Aöf Dersleri Özetleri - Çıkmış Sorular - Sınav Soruları

AÖF Ders Özetleri Uygulamasına Hoş Geldiniz,Uygulamadan tam anlamıyla faydalanmak için üye olunuz.

Vize İslam Tarihi ve Medeniyeti Vize Ders Özeti


#1
AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ
2. DÖNEM - BAHAR
İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ
"Ders Notları"
ÜNİTE – 1
* Abbasiler: Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın torunu olduğundan Abbâsîler (Abbasoğulları) adıyla anılırlar. . İslâm dünyasında 750 yılında Emevîler’in yerine kurulmuşlardır.
* Ebü’l-Abbas Abdullah Seffâh ;Abbasi Devletin kurucusudur .
*Mevali; islâm tarihinin ilk döneminde Arap olmayan Müslümanlara verilen ad.
*Şia; Hz. Ali taraftarlarını tanımlamak üzere kullanılan ve daha sonra bir mezhebe dönüşen hareket.
* I. Velid; Emevî halifesi’dir.
* Ali Şam; Abbas b. Abdülmuttalib’in torunudur.
*Ali Şam; Dımaşk terkederek 714 yılında, Suriye hac yolu üzerinde bulunan Humeyme’ye gitmek zorunda kalmış ve Emevîler’e karşı Abbâsî muhalefet hareketi de başlamıştır.
*Şiiler Abbasîler’den önce Horasan’da muhalefet
başlatmışlardır.
* Ebû Hâşim, Abbasîler ile temasa geçmiş Humeyme’ye yerleşmiştir. Ölmeden önce hareketin liderliğini Abbâsî ailesinden Muhammed b. Ali’ye bıraktı.
* Muhammed b. Ali’nin 743 yılında vefat etmiştir.
* Muhammed b. Ali’nin ölümünden sonra yerine oğlu, İbrahim b. Muhammed geçmiştir.
* İbrahim b. Muhammed 745’de aslen Mevlâ olan Ebû Müslim’i mukaddes ailenin vekili sıfatıyla Emevî muhalefet hareketinin en önemli merkezlerinden olan Horasan’a göndermiştir.
*Ebu Müslim, Horasan şehirlerini dolaşarak Abbâsî yanlısı propaganda faaliyetlerini örgütlemiş ve 747 yılında isyan bayrağını açmıştır. 748 yılında Emevî birliklerinin birer birer mağlup ederek Horasan eyaletini ele geçirmiştir.
* Horasan’daki Abbâsî taraftarları kısa sürede Rey ve Hemedan’ı da ele geçirerek Irak’a doğru ilerlemeye
başlamış ve 749 yılında muhalefet hareketinin en önemli merkezi Kûfe ihtilal taraftarlarının eline geçmiştir.
* Ebû Seleme el-Hallâl ;Şilerin lideridir. “Hz. Muhammed ailesinin” veziri unvanını taşımaktadır.
* Mervân, Emevi halifesidir.
* Ebü’l-Abbas 28 Kasım 749 Cuma günü Kûfe Camisi’nde biat edilerek halife ilan edilmiştir.
* Ebü’l-Abbas’ın amcası Abdullah b. Ali kumandasındaki birlikler Suriye’ye doğru ilerlemiştir. Emevî Halifesi II. Mervân’ın ordusu tarafından, Büyük Zap Suyu kenarında karşılandı. 16 Ocak 750 tarihinde başlayan ve on gün süren savaşı Abdullah kazanmıştır. Bu yenilginin ardından önce Harran, sonra Şam’a kaçan II. Mervan oradan da Ürdün’e yönelmiştir. Abdullah b. Ali hiçbir dirençle karşılaşmadan Şam (Dımaşk) önlerine gelerek şehri zaptetti. Mervân’ı takip eden birlik Yukarı Mısır’da Busîr adı verilen yerde ona yetişmiştir.
* Mervân Ağustos 750 yılında çarpışmada öldürülmüştür.
* ilk Dönem Abbâsî Halifeleri Hüküm sürdükleri yıllar
1- Ebü’l-Abbas Seffâh (750)
2- Ebû Ca’fer Mansûr (754)
3- Muhammed Mehdî (775)
4- Mûsâ Hâdî (785)
5- Hârûn Reşîd (786)
6- Emîn (809)
7- Me’mûn (813-833)
* Ebü’l-Abbas Abdullah; Abbâsî hereketinin lideri Muhammed b. Ali’nin oğludur.
* Ebü’l-Abbas Abdullah; Babasından sonra hareketin başına geçen kardeşi İbrahim’in Emevîler tarafından hapsedilmesinin ardından veliaht tayin edilmiştir. 749’da Abbâsî halifesi olarak ilan edilmiştir. Hilafeti Endülüs haricinde bütün İslâm topraklarında tanınmıştır.
*Abbasîler hilâfeti ele geçirdiklerinde, genellikle Emevîler’in temsil ettiği “mülk-devlet” yerine, dine dayalı devlet şeklinde gerçek halifelik fikir ve idealini temsil eden kimseler olarak karşılandılar. Abbâsî halifeleri dini sembolleri siyasi sebeplerle kullandılar. Halife Cuma namazlarında Hz. Peygamberin hırka-i şerifini (bürde) giyiyordu. Etrafını, himayesi altı nda tuttuğu ve devlet işlerinde tavsiye ve görüşlerini aldığı din âlimleri çeviriyordu. Abbasî halifeleri, yerlerini aldıkları Emevî halifelerinden çok farklı olmamakla birlikte, topluma dindar görünmeyi ihmal etmiyorlardı.
* Ebû Muhammed es-Süfyânî; Abbasi yönetimine karşı isyan eden Emevi ailesi mensubudur.
* Horasan Valisi Ebû Müslim’in varlığı Abbâsîleri uğraştıran önemli sorunlardan biriydi. Varlığı Ebû Ca’fer olmak üzere Abbasî ailesi mensuplarını tedirgin ediyordu. Kardeşi Ebû Ca’fer’in tahrikleri sonunda Halife Ebü’l-Abbas, Ebû Müslim’in valilerini gizlice isyana teşvik etmiştir.
* Abbasî hilâfetine karşı Basra’da Hâricîler’in, Fars’ta Bessâm b. ibrahim’in ve Sind’de Mansur b. Cumhûr’un başlattıkları isyanlar da kolaylıkta bastırılmıştır.
* Talas Savaşı (751); Halife Ebü’l-Abbas devrinin Türk tarihî bakımdan en önemli olayı Türkistan’da hâkimiyete elegeçirmek maksadıyla Çin ordusu ile yapılan ve Çinliler’in mağlubiyetiyle sonuçlanan savaştır. Savaşta Türkler Araplar’a destek vererek zaferin kazanılmasında önemli rol oynamışlar ve Türkler ile Araplar arasında dostane ilişkiler başlamıştır. Bu savaşla Çin’in Batı Türkistan üzerindeki siyasî emelleri sona ermiştir.
* Ebü’l-Abbas döneminde, iç karışıklıklara büyük ölçüde son verilerek müslümanların siyasî birliğini sağlanmıştır.
* Ebü’l-Abbas; Endülüs ve Kuzey Afrika’nın batı kısımları dışında bütün islâm dünyasında halife olarak tanınmıştır. Beş yıl iktidarda kalmış, yeni yönetime karşı çıkan isyanlarla uğraşmak zorunda kalmıştır.754’de hastalanarak ölmesinin ardından kardeşi Ebû Ca’fer Mansûr halife olmuştur.
* Ebû Cafer Mansûr, ikinci Abbâsî halifesidir.
* Ebû Cafer Mansûr, kardeşi Ebü’l-Abbas’ın hilafeti döneminde çıkan pek çok isyanın bastırılmasında rol oynamıştır. Kardeşi vefatından önce onu veliaht tayin etmiştir. Halifeliğinin ilk yılında Abbâsîler’in kuruluşunda önemli rol oynayan amcası Abdullah b. Ali b. Abdullah ile uğraşmak zorunda kalmıştır.
Halifeliğinin ilk yılında Abbâsîler’in kuruluşunda önemli rol oynayan amcası Abdullah b. Ali b. Abdullah ile uğraşmak zorunda kalmıştır.
*Abbâsî ihtilalinin meşhur kumandanı Ebû Müslim’in giderek itibar ve kuvvet kazanmasından rahatsız olan Mansûr, Abdullah b. Ali’nin isyanını bastırdıktan sonra bir suikast düzenleyerek Ebû Müslim’i öldürtmüştür.
* Ebû Müslim’in öldürülmesi üzerine Horasan’da birçok isyan ve karışıklık çıkmıştır. Ebû Müslüm’in öldürülmesini bahane eden bu isyanlar dini içerik taşımaktaydı. Zira kadim bir kültüre sahip iran henüz eski inançlarının etkisinden kurtulmamıştı. İsyanların başında bir Mecûsî olan Sünbâz ile ishak et-Türkî’nin isyanları gelir.
* Ravendîler; Halife Ebû Cafer Mansur’u ilah, Ebu Müslim’i peygamber olarak kabul eden gruba verilen ad.
* Halife Mansûr’un önemli meselelerinden biri de Şii isyanlarıdır.
* Muhammed b. Abdullah 762’de Medine’de halifeliğini ilân ederek halktan biat almıştır.
* Halife Mansûr, Endülüs’e geçerek orada 755 yılında Endülüs Emevî Devleti’ni kuran Abdurrahman b. Muâviye’yi ortadan kaldırmak için çok uğraştıysa da başarılı olamamış ve sonunda onunla anlaşma yoluna gitmiştir.
* Halife Mansur 775 yılında vefat etmiştir.
* Muhammed Mehdî 775 yılında tahta çıkmıştır.
*Muhammed Mehdi;
İyi bir eğitim görmüş. Babasının sağlığında çeşitli isyanların bastırılması için gönderilmiş, böylece askerî sahada da tecrübe kazanmıştır. Onun döneminde devlet genel olarak istikrar kazanmış ve iktisadi açıdan büyük gelişme göstermiştir. İsyanların büyük ölçüde azaldığı bu dönemde halife siyasi tutuklulara af çıkarmıştır. Devlet tarafından el konulan malları iade etmiş, fakirlere ve hastalara maaş bağlamıştır. İdari düzenlemeler yapılarak, ilk defa memurların yargılanması için mahkemeler kurulmuştur.
Şehirlerin imarına da çalışılmış, yollar ve kuyular yapılmıştır. İlk defa onun döneminde yönetim ile halk kaynaştı. Mehdî Hz. Ali taraftarlarına da çok iyi davranmış ve adeta onlara yapılanlar karşısında gönüllerini kazanmaya çalışmıştır
*Zındık; Müslüman olarak görünmekle birlikte İslam dışı davranışlarda bulunan kimse.
*Mehdi, zındıklara karşı mücadeleye önem vermiştir. Zındık olarak bilinen birçok kimseyi sorgulayarak cezalandırmıştır.
Çeşitli şekillerde zındıklıkla suçlananları hapse atmış veya ortadan kaldırmıştır, bazılarını da tövbe ettikleri için affetmiştir.
* Mehdî, 777 yılında hac için Mekke’de bulunduğu sırada Kâbe’nin örtüsünü yenilemiştir. Haremeyn halkına bol miktarda giyecek ve para yardımında bulunmuştur. Medineliler’den 500 kişilik özel bir muhafız birliği oluşturarak Bağdat’a getirmiş, onları maaşa bağlamış ve iktâlar vermiştir.
* Mehdî döneminde,776-781 yıllarında Bizans üzerine pek çok sefer yapılmıştır.
* Mehdî 776 yılında Abdülmelik b. Şihab kumandasında bir orduyu Basra’dan deniz yoluyla Sind’e (Pakistan’ın güneydoğusu) göndermiştir. 777’de Sind’e varan ve Bârbed şehrini fetheden ordu dönüş yolunda fırtınaya yakalanarak büyük zayiat verdi. Öte yandan Ahmed b. Esed kumandasında Fergana’ya sevkedilen ordu bölgenin başşehri Kâsân’ı ele geçirmiştir.
* Dîvânü’z-zimâm; Devletin gelir –gider kayıtlarını ve hazineyi denetleyen kurumdur.
*Mehdi, devlet kurumlarının organizasyonuna önem vermiş, kâtipler ve mevâlî devlet yönetiminde etkili hale gelmiştir, ilk icraatı sırasında Rusâfe’deki camiyi tamamlatan Mehdî daha sonra Basra Camii ile Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’yı genişletmiş, Irak-Hicaz arasındaki hac yollarının bakımı, güvenliği, yol boyunca hacıların konaklama ve su ihtiyaçlarının temini için çalışmalar yaptırmıştır.
*785’de halife olan Hâdî hilafetinin başında Ali evlâdından Hüseyin b. Ali’nin Medine’de başlattığı isyanla karşılaştı. Hz. Hasan’ın torunlarından olan Hüseyin b. Ali, Medine valisinin baskılarını öne sürerek isyan etti ve Mescid-i Nebevî’de halktan biat almıştır.
*Fah Savaşı; Ali evladından Hüseyin b. Ali’nin isyanı neticesinde Hilafet kuvvetleri karşısında mağlup olduğu ve fiiâ’nın tarihinde önemli yer tutan savaş. Mekke yakınlarındaki Fah vadisinde gerçekleşmiştir, Hüseyin yenilmiş ve çok sayıda taraftarlarıyla birlikte hayatını kaybetmiştir.(786)
* Hâdî devrinin önemli olaylarından biri de Suriye’nin kuzeyinde çıkan Haricî isyanıdır. Haricî lideri Hamza b. Mâlik el-Huzâî Musul yakınlarında cereyan eden savaşta Abbasî ordusunu mağlûp ettiyse de daha sonra yakalanarak öldürülmüştür.
* Abbâsî Devletinin sınırlarının en geniş olduğu devrede tahta çıkan Harûn Reşid’in dönemi huzur ve istikrar dönemidir.
* Harun Reşid, iyi bir eğitimin yanı sıra daha babasının sağlığında Bizans seferlerine katılarak askerî tecrübe kazanmıştır.
*Avasım; Harun Reşid tarafından Bizans sınırında oluşturulan idari yapılanma.
* Bizanslılar’ın Tarsus’u ele geçirip burada bir kale inşa etmek istediklerini öğrenince 787’de bir ordu göndererek şehrin yeniden imarını ve tahkimini emretmiş; ertesi yıl da buraya yeni yerleşmeler olmuştur. Özellikle Bizans’la yapılan mücadelelerde ve sahillerin savunmasında büyük yararlıklar gösteren donanmanın güçlenmesine önem vermiştir.
Güçlenen donanma 790 yılında Kıbrıs ve Girit’i vurmuş ve Antalya açıklarında karşısına çıkan Bizans donanmasını mağlûp etmiştir. Hilâfetinin başlarında daha önceki dönemlerden kalan bazı iç meselelerle uğraşmak zorunda kalmıştır.
* Hârûn Reşîd’in hilâfete geçince Ali evlâdına karşı aldığı tedbirlerden rahatsız olan Yahya b. Abdullah 792 yılında ayaklanmıştır. Kendisine çok sayı da taraftar toplayan Yahya b. Abdullah ancak vezir Yahya el-Bermekî ve oğlunun iknâ etmesiyle isyandan vazgeçmiştir.
* Alioğulları (Evlâd-ı Ali) problemi Hârûn Reşid’in dönemi boyunca da devam etti. Fah Savaşı’nının ardından Fas’a giderek topladığı Berberîler’le devlete baş kaldıran idrîs b. Abdullah isyanı onun zehirletilmesiyle sona erdi. Ancak idrîs’in ölümü üzerine Berberîler kendisiyle aynı adı taşıyan oğlunu sultan ilan ederek idrisîler Devleti’ni kurdular. Kuzey Afrika’da valilerin sert tutumu sebebiyle çıkan isyanlar üzerine İbrahim b. Ağleb bölgeye gönderildi.
*Hârûn Reşîd döneminde 792 yılında Suriye’nin güneyindeki Arap kabileleri arası nda eskiye dayanan husumetlerden kaynaklanan çatışmalar büyük huzursuzluğa yol açmıştır.
Harun Reşid’i uzun yıllar meşgul eden bu çarpışmalar ancak dört yıl sonra kontrol altına alınabilmiştir.
* Velîd b. Tarif eş-Şari; Harun döneminde Cezire bölgesinde isyan eden Harici Lideri.
* Yezîd b. Mezyed eş-Şeybânî tarafından mağlûp edilerek 795 yılında öldürülmüştür.
* Hârûn Reşîd 803 ve 806 yıllarında büyük bir orduyla Bizans topraklarına girmiştir.806 yılında yapılan seferde Herakleia (Ereğli), Iconium (Konya), Tyana (Niğde) ele geçirildi ve Nikephoros’un barış isteği, hem kendi hem de oğlu adına cizye vermesi şartıyla kabul edilmiştir.
* Ali b. isa’nın valiliği sırasında bölgede meydana gelen önemli bir olay Râfi b. Leys’in isyanıdır. . isyanın son derece tehlikeli bir hal alması üzerine halife bizzat sefere çıkmıştır.
* Hârun Reşid; Tûs şehrine varınca hastalanarak 809 tarihinde burada vefat etmiştir.
*Harun Reşid döneminde ;
Devletin idarî yapısında bazı yenilikler yapmıştır. Dîvân-ı Harb’e bağlı olarak Dîvân-ı Arz’ı kurmuş, böylece askerî uzmanların orduyu her zaman teftiş ederek daima savaşa hazır tutmalarını sağlamıştır. Akdeniz sahili boyunca çeşitli yerlerde
kuvvetli haberleşme teşkilâtının kurulmuştur. İlim ve kültür hayatında önemli gelişmeler olmuştur. Bermekî saraylarında felsefî ve kelâmî tartışmalar yapılmıştır. Halife Beytülhikme’nin (Hizânetü’l-hikme) zenginleşmesi için büyük çaba harcamış ve
bazan cizye olarak kitap almıştır. Bu dönemde Süryânîce, Grekçe ve Sanskritçe birçok eser Arapça’ya çevrilmiştir.
Bağdat’ta hastahane kurulmuştur. Nüfusu bir milyonu aşan Bağdat Dicle nehrinin iki yakasına kurulmuş pek çok saray ve köşklerle dünyanın en güzel şehirlerinden biri haline gelmiştir.
Birçok kale ve şehir imar edilmiştir.
* Abbasî hanedanının Batı’da en fazla tanınan siması Hârûn Reşîd’dir.
*Halife Emin; Bağdat’ta halife ilan edilmiştir.(809)
*Halife Emin; Hârûn Reşîd’in ölümü üzerine veziri Fazl b. Rebî’, Râfi’ b. Leys’in isyanıyla uğraşmaktan vazgeçerek Bağdat’a dönmüştür.
*Halife Emin; eğlenceye düşkün ve tutarsız davranışları olmuştur.
* Fazl b. Rebî, Emîn’in halife oluşunda başrol oynayan ve İranlı unsura karşı yürütülen siyasî mücadelede Arapçı zihniyetin önde gelen bir temsilcisidir.
* Me’mun’un orduları 813 yılında Bağdat’ı ele geçirerek Emin’i öldürmüşlerdir.
* Me’mûn, Merv’de Şiîlik’le kısmî bir uzlaşma politikası güden tarihî bir karar almıştır. Ali evlâdından imam Ali er-Rızâ’yı kendisinden sonra halife olmak üzere veliaht tayin ederek Abbâsîler’in resmî rengi olan siyah elbiseyi çıkarıp Ali evlâdına mahsus yeşil renkli elbiseyi giydi (817). Me’mun, ilk defa hanedan dışından birini veliaht tayin etmek suretiyle Abbasî devlet geleneğini bozmuştur. Haber Bağdat’a ulaştığında
halkın bir kısmı emre uymakla beraber büyük bir tepki doğmuştur. Me’mûn, hilâfeti Abbasoğulları’ndan çıkarmakla suçlanmıştır. Me’mûn’un Ali er-Rızâ’yı veliaht tayin etmesi ve halktan onun için biat istemesi Abbasoğulları’nın da şiddetli tepkisine yol açmıştır
* Me’mûn 817 yılında hal’edilerek İbrahim b. Mehdî’ye biat edilmiştir. . Me’mûn’un bu gelişmelerden haberi yoktu. Ali er-Rızâ, Emîn’in öldürüldüğü günden beri halkın isyan ve karışıklık
içinde bulunduğunu, Fazl b. Sehl’in bazı haberleri kendisinden gizlediğini, onun yapmış olduğu bir kısım icraatların halk ve Abbasoğulları tarafından ayıplandığını, bu arada İbrahim b Mehdî’ye biat ettiklerini halifeye bildirmiştir.
