibidir:

Beyaz: Tarafsız, objektif, bilimsel görüşlü, bilgici Siyah: Karamsar, olumsuzlukları gösteren Sarı: İyimser, avantajlı ve olumlu yanlara bakan Kırmızı: Duygusal, nefret sevgi ve korkuları yansıtan Mavi: Değerlendirici, olaya bütün açılardan bakan Yeşil: Üretken, yaratıcı, yeni fikirleri geliştiren

Altı Ayakkabılı Uygulama Öğretim Tekniği

Uygulama becerisi ve analitik düşünmeyi gerektiren bir öğretim tekniğidir. Öğrenci merkezlidir. Öğrencilerin belirli kalıplarda düşünmesini engeller. Bir olaya farklı bakış açılarından bakmayı sağlar. Düşünmeyi ve yaratıcılığı geliştirir.

İstasyon Öğretim Tekniği

Sınıfın önüne üç ila beş sıra koyulur. Her sıra bir istasyondur. Bu istasyonlara oturtulacak öğrenciler grup oluşturur ve gruplar kendilerine bir isim belirler. Daha sonra her grup kendi istasyonuna gider ve orada kendilerine verilen görevi yapmaya başlar.

Bireyselleştirilmiş Öğretim Tekniği

Öğrencilerin öğrenme düzeyleri ve öğrenme zamanları birbirinden farklı olduğu için aynı etkinlikleri bütün öğrencilere uygulamak öğrenme açısından etkili olamaz. Bunun için bireyselleştirilmiş öğretim tekniklerine başvurulur. Öğretmen sınıfın tümüne değil de 3-4 öğrenciden oluşan homojen gruplara açıklama yapar.

Philips 66 Öğretim Tekniği

Öğrenciler altışar kişilik gruplara ayrılır. Her bir grubun problemi 6 dakika sessizce tartışmaları istenir. Tartışma sonuçları sınıfa sunulur. Buradaki amaç farklı görüşlerin ortaya çıkarılması ve zamandan tasarruf demektir.

Programlı öğretim tekniğinde 3 öge vardır:

öğrenci, program, araçlar.

Gezi-Gözlem Öğretim Tekniği

Sınıftaki konularla ilgili yapılacak olan planlı ziyaretler geziyi, gerçek yaşamdaki insan, olay veya nesnelerin planlı bir şekilde izlenmesi ise gözlem tekniğini ifade eder. Gezi yeri, öğrenciye kazandırılacak hedefe göre belirlenmelidir.

Proje Temelli Öğretim Tekniği

Öğretmen ile öğrenciler beraber tasarı hazırlarlar. Bu tasarılar problem şeklindedir. Öğrenciler bu tasarı ile ilgili yaptıkları çalışmaları öğretmene kontrol ettirirler. Öğretmen rehber konumundadır. Bireysel ya da grup hâlinde yürütülebilir.

Bilgisayar Öğretim Tekniği

Son yıllarda yaygın olarak kullanılan iletişim araçlarından biri olan bilgisayarlar eğitim öğretimde sıklıkla kullanılmaktadır. Bilgisayarlar öğretmen yerine geçmez, öğretimi tamamlayıcıdırlar. Öğrenciler bilgisayar üzerinde programlanan derslerle etkileşim hâlinde olurlar. Öğretmen ise rehber durumundadır.

Tereyağı Ekmek Öğretim Tekniği

Öğrencilere, öğretmen tarafından düşünmeleri için bir problem, konu ya da soru verilir. Öğrenciler önce tek başlarına düşünür daha sonra arkadaşları ile düşünmeleri ve tartışmaları istenir. Ulaşılan sonuç sınıfta sunulur.

Dedikodu Öğretim Tekniği

Bu teknikte öncelikle öğrenciler ikişerli gruplar oluşturur. Verilen konu ya da soruyla ilgili fikirlerini birbirlerine aktarırlar.

“Nesi var?” Öğretim Tekniği

Sınıftan bir öğrenci seçilir ve sınıf dışına çıkarılır. Sınıfta kalan öğrenciler bir nesne veya bir kavram belirlerler. Verilecek ipuçlarına karar verilir ve dışarı çıkarılan öğrenci çağrılır. Sınıfa gelen öğrenci sınıfta bulunan öğrencilere “Nesi var?” sorusunu yönelterek belirlenen nesne veya kavramı bulmaya çalışır. İpuçları sayısı ve tahmin sayısı sınırlandırılabilir.

Pazar Yeri Öğretim Tekniği

Aktif öğrenme tekniklerinden biridir. Bu teknikle öğrencilerin birbirlerini tanımaları, görüşlerini ve herhangi bir soruna ilişkin çözümlerini paylaşmaları sağlanır. Öncelikle öğrencilere küçük kâğıtlar dağıtılır. Bu kağıtlara bir sorunu, bir olayla ilgili değeri, kavramı ya da kafalarına takılan bir soruyu yazmaları istenir.

Hikâye Haritası Öğretim Tekniği

Bir hikâyenin dikkat çeken yerleri görsellerle ifade edilir. Hikâyenin kurgusu ve karakterleri hakkında öğrencilerin düşünmeleri istenir. Bu hikâyeyle ilgili soruları öğrenciler cevaplandırır.

Vızıltı Grupları Öğretim Tekniği

Bu teknikte önemli olan öğrencilerin bir konu hakkında düşünmeleri, tartışmaları ve sonunda varılan kararların açıklanmasıdır. Burada amaç öğrencilerin yaratıcılıklarını artırmaktır. Öğrencilerin tamamı bu etkinliğe katılır.

Rulman Öğretim Tekniği

Bu teknikte sınıfta bulunan öğrenciler iç içe iki çember oluşturacak şekilde dizilirler. Dış çemberdeki öğrencilerin yüzleri içe dönük iken içerdeki çemberde olan öğrencilerin yüzü dışa dönük olarak sandalyede otururlar.

Akvaryum Öğretim Tekniği

Sınıfın ortasına 2- 4 kişi çıkarılır. Geri kalan öğrenciler ortadaki öğrencilerin etrafında çember oluşturacak şekilde otururlar. Ortadaki öğrencilerin bir konu ya da problem hakkında tartışmaları istenir.

Köşeleme Öğretim Tekniği

Aktif öğrenme tekniklerinden biridir. Öğrencilere yöneltilen bir problemle ilgili alınan görüşlere göre köşeler oluşturulur. Bu köşelere aynı görüşte olan öğrenciler toplanır. Konuyu tekrar kendi aralarında ele alarak tartışırlar. Grup temsilcisi tartışma sonucu oluşturdukları raporları sınıfa sunar.

Kartopu Öğretim Tekniği

Öğretmen tarafından bir konu ya da problem belirlenir. Öğrencilerin önce bireysel olarak düşünmeleri, sonra iki kişilik gruplar hâlinde daha sonra üçlü, dörtlü, beşli, …gruplar hâlinde konu ya da problemi tartışmaları istenir. Tartışma sonucu sınıfa sunulur.

ÜNİTE-12


ETKİLİ ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ ve KULLANIM ÖZELLİKLERİ:

Eğitim programının temel öğeleri:

; • Hedef,

• İçerik,

• Eğitim durumları,

• Ölçme ve değerlendirmeyi içerir.

Öykü Oluşturma Öğretim Tekniği

Öğrenciler 3-5 kişilik gruplara ayrılır. Öğrencilere bir öykünün başlangıç kısmı okunarak yarım bırakılır. Öykünün geri kalan kısmını verilen süre içerisinde grupça tamamlamaları istenir. Süre sonunda her grubun bir üyesi tamamladıkları öyküyü okur.

Arkası Yarın Öğretim Tekniği

Öğretmen bir hikâye okurken ya da bir film izletirken daha önceden belirlediği bir yerde durur. Bu hikâye ya da filmin devamında neler olabileceğini sorar. Öğrencilerin tahminleri tahtaya yazılır.

Konuşma Halkası Öğretim Tekniği

Öğrencilerin bir olay, durum ya da hikâyedeki kahramanın yerine kendilerini koyması durumdur. Öğrenciler çember oluşturacak şekilde oturtulur. Daha sonra herkesin kendini kahramanın yerine koyduğunda ne hissettiği, ne düşündüğünü açıklamaları istenir. Öğrenci merkezli bir öğretim tekniğidir. Kendini ifade etme becerisi kazandırmaya yönelik olarak uygulanabilir.

Deney Öğretim Tekniği

Bilimsel bir gerçeği kanıtlamak ya da öğrenciye göstermek için yapılan öğrenci merkezli bir öğretim tekniğidir. Öğretmenin deney için önceden hazırlık yapması gerekir. Önceden tedbirler alınmalıdır, zor ve tehlikeli ise öğretmen tarafından yapılmasında fayda vardır.