*Ali er-Rızâ ve Fazl b. Sehl ile birlikte 817 sonlarında Merv’den ayrılarak Bağdat’a gitmek için yola çıktı. Bu yolculuk esnasında iki önemli olay meydana gelmiştir. Bunlardan biri Fazl b. Sehl’in 818’de öldürülmesi, diğeri de Ali er-Rızâ’nın şüpheli bir şekilde ölümüdür. 819’da üzerindeki yeşil elbiselerle Bağdat’agiren Me’mûn’un ilk icraatı yeşil rengi terkedip siyahı iade etmek olmuştur. Me’mûn’unBağdat’a gelmesiyle karışıklık ve huzursuzluklar sona ermiştir.
*Babek İsyanı;
Me’mun Bağdat’ta düzeni sağlayıncaya kadar çeşitli bölgelerde pek çok ayaklanma çıkmıştır. Bunlardan en tehlikelisi ise Bâbek isyanıdır. Me’mun Bağdat’ta düzeni sağlayıncaya kadar çeşitli bölgelerde pek çok ayaklanma çıkmıştır. Bunlardan en tehlikelisi ise Bâbek isyanıydı. Bu kalkışmayı başlatan, Abbâsî ihtilalinin efsanevi kumandanı Ebû Müslim’in ortadan kaldırılmasının ardından intikam amacıyla kurulan ve sapkın bir hareket olarak kabul edilen Hürremiye hareketi, bölgedeki kadim inançlar olan Mazdek ve Mani dinlerinden ögelerde taşımaktaydı. Hareketin lideri Bâbek, Emin ile Memun arasındaki mücadeleninisyan için uygun bir ortam oluşturduğunu farkederek 816 yılında Azerbaycan’daisyan bayrağını açmış ve çevredeki Müslüman ahaliyi kılıçtan geçirmiştir. Me’mun tarafından Bâbek üzerine gönderilen valiler istenen başarıyı bir türlü sağlayamadı. Bâbek’în bu başarısı ününü daha da artırdı. Yaklaşık yirmi yıl süren bu kalkışma Me’mun döneminde bastıralamadı.
Son derece tehlikeli hale gelen bu isyan ancak Mu’tasım döneminde 838 yılında Bâbek’in öldürülmesiyle son bulmuştur.
*Hürremiye; Babek yönetiminde Me’mun’a isyan eden grup.
* Ali, iktidarı ele geçirmek için çeşitli teşebbüslerde bulunmuştur. Bunlardan ilki ibn Tabâtabâ diye bilinen ve soyu Hz. Hasan’a ulaşan Muhammed b. ibrahim 815’de Kûfe’de halifeliğini ilân etmiştir. Ancak onun kısa müddet zarfında ölümünün ardından müttefiki Ebü’s-Serâyâ, Hz. Hüseyin soyundan küçükyaştaki Muhammed b. Muhammed’i onun yerine geçirmiştir. Me’mûn’un ordularını art arda yenilgiye uğratan Ebü’s-Serâyâ Kûfe’de para bastırarak bağımsızlığını ilân ettiği gibi Basra, Mekke, Yemen, Fars ve Ahvaz’a valiler göndermiştir.
Ali evladının çıkardığı isyanlardan biri de fiîa’nın büyük şahsiyetlerinden Cafer es-Sadık’ın oğlu Muhammed b. ibrahim’in Mekke’de çıkardığı kalkışmadır. 815’de Mekke halkının desteğini de alan Muhammed hilafetini ilan etmiştir.
* Me’mun döneminde dış politikadaki en önemli gelişme Müslümanlarla Bizanslı lar arasındaki savaşların yirmi beş yıllık bir sükûnet devresinden sonra yeniden başlamasıdır. Me’mun tahta çıktığında kendisi gibi kültürlü bir şahsiyet olan Bizans imparatoru Theopilos ile iyi ilişkiler kurmuş karşılıklı elçilik heyetleri gönderilmiştir.
*Suğur; İslam Devletleri ile gayrimüslim devletler arasındaki sınır bölgeleri.
* Me’mûn, 833 yılında Bedendûn (Pozantı) suyu yakınlarındaki ordugâhta vefat etmiştir.
*Me’mun döneminde ortaya çıkan fikri sorunların başında Kur’an’ın yaratılmış olup olmadığı (halku’l-Kur’an) meselesi gelmektedir. Aslında Mutezile ile Ehl-i Sünnet arasında fikri bir tartışma olarak ortaya çıkan bu mesele Mutezile mezhebine temayül gösteren Me’mun’un Kur’an’ın yaratılmış olduğu iddiasını desteklemesi
ve bu düşünceyi adeta bir devlet politikası haline getirmesiyle siyasi bir probleme dönüşmüştür. Halife bunun temel bir inanç meselesi olduğunu düşünerek toplumu özellikle de âlimleri bu görüşü kabul etmeye zorlamıştır.
* Ahmed b. Hanbel, Ehl-i sünnet mezheplerinden Hanbelîliğin kurucusudur.
* Me’mûn Abbâsî halifeleri arasında ilme verdiği değerle ayrı bir yer tutar. Dönemindeki siyasi çalkantılara rağmen Me’mun ilmî ve kültürel faaliyetlere olabildiğince destek vermiştir. Halife Mansur döneminde başlayan Yunanca gibi kadim
medeniyetlere ait eserlerin Arapça’ya tercüme faaliyeti hızlanmıştır. Kendinden önceki yıllarda daha ziyade din bilimleri, dil ve edebiyatla ilgili çalışmalar ağırlıklı olarak yer tutarken, onun devrinde felsefe ve tabii bilimler alanında çalışmalar başlamış, adeta islâm rönesansının başlangıcı olmuştur. Kindî gibi islâm filozoşarı Harezmî gibi bilginler ilk çalışmalarını Me’mun devrinde yapmışlardır. Bağdat onun döneminde dünyaca ünlü bir ilim ve kültür merkezi haline gelmiş Beytü’l-hikme, kütüphaneler ve rasathanesiyle bilime önemli katkıda bulunmuştur.
*Me’mun, Tarihçiler tarafından âlim, filozof, zeki, ilme değer veren bir hükümdar olarak nitelendirilmiştir.
ÜNİTE – 2
*MUTASIM –BİLLAH (833-842)
*Mısır valiliği döneminde katıldığı Bizans seferlerinde Anadolu’da önemli başarılara imza atan Ebû ishak Muhammed, Me’mûn’un ölümünün ardından Türk kumandanların baskısıyla Mu’tasım-Billâh lakabıyla halife ilan edilmiştir.
* Mu’tasım döneminde Türk askerlerin Abbâsîlerin hizmetine girmesi, Türkler arasında islâmiyet’in yayılmasında önemli rol oynamıştır.
* Hürremiyye; Mezdek öğretisinden izler taşıyan ve islâm tarihinde aşırı fiîa’nın etkisiyle gelişen iran kaynaklı Arap karşıtı çeşitli gruplara verilen addır.
* İshak b. İbrahim ;Bağdat Valisi
* Halifeler iktidar Yılları
Mu'tasım-Billâh (833)
Vâsık-Billâh (842)
Mütevekkil Alellah (847)
Muntasır-Billâh (861)
Müstaîn-Billâh (862)
Mu'tez-Billâh (866)
Mühtedî-Billâh (869)
Mu'temid-Alellâh (870)
Mu'tazıd-Billâh (892)
Müktefî-Billâh (902)
Muktedir-Billâh (908)
Kâhir-Billâh (932)
Râzî-Billâh (934)
Müttaki-Lillâh (940)
Müstekfî-Billâh (944-946)
* Mu’tasım’ın karşılşattığı problem, Hint asıllı bir grup olan Zutlar’ın Me’mun döneminden beri Basra bölgesinde özellikle Bağdat’a nehir yoluyla gönderilen ticari eşyayı yağmalayarak ticareti engellemeleriydi.
Üzerlerine gönderilen birliklere uzun müddet direnen Zutlar nihayet teslim olmak zorunda kaldılar. Aileleriyle birlikte 835 yılında Bağdat’a getirilen bu grup Bizans sınırlarındaki kalelere yerleştirilerek Basra bölgesi istikrara kavuşturulmuş oldu.
* Mu’tasım-Billâh, 836 yılında Bağdat’ın yaklaşık 110 km.
kuzeyinde Sâmerrâ şehrini kurmuş ve hilâfet merkezini oraya taşımıştır.
* Mu’tasım döneminin en önemli başarılarından biri, Me’mun zamanından beri bastırılamayan ve devletin varlığını tehdit eden Hürremiye hareketi ile meşhur lideri Bâbek’in ortadan kaldırılmasıdır. 835 yılında Azerbaycan’da tehlikeyaratan bu isyanı bastırmak üzere bölgeye vali tayin edilen Türk kumandanı Afşin, büyük bir hazırlık devresi ve planlamanın ardından ancak iki yıllık bir mücadelenin sonucunda Bağdat’tan gönderilen yardımcı kuvvetlerin de desteğiyle 838 yılında Bâbek’in karargâhı olan Bez şehrini ele geçirmiştir. Yakalanan Bâbek ise idam edilerek yaklaşık yirmi yıl süren bu sorundan kurtulunmuştur.
* Amorion, Günümüzde Afyon Karahisar yakınlarında bulunan ve Bizans’ın istanbul’dan sonra ikinci önemli şehri. 12 Ağustos 838 yılında fethedilmiştir. Amorion seferi Abbâsîler döneminde Müslümanları n Bizans üzerine düzenledikleri seferlerin en başarılısı olarak kaydedilir.
*Babek; Abbâsî halifeleri Me’mun ve Mu’tasım dönemlerinde Azerbaycan’da devleti tehdit eden ve uzun yıllar süren Hürremiyye hareketinin lideri.
* Mu’tasım döneminde Taberistan valisi ve aynı zamanda Kârinîler’in lideri olan Mâzyâr b. Kârin ile Horasan Valisi Abdullah b. Tâhir arasındaki anlaşmazlık 839’da Mâzyâr’ın isyanıyla sonuçlanmış. Halifenin bölgeye gönderdiği ordu uzun bir mücadelenin ardından Mâzyâr’ı teslim aldı. Böylece 840 tarihinde Taberistan’da Kârinîler hanedanı sona erdi ve bölge Tâhirîler’in yönetimine
* Afşin,Türk kumadanıdır. Rakibi Horasan valisi Abdullah b. Tâhir’in tahrikleri sonucu Afşin 840 yılında tutuklanmış ve ertesi yıl hapishanede ölmüştür. Afşin’in gözden düşmesinin sebepleri arasında Azerbaycan’da kendisine vekil olarak bıraktığı kayınpederi Mengü Çûr’un 840’da isyana kalkışmasıdır.
Ancak asıl sebep Türkler ile Araplar arasındaki iktidar mücadelesidir. Afşin hapishanede ölmesine rağmen onun yerine Türk kumandanlardan Eşnas geçmiş ve Türklerin nüfuzunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.
* Mu’tasım-Billâh 842 yılında Sâmerrâ’da vefat etmiştir.
*Mutasım döneminde, Sâmerrâ’da imar faaliyetleri önemlidir, el Cevsaku’l-Hâkânî adlı saray meşhurdur. ishak el-Mevsılî, Fergânî ve Ya’kub b. ishak el-Kindî gibi âlimleri himaye eden Mu’tasım-Billâh’ın kütüphanesinde 10.000 kitap bulunduğu nakledilir. ilk İslâm filozofu Ya’kûb b. ishak el-Kindî onun döneminde yaşamıştır.
* VÂSIK-BİLLÂH (842-847)
* Vâsık’ın hilâfetinin ilk günlerinde kabile isyanlarıyla karşılaştı. Kays Kabilesi isyan ederek fiam valisinin sarayını kuşattı. Asiler üzerine gönderilen Recâ b. Eyyûb el-Hadârî, Kayslılar’ın kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan da faydalanarak isyanı bastırdı ve şehirde emniyeti sağladı. Vâsık daha sonra Recâ b. Eyyûb’u, Mu’tasım’ın vefatından önce Filistin Bölgesi’nde isyan etmiş bulunan Ebû Harbel-Müberka’ üzerine gönderdi. İsyanı bastıran Recâ, Müberka’yı da esir alarak Sâmerrâ’ya döndü (842).
* Boğa el-Kebîr, Me’mun döneminden beri Abbâsî ordusunda görev alan Türk Kumandanıdır.
* Boğa el-Kebir, Benî Süleyman isyanını bastırmıştır, Benî Hilâl kabilesi üzerine yürümüş ve isyancıları Medine’ye getirerek Süleymoğulları esirleriyle birlikte hapsetmiştir.
* Vâsık döneminde Arabistan yarımadasının güney - doğusunda yer alan Yemâme’de isyanlar çıkmıştır.
* Bizans imparatoru Theophilos’un 842 yılında ölmesinin ardından Vâsık döneminde Abbâsî-Bizans ilişkileri durulmuştur.
* Vâsık devrinde, Ağlebîlerin 842-847 yıllarında yaptıkları Fazl b. Câfer ve Abbâs b. Fazl komutasındaki deniz seferleri neticesinde Müslüman orduları Sicilya’da Messina, Napoli, Meskân, fierrâ ve Leontini şehirlerini ele geçirmişlerdir. Müslümanlar aynı dönemde italya’nın Bari (841) ve Misenatium (846) şehirlerini fethettilerse de tutunamayarak Sicilya’ya çekilmek zorunda kalmışlardır.
* halku’l-Kur’an; Kuran’ın yaratılmış olup olmadığı konusundaki tartışmalar için kullanılan terimdir.
* Vâsık; Kendisinden önceki mihne uygulamalarını devam ettirmiştir. Hilâfetinin üçüncü yılında bölgelere mektuplar göndererek ilim adamlarının halku’l-Kur’an konusunda imtihan edilmelerini emretmiştir. İmam fiâfiî’nin talebesi Ebû Ya’kûb
Yusuf el-Büveytî, Nuaym b. Hammâd, Ali b. el-Medînî ve Ahmed b. Nasr el-Huzâî bu dönemde sorgulanan kişilerin öne çıkanlarıdır. Ahmed b. Hanbel de Vâsık’ın ölümüne kadar derslerine ara vermek zorunda kalmıştır. 845 yılında Bizans’la yapılan esir değişiminde de Vâsık, kurtarılacak olan Müslüman esirlerin halku’l-Kur’an hususunda imtihan edilmelerini, olumlu cevap verenlerin kurtarılarak birer dinar verilmesini, kabul etmeyenlerin Bizanslıların elinde bırakılmasını emretmiştir. Ayrıca
SÂMERRÂ DEVRI
Mütevekkil-Alellâh (847-861)
Müstaîn-Billâh (862-866)
Mu’tez-Billâh (866-869)
Mühtedî-Billâh (869-870)
* Mütevekkil-Alellâh (847-861)
Vâsık’ın veliaht bırakmadan ölümü üzerine halifenin kim olacağı hususunda tereddütler belirdi. Bunun üzerine Abbâsî tarihinde ilk defa kimin halife olacağını belirlemek üzere devlet adamlarının katılımıyla bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantı da Vâsık’ın oğlu Muhammed üzerinde karar kılındıysa da yaşının
küçük olması ve Türk kumandanların karşı çıkması nedeniyle Mu’tasım’ın oğlu Câfer Mütevekkil-Alellâh unvanıyla halife olmuştur.
*Mütevekkil, kendinden önceki halifeler dönemindeki halku’l Kur’ân’la ilgili dinî tartışmaları ve Mu’tezile’nin görüşünü benimsemeyenler üzerinde uygulanan baskıyı (mihne) sona erdirmştir. Mihne sebebiyle tutuklu
bulunanları serbest bırakarak Sünnî ulemaya yakın davranmıştır.
* Eşnas 844’te vefat etmiştir
* Mütevekkil’in hilâfet dönemi genellikle huzurlu bir dönem olarak anılmakla birlikte zaman zaman sınır eyaletlerinde bazı isyanlar meydana gelmiyor değildi. Mütevekkil bir yandan mücadele ettiği Türk askerlerini bu isyanları bastırmak için kullanmak zorunda kalmıştır. Bunların ilki 848-849 yılında Azerbaycan’da Muhammed ibn Buays tarafından başlatıldı. Halife pek çok başarısız denemenin ardından Boğa es-Sağir’i bölgeye göndererek isyan bastırmıştır. (850)
* Mütevekkil dönemindeki isyanların en tehlikelisi 849 yılından itibaren Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde (irmîniye) patlak vermiştir. İrmîniye Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra idarede herhangi bir değişiklik yapılmamış bölge yönetimi Ermeni beylerine bırakılmıştı. Mütevekkil’in halife olmasının ardından Ermeni
beyleri, Abbâsî valisi ile beraberindeki askerleri
öldürmüşlerdir. İsyanın büyümesiüzerine Mütevekkil, Boğa el Kebîr’i 851 sonlarında büyük bir orduyla bölgeye sevketmiştir. Boğa el-Kebîr dört yıl boyunca bölgede kaldı ve karışıklıkları tamamen önlenmiştir (856).
* Suğur, islâm devletlerinin gayri müslim devletlerle sınırını oluşturan uç bölgeleri.
* Suğur Valisi Ali b. Yahyâ 853-54 yılından itibaren Bizans topraklarına seferler düzenleyip iç kısımlara kadar ilerlemiştir. 855-56 tarihinde iki devlet arasında yapılan anlaşmayla esir mübadelesi yapılmıştır. Aynı yıl Bizans Suriye sınır bölgesindeki Aynizerbâ’ya saldırdı. Bu saldırının ardından Halife Bizans topraklarına hücum edilmesini emretmiştir. Ali b. Yahyâ Suriye sınırından Bizans topraklarına girdi. Sınır bölgesinde bulunan Boğa el-Kebîr de Orta Anadolu’daki Samâlû’yu fethetmiştir. (858).
*Bizans imparatoru III. Mihail 859 yılında Sümeysât’a saldırmıştır. Bu saldırıya karşılık Ali b. Yahyâ Bizans hâkimiyetindeki Lü’lüe Kalesi’ni (Ulukışla yakınlarında) teslim almıştır. 860 tarihinde Fazl b. Karin kumandasındaki donanma
Bizans’ın Akdeniz’de önemli bir ticaret limanı olan Antalya Kalesi’ni zaptetmiştir.
*Mütevekkil büyük oğlu Muntasır’ı birinci veliaht tayin etmiş, ikinci sırayı ise Mu’tez’e vermiştir. Ancak daha sonra Muntasır’la aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle Mu’tez’i birinci sıraya almak istemiştir. Bu durumu kabul etmeyen Muntasır, zaten babasıyla aralarında problem olan Boğa es Sağîr, Vâsif ve Otamış gibi Türk kumandanları ile işbirliği yaparak 861’de düzenlediği suikastle babasını öldürtmüştür. Mütevekkil’in katli islâm tarihinde bir halifeye karşı muhafız birlikleri tarafından işlenen ilk cinayettir.
* Mütevekkil dönemi siyasi açıdan sönük bir devre olmakla birlikte ilmî ve kültürel açıdan parlak bir devir olmuş, yıllarca süren tercüme hareketinin ardından telif dönemi başlamıştır. Mütevekkil’in dinî konulardaki tartışmaları yasaklaması sonucu Mu’tezile kelâmcılığı ve felsefe alanındaki çalışmaların canlılığını kaybetmesine karşı lık hadis alanındaki çalışmalar hızlanmış, pek çok muhaddis onun desteğini görmüştür.
* Mimariye yeni bir üslûp geliştirecek kadar yakın ilgi duyan Mütevekkil giriştiği büyük çaptaki imar faaliyetleriyle başşehir Sâmerrâ’yı genişletmiş, burada günümüze kadar ayakta kalabilen meşhur Sâmerrâ Ulucamii ile yirminin üzerinde sarayve köşk inşa ettirmiştir. Sâmerrâ yakınlarında kendi
adıyla anılan bir şehir kuranMütevekkil, Mekke suyollarındaki büyük çaplı ıslah çalışmalarında bulunmuş, Kâbe’nin onarımı ve tezyinatına önem vermiştir. 861 yılında Nil’in mevsimlere göre su seviyesini ölçmek ve yıllık su taşmalarını hesaplamak için yeni bir mikyas (nilometre) inşa ettirmiştir.
*Müstaîn-Billâh (862-866)
* Halife Muntasır’ın ölümünün ardından devlet adamları ve Türk kumandanları toplanarak Mu’tasım’ın torunu Ahmed b. Muhammed’in Müstaîn-Billâh ünvanıyla halife ilân edilmesine karar vermişlerdir (862).