Balık Kılçığı Öğretim Tekniği

Karmaşık bir olayın neden ve sonuçlarını göstermek için kullanılır. Ayrıca problemin tanımlanması, nedenleri ve alt nedenlerinin belirlenmesinde de kullanılır. Problem çözme tekniklerinden biridir.

Kavram Haritası Öğretim Tekniği

Bir ders konusunda geçen kavramları ve bunlar arasındaki ilişkileri göstermeye yarar. Böylece konu ana hatlarıyla gösterilmiş olur. Eğer bu haritayı öğrenci yaparsa kavramları ve kavram arasındaki ilişkileri kendisi belirleyecektir ve böylece anlamlı öğrenme sağlanacaktır. Ayrıca kelime dağarcığının geliştirir.

Beyin Eseri Öğretim Tekniği

Bir konu veya problem belirlenir. Sınıftaki öğrencilerden 6-7 kişilik gruplar oluşturulur. Her bir öğrenciye konun farklı yönleriyle ilgili 3 kart verilir ve bu kartlara fikirlerini yazmaları istenir. Yazma işi bittikten sonra kartlar masanın üzerine konur. Her öğrenci bir kart seçer ve sesli bir şekilde okur. Benzer fikirler gruplandırılır.

Görüş Geliştirme Öğretim Tekniği

Sınıfta bir konuda yapılan tartışmada öğrencinin kendi görüşünü diğer görüşlerden yararlanarak değiştirmesi, karşı çıktığı görüşü benimsemesini sağlayan bir öğretim tekniğidir. Bütün sınıfın katılımı ile gerçekleştirilir.

Misafir Konuşmacılar ve Panel Öğretim Tekniği

Sınıfa misafir konuşmacılar davet edilir. Gelen konuşmacılar bir grup oluşturur. Diğer grup ise öğrencilerden oluşur. Öğrenciler belirlenen konuyu önce sunarlar, sonrasında ise ilgili uzman kişilere sorular sorarlar. Misafir konuşmacılar uzmanlık alanlarına giren kısımları açıklarlar

Çember Öğretim Tekniği

Tartışma öğretim tekniklerinden biridir. Kazandırılacak davranışlar kavram düzeyindedir. 10-15 öğrenci çember şeklinde oturtulur. Bir lider belirlenir. Ayrıca tartışma sürecinde öğrencilerin fikirlerini kaydedecek bir sekreter seçilir. Önceden belirlenen sorular lider tarafından teker teker her öğrenciye sorulur ve cevapları kaydedilir. Her öğrenciye 1-2 dakika süre verilir, süre sonunda öğrenci soruya cevap veremezse ipucu verilebilir. Konu tekrarında kullanılabilecek güzel bir öğretim tekniğidir.

Konferans Öğretim Tekniği

Dinleyicilere sanatsal, bilimsel, toplumsal, eğitsel konularda uzmanlarca açıklamak yapmak amacıyla yapılan bir konuşma türüdür. Buradaki amaç dinleyicilere bilgiler vermektir. Sonunda uzman kişi ya da kişiler dinleyicilerin sorularını cevaplandırır.

Zıt panel öğretim tekniği

Konuları tekrar etme amacı ile kullanılır. Bu öğretim tekniği uygulanmaya başlamadan önce bir lider belirlenir. Sınıf iki gruba bölünür. Gruplardan biri soru diğeri cevap grubudur. Tartışılacak konu sınıfa duyurulur.

Münazara Öğretim Tekniği

Belirli bir konunun farklı iki grup tarafından lehine ve aleyhine olacak şekilde tartışılmasıdır. Gruplar 3-4 öğrenciden oluşturulur. Her grubun kendi fikrini savunması için belirli bir süresi vardır. Bir grup konuyu olumlu yönden savunurken diğer grup konunun olumsuz yönünü savunur.

Açık Oturum Öğretim Tekniği

Geniş kitleleri ilgilendiren bir konunun uzman kişiler tarafından bir başkan yönetiminde dinleyiciler önünde tartışıldığı bir tekniktir. Başkan önce tartışılacak konuyu açıklar, konuşmacıları tanıtır ve söz hakkı verir. Konuşmacılar çok defa söz hakkı alarak konuşabilir. Burada başkan konu hakkında bilgi sahibi olmalı ve tarafsız davranmalıdır.

Sokratik Tartışma Öğretim Tekniği

Sokrat tekniğinde amaç, insanların bildiklerinden hareketle önceden hazırlanmış sorular yardımıyla yeni bilgileri öğretmektir. Sokrates’e göre insanda tüm bilgiler vardır; ancak uyur, üstü kapalıdır. Bunu uyanık hale getirmek eğitimin görevidir.

Sokrat Semineri Öğretim Tekniği

Bu teknikte öğrencilerin seviyelerinin üzerindeki yazılı bir metin onlara verilerek incelemeleri ve tartışmaları istenir. Anlaşılması zor üst düzey akademik bir konunun metin üzerinde tartışılmasını sağlar. Bu metinler hak, eşitlik, adalet, insanlık gibi konular üzerine seçilebilir.

Workshop Öğretim Tekniği

Alanında uzman kişilerin belirli bir yerde ve 3-4 gün gibi kısa bir sürede, belirlenmiş bir konu üzerinde derinlemesine bilgi topladıkları, tartıştıkları ve problemlere çözüm önerileri getirdikleri ve sonunda ortak bir karara vardıkları tekniktir.

Demonstrasyon Öğretim Tekniği

Öğretmenin öğrencilerin önünde bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek ya da bir prensibi açıklamak için yaptığı bir dizi işlemdir. Bilgi basamağında davranış kazandırır. Gösterip yaptırma tekniğinin gösteri boyutunu içerir.

Dramada öğrenmelerin hareket yoluyla gerçekleştiği ve hareketlerin de yeni zihinsel süreçlerin gelişmesine destek olduğu bilinmektedir.

Doğru Mu Yanlış Mı Öğretim Tekniği

Öğretmen işlenen konuyla ilgili doğru yanlış cümleler oluşturarak kartlara yazar. Kartlar karışık olarak öğrencilere dağıtılır. Öğrenciler aldıkları kartlar üzerinde nelerin doğru nelerin yanlış olduğunu bulmaya çalışır. Süreç sonunda öğrenciler tartışma yapabilir.

Mektup Telgraf Oyunu Öğretim Tekniği

Bu teknik uygulanırken sınıf 6-8 kişilik gruplara ayrılır. Bir konu belirlenir ve bu konuyla ilgili birbirlerine sorular yazarlar ve cevapları alınır. Cevaplar sınıfa okunarak değerlendirme yapılır.

Problem Çözme Öğretim Tekniği

Bir problemin öğrenciler tarafından çözümlenmesiyle gerçekleşir. Öğrenci merkezli bir yöntemdir. Bir yandan öğrencilerin bilgilerini kullanmalarını sağlarken diğer yandan da problem çözme becerilerinin gelişmesine katkı sağlar. Araştırma yoluyla ve buluş yoluyla öğretim yaklaşımlarında, bilişsel alanın uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılır.

Şiir Yazma Öğretim tekniği

Bu teknik uygulanırken öğrenciler küçük gruplar hâlinde oturtulur. Verilen bir konu ile ilgili bir dörtlük yazmaları istenir. Bir dörtlük yazdıktan sonra diğer arkadaşıyla kâğıdı değiştirerek yeni kâğıda ikinci dörtlüğü yazar. Grupta bulunan öğrenci sayısı kadar dörtlük yazılmış olur. Sonunda da tamamlanan şiirler sınıfa okunur.

Gösterme Öğretim Tekniği

Bir önceki ünitede “Gösterip Yaptırma” başlığı altında açıklanmıştır. Öğrenciye ne yapacağının söylenmesinin zor olduğu ve ne yapacağını göstermenin önemli olduğu konularda, bir işlemin basamaklarını göstermede kullanılır.

Yaptırma Öğretim Tekniği

Bir önceki ünitede “Gösterip Yaptırma” başlığı altında açıklanmıştır. Gösterme tekniğinde öğrencilere sunulan beceriler bu teknikte uygulamaya geçirilir. Devinişsel becerileri kazandırmada etkilidir. Yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi temel alır.

Sunu Öğretim Tekniği

Resmî ya da özel kurumlarda yöneticilere ya da dinleyicilere kurum ve işletme ile ilgili verdikleri özel bilgi sunumudur. Eğitimde de kullanılan bir tekniktir.

Komite Görüşmesi Öğretim Tekniği

Öğretmen tarafından görevlendirilen bir grubun belirlenmiş olan bir konuyu ayrıntılarıyla inceleyip öğretmenine ve diğer öğrencilere yazılı veya sözlü hazırlanan rapor eşliğinde yaptıkları konuşmadır.