*Şakirriye; Abbâsîler’de Muhafız alayını oluşturan daha ziyade Araplardan oluşturulan askerî birlik.
* Türk askerlerinin nüfuzundan bunalan Bağdat halkı Abbâsî kuvvetlerinin Bizans karşısında yenilmesini bahane ederek 863’de halifeye isyan etmiştir. Aslında isyanı n gerçek sebebi Türklerin halifelere karşı tutumuydu. Bu kalkışmaya halkın yanı sıra Şakiriyye denilen ve birliklerinde Türklerin bulunmadığı ücretli askerler de katılmıştır. Hapishaneler basılarak mahkûmlar serbest bırakıldı.
Bu isyanın üzerinden çok geçmeden Sâmerrâ’da çoğunluğunu Arapların oluşturduğu güçler yakaladıkları Türkler’i öldürmeye başladılar. Türk askerlerine karşı başlatılan eylem Boğa es Sağir, Otamış ve Vasîf’e bağlı kuvvetler tarafından bastırılmıştır.
*863 yılında Boğa es-Sağir ve Vasîf’e bağlı bazı Türkler, malî ve siyasî durumlarının kötüleştiğini iddia ederek Vezir Otamış ve kâtibine karşı ayaklanmışlar ve her ikisini de katletmişlerdir.
Herhangi bir gücü kalmadığından olaylara seyirci kalmakla yetinen Halife, Otamış’ın yerine Ahmed b. Sâlih b. fiîrzâd’ı vezir tayin etti. Halifenin nüfuzlu kumandanlardan Bâgir et-Türkî’yi başkumandanlığa getirmek istemiştir. Bu durum Boğa es-Sağir ile Vasîf’i endişelendirdi. İki grup da birbirine tertipler düzenlemiştir ve nihayetinde Bâgir et-Türkî katledilmiştir. Onun öldürülmesi Bağdat’ta büyük bir karışıklığa yolaçtı. Bâgir’in askerlerinin isyanını bir türlü bastıramayan Halife, 865’de Vasîf ve Boğa es Sağir ile birlikte Sâmerrâ’yı gizlice terkedip Bağdat’a kaçmak zorunda kalmıştır.
* Sâmerrâ’daki bazı kumandan ve devlet adamları da Bağdat’a gitmeye başlamışlardır. Sâmerrâ’nın terkedilmesiyle kendi nüfuzlarının sona ereceğini anlayan Türk askerleri Halife’ye elçi gönderip hata yaptıklarını kabul ederek özür dilemişlerdir. Fakat halife onların Sâmerrâ’ya dönme teklişerini kabul etmemiştir. Bunun üzerine Türk askerleri, siyasî otoritelerinin sarsılmasından endişe edip Müstaîn’in yerine Mu’tez-Billâh’ı hapishaneden çıkarıp halife ilân etmişlerdir (865). Böylece aynı anda biri Bağdat’ta, diğeri Sâmerrâ’da olmak üzere iki Abbâsî halifesi ortaya çıkmış oldu. Ancak
Samerra’da bulunan Mu’tez’in eli daha güçlüydü.
Nitekim Boğa el-Kebîr’in Humus’ta bulunan oğlu Mûsâ, Mu’tez-Billâh tarafı na geçince dengeler değişti. Bu gelişmeyle kuvvetlenen Mu’tez kardeşi Ebû Ahmed’i büyük bir orduyla Bağdat’a gönderdi (fiubat 865). Bağdat’ın uzun bir süre kuşatılması nedeniyle şehirde açlık tehlikesinin ortaya çıkması
üzerine halk valiye baskı yaparak Mu’tez tarafına geçmesini istemişlerdir.
Ebû Ahmed ile görüşen vali Muhammed b. Abdullah, Mu’tez’e biat etmeye razı oldu ve 866’da Müstaîn halifelikten hal’ edilmiştir.
* Müstaîn’in halifelik dönemi karışıklıklar içinde geçmesine rağmen Bizans’a karşı da ciddi mücadeleler verilmiştir. Bizans sınır bölgelerinde bulunan Vasîf Anadolu seferlerini sürdürmüştür. Halife tarafından Bizans seferleriyle görevlendirilen Ca’fer el-Hayyât ile Ömer b. Abdullah el-Akta’ 863 yılından itibaren Bizans’a karşı seferler düzenlemişlerdir. Ömer Anadolu içlerine kadar ilerledi. Türk kumandanı Bilgecûr 864 ve 865 yaz aylarında Anadolu’ya seferler düzenleyerek Aksaray ile Niğde arasında bulunan Matmûre’yi fethetmiştir.
* Müstâin döneminde Hz. Ali’nin soyundan gelenlerin başlattığı isyanlar da önemli olaylar arasında yer alır. Nitekim Yahyâ b. Ömer el-Hüseynî 864 yılında Şii isyanı başlatarak Kûfe’de
Beytülmâl’i (hazine) ele geçirip mahkûmları serbest bırakmıştır.
Müstaîn sevkettiği ordularla bu isyanı bastırmış ve Yahyâ b. Ömer öldürülmüştür.Kûfe’de Hz. Ali soyundan olan Hüseyin b. Muhammed’in ertesi yıl başlattığı isyan Kûfeliler ve Benî Esed kabilesi tarafından da desteklenmiş ve ancak 867 yılında
bastırılabilmiştir.
MU’TEZ-BILLÂH (866-869)
* Mu’tez, Türk askerler tarafından Bağdat’a giden Müstaîn’e karşı iktidara getirilmiştir.
*866 yılında Türkler ile Kuzey Afrika kökenli Meğâribe arasında çatışmalar başladı. ilk önce üstün duruma geçen Meğâribe daha sonra tecrübesizliğinin kurbanı olarak Türkler’e yenildi. Bu teşebbüsünde de başarısız olan halife, bu defa Horasan’da yarı bağımsız olarak hüküm süren Tâhirîler’den yardım istedi. Tâhirîlerin gönderdiği ordu Türk kumandanlar tarafından Sâmerrâ’ya sokulmadı. Ancak kısa süre sonra Türklerin yanısıra diğer gruplardan askerler ücretleri nedeniyle yağmaya başladılar. Bu esnada halife Vasîf’i, ardından da Boğa es-Sağir’i katlettirmek suretiyle bu iki önemli gaileden kurtulmuş oldu.
* Mutez dönemi halifenin Türk askerlerle iktidar mücadelesi şeklinde geçmiş iki kuvvetli rakibinden kurtularak göreceli bir başarı elde eden halife, sonunda yine Türk askerler tarafından tahttan indirilmiştir. Mutez döneminde 868 yılında vekil sıfatıyla Mısır’a vali tayin edilen Ahmed b. Tolun burada zamanla Abbâsî halifeliğine ancak ismen bağlı kalan Tolunoğulları hânedanını kurdu.
MÜHTEDÎ-BILLÂH (869-870)
* Mu’tez’in halifelikten halledilmesiyle kumandanlar tarafından Mühtedî-Billâh lakabıyla halife ilân edilmiştir.
* Mühtedî kısa süren hâkimiyeti döneminde Türk
kumandanlarının yanısıra eyaletlerdeki isyanlarla uğraşmak zorunda kalmıştır.
*Muhtedi, Türk kumandanlarının yanısıra eyaletlerdeki isyanlarla uğraşmak zorunda kalmıştır.
* İran’da bulunan diğer bir Türk kumandan Mûsâ b. Boğa’yı Sâmerrâ’ya davet etmiştir. Mûsâ şehre gelerek Halife Muhtedî’yi Salih b. Vasîf’in nüfuzundan kurtardı. Sâmerrâ’da saklanan Salih bir süre sonra yakalanarak öldürülmüştür.
* Halife Türk kumandanlarının baskısından onları birbirine karşı kışkırtarak kurtulabileceğini biliyordu. Ancak halifenin bu komplolarının farkına varan Türk kumandanlar aralarında anlaşarak Mühtedî’yi hilâfetten uzaklaştırmaya karar vermişlerdir. Bu sırada halifenin kuvvetleriyle Türk birliklerinin çatışması neticesinde çok fazla kan dökülmüştür. Hiçbir çıkış yolu kalmadığını gören halife kaçarken yakalandı ve hilafetten hal’edilerek öldürülmüştür. (870)
BAĞDAT DÖNEMI
Mu’temid-Alellâh (870-892)
Mu’tazıd-Billâh (892-902)
Müktefi-Billâh (902-908)
Muktedir-Billâh (908-932)
Kahir -Billâh (932-934)
Mu’temid-Alellâh (870-892)
* Mühtedî’nin Türkler tarafından tahttan indirilip öldürülmesinin ardından göz hapsinde tutulduğu el-Cevsaku’l-Hâkanî’den alınarak halife ilân edilmiştir (870). Tahta çıkınca babasının veziri Ubeydullah b. Yahyâ b. Hâkan’ı tekrar bu makama
getirdi. ve daha sonra devletin yönetimini kardeşi Muvaffak’ın eline bırakarak vaktini eğlenceyle geçirmeye başladı. Mu’temid’in ilk yıllarında Türklerin etkinliği devam etmekle birlikte nüfuzlarının azaldığına ilişkin bazı belirtiler ortaya çıkmıştır. Zira Türklerin halifelerle mücadelesi her iki taraf içinde oldukça yıpratıcı oldu. Bu dönemin en önemli hadiselerini iç isyanlar oluşturmaktadır.
* Dönemin en tehlikeli isyanı Halife Mühtedî zamanında Basra tarafındaki tarla ve tuzlalarda kötü şartlar altında çalışan Zencî köleleri zenginlik ve hürriyet vaadiyle çevresinde toplamayı başaran Ali b. Muhammed ez-Zencî’nin ayaklanmasıdır. (Eylül 869).
* Bu devirde merkezi otoriteyi sarsan diğer bir önemli mesele, Abbâsî sınırları içerisinde bağımsız devletler kurulmasına yol açan Saffârîler olayıdır. Bölgede etkin bir konumda olan Yakub b. Leys es-Saffâr, Fars bölgesini ele geçirmiş ve halife tarafından Belh, Tohâristan, Sicistan ve Sind bölgesinin valiliğine tayin edilmiştir.
* Ahmed b. Tolun (Mısır Valisi), 878 yılında çıktığı seferde Suriye’yi kendi yönetimi altına almış ve ardından adına sikke bastırmıştır.
* Muhammed b. Ebü’s-Sâc, 889’da Azerbaycan valiliğine gönderilmiş burada bağımsız hareket eden bir hânedanın kurucusu olmuştur.
MU’TAZID-BILLÂH (892-902)
* Mutazıd, Merkezi idarenin zayışadığı bir dönemde işbaşına gelmiş, devletin dağılması nı önlemeye çalışmış ve bunda bir dereceye kadar da başarılı olmuştur.
* Amr b. Leys, elçi göndererek Horasan valiliğini istemiş, halife de onun bu isteğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Ancak bununla da yetinmeyen Amr b. Leys Mâverâünnehir’e de göz dikmişti. Halife bu isteğe olumlu yaklaşmakla birlikte Mâverâünnehir’i elinde tutan Sâmânîler, Amr’ı mağlûp ederek bölgenin gerçek sahibi olduklarını gösterdiler. Halife bunun üzerine Amr’ın hâkim olduğu toprakları 900 yılında Sâmânî emîri ismail’e vermiştir.
* Mutazıd’ın uğraşmak zorunda kaldığı problem, iran’da hüküm süren Dülefîler’dir. Dülefî Hükümdarı Ebû Leylâ Haris b. Abdülazîz’in başlattığı bir isyanı n sonucunda 897’de ölmesi üzerine Dülefîler’in toprakları Abbasî halifeleri tarafı ndan tayin edilen valilerce yönetilmeye başlanmıştır. Bu dönemde Azerbaycan’da hüküm süren Sâcoğulları ile de münasebetler bozulmuştur. Ancak Halife, Muhammedb. Ebü’s-Sâc’ın Azerbaycan ve irmîniye bölgesindeki hâkimiyetini tanımıştır (898).Mu’tazıd 899’da Âmid’i fieybânî Emîri Ahmed b. isâ’nın oğlu Muhammed’in elinden almıştır. Ardından Hamdânîler’den Hamdan b. Hamdûn’u, Mardin Kalesi’nde kuşatarak onu şehirden kaçmaya zorlamıştır.
*Karmati, Şii ismailiye mezhebine mensup olan bu grup Abbâsîler döneminde uzun yıllar devleti uğraştıran isyanlar çıkarmıştır.
* Mutazıd son yıllarını Karmatî problemi ile uğraşarak geçirmitir. İsmini Kufe’de ismâilî hareketinin dâisi (propagandist) Hamdan b. Karmat’tan alan bu fiii –Bâtınî hareket çeşitli dönemlerde, farklı liderlerin önderliğinde, özellikle kırsal bölgelerdeki vergiler, anarşi ve baskılardan beslenerek ortaya çıkmaktaydı. Mutazıd döneminde ortaya çıkan ikinci Karmatî hareketi, Ebû Saîd el-Cennâbî’nin liderliğinde geniş bir taraftar desteği bulmuş; Bahreyn ve çevresindeki topraklarda hâkimiyet kurmuştur (899). Halifenin gönderdiği ordular ardı ardına Karmatîler tarafından yenilmiş ve Bahreyn’in merkezi Hecer işgal edilmiştir.
* Sarsılmakta olan Abbasî hâkimiyetini dirilttiği için kendisine devletin kurucusununlakabı verilmiş ve “ikinci Seffâh” olarak adlandırılmıştır. Mu’tezile mezhebinesempati duyan Mu’tazıd Ehl-i beyt mensuplarına da iyi davranmış, onlara yardımda bulunmuştur. Abbasî ordusunda görev yapan Türkler’in nüfuzunu kırmaya çalışmış ve bunu büyük ölçüde başarmıştır.
MÜKTEFI-BILLÂH (902-908)
* Müktefî 902 yılında halife olmuştur.
* Müktefî’nin iktidarının başında Rey şehri Saffârîler’in eline geçmiştir. Bu sırada halife, isyan eden kumandanları ndan Emîr Bedr ile meşgul olduğundan bölgeye dört ay sonra asker sevkedebilmiştir. Ancak bu sefer başarılı olamamış, Müktefî de ertesi yıl Fars bölgesini Saffârîler’in idaresine bırakmıştır.
* Karmatî problemi Müktefî döneminde de sorun olmaya devam etti. Suriye’deki pek çok şehrin Karmatîler tarafından yağmalanması üzerine Müktefî-Billâh’ın emriyle ihşîdîler’den Tuğc b. Cuf’un Karmatîler üzerine 903’te gönderdiği ordu
herhangi bir sonuç elde edemedi. Aynı yıl Karmatîler fiam’ı kuşattılar. Halifenin Mısır’dan sevkettiği ordu Karmatî lideri fieyh Yahya b. Zikreveyh’i ortadan kaldırdıysa da yerine geçen kardeşi Humus, Hama, Selemiyye gibi şehirleri elegeçirerek kendisini halife ilan etmiştir.
* Karmatîler 903 yılında ilk defa hem Suriye hem de Bahreyn cephesinde yenilgiye uğratılmışlardır.
* Abdullah b. Saîd, Karmatî liderleridir.
* Karmatî liderlerinden Abdullah b. Saîd, Benî Kelb kabilesi mensupları tarafından öldürülünce Karmatîler arasında ayrılıklar çıkmıştır. Karmatîler’i tekrar toparlayarak Abbâsî ordularını
mağlup eden Zikreveyh b. Mihreveyh’in 906 yılında hac kafilesine saldırmak amacıyla geldiği Tarîkihiffân’da Vâsıf b. Humar Tegin’e yenilerek öldürülmüştür. Böylece Suriye ve Irak’taki Karmatî isyanları bastırılmıştır.
*Müktefî-Billâh, öncelikle Karmatî meselesini hallettikten sonra Mısır ve Suriye’de hüküm süren Türk hanedanı Tolunoğulları’nı üzerine yönelmiştir. Mısır’a gönderilen büyük bir Abbâsî ordusu 11 Ocak 905’te Mısır’a girerek Tolunoğulları Devleti’ni ortadan kaldırmıştır.
Muktedir-Billâh (908-932)
*Muktedir-Billah, Muktefi-billah’ın kardeşi olan Cafer, vezir Abbas b. Hasan el-Cercerâî tarafından
Muktedir- Billâh lakabıyla halife ilân edilmiştir.
* Muktedir-Billâh dönemi boyunca Abbâsîler’den ayrılarak kurulmuş devletlerle çeşitli mücadeleler yapmak zorunda kalmıştır. 910 yılında Leys b. Ali bütün Fars bölgesini ele geçirdi. Ertesi yıl Sâmânîler Sicistan bölgesini hâkimiyetine aldı. Deylem ve Taberistan ise Hz. Ali soyundan gelenlerin faaliyetlerine sahne olmuştur. Zeydîler’den Hasan el-Utrûş 914’de bölgede hükümdarlığı nı ilân edip halktan biat almıştır.
* Suriye’de sona eren Karmatî problemi Bahreyn’de devam etmekteydi. Bahreyn Karmatîleri’nin lideri Ebû Tâhir el-Cennâbî 923’de Basra’yı işgal ederek katliam yapmıştır. Ertesi yıl
Mekke’den dönmekte olan bir hac kafilesini yağmalayıp kılıçtan geçirmiştir. Karmatî tehlikesi nedeniyle 925 yılında hacca dahi gidilememiştir.
Karmatîler Irak’ın en önemli şehirlerinden Kûfe’yi 927’de elegeçirip yağmalayarak geri çekilmiştir. 928 yılında Rahbe’yi alıp Karkisiyâ ve Rakka’ya yürüyen Karmatîler 12 Ocak 930’da Kâbe’ye baskın düzenleyip binlerce hacıyı katletmişlerdir ve Hacerülesved’i alarak merkezleri Hecer’e götürmüşlerdir. Aynı yıl Uman da Karmatîler’in eline geçti. Hacerülesved 951 yılına kadar Karmatîler’in elinde kalmıştır.
* Muktedir-Billâh devrinde Abbâsî-Bizans mücadelesi olağan seyrinde devam etmekteydi Abbâsî kuvvetlerinin 908-909 yıllarında Malatya civarındaki Rum birliklerine hücum ederek ganimetle dönmesine karşılık Bizans kuvvetleri 911’de Lazkiye’yi işgal ederek çok sayıda müslümanı esir almıştır..Tarsus bölgesinde yoğun çatışmalar yaşandı. Bizans’ın isteği üzerine yapılan barış uzun sürmedi. Bizans ordusu 926’da Malatya’yı yağmalamıştır.
*Sümel, Bizans’a yaptığı başarılı hücumlarla tanınan Abbâsî kumandanıdır.
* Sümel komutasındaki Abbâsî donanmasının Bizans’a hücumlarda oldukça faal bir rol oynamıştır. Sümel pek çok defa Bizans topraklarına yaptığı hücumlarda ganimetle dönmüş hatta 931 yılında Ammûriye’yi (Amorium) ele geçirip ileri harekâtına devam ederek Ankara’ya kadar ulaşmıştır. Bu saldırıların intikamını almak isteyen Rumlar, onun Tarsus’a dönmesinin ardından Ermeniler’in kışkırtmasıyla Ahlat ve civarına saldırıp birçok Müslümanı öldürülmüşlerdir. Azerbaycan valisi de Ermenilerin meskûn bulundukları topraklara saldırarak intikam almıştır.
* Halife Muktedir ile başkumandan Munis el-Muzaffer’in arası açılınca Bağdat’ı terkederek Musul’a giden Munis 932’de Hamdâniler’e ait Musul’u ele geçirip Bağdat üzerine yürümüştür. Halifeye bağlı kuvvetlerin yenilmesinin ardından Muktedir kendi askerleri tarafından öldürülmüştür.
* Muktedir-Billâh’ın faaliyetleri arasında; Bağdat’ta kendi adıyla anılan bir bîmâristan yaptırmıştır.
Diyarbekir surlarını yeniden inşa ettirmiştir.
Yüksek memur ve kumandanlara verilen iktâlar için Dîvânü iktâi’1-vüzerâ’yı kurmuştur. İdil-Bulgar Hanlığı’na aralarında meşhur seyyah ibn Fadlân’ın
bulunduğu bir heyet göndermiştir. iktidar yıllarında Fâtımîler ve Hamdânîler bağımsız birer devlet haline gelmiştir.
KAHIR -BILLÂH (932-934)
* Kâhir-Billâh, Munis ve birlikte hareket ettiği Ebû Ya’kub ishak b. ismail en-Nevbahtî tarafından halife ilan edilmiştir.
* Kâhir-Billâh, kısa süren hilafeti esnasında daha ziyade Muktedir-Billâh’ın yakınlarını cezalandırmakla uğraşmıştır.
* Vezir ibn Mukle tayinlerde etkin rol oynayarak rakiplerini cezalandırmıştır ve birçok ünlü ailenin mallarına el koymuştur. Halifenin bu tutumu kendisini iktidara getirenlerde planları yapmaya başlamıştır. Munis’in planlarından haberdar olan Kâhir-Billâh, harekete geçerek Munis el-Muzaffer, Hâcib Yelbak ve oğlu Ali’yi tutuklatarak öldürtmüştür. Halife bu tutumu nedeniyle halk arasında da meşruiyetini Kaybetmiş muhafız birliğindeki askerler tarafından tahttan İndirilmiştir. (934).
EMIRÜLÜMERALARIN YÖNETIMINDE ABBÂSÎLER
Râzî-Billâh (934-940)
Müttakı-Lillâh (940-944)
Müstekfî-Billâh (944-946)
* Râzî-Billâh (934-940)
* Halife Kahir-Billâh’ın hal’edilmesinden sonra hapishaneden çıkarılan Ebü’l-Abbas Ahmed, Râzi-Billâh lakabıyla halife ilân edilmiştir. (934).
* Râzî’nin dönemi askeri ve idari yüksek bürokratlar arasındaki güç mücadelesiyle geçmiştir.
* emirülümerâlık, Halifelerin Abbâsî ordusundaki Türk kumandanları karşısında otoritelerinin zayıflamasıyla birlikte bütün işlerde tek yetkili olarak tayin edilen kumandanlara verilen ad.
*Halife, Râzî devlet otoritesini yeniden tesis etmek maksadıyla Basra valisi ibn Râik’i 936 yılında devlet işlerinde tek yetkili emirülümerâ tayin ederek görev ve sorumluluklarını ona devretmiştir. O bütün işlerde halifeye danışmadan karar alabilmekte, adına para basılmakta ve hutbelerde zikredilmekteydi
* Râzî-Billâh, 938 yılında Beckem ile birlikte Hamdânîler’den Nâsırüddevle üzerine yürüyerek Musul’a hâkim olmuştur. Bu esnada Bağdat’ı elegeçiren ibn Râik’e Diyârı mudar, Tarîkulfurât, Kınnesrîn ve Avâsım valilikleri verilerek Bağdat’tan uzaklaştırılmış. (939). Bu yıllarda Bizans imparatorluğu ve Büveyhîler’in saldırılarıyla da uğraşmak zorunda kalan Râzî-Billâh 940’ta vefat etmiştir.
MÜTTAKI-LILLÂH (940-944)
Müttakı-Lillâh, Kardeşi Râzî-Billâh’ın vefatının ardından 940’da devlet adamları tarafından halife seçilmiştir.
* Deylemli askerlerin Türklerle anlaşmazlığa düşerek Basra’daki Berîdîler’e katılmaları Müttakı’nın durumunu daha da zorlaştırmıştır. Halife, Vâsıt’a hâkim olan Ebû Abdullah el Berîdî’nin Bağdat’ı ele geçirmesi üzerine onu vezir olarak atamıştır. Ancak Bağdat’ta halkın desteğini kazanamayan Berîdiler, Türk ve Deylemli askerlerin tepkisi sonucu bir ay içinde Bağdat’ı terketmek zorunda kalmıştır.
* Müttaki-Lillâh, Türk askerlerinin isteği üzerine Dımaşk’a kaçmış olan ibn Râik’i çağırıp emîrü’l-ümerâ tayin etmiştir.
* Berîdîler meselesi Vâsıt’ın Abbâsî güçleri tarafından ele geçirilmesinden sonra anlaşmayla neticelenmiştir.
Ancak Tüzün ve Nûştegin gibi Türk kumandanlarının Bağdat’ta ibn Râik’e karşı isyana teşebbüs etmeleri ve Vâsıt’a giderek Berîdîler’e katılmaları üzerine 942’de Berîdîler’e hücum eden ibn Râik Deylemliler’den oluşan Berîdî ordusu karşısında yenilgiye uğramıştır. Savaştan sonra Halife Müttakı’nın, ibn Râik ile birlikte Hamdânîler’den yardım istemek için Musul’a gitmesi üzerine Bağdat’a giren Ebü’l-Hüseyin el Berîdî Bağdat’a girerek şehri yağmalamıştır.
* Halife, ibn Raik Musul Hamdânî Emîri Hasan b. Abdullah tarafından ortadan kaldırılınca Emîr Hasan’ı ‘’Nâsırüddevle’’ lakabını vererek emîrülümerâ tayin etmiştir. (942). Halife Müttakı-Lillâh, Hamdânîler ve Türk kumandanları nın desteğinde Bağdat’a girmiştir. Halife Bağdat’ta Tüzün’ün Berîdîler’le anlaştığı ve halifeyi onlara teslim edeceği söylentisinin yayılması üzerine Bağdat’ı ikinci defa terkederek Musul’da Hamdânîler’e Sığınmıştır. Tüzün hemen harekete geçip 944’de Hamdânîler’in başşehri Musul’u ele geçirince Hamdânîler Nusaybin’e kadar geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Musul’un zaptından sonra Tüzün, Nâsırüddevle’ye başvurarak halifenin kendisine teslim edilmesini istemiştir. Endişeye kapılan halife Nâsırüddevle’nin yanından ayrılıp Rakka’ya gitmiştir. Rakka’da Hamdânîler’le anlaşamayan Muttakı, Tüzün’le tekrar anlaşmak zorunda kalmıştır. Bağdat’a dönen halife 944’te Tüzün tarafından hal’edilmiştir. Müttakı-Lillâh döneminde iç karışıklıklardan yararlanıp Urfa’ya kadar gelen Bizanslılar burada bir kilisede bulunan, Hz. Îsâ’ya ait mukaddes eşyanın kendilerine verilmesi için halifeye başvurmuşlardır. Müttakı, islâm âlimlerinin görüşünü aldıktan sonra müslüman esirlerin serbest bırakılması karşılığında bu talebin yerine getirilmesine karar vermiştir. (943-44)
MÜSTEKFÎ-BILLÂH (944-946)
* Müstekfî, Emîrülümerâ Tüzün el-Muzaffer tarafından halife ilan edilmiştir.
* Müstekfî döneminde iktidar Türk kumandanlarının, özelikle de Emîrülümerâ Tüzün ile ibn fiîrzâd’ın elindeydi. Halife ve vezirin hiçbir nüfuzu yoktu. Müstekfî Billâh’ın halifeliğinin ilk yılında meydana gelen karışıklıklar sebebiyle Bağdat’ta ekonomik sıkıntı baş göstermiş ve halk
şehri terketmeye başlamıştır.
* Bağdat’ı tehdit etmekte olan Büveyhîler ilk fırsatta şehri işgal etmeye hazırlanıyorlardı. . Bu sırada Emîrülümerâ Tüzün 945’de vefat etti ve yerine ibn fiîrzâd tayin edilmiştir. Aralık 945’de Büveyhî Hükümdarı Ahmed Bağdat’a girmiştir. Halife Müstekfî, onu Muizzüddevle unvanıyla emîrülümerâ tayin etmiştir.
Deylemli askerler halkın evlerine girip yerleşirken Türk askerleri Bağdat’ı terkederek Hamdânîler’den Nâsırüddevle’nin yanına gitmişlerdir. Bu tarihten itibaren Bağdat ve Irak’ta Büveyhîler dönemi başlamış oldu.
ÜNİTE – 3
ABBASÎ DEVLETI
(945 YILI SONRASINDA)
* Abdurrahman b. Muaviye; 756 yılında Endülüs’te bağımsız bir devlet kurmuştur.
*758’de Sicilmâse’da Midrarîler, 761’de Tahert’te
Rüstemîler,788’de Fas’ta idrisîler, 800’de Tunus’ta Ağlebîler ve 868’de Mısır’da Tolunoğulları bağımsız devletler kurmuşlardır.
*Tuğrul Bey; Abbasi Halifesini Büveyhliler’in baskısından kurtarmıştır.
* Nâsır; Abbasi Halifesidir.
* Harezmşah Alaeddin Tekiş 1194’te Selçukluları mağlup edince Harezmşahlar ile karşılaşmak zorunda kalan Abbasî halifesi Nâsır çareyi Cengiz Han’dan yardım istemekte bulmuştur. Bu talep karşılığını bulmuş ve Alâeddin Tekiş’ten sonra Harezmşah tahtına çıkan ve Abbasî Devletini ortadan kaldırmayı düşünen Alâeddin Muhammed, Cengiz Han tarafından mağlup edilince, halifelik de bu zor durumdan kurtulmuştur. Harezmşah Alaeddin Tekiş 1194’te Selçukluları mağlup edince Harezmşahlar ile karşılaşmak zorunda kalan Abbasî halifesi Nâsır çareyi Cengiz Han’dan yardım istemiştir.
Bu talep karşılığını bulmuş ve Alâeddin Tekiş’ten sonra Harezmşah tahtına çıkan ve Abbasî Devletini ortadan kaldırmayı düşünen Alâeddin Muhammed, Cengiz Han tarafından mağlup edilince, halifelik de bu zor durumdan kurtulmuştur.
*Harezmşahlar Devleti’nin Cengiz Han tarafından ortadan kaldırılması halifeliğin ömrünü bir süreliğine uzatsa da bu defa bölgede ciddi bir rakibi kalmayan Moğollar daha büyük bir tehdit haline gelmişlerdir. Cengiz Han idaresindeki Moğollar Semerkand, Buhara, Harezm, Belh gibi şehirleri yerle bir etmişlerdi. Bu saldırı hareketi
Cengiz Han’ın ölümünden sonra da devam etmiştir.
* Möngke; Moğolların yeni kağanı.
*Kübilay ve Hülagü; Möngke’nin kardeşeleridir.
* Möngke; Kubilay’ı Çin’e göndermiş diğer kardeşi Hülâgü’yü de Ön Asya’ya sefer düzenlemekle görevlendirmiştir.
*Hülagü; Tarihe ilhanlılar Devleti adıyla geçecek yeni bir devletin kurucusu olan Hülâgü’nün seferi, zaten zayıf olan Abbasî Devleti için tam manasıyla bir yıkım olmuştur. 1253’te sefer hazırlıklarını tamamlayıp yola çı kan Hülâgü, ilk olarak Alamut bölgesindeki Bâtınîleri ortadan kaldırmış, ardından Abbasî Devleti’nin başkenti Bağdat’ı hedef olarak seçmiştir. Abbasîler’in başında bu dönemde halife olarak Mustasım-Billâh bulunuyordu. Hülâgü, 1257 sonlarında Tebriz’i ele geçirdikten sonra Bağdat’ı kuşatmıştır. Yaklaşık elli gün süren çetin bir kuşatma sonucunda 10 Şubat 1258’de Abbasîlerin başkenti Moğolların eline geçmiştir. Moğolların eline geçmiştir. Saldırıda Abbasî ailesine mensup pek çok kişi katledilmiş, Halife Mustasım-Billah bir çuvala konularak Moğol askerlerinin atlarının ayakları altında feci bir şekilde katledilmiştir. İlhanlı saldırısı sırasında Bağdat’ta büyük bir tahribat meydana gelmiş, kütüphaneler yakılmış, evler harap olmuş, camiler ahır olarak kullanılmıştır.
* Hülâgü Han’ın Bağdat’ı ele geçirerek Abbasî halifesini katletmesi yaklaşık 500 yıllık Abbasî siyasi varlığının sona ermesi anlamına geliyordu. ilhanlı saldırısından kaçabilen birkaç kişi Mısır’a kaçarak Memlük Devleti’nin himayesi altına girmişler ve sembolik olarak halifeliklerini sürdürmüşlerdir.
ASYA’DA KURULAN ISLÂM DEVLETLERI
Sâmanîler (819-1005)
Tahirîler (821-873)
Saffârîler (861-1003)
Büveyhîler (932-1062)
Hamdânîler (905-1004)
Mirdasîler (1024-1080)
Ressîler (893-1300)
Sâmanîler (819-1005)

* İran veya Türk kökenli olduğu ileri sürülmektedir.
* Kurucusu Belh hâkimi Sâmânhudât’tır.
* Sâmânîler isimlerini ilk defa, Abbasîler’e karşı Horasan’da ayaklanan Râfî b. Leys’in isyanının bastırılması sırasında duyurmuşlardır.
* Halife Me’mun isyanın bastırılmasındaki yardımlarından dolayı Esed b. Sâmânhudat’ın torunlarından Nuh’a Semerkand, Ahmed’e Fergana, Yahya’ya fiâş ve Ebu’l Fazl ilyas’a da Herat valiliklerini vermiştir.
Dört kola yarılmışlardır.
* Herat kolu 863’te Saffârîler tarafından ortadan kaldırılmıştır.
*IX. asrın sonlarında ailenin reisi olarak Nuh b. Esed ön plana çıkmıştır. Hâkimiyet bölgesini güvence altına almak isteyen Nuh, Abbasîler ve Tahirîler’e karşı dostâne birpolitika izlemişti Nuh’un ölümünden sonra devletin başına önce kardeşi Ahmed, daha sonra da Ahmed’in oğlu Nasr geçmiştir.
*874-75 yılında Halife Mutemid tarafından Maveraünnehir bölgesinin hâkimiyeti kendisine tevcih edilen Nasr, kardeşi ismail’i Buhara’ya vali tayin etmiştir. Buhara’da güçlü bir idare tesis eden ismail bir süre sonra Tahirîler’in de desteğini alarak ağabeyine karşı ayaklandı ise de, isyan büyümeden anlaşma sağlanmıştır. Bu olaydan sonra yeniden güven ortamı sağlayan ismail, ağabeyinin 892’deki vefatının ardından devletin başına geçti. ilk icraat olarak, başkenti Buhara’ya
taşıdı. ismail bölgede çok daha güçlü bir siyasi yapı oluşturmayı hedeşiyordu. Bu amaçla ilk önce gayrimüslim Türklerin Maverünnehir bölgesine yaptıkları akınları durdurmak için Talas üzerine sefer düzenledi. Bu sefer, devletin doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmasıyla neticelendi.
Daha sonra yönünü batıya çeviren ismail 900’de Saffârîleri mağlup ederek Taberistan ve Deylem bölgelerini ele geçirmiştir. İsmail b. Ahmed 907 yılında vefat etmiş ve yerine oğlu Ahmed geçmiştir.
* Ahmed, İsmail b. Ahmed ‘in oğludur. . Ahmed, Safârî idaresindeki Sistan’ı ele geçirdi ise de bir isyan sırasında öldürülünce, küçük yaştaki oğlu Nasr tahta çıkmıştır.
* II. Nasr, Ahmed’in oğludur. II. Nasr ülkedeki isyanları bastırdıktan sonra Sistan ve Taberistan’da yeniden hâkimiyet kurmuştur. 940 yılında Büveyhîler’le ittifak yapıp Ziyârîleri yenilgiye uğratmıştır. Aynı yıl içerisinde vefat eden II. Nasr ülkesini batıdaki en geniş sınırlarına ulaştırmıştır.
* I. Nuh, II. Nasr’ın oğludur.Babasının ölümü üzerine tahta çıkmıştır. I. Nuh, Bâtınîleri mağlup edip, iç isyanları bastırdıktan sonra Büveyhîler’in üzerine yürüyerek bu devleti vergiye bağlamıştır. 954’te vefat etmiştir.
* I. Abdülmelik, I. Nuh’un oğludur. oğlu I. Abdülmelik’in yedi yıllık saltanatının önemli bir bölümü Büveyhîler’le mücadele içerisinde geçmiştir. Abdülmelik devrinde başta Alp Tigin
olmak üzere Türk kumandanların devlet içerisindeki nüfuzu bir hayli güçlenmiştir.
* Abdülmelik’ten sonra tahta oğlu Nasr çıkmıştır. Yaşı küçük olduğu için devlet ileri gelenleri I. Mansur b. Nuh’u hükümdar olarak kabul etmişlerdir. Oldukça başarılı bir hükümdar olan I.
Mansur, Sâmânî Devleti’ne eski güç ve itibarını yeniden kazandırmıştır. O, ülkedeki emirlerin isyanlarını bastırdığı gibi Safârîler ve Büveyhîlerle mücadele etmiştir.
*I. Mansur’dan sonra başa II. Nuh geçmiştir. Yönetimde bilhassa Simcûrî hanedanının siyasi baskısı hissedilmeye başlanmıştır. Bilhassa iç karışıklıkların bastırılmasında önemli rol oynayan Ebu’l-Hasan es-Simcurî ve onun oğlu Ebu Ali hükümdar üzerinde güçlü bir baskı kurmuşlardır.
* Maveraünnehir’de Karahanlılar’la yaptığı mücadeleyi kaybeden İsmail 1005’te Merv civarında Arap kabileleri tarafından öldürülünce Sâmânîler Devleti’nin siyasi varlığı sona ermiş oldu.
TAHIRÎLER (821-873)
* Abbasîler Devleti içerisinde müstakil olarak kurulmuş ilk devlettir.
* İsmini iran asıllı Tahir b. el-Hüseyin’den almıştır.
*Tahir, Harun Reşid tarafından 775 yılında Buşenc valiliğine getirilmiştir. Bölgedeki Haricilere karşı kazandığı başarılarla adını duyurmuştur, halifenin ölümünden sonra oğulları Emin ile Me’mun arasındaki taht mücadelelerine müdahil olmuştur.
*Tahir Emin ile Me’mun arasındaki taht mücadelesinde, Me’mun’un yanında yer almıştır, Emin’in gönderdiği birlikleri yenilgiye uğratarak Hemedan, Kazvin, Hulvan, Vâsıt, Kûfe ve Basra şehirlerini ele geçirmiştir. Ardından Bağdat üzerine yürüyerek kaçmak isteyen Halife Emin’i katledip Me’mun’u halife ilan etmiştir.
* Sahibü’ş-şurta; islâm devletlerinde emniyet ve asayişi sağlamakla görevli teşkilata şurta adı verilmişti. Kökeni Hz. Peygamber devrine kadar uzanan şurtanın idari ve adli görevleri Abbasîler döneminde oldukça genişletilmiş, sahib-i şurta unvanını taşıyanlar hilafet merkezi Bağdat’ta emir ve valilere denk sayılmışlardı. Halife, en sadık dostu ve yardımcısı durumundaki sahib-i şurta ile önemli meseleleri müzakere eder, resmî yazışmaları ona okuturdu.
* Talha, Tahir’in oğludur. Altı yıllık valilik yapmış ve Harici isyanlarıyla uğraşmıştır.
* Abdullah, Talha’nın oğludur. Horasan valisi olmuştur. 830’da Nişabur’u başkent yaptı. Daha sonra Hariciler ve Türk asıllı komutan Afşin ile mücadele etmiştir.
*Afşin; Türk asıllı komutandır.
* II. Tahir devrinde çok sayıda isyan çıktı. isyanları bastırmayı başaramayan II. Tahir Sistan’daki hâkimiyetini kaybetmiştir.
* Tahirîler’in siyasi varlığı 873yılında sona ermiştir.
SAFFÂRÎLER (861-1003)
* İran’ın doğusundaki Sistan bölgesinde hüküm sürmüştür.
* Saffârî hanedanı Yakub b. Leys es-Saffâr tarafından kurulmuştur.
* Yakub, 873 Ağustos’unda yapılan savaşta Abbasîlere yenilince fetihlerini durdurmak zorunda kalmıştır. Bu savaştan üç yıl sonra vefat etmiş yerine kardeşi Amr geçti.
* Amr b. Leys es-Saffâr, ilk iş olarak Halife Mutemid’e bağlılığını bildirmiştir. Ülkedeki iç isyanları bastırmaya çalışmıştır. Fakat 880’de Ahmed b. Abdullah el-Hucistânî ile yaptığı savaşı kaybetmiştir.. Savaş sonucunda Nişabur’u ele geçiren Hucistânî kendi adına hutbe okutmaya
başlamıştır. Aldığı yenilgiden sonra Nişabur’u terk eden Amr bu defa Abbasî halifesine karşı mücadeleye girişmiştir. Bu sırada Tolunoğlu devleti hükümdarı Humareveyh ile savaş halinde
olan Halife, Amr’ın taleplerini kabul etmek zorunda kalmış ve Kirman, Fars ve Horasan’ı 10 milyon dirhem karşılığında ona ikta olarak vermiştir.