Diyalog Öğretim Tekniği

Öğrencilerden birinin veya öğretmenin, diğer kişi ya da kişilerin bir konudaki görüşleri öğrenciye sunmak için kullandıkları sözel bir iletişim türüdür. Örneğin valinin görevleri ve yetkileri konusuyla ilgili ilkeler öğrencilere kazandırılırken öğretmen vali, bir öğrenci de vatandaş olabilir. Öğrenci “Sizin görevleriniz nedir?” sorusunu sorarak diyalogu başlatabilir. Valinin görevleri öğrencilere sunulabilir.

At Nalı Öğretim Tekniği

Bu teknik uygulanırken öğrenciler alışılmış öğretmen karşısında arka arkaya dizilmiş sıralar hâlinde oturmak yerine birbirlerini daha iyi görecekleri ve birbirleri ile etkileşim sağlayabilecekleri at nalına benzeyen U şeklinde otururlar.

Kavramsal Karikatür Öğretim Tekniği

Bilimsel açıdan doğru kabul edilen düşünce biçiminin bulunduğu konuşma balonu ile bilimsel açıdan doğru olmayan bilimsel ifadeleri içeren konuşma balonlarının tartışmaya açılmasıyla süreç başlar. Öğrenciler görüşlerinin nedenlerini açıklamayı öğrenirler. Kendi düşüncelerini savunurlarken de yaratıcılıkları gelişir.

Tombala Öğretim Tekniği

Anlatılan bilgilerin oyunla öğretilmesini sağlar. Öğrencilerin ilgilerini çektiği için etkili bir yöntem olarak kullanılabilir. Öğretmen işlenen konuyla ilgili ana kavramları belirler ve bu kavramları tombala kartlarına dağınık olarak hazırlar.

Otobüs Öğretim Tekniği

Öğretmen sınıftaki öğrencileri 10’ ar kişilik gruplara ayırır. Bir otobüs içerinde bulundukları söylenir ve bu konu hakkında rol dağılımı yapmaları istenir. Daha sonra otobüs içinde, otobüse binerken ve inerken uyulması gereken kurallar işlenir.

Kum Saati Öğretim Tekniği

Öğretmen tahtaya boş bir kum saati çizer. Kum saatinin ortasına ne öğretilecekse yazılır. Konu ile ilgili ön öğrenmeler kum saatinin üst bölümüne yazılırken ana temalar alt bölümüne yazılır. Daha sonra oluşturulan kum saatleri açıklanarak öğrenciler konu hakkında bilgilendirilir.

Dönüşümlü Öğretim Tekniği

Bu teknikle öğrencilerin öğrendiklerini birbirleriyle paylaşmaları sağlanır. Öncelikle sınıf ikiye ayrılır. Gruplardan biri konuyu okuyarak öğrenmek için bir tarafa ayrılır. Kalan öğrencilere öğretmen konuyu anlatır.

ÜNİTE-13
Sunuş stratejisinde tasarlanan bir öğretim etkinliği
Etkili öğretim yöntem ve teknikleri uygulanırken belirli bir strateji belirlenmelidir. Uygun bir stratejiden sonra ona uygun yöntem ve teknikler belirlenebilir.

Sunuş stratejisinde tasarlanan gerçek bir öğretim etkinliği

Sunuş stratejisi geleneği, kolaya kaçan uygulayıcıların negatif örnekleri ile dolu olan, öğretim sürecinden nefret uyandıran ve mutsuz öğrenciler üreten yanlışlar bütünü olarak ifade edilebilir. Evet bunu bilmeyen yoktur. Eğitim geçmişinin en az bir döneminde bu şekilde bir uygulama ile karşılaşmayan bu ülkede ne yazık ki yoktur. En şanslımız belki de birkaç dönem karşılaşanlardır.

Buluş stratejisinde örnek olay yöntemi ve rol oynama tekniği

Örnek olay yöntemi adı üzerinde gerçek yaşamda karşılaşılan veya karşılaşılması muhtemel olayların örnekliğinde öğrenme amaçlarının gerçekleştirilmesidir. Önemli bir buluş stratejisi bileşenidir. Son yıllarda hazırlanan öğretmen kılavuz kitapları ve öğrenci ders kitaplarında örnek olay yöntemine oldukça sık yer ayrılmıştır.