* Amr, 890’da fiiraz’a girdi. Bu sırada Abbasîler’de iktidar değişikliği olmuş, Muvaffak’ın yerine Mutazıd halife seçilmiştir. Yeni halife, Amr ile anlaşma yolunu tercih etmiş ve onu Horasan valisi tayin etmiştir. Halife Mutazıd ile iyi ilişkiler kuran Amr, başta 892 yılındaki Râfî b. Herseme isyanı olmak üzere pek çok isyanın bastırılmasında halifeye yardım etmiştir.
Bu yardımlar neticesinde Horasan’ın Ceyhun nehrine kadar olan bölümü kendisine tevcih edilen Amr, iran’daki hâkimiyetini iyice pekiştirmiştir. Amr kısa bir süre sonra Maveraünnehir bölgesinin idaresinin de kendi uhdesine verilmesini istemiştir. Yaptığı teklif halife tarafından olumlu karşılandı ve Sâmânî emiri ismail b. Ahmed’i azledilerek yerine Amr Maveraünnehir valisi tayin edilmiştir. Bu tayin ile tayin Sâmânîler ile Safârîler arasında savaş çıkmıştır.
*900 yılında ismail b. Ahmed ile yapılan savaşta Amr esir edilince, Horasan Sâmânî hâkimiyeti altına girmiştir. Amr’ın esir edilmesi Saffârîler’in yeni liderinin kim olacağı konusundaki amansız tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Saltanat kavgaları ve iç karışıklıklar yüzünden Horasan, Kirman ve Fars bölgeleri Saffârîler’in elinden çıkmıştır. İktidar mücadeleleri hanedanın Leysîler ve Halefîler olarak ikiye ayrılmasıyla neticelenmiştir. Yeniden Sistan’da hüküm sürmeye başlayan Leysîler kolu 911’de Sâmânî emiri Ahmed b. İsmail tarafından ortadan kaldırılmıştır. Bu olaydan yaklaşık 12 yıl sonra Halefîler koluna mensup Ebu Cafer Ahmed Sistan’ı ele geçirerek bölgede yeniden Safârî hâkimiyetini tesis etmiştir.
* Ebu Ahmed Halef es-Saffâr, Ebu Cafer’in oğludur. 963’te gulamlarından biri tarafından içki meclisinde öldürülmüştür. Ebu Ahmed, Gazneli Mahmud’un amcası Buğracuk’un idaresindeki Bûşenc ve Kuhistan bölgelerini ele geçirmiştir. Bu
mücadeleler sırasında Buğracuk öldürülmüştür. Amcasının ölümünü haber alan Sultan Mahmud intikam almak için Saffârîler’in üzerine yürümüştür. Ebu Ahmed’in tabiiyet arz etmesi üzerine anlaşma yapılmıştır.
* Bir süre sonra bölgede bir kez daha karışıklıklar baş gösterince Sistan’a yürüyen Sultan Mahmud, Saffârî hâkimiyetine son vermiştir.
BÜVEYHÎLER (932-1062)
* Hazar Denizi’nin güneybatı kıyılarındaki Deylem adlı bölgede kurulmuşlardır.
* Adını Sasânî hükümdarı Behram Gûr’un soyundan geldiği rivayet edilen Büveyh b. Fennâ’dan alan bu hanedanın yaşadığı Deylem bölgesi başlangıçta Mecusi inanca mensupken, X. Yüzyıllda Hz. Ali’nin soyundan gelen Hasan el- Utruş’un gayretleriyle islâmiyet’i benimsemiştir. Bu vesileyle, daha kurulduğu dönemden itibaren fiiî inancı benimseyen Büveyhîler siyaset sahnesine çıktıkları ilk yıllarda önce Sâmânîlerin ardından da Ziyârîlerin himayesi altına girmiştir.
*Ali; Büveyh’in üç oğlundan büyük olanıdır. 932 yılında bağımsız bir devlet kurmak amacıyla önce isfahan’ı, ardından da Fars ve Şiraz’ı ele geçirmiştir. Bu dönemdeki en güçlü rakipleri olan Ziyârîlerin reisi Merdavic’in öldürülmesinden sonra iyice rahatlayan Ali, Hazar Denizi kıyılarındaki toprakların tamamını hâkimiyeti altına almıştır.
* Ali’nin kardeşleri Hasan ve Ahmed de bazı şehirleri ele geçirmişlerdir.
*940’ların başında Huzistan bölgesinde hâkimiyet kuran Büveyhoğulları 945’te Bağdat’a girerek Halife Müstekfi-Billah’ı tahttan indirerek yerine, Muti-Lillah’ı halife tayin etmişlerdir. Büveyhîler’in Bağdat’ı işgali Abbasî hilafetinin çöküş içerisine girmesi anlamına geliyordu. Kısa süre içerisinde hilafet merkezinde tartışmasız bir üstünlük kuran Büveyhîler, bu dönemde Fars ve Huzistan, Kirman, Cibal ve Irak olmak üzere dört farklı bölgede hüküm sürmüşlerdir. Büveyhî idaresi bu şekilde parçalı bir yapı arzetmekle beraber, herhangi bir siyasi ayrışma baş göstermemiş, Ali’nin politikaları diğer kardeşleri tarafından da benimsenmiştir. Büveyhî idaresi bu şekilde parçalı bir yapı arzetmekle beraber, herhangi bir siyasi
ayrışma baş göstermemiş, Ali’nin politikaları diğer kardeşleri tarafından da benimsenmiştir.
* Devletin asıl kurucusu olarak kabul edilen Ali 949 yılında vefat etmiştir. Vefat ettiğinde yerine hiçbir erkek çocuğu bırakmamıştır. Bu nedenle onun hâkim olduğu bölgeye Hasan’ı n oğlu Adüdüddevle sahip olmuştur. İlerleyen yıllarda ailenin diğer büyükleri Hasan ve Ahmed de vefat edince bütün Büveyhî toprakları Adüdüddevle’nin kontrolüne girmiştir. Son derece başarılı bir devlet adamı olan Adüdüddevle’nin iktidarda bulunduğu dönem Büveyhîlerin en güçlü ve parlak devri olarak kabul edilmiştir. Ancak onun 983’te ölümünden sonra oğulları arasında başlayan taht mücadelesi devletin zayılamasına neden olmuştur. Nihayet uzun mücadeleler neticesinde
rakiplerini bertaraf etmeyi başaran Bahâüddevle, Bağdat’ta Büveyhî tahtına oturup yeniden istikrarı sağlamıştır. Onun bu mücadeleler sırasındaki en büyük rakibi isfahan, Hemedan ve Rey’i ele geçiren yeğeni Fahrüddevle olmuştu. Bahâüddevle’nin kurduğu birlik 1012’de vefatıyla yerini bir kez daha kargaşa ortamına bıraktı. Hanedan üyeleri arasındaki iktidar mücadelesinden yararlanan Kâkûyîler, Hemedan ve isfahan’daki Büveyhî hâkimiyetine son verdiler. 1029 yılında Rey’i ele geçiren Gazneli Mahmud Büveyhîler’in Cibal kolunu ortadan kaldırmıştır.
* Büveyhîler’in Bağdat kolu, diğer bölgelerdekine oranla biraz daha iyiydi. 1044’te Bağdat’ta hâkim olan Ebu Kalicar kısa sürede Büveyhîler’in Irak, Fars ve Kirman kollarını birleştirmiştir. Ancak bu kez de bölgede, 1040’ta Dandanakan Savaşı’nda Gazneliler’i mağlup eden Selçuklu Türkmenleri
tehdit oluşturmaya başlamışlardır.
* Çağrı Bey’in oğlu Kavurd’un 1048’de Kirman’daki Büveyhî varlığını sona erdirdiği sırada Ebu Kalicar ölmüş, yerine oğlu Hüsrev Firûz geçmiştir. Bu arada dönemin Abbasî halifesi Kaim-Biemrillah bu değişikliğe onay vermekle birlikte, bir yandan da Tuğrul Bey’e haber göndererek kendisini Büveyhî baskısından kurtarmasını rica etmiştir. Bu talebe olumlu yanıt veren Tuğrul Bey, 1055’te Bağdat’a girdi ve buradaki 110 yıllık Büveyhî hâkimiyetine son verdi. İlerleyen yıllarda bölgedeki baskısını iyice artıran Tuğrul Bey 1062’de Büveyhîler’in diğer şubelerini de ortadan kaldırarak bütün Büveyhî topraklarını ele geçirmiştir.
* Büveyhîler Fars kültürüne önem vermişler, kültür ve sanat alanında oldukça ileri seviyeyi yakalamışlardı. Büveyhîler bilhassa yönetim ve devlet teşkilatı açısından sonraki Türk-islâm devletlerini etkilemişlerdir. ibn Nedim meşhur el-Fihrist adlı eserini Büveyhî hâkimiyeti altındaki Bağdat’ta yazmıştır. Yine bu dönemde Hz. Ali’nin söz ve hikmetlerinin anlatıldığı Nehcü’l-Belâgâ adlı eserin yazarı fierif Ebu’l-Hasan er-Râdî ve iran’ın milli şairi kabul edilen fiehnâme yazarı Firdevsî de Büveyhî hükümdarlarının iltifatına mazhar olmuşlardır.
HAMDÂNÎLER (905-1004)
* Arapların büyük kabilelerinden Rebia’ya mensup Hamdân b. Hamdûn tarafından kurulmuştur.
* Hamdân, 885’te Mardin’i ele geçirmiş, ancak şehri geri alan halife tarafından hapse atılmış ve yerine oğlu Hüseyin geçirilmiştir. Halife, Haricî ayaklanmalarının bastırılması ve Tolunoğulları’nın ortadan kaldırılmasında büyük yardımlarını gördüğü Hüseyin’i Mısır valisi yaptı ise de, o yönetilmesi son derece zor olan bu bölgeyi istememiştir. Halife, Haricî ayaklanmalarının bastırılması ve Tolunoğulları’nın ortadan kaldırılmasında büyük yardımlarını gördüğü Hüseyin’i Mısır valisi yaptı ise de, o yönetilmesi son derece zor olan bu bölgeyi istememiştir. Bu arada Suriye’deki Karmatîler ile de mücadele eden Hüseyin b. Hamdan,909’da Mutez’i halife yapmak için düzenlenen tertibe katılınca, yeni halife Muktefi tarafından öldürülmüştür.
* Halife Muktefi, Hüseyin’i öldürmekle birlikte, kendisine sadık olan kardeşlerine dokunmamış; bu üç kardeşten Ebu’l Heyca’ya Musul, ibrahim’e Diyarırebia, Said’e de Nihavend valiliklerini vermiştir.
* Ebu’l-Heyca, dönemin siyasi tarihinde etkin bir rol oynadı. İlk olarak kardeşlerini sindirdikten sonra hâkimiyet bölgesindeki iç isyanları bastırmıştır. Daha sonra Abbasî Devleti’nin iç işlerine karışarak 929 yılında halife Muktedir’i hal’edip yerine Kahir Billah’ı geçirmiştir. Yeni halife bu yardımından dolayı kendisine Hulvan, Dînever, Hemedân ve Kirmanşah şehirlerinin yönetimini verdi. Ancak bu sırada hilafet merkezinde yeni bir karışıklık ortaya çıkmış ve Muktedir yeniden halife ilan edilmiştir. Derhal bu duruma müdahale etmek amacıyla harekete geçen Ebu’l-Heyca bu karışıklık sırasında öldürülmüştür. Ebu’l-Heyca’nın öldürülmesi Hamdânîler’in Musul ve Halep olmak üzere iki kola ayrılmalarına neden olmuştur. Musul kolunu kuran Hasan b. Ebu’l-Heyca 942’de halifeye karşı ayaklanan ibn Raik’i öldürünce halife tarafından Nasırüddevle unvanıyla ödüllendirilmiştir. Halife aynı zamanda Hasan’ı emirü’l-ümera tayin etmiştir. Bağdat’taki bu görevi bir yıl kadar sürdüren Hasan ertesi yıl yerini Türk asıllı Tüzün’e
bırakmıştır.
* Musul Hamdânîleri 964 yılında başlarında bulunan Gazanfer’in Büveyhîler tarafından öldürülmesi neticesinde tarihten silinmişlerdir.
* Hamdânîler’in Halep kolu ise Ebu’l-Heyca’nın diğer oğlu Seyfüddevle Ali tarafından kurulmuştur.
* Ali, Halep’i ele geçiren ihşidîler ile mücadeleye girişmiş, Kuzey Suriye’nin tamamını hâkimiyeti altına almıştır. Ardından Bizans şehirlerine akınlar düzenlemeye başlayan Ali bilhassa 953 yılından sonraki dönemde bölgedeki Bizans güçlerine karşı
bariz bir üstünlük kurmuştur. Seyfüddevle’nin bu başarıları bölgeye yapılan Bizans akınlarını kesmesi bakımından son derece önemlidir. 967 yılı başlarında hastalanan Seyfüddevle’nin ölümünden sonra, yaklaşık yirmi yıl boyunca iç isyanlar ve Bizans saldırıları ile uğraşacak olan oğlu Sadüddevle, onun ölümünden sonra ise Ebu’l-Fezail Hamdânî emiri olmuşlardır.
* Ebu’l-Fezail devrinde bölgedeki Bizans ve Fâtımî baskısı iyice artmış, Fâtımîler Halep’i kuşatmışlardır. O, Bizans imparatoru II. Basileus’un yardımıyla bu saldırıyı savuşturmayı başardıysa da 1002 yılında zehirlenerek öldürülünce devlet iyice zayışadı ve Hamdânî Devleti iki yıl sonra Fâtımîler tarafından ortadan kaldırılmıştır.
* İlim ve kültür sahasında önemli gelişmelere sahne olan Hamdânî topraklarından çok sayıda âlim yetişmiştir. Meşhur Farabî, Kitabü’l-Egânî isimli eserin yazarı Ebü’l-Ferec el-isfahanî, Kitabü’l-irşad yazarı fieyh Müfid ve ünlü mutasavvıf Hallac-ı Mansur, Hamdânî hükümdarlarının iltifatına mazhar olmuş şahsiyetlerden bazı larıdır.
MIRDASÎLER (1024-1080)
* Benî Kilab kabilesine mensup Esedüddevle Salih b. Mirdas tarafından Suriye’de kurulmuştur.
*Şii inancını benimsemişlerdir.
*Salih , XI. Asrın başlarında Kuzey Suriye’yi hâkimiyeti altında bulundurmuş ve Fatımî halifesi adına hutbe okutup bağlılığını bildirmiştir. Halep bölgesini ele geçirerek Mirdasîler hanedanının temellerini atmış, ardından Suriye, Baalbek, Hısnıakkar ve Sayda bölgelerini ele geçirmiştir.
* Fâtımîlerle yapılan savaş esnasında öldürülen Salih’in yerine oğulları fiiblüddevle Nasr ve Muizüddevle Simal geçmiştir ve iktidarı aralarında paylaştılar.
*Karışıklığın olduğu sırada, Bizans Devleti’ne bağlı Antakya valisi bölgeye bir akın düzenlemiş. İki ordu 1029 Temmuz’unda karşılaştı ve savaştan Mirdasî birlikleri galip ayrıldı. Ertesi yıl imparator III. Romanos Argyros intikam amacıyla yeni bir sefer daha düzenledi ise de, savaş yine Bizans’ın yenilgisiyle sonuçlanmıştır.
Bu dönemde kardeşini bertaraf eden Nasr Halep’te tek başına hâkimiyetini ilan etmişti. Bu hareketinin Fatımî halifesinin tepkisini çekeceğinden endişelendiği için Bizans ile anlaşma yoluna gitti ve imparatora tabiiyetini arz etmiştir. Ancak imparator IV. Mihail, Fâtımîler ile arasının bozulmasını istemediği için Nasr’a halife
ile anlaşmasını tavsiye etmiştir. Fakat Nasr, Fâtımîler ile anlaşma sağlayamadığı gibi 1038 yılında yapılan savaşta öldürülmüştür.
*Nasr’ın ölümünden sonra, elindeki bölgeler kardeşi Simal tarafından geri alınıncaya kadar bu devletin hâkimiyeti altına girmiştir. 1042’de Halep’i ele geçiren Simal, sürekli hale gelen Türkmen akınlarından bunalan Bizans’ın on yıllık barış anlaşmasının yenilenmesi teklifini kabul etmiştir. Ancak bu anlaşma Fâtımîler ile Mirdasîler’in aralarının yeniden bozulmasına neden olmuştur. Simal, 1050 yılında yapılan savaşı kazanmakla birlikte Fâtımîlerden çekindiği için halifeye bağlılığını arz etti. Böylece bölgedeki hâkimiyetini korumayı başarmıştır.
* Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in ölümü üzerine Arslan Besasiri bölgeye gelmiştir. Onun nüfuzundan çekinen Simal, Rahbe’yi ona teslim etti. Ardından Halife Mustansir’a elçi gönderip Cübeyl, Beyrut ve Akkâ’nın kendisine verilmesi karşılığında Halep’i Fâtımîlere bırakabileceğini bildirmiştir. Teklifi kabul edilince 1057’de Halep bir kez daha Fâtımîler’in eline geçmiştir. Ancak Mirdasîler’in ileri gelenleri bu anlaşmaya itiraz etmişlerdir. Bu nedenle 1060’ta Fatımîleri Halep’ten çıkaran Mirdasîler şehr yeniden ele geçirdiler. Simal tekrar Halep’e geldi, iki yıl boyunca Bizans ile başarılı savaşlar yaptıktan sonra 1062’de ölmüştür.
*Simal’in ölümünden sonra gerçekleşen taht mücadelesini kazanan Mahmud, 1065’te Halep’e hâkim olup Mirdasîler’in başına geçmiştir. Mahmud, Sultan Alp Arslan’ın yüksek hâkimiyetini tanıyıp Abbasî Halifesi Kaim-Biemrillah adına hutbe okutmuştur. Sultan Alp Arslan’ın emriyle Dımaşk’ın fethine katılan Emir Mahmud’un 1075’te vefatından sonra büyük oğlu Celalüddevle devletin başına geçmiştir.
* Musul emiri Müslim b. Kureyş bir süre sonra halkın desteğini alarak Halep’i ele geçirip Mirdasîlerin siyasi varlığına son vermiştir.
RESSÎLER (893-1300)
*Kurucusu; Muhammed b. ibrahim’dir.
* Muhammed, bu dönemde San’a’da Abbasî yönetimine karşı isyan etmiş, bölgedeki hâkimiyetini ölümüne kadar devam ettirmişti. Muhammed’den sonra ailenin başına geçen kardeşi Kasım değişik bölgelere dâiler göndermek suretiyle öğretilerini yaymaya çalışmıştır. Ancak,
halifenin kendisini yakalamak amacıyla gönderdiği orduya karşı koyamayacağını anlayınca Yemen’i terkedip Hindistan’a kaçtı ve 859 yılında orada vefat etmiştir. Yerine geçen oğlu Hüseyin tekrar Yemen’e dönmüştür. Hüseyin’in vefatından sonra yerine oğlu Muhammed Murtaza geçmiştir.
KUZEY AFRIKA’DAKI ISLÂM DEVLETLERI
Tolunoğulları (868-905)
ihşidîler (935-969)
idrisîler (789-985)
Ağlebîler (800-909)
Rüstemîler (777-909)
Midrarîler (758-976)
Tolunoğulları (868-905)

*868 yılında Abbasîler’in Mısır valisi Türk asıllı Ahmed b. Tolun tarafından kurulmuştur. Hanedana adını veren Tolun aslen Buhara’lı olup Halife Me’mun döneminde Bağdat’a gelmiştir.
* Halifenin sarayındaki itibarlı kumandanlardan birisi haline gelen Tolun, 835 yılında Bağdad’da doğan oğlu Ahmed’i bu sırada yeni kurulmuş olan Sâmerrâ’ya götürmüş, Ahmed’in çocukluğu bu şehirde geçmişti. iyi bir tahsil gören Ahmed, kendisi gibi Türk olan vezir Ubeydullah b. Yahya’nı n güvenini kazanmış, Sâmerrâ’daki siyasi çekişmelerden uzaklaşması için vezirin emriyle Bizans’a gaza akınları düzenlemiştir. Bu arada önemli bir kültür merkezi olan Tarsus’ta ilmi faaliyetlerini de sürdürmüştür. Halife Mustain devrinde tekrar Sâmerrâ’ya dönen Ahmed, kısa sürede halifenin güvenini kazandı. Halife Mutez döneminde de aynı etkisini sürdürdü ve Ahmed, 868 yılında Mısır’a vali tayin edilmiştir.
* Ahmed b. Tolun kısa süre içerisinde Mısır’daki hâkimiyetini pekiştirdikten sonra Dımaşk’ta çıkan bir isyanı bastırmak amacıyla kuvvetli bir ordu kurmuştur. Bu arada Abbasîlerde halife değişikliği olmuş, başa Mutemid geçmiş, fakat siyasi mücadeleler yüzünden Abbasî Devleti gitgide zayışamaya başlamıştır. Abbasîler’in Zenci isyanları ve Saffârîler ile mücadele etmesinden istifade eden Ahmed 873’te Mısır’ın tamamına hâkim olmuştur Bu durumdan rahatsız olan halifenin kardeşi Muvaffak, Ahmed’in üzerine Musa b. Boğa el-Kebir idaresinde güçlü bir ordu
gönderdi. Ancak Musa, Rakka’dan öteye gitmeyerek on ay sonra başkente geri dönmüştür. Bu durum Ahmed’in bağımsız bir hükümdar gibi hareket etmesini sağlamıştır.
* Ahmed b. Tolun 878’de Suriye üzerine yürüyerek Remle, Dımaşk, Halep, Humus ve Hama’yı ele geçirmiştir. Ardından uzunca bir kuşatmadan sonra Antakya’yı zaptetmiştir. ilerleyişine devam eden ibn Tolun, gençliğini geçirdiği Tarsus’a geldiği sırada oğlunun isyan ettiğini öğrenince Mısır’a geri dönmek zorunda kalmıştır. Suriye seferi neticesinde Fırat’ın batısındaki bölgelerin tamamı Tolunoğulları hâkimiyeti altına girmiştir.
*Ahmed’in Suriye’yi ele geçirip kendi adına para bastırdığını öğrenen Muvaffak ona karşı bir sefere girişmiş, buna karşın Ahmed de Dımaşk emirlerinin desteğiyle Muvaffak’ı veliahtlıktan azlettirmiştir. Durumu daha da ileriye götüren Ahmed, Mekke’yi ele geçirmek amacıyla bir kuvvet gönderip, kendisi de Tarsus üzerine yürümüştür. Ancak bu kez işler istediği gibi gitmedi. Muvaffak, Mekke’ye giden Tolunoğulları
ordusunu mağlup ettiği gibi, Ahmed de 883’te Tarsus’ta ağır bir yenilgi almıştır. Yenilgiyi hazmedemediği için yolda ağır bir şekilde hastalanan Ahmed Mısır’a getirildi ise de 884 yılında vefat etmiştir.
*Abbas babasının zamanında hapsedildiği için devletin başına ikinci oğlu Humareveyh geçmiştir. İlk iş olarak hapisteki ağabeyini öldürten Humareveyh, daha sonra Muvaffak ile mücadeleye girişmiştir. Ancak et-Tavvahin denilen bölgede yapılan savaşı kaybetti. Ertesi yıl tekrar Suriye’ye yürüyen Humareveyh, Abbasîlere bağlı birlikleri yenilgiye uğratınca taraşar arasında barış anlaşması imzalanmıştır,
* Saltanat alametleri olan hilat, kılıç, tac ve kemer.
* Humareveyh, devlete en parlak devrini yaşatmıştır. Humareveyh’in ölümünden sonra başa geçen hükümdarlar aynı başarıyı gösteremedikleri gibi ülkeyi yıkılışa sürüklemişlerdir. Kardeşler ve oğullar arasındaki bu mücadeleler yüzünden devlet büyük bir çalkantı içerisine girdi.
Humareveyh’in zevk ve eğlence düşkünü oğlu Ceyş tahta çıktığı yıl öldürülmüştür.
* Harun b. Ahmed, . 896’da hükümdar ilan edilmiştir. Harun dönemi, iktidarına ortak olmaya çalışan komutanlar ile Suriye bölgesinde ayaklanan Karmatîler’le mücadele ile geçmiştir. Harun, 904’te Abbasî halifesi adına bölgeye hareket eden Süleyman el-Kâtibi ile savaşmak için yola çıktığı sırada amcası Şeyyban tarafından öldürülmüştür.
*Tolunoğlu hakimiyetine Süleyman son vermiştir. (10 Ocak 905)
IHŞIDÎLER (935-969)
*Muhammed b. Tuğc tarafından kurulmuştur. Fergana kökenli bir hükümdar ailesinin mensubu olan Muhammed, ihşid unvanını taşıdığı için kurduğu devlete de bu isim verilmiştir.
* Tuğc, Kınnesrin valisi tayin edilmiştir. Tuğc’un ölümünden sonra oğulları Muhammed ve Ubeydullah da aktif olarak siyasi mücadeleler içerisinde yer almışlardır.
*914-15 yılında Mısır Valisi Ebu Mansur Tekin’in hizmetine giren Muhammed burada kazandığı başarılarla Tekin’in güvenini kazanıp Hama valisi oldu. Ancak kısa süre sonra Tekin ile arası açılınca Halife Kahir Billah’a yaklaşarak önce Remle, ardından da Dımaşk valiliğini elde etmiştir.
*Billah’ın ardından halife olan Râzî-Billah’ın da onayını alan Muhammed 935’te Mısır’a giderek ihşidîler Devleti’nin temelini attı. Bu arada Halife ona Fergana bölgesindeki Türk hükümdarlarının kullandığı ihşid unvanını vermiştir.
*Mısır’da gücünü daha da artıran Muhammed, 940 yılında bölgeye hâkim olmak isteyen Muhammed b. Raik’i mağlub etmiştir. Savaş sonrasında yapılan anlaşmada Remle iki devlet arasında sınır kabul edimiştir. Muhammed b. Tuğc’un Mısır’daki hâkimiyeti bir sonraki halife Muttaki tarafından da tasdik edilmiştir. ibn Raik’in ölümü üzerine Dımaşk’a yürüyen Muhammed, Suriye’nin tamamını kontrolü altına aldıktan sonra 944 yılında Halife ile görüşerek, Mısır’ın idaresinin otuz yıl boyunca kendisine bırakıldığına dair menşur almıştır.
Ertesi yıl, Seyfüddevle el-Hamdânî ile yapılan savaşı kazandı. iki taraf arasında yapılan barış anlaşmasında Kuzey Suriye’nin Hamdânîlere, güneyin ise ihşidîler’e ait olduğu kabul edilmiştir.
Muhammed b. Tuğc bu anlaşmadan bir yıl sonra Şam’da ölmüştür.
* Ebu’l-Kasım Ünücür ibn Tuğc’un oğludur. Onun döneminde, hizmetçisi Kâfur’un büyük bir güç kazanması dolayısıyla devlet Kâfurîler ve ihşidîler olarak ikiye ayrılmıştır. Ünücür 960’da henüz genç yaşta ölünce yerine kardeşi Ebu’l-Hasan Ali geçmiştir. Halife Muti-Lillah, Ali’nin Mısır, Suriye, Suğur ve Haremeyn toprakları üzerindeki hâkimiyetini tasdik etmiştir. Bu dönemde Kâfur ile mücadelesini sürdüren Ali, tam anlamıyla yönetime hâkim olamadan 966 yılında vefat etmiştir.
*İhşidîlerin hâkimiyetine 969 yılında Fâtımî kumandanı Cevher es-Sıkillî son vermiştir.
IDRISÎLER (789-985)
* Hz. Hasan’ın soyundan gelen idris tarafından Fas’ta kurulmuştur.
*786’da Hz. Ali taraftarlarınca Hicaz’da Abbasîlere karşı düzenlenen Fah Savaşı’na katılan İdris, Abbasîler tarafından isyanın bastırılması üzerine önce Mısır’a ardından da Kuzey Afrika’ya kaçmıştır.
*İdris, Evrebe olmak üzere Zenata, Vuvağa ve Miknâse gibi Berberi kabilelerinin de desteğini almış ve Fas şehrini kurmuştur. Şehir önemli bir ticaret merkezi haline geçmiştir.
* Harun Reşid, Abbasî halifesidir.
*Harun Reşid, İdris’in faaliyetlerinden ve bölgede güç kazanmasından dolayı tedirgin olmaya başlamıştır. Halife, ileride kendisini siyasi bakımdan tehlikeye sokabilecek bu rakibine karşı harekete geçerek veziri Yahya el-Bermekî’nin de
tavsiyesiyle bir suikast tertip edip İdris’i zehirletmiştir. İdris öldüğünde çocuğu olmamakla birlikte hanımı hamile idi. Bu yüzden taraftarları bebeğin doğmasını beklediler. Doğduğu zaman babasının adına nispetle idris adı verilen çocuk onbir yaşına gelince Berberiler tarafından hükümdar olarak tanınmıştır.
*İdris’in ölümünden sonra II. İdris hükümdar olmuştur. Fas’ı devletin başkenti yapmıştır. Devlet kurumlarını yeniden düzenlemiştir. Kurtuba ve Tunus’ta çıkan isyanlardan kaçarak yanına sığınan kumandanları önemli görevlere getirmiştir. 828
yılınd vefat etmiştir. Ölümünden sonra yerine büyük oğlu Muhammed yerine geçmiştir.
* İdrisî şehirleri önce Berberilerin, ardından da Fâtımîlerin hücumuna uğramıştır.
*İdrisi şehzadeleri ülkeyi kargaya sürüklemişlerdir, II. Yahya devrinde ülke yıkılış sürecine girmiştir. İdareyi sağlayamamıştır, üzüntüsünden ölmüştür, yerine kayınpederi Ali b. Ömer durumdan istifade edip Fas’ı ele geçirdi. Böylece, idrisîlerin idaresi ailenin Ömer b. idris koluna geçmiştir.
* Ali b. Ömer, döneminde istikrar sağlanamamıştır. Devletin dokuzuncu hükümdarı, adaleti ve fazileti ile tanınan IV. Yahya yeniden güçlü bir iktidar kurmayı başarmıştır. Onun döneminde idrisîler en geniş sınırlarına ulaştıkları gibi çok sayıda âlim ve sanatkâr idrisî ülkesine gelmiştir. Devlete altın çağını yaşatan IV. Yahya iktidarının sonlarına doğru Fatımî ve Endülüs Emevî tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Hükümdar, iki devlet arasında denge politikası oluşturarak siyasi varlığını sürdürmeyi denediyse de, Fâtımîlere karşı artık kaçınılmaz hale gelen savaşta yenilmiştir. Fatımî kumandanı Mesâle 922’de Fas’a girdi ve Yahya’yı hapsedip idrisî hâkimiyetine son vermiştir.
* Musa b. Ebu’l-Atıyye, Fâtımî valisidir.
* III. Abdurrahman, Endülüs Emevî halifesidir.
* Ömer b. idris’in oğulları Rif bölgesinde ayrı bir hanedan kurdukları için devlet ikiye ayrılmıştır.
*Hacerünnesr idrisîleri 960’da Tanca ve Sebte dışındaki bütün Afrika topraklarını ele geçiren Fâtımîlerin hâkimiyetini tanımışlardır.
*Ailenin reisi Hasan’ın, 974’te bölgeye sefer düzenleyen Endülüs Emevî Halifesi II. Hakem’e esir düşmesi devletin sonu olmuştur.
AĞLEBÎLER (800-909)
*İsmini Abbasî halifesi Mansur’un emriyle Ifrıkiyye’ye giden Ağleb’ten almıştır. İbrahim b. Ağleb tarafından kurulmuştur.
* Harun Reşid, ilk önce ibrahim’i Zap valisi tayin etmiştir. 800 yılında Ifrıkiyye bölgesinde görevlendirmiştir. ibrahim’in bölgeye gitmesiyle Ağlebîler Devleti’nin temelleri de atılmıştır.
* İbrahim b. Ağleb 812’de vefat etmiştir.
* Ebü’l-Abbas Abdullah, İbrahim’in oğludur. Eski Kartaca şehrinin üzerine kurulan Kayrevan’ı başkent yapmıştır. Ebü’l Abbas koyduğu ağır vergiler dolayısıyla halkın tepkisini çekmiş, ülkede iç karışıklıklar meydana gelmiştir. Beş yıl iktidarda kalan Ebü’l-Abbas ölünce yerine kardeşi I. Ziyadetullah geçmiştir. İlk olarak ülkesindeki isyanları bastıran I. Ziyadetullah daha sonra büyük
bir donanma kurarak Bizans hâkimiyeti altındaki Sicilya’nın fethine girişmiştir..
* Ağlebîler Sicilyalı idarecilerle 805 ve 813 yıllarında iki defa barış antlaşması imzalamışlardır. 826’da imparator II. Mihail tarafından Sicilya valisi tayin edilen Konstantin Souda’nın, adanın deniz kuvvetlerinden sorumlu komutanı Euphemios’u tutuklaması sonucunda ortaya çıkan karışıklıktan faydalanan Ağlebîler, ertesi yıl I. Ziyadetullah’ın emri doğrultusunda Sicilya’ya sefer düzenlemişlerdir. İlk defa Emevî halifesi Muaviye devrinde başlayan Sicilya akınları yeniden başlamıştır 827 yılında başlatılan ve 902 yılına kadar devam eden Ağlebîler’in akınları Bizans’ın Akdeniz ve Adriyatik’teki nüfuzunu oldukça sarsmıştır. I. Ziyadetullah’ın emriyle harekete geçen Esed b. Furat, Bizans ordusunu mağlup etmiştir. Daha sonra ilerleyişini sürdüren Esed Sirakusa şehrini kuşattı ise de vebaya yakalanıp ölünce istenilen sonuç elde edilememiştir.
* I. Ziyadetullah’ın 838’de vefat etmiştir.
* Messina I. Muhammed devrinde ele geçirilmiştir.
*. 837’de Lombardlara yardım amacıyla harekete geçen Müslüman donanması Bari’yi ele geçirmiştir. İlerleyişine devam eden İslâm orduları 846’da Ostia’ya çıkarma yaparak Roma’yı tehdit etmiştir.
* Ağlebîler 869’da Malta’yı; 878’de Sirakusa’yı, 902’de de Taormina, Rametta ve Elyac’ı ele geçirmişlerdir.
* Ağlebîler’in siyasi varlığına Ebu Abdullah son vermiştir.
* Ağlebîler devrinde Hanefi ve Malikî mezhebleri Ifrikiyye bölgesinde yayılmış, çok sayıda bilim adamı önemli eserler vermişlerdir. Malikî fıkhının önemli kaynaklarından olan Müdevvenetü’l-Kübra’nın yazarı Sahnûn (ö. 854) bunlardandır. Kayrevan Ulu Camii olmak üzere çok sayıda cami ve yolcuların konaklaması için ribatlar inşa edilmiştir.
RÜSTEMÎLER (777-909)
* İsmini İran asıllı kurucusu Abdurrahman’ın babası Rüstem’den almıştır.
* Hz. Ali ile Muaviye arasında yapılan barış gayretleri bir sonuç vermeyince iki tarafın ordusu Sıffîn’de karşılaşmış, fakat savaştan kesin bir sonuç elde edilemeyince, ihtilafı hakemlerin gidermesine karar verilmiştir. Ancak hakemler bu anlaşmazlığı çözemedikleri gibi, ayrıca ‘Hüküm Allah’ındır’ görüşünü benimseyen bir üçüncü grup ortaya çıkmıştır. Hükmü belli olan bir konuda hakemlere başvurmayı küfür kabul eden bu gruba
Haricîler denilmiştir. Bu grubun mensupları hem Hz. Ali’ye hem de Muaviye taraftarlarına karşı çıkmışlar, hatta bir suikast ile Hz. Ali’yi katletmişlerdir. Sonraki dönemlerde de pek çok siyasi faaliyete karışan Haricîler Ezarika, Necedât, ibaziyye ve Sufriyye başta olmak üzere değişik kollara ayrılmışlardır.
*Ebu’l-Hattab, devlet kurmakla görevlendirilmiştir. 758’de Abbasîlerin hâkimiyeti altındaki Trablus’u ele geçirmiş, Kayrevan’a yürümüştür. Kâbis ve Nefzâve şehirlerini de ele geçirildikten sonra günümüzdeki Libya toprakları üzerinde bulunan bölgede bir ibâzî devleti kurmuş, Abdurrahman b. Rüstem’i de Kayrevan bölgesine vali tayin etmiştir.
* Kayrevan’ın ibâzîler tarafından ele geçirilmesi üzerine harekete geçen Abbasî halifesi Mansur bir ordu göndererek 761’de şehri geri almıştır. Yapılan savaşta başta Ebu’l-Hattab olmak üzere pek çok ibâzî öldürülmüştür.
*Rüstemiler devletini, 777’de ibn Rüstem kurmuştur. Tahert’i başkent yapmıştır. 787 yılındaki vefatına kadar “Emirü’l Mü’minîn” ünvanıyla devleti yöneten ibn Rüstem’in kurduğu bu devlet bir kabileler federasyonu niteliğini taşıyordu.
Kaynaklarda, son derece adil, sünnete sıkı sıkıya bağlı, ilim erbabını koruyan bir şahsiyet olduğu ifade edilen ibn Rüstem, iktidarının önemli bir bölümünü Abbasîlerle mücadele ederek geçirmiştir.
Abdülvehhâb; ibn Rüstem Hz. Ömer’e uyarak ölmeden önce kendisinden sonra yerine geçecek imamı seçmeleri için oğlu Abdülvehhâb’ın başkanlığında altı kişilik bir heyet (şûrâ) tayin etmiştir. Şura’dan Abdülvehhab’ın imamlığa getirilmesi kararı çıkmıştır. Abdülvehhâb, hâkimiyeti altındaki şehirlere zühd ve takva sahibi olduğuna inandığı kimseleri vali olarak tayin etmiştir.
* Nükkariyye, altı kişilik heyette yer alan Yezid b. Fendin bu tayinler yapılırken kendisine danışılmadığı gerekçesiyle Abdülvehhab’ın imametini reddetmiş ve yeni bir fırka kurmuştur. Nükkarîler Abdülvehhab’a karşı bir kaç kez suikast
girişiminde bulunup bazı şehirleri yağmaladılarsa da bir netice elde edememişlerdir..
* Abdülvehhab 824 yılında vefat etmiştir.
* Ebu Said Eşâh; Abdülvehhab’ın oğludur. İlk olarak ülkedeki isyanları bastıran Eşâh’ın imamet dönemi Rüstemîlerin en parlak devri olarak kabul edilmiştir.. Endülüs Emevîleri ile dostane ilişkiler kuran Eşah dönemin en önde gelen âlimlerinden birisiydi. Sadece kendisi ilimle uğraşmakla kalmayıp aynı zamanda meclisine de çok sayıda ilim adamını davet eder, onları korur ve sık sık istişare ederdi. Eşah’ın yaklaşık elli yıl süren hükümdarlığı devrinde ülkede huzur ve refah ortamı oluşmuş, ticaret ve tarım alanında büyük
İlerlemeler kaydedilmiştir.
* Ebu Bekir, Eşâh’ın oğludur. Zayıf karakterli ve eğlenceye düşkün bir şahsiyeti vardı. Bu yüzden idareyi kayınbiraderi Muhammed b. Arafe’ye bırakmıştır.
* Ebu’l-Yakzan; Eşâh’ın diğer oğludur. Abbasîler’in elinde esir bulunmuştur. Ebu’l-Yakzan serbest bırakılınca kardeşini ön plana çıkarmak isteyen Ebu Bekir, nüfuzunu iyice artırmış olan kayınbiraderini bir suikast neticesinde ortadan kaldırtmıştır.
*Muhammed b. Arefe’nin öldürülmesi imameti daima ön planda tutan Rüstemî Devleti’ndeki ilk siyasi katl idi. Bu cinayeti hazmedemeyen Berberi kabileleri birbirlerine düşerek yeni bir iç savaş başlatmışlardır.
*Rüstemiler devleti, yaklaşık 130 yıl hüküm sürmüşlerdir.
MIDRARÎLER (758-976)
*Midrarîler, Emevî baskısından kaçarak Fas’ın kuzeyindeki ovalara yerleşmişlerdir. Kabile reisi Ebu’l-Kasım Semkû b. Vasû’dur. 757 yılında Sicilmâse şehrini kurmuştur. Hariciye mezhebine mensuptur. Abbasî halifesi adına hutbe okutup, onun yüksek otoritesini tanımıştır.
* Ebu’l-Vezir İlyas, I. Elyesa Midrar’ın oğullarıdır.
*Elyesa, Yaklaşık otuz üç yıl emirlik yapmış, ülkesinin sınırlarını bir hayli genişletmiş, Berberi isyanlarını bastırmış, başkenti Sicilmâse’nin surlarını dış tehditlere karşı güçlendirerek, şehrin merkezine büyük bir de cami yaptırmıştır.