Buluş stratejisinde beyin fırtınası uygulaması

• Öncelikle ifade edilmelidir ki beyin fırtınası yöntem veya teknik olarak uygulamalarda sıklıkla yer alır. Kullanışlıdır. Örnek olay yönteminde de tartışma yönteminde de veya başka birçok yöntemde de beyin fırtınası tekniği kullanılabilir. Deyim yerindeyse sıfır anahtar misali her kapıyı açabilir dense yeridir.

• Herhangi bir örnek olay, problem veya tartışma konusu ortaya atılmıştır. Öğrenciler ipuçları ile içeriğe motive edilmiştir. Öğrencilerin kavramları veya olayları keşfetmesi beklenmektedir.

• Tam da bu sırada beyin fırtınası başlar. Her öğrenciden doğru veya yanlış ayrımı yapmadan görüş ifade etmeleri istenir. İpuçları ile her öğrenci konuşmaya ikna edilir.

• İstisnasız her ifade taftaya rapor edilir.

• Kimsenin ifadesine gülünmez veya kimse ifadesinden dolayı alaya alınmaz. Öğretmen kendi yargılamadığı gibi sınıfa da bu fırsatı vermemelidir.

• Amacımız tüm öğrencilerin düşünme süreçlerini harekete geçirmektir. Deyim yerindeyse oluşan fırtınada tüm beyinlerin dâhil olması hedeflenir. Hiçbir beyin dışarda kalmamalıdır.

• İpuçları ve dönütlerle fırtınaya yön veren öğretmen ilerleyen süreçte tüm yazılan ifadeleri bütünleştirmelerine analiz edip toparlamalarına rehberlik eder.

• Analiz ve sentez yine öğrencilerin sorumluluğundadır. Öğretmen doğru ipuçları ile öğrencilerin bu sorumluluğu keşfetmelerine rehberlik etmelidir.

• Doğrudan öğretmen tarafından yapılan geri dönütler buluş ve beyin fırtınasını değil sunuş ve soru cevap tekniğini ifade edecektir.

• Hazır bilgi burada yoktur.

• İfadeleri doğru yanlış söyleyen de tahtaya yazan da hep birlikte düşünüp ortak ifadeleri birleştiren de hep öğrencilerdir.

• Beyin fırtınası çok yönlüdür.

• Öğretmenden öğrenciye doğru tek yönlü uygulamalar beyin fırtınası olarak ifade edilemez. Olsa olsa bu uygulamalara bilgi aktarması yani sunuş stratejisi denilebilir.



ÜNİTE-14
Stratejiler,
yöntemler ve teknikler hiyerarşisinde başladığımız uygulamalar üçüncü aşamasındayız. Bilindiği gibi öğretim stratejileri üç başlıkta ele alınmaktaydı. Sunuş yolu ile öğretim, buluş yoluyla öğretim ve araştırma inceleme yoluyla öğretim olarak isimlendirilen bu stratejiler genel öğretim ilke ve yöntemleri yazınının ortak sınıflandırmasında bu şekilde geçmektedir. Etkili bir öğretim uygulaması strateji ile başlamalıdır.

İnovatif Uygulamalar Kuantum öğretim stratejisi uygulama

Eski köye yeni adet deyimi ile kısaca açıklanan inovasyon, öğretim stratejilerini de değişime zorlamaktadır. Değişmeyen hiçbir şeyin kalmadığı bu süreçte öğretim stratejileri de değişmektedir. Bu kapsamda değerlendirilebilecek olan kuantum öğretim stratejisi, eski öğretim stratejileri köyüne çok boyutlu yeni adetler sunmaktadır.

Kuantum öğretimi seçtiğime göre

• Öncelikle şunu net olarak biliyorum ki, kuantum öğretim stratejisini kullanmak için tüm öğretim yöntem ve tekniklerine hâkim olmalıyım.

Öğretim ile ilgili kıyıda köşede kalmışlar da dâhil tüm birikimi elimin altında bulundurmalıyım.

• Hiçbir yöntem ve tekniği ayırmadan, kutsamadan veya kötülemeden her birini birlikte düşünebilmeliyim. Birkaç yöntem ve tekniği birlikte kullanabilmeliyim.

• Planlamanın uygulamaya gelince genellikle aynen gerçekleşmeyeceğinin bilincindeyim ve alternatif yöntem ve tekniklerimle hazır olmalıyım. Öğrenme belki de en beklenmedik teknikte gizli olabilir.

• Her koşulda işe yarayan bir öğretim yöntem ve tekniği olmadığını bildiğim gibi tamamen kötü bir yöntem ve tekniğin de olmadığını biliyor olmalıyım.

• Altını çizerek söylemeliyim ki, gerçekleşecek kazanımların gerçek nedeni sadece yöntem ve tekniklerle açıklanamayacağı gibi hiç beklenmedik bir etken de öğrenmeye katkı sağlamış olabilir.

• Bana düşen yöntem ve teknikleri doğru zaman ve yerde işe koşmaktır ama biliyorum ki, doğru yöntemi seçip seçmediğimi hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğim.

• Konu bağlamında en doğru yöntemi bulabilmiş olsam bile öğrenci bağlamında bazı öğrenciler dışta kalabilir. O öğrenciler için de farklı bir etkinlik gerekebilir.

NURCAN DÜNDAR GÖK

SON


.

ÖĞRENME TEKNİKLERİ 1-7 HAFTA TEST SORULARI
1.Altı yaşına gelen bir çocuğun beyni bir yetişkin beyninin % de kaçına erişmiş olur
A.%80
B.%85
C.%95
D.%90
E.%75

2.Genlerimiz tarafından programlanmış olan ve çoğunlukla cevreden bağımsız olan gelişim kavramı hangisidir
A.gelmişim
B.Büyüme
C.Hazır olma
D.olgunlaşma
E.Öğrenme

3.Döllenmeden itibaren vücutta en hızlı gelişim gösteren bölge neresidir
A.Kulak
B.boyun
C.el
D.Baş
E.göz

4. Bebeklerin birinci ayın sonuna doğru hangi kaslarını kontrol edebilir düzeye ulaşır
a.boyun
B.el
C.Kol
D.Bacak
E.Kalp

5: Fiziksel değişimin en fazla yoğunlaştığı dönem hangisidir
A.Okul dönemi
B.okul öncesi dönem
C.Ergenlik dönemi
D.Yetişkinlik dönemi
E.Bebeklik dönemi

6.Genel olarak temel dil becerilerini kazanıldığı, dili ustaca kullanabilme becerilerinin geliştiği yaş kaçtır? Aynı zamanda 10 yaşına kadar da sürdüğü kabul edilmiştir
A.3-4
B.8-9
C.6-7
D.5-6
E.2-3

7.Çocuklarda duyguları yansıtma ile duyguları kontrol etme farkındalığı hangi yaşta gerçekleşir
A.2-3
B.3-4
C.4-5
D.5-6
E.6-7

8.Organizmaya harekete geçiren enerjiye ne denir
A.Genel uyarilmislik hali
B.Davranış
C.Olgunlaşma
D.Motivasyon
E.öğrenmlerin aktarılması(transfer)

9.Klasik koşullanma 'nın kuramcısı kimdir
A.Edward Lee thordike
B.İvan pavlov
C.skinner
D.John broadus
E.Albert bundura

10.Tekrar(egzersiz)yasası kaç yılında tamamen değiştirilmiştir
A.1935
B.1945
C.1950
D.1960
E.1930

11Modelden öğrenme sürecinin dört temel aşaması vardır aşağıdakilerden hangisi bu aşamadan değildir
A.Dikkat süreci
B..Çevre süreci
C.Hatırda tutma süreci
D.Güdülenme süreci
E.Uygulama ve davranış meydana getirme süreci

12.bu bellekte alıcı kapasitesi sınırlıdır, anlık bellek de denilmektedir, bilgi işlemin ilk basamağıdır, gelen bilgiler çok kısa vadelidir
A.kısa vadeli bellek
B.Duygusal bellek
C.Uzun vadeli bellek
D.anısalı bellek
E.islemsel bellek

13.duyusal belleğe gelen bilginin davranışa dönüşmesi, bellekte kapasite oldukça sınırlı, bellek kapasitesi 5 9 bilgi birimi bilgiyi 20 30 saniye korur, bilgiler aktiftir
a.Duyusal bellek
B.uzun vadeli bellek
C.kısa vadeli bellek
D.anlamsal bellek
E.anisal bellek

14.bilginin anlamliligini artırarak kodlama surecini zenginlestiren dört temel ogeden biri degildir
A.etkinlik
B.örgütleme
C.eklemleme
D.gruplama
E.bellek destekleyici ipuçları

15.bu tür bilgiler "nasıl"sorusunun cevabına verilen bilgilerden oluşur.bilgi kazanımı oldukça zor olabilir
A.dekleratif bilgi
B.metabilissel bilgi
C.prosedürel bilgi
D.edebi bilgi
E.tarihsel bilgi

16.aşağıdakilerden hangisi humanist yaklaşımın öncülerinden değildir A.carl rogers B.arthur combs C.abraham maslow D.holden pattersan E.karl gross.