* Ebu Mâlik el-Muntasır, Elyesa’nın oğludur. Endülüs Emevîleri ve Rüstemîler ile iyi ilişkiler kurdu. 876 yılında Midrarî tahtına çıkan Muhammed b. Sakiyye devletin sınırlarını Mağrib’in Sahra bölgesine doğru genişletmiştir.
* Vâsûl, 943 yılında Midrarîlerin başına geçmiştir. bn Vâsûl, Haricî mezhebini bırakarak Malikî mezhebini benimsemiş ve hutbelerini Abbasî halifesi adına okutmaya başlamıştır. Yaklaşık olarak on yıl boyunca devam ettirdiği bu uygulamaya 953 yılında son verdi. Zira söz konusu yılda kendi halifeliği ilan etmiş, “Emirü’l-Mü’minin fiakir-Billâh” unvanıyla biat almaya başlamıştır.
* Muiz-Lidinillah, Fâtımî halifesidir.
* Midrarîler Endülüs Emevîleri’nin, 976 yılında başkentleri Sicilmâse’yi ele geçirmelerinden sonra tarihe karışmışlardır.
ÜNİTE – 4
FATİMİLER, EYYUBİLER VE MEMLUKLAR FÂTIMÎLER (909- 1171)
*İsmini Hz. Peygamberimizin kızı Hz. Fâtıma’dan almıştır.
* Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye’de hâkimiyet kurmuş ilk Şii hilafetidir.
*Devletin temelleri Ağlebîler’in başkenti Rakkâde’nin 909 yılında Ebû Abdullah eş-Şii vasıtasıyla ele geçirilmesiyle atılmıştır.
*Ubeydullah el-Mehdi ;Fatimilerin ilk halifesidir.
*İsmaili;Şia’nın aşırı kollarından biridir.
*Hariciler; Dîni ve Siyasi konularda aşırı görüş ve faaliyetleriyle tanınan gruptur.
* Fâtımîler’in Mısır’ı ele geçirmeleri bölgede dinî, siyasî ve sosyal açılardan büyük değişikliklere sebep oldu. Îslam tarihinde ilk defa Bağdat’a bağlı olmayan bir hükümet Mısır’a hâkim oluyordu. Fâtımîler’in Mısır’a girmesiyle birlikte îslam âleminde oynadıkları rol de esaslı bir şekilde değişti. Bundan böyle Fâtımîler dinî, felsefi ve sosyal hareketlere liderlik ettiler.
Fâtımîler Mısır’ı ele geçirip orada bağımsız bir halifelik kurmalarına rağmen îslam âleminin tamamına hiçbir zaman hâkim olamadılar ve kendilerini îslam toplumunun büyük kısmından ayrı tuttular.
*Ubeydullah, Kuzey Afrika’nın doğu sahilindeki bir yarımadada Mehdiye adıyla anılan bir başkent kurmuştur. Kuzey Afrika’nın Sünnî sâkinleri Fâtımî Devleti’ni tehdit eden Haricîleri desteklemişlerse de bu hareket 947’de Fatımî Halifesi Mansûr Billâh tarafından bertaraf edilmiştir.
* Muiz-Lidînillâh ; Fatımî Halifesi’dir.
* Cevher es-Sıkıllî;Fatimilerin en başarılı kumandanıdır. 969 yılında Mısır’ı ele geçirmiştir. Mısır’ı ele geçirdikten sonra Fustat’ın kuzeydoğusunda başkent Kahire’yi kurmuştur.
*Karmatiler;Şii İsmailiyenin aşırı kollarından biridir.
* Halife Azîz-Billâh; Suriye’de Fâtımî hâkimiyeti onun döneminde kurulmuştur. (975-996)Onun döneminde Fatimi hilafeti oldukça genişlemiştir.
* Hâkim-Biemrillâh; Fâtîmî tarihinin en ilginç devresidir. (996- 1021) Halife birbirine taban tabana zıt kararlar alabilen bi şahsiyetti. Bu dönemde Ehl-i sünnet mensupları ile gayrı Müslimlere çeşitli baskılar yapıldı. ilk dönem îslam halifelerine yapılan hakaretler Hâkim’in emriyle camilere asıldı. Psikolojik problemleri olan Halife kendi yakınları da dâhil olmak üzere pek çok insanı suçsuz yere öldürttü. Danışmanlarının teşvikiyle daha da ileri giderek 1017 yılında ilâhlı k iddiasında bulunan Hâkim-Biemrillâh 1021 yılında esrarengiz bir biçimde ortadan kayboldu.
* Dürzilik, Fatımi halifesi Hakim Biemrillah’ı tanrı olarak kabul eden ezoterik bir inanç akımıdır. Onun takipçileri Dürzîler olarak anılırlar.
* Müstansır-Billâh; Fâtımîler Devleti onun zamanında en geniş sınırlara ulaşmıştır. (1036-1094) Mısır, Güney Suriye bölgesi, Kuzey Afrika, Sicilya, Afrika’nın Kızıldeniz sahilleri, Hicaz ve Yemen hâkimiyetleri altındaydı. Ayrıca îslam Dünyasının doğusunda Sünnîler’in idaresinde olan çok sayıda şehrin hâkimi de Müstansır-Billâh’a tâbi oldu. Ancak onun hilafetinin ikinci döneminde çıkan karışıklıklar sebebiyle devlet çok kısa bir sürede küçülmeye başladı.
*Fatiimiler ile Abbasiler arasındaki ilk çatışma Bağdat’ta hazırlanan ve Fâtımîler’in soyuna hakaret eden şecerelerle (soy ağacı çizelgesi) başlamıştır.
* Muiz b. Bâdîs, 1051 yılında Fâtımîler’e isyan ederek Kuzey Afrika’da hutbeleri Abbasîler adına okutmuştur.
*Vezirler Dönemi; Fâtımî tarihinde 1074-1125 yıllarını kapsayan ve idarede vezirlerin halifelerden daha etkili olduğu dönem. Nizariyye; Nizar’ın imamlığını tanıyan iran İsmâilîleri.
* Sünnî Selçuklu Türkleri Tuğrul Bey’in komutasında Abbasî Halifeliği’ni Fâtımîler’in eline düşmekten kurtarmıştır.
* Bedr el-Cemâlî ; Akkâ valisi’dir.
* Efdal b. Bedr el-Cemâlî; Bedr el-Cemâlî’nin oğludur. Babasının yerine vezirlik makamına geçmiştir. Halife Müstansır’ın küçük oğlunu “Müsta’lî-Billâh” lakabıyla halifelik makamına getirerek tamamen nüfûzu altına almıştır.
*İran İsmâilîleri ise Hasan Sabbâh’ın liderliğinde Nizâr’ın imamlığını tanıdılar ve Nizâriyye adıyla anıldılar.
* Müsta’lî 1101’de vefat etmiştir. beş yaşındaki oğlu Âmir Biahkâmillâh yine Efdal tarafından halife ilan edildi. Resi * Âmir Biahkâmillâh, Me’mûn el-Batâihî ile iş birliği yaparak Efdal’i
öldürtmüştür (1121). Ödül olarak da Batâihî’yi vezir tayin etmiştir.. Halife Âmir ile Vezir Me’mûn’un dönemi (1122-1125)
Fâtımîler’in Mısır’daki en parlak dönemlerinden birini teşkil etmektedir.
*1125 yılında hapsedilen vezir Me’mun el Batâihî daha sonra öldürülmüştür.
*Devlet idaresinde tecrübesiz olan Halife Âmir gayri Müslimleri önemli görevlere getirerek Müslümanlara çeşitli baskılar yapılmasına ses çıkarmadı. Bu baskılar üzerine Müslümanlar tarafından çıkarılan isyanın ardından Nizârîler tarafından öldürülmüştür (1130)*m 4.1
* Âmir’in, vâris bırakmadan ölmesi yeni bir bunalıma yol açmıştır. Bu sırada halifenin kim olacağına dair yapılan tartışmalar çeşitli karışıklıkların çıkmasına sebep olmuştur. 1131 yılında Hâfız-Lidînillâh Fâtımî halifesi olmuştur.
* Bu dönemin en önemli eğitim merkezi Ezher’dir. Cami olarak inşâ edilmiş bulunan ezher zamanla Îslam dünyasının her tarafından ilim adamları ve öğrencilerin geldiği bir medreseye dönüşmüştür. Özellikle vezir ibn Kilis döneminde ilim ve kültüre
büyük önem verilmiştir.
* Rıdvan b. Velahşâ; Ermeni kökenli vezir Behram’ın yerine vezirlik makamına getirilmiştir. Sünnî faaliyetleri desteklemiştir.
Mısır’ın ilk İslam medresesini kurmuştur (1138 )
* Talâi’ b. Rüzzîk; Fâtımîler’in güçlü vezirlerinin sonuncusudur. Onun döneminde karışıklıklar biraz olsun azalmıştır.
*Fatimiler; Siyâsi açıdan çok başarılı olamamışlardır. İlmi ve kültürel hayat canlanmıştır. Sünnîliğe karşı kendi mezheplerini
yaymak isteyen Fâtımîler bölgede bilim ve kültür müesseseleri kurdukları gibi kadim medeniyetlerin eserlerini Arapça’ya çevirmeye devam etmişlerdir. Fâtımî sarayı bu bakımdan büyük önem taşır. Çok büyük kütüphaneler kurmuşlardır.
Fatımî devlet adamlarının evlerinde ilim sohbetleri yaptıkları bilinmektedir. Halkın katıldığı ilim meclislerinde ise Şii inancı öğretilirdi. Halife Hâkim-biemrillah tarafından kurulan Abbâsîlerdeki Beytü’l-hikme’ye benzeyen Dârü’l-hikme (Dârü’l ilm) zengin vakışarla desteklenerek îslami ilimlerin okutulması için tahsis edilmiştir. Burada çok geniş bir de kütüphane bulunmaktaydı. Fatımiler döneminde özellikle tefsir, fıkıh, Arap Dili ve edebiyatı alanlarında çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan ihvan-ı Safa felsefesi dikkate değerdir.
EYYÛBÎLER (1171-1260)
Selahaddin Eyyûbî ve Eyyûbîler’in Kuruluşu
*Devlet ismini, hanedanın kurucusu Selâhaddin Eyyûbî’nin babası Necmedddin Eyyûb’tan almaktadır.
* Selahaddin ve amcası Şirkûh 1164-1169 yıllarında yapılan Mısır seferleriyle öne çıkmaya başlamışlardır.
* Eyyûbîler devletinin temelleri; Selâhaddin’in 1169’da Fâtımî veziri olması ile atılmıştır.
* Selâhaddin, 1171 yılından itibaren Mısır’da hutbeyi Abbâsî halifesi adına okutmuştur. Bu arada Kudüs Haçlı Krallığı’na karşı başarılı seferler tertip etmiş ve Eyle’yi almış. Daha sonra Nûbe (Kuzey Sudan), Yemen ve Libya’ya seferler düzenlemiş ve bu ülkeleri Nûreddin Zengî’nin devletine bağlamıştır (1173-1174). Bir taraftan da Bizans ve italyan şehir devletleriyle ikili anlaşmalar yaparak dış münasebetlerini geliştirmiştir. Mısır’ın ticari ve iktisadî durumunu düzeltmiştir.
* Haşhâşîler; Suriye’deki Nizârî ismâilîleri tanımlamak için kullanılan isimdir.
* Selâhaddin Yemen’e önce büyük kardeşi Turan Şah’ı, daha sonra da diğer kardeşi Tuğtegin’i, Hama’ya Takıyyüddin Ömer’i, Baalbek’e Ferruh Şah’ı, Humus’a Nâsırüddin Muhammed adlı yeğenlerini göndererek buralarda da idareyi eline almıştır. Böylece Eyyûbîler’in Hama, Humus ve Baalbek kolları kurulmuştur.
* Selahaddin; 1177-1179 yılları arasında Haçlılarla mücadele etmiştir.1180’de Musul hâkimi II. Seyfeddin Gazi’nin, 1181’de el-Melikü’s-Sâlih Nûreddin ismail’in ölmesi üzerine, bu bölgede kendisine karşı yeni bir ittifakın meydana gelmesine imkân vermemek için Mısır’dan Suriye’ye dönüp I. Doğu Seferi’ne çıkmıştır (1182). esnasında el-Cezîre bölgesini ve Sincar’ı, Âmid’i (Diyarbakır), ardından Halep’i almıştır.1185-1186 yıllarında çıktığı II. Şark Seferi’nde Meyyâfârikîn ve fiehrizor yöresini alarak Musul’u kendi idaresine bağlamıştır.
*Hıttin Savaşı; Aralarında anlaşma olmasına rağmen Haçlıların Müslümanlara ait bir ticaret kervanına saldırması üzerine tazminat isteyen Selahaddin olumlu yanıt alamayınca, Kudüs Haçlı Krallığı topraklarına bir sefer yapmaya karar vermiştir. Selahaddin Eyyûbî’nin 1187 yılında Haçlıları yenilgiye uğrattığı savaştır. Kısa sürede hemen hemen bütün Kudüs Haçlı Krallığı topraklarını ele geçirdiği gibi Haçlıların bölgede kurduğu Antakya Prinkepsliği ve Trablus Kontluğu’na ait pek çok araziyi de ilhak etmiştir.. Selahaddin’in Haçlılar karşısındaki zaferleri ve Kudüs’ün fethi Avrupa’da büyük yankı uyandırmıştır.
* Friedrich Barbarossa, Almanya imparatoru’dur.
* Philippe Auguste; Fransa Kralı’dır.
*İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard’dır.
* Selâhaddin 1193’de Şam’da vefat etmiştir. Selahaddin’in ölümünün ardından Eyyûbî ailesi mensupları arasında iktidar mücadelesi baş göstermiştir. Selahaddin’in büyük oğlu Melik Efdal Ali hükümdarlık şartları na uymadığından kısa süre sonra görevden uzaklaştırılarak yerine kardeşi Melik Azîz Kahire’de büyük sultan olarak tahta çıkarılmıştır (1196).
MELIK ÂDIL
* Selahaddin’in kardeşidir.1200 yılında Sultan olmuştur. Tecrübeli bir devlet adamıdır.Haçlılara karşı ılımlı bir politika takip etti ve onlarla ticari ilişkiler kurmuştur.
* Henri, Alman İmparatorudur.
*1197 yılı yazında bazı Alman Haçlı grupları komşu Müslüman topraklarına saldırmışlardır.
* Âdil; Yafa’yı ele geçirmiştir. Âdil 1204 yılında yapılan IV. Haçlı Seferi’ni istanbul üzerine yöneltmeye çalışmış ve bunda da başarılı olarak ülkesini büyük bir tehlikeden kurtarmıştır.
* Eyyûbîler Âdil’in zamanında Ahlât, Erciş ve Van’ı da alarak Ahlatşahlar’a son vermişlerdir.
*1218’de V. Haçlı Seferi orduları Akkâ’dan Dimyat’a doğru hareket ederken Melik Âdil ölmüştür.
Melik Kâmil
* Melik Kâmil; Melik Âdil’in büyük oğludur. Mısır hâkimidir.
* Haçlılar Dimyat’ı ele geçirmişlerdir. Kâmil, kardeşleri ile iş birliği yaparak Haçlıları durdurmayı başarmış ve 1221’de yapılan anlaşmayla Dimyat’ı geri almışlardır. Haçlılar’ın yenilmesinden kısa bir müddet sonra kardeşler arasındaki bu birliktelik bozulmuştur.
* II. Friedrich; Alman imparatoru’dur. Melik Kamil ile iyi ilişkiler kurmuştur.
*Melik Kamil, II.Friedrich ile 1229 yılında antlaşma yapmıştır.
* Melik Kâmil; 1232’de Artuklular’ın Hısnıkeyfâ koluna son vermiştir. Melik Salih Necmeddin Eyyûb ve Eyyûbîler’in Sonu
* Necmeddin Eyyûb; 1240 yılında Mısır tahtına çıkmıştır.
* Anadolu’nun güneyi ile Halep, Humus ve Şam Eyyûbî meliklikleri daha çok Anadolu Selçuklularına kalmıştır.
* Necmeddin Eyyub’a bağlı birlikler 1244 yılında Kudüs’ü, ardından Taberiye ve Askalân şehirlerini Haçlılar’dan geri almışlardır.
*Kral IX. Saint Louis;VII. Haçlı Seferinin başında Mısır’a gelen Fransa Kralıdır.
* Necmeddin Eyyûb ; 1249 yılında vefat etmiştir.
* Turan Şah; Necmeddin Eyyubi’nin oğludur. Onun vefatı üzerine tahta çıkmıştır. Eğlence düşkünüdür. Memluk emirleri tarafından öldürülmüştür. Mısır’da Eyyubi Hakimiyeti sona ermiştir.
*Eyyubiler’in Suriye’deki kollarlı Moğollar tarafından ortadan kaldırılmıştır. (1260-1263). Sadece Eyyûbîlerin Hama kolu 1342’ye, Hasankeyf kolu ise 1462’ye kadar varlığını sürdürebilmiştir.
*Haçlılarla savaş durumunda olunmasına rağmen ticari ilişkiler ve uluslar arası ticaret devam etmiştir. Pek çok Avrupa ülkesi ile ticari anlaşmalar yapılmıştır. Kahire, Şam ve İskenderiye
gibi şehirlerde Avrupalı tüccarlar bulunmaktaydı. Ekonomi, tarım, hayvancılık ve ticarete dayanıyordu. Eyyûbîler Mısır’ın yanı sıra Suriye ve Yemen’de verimli topraklara sahiptiler.
* Güçlü bir mâli teşkilatları vardı. Toplumu zor durumda bırakan ilave vergiler kaldırılmıştır. İpek ve Baharat yollarının bir kısmının Eyyûbî topraklarından geçmesi Mısır ve Suriye’yi transit ticaretin merkezi yapmıştır. Devlet önemli miktarda gümrük vergisi elde etmiştir. İlim ve kültür hayatı açısından önemli bir devredir.
*Turanşah; Mısır’daki son Eyyûbî sultanıdır.
MEMLÜKLER (1250-1517)
*Mısır’daki son Eyyûbî sultanı Turanşah’ın öldürülmesinin ardından devlet yönetiminde söz sahibi olan Memlûk emirleri Sultan Necmeddin Eyyûb tarafından satın alınarak Mısır’a getirilmiş Türklerden oluşan askerî birliklerde yetişerek komuta katına yükselmişlerdir. Bunlar zaman içerisinde devlette söz sahibi olmuş ve nihayetinde Memlük Devleti’ni kurmuşlardır.
*Memlükler saltanat prensibine uymayarak genellikle kuvvetli emirleri tahta çıkarmışlardır.
*.Memlük Devleti tarihsel olarak iki döneme ayrılır.
* Memlükler; Îslam Dünyası için büyük tehlike arzeden Haçlılar ve Moğollar’a karşı Müslümanları korumuşlar ve bu iki tehlikeyi de bertaraf etmişlerdir.
* Mısır; Moğol ve Haçlı hâkimiyetine girmeyen tek bölgedir.
BAHRÎ MEMLÜKLER DÖNEMI (1250-1382)
* Bahrî Memlükler (Türk Memlükler) Dönemi; 1250-1382 yılları arasındaki Memlük sultanlarının çoğu Eyyûbî sultanı Necmeddin Eyyûb tarafından Nil nehri üzerinde Ravza adasındaki kaledeki kışlalarda yetiştirilen Türk Memlüklerden olduğu için bu döneme bu isim verilmiştir.
Sultan Aybek (1250-1257) Dönemi I. Baybars (1260-1277)
Dönemi Kalavun (1279-1290) Dönemi Muhammed b.
Kalavun (1293-1294), (1299-1309),(1310-1341) Muhammed b. Kalavun’un Oğulları (1341-1361) ve Torunları (1361-1382) Dönemi
Sultan Aybek (1250-1257): Memlük Devleti’nun Kuruluşu
* Memlük emirleri Mısır’daki son Eyyûbî sultanı Turanşah’ın öldürülmesinin ardından Melik Salih Eyyûb’un Türk kökenli dul eşi Şecerüddür’ü tahta çıkarmışlardır.
*. Memlük emirlerinden İzzeddin Aybek Türkmânî de ordu kumandanlığına getirilmiştir. Bir hanımın tahta geçirilmesi o dönemde pek alışıldık bir durum olmadığından, yoğun tepkiler üzerine, Şecerüddür 80 günlük bir iktidarın ardından İzzeddin Aybek ile evlenerek tahtı ona terk etmiştir. Böylece 3 Temmuz 1250 tarihinde Mısır’da Bahrî (Türk) Memlükler devri resmen başlamıştır.
* İzzeddin Aybek; hem Haçlı Seferleri hem de Moğol istilasının bölgede bulunduğu bir devrede tahta çıkmıştır. Memlük Devleti’nin temellerini atan Aybek, 1257 yılında eşi Şecerüddür’ün komplosuyla öldürülmüştür.
* Nûreddin Ali; Aybek’in küçük oğludur. Onun döneminde devlet yönetimi Memlük emirlerinden Seyfeddin Kutuz’un elindeydi.
*Kurtuz 1259 yılında kendisini sultan ilân ettirmiştir. Hemen Moğollar’la savaş hazırlığına başlamıştır.
*Aynicalut; Memluklar’ın 1260 yılında ilk defa Moğollar’ı mağlup ettikleri savaş.
*1260 yılında Aynicâlût mevkiinde Ketboğa kumandasındaki Moğol kuvvetlerini yenilgiye uğratmıştır. Bu savaş Moğollar’ın bölgede ilk yenilgilerini aldıkları savaştır ve Moğolların bölgeden atılmasının ilk adımıdır. Bu savaşta önemli yararlılıklar gösteren Memlük emirlerinden Baybars, Sultan Kutuz’dan Halep valiliğini istemiş, bu isteği reddelince de arkadaşlarıyla beraber Kutuz’u öldürerek Memlük sultanlığını ele geçirmiştir.
I. BAYBARS (1260-1277)
*Baybars; Saltanatı on yedi yıl kadar sürmüştür. Mısır ve Suriye’deki Memlûk Devleti’nin gerçek mânada kurucusu olmuştur. İyi bir kumandan olmuştur. Moğol ve Haçlı tehlikelerini bertaraf ettiği gibi nüfûzunu Arap yarımadası ve Sudan’a yaymıştır, içerideki isyanları bastırmış, devletin omurgasını teşkil edecek olan idari düzenlemelerde bulunmuştur. Bağdat’ta 1258 yılında son Abbâsî halifesinin öldürülmesinin ardından 1261’de Abbâsî ailesinden birisini Mısır’da halife ilan ederek hilafeti ihyâ etmiştir.
*Üç ana cephede mücadele etmiştir. İlk olarak Haçlılar üzerine yöneldi. Birkaç defa Antakya’ya hücum eden Baybars 1265’te itibaren Haçlıları tamamen bölgeden çıkarmak istemiştir. Filistin’de Haçlılar’a ait pek çok şehri ele geçirmiştir. Nihayet 1268 başlarında Antakya’yı Haçlılar’dan kurtarmıştır. ikinci cephe olarak 1265’ten itibaren ilhanlılar (Moğollar) üzerine yürümüştür. Ermeni Kralı I. Hetum’un Moğollar’la iş birliği yapması dolayısıyla büyük bir orduyu onun üzerine yollamıştır. 1266’da I. Hetum’un kuvvetlerine büyük bir darbe indirilmiştir. Çeşitli Anadolu şehirleri yağmalanmıştır.
Baybars’ın ilhanlılarla mücadelesi 1277’de Elbistan’da ilhanlılar’ı ağır bir bozguna uğratmasıyla sonuçlanmıştır. Son cephe ise Anadolu’ydu. 1275’te tekrar Anadolu seferine çıkan Baybars Adana, Sis, Tarsus ve Ayaş’ı yağmalamıştır.
*İlhanlılar; İran’da kurulan Moğol Devleti.
* Sultan Baybars döneminde Memlük Devleti’nin idari yapısı da şekillendi. Dört Sünni mezhebe ait başkadılıkları aynı anda Kahire’de kuran ilk sultandır. Onun döneminde düzenli bir yol ağı kurulduğu gibi bu yollar posta (berid) teşkilatıyla donatıldı.
İskenderiye ve Dimyat tersaneleri genişletilmiştir.
* Baybars Moğollar’ı bozguna uğrattıktan sonra 1277’de Şam’da vefat etmiştir..
KALAVUN (1279-1290)
*1279’da tahta çıkmıştır.
* Bereke; I. Baybars’ın oğludur. Şam’da sultanlığını ilân eden ve İlhanlılar’ı Suriye’ye çağıran Sungur, Kalavun’un gönderdiği ordu karşısında şehirden kaçmıştır.
* Sungur Eşkar; Şam Valisidir.
*Kalavun; Sultanlığının ilk yıllarında iç isyanlarla karşılaşmıştır. Tahttan indirildikten sonra Ürdün’de Kerek’e gönderilen I.Baybars’ın oğlu Bereke’nin ardından başkaldıran Şam valisi Sungur Eşkar isyanlarıyla uğraşmıştır.
* Hospitaliers; 11. yüzyılda kurulan ve Haçlı Seferlerinde çok etkili olan Kotalik Şovalye tarikatıdır.
* İlhanlılar’ın Suriye’ye saldırmasını fırsat bilen Merkab Kalesi’ndeki Hospitaliers şövalyeleri civardaki Müslüman şehirlerine saldırmışlardır. Kalavun 1281’de tekrar Suriye’ye yöneldiğinde anlaşmak üzere elçiler göndermişlerdir. Yapılan
anlaşmayla on bir yıllık barış süreci başlamıştır. Kalavun böylece Moğol-Haçlı ittifakını bozmuştur.
*1281’de tekrar Suriye’ye saldıran ilhanlılar II. Humus Savaşı’nda Kalavun’un birlikleri karşısında ağır bir yenilgiye uğramıştır.
* Ahmed Teküder; Abaka’nın kardeşidir.Onun yerine geçmiştir. 1284’te öldürülmüştür. Yerine Argun Han geçmiştir
*Argun Han, Ahmed Teküder’in yerine geçmiştir. Ülkesindeki Müslümanlara çeşitli baskılar yapmıştır.
* Kalavun, Altın Orda Devleti ve Tunus’ta Hafsîler ile ittifak yapmıştır. Çeşitli Avrupa devletleri ile de siyasi ve ticari ilişkiler kurmuştur. 1283’de Ermeni Krallığı üzerine sefer düzenlemiştir. Ermeniler’le yıllık vergi ödemeleri ve Müslüman esirleri serbest bırakmaları şartıyla on yıl süreli bir antlaşma imzalayarak geri dönmüştür. Haçlılar’ın en kuvvetli kalelerinden biri olan Merkab üzerine yürüyerek burayı ele geçirmiş ve bu kontluğa son vermiştir.(1285). Akka’yı ele geçirmek istedi ve
vefat etti.
*Kalavun 1290 yılında Akka’yı ele geçirmek isterken yolda vefat etmiştir.
* Kalavun ilhanlılar ve Haçlılar karşısında kazandığı zaferlerle Bahrî Memlük döneminin en önemli sultanlarından biri olarak kabul edilmiştir.
*Kalavun; imar işlerine çok önem vermiş cami, medrese, han ve hastaneler yaptırmıştır.
* Halil b. Kalavun; Kalavun’un oğludur. İlk iş olarak çeşitli atamalar ve idari düzenlemeler yapmıştır. Daha sonra babasının sefer sırasında öldüğü Akka’yı fethetmek için hazırlıklara başlamıştır. 1291 yılında sefere çıkmıştır. Avrupa’dan ve bölgedeki Haçlılardan gönderilen yardımlara rağmen Akkâ’yı fethetmiştir. Bu fetih Îslam ve Hristiyan dünyasında büyük yankılar uyandırmıştır. Dış siyasette oldukça başarılı olan
sultan, içeride emîrler üzerinde istediği otoriteyi
kuramadığından 1293’de Memlük emirleri tarafından öldürülmüştür.
* Memlûk kuvvetleri Akkâ’dan sonra Sûr, Sayda, Beyrut ve Hayfa’yı ele geçirerek Akdeniz sahillerinin büyük kısmını Haçlılar’dan kurtarmışlardır. Muhammed b. Kalavun (1293-1294), (1299-1309),(1310-1341)
* Muhammed b. Kalavun; çeşitli aralıklarla üç dönem tahta çıkarılmış Memlük sultanıdır. Halîl b. Kalavun’un kardeşidir. Memlük kumandanları tarafından sekiz yaşında tahta çıkarılmıştır.
* Ketboğa; çocuk olduğu gerekçesiyle sultanlıktan haledilmiştir.
*Templier;12. yüzyılda Katolik Kilisesi tarafından kurulan ve Haçlı seferlerinde etkili olan Hristiyan askeri tarikatıdır.
* Muhammed b. Kalavun üçüncü defa tahta oturmuştur. Güvendiği emirleri nâibliklere (valiliklere) atamıştır.
* Muhammed b. Kalavun döneminde Memlükler bölgede itibarı olan bir devlet haline gelerek diğer devletlerle pek çok anlaşma yapmıştır. Döneminde Mısır, Suriye ve Filistin’in imarına çalışan sultan pek çok hayır müessesi inşâ ettirmiştir. Muhammed b. Kalavun’un Oğulları (1341-1361) ve Torunları (1361-1382) Dönemi Muhammed b. Kalavun’un ölümünün ardından Memlük tahtına onun küçük yaştaki oğulları ve daha sonra torunları oturmuştur.. Bu dönemde Kahire ve Mısır’da pahalılık ortaya çıkmış, kıtlık ve salgın hastalıkların yayıldığı bir dönem olmuştur.
BURCÎ MEMLÜKLER DÖNEMI (1382-1517)
* Burcî Memlükler (Çerkez Memlükler) Dönemi; 1382-1517 yılları arasındaki devrede sultan olanların büyük kısmı ise Bahrî Memlük sultanlarından Kalavun tarafından satın alınarak
Kahire kalesindeki burçlarda yetiştirilen Çerkez memlüklerden olduğu için bu döneme Burci Dönem ismi verilmiştir.
*Berkuk (1382-1399) *Ferec b. Berkuk (1399-1412)
*Şeyh Mahmudî (1412-1421) *Barsbay (1422-1438)
* Çakmak (1438-1453) *İnal (1453-1461) *Hoşkadem (1461-1467) *Kayıtbay (1468-1496)
* Kansu Gavri (1501-1516)
*Tomanbay (1516-1517) ve
Memlük Devleti’nin Yıkılışı

BERKUK (1382-1399)
Malatya naibi Mintaş’ın ve ardından Yulbuga en-Nâsıri’nin isyanlarını bastıramadığı için tahttan uzaklaştırılmıştır. Haccî ikinci defa sultan ilân edilmiş (1387) ve Berkuk’un Çerkez memlükleri de dağıtılmıştır.
Yulbuga-Mintaş rekabeti üzerine yeniden harekete geçen Berkuk, rakiplerini yenerek sultanlığı tekrar ele geçirmiştr.
FEREC B. BERKUK (1399-1412)
*Berkuk’un oğludur. Berkuk’un tahta çıktığı yıl Şam valisi Tenem isyan ederek Kahire üzerine yürümüştür. Ferec Suriye’ye gitmiş ve Tenem’i 1400’de Gazze yakınlarında mağlûp ederek Suriye’yi tekrar itaat altına almıştır.
* Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’ın Elbistan, Malatya ve Darende gibi Memlûk hâkimiyetindeki bazı şehirleri ele geçirmiştir. Ferec savaşa cesaret edememiştir. Olanları kabullenmek zorunda kalmıştır. Yıldırım Bayezid daha sonra Ferec’e elçiler göndererek Timur’a karşı ittifak teklif ettiyse de ülkesi için bunun önemini kavrayamayan Ferec bu teklifi reddetmiştir. Malatya ve Ayıntab’ı (Gaziantep) zapteden Timur daha sonra güneye indi ve Suriye askerlerini yenilgiye uğratıp 1400’de Halep’e girmiştir.
*Ferec Nevruz üzerine yaptığı seferinde yenilerek
öldürülmüştür. (1412)
ŞEYH MAHMUDÎ (1412-1421)
*İlk işi Mısır’da Arap kabileleri tarafından çıkarılan isyanları bastırmakla uğraşmıştır. Şam valisi Nevrûz’la savaşmak için ilk Suriye seferine çıkmıştır. Dımaşk’a girmiş ve teslim aldığı Nevrûz’u öldürmüştür.(1414). Suriye valilerinin desteğiyle isyan eden Şam Valisi Kanıbay’ın isyanını kanlı bir şekilde bastırmıştır. Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki Türkmen beyliklerini itaat altında tutarak onların Osmanlılar veya Karakoyunlular’la birleşmesini engellemeye çalışmıştır.
*Dulkadıroğulları’nın Osmanlılar’la dostluk kurmasından endişeye kapılarak bölgeye sefere çıkmış Antep ve Darende’yi Dulkadıroğulları’ndan geri almıştır. Anadolu’daki Karamanoğulları ve Ramazanoğulları üzerindeki nüfuzunu korumak maksadıyla bölgeye ordular göndererek Adana, Tarsus, Kayseri ve Niğde’yi topraklarına katmıştır.
*1414’de Kıbrıslılarla da bir barış anlaşması yapmış isyan ve karışıklıkların yanı sıra 1413-1416 ve 1418-1419 yıllarında salgın hastalıklar çıkmıştır.
*1421 tarihinde vefat etmiştir.
BARSBAY (1422-1438)
*Suriye’de çıkan isyanları şiddetle bastırmıştır. Kıbrıslılar’ın Mısır’a hücumlarına karşılık 1424, 1425 ve 1426 yıllarında ardarda yapılan üç sefer sonucu Kıbrıs’ı fethetmiştir.
*1424 yılında Mekke şerifini yenmiştir. Cidde Limanı’nın gelirlerini ele geçirmiştir.
* Ardından vergi gelirlerini arttırmak için çalışmış ve tüccarları mallarını Mısır gümrüklerinden geçirmeye mecbur tutmuştur..
Suriye ve Mısır tüccarlarının aldıkları Hint mallarına ihraç vergisi koymuştur.
ÇAKMAK (1438-1453)
*Suriye’deki Memlük emirlerinin isyanlarıyla uğraşmak zorunda kalmıştır. 1439 yılından itibaren içeride duruma tamamen hâkim olan Çakmak dış siyasette de başarılı olmuştur. Akkoyunlu, Dulkadıroğulları, Osmanlılar, Karakoyunlular ve Timur’la iyi münasebetler kurduğu gibi Endülüs’teki Müslümanlara yardım etmiştir.(1440)
Mısır’ın sahillerine yapılan saldırıları engellemek için 1440, 1443, 1444 yıllarında Rodos’a seferler düzenlediyse de başarılı olamayarak onlarla anlaşma yapmak zorunda kalmıştır.
İNAL (1453-1461)
*İnal önemli görevlere güvendiği Memlükleri getirmiş ve bazı vergileri kaldırmıştır. 1455 yılında kendi memlükleriyle daha önceki sultan Çakmak’ın Memlükleri arasında çıkan çatışmalar
nedeniyle kadrolarda önemli değişiklikler yapmıştır.
* Memlükler’le Osmanlılar arasındaki iyi ilişkiler inal döneminin ilk yıllarında da devam etmiş ve 1453’te İstanbul’un fethinin ardından karşılıklı elçiler ve hediyeler gönderilmiştir.
*Karamanoğullarının 1456 yılında Memlükler’in elindeki Tarsus, Adana ve yöresini ele geçirmesinin ardından Kahire’den sefere çıkan Memlûk ordusu Karamanoğulları’na ait dört kaleyi almış, Lârende’yi Karaman ve bazı köyleri yağmalamıştır.(1457).
* Karamanoğlu ibrahim’in elçilerinin Kahire’ye gelerek itaat arzetmesi üzerine Memlük-Karamanoğulları ilişkileri düzelmiştir.
* Sultan Barsbay zamanında fethedilen Kıbrıs bu tarihten itibaren Memlûk Devleti’ne tâbi olmuştur.
* Charlotte; Memlük Devleti’ne tabi olan Kıbrıs Kraliçesi’dir.
* İnal’ın dönemindeki en önemli malî reform para sisteminin iyileştirilmesidir.
HOŞKADEM (1461-1467)
*Saltanında önemli bir gelişme olmamıştır. Osmanlılar’la olan ilişkilerde büyük sıkıntı yaşanmıştır.
* Karamanoğulları ve Dulkadirliler üzerinde hem Osmanlılar hem de Memlükler’in nüfuz kurma mücadelesi de bu ilişkileri kötü yönde etkilemiştir.
*Bazı Arap kabileleriyle de uğraşmıştır. 1462-1465 yıllarında Buhayre’de Lebîd kabilesi üzerine beş sefer düzenlemiştir.
KAYITBAY (1468-1496)
* Otuz yıla yakın iktidarda kalmıştır ve Burcî (Çerkez) Memlükleri’nin en büyük sultanıdır. En önemli meselesi
Osmanlılarla mücadelesi olmuştur.
*Evladun’nas; Memluk emirlerinin oğullarını tanımlamak için kullanılan isimdir.
* Cem Sultan, II. Bayezid’e karşı taht mücadelesi
vermiştir. Memlukler’e sığınmıştır. İki devleti savaşın eşiğine girmiştir. Dulkadirli Beyi Alâüddevle Memlükler’in elindeki Malatya’yı kuşatmış ve Kayıtbay’ın kendisine karşı gönderdiği
kuvvetleri bozguna uğratmıştır(1484).
*Osmanlı kuvvetleri daha onlar ülkelerine ulaşmadan sınırı geçerek Memlûk topraklarına girmiştir (1485).
*Kayıtbay saltanatının dört yılını savaşsız geçirmiştir. Bozulan ekonomi için büyük çaba göstermiştir.
KANSU GAVRI (1501-1516)
*Memlüklerin son önemli sultanıdır.
*Müsadere; Çeşitli sebeplerle özel şahıslara ait mallara el konularak devlet hazinesine aktarılmıştır.
* Mercidabık Muharebesi; Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Memluk Devleti ile yapılan birinci savaştır.
1516'da Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu arasında Halep şehrinin kuzeyinde yapılan savaşı Osmanlılar kazandı.
Muharebenin sonucunda Suriye, Lübnan ve Filistin Osmanlı topraklarına katılmıştır. Memluk Sultanı Kansu Gavri savaştan kaçarken ölmüştür.
Kansu Gavri; savaş meydanında ölen ilk Memluk Sultanıdır.
Tomanbay (1516-1517) ve Memlük Devleti’nin Yıkılışı
*Kansu Gavri Halep’e gittiğinde Kahire’de yerine bıraktığı, halk tarafından çok sevilen, Tomanbay Kahire’ye gelen emirler tarafından sultan ilan edilmiştir.
*Mukattam Dağı; Kahire yakınındaki dağdır.
Tomanbay; Yavuz Sultan Selim’in birliklerinin Gazze’yi de elegeçirmesi üzerine Kahire’de savaş hazırlıklarına başlamıştır. Kahire dışındaki Ridâniye’ye derin siperler kazılmış ve iskenderiye ile Kahire Kalesi’ndeki bazı toplar getirilip buralara
yerleştirilmiştir. Yavuz Sultan Selim Memlüklerin hazırlıklarından haberdar olduğundan ordusunu ikiye bölerek bir grubu Memlükler’in beklediği yönden, diğer grubu Mukattam dağının çevresinden dolaştırıp yandan hücum etmesini sağlamıştır.
Yapılan savaşı teknolojik üstünlüğe sahip Osmanlı ordusu kazanmıştır.
* Savaşın ertesi günü Osmanlı ordusu Kahire’ye girmiştir. Kalan birliklerini toparlayan Tomanbay Kahire’de üç gün boyunca sokak çarpışmaları yaptıysa da tutunamayarak şehri terketmek zorunda kalmıştır.
* Tomanbay üçüncü yenilgisinin ardından yakalanarak öldürülmüştür. (13 Nisan 1517). Böylece Memlük Devleti’de sona ermiş oldu.
MEMLUKLERİN YAPISI; Uluslararası ticarete dayalı bir ekonomiye sahiptir. Memlük şehirleri çarşı, pazar ve hanlarıyla genişlemiştir. Yabancı devletler konsolosluklar açmışlardır. Memlük ekonomisi Bahrî Memlükler döneminde büyük gelişme göstermiştir. Salgın hastalıklar, Timur’un Suriye’yi işgali, Burcî Memlük sultanlarının bazı malların ticaretini kendi tekellerine alması ve ağır vergilerden dolayı ekonomi bozulmuştur. İlim ve kültür açısından Îslam tarihinin en parlak dönemlerinden birini oluşturmuştur. Şam ve Kahire dönemin en önemli ilim merkeziydi. Çok sayıda medresede eğitim-öğretim faaliyetinde bulunulmaktaydı. Arap Dili ve Edebiyatı, tıp ve fizik alanlarında önemli bilim adamları yetişmiştir.