17.carl rogers'in üzerinde durduğu önemli kavram ve ilkelerden değildir
A.algida secicilik
B.kendini gerceklestirme
C.benlik
D.empati anlayışı
E.şartsız olumlu kabul

18.arthur combs'un öğretmene iliskin altı temel özellikten bahsetmistir hangisi bu altı ozellikten değildir
A.çok iyi alan bilgisine sahip olma
B.amaçlar ve araçlar arasında ayrım yapabilme
C.öğrencilerin duygularına karşı duyarlı olma
D.olumlu benlik saygisina sahip olma
E.etkili farklı öğretme yöntemlerini kullanma

19.yapılandırmacı yaklaşımın temelinde hangi kuramcı yoktur
A.john dewey
B.jean piaget ve lev vygotsky
C.eric erickson
D.jerome bruner
E.david ausubel

20.oyun yoluyla öğrenme kuramlari hangi yüzyıldan itibari ile oyun ile ilgili görüşler yerini kuramlara bıramaya başlamıştır
A.17
B.18
C.19
D.20
E.21

21.oyunda alistirmanin rolünü vurgulayan ilk bilim adamı kimdir
A.carl gross
B.herzinger
C.friedrick schiller
D.stanley hall
E.moritz lazarus

22.çocukların altı yaşa kadar kişilik gelişilerini sürecinde çatışma ve engellenmeler karşısında duydukları olumsuz duygu ve kaygıların dogrudan doğruya yasayabilecekleri ortam hangi kuramı soyletir
A.psikososyla kuram
B.bilissel kuram
C.sosyokulturel gelişim kuramı
D.psikoanalitik kuram
E.sistem kuramı

23.operant(edimsel)kosullanmada en meşhur kavramlardan ikisi "pekistirec ve ceza"olarak ifade eden kişi kimdir
A.pavlov
B.sigmund freud
C.wotson
D.thorndike
E.skinner

24.en önemli deneyi olan"labirentte ilerleme"ile öğrenme yazınına önemli kavramlar kazandıran kuramcı kimdir
A.skinner
B.pavlov
C.tolman
D.bandura
E.watson

25.gestalt kuraminda bahsedilen ilkeler arasında degildir
A.dikkat
B.şekil zemin ilişkisi
C.yakınlık
D.benzerlik
E.devamlılık ve basitlik

26.yapılandırıci öğrenme bireysel bağlami ön plana çıkarmaktadır. Ogrenci merkezlidir. Öğrencinin kendi öğrenmesinde sorumluluğu vardır....... Yılı sonrasında eğitim fakültelerinde ve okullarda yapılandırmacı öğrenme örnekleri yaygınlaşmıştır
Yukarıdaki boş bırakılan yere hangi yıl gelmelidir.
A.2003
B.2004
C.2005
D.2006
E.2007

27.beyin temelli öğrenmede öğrenme çıktıkları arasında yer almaz
A.insan beyni aynı anda ve birden çok işi yapamaz
B.beyin fizyolojik bir organdır
C.beynin anlam arayışı doğuştandir
D.duygular ve beyin birbirinden ayrılamaz
E.beyin bilinçli ve bilinçsiz süreçler bütünüdür

28.1968 yılında etkili olulun "her çocuk öğrenebilir" mantığını gösteren kuramcı kimdir
A.gardner
B.john dewey
C.watson
D.bloom
E.lev vygotsky

29.bloom toksonomisi kaç aşamadan oluşur
A.8
B.6
C.7
D.9
E.5

30.aşağıdakilerden hangisi çocuklarda öğretim stratejileri arasında yer almaz
A.öğrenme süreci
B.içerik ve yapısı
C.degerlendirme
D.kurumsal ortam ve gereksinimler
E.öğretmenin kişisel öğretim tarzı

31.buluş yolu ile öğretim stratejisine genel olarak bakıldığında tümevarım yöntemi ön plana çıkmaktadır bu planda öncelik hangisi yoktur
A.problem
B.ipuçları
C.adım adım bütüne ulaşma
D.deneyim
E.örnekler

1C 2D 3D 4A 5B 6D 7C 8D 9B 10E 11B 12B 13C 14D 15C 16E 17A 18B 19C 20C 21A 22D 23E 24C 25A 26D 27A 28D 29B 30C 31D
 
Son düzenleme: