HUKUK KAVRAMI (1. Ünite)
Hukuk kavramı değişik biçimlerde tanımlanmaktadır.
Bazı hukukçulara göre hukukun tanımı, toplum yaşamını düzenleyen ve devlet yaptırımı ile desteklenmiş bulunan kurallar bütünü şeklinde yapılmıştır.
Bazılarına göre ise hukukun tanımı, toplum hayatında kişilerin birbiriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu kudreti ile desteklenmiş bulunan sosyal kurallar bütünüdür şeklinde ifade edilmektedir.
Bazılarına göre de hukukun tanımı, cemiyet halinde yaşayan şahısların sosyal bakımdan önemli olan davranışlarını düzenleyen, müşterek hayatın huzur, sükun ve karşılıklı güven içinde sürmesini sağlayan emir ve yasaklardan oluşan sosyal davranış kurallarının bütünü olarak yapılmaktadır.
Özetle ifade etmek gerekirse hukuk, sosyal hayatı düzenleyen maddi yaptırımlı kurallar bütünüdür.
Hukukun sosyal hayatı düzenlemesinin yanında din kuralları, ahlak kuralları, görgü kuralları gibi bazı kurallar da toplumsal yaşamı düzenlemektedir.
İnsanlar toplu halde bir arada yaşamaktadırlar. Birlikte yaşamak zorunda olmanın çeşitli maddi ve manevi nedenleri bulunmaktadır. İnsanların içinde yaşadıkları toplumla ve birbirleriyle olan ilişkilerinde bir düzenin olması gerekmektedir. Toplumu oluşturan bireylerin her istediklerini yapmaya kalmaları halinde o toplumda karmaşanın hatta kaosun çıkması kaçınılmazdır.
Sosyal hayatın bir düzen içinde devam etmesi için belirlenmiş kuralların olması gerekmektedir. Herkesin kendi kuralını benimsemesi gibi bir durumdan söz edilemeyeceği için, herkesin üzerindeki bir gücün bu kuralları belirlemesi gerekmektedir. Kişilerin neleri yapmak, nelerden kaçınmak zorunda olduklarını, yani sosyal ilişkileri düzenleyen kuralların belirlenmiş olması gerekmektedir.
Belirlenmiş sosyal kurallar çerçevesinde kişiler emir ve yasaklara uydukları zaman yukarıda belirtilen sosyal hayatın bir düzen içinde devamı sağlanmış olacaktır. Ancak belirlenen sosyal kurallara uyulmadığı zaman bu durum bir tepkiyle karşılanacaktır. Sosyal kurallara uyulmadığı zaman karşılaşılan tepkiye yaptırım (müeyyide) denir.
SOSYAL HAYATI DÜZENLEYEN KURALLAR
Sosyal hayatın huzur ve güvenli bir şekilde devam etmesini sağlayan ve sosyal hayatı düzene sokan çeşitli kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar şu şekilde sıralanabilir:
Din kuralları
Ahlâk kuralları
Görgü kuralları
Hukuk kuralları
HUKUK KURALLARININ ÖZELLİĞİ VE HUKUK SİSTEMİ ÜNİTE 2
HUKUKUN MÜEYYİDESİ
– Ceza
– Cebri İcra
– Tazminat
– Hükümsüzlük
– İptal
Yaptırım (Müeyyide)
Yaptırım (müeyyide), kurallar ihlal edildiğinde gösterilen tepkidir.
Konulan kurallara, kuralların belirlediği emir ve yasaklara uyulmadığında karşılaşılacak olan tepkiye müeyyide (yaptırım) denir.
Bir kimsenin başkasının malını çalması durumunda, hırsıza devletin belirlediği kuralları ihlal ettiği için gösterilen tepki müeyyidedir.
İki tür yaptırım vardır. Bunlardan biri maddi yaptırım, diğeri de manevi yaptırımdır.
1. Manevi Yaptırım: Hukuk kuralları dışındaki sosyal hayatı düzenleyen diğer kurallara (din, ahlâk ve görgü kuralları) uyulmadığında gösterilen tepkiye manevi yaptırım denir.
2. Maddi Yaptırım: Belirlenen hukuk kurallarına uyulmadığında gösterilen tepkiye maddi yaptırım denir.
Hukukun Dalları
1. Özel Hukuk: Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır.
2. Kamu Hukuku: Bir şahıs ile devlet veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır. Devlet ile şahıs arasındaki ilişkilerde; eğer devlet üstün bir otorite yani “kamu kudreti” olarak katılıyor ve böylece ilişkinin tarafları arasındaki eşitlik değil bir altlık-üstlük durumu sözkonusu ise bu ilişkiyi düzenleyen hukuk kuralı kamu hukukudur.
ÜNİTE-3 KAMU HUKUKUNUN DALLARI
Kamu hukukunun en önemli özelliği devletin üstün durumda olmasıdır.
KAMU HUKUKU
1. Anayasa Hukuku
2. idare Hukuku
3. Ceza Hukuku
4. Yargılama Hukuku
5. Devletler Umumi Huk
6. Vergi Hukuku
7. İş Hukuku olmak üzere 7 kısma ayrılmaktadır.
1-) ANAYASA HUKUKU:
Türkiye Cumhuriyetinin 1982 tarihlidir. Bu anayasa 12 Eylül 1980 harekatından sonra oluşan Danışma Meclisince hazırlanmıştır. Anayasaya son şeklini Milli Güvenlik Konseyi vermiştir. 7 Kasım 1982 tarihinde halk oylamasına sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Anayasamız bir başlangıç ve buna ilaveten (bunun haricinde) 7 kısımdan oluşmaktadır. Toplam 177 asıl madde ve 16 geçici maddesi vardır.
ANAYASANIN TEMEL İLKELERİ
Bunlar;
1- Ulusal gelirin toplum bireyleri arasında adaletli bir biçimde dağılmasını sağlayacak mali, iktisadi önlemleri almak (GELİRİN ADALETLİDAĞILIMI)
2- Vatandaşlara insan haysiyetine yakışır asgari bir yaşayış düzeyi sağlayabilmek için gerekli sosyal yardım önlemlerini almak ve geliştirmek. (SOSYAL YARDIM)
Anayasamızda sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesini sağlamak için çeşitli ilkelere yer verilmiştir. Örneğin ailenin korunması, topraksız çiftçilerin topraklandırılmaları, çalışanların sosyal ve ekonomik önlemlerle korunması, adaletli bir ücret rejiminin uygulanması, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olması.
Hukuk devleti ilkesinin unsurları;
ı. Temel hak ve hürriyetler güven altında bulunmalıdır; Temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir.
2. Kanunların ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin Anayasaya uygunluğu sağlanmalıdır; Bu görev anayasa mahkemesine verilmiştir. Anayasa mahkemesi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM meclis içtüzüğünün anayasaya uygun olup olmadığını denetler, anayasaya aykırı hükümlerin tamamını yada bir kısmını iptal eder.
3. İdarenin hukuka bağlılığı sağlanmalıdır. Anayasamıza göre idarenin her tür eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. Bu hüküm ile yönetimde keyfiliği önlemek istemiştir.
İDARI TEŞKİLAT
Genel idare ve mahalli idare olmak üzere iki kısımdan oluşur.
1) Genel İdare
Genel idare bütün ülkeyi kapsamakta olup merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı olmak üzere ikiye ayrılır.
a-) Merkez Teşkilatı
Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve bu kurulun üyeleri en önde gelir.
b-) Taşra Teşkilatı
Ülke yönetimi iller ve ilçelere ayrılır. İl idaresinin başında vali, ilçe idaresinin başında kaymakam bulunur. Her ilde her bakanlığın temsilcisi olarak birer müdür bulunur. (Milli Eğitim Müdürü, Sağlık Müdürü, Sanayi ve Ticaret Müdürü gibi).
2-) Mahalli İdareler
Mahalli idareler İl özel idareleri, Belediye İdareleri ve Köy idareleri
olmak üzere üç gruptan oluşur.
Mahalli idarelerde yerinden yönetim ilkesi hakimdir. Mahalli idareler kamu hukuku hükmi (tüzel) şahıslarıdır ve kanunla düzenlenirler. Seçmenler tarafından seçimle oluşturulur.
İl özel idaresinin organlarından olan il genel meclisi üyeleri, belediye idaresinin organları olan belediye başkanı ve belediye meclisi üyeleri, köy idaresinin organı olan muhtarlar ve köy ihtiyar meclisi üyeleri seçimle işbaşına gelir.
İDARİ PERSONEL
Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanan kişiye memur denir. Memurların özlük işleri kanunla düzenlenir. Bununla ilgili kanun 657 sayılı devlet memurları kanunudur.
İDARİ İŞLEMLER
İdarenin hukuki işlemleri idari işlem ve idari sözleşme olarak iki gruba ayrılır.
İdari işlem idare tarafından yapılan tek taraflı bir işlemdir. İdari işlemler de yapıcı ve belirtici olmak üzere iki kısımda incelenir. Yapıcı işlem tüzük ve yönetmelik çıkarma, belirtici idari işlemler ise diploma düzenleme, vergi tahakkuk ettirme gibi.
İdari sözleşmeye örnek; Maden Kanununda düzenlenen madenlerle ilgili işletme imtiyazı.
3-) CEZA HUKUKU
Suç teşkil eden eylemleri ve bu eylemlere verilecek cezaları düzenler. Ceza Hukukunun kaynağı 1926 tarihli Türk Ceza Kanunudur.
Ceza Hukukunun temel ilkesi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir.
Suçlar ve cezalar mutlaka kanunla belirlenir.
SUÇUN UNSURLARI
Suç; Kanunun ceza tehdidi ile yasaklamış olduğu fiildir.
Suçun üç unsuru vardır;
1-) Kanuni Unsur (Tipiklik),
2-) Maddi Unsur (Hareket);
a-) İcra (Yapma),
b-) İhmal (Yapmama),
3-) Manevi Unsur (Kusurluluk)
a-) Kast
b-) Taksir
1-) Kanuni Unsur
Fiilin ceza kanununda yazılı olan tanıma uygun olmasıdır. Bu unsura tipiklik de denilmektedir. Bu unsur kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir sonucudur.
2-) Maddi Unsur
Harekete dayanır. Maddi Unsur da kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a-) İcra (Yapmak); Hırsızlık suçu, menkul bir malın bir yerden alınmasıyla işlendiği yani bir yapmayı gerektirdiği için icra-i bir suçtur.
b-) İhmal (Yapmamak); Örneğin geçit bekçisinin tren yolunu kapatması, hemşirenin öldürmek istediği hastaya ilaç vermemesi gibi.
3-) Manevi Unsur
Fiilin kusurlu bir irade tarafından yaratılmış olmasıdır ki buna kısaca kusurluluk denilmektedir. Kusurluluk kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a-) Kast; Kanunun suç saydığı bir eylemi bilerek ve isteyerek işlernek iradesidir. Bilmek ve istemek kast unsurunun özetidir. Kanunu bilmek mazeret sayılmaz ilkesinin sonucudur.
b-) Taksir; Hukuka aykırı sonucu g örmek fakat istememektir. Kasttan sonucun istenmesi olması ile ayrılır.
CEZA VE CEZA EHLİYETİ
Ceza; Suçun karşılığı olarak öngörülen müeyyidedir.
Cezanın iki amacı vardır;
1-) Suçlunun ıslahı
2-) Suç işlemeyi önlemek.
Ceza Ehliyeti; İşlenen suç nedeniyle kişinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağını ifade eder.
Akıl maluliyetine (hastalığına) tutulmuş olan kimseye ceza verilmez. Tam ehliyetsizler; 0-11 yaş arası ceza yok.
Tam olmayan ehliyetliler;
1 -) 11-15 yaş arası grubu kapsar
a-) 11-15 yaş arasındaki kişi suç işlediğini bilincinde ise ceza verilir fakat indirim yapılır.
b-) Suç işlediğinin bilincinde değilse ceza verilmez.
2-) 15-18 yaş arası grubuna indirimli ceza uygulanır.
Tam Ehliyetliler; 18 yaşını bitiren herkes tam ehliyetlidir. Sağır ve dilsizler bakımından tam ehliyet 24 yaşın bitirilmesi ile başlamaktadır.
4-) YARGILAMA HUKUKU
Yargı hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından dava konusu olaya uygulanmasıdır. Dört çeşit yargıdan bahsedilir. Türk Yargı Sistemi;
1-) Anayasa yargısı (Anayasa Mahkemesi)
2-) İdari Yargı (Danıştay)
3-) Askeri Yargı (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay)
4-) Adli Yargı (Yargıtay)
a-) Medeni Yargı
b-) Ceza Yargısı
Adli yargı, medeni yargı ve ceza yargısı olmak üzere iki kısma ayrılır.
Yargılama Hukuku da buna uygun olarak medeni yargılama hukuku ve ceza yargılama hukuku olmak üzere ikiye ayrılır.
MEDENI YARGILAMA HUKUKU
Medeni yargı özel hukuk alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkların mahkemece çözüme bağlanmasında takip edilecek usul ve esasları
düzenler. Medeni Yargılama Hukuku Özel Hukuk kapsamına girer.
Medeni Yargılama Hukukunun Kaynağı 1927 tarihli Hukuk Usulü Muhakemeler Kanunudur.
1-) Hüküm Mahkemeleri
Hüküm mahkemelerine İlk derece mahkemesi de denir. Hüküm (ilk derece) mahkemeleri ikiye ayrılır;
1-) Asliye Hukuk Mahkemesi
2-) Sulh Hukuk Mahkemesi
Her ilçede bir asliye hukuk mahkemesi bulunur. Asliye hukuk mahkemeleri tek hakimlidir. Ticaret mahkemeleri üç hakimlidir.
2-) Denetim Mahkemesi
Denetim Mahkemesi (kontrol=temyiz) Yargıtaydır. İlkderece mahkemelerini Yargıtay denetler.
Medeni Yargılama Hukuku ikiye ayrılır.
1-) Çekişmeli Yargı (Nizalı Kaza)
2-) Çekişmesiz Yargı (Nizasız Kaza)
1-) Çekişmeli Yargı: Bu yargıda iki taraf arasında uyuşmazlık vardır. Bu uyuşmazlığın çözümü için yargıya başvurulur yani dava açılır, Örneğin bir tarla üzerinde iki kişinin aynı anda mülkiyet iddiasında bulunması ya da karı koca arasında varolan şiddetli geçimsizlik sebebiyle mahkemeye müracaat edilmesi.
Mahkemeye başvuran tarafa davacı,diğer tarafa (kendisine dava açılan tarafa) davalı denir.
Dava, dava dilekçesi ile açılır.
Üç çeşit dava vardır; 1-) İfa Davası, 2-) Tesbit Davası, 3-) İnşa-i Dava.
2-) Çekişmesiz Yargı; Zıt menfaatlere sahip iki taraf ve bunlar arasında bir çekişme, anlaşmazlık yoktur. Ferdi menfaatleri korumak için alınacak tedbirleri kapsar. Örneğin; Akıl hastasına vasi tayin etme, evlat edinmeye izin alma, küçüğün kazai rüştüne karar verme, vakıfların mahkeme siciline tescili.
CEZA YARGILAMA HUKUKU
Ceza hukuk alanında mahkemelerin uygulayacakları yöntem ve esasları belirlemektedir. Temel Kanun i 929 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunudur.
Medeni yargılamada davayı davacı açarken ceza yargılamasında dava savcılık tarafından açılır. Savcı tarafından açılan bu davaya kamu davası denir. Savcı devlet adına ceza davası açar.
Ceza yargılama hukuku mahkemeleri;
1-) Sulh Ceza Mahkemesi( Tek Hakimli)
2-) Asliye Ceza Mahkemesi( Tek Hakimli)
3-) Ağır Ceza Mahkemesi( Üç Hakimli)
Denetim mahkemesi ise Yargıtay dır.
Sulh ceza mahkemesi savcı hazır olmadan davaya bakabilir.
Ancak asliye ceza mahkemesi ile ağır ceza mahkemesinde savcının hazır olması bulunması gerekir.
Mahkumiyet kararından önce kişinin hürriyetinin kısıtlanmasına tutuklama (tevkif) denir.
İCRA VE İFLAS HUKUKU
Medeni yargılama hukukunun bir parçasıdır ve onu tamamlar. Borcunu ödemeyen kişilerin mallarının devlet organları vasıtasıyla zorla elinden alınarak satılmasını ve alacaklının alacağının ödenmesini düzenler. Bu amaçla kendisine başvurulan organa icra dairesi denir.
İcra dairelerinin kararlarına karşı başvurulacak makama icra tetkik mercii adı verilir.
Eğer icra takibi bir mahkeme kararına dayanıyorsa buna ilamlı takip denir. icra takibi mahkeme kararına dayanmıyorsa buna ilamsız takip denir.
İflas; Kural olarak tacirler iflas eder. İflasın açılmasıyla birlikte borçlu müflis adını alır. İflas eden kişinin mallarının meydana getirdiği bütüne iflas masası denir.
2-) Vergide Adalet; Herkesten maddi gücüne göre vergi alınmasını ön görür.
3-) Vergide Kanunilik; Vergi ve buna benzeyen mali yükümlülüklerde
ancak kanunla korunabilmesini sağlamaktadır.
7. İş HUKUKU
İş Hukukunun Kaynağı1971 tarihli iş Kanunudur.
İş Hukukunun Konuları Şunlardır:
1. Hizmet akdi
2. Sendikalar
3. Toplu İş Sözleşmesi
4. Grev ve Lokavt
Hizmet akdi Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Hizmet akdinin iki unsuru vardır; İşçinin hizmet taahhüdü+işverenin ücret taahhüdü. İşçiler ve işverenler sendika kurabilirler. Memurlar sendika kuramaz. Sendikalar, Sendikalar Kanununda düzenlenmiştir. Sendikalar Kanunu işçi, iş veren, iş yeri, sendika ve konfederasyonu tanımlamaktadır. İşçi; Hizmet akdine dayanarak çalışanlara denir.
İş veren; İşçi sayılan kimseleri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye veya tüzel kişiliği olmayan kamu kuruluşlarına denir.
Sendika; İşçilerin ve iş verenlerin menfaatleri için kurdukları tüzel
kişiliğe sahip kuruluş.
Konfederasyon; Değişik iş kollarından en az beş sendikanın bir araya gelmesi suretiyle meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşa denir. Sendikalar federasyon oluşturamaz. Sadece konfederasyon oluşturabilir.
Sendikalar iş kolu esasına göre kurulur. İş yeri esasına göre sendika kurulamaz.
Toplu İş Sözleşmesi; Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda düzenlenmiştir. Toplu iş sözleşmesi işçi sendikası ile iş veren arasında ya da işçi sendikası ile işveren sendikası arasında imzalanır.
Hizmet akdi ferdi anlaşma niteliğindedir. Toplu iş sözleşmesi ise statü niteliğindedir.
Grev; işçilerin topluca çalışmamalarıdır. Kanun hükümlerine uygun yapılan greve kanuni grev, kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan greve ise kanun dışı grev denir. Siyasi amaçlı grev, genel grev, dayanışma grevi kanun dışı grevdir. İş yeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyideleri uygulanır.
Lokavt; işçilerin iş veren tarafından toplu halde işten uzaklaştırılmalarıdır. Kanun hükümlerine uygun yapılan lokavta kanuni lokavt, kanuni şartlar gerçekleşmeden yapılan lokavta kanun dışı lokavt adı verilmektedir.
Grev ve lokavt yasağının bulunduğu işler Şunlardır:
. Can ve mal kurtarma işleri
. Cenaze ve gömme işleri
. Banka ve noterlik işleri
. itfaiye, şehir içi kara deniz ve demir yolu ile raylı taşıma hizmetlerinde
. Su, elektrik, havagazı, termik santrali besleyen linyit üretimi, doğal gaz ve petrol sondajı, petrol kimya işlerinde
Grev ve Lokavtın yapılamayacağı iş yerleri ise şunlardır;
-Hastane, aşı ve serum imal eden yerler, klinik, senatoryum, dispanser,
eczane, prevantoryum
-Eğitim ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım evlerinde, huzur evIerinde
– Mezarlıkta
– Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen yerlerde.
ÖZET:
Kamu hukuku bir üst kavram olup çeşitli dallardan oluşmaktadır. Kamu hukukunun dalları: Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuk, Vergi Hukuku ve iş Hukukundan ibarettir. Anayasa Hukuk, devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini, vatandaşların temel hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. idare Hukuku, Devlet idaresinin teşkilat ve işleyişini, şahısların idare ile olan ilişkilerini ve kamu hizmetlerinin görülmesini.düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Ceza Hukuku, suç teşkil eden eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, suç işleyenlere ne gibi cezaların verileceğini belirleyen hukuk kurallarından ibarettir. Yargılama Hukuku, hukuk ve ceza davalarının görülmesinde uyulacak yöntemleri belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Devletler Umumi Hukuku, devletlerarası ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Vergi Hukuku Devlet ile şahıslar arasındaki mali ilişkileri düzenleyen-hukuk Kurallarıdır. iş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümümden meydana gelir.
ÜNİTE-4 ÖZEL HUKUKUNUN DALLARI
ÖZEL HUKUKUN DALLAR
Fertlerin doğumlarından ölümlerine kadar şahsi durumlarını ve ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Kaynağı 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile aynı tarihli Borçlar Kanunudur. Medeni Kanun 4 kısımdan oluşur Ayrıca bir de başlangıç kısmı vardır.
Medeni hukuk 5’e Ayrılır
A. BORÇLAR HUKUKU
B. ŞAHSIN HUKUKU
C. AİLE HUKUK
D.MİRASHUKUKU
E. EŞYA HUKUKU
EMRE YAZILI KIYMETLİ EVRAK: Belirli bir kimsenin veya o kimse tarafından gösterilen kişinin alacaklı olduğu anlaşılan senetlerdir.
4. DENİZ TİCARETİ HUKUKU
Denizde gemilerle eşya ve yolcu taşıma işlerini düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
Gemi; Tahsis edildiği gayeye uygun olarak kullanılması denizde hareket etmesi imkanına bağlı bulunan ve pek de küçük olmayan her türlü tekneye denir.
Bayrak; Geminin bağlı olduğu devleti gösterir.
Bağlama limanı; Gemiye ait seferlerin yönetildiği limandır. Gemi Sicili; Gemilerin yazıldığı sicildir.
Donatan; Gemisini deniz ticaretinde kullanan kişiye denir. Kaptan; Gemiyi sevk ve idare eden kimseye denir.
Navlun Sözleşmesi; Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan
sözleşmeye navlun sözleşmesi denir. .
Navlun;Taşıma karşılığında ödenen ücrete denir.
Özel hukuk, şahısların birbirleriyle olan ilişkilerini, yani “eşitlerarası ilişkileri” düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. “Kamu Hukuku” gibi “Özel Hukuk” da bir üst kavram olup çeşitli hukuk dallarına ayrılır. Özel hukukun dalları, Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku ve Devletler Özel Hukukundan ibarettir. Medeni Hukuk, şahısların toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arz eden bütün eylem ve davranışlarını, işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Ticaret hukuku, şahıslar arasındaki “ticari ilişkileri” düzenleyen hukuk kurallarıdır. Devletler Özel Hukuku, çeşitli devletlere mensup bulunan, aynı uyruklukta (tabiiyette) olmayan şahıslar arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun uygulanacağını ve şahıslarla şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
ÜNİTE-5 HUKUKUN KAYNAKLARI
1. Yazılı Kaynaklar (Asli kaynaklar) (Mevzu Hukuk = Mevzuat) a. Kanunlar
b. Kanun Hükmünde Kararnameler
c. Tüzük (Nizamname)
d. Yönetmelik (Talimatname)
Kanunların genel olması demek; aynı durumdaki tüm kişileri ve olayları kapsamına alması demektir.
Kanunların sürekli olması demek; yürürlüğe girdikten sonraki tüm olaylar için uygulanması demektir.
Kanunların yazılı olması demek; yazılı olmasıdır.
TBMM tarafından onaylanmış milletler arası anlaşmalarda kanun sayılır.
Kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Buna anayasanın üstünlüğü ilkesi denir.
Kanunların anayasaya uygun olup olmadığının denetimi iki yönden yapılır. Siyasal denetim ve yargısal denetim. Siyasal denetimi meclis, yargısal denetimi anayasa mahkemesi yapar.
Örf ve adet hukuku, genel örf ve adet hukuku ve özel örf ve adet hukuku olmak üzere ikiye ayrılır.
Genel örf ve adet hukuku; ülkenin her yerinde bilinir ve uygulanır. İki örneği vardır; 1. Ortakçılık ve 2. Yarıcılık. 1. Ortakçılık; Ürün veren hayvanların bakımını bir başkasına bırakması ve buna karşılık ortakçı denilen bu kişinin de kendisine bırakılan hayvanların sağladığı ürünlerin bir kısmını kendisinde tutmasıdır. 2. Yarıcılık; Toprak ürününün paylaşımı.
Özel örf ve adet hukuku; Ülkenin bir yöresinde uygulanır. Örneğin Paftos; başkasına ait arazi üzerinde bağ yetiştirme, örfü belde; başkasına ait arazi üzerinde bina yapma.
ÖZET:
Hukukun kaynakları denilince “hukuku doğuran kaynaklar” ve “hukuku bildiren kaynaklar hatıra gelir.
Hukuku doğuran kaynaklar, hukuk kurallarının nasıl ve ne suretle meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır ki bunlara “hukukun şekli kaynakları” denir.
Hukukun şekli kaynaklarını “yazılı kaynaklar” ve “yazısız kaynaklar” biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara “yardımcı kaynaklar”ı da ekleyebiIiriz. Yazılı kaynaklar; kanunları kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve yönetmeliklerden oluşur. Yazısız kaynağı ört ve adet (gelenek) hukuku teşkil eder. Yardımcı kaynaklar ise ilmi içtihatlar (doktrin) ile kaza-i (yargısal) içtihatlardan ibarettir
ÜNİTE-6 HAKKIN TANIMI VE TÜRLERİ
HAKKIN TANIMI VE TÜRLERİ
Hak; Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış yetkilerdir. Hakkın mahiyetini açıklamak için ortaya atılmış görüşler;
1. İrade Teorisi
2. Menfaat Teorisi
3. Hürriyet Teorisi
4. Karma Teori
A. Kişisel Haklar; Kişilerin maddi ve manevi varlığıyla ilgili olan haklardır. Örneğin; Kişi dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti,düşünce hürriyeti, haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi.
B. Sosyal ve Ekonomik Haklar; Kişilerin sosyal ve ekonomik Faaliyetleri ile ilgili haklardır. Örneğin; Eğitim ve öğrenim hakkı, çalışma hakkı, dinlenme hakkı, grev ve lokavt hakkı, konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı.
C.Siyasi Haklar; Devlet yönetimine ve siyasi kuruluşlara katılmaya yönelik haklardır. Örneğin; Seçme ve seçilme hakkı, dilekçe hakkı, siyasi parti kurma hakkı, vatandaşlık hakkı. .
Geçit Hakkı, Bir başkasının sahip olduğu gayrimenkul den geçme hakkı.
Üst Hakkı, Bir başkasının sahip olduğu gayrimenkul de inşaat yapma hakkı.
Sınırlı ayni haklar tasarruf yetkisi vermez. Kullanma yada yararlanma
yetkileri verir.
Gayrimenkul mükellefiyeti; Bir gayrimenkul malikinin bu malı dolayısıyla başkası lehine bir şey yapmaya veya vermeye mecbur kalmasıdır.
Rehin Hakkı; Sahibine, alacağını alamadığı takdirde borçluya ait malı sattırarak paraya çevirtmek suretiyle alacağını tahsil etme yetkisi verir. Rehin hakkı ikiye ayrılır;
1. Menkul Rehni: Menkul mallar üzerinde kurulur.
2. Gayrimenkul Rehni; İpotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üç türü vardır.
Gayrimaddi Mallar Üzerindeki Haklar;
Gayrimaddi mallar üzerinde sahiplerine tanınmış olan mutlak haklara fikri haklar denir.
Hikaye, roman, şiir,
İhtira sahibinin ya da mirasçılarının belli bir süre ile bu haktan yararlanmasına ihtira hakkı denir.
Gayrımaddi mallar arasında markalar da vardır. Örneğin; Grundig, Turyağ, Piyale….
Şahıslar Üzerindeki Mutlak Haklar;
İkiye ayrılır;
1. Kendi şahsı üzerindeki mutlak haklar; Buna şahsiyet hakkı denir,
2. Başkalarının şahsı üzerindeki mutlak haklar. Örneğin; Velayet hakkı, vesayet hakkı.
b. Nisbi Haklar; Herkese değil sadece belirli kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Nisbi haklar borç ilişkisinden doğar. Alacaklı ve borçlu arasında ileri sürülebilen haklardır. Borç ilişkisi iki kişi arasında var olan ve taraflardan birinin diğerine karşı bir şey vermek, yapmak, ya da yapmamakla yükümlü kılan ilişkidir.
Borç üç kaynaktan doğar;
1. Hukuki İşlemler (Muameleler),
2. Haksız Fiiller,
3. Sebepsiz Zenginleşme.
ÖZET:
Hak, hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir. Her hak mutlaka bir hukuk kuralına dayandığı gibi her hakkın mutlaka bir sahibi de vardır, sahipsiz hak olmaz. Haklar, doğdukları hukuk kurallarına göre “kamu hakları” ve “özel haklar” şeklinde bir ayırıma uğrarlar.
Kamu hakları, kamu hukukundan doğan haklardır. Kamu haklarını kendi aralarında “kişisel haklar”, “sosyal ve ekonomik haklar” ve “siyasi haklar” olmak üzere üçe ayırırız.
Özel haklar ise, özel hukuktan doğan haklar olup, mahiyetlerine, konularına, kullanılmalarına ve nihayet gayelerine göre çeşitli türlere ayrılırlar. Bunlar içinde en önemli ayırım :mutlak haklar” “nisbi haklar” ayırımıdır.
Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar ancak belli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilirler.
ÜNİTE-7 HAKKIN KAZANILMASI VE İYİNİYET
HAKKIN KAZANILMASINDA İYİ NİYETİN ROLÜ
Subjektif Hüsnüniyet: Bir hak kazanılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli olan bir unsurun yokluğu hakkında şahısta mevcut mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Subjektif hüsnüniyet hakkın kazanılmasında ortaya çıkar. Subjektif hüsnüniyet aile hukuku, borçlar hukuku, eşya hukuku ve miras hukukunda görülür.
Eşya Hukukundaki Subjektif Hüsnüniyet:
Kitap, otomobil, hayvanlar, saat, halı, mobilya, kömür, elektrik, hava gazi, doğal gaz menkul maldır. Menkuller üzerindeki mülkiyet hakkının subjektif hüsnüniyet sayesinde kazanılıp kazanılamayacağı o menkul eşyanın sahibinin elinden çıkış şekline göre belirlenir.
Sahibinin Elinden İsteği Olmadan Çıkan Menkullerde; Sahibinin elinden isteği olmadan çıkan eşya çalınmış, kaybedilmiş, gasp olunmuş (zorla alınmış) eşyadır. Bu tür menkuller üzerinde subjektif hüsnüniyetle mülkiyet hakkı kazanılamaz. Örneğin; Ahmet’in sınıfta unuttuğu kitabı Mehmet bulsa ve bulduğu bu kitabı Murat’a satsa, Murat bu kitabın mülkiyetini kazanamaz. çünkü kitap sahibi Ahmet’in rızası olmadan elinden çıkmıştır.
Fakat para ve hamiline yazılı senetler sahibinin elinden isteği olmadan çıkmış olsa bile subjektif hüsnüniyetli 3. şahıslar bunların mülkiyetini kazanırlar.
Eğer subjektif hüsnüniyetli 3. şahıslar, sahibinin elinden isteği olmadan çıkmış olan malları aleni bir arttırmadan veya pazardan ya da bu tür eşyaların alındığı bir yerden almışsa bu halde eşya üzerindeki mülkiyet hakkını yine iyi niyetli şahıs kazanamaz. Ancak eşyanın ilk sahibi iyi niyetli şahsın ödediği parayı kendisine vererek malını geri isteyebilir. Buna bedel mukabili iade (bedel karşılığı geri verme) denir.
Gayrimenkuller Üzerindeki Mülkiyet Hakkının Kazanılması:
1. Arazi, 2. Tapu Siciline Daimi ve Müstakil Olmak Üzere Kaydedilen Haklar, 3. Madenler, 4. Tamamlanmış yapıların bağımsız bölümleri gayrimenkul sayılır. Gayrimenkul üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkın kazanılması tapu siciline tescil ile mümkündür. Tapu sicili resmi sicildir. Tapu sicilindeki kayıtların doğru olduğu hakkında adi bir karine mevcuttur. Gayrimenkul üzerindeki ayni haklar subjektif hüsnüniyetle kazanılabilir.
Subjektif Hüsnüniyetin Mahiyeti: Medeni Kanunumuz herkesin subjektif hüsnüniyetli olduğunu kabul etmiştir. Burada subjektifhüsnüniyet karine özelliği kazanmıştır.
Karine: Mevcut ve bilinen olgulardan bilinmeyen sonuçlar çıkarmaktır. Karinelerin en önemli fonksiyonu iddiasını bir karİneye dayandıran kimseyi ispat külfetinden kurtarmasıdır.
HAKKIN KAYBEDİLMESİ;
Bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir.
Hak, ya bir hukuki olay (Örneğin; hak düşürücü süre, ölüm), ya bir hukuki fiil (Örneğin; Terk) ya da bir hukuki muamele (Örneğin; otomobilin satılması yoluyla devir edilmesi) ile kaybedilir.
Hukuki Fiiller Sonucu Hakkın Kaybına Örnekler; Bir kimse eskimiş olan ayakkabısını çöplüğe atarsa yada bakmaktan usandığı kedisini sokağa bırakırsa üzerindeki mülkiyet hakkını kaybetmiş olur. Buna terk denir. Murisini öldüren mirasçı miras alamaz. Buna mirastan mahrumiyet
denir. Eşlerden biri zina yaparsa diğerine boşanma davası açma hakkı vardır. Fakat dava hakkına sahip eş diğerini affederse bu hakkını kaybeder.
HAKKIN KULLANILMASINDA İYİ NİYETİN ROLÜ
Medeni Kanunun 2. maddesi gereği herkes haklarını kullanmakla ve borçlarını ifada iyi niyet kurallarına uymakla yükümlüdür. Bu kurala objektif hüsnüniyet=objektif iyi niyet=dürüstlük kuralı denmektedir.
Emprevizyon Nazariyesi = Öngörülmezlik Teorisi; Bir sözleşme yapılmışsa bu sözleşmenin gerekleri yerine getirilmelidir. Buna ahde vefa = söze bağlılık ilkesi denir. Fakat bazen olağanüstü şartlar ortaya çıkar ve borçlunun edimini yerine getirmesi onun mahvolmasına sebep olur. Hakim borçlunun talebiyle sözleşmeyi değiştirebilir yada tamamen feshedebilir. Buna Emprevizyon Nazariyesi = Öngörülmezlik Teorisi denir.
HAKKIN KORUNMASI:
Hak, Devlet eliyle yada sahibi eliyle korunabilir. Bizzat ihkakı hak yasaktır.
Hakkın Devlet Eliyle Korunması: Hak sahibinin dava açması demektir. Bir kimsenin hakkının korunması veya elde edilmesi için devletin hareket geçmesini istemesine dava denir. Bir şahsın hakkını elde etmek veya hakkına saygı gösterilmesini sağlamak üzere karşısındaki şahsa yönelttiği isteme talep hakkı denir. Talep hakkı sözlü yada yazılı kullanılabilir. Telefon, mektup, noter, telgraf gibi vasıtalar da kullanılabilir talep hakkı için.
Hakkın Sahibi Eliyle Korunması: Üç şekilde gerçekleşir;
1. Meşru Müdafa,
2. Zaruret Hali,
3. Kuvvet Kullanma (Bizzat İhkakı Hak)
Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hakkın devren kazanılması ise, bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan şahıstan elde etmesi demektir.
Hakkın kazanılmasında “sübjektif-hüsnüniyetin” (iyiniyetin) de rolü vardır. Sübjektif hüsnüniyet, bir hak kazınılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yokluğu hakkında şahısta mevcut, mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi, kaybedilmesinde de hukuki olaylar, hukuki fiiller ve hukuki muameleler rol oynar.
Bir hakka sahip bulunan kimse, bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasamız ve Medeni Kanunumuz bu konuda özel hükümler koymuşlardır. Ancak, bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel bir kural getirmiştir ki, bu kurala “objektif hüsniniyet” veya “dürüstlük kuralı” diyoruz. .
Objektif hüsnüniyet (iyiniyet) kuralı, bir hak sahibinin hakkını kullanırken’ veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında,davranışının sonucunu bilen, orta zekalı her insanın benzer olaylarda takip edecek olduğu yolda hareket etmesi demektir. Bir hak, sahibi tarafından iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa, hukuk düzeni onu korumaz.
Hakkın kötüye kullanılması demek, bir hakkın objektif hüsnüniyet kurallarına apaçık derecede aykırı surette ve özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış bulunmaları demektir.
Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle korunması için dava açar. istisnai olarak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir.
Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem arzeder. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna “ispat yükü” denir. Medeni Kanunumuz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yükümlü olduğunu belirtmiştir Ancak, iddiasını kanuni bir karineye dayandıran kişiler yükünden kurtulur.
ÜNİTE-8 KİŞİ, KİŞİ TÜRLERİ VE GERÇEK KİŞİ
Şahıs terimi haklara ve borçlara sahip olabilen yani haklan ve borçlan bulunabilen varlıkları ifade eder. Bu nedenle şahıs terimi ile hak ehliyeti aynı anlama gelmektedir. İnsanlar, insan toplulukları ve mal toplulukları da şahıs olarak kabul edilmektedir.
Dar anlamda şahsiyet hak ehliyetini ifade eder. Geniş anlamda şahsiyet ise hak ehliyetini, fiil ehliyetini, şahsi halleri ve şahsiyet haklarını içine alır.
Şahsi haller bir şahsı diğer şahıslardan ayıran ve hukuk düzeninin kendilerine birtakım sonuçlar bağladığı niteliklerdir. Örneğin; şahsın cinsiyeti, sahih (düzgün) n ili nesepli olması, küçük, reşit veya mahcur bulunması, evli, bekar, dul veya boşanmış olması hep birer şahsi haldir.
Şahıslar hakiki şahıslar ve hükmi şahıslar olmak üzere ikiye ayrılır
HAKİKİ ŞAHISLAR (KİŞİLER)
Hakiki şahıslar insanlardır. Hayvanlar ve bitkiler şahıs değildir.
HÜKMİ ŞAHISLAR
Belirli gayelerin gerçekleştirilebilmesi için bir kısım insanların bir araya gelmeleri, faaliyetlerini ve mallarını bu gayeye tahsis etmeleri gerekir. İşte böylece kendisini meydana getiren insanlardan ayrı ve bağımsız ‘varlıklar ortaya çıkar. Bunlara hükmi şahıslar (tüzel kişiler) denir.
HAKİKİ ŞAHISLARIN EHLİYETLERİ
Hak Ehliyeti: (Medeni haklardan yararlanma ehliyeti) ve fiil ehliyeti (medeni hakları kullanma ehliyeti) olmak üzere başlıca iki ehliyet vardı]
Fiil Ehliyetinin Şartları
Fiil ehliyetinin olumlu ve olumsuz olmak üzere iki şartı vardır.
1. Olumlu Şartlar: a) Mümeyyiz olmak (temyiz kudretine sahip olmak), b) Reşit olmak
2. Olumsuz Şart; Mahcur (kısıtlı) olmamak.
Kazai Rüşt: Şartları şunlardır;
ı. Reşit kılınacak kişi I5 yaşını bitirmiş olmalıdır.
2. Küçüğün İsteği; Reşit kılınacak küçük reşit kılınmayı istemelidir. Kaza-i rüşte karar verilmesi isteminde bulunma şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bu nedenle istek küçükten gelmelidir.
3. Ana ve babanın muvaffakatı
4. Vasinin Dinlenmesi; Eğer küçük velayet altında değil de vesayet altında ise bu hiilde vasinin mahkeme tarafından dinlenmesi gerekir. Burada vasinin muvaffakatı (onayı) alınmamaktadır.
5. Küçüğün menfaatinin bulunması Kaza-i rüşte küçüğün ikametgahının bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi Karar verir. Yani kazanılan rüşt geri alınamaz. Kaza-i rüştüne karar verilen fakat evlenme çağına gelmeyen evlenme rüştünü kazanamaz.
Hukuki muameleler tek taraflı ve çok taraflı hukuki muameleler
olmak üzere ikiye ayrılır.
Tek taraflı Hukuki Muamele: Sadece bir tarafın irade açıklama sıyla meydana gelir. Örneğin; Vasiyet, Vakıf Kurma
Çok taraflı Hukuki Muamele: Birden fazla şahsın irade açıklamasıyla meydana gelir. En önemlisi sözleşmelerdir. Örneğin bedel (semen) karşılığında bir malın mülkiyetini kesin surette karşı tarafa devredilmesi taahhüdünü içeren satım sözleşmesi, bir eşyanın kullanma hakkının bir bedel karşılığında belli bir süre için karşı tarafa devredilmesi taahhüdünü içeren kira sözleşmesi.
Hukuki muamele yapabilme iktidarına sözleşme ehliyeti denir ve bu da fiil ehliyetine dahildir.
Haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti de fiil ehliyetine dahildir.
Dava Ehliveti: Bir şahsın mahkemede usul hukukuna ait işlemleri (muameleleri) tek başına yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti taraf ehliyeti demek değildir.
Fiil ehliyetine sahip olup olmamalarına göre hakiki şahıslar dörde ayrılır.
ÖZET:Hukukta şahıs terimi, haklara ve borçlara sahip olabilen, yani hakları ve borçları bulunabilen varlıkları ifade eder. Başka bir söyleyişle, hak sahibi, borç sahibi olabilen varlıklar hukuk açısından birer “şahıs’:tır. Hukuk düzeni biri “hakiki şahıs”, diğeri “hükmi şahıs” olmak üzere. iki türlü şahıs kabul etmektedir. Hakiki şahıslar sadece insanlardan ibarettir” Hükmi şahıslar ise, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulmuş ve hukuk düzeninin aradığı şartlara sahip bulunan “şahıs toplulukları” ile “mal toplulukları”dır.
Hakiki şahsiyet, çocuğun sağ olarak tamamen doğduğu anda başlar; çocuk ölü doğarsa şahsiyet kazanamaz. Ancak, kendisine gebe kalınan ve doğumu beklenilmekte olan çocuk (cenin) da, sağ doğmak şartıyla kendisine gebe kalındığı andan itibaren hak ve borç ‘sahibi olabilir.
Hakiki şahsiyet biri “ölüm”, diğeri “gaiplik” olmak üzere iki halde sona erer. Gaipliğe, bir kimsenin ölümüne muhtemel gözle bakılacak bir olayda kaybolması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması halinde, ilgililerin talebi üzerine mahkemece karar verilir.
ÜNİTE-9 KİŞİLİĞİN KORUNMASI VE TÜZEL KİŞİLİK
Dar Anlamda Şahsiyet = Hak Ehliyeti = Şahıs anlamına gelmekte
Geniş Anlamda Şahsiyet = Fiil Ehliyeti + Şahsi Haller + Şahsi Haklarından oluşur.
Şahsiyet hakları mutlak haklardandır. Yani herkese karşı ileri sürülebilir.
Şahsiyet hakları aynı zamanda şahsa bağlı haklardandır.
Şahsiyet Hakları bir Hakkın:
Şahsiyet hakları tecavüze uğradığı zaman iki şekilde koruma yapılabilir.
Medeni Kanunun 23. maddesinde yer alan “Kimse medeni haklardan.ve onları kullanmaktan kısmen de olsa feragat edemez.” maddesi ile şahsiyet dahilen korunmaktadır. Yani hiç kimse hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen dahi feragat edemez. Bir kimse hiçbir zaman evlenmeyeceğini, hiçbir zaman menkul ve gayrimenkul mallara malik olamayacağını, hiç kimsenin mirasçısı olmayacağını vaad edemez. Bu vaadlerle hak ehliyeti kısıtlanmış olur.
Bir kimse başkalarıyla sözleşme yapmayacağını, bir derneğe üye olarak giremeyeceğini, mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmayacağını, bir kimseye karşı hiçbir zaman dava açamayacağını vaat edemez. Çünkü böyle yaparsa fiil ehliyeti kısıtlanmış olur.
Hiç kimse hürriyetlerinden vazgeçemez, feragat edemez. Eğer hürriyetten vazgeçilirse kişi köle durumuna geçmiş olur. Bir kimse asla bir siyasi partiye girmeyeceğini, belli bir konuda asla yazı yazmayacağını, belli bir mesleği asla yapmayacağını, belli bir yerden asla alışveriş yapmayacağını taahhüt edemez. Çünkü bunlar hürriyetten vazgeçmek olur.
Ancak hürriyetler de sınırsız olarak kullanılamaz. Bu nedenle hürriyetlerden vazgeçmek yasaktır ama hürriyetler sınırlanabilir. Hürriyetler, kanuna ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla sınırlanabilir. Örneğin; bir kimse işçi olarak bir yerde çalışıyorsa, evlenmişse bazı hürriyetleri sınırlanmıştır. Hürriyetler ahlaka ve kanuna aykırı olmamak kaydıyla sınırlanmışsa bu geçerlidir. Ancak aykırı ise bu sınırlama batıl yani hükümsüzdür.
İnsanın kendi isteğiyle organlarını bağışlaması şahsiyet hakkına tecavüz değildir ve bu dahilen koruma kapsamına girmez.
Şahsiyet hakkını dışa karşı koruyan 4 dava vardır. Bunlar;
Kısaca; Tespit Davası; sona eren ama etkisi hala devam eden bir tecavüz hakkında, .
Men Davası; halen devam eden bir saldırı hakkında,
Önleme Davası; henüz olmayan ama yakın zamanda gerçekleşme ihtimali bulunan saldırı hakkında açılabilir.
Her üç davanın da açılabilmesi içir yapılan saldırıların hukuka aykırı olması gerekir. Her üç davada da kusur şartı aranmamıştır. Yani tecavüzde bulunan kişinin kusurlu olmasına gerek yoK
ÜNİTE. 10
HISIMLIK VE iKAMETGAH
HISIMLlK: Hısımlık, hakiki şahıslar arasında kan ve akdi bir bağ dolayısıyla meydana gelen yakınlık ilişkisidir.
TÜRLERİ: İki grupta toplanmaktadır.
a. Kan Hısımlığı: Bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bağıl bulunduğu kimseler arasındaki hısımlıktır. İkiye ayrılır:
A) USUL – FÜRU Hısımlığı: Birbirlerinin sulbünden veya sadrından gelen, yani birbirlerinden türeyen,şahıslar arasındaki hısımlıktır. Bu tür hısımlığa “düz çizgi hısımlığıda denir.
B) Civar Hısımlığı: Birbirinin sulbünden gelmeyip de ortak bir sulbden gelenler arasındaki hısımlıktır.
Kan hısımlığının derecesi nesillerin adedi ile belli olur.
b. Akdi Hısımlık: Kan bağından doğmayıp da bir sözleşmeden ileri gelen hısımlıktır. iki grupta incelenir:
A) Sıhri Hısımlık: Evlenme akdi dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır. Karının anası, babası, kardeşleri, kardeş çocukları; büyük ana ve babaları ile kocas sıhri hısımdır. Bu Hısımlığa; kayın hısımlığı da denir.
B) Suni Hısımlılık: Evlat edinme akdi dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır.
İKAMETGAH:
Şahısların, ülkenin belli bir yerinde oturduğu ve iş ilişkilerinin toplandığı yer ikametgahları olmaktadır.
TÜRLERİ: İkametgahın üç türü vardır.
a. iradi ikametgah: Bir kimsenin kendi isteği ile seçebileceği ikametgahtır. Bir yerin ikametgah sayılabilmesi için, her şeyden önce şahsın o yerde oturması ve ayrıca bunun yerleşme niyetiyle olması gerekir.
b. itibari İkametgah: iradi bir ikametgahı bulunmayan şahıslar hakkında söz konusu olur.
1. ikametgahın gerekliliği: Herkesin mutlaka bir ikametgahının bulunması gerekir.
2. ikametgahın tekliği ilkesi: Herkesin ancak bir tek ikametgahı bulunabilir.
1.Aşağıdaki hısımlık türlerinden hangisi bir sözleşmeden doğar?
A) Usul hısımlığı B) Füru hısımlığı C) Sıhri hısımlık
D) Kan hısımlığı E) Civar hısımlığı
Cevap: Sıhri hısımlık, evlilik akdinden kaynaklanır. Bu tür hısımlığa “kayın hısımlığı” da denir.
A) Doğmuş oldukları yer
B) Nüfusa kayıtlı bulundukları yer
c) Vasilerinin ikametgahlarının bulunduğu yer
D) iradeleriyle seçtikleri yer
E) Velilerinin ikametgahlarının bulunduğu yer
Cevap: Reşit bulunmayan çocukların ikametgahları, velayetleri altındaki ana babalarının ikametgahlarıdır.
Hısımlık sadece hakiki şahıslarla ilgili bir kurumdur, hükmi şahıslarda hısımiık söz konusu olmaz.
Hısımlık, şahıslar arasında kan veya akdi bir bağ dolayısıyla meydana gelen yakınlık ilişkisidir. Hısımlığın miras hukuku, aile hukuku, yargılama hukuku gibi hukuk dallarında önemi vardır. Hısımlık yakınlık ilişkisini doğuran bağa göre biri “kan hısımlığı”, diğeri “akdi hısımlık” olmak üzere başlıca ikiye ayrılır. Kan hısımlığı, Usul-füru” ve “civar hısımlığı”ndan oluşur. Usul-Füru hısımlığı, biribirinden üreyen şahıslar arasındaki, civar hısımlığı ise ortak bir asıldan üremiş olan şahıslar arasındaki yakınlıktır. Kan hısımlığında derece, doğum adedine göre tespit edilir. Akdi hısımlık ise, “sıhri hısımlık” ve “suni hısımlıktan” ibarettir.Sıhri hısımlık, eşIerden biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki yakınlıtır. Sun’i hısımlık ise, evlat edinen ile evlatlık arasında meydana gelen hısımlıktır.
ÜNITE. 13
ZİLYETLİK
Zilyetlik, bir kimsenin bir şeyi elinin altında bulundurması” demektir. Medeni kanun zilyetliği, bir şey üzerinde fiilen tasarruf sahibi olma” şeklinde tanımlanmaktadır. O halde zilyetlik, “bir şey üzerinde fiili hakimiyet” veya bir eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulundurma” biçiminde tanımlanabilir.
UNSURLARI: Bir eşya üzerinde zilyetliğin söz konusu olabilmesi için ilk olarak “fiili hakimiyet” ve ikinci olarak “zilyetlik iradesi”nin bulunması gerekir.
TÜRLERİ:
1. Asli ZiIyetlik – Feri ZlIyetlik: Malik sıfatıyla hareket eden kimsenin zilyetliği “asıl”, buna karşılık bir şeyi sınırlı ayni veya şahsi bir hakka dayanarak fiili hakimiyeti altında bulunduran kimsenin zilyetliği ise “fer”i zilyetliktir.
2. Vasıtasız zilyetIik – Vasıtalı zilyedlik: Vasıtasız zilyedlik, fiili hakimiyeti doğrudan doğruya icra eden kimsenin zilyetliğidir, Vasıtalı zilyedlik ise, eşya üzerinde bir başkası vasıtasıyla fiili hakimiyet sahibi olan kimsenin zilyedliğidir.
3. Tek zilyedlik – Birlikte zilyedIik: tek zilyedlik; bir eşya üzerinde bir tek şahsın yanız başına zilyed olması demektir. Birlikte zilyedlik ise bir eşya üzerinde fiili hakimiyeti aynı hukuki sıfatla ve aynı zamanda beraberce kullanan birden fazla kimselerin zilyedliğidir,
4. Eşya ZiIyedliği – Hak ZiIyedliği: Eşya zilyedliği, maddi bir mal üzerin deki fiili hakimiyettir. Hak zilyedliği ise, ayni haklarda söz konusu-olan zilyedliktir.
5. ZiIyed Yardımcılığı: Bir eşya üzerinde fiili hakimiyeti başkasının adına menfaatine kullanan kimsenin durumudur.
ZİLYEDLİĞİN KAZANILMASI: iki şekilde kazanılır.
1. Aslen Kazanma: Bir eşyanın zilyedliğinin bir başkasına naklen ve devren değil, doğrudan doğruya kazanan şahsın tek taraflı bir fiili ile elde edilmesi demektir. .
2. Devren Kazanma: Bir eşya üzerinde mevcut bulunan zilyedliğin zilyedin isteği ile bir başkasına geçmesi, nakledilmesi demektir. Buna “Zliyedliğin devri” veya “zilyedliğin nakli” denir. iki türde olur. Biri teslimle kazanma, diğeri Teslimsiz Kazanmadır.
Teslimle kazanma, eşyanın teslimi ile olur. Teslimsiz kazanma ise Kısa Elden Teslim, Hükmen Teslim, Zilyedliğin Havalesi, Emtiayı Temsil Eden Senetlerin Devri ve Miras yolu :!e olabilir.
ZİLYEDLİĞİN KAYBEDİLMESİ: Zilyedliğin kaybedilmesi demek, eşya üzerinde fiili hakimiyet icra etme imkanının devamlı olarak ortadan kalkmış olması demektir ki, bu da zilyedin iradesiyle veya iradesi dışında olur.
ZİLYEDLİĞİN KORUNMASI: Üç yol vardır:
1. Savuma Hakkı: Zilyed, bütün gasp ve tecavüz fiillerini kuvvet kullanmakta defetmek hakkına sahiptir.
2. ZiIyedlik Davaları: Medeni kanunumuz zilyedliğin tecavüz ve gasp fiillerine karşı dava yoluyla da korumaktadır ki, bu davalara “zilyedIik davaları” denir. Biri “yeddin iadesi davası”, diğeri “tecavüzün meni davası” olmak üzere başlıca iki türdedir.
3. Zilyedliğin İdari yoldan Korunması: Bir gayri menkule zilyed bulunan kimse, bu gayri menkule tecavüzde bulunulduğu taktirde, gayrimenkulun bulunduğu yerin kaymakam veya valisine müracaatla tecavüzün men’ini (önlenmesini) talep edebilir.
SORUMLULUK: iyi niyetli zilyed, eşyada gerçekleşen zarardan dolayı sorumlu olmaz. Kötü niyetli zilyet, eşyada meydana gelen hasarı ödemekle mükellettir.
1.Aşağıdakilerden hangisi emtıayı temsil eden senetlerden biri değildir?
A) Konşimento
B) Taşıma Senedi
C) irad Senedi
D) Rehin Senedi
E) Makbuz Senedi
Yanıt: C’dlr.
2.Eşya üzerinde bır başkası vasıtasıyla fiili hakimiyet sahibi olan kimsenin zilyedIik türü nedir? ‘
A) Feri B) Vasıtalı C) Hak D) Eşya E) Hiçbiri
Yanıt: ‘B’dır.
3.Bir kimse sizin saatinizi çalarsa saatiniz üzerindeki hakimiyetinin hukuki niteliği nedir?
A) Malik B) Zilyed C) Hak sahibi
D) Zilyet yardımcısı E) Aynı hak sahibi
Yanıt: B’dlr.
4.Aşağıdakilerden hangisi zilyedliğin teslimsiz kazanılma yollarından değildir?
A) Hükmen teslim B) Miras C) Havale
D) Kısa Elden Teslim E) Hiçbiri
Yanıt: E’dir.
5.Maddi mallar üzerindeki zilyedlik nedir?
A) Hak zilyedliği B) Eşya zilyedliği C) Zilyed yardımcılığı
D) Vedia E) Sükna
Yanıt: B’dir.
6.Üç arkadaşın birlikte ev kiralamaları halinde, her biri ev üzerinde ne tür zilyed olur?
A) Asli Zilyed B) Müşterek Zilyed C) Vasıtalı Zilyed
D) Hak Zilyedi E) iştirak Halinde Zilyed
Yanıt: B’dir.
Özet Zilyetlik, bir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bir eşyayı fiili hakimiyet alanı içinde bulundurmaktır. Bir eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulunduran kimseye “zilyet” denir. Bir eşya üzerinde zilyetliğin söz konusu olabilmesi için iki unsura gerek vardır: Fiili hakimiyet ve zilyetlik iradesi.
Bir eşya üzerinde malik sıfatıyla hareket eden kimsenin zilyetliğine “asli zilyetlik”, bir eşyayı sınırlı ayni veya şahsi bir hakka dayanarak fiili hakimiyeti altında bulunduran kimsenin zilyetliğine ise “fer’i zilyetlik” de denir. Bir eşya üzerinde bir şahsın tek başına zilyet olması halinde ‘tek zilyetlik”, birden fazla kimsenin hep beraber zilyet olması halinde birlikte zilyetlik” söz konusu olur. Birlikte zilyetlik de “müşterek zilyetlik” ve “iştirak halinde zilyetlik” olmak üzere ikiye ayrılır. Zilyetlik biri aslen, diğeri devren olmak üzere iki yoldan kazanılabilir
ÜNİTE. 14
TAPU SİCİLİ
Tapu Sicili, gayri menkuller üzerinde mevcut ayni hakların durumunu devamlı olarak göstermek üzere, devlet tarafından veya devletin sorumluluğu altında, ayni aleniyet sistemine göre tutulan sicildir. ,
Kadastro; gayri menkullerin şekillerinin, sınırlarının, yüzölçümlerinin fenni (teknik) ve geometrik usullerle (yöntemlerle) tespit edilerek planlar içerisinde gösterilmesidir.
UNSURLARI: İki ana grupta incelenir:
1. ASLİ SİCİLLER: Bu da üç grupta toplanır.
A) Tapu kütüğü: Özel mülkiyete konu olan gayri menkullerin yazıldığı kütüktür.
B) Yevmiye defteri: Aynı hakların tescil, değiştirme ve terkinine ilişkin taleplerin saat, tarih ve sıra numarası altında yazıldığı defterdir.
C) Tamamlayıcı Belgeler: Kütükteki kayıtları tamamlayan ve onlara dayanak teşkil eden evraktır. Bunlar da “Plan” ve “evrak-ı müsbite” den ibarettir.
2-FERİ SİCİLLER: Bunlar asli sicillere yardım eden sicillerdir.
-Mal sahipleri sicili
-Hacizler sicili
– Alacaklılar Sicili
– Tashihler Sicili
– Muhaberat Sicili
TAPU SİCİLİNE, HAKİM OLAN iLKELER:
1) Tescil ilkesi: Ayni haklar, ancak tapu siciline tescil (kaydedilmek) ile doğarlar.
2) Açıklık ilkesi: Tapu sicili, ilgili olan herkese açıktır.
3) İlliyet ilkesi: Tescilin geçerli olması, tescile dayanak teşkil eden hukuki sebebin geçerliliğine bağlıdır.
4) Güven İlkesi: Resmi sicil olmak itibariyla, herkes tapu sicilindeki kayıtların doğruluğuna güvenebilir.
5) Devletin Sorumluluğu ilkesi: Devlet, tapu sicilinin gereği gibi tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumludur.
TAPU SİCİLİNE YAPILAN İŞLEMLER:
Dört grupta toplanır:
1. Kayıt: Gayri menkulün tapu kütüğüne yazılmasıdır.
2. Tescil: Daha önceden kayıtlı bir gayrimenkul üzerinde yeni bir ayni hak
kın yaratılmasına yarayan işlemdir.
3. Şerh: Şahsi hakların, tapuya geçirilmesi işlemidir.
4. Beyan: Gayri menkulleri ilgilendiren bazı hukuki ve fiili ilişkilerin herkes tarafından bilinmesi amacıyla yapılan işlemdir.
1.Aşağıdakilerden hangisi feri siciller arasında yer alır?
A) Yevmiye Defteri
B) Tapu Kütüğü
C) Hacizler sicili
D) Evrak-ı Müsbite
E) Plan
Yarıt: C’dlr. Hacizler
3.Tapuya şerh edilen bir vefa hakkında, şerhin ortadan kalkması için geçmesi gereken süre aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1 ay B) 6 ay C) 1 yıl D) 5 yıl E) 10 yıl
Yanıt: E’dir.
ÜNİTE -15
MÜLKİYET
Ayni haklardan sahibine tam ve en geniş yetkiler vereni mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet hakkı sahibine, eşyayı “kullanma”, ondan “faydalanma” ve onunla ilgili her türlü “tasarruflarda bulunma” yetkilerini veren sınırsız ve tam bir ayni haktır.
KONUSU: Mülkiyet hakkının konusunu sadece maddi mallar (eşyalar) teşkil eder. Maddi olmayan mallar (örneğin fikir ürünü) eserler ile alacaklar üzerinde mülkiyet olmaz.
KAPSAMI: mülkiyet hakkının kapsamına, asıl eşya ile birlikte onun “mütemmim cüz’üleri-yani tamamlayıcı parçaları” ve “teferruat-yani eklentileri” de dahildir.
TÜRLERİ: Mülkiyet iki şeklide ortaya çıkabilir:
a. Tek Mülkiyet: Bir kimsenin bir şeyin tamamı üzerinde tek başına mülkiyet hakkı sahibi olmasıdır.. ‘
b. Birlikte Mülkiyet: Bir şey üzerinde birden fazla kimsenin aynı anda mülkiyet hakkı sahibi bulunmaları demektir.
GAYRİMENKUL MÜLKİYETİ: Konusunu bir gayri menkulün oluşturduğu mülkiyettir.
Arazi, Madenler, Tapu sicilinde bağımsız ve daimi olmak üzere kaydedilen haklar ve kargir bir binanın bağımsız bölümü gayrimenkul sayılır.
KAZANILMASI: Gayri menkuller üzerindeki mülkiyete hakkını kazanılması iki yolla olur:
a. Aslen kazanma: işgal ve yeni arazi oluşması gibi sebeplerle gerçekleşir.
b. Devren kazanma: Bir gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkının eski maliklerden bir hukuki muamele dolayısıyla elde edilmesidir.
Devren kazanmanın geçerli olabilmesi için, devir sözleşmesinin resmi şekilde yapılması ve tapu siciline tescil edilmesi gerekir.
MENKUL MÜLKİYETİ: Menkul mülkiyetinin konusu bir yerden diğer yere
nakledilebilen eşya oluşturur. (otomobil, elbise, halı gibi)
KAZANILMASI: İki yolla gerçekleşir.
a. Aslen kazanma: ihraz, lukata, define gibi yollarla olur.
b. Devren kazanma: Eski malikten bir hukuki muamele dolayısıyla elde edilmesidir. Menkullerde mülkiyetin intikali için “teslim” gerekir.
1.Sahibine bir eşya üzerinde “tam yetki” veren sınırsız ayni hak, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mülkiyet hakkı B) Alacak hakkı C) Oturma Hakkı
D) ihtira Hakkı E) Vefa Hakkı
Yanıt: A’dır
2.Aşağıdakilerden hangisi gayrimenkul sayılır?
A) Kömür madeni B) 1 ton kömür C) 1. ton odun
D) otomobil, E) Karavan
Yartıt: A’dır.
3.Aşağıdakilerden hangisi menkul ‘mülkiyetinin kazanılması yollarından sayılamaz?
A) Lukata B) Tescil C) Teslim D) Define E) ihraz
Yanıt: B’dir.
‘A) Satın B) Yargısal hüküm C) Cebri icra
D) işgal E) Miras
Yanıt: A’dır.
6.Sahipsiz menkul şeylerin mülkiyetinin tek taraflı olarak el koyma ve zilyedliğin alınması yoluyla aslen kazanılmasına ne ad verilir?
A) istimlak ‘ B) işgal C) ihraz
D) Lukata E) Hukuki tağyir
YANIT: C’dir
ÜNİTE-16
SINIRLI AYNI HAKLAR
Sınırlı ayni haklar sahibine mülkiyet hakkı gibi tam ve geniş yetkiler değil, sınırlı yetkiler veren ayni haklardır. Bunlar sahibine ya “kullanma” ya da o eşyadan “yararlanma” yetkisi verirler. Üçe ayrılırlar.
A. İRTİFAK HAKLARI: Sahiplerine başkasına ait bir şey üzerinde sadece kullanma veya yararlanma ya da hem kullanma hem de yararlanma yetkilerini veren ayni haklardır.
Üç grupta toplanırlar:
1. Ayni irtifak Hakları: Bir gayrimenkul malikinin lehine ve diğer gayrimenkul malikinin aleyhine olmak üzere kurulan irtifak haklarıdır. .
2. Şahsi irtifak Hakları: Bir kimse lehine o kimsenin bir gayrimenkulün maliki olup olmadığına bakılmaksızın kurulan irtifak haklarıdır
3. Karışık irtifak Hakları: Mahiyetleri itibariye ayni ve şahsi irtifak haklarının niteliğini taşıyan irtifak haklarıdır.
B. REHİNHAKLARI: Sahibine alacağım borçludan alamadığı taktirde rehin’ konusu eşyayı paraya çevirterek, alacağını elde etme yetkisi veren ayni haklardır. Gayrimenkul ve menkul rehni olarak ikiye ayrılır.
1. Gayrimenkul Rehni: Gayrimenkul rehininin konusunu, gayrimenkul eşya teşkil eder. Ancak bir gayrimenkulün rehnedilebilmesi için “tapuda kayıtlı olması” gerekir. . .
Medeni kanun üç türlü gayrimenkul rehni kabul etmiştir: Bunlar da “ipotek”, “ipotekli borç senedi” ve “irad senedi”dir.
2. Menkul Rehni: Gayrimenkul olmayan bir şey veya hakkın, bir alacağa teminat teşkil etmek üzere ve alacağını alamayan alacaklıya rehin olarak verilen şeyin satış bedelinden alacağını elde etmek imkanını veren bir rehin türüdür.
A) Zilyet olma B) Ödenir halde bulunma C) Provizyon
D) Paraya çevrilebilirlik E) Hiçbiri
Yanıt: C’dir.
3.Bir gayrimenkul malikinin lehine ve diğer bir gayrimenkul malikinin aleyhine kurulan İrtifakla ne denir?
A) Menkule bağlı irtifak
B) Gayrimenkule bağlı irtifak
C) Şahsi irtifak
D) intifa
E) Vedia
Yanıt: B’dir.
4.Sahibine bır binada oturma yetkisi veren hakka ne ad verilir?
A) Sükna B) İştira C) Vefa D) Vedia E) Karz
Yanıt: A’dır.
5.İpoteğin sona ermesi hallerinden biri “Kaydın SiIinmesi”dir. İpoteğin sona ermesi hallerinden diğeri hangisidir?
A) Gayrimenkulün yok olması B) Anlaşma
C) Şerh D) Sözleşme
E) Hiçbiri
Yanıt: A’dır.
6.Aşağıdakilerden hangisi şahsi irtifak haklarından biridir?
A) Üst Hakkı B) Kaynak Hakkı C) Geçit Hakkı
D) Intifa Hakkı E) Hiçbiri
Yanıt: D’dır.
ÜNİTE-17
BORÇ İLİŞKİSİ SORUMLULUK BORCUN KAYNAKLARI
Dar anlamda borç sadece para borcunu ya da bir kimsenin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu davranışı ifade eder.
Geniş anlamda borç ise alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki bağı ifade eder. Buna borç ilişkisi denir.
Borç ilişkisi iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini diğerine karşı belli bir davranış biçiminde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır.
Borç ilişkisinin üç unsuru vardır; alacaklı, borçlu ve edim.
Borç bir şeyi vermek bir şeyi yapmak ya da bir şeyi yapmamak olabilir.
Edimin konusu hukuka ahlaka ve adaba aykırı olmamalıdır.
Edim borçlu yönünden bakıldığında borç alacaklı yönünden bakıldığında alacak şeklinde görülür. Borçlu edimini yerine getirmezse alacaklı talep hakkını yargı organlarına müracat ederek kullanır.
EDİM ÇEŞİTLERİ
Bir şey verilmesine ilişkin edimlere müspet edim, bir şey yapmamaya ilişkin edimlere de menfi edim denir.
Bizzat borçlunun kendi bedeni veya fikri kuvvet ve becerisiyle yerine getirdiği müspet edime şahsi edim denir. Örneğin; bir ressamın sizin yağlı boya portrenizi yapmayı taahhüt etmesi.
Borçlunun mal varlığıyla ifa edilen müspet edimlere maddi edim adı verilir. Örneğin; satıcının sattığı malın mülkiyetini alıcıya geçirmesi veya borçlunun borçlu bulunduğu bir miktar parayı alacaklıya ödemesi ya da iadesi gereken bir şeyi geri vermesi.
Bir fiil ya da birden çok fiillerle bir anda yerine getirilen edimlere ani edim denir. Örneğin; alıcının sattığı malın bedelini satıcıya ödemesi, boyacının ayakkabıyı boyaması, kiracının her ay kira bedelini ev sahibine ödemesi hallerinde ani edim vardır.
Kesintisiz bir fiil veya davranışla ifa edilen yani belli bir süre borçluyu devamlı uyma yükümü altında bırakan edimlere sürekli edim denir. Örneğin; Kiralayanın (ev sahibinin) kira sözleşmesi süresince kiralamaya uygun şekilde kiralananı (evi) elverişli halde bulundurması, hizmet sözleşmesinde işçinin sözleşme süresince hizmet etmekle yükümlü olması hallerinde hep sürekli edim vardır. .
Edim konusu olan şeyin niteliğinde yada değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birbirine eşit birden çok Parçalara ayrılabilen edimlere bölünebilen edim denir. Örneğin; satım sözleşmesinde alıcının semen (satışbedeli) borcunun konusu olan edim yani para borcu bu niteliktedir.
Edim konusu olan şeyin niteliğinde ve değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birden çok parçalara ayrılması mümkün olmayan edimlere bölünmez edim denir. Örneğin; işçinin hizmet edimi.
BORCUN KAYNAKLARI
Borcun kaynakları Şunlardı:
1. Hukuki muameleler
2. Sebepsiz zenginleşme
3. Haksız fiiller
Alacaklının alacağını alabilmesi için borçluya ait mal varlığına cebri icra yoluyla el koyabilme yetkisi ve borçlunun bunlara katlanmak zorunda olmasına sorumluluk denir.
..
Ücret karşılığında bir malın kullanılma hakkının belli bir süre devredilmesi hususunda anlaşmaya varmalarıyla doğan sözleşmeye kira sözleşmesi denir.
Sözleşmeler tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olmak üzere ikiye ayrılır. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler sadece bir taraf borç altına girmektedir. Örneğin; Bağışlama sözleşmesi.
İki Tarafa Borç yükleyen sözleşmelerde ise sözleşmenin her iki taraf da borç altına girmektedir. Örneğin; satım, kira” istisna, trampa, hizmet sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde tarafların edimleri karşılıklı olarak mübadele edilmektedir. Edimlerin karşılıklı olarak mübadele edildiği sözleşmeıere,iki, tarafa tam borç yükleyen sözleşmeler ya da karşılıklı sözleşmeler denir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin bazılarında edimler karşılıklı olarak mübade edilmemektedir. Edimlerin karşılıklı mübadele edilmediği sözleşmelere ek*** iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler denir.
Örneğin; ariyet, karz, vekalet ve vedia sözleşmeleri ek*** iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
Sözleşmenin kurulabilmesi için karşılıklı iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan birine icap diğerine kabul denir.
İcap: Sözleşmenin meydana gelebilmesi için gerekli olan iki irade açıklamasından zaman bakımından önce yapılana icap, bu açıklamayı yapana ise icapçı (muhip) denir;. İcap sözleşmenin doğabilmesi için teklifte bulunmak demektir. İki taraftan hangisinin açıklamasının icap hangisinin açıklamasının kabul olduğunu anlayabilmek için hangisinin zaman itibarıyla önce yapılmış olduğuna bakmak gerekir.
İcabın hukuki sonuçlar doğurabilmesi için sözleşmenin esaslı noktalarını içermesi gerekir. Yani icap tam ve mükemmel olmalıdır. İcabın icapçının bir sözleşme yapma konusundaki iradesini ciddi surette yansıtması gerekir. Eğer icapta böyle bir nitelik bulunmuyarsa bu icaba davettir. Örneğin; bir kırtasiyeciye giderek 1000 liraya bir doIma kalem almak istediğimizi söylersek bu icap değil icaba davet olur. Gazetelerde televizyonlarda radyolarda fiyat gösterilmeksizin reklamlar ve ilanlar yapılması vitrinlerde fiyat gösterilmeden mal sergilenmesi, tarife, katalog ve cari fiyat listesi göndermek icaba davettir.
İcap icapçıyı bağlar, vazgeçilemez.
Eğer süreli icap söz konusu ise icapçı kabul haberi kendisine ulaşıncaya dek icabıyla bağlıdır.
Süresiz icapta ise (yani icapçının kabul için süre belirtmemiş olmas halinde) icabın hazır olanlar ve olmayanlar arasında olup olmamasına göre değişir.
Süresiz icapta eğer icap hazır olanlar arasında ise icap derhal kabul edilmediği takdirde icapçı icabıyla bağlı değildir.
Süresiz icapta eğer icap hazır olmayanlar arasında ise (yani icapçı ile kabulcünün karşı karşıya bulunmadıkları bir durumda yapılmış ise icapçı normal bir kabul haberinin kendisine ulaşacağı ana kadar icabıyla bağlı kalır. Bu durumda şu üç zamanın tespit edilmesi gerekir,
ı. Icabın kabulcüye gitmesi için geçecek zaman
2. Kabulcünün düşünmesi için geçecek zaman
3. Kabul haberinin icapçıya ulaşması için geçecek zaman
Kabul haberi gerekirse bu yeni icap sayılır.
Gecikmiş olarak gelen kabul haberi vaktinde vaktinde gönderilmiş bulunuyorsa icapçı bununla bağlı kalmak zorundadır.
İcaptan Dönme: İcap geri alınabilir. Eğer;
1. İcabın geri alındığı haberi kabule üye icabın varmasından önce ulaşırsa .
2. Ya da icapla aynı anda ulaşırsa
3. Ya da icaptan sonra ulaşmış olmakla beraber kabulcü icabın geri alındığını icaptan önce haber alırsa icaptan dönülmüş sayılır.
Netice olarak icapçı yapmış olduğu icabı kabulcünün bunu öğrendiği ana kadar geri alabilir.
İcapçı kabulden önce ölürse yada fiil ehliyetini kaybederse icap geçersiz olmaz, ölüm halinde icapçının mirasçıları onun yerine geçer. İcapçının bizzat şahsı önemli ise mirasçılar bu icapla bağlı kalmazlar.
Kabul: Kabul icaba verilen olumlu cevaptır.
Eğer kabul iradesi açık olarak beyan edilmişse buna açık (sarih) kabul denir.
Kabul ettiği davranışlarından ve tavırlarından çıkarılıyorsa bu örtülü (zımni) kabuldür. Örneğin; kolacının kendisine gönderilen gömleği kolalayıp ütülemeye başlaması örtülü kabuldür. Kabulcü icapçının kendisine gönderdiği malları kullanmaya ya da tüketmeye başlarsa bu da örtülü kabuldür.
Kabulcünün dönmesi aynı icapçının dönmesi gibidir.
Kabulcü ölürse ya da fiil ehliyetini kaybederse kabul geçersiz olmaz, ölüm halinde kabulcünün mirasçıları onun yerine geçer. Kabulcünün bizzat şahsı önemli ise mirasçılar bu kabulle bağlı kalmazlar.
HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN BORÇLAR: Bir kimsenin hukuka aykırı bir fiil ile bir başkasına zarar vermesine haksız fiil sorumluluğu yada akit dışı sorumluluk denir. Haksız fiil sorum luluğuna kusur sorumluluğu denilmektedir.
Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için kusur, zarar, illiyet bağı ve hukuka aykırılık gibi dört şartın gerçekleşmesi gerekir.
Hakim mağdurun zarara razı olduğu veya Zararın doğmasında mağdurun da kusuru bulunduğu hallerde tazminat miktarını indirebileceği gibi tamamen de kaldırabilir.
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR
Sebepsiz zenginleşme doğabilmesi için başlıca dört şartın bulunması gerekir.
A) Muhafaza B) Teslim C) Tatmin
D) Geri verme E) Hiçbiri
Yanıt: C’dir.
3. Alıcının “aldığı malın bedelini satıcıya ödemesi ne tür bir edimdir?
A) Bölünemez edim B) Şahsi edim C) Ani edim
D) Sürekli edim ,E) Müsbet edim
Yanıt: E’dlr.
4.Aşağıdakilerden hangisi, tek taraflı bir hukuki İşlemdir?
A) Hizmet BL istisna C) Kira D) Vasiyet E) Kefalet
Yanıt: D’dır.
5.Borç ilişkisini doğuran sebeplere ne denir?
A) Borç ilişkisinin kaynakları
B) işlem
C) Borcun doğumu
D) Borç ilişkisinin doğumu
E) Hiç biri
Yanıt: A’dır.
ÜNİTE- 18
BORCUN KAYNAKLARI
– Hukuka aykırılık: Emredici kuralın ihlalidir.
– Kusur: Hukuka aykırı neticeyi istemek (kast) veya bu sonucu istemekle beraber, hukuka aykırılıktan kaçınmak için iradeyi yeteri derecede yormamaktır. (ihmal)
– Zarar: Bir kimsenin mal varlığında kendi rızası olmaksızın meydana gelen bir eksilmedir. Maddi ve manevi olabilir.
– İlliyet Bağı: FiiI ile zarar arasındaki bağdır.
– Zenginleşme
– Fakirleşme
– İlliyet Bağı
– Haklı bir sebebin bulunmaması
1.Yapılması amaçlanan bir sözleşmenin esaslı unsurlarını İçermeyen İrade açıklamasına ne denir?
A) Vaad B) Teklif C) Reklam
D) icaba davet E) İcap
Yanıt: D’dlr.
2.İcap yapıldıktan sonra açık kabul; İhtiyaç yoksa, sözleşme hükümleri hangi andan İtibaren meydana gelir?
A) Kabulün icapçıya vardığı an
B) İcabın kabulcüye vardığı an
C) Kabulcünün icabı öğrendiği an
D) icabın açıklandığı an
E) Kabulün açıklandığı an
Yanıt: D’dir.
3.Aşağıdakilerden hangisi haksız fiillerden doğan borçların şartlarından biri değildir?
A) Zarar B) Hukuka aykırılık C) Kusur
D) illiyet E) Kast
Yanıt: E’dir.
4.”iade borcu” nereden kaynaklanır?
A) Haksız fiilden
B) Sebepsiz Zenginleşmeden
C) Hukuki olaydan
D) Hukuki Fiilden
E) Hiçbiri
Yanıt: B’dir
5.Hazır olmayanlar arasında yapılan bir sözleşme ne zaman meydana gelmiş sayılır?
A) İcap yapıldığında
B) İcabın Kabulcüye ulaştığı anda
C) icabın açıklandığı anda,
D) Kabulün Açıklandığı anda
E) Kabulün icapçıya ulaştığı anda
Yanıt: E’dlr:
6.Aşağıdakilerden hangisi ek*** iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden biri değildir?
A) Karz B) Vedia C) Ariyet D) Vekalet E) istisna
Yanıt: E’dir.
7.Aşağıdakilerden hangisi haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri değildir?
A) Fiilin hukuka aykırı olması
B) Failin kusurlu olması
C) Fiilden bir zarar doğması
D) Zararı karşılamak için tazminat talep edilmesi
E) Fiile zarar arasında illiyet bağı olması
Yanıt: D’dir
Hukuk kavramı değişik biçimlerde tanımlanmaktadır.
Bazı hukukçulara göre hukukun tanımı, toplum yaşamını düzenleyen ve devlet yaptırımı ile desteklenmiş bulunan kurallar bütünü şeklinde yapılmıştır.
Bazılarına göre ise hukukun tanımı, toplum hayatında kişilerin birbiriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu kudreti ile desteklenmiş bulunan sosyal kurallar bütünüdür şeklinde ifade edilmektedir.
Bazılarına göre de hukukun tanımı, cemiyet halinde yaşayan şahısların sosyal bakımdan önemli olan davranışlarını düzenleyen, müşterek hayatın huzur, sükun ve karşılıklı güven içinde sürmesini sağlayan emir ve yasaklardan oluşan sosyal davranış kurallarının bütünü olarak yapılmaktadır.
Özetle ifade etmek gerekirse hukuk, sosyal hayatı düzenleyen maddi yaptırımlı kurallar bütünüdür.
Hukukun sosyal hayatı düzenlemesinin yanında din kuralları, ahlak kuralları, görgü kuralları gibi bazı kurallar da toplumsal yaşamı düzenlemektedir.
İnsanlar toplu halde bir arada yaşamaktadırlar. Birlikte yaşamak zorunda olmanın çeşitli maddi ve manevi nedenleri bulunmaktadır. İnsanların içinde yaşadıkları toplumla ve birbirleriyle olan ilişkilerinde bir düzenin olması gerekmektedir. Toplumu oluşturan bireylerin her istediklerini yapmaya kalmaları halinde o toplumda karmaşanın hatta kaosun çıkması kaçınılmazdır.
Sosyal hayatın bir düzen içinde devam etmesi için belirlenmiş kuralların olması gerekmektedir. Herkesin kendi kuralını benimsemesi gibi bir durumdan söz edilemeyeceği için, herkesin üzerindeki bir gücün bu kuralları belirlemesi gerekmektedir. Kişilerin neleri yapmak, nelerden kaçınmak zorunda olduklarını, yani sosyal ilişkileri düzenleyen kuralların belirlenmiş olması gerekmektedir.
Belirlenmiş sosyal kurallar çerçevesinde kişiler emir ve yasaklara uydukları zaman yukarıda belirtilen sosyal hayatın bir düzen içinde devamı sağlanmış olacaktır. Ancak belirlenen sosyal kurallara uyulmadığı zaman bu durum bir tepkiyle karşılanacaktır. Sosyal kurallara uyulmadığı zaman karşılaşılan tepkiye yaptırım (müeyyide) denir.
SOSYAL HAYATI DÜZENLEYEN KURALLAR
Sosyal hayatın huzur ve güvenli bir şekilde devam etmesini sağlayan ve sosyal hayatı düzene sokan çeşitli kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar şu şekilde sıralanabilir:
Din kuralları
Ahlâk kuralları
Görgü kuralları
Hukuk kuralları
HUKUK KURALLARININ ÖZELLİĞİ VE HUKUK SİSTEMİ ÜNİTE 2
HUKUKUN MÜEYYİDESİ
– Ceza
– Cebri İcra
– Tazminat
– Hükümsüzlük
– İptal
Yaptırım (Müeyyide)
Yaptırım (müeyyide), kurallar ihlal edildiğinde gösterilen tepkidir.
Konulan kurallara, kuralların belirlediği emir ve yasaklara uyulmadığında karşılaşılacak olan tepkiye müeyyide (yaptırım) denir.
Bir kimsenin başkasının malını çalması durumunda, hırsıza devletin belirlediği kuralları ihlal ettiği için gösterilen tepki müeyyidedir.
İki tür yaptırım vardır. Bunlardan biri maddi yaptırım, diğeri de manevi yaptırımdır.
1. Manevi Yaptırım: Hukuk kuralları dışındaki sosyal hayatı düzenleyen diğer kurallara (din, ahlâk ve görgü kuralları) uyulmadığında gösterilen tepkiye manevi yaptırım denir.
2. Maddi Yaptırım: Belirlenen hukuk kurallarına uyulmadığında gösterilen tepkiye maddi yaptırım denir.
Hukukun Dalları
1. Özel Hukuk: Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır.
2. Kamu Hukuku: Bir şahıs ile devlet veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır. Devlet ile şahıs arasındaki ilişkilerde; eğer devlet üstün bir otorite yani “kamu kudreti” olarak katılıyor ve böylece ilişkinin tarafları arasındaki eşitlik değil bir altlık-üstlük durumu sözkonusu ise bu ilişkiyi düzenleyen hukuk kuralı kamu hukukudur.
ÜNİTE-3 KAMU HUKUKUNUN DALLARI
Kamu hukukunun en önemli özelliği devletin üstün durumda olmasıdır.
KAMU HUKUKU
1. Anayasa Hukuku
2. idare Hukuku
3. Ceza Hukuku
4. Yargılama Hukuku
5. Devletler Umumi Huk
6. Vergi Hukuku
7. İş Hukuku olmak üzere 7 kısma ayrılmaktadır.
1-) ANAYASA HUKUKU:
Türkiye Cumhuriyetinin 1982 tarihlidir. Bu anayasa 12 Eylül 1980 harekatından sonra oluşan Danışma Meclisince hazırlanmıştır. Anayasaya son şeklini Milli Güvenlik Konseyi vermiştir. 7 Kasım 1982 tarihinde halk oylamasına sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Anayasamız bir başlangıç ve buna ilaveten (bunun haricinde) 7 kısımdan oluşmaktadır. Toplam 177 asıl madde ve 16 geçici maddesi vardır.
ANAYASANIN TEMEL İLKELERİ
- İnsan Haklarına Saygılı Devlet ilkesi
2. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet ilkesi
3. Demokratik Devlet ilkesi
4. Laik Devlet ilkesi
5. Sosyal Devlet ilkesi
6. Hukuk Devleti ilkesi olmak üzere toplam 6 temel ilkeye dayanmaktadır. - insan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi
İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi Birleşmiş Milletler Genel KurullU1da 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmiştir ve 30 maddeden oluşmaktadır. - Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet İlkesi
Atatürk milliyetçiliği.ırk ,din, dil ayrımı yapmaksızın Türk vatan ve milletinin bölünmez bir bütün olduğu, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk sayılması gerektiği temel inancına dayanmaktadır.
Anayasamızın 66. maddesi Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür demek suretiyle din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin herkesi Türk saymıştır. Bu madde Atatürk milliyetçiliğinin bir yansımasıdır. - Laik Devlet İlkesi
Osmanlı devleti teorik bir yapıya sahipti.
Laiklik, dinsizlik, ahlaksızlık, dine ve Allaha karşı olmak demek
- Sosyal Devlet ilkesi
Bunlar;
1- Ulusal gelirin toplum bireyleri arasında adaletli bir biçimde dağılmasını sağlayacak mali, iktisadi önlemleri almak (GELİRİN ADALETLİDAĞILIMI)
2- Vatandaşlara insan haysiyetine yakışır asgari bir yaşayış düzeyi sağlayabilmek için gerekli sosyal yardım önlemlerini almak ve geliştirmek. (SOSYAL YARDIM)
Anayasamızda sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesini sağlamak için çeşitli ilkelere yer verilmiştir. Örneğin ailenin korunması, topraksız çiftçilerin topraklandırılmaları, çalışanların sosyal ve ekonomik önlemlerle korunması, adaletli bir ücret rejiminin uygulanması, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olması.
- Hukuk Devleti İlkesi
Hukuk devleti vatandaşlara temel hak ve hürriyetleri tanıyan idarenin ve idare makamlarının hukuka bağlılıklarını sağlayarak vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan devlettir.
Hukuk devleti ilkesinin unsurları;
ı. Temel hak ve hürriyetler güven altında bulunmalıdır; Temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir.
2. Kanunların ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin Anayasaya uygunluğu sağlanmalıdır; Bu görev anayasa mahkemesine verilmiştir. Anayasa mahkemesi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM meclis içtüzüğünün anayasaya uygun olup olmadığını denetler, anayasaya aykırı hükümlerin tamamını yada bir kısmını iptal eder.
3. İdarenin hukuka bağlılığı sağlanmalıdır. Anayasamıza göre idarenin her tür eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. Bu hüküm ile yönetimde keyfiliği önlemek istemiştir.
- YASAMA ORGANI
2. YÜRÜTME ORGANI
A-) CUMHURBAŞKANI
B-) BAKANLAR KURULU
3. YARGI ORGANI - YASAMA ORGANI: Yasama Organı TBMM’dir.
TBMM genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur. 30 yaşını doldurnuş her Türk milletvekili seçilebilir. Seçimler 2Yılda bir yapılır. - YÜRÜTME ORGANI
a-) Cumhurbaşkanı;
Cumhurbaşkanı TBMM tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı seçilecek kişilerin 40 yaşını doldurmuş olmaları ve yüksek öğrenim yapmış olmaları gerekir. 7 yıllık bir süre için seçilir. Bir kimse iki defa cumhurbaşkanı seçilemez.
Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Ancak vatana ihanet ile suçlanabilir.
Bunun haricinde suçlanamaz.
b-) Bakanlar Kurulu;
Bakanlar kurulu başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakan cumhurbaşkanı tarafından TBMM üyeleri arasından atanır. Bakanlar başbakanca seçilir ve cumhurbaşkanınca atanır. Bakanlar meclis dışından da seçilebilirler. Başbakanın meclis içinden seçilmesi gerekir. - YARGI ORGANI
Anayasaya göre yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar.
Hakimler azlolunamaz, kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce (65) emekliye ayrılamaz, aylıklarından yoksun bırakılamaz. Mahkemelerin kurulması, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
Yargı organlarının yüksek mercileri Yargıtay, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Askeri Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi, Sayıştay, Anayasa Mahkemesidir.
Yargı organları ile ilgili bir kuruluş da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruludur. Bu kurulun başkanı Adalet bakanıdır. Bu kurul hakimlerin özlük işleri hakkında kesin karar verir.
İDARI TEŞKİLAT
Genel idare ve mahalli idare olmak üzere iki kısımdan oluşur.
1) Genel İdare
Genel idare bütün ülkeyi kapsamakta olup merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı olmak üzere ikiye ayrılır.
a-) Merkez Teşkilatı
Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve bu kurulun üyeleri en önde gelir.
b-) Taşra Teşkilatı
Ülke yönetimi iller ve ilçelere ayrılır. İl idaresinin başında vali, ilçe idaresinin başında kaymakam bulunur. Her ilde her bakanlığın temsilcisi olarak birer müdür bulunur. (Milli Eğitim Müdürü, Sağlık Müdürü, Sanayi ve Ticaret Müdürü gibi).
2-) Mahalli İdareler
Mahalli idareler İl özel idareleri, Belediye İdareleri ve Köy idareleri
olmak üzere üç gruptan oluşur.
Mahalli idarelerde yerinden yönetim ilkesi hakimdir. Mahalli idareler kamu hukuku hükmi (tüzel) şahıslarıdır ve kanunla düzenlenirler. Seçmenler tarafından seçimle oluşturulur.
İl özel idaresinin organlarından olan il genel meclisi üyeleri, belediye idaresinin organları olan belediye başkanı ve belediye meclisi üyeleri, köy idaresinin organı olan muhtarlar ve köy ihtiyar meclisi üyeleri seçimle işbaşına gelir.
İDARİ PERSONEL
Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanan kişiye memur denir. Memurların özlük işleri kanunla düzenlenir. Bununla ilgili kanun 657 sayılı devlet memurları kanunudur.
İDARİ İŞLEMLER
İdarenin hukuki işlemleri idari işlem ve idari sözleşme olarak iki gruba ayrılır.
İdari işlem idare tarafından yapılan tek taraflı bir işlemdir. İdari işlemler de yapıcı ve belirtici olmak üzere iki kısımda incelenir. Yapıcı işlem tüzük ve yönetmelik çıkarma, belirtici idari işlemler ise diploma düzenleme, vergi tahakkuk ettirme gibi.
İdari sözleşmeye örnek; Maden Kanununda düzenlenen madenlerle ilgili işletme imtiyazı.
3-) CEZA HUKUKU
Suç teşkil eden eylemleri ve bu eylemlere verilecek cezaları düzenler. Ceza Hukukunun kaynağı 1926 tarihli Türk Ceza Kanunudur.
Ceza Hukukunun temel ilkesi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir.
Suçlar ve cezalar mutlaka kanunla belirlenir.
SUÇUN UNSURLARI
Suç; Kanunun ceza tehdidi ile yasaklamış olduğu fiildir.
Suçun üç unsuru vardır;
1-) Kanuni Unsur (Tipiklik),
2-) Maddi Unsur (Hareket);
a-) İcra (Yapma),
b-) İhmal (Yapmama),
3-) Manevi Unsur (Kusurluluk)
a-) Kast
b-) Taksir
1-) Kanuni Unsur
Fiilin ceza kanununda yazılı olan tanıma uygun olmasıdır. Bu unsura tipiklik de denilmektedir. Bu unsur kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir sonucudur.
2-) Maddi Unsur
Harekete dayanır. Maddi Unsur da kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a-) İcra (Yapmak); Hırsızlık suçu, menkul bir malın bir yerden alınmasıyla işlendiği yani bir yapmayı gerektirdiği için icra-i bir suçtur.
b-) İhmal (Yapmamak); Örneğin geçit bekçisinin tren yolunu kapatması, hemşirenin öldürmek istediği hastaya ilaç vermemesi gibi.
3-) Manevi Unsur
Fiilin kusurlu bir irade tarafından yaratılmış olmasıdır ki buna kısaca kusurluluk denilmektedir. Kusurluluk kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a-) Kast; Kanunun suç saydığı bir eylemi bilerek ve isteyerek işlernek iradesidir. Bilmek ve istemek kast unsurunun özetidir. Kanunu bilmek mazeret sayılmaz ilkesinin sonucudur.
b-) Taksir; Hukuka aykırı sonucu g örmek fakat istememektir. Kasttan sonucun istenmesi olması ile ayrılır.
CEZA VE CEZA EHLİYETİ
Ceza; Suçun karşılığı olarak öngörülen müeyyidedir.
Cezanın iki amacı vardır;
1-) Suçlunun ıslahı
2-) Suç işlemeyi önlemek.
Ceza Ehliyeti; İşlenen suç nedeniyle kişinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağını ifade eder.
Akıl maluliyetine (hastalığına) tutulmuş olan kimseye ceza verilmez. Tam ehliyetsizler; 0-11 yaş arası ceza yok.
Tam olmayan ehliyetliler;
1 -) 11-15 yaş arası grubu kapsar
a-) 11-15 yaş arasındaki kişi suç işlediğini bilincinde ise ceza verilir fakat indirim yapılır.
b-) Suç işlediğinin bilincinde değilse ceza verilmez.
2-) 15-18 yaş arası grubuna indirimli ceza uygulanır.
Tam Ehliyetliler; 18 yaşını bitiren herkes tam ehliyetlidir. Sağır ve dilsizler bakımından tam ehliyet 24 yaşın bitirilmesi ile başlamaktadır.
4-) YARGILAMA HUKUKU
Yargı hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından dava konusu olaya uygulanmasıdır. Dört çeşit yargıdan bahsedilir. Türk Yargı Sistemi;
1-) Anayasa yargısı (Anayasa Mahkemesi)
2-) İdari Yargı (Danıştay)
3-) Askeri Yargı (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay)
4-) Adli Yargı (Yargıtay)
a-) Medeni Yargı
b-) Ceza Yargısı
Adli yargı, medeni yargı ve ceza yargısı olmak üzere iki kısma ayrılır.
Yargılama Hukuku da buna uygun olarak medeni yargılama hukuku ve ceza yargılama hukuku olmak üzere ikiye ayrılır.
MEDENI YARGILAMA HUKUKU
Medeni yargı özel hukuk alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkların mahkemece çözüme bağlanmasında takip edilecek usul ve esasları
düzenler. Medeni Yargılama Hukuku Özel Hukuk kapsamına girer.
Medeni Yargılama Hukukunun Kaynağı 1927 tarihli Hukuk Usulü Muhakemeler Kanunudur.
1-) Hüküm Mahkemeleri
Hüküm mahkemelerine İlk derece mahkemesi de denir. Hüküm (ilk derece) mahkemeleri ikiye ayrılır;
1-) Asliye Hukuk Mahkemesi
2-) Sulh Hukuk Mahkemesi
Her ilçede bir asliye hukuk mahkemesi bulunur. Asliye hukuk mahkemeleri tek hakimlidir. Ticaret mahkemeleri üç hakimlidir.
2-) Denetim Mahkemesi
Denetim Mahkemesi (kontrol=temyiz) Yargıtaydır. İlkderece mahkemelerini Yargıtay denetler.
Medeni Yargılama Hukuku ikiye ayrılır.
1-) Çekişmeli Yargı (Nizalı Kaza)
2-) Çekişmesiz Yargı (Nizasız Kaza)
1-) Çekişmeli Yargı: Bu yargıda iki taraf arasında uyuşmazlık vardır. Bu uyuşmazlığın çözümü için yargıya başvurulur yani dava açılır, Örneğin bir tarla üzerinde iki kişinin aynı anda mülkiyet iddiasında bulunması ya da karı koca arasında varolan şiddetli geçimsizlik sebebiyle mahkemeye müracaat edilmesi.
Mahkemeye başvuran tarafa davacı,diğer tarafa (kendisine dava açılan tarafa) davalı denir.
Dava, dava dilekçesi ile açılır.
Üç çeşit dava vardır; 1-) İfa Davası, 2-) Tesbit Davası, 3-) İnşa-i Dava.
2-) Çekişmesiz Yargı; Zıt menfaatlere sahip iki taraf ve bunlar arasında bir çekişme, anlaşmazlık yoktur. Ferdi menfaatleri korumak için alınacak tedbirleri kapsar. Örneğin; Akıl hastasına vasi tayin etme, evlat edinmeye izin alma, küçüğün kazai rüştüne karar verme, vakıfların mahkeme siciline tescili.
CEZA YARGILAMA HUKUKU
Ceza hukuk alanında mahkemelerin uygulayacakları yöntem ve esasları belirlemektedir. Temel Kanun i 929 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunudur.
Medeni yargılamada davayı davacı açarken ceza yargılamasında dava savcılık tarafından açılır. Savcı tarafından açılan bu davaya kamu davası denir. Savcı devlet adına ceza davası açar.
Ceza yargılama hukuku mahkemeleri;
1-) Sulh Ceza Mahkemesi( Tek Hakimli)
2-) Asliye Ceza Mahkemesi( Tek Hakimli)
3-) Ağır Ceza Mahkemesi( Üç Hakimli)
Denetim mahkemesi ise Yargıtay dır.
Sulh ceza mahkemesi savcı hazır olmadan davaya bakabilir.
Ancak asliye ceza mahkemesi ile ağır ceza mahkemesinde savcının hazır olması bulunması gerekir.
Mahkumiyet kararından önce kişinin hürriyetinin kısıtlanmasına tutuklama (tevkif) denir.
İCRA VE İFLAS HUKUKU
Medeni yargılama hukukunun bir parçasıdır ve onu tamamlar. Borcunu ödemeyen kişilerin mallarının devlet organları vasıtasıyla zorla elinden alınarak satılmasını ve alacaklının alacağının ödenmesini düzenler. Bu amaçla kendisine başvurulan organa icra dairesi denir.
İcra dairelerinin kararlarına karşı başvurulacak makama icra tetkik mercii adı verilir.
Eğer icra takibi bir mahkeme kararına dayanıyorsa buna ilamlı takip denir. icra takibi mahkeme kararına dayanmıyorsa buna ilamsız takip denir.
İflas; Kural olarak tacirler iflas eder. İflasın açılmasıyla birlikte borçlu müflis adını alır. İflas eden kişinin mallarının meydana getirdiği bütüne iflas masası denir.
- DEVLETLER UMUMİ HUKUKU
Devletler ile devletlerin ve devletler ile uluslararası kuruluşların ilişkilerini düzenler. Bu hukuk dalına milletlerarası hukuk da denir.
Bir devletin kendi ülkesindeki vatandaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuka iç hukuk, bağımsız bir devlet ile diğer bir devletin ya da uluslararası kuruluşun ilişkilerini düzenleyen hukuka da dış hukuk denir.
Devletler Umumi Hukukunun Kaynakları şunlardır;
1-) Antlaşmalar,
2-) Milletlerarası Teamül (Yazısız kural, davranış kuralı)
3-) İçtihatlar (Mahkeme Kararları)
4-) Doktrin (Konu ile uğraşan bilim adamlarının görüşleri) - VERGİ HUKUKU
Vergi Hukukunda üç ilke vardır;
1-) Genellik
2-) Adalet
3-) Kanunilik
2-) Vergide Adalet; Herkesten maddi gücüne göre vergi alınmasını ön görür.
3-) Vergide Kanunilik; Vergi ve buna benzeyen mali yükümlülüklerde
ancak kanunla korunabilmesini sağlamaktadır.
7. İş HUKUKU
İş Hukukunun Kaynağı1971 tarihli iş Kanunudur.
İş Hukukunun Konuları Şunlardır:
1. Hizmet akdi
2. Sendikalar
3. Toplu İş Sözleşmesi
4. Grev ve Lokavt
Hizmet akdi Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Hizmet akdinin iki unsuru vardır; İşçinin hizmet taahhüdü+işverenin ücret taahhüdü. İşçiler ve işverenler sendika kurabilirler. Memurlar sendika kuramaz. Sendikalar, Sendikalar Kanununda düzenlenmiştir. Sendikalar Kanunu işçi, iş veren, iş yeri, sendika ve konfederasyonu tanımlamaktadır. İşçi; Hizmet akdine dayanarak çalışanlara denir.
İş veren; İşçi sayılan kimseleri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye veya tüzel kişiliği olmayan kamu kuruluşlarına denir.
Sendika; İşçilerin ve iş verenlerin menfaatleri için kurdukları tüzel
kişiliğe sahip kuruluş.
Konfederasyon; Değişik iş kollarından en az beş sendikanın bir araya gelmesi suretiyle meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşa denir. Sendikalar federasyon oluşturamaz. Sadece konfederasyon oluşturabilir.
Sendikalar iş kolu esasına göre kurulur. İş yeri esasına göre sendika kurulamaz.
Toplu İş Sözleşmesi; Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda düzenlenmiştir. Toplu iş sözleşmesi işçi sendikası ile iş veren arasında ya da işçi sendikası ile işveren sendikası arasında imzalanır.
Hizmet akdi ferdi anlaşma niteliğindedir. Toplu iş sözleşmesi ise statü niteliğindedir.
Grev; işçilerin topluca çalışmamalarıdır. Kanun hükümlerine uygun yapılan greve kanuni grev, kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan greve ise kanun dışı grev denir. Siyasi amaçlı grev, genel grev, dayanışma grevi kanun dışı grevdir. İş yeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyideleri uygulanır.
Lokavt; işçilerin iş veren tarafından toplu halde işten uzaklaştırılmalarıdır. Kanun hükümlerine uygun yapılan lokavta kanuni lokavt, kanuni şartlar gerçekleşmeden yapılan lokavta kanun dışı lokavt adı verilmektedir.
Grev ve lokavt yasağının bulunduğu işler Şunlardır:
. Can ve mal kurtarma işleri
. Cenaze ve gömme işleri
. Banka ve noterlik işleri
. itfaiye, şehir içi kara deniz ve demir yolu ile raylı taşıma hizmetlerinde
. Su, elektrik, havagazı, termik santrali besleyen linyit üretimi, doğal gaz ve petrol sondajı, petrol kimya işlerinde
Grev ve Lokavtın yapılamayacağı iş yerleri ise şunlardır;
-Hastane, aşı ve serum imal eden yerler, klinik, senatoryum, dispanser,
eczane, prevantoryum
-Eğitim ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım evlerinde, huzur evIerinde
– Mezarlıkta
– Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen yerlerde.
ÖZET:
Kamu hukuku bir üst kavram olup çeşitli dallardan oluşmaktadır. Kamu hukukunun dalları: Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuk, Vergi Hukuku ve iş Hukukundan ibarettir. Anayasa Hukuk, devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini, vatandaşların temel hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. idare Hukuku, Devlet idaresinin teşkilat ve işleyişini, şahısların idare ile olan ilişkilerini ve kamu hizmetlerinin görülmesini.düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Ceza Hukuku, suç teşkil eden eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, suç işleyenlere ne gibi cezaların verileceğini belirleyen hukuk kurallarından ibarettir. Yargılama Hukuku, hukuk ve ceza davalarının görülmesinde uyulacak yöntemleri belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Devletler Umumi Hukuku, devletlerarası ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Vergi Hukuku Devlet ile şahıslar arasındaki mali ilişkileri düzenleyen-hukuk Kurallarıdır. iş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümümden meydana gelir.
ÜNİTE-4 ÖZEL HUKUKUNUN DALLARI
ÖZEL HUKUKUN DALLAR
- Medeni Hukuk
2. Ticaret Hukuku
3. Devletler Özel (Hususi) Hukuku
Fertlerin doğumlarından ölümlerine kadar şahsi durumlarını ve ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Kaynağı 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile aynı tarihli Borçlar Kanunudur. Medeni Kanun 4 kısımdan oluşur Ayrıca bir de başlangıç kısmı vardır.
Medeni hukuk 5’e Ayrılır
A. BORÇLAR HUKUKU
B. ŞAHSIN HUKUKU
C. AİLE HUKUK
D.MİRASHUKUKU
E. EŞYA HUKUKU
- ŞAHSIN HUKUKU: Şahısların türlerini, ehliyetlerini, hısımlığı, ikametgahı, şahsiyetin başlangıcı ve sona ermesi konularını düzenler.
B. AİLE HUKUKU: Aile ilişkilerini düzenler. Nişan1anma, evlenme, boşanma, vesayet, nesep, velayet, çocuğun anne ve babasıyla olan ilişkileri
C. MİRAS HUKUKU: Mirasa ilişkin hususları düzenler. Miras bırakan kişiye MURİS denir. Kendisine miras kalan kişiye mirasçı denir. Miras kalan malların bütününe tereke denir.
D. EŞYA HUKUKU: Şahısların eşyalar üzerindeki hak ve yetkilerini ve bundan kaynaklanan uyuşmazlıkları düzenleyen medeni hukuk bölümüdür. Eşya hukukunun konusunu büyük çapta AYNİ HAKLAR OLUŞTURUR.
Ayni Hak; Eşya üzerinde sahibine en geniş yetkileri veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haktır. Sahibi olduğumuz mal üzerindeki en geniş hak mülkiyet hakkıdır. - BORÇLAR HUKUKU: Şahıslar arasındaki borç ilişkilerini düzenler. Şahıslar arasındaki üç kaynaktan oluşabilir.
BORÇ;
1. Hukuki İşlem, örneğin; sözleşme
2. Haksız Fiil, örneğin; adam öldürme
3. Sebepsiz Zenginleşme, vermiş olduğumuz bir şeyin sebebinin
ortadan kalkması, Örneğin; Nişanlanmanın bozulması.
Bir borç ilişkisinde, ALACAKLI+BORÇLU+EDİM den oluşur. EDİM; Borçlunun bir şeyi vermek, yapmak yerine getirmekten kaçınmakla yükümlü olduğu husus yada şeydir. - TİCARET HUKUKU
Şahıslar arasındaki ticari ilişkileri düzenler.
Ticaret hukuku 5 bölümden oluşur; TİCARET HUKUKU;
A. TİCARİ İŞLETME HUKUKU
B. ŞİRKETLER HUKUKU
C. DENİZ TİCARET HUKUKU
D. SİGORTA HUKUKU
E. KIYMETLİ EVRAK HUKUKU
Ticaret kanunu 1564 maddeden meydana gelmiştir. - TİCARİ İşletme HUKUKU
Türk ticaret kanunu işletme_ esasına dayanmaktadır.
Ticari İşletme; Ticarethane, fabrika yada ticari şekilde işletilen diğer müesseselere ticari işletme denir.
Tacir; Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Tacir dışında kalan kişilere esnaf denir. - ŞİRKETLER HUKUKU
Şirket (ortaklık) iktisadi bir amacı gerçekleştirmek yani kazanç elde
ederek bunu ortakları arasında dağıtmak amacıyla kurulmuş olan tüzel kişiliktir. Ticaret kanununda 4 tür şirket düzenlenmiştir. Bunlara ilaveten kooperatifte tüzel kişilik taşır ve şirket sayılır. Kooperatif Kooperatifler Kanununda düzenlenmiştir. Şirketler şunlardır;
ŞİRKETLER;
1. KOLLEKTİF ŞİRKET
2. KOMANDİT ŞİRKET
3. ANONİM ŞİRKET
4. LİMİTED ŞİRKET
5. KOOPERATİF
1. KOLLEKTİF ŞİRKET: Ticari bir işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmek üzere gerçek kişiler arasında kurulan ve şirket borçlarından dolayı ortaklardan hiçbirisinin sorumluluğunun sınırlandırıllmamış bulunduğu şirkettir. KOLLEKTİF ŞİRKETTE ORTAKLAR ŞİRKETİN BORÇLARINDAN DOLAYI SINIRSIZ VE MÜTESELSİLEN SORUMLUDURLAR. - KOMANDİT ŞİRKET: Ticari bir işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmek üzere kurulan ve ortaklardan bir yada birkaçının şirket alacaklılarına karşı sınırlı sorumlu, diğer ortakların ise sınırsız sorumlu bulunduğu şirkettir. ORTAKLARDAN BİRİ YADA BİRKAÇI SINIRLI DİĞER ORTAKLAR İSE SINIRSIZ SORUMLUDURLAR.
SINIRSIZ SORUMLU; KOMANDİTE SINIRLI SORUMLU; KOMANDİTER - ANONİM ŞİRKET: Bir ünvana sahip, esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan borçlarından dolayı da sadece malvarlığıyla sınırlı olarak sorumlu buluna’ ANONİM ŞİRKET EN AZ BEŞ ORTAKLA KURULUR SERMAYESİ EN AZ 5 MİLYAR OLMALIDIR. SERMAYE HER BİRİ EN AZ 500 TL DEĞERİNDE PAYLARA AYRILIR. HER BİR PAYI TEMSİL ETMEK ÜZERE ÇIKARILAN BELGEYE HİSSE SE DENİ DENİR
4. LİMİTED ŞİRKET: Bir Ticaret ünvanı altında kurulan ve ortakların sorumluluğu sınırlı olan ve şirket sermayesi muayyen olan şirkettir. ORTAK SAYISI EN AZ 2 EN FAZLA 50 OLABİLİR. ŞİRKET SERMAYESİ EN AZ 500.000.000 TL OLMALIDIR. LİMİTED ŞİRKETLER BANKACILIK VE SİGORTACILlK YAPAMAZLAR. - KOOPERATİFLER: Ortaklarının iktisadi çıkarlarını meslek ve geçinmelerine ilişkin ihtiyaçlarını karşılıklı yardım dayanışma ve kefalet şeklinde sağlayıp koruyan değişir sermayeli kuruluşlardır. Kooperatiflerin paylan en az i 0.000 TL ve en fazla 500.000 TL olabilir. KOOPE RATİFLER EN AZ YEDİ KİŞİ İLE KURULUR.
3. KlYMETLİ EVRAK HUKUKU
Kıymetli Evrak; Hakkın senede bağlı olduğu ve senetsiz devredilmesinin yada ileri sürülmesinin mümkün olmadığı senetlerdir. Kıymetli evraklar şunlardır; - BONO
2. POLİÇE
3. ÇEK
4. HİSSE SENETLERİ
5. TAHVİLLER
6. KONİSMENTO
7. MAKBUZ SENEDİ
8. VARANT.
BONO POLİÇE VE ÇEKE KAMBİYO SENEDİ DENİR. KIYMETLİ EVRAK DEVİR YÖNÜNDEN ÜÇE AYRILIR; KIYMETLİ EVRAKIN DEVRİ;
1. NAMA YAZILI KIYMETLİ EVRAK
2. EMRE YAZILI KIYMETLİ EVRAK
3. HAMİLE YAZILI KIYMETLİ EVRAK
EMRE YAZILI KIYMETLİ EVRAK: Belirli bir kimsenin veya o kimse tarafından gösterilen kişinin alacaklı olduğu anlaşılan senetlerdir.
4. DENİZ TİCARETİ HUKUKU
Denizde gemilerle eşya ve yolcu taşıma işlerini düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
Gemi; Tahsis edildiği gayeye uygun olarak kullanılması denizde hareket etmesi imkanına bağlı bulunan ve pek de küçük olmayan her türlü tekneye denir.
Bayrak; Geminin bağlı olduğu devleti gösterir.
Bağlama limanı; Gemiye ait seferlerin yönetildiği limandır. Gemi Sicili; Gemilerin yazıldığı sicildir.
Donatan; Gemisini deniz ticaretinde kullanan kişiye denir. Kaptan; Gemiyi sevk ve idare eden kimseye denir.
Navlun Sözleşmesi; Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan
sözleşmeye navlun sözleşmesi denir. .
Navlun;Taşıma karşılığında ödenen ücrete denir.
- SİGORTA HUKUKU
Sigorta ikiye ayrılır;
SİGORTA;
1. ÖZEL SİGORTALAR
2. SOSYAL SİGORTALAR
A. BAĞKUR
B.SSK
C. EMEKLİ SANDIĞI
Sosyal sigortalar mecburidir. Sigorta Poliçesi; Tarafların karşılıklı hak ve borçlarını gösteren ve
sigortacı tarafından sigorta ettirene verilen belgeye denir. Sigorta primi; Sigorta ettirenin sigortacıya ödemek zorunda
olduğu ücrettir.
Sigorta Tazminatı; Tehlikenin gerçekleşmesi yada hasarın oluşması sonucunda sigortacının sigorta ettirene ödeyeceği tazminattır. - DEVLETLER ÖZEL HUKUKU
Bir kişiyi devlete bağlayan hukuki bağa vatandaşlık ve bu kişiye de
vatandaş yada (teba) denir.
Uyrukluk iki ,Şekilde kazanılır
UYRUKLUGU KAZANMA ŞEKİLLERİ;
1. ASLİ UYRUKLUK; (DOĞUMLA KAZANILAN UYRUKLUKTUR)
2. MÜKTESEP (KAZANILMIŞ) UYRUKLUK; DOĞUMDAN BAŞKA BİR SEBEPLE VATANDAŞLIĞIN KAZANILMASIDIR.
Örneğin bir Türk’le evlenen yabancı devlet vatandaşı kadın, Türk vatandaşlığını kazanır.
KANUNLAR İHTİLAFI (YASALAR ÇATIŞMASI): Yabancılık unsuru taşıyan ilişkilerde hangi devlet kanununun uygulanacağını ya da uyuşmazlığın hangi devlet mahkemesinde çözümleneceğini gösterir.
Özel hukuk, şahısların birbirleriyle olan ilişkilerini, yani “eşitlerarası ilişkileri” düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. “Kamu Hukuku” gibi “Özel Hukuk” da bir üst kavram olup çeşitli hukuk dallarına ayrılır. Özel hukukun dalları, Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku ve Devletler Özel Hukukundan ibarettir. Medeni Hukuk, şahısların toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arz eden bütün eylem ve davranışlarını, işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Ticaret hukuku, şahıslar arasındaki “ticari ilişkileri” düzenleyen hukuk kurallarıdır. Devletler Özel Hukuku, çeşitli devletlere mensup bulunan, aynı uyruklukta (tabiiyette) olmayan şahıslar arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun uygulanacağını ve şahıslarla şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
ÜNİTE-5 HUKUKUN KAYNAKLARI
1. Yazılı Kaynaklar (Asli kaynaklar) (Mevzu Hukuk = Mevzuat) a. Kanunlar
b. Kanun Hükmünde Kararnameler
c. Tüzük (Nizamname)
d. Yönetmelik (Talimatname)
- Yazısız Kaynaklar (Tali=ikincil Kaynaklar) Örf ve adet hukuku a. Özel örfve adet hukuku (Örneğin; Paftos, örfü belde, ticari örf ve adetler)
b. Genel örf ve adet hukuku(Örneğin ortakçılık, yarıcılık) - Yardımcı Kaynaklar
a. Kazai İçtihatlar
b. İlmi İçtihatlar
1. YAZILI KAYNAKLAR
A. KANUNLAR; Genel, sürekli ve soyut hukuk kurallarına kanun denir. Kanun anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından çıkarılır.
Kanunu çıkaran organa yasama organı denir.
KANUN TASARISI (LAYİHASI); Bakanlar kurulunun (hükümettin) meclise sunduğu kanun projesine denir.
KANUN TEKLİFİ; Milletvekillerinin meclise sunduğu kanun
projesine denir.
TBMM tarafından kabul edilen kanunları Cumhurbaşkanı 15 gün içerisinde yayımlar.
Cumhurbaşkanı yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek Üzere meclise geri gönderir. Şayet meclis yine kabul ederse Cumhurbaşkanı yayımlamak zorundadır. CUMHURBAŞKANI BÜTÇE KANUNLARINI GERİ GÖNDEREMEZ.
Kanunlar Başbakanlık tarafından çıkartılmakta olan resmi gazetede yayınlanır.
Kanunların genel olması demek; aynı durumdaki tüm kişileri ve olayları kapsamına alması demektir.
Kanunların sürekli olması demek; yürürlüğe girdikten sonraki tüm olaylar için uygulanması demektir.
Kanunların yazılı olması demek; yazılı olmasıdır.
TBMM tarafından onaylanmış milletler arası anlaşmalarda kanun sayılır.
Kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Buna anayasanın üstünlüğü ilkesi denir.
Kanunların anayasaya uygun olup olmadığının denetimi iki yönden yapılır. Siyasal denetim ve yargısal denetim. Siyasal denetimi meclis, yargısal denetimi anayasa mahkemesi yapar.
- TÜZÜKLER (NİZAMNAME)
Kanunların nasıl uygulanacağını gösterir. Danıştay incelemesinden geçirilir, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır ve cumhurbaşkanı tarafından imzalanır, resmi gazetede yayınlanır. Tüzüklerin iptaline ilişkin davalara Danıştay bakar. - YÖNETMELİK (TALİMATNAME)
Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanun ve tüzüklerin uygulanmasını göstermek üzere çıkardıkları kurallardır. Her yönetmelik resmi gazetede yayımlanmaz. Hangi yönetmeliklerin yayımlanacağı kanunlarda belirtilir.
Yönetmeliğin iptali için Danıştay da dava açılır. - YAZISIZ KAYNAK=TALİ KAYNAK (ÖRF VE ADET HUKUKU) Yazısız hukuk kurallarıdır. Üç unsuru vardır.
Bunlar;
1. Maddi Unsur; Devamlılık ve tekrarlanmadır. Bu nedenle MODA ÖRF ADET HUKUKU OLAMAZ
2. Manevi Unsur; Kurala duyulan genel inanıştır.
3. Hukuki Unsur; Hukuki müeyyidedir.
Örf ve adet hukuku, genel örf ve adet hukuku ve özel örf ve adet hukuku olmak üzere ikiye ayrılır.
Genel örf ve adet hukuku; ülkenin her yerinde bilinir ve uygulanır. İki örneği vardır; 1. Ortakçılık ve 2. Yarıcılık. 1. Ortakçılık; Ürün veren hayvanların bakımını bir başkasına bırakması ve buna karşılık ortakçı denilen bu kişinin de kendisine bırakılan hayvanların sağladığı ürünlerin bir kısmını kendisinde tutmasıdır. 2. Yarıcılık; Toprak ürününün paylaşımı.
Özel örf ve adet hukuku; Ülkenin bir yöresinde uygulanır. Örneğin Paftos; başkasına ait arazi üzerinde bağ yetiştirme, örfü belde; başkasına ait arazi üzerinde bina yapma.
ÖZET:
Hukukun kaynakları denilince “hukuku doğuran kaynaklar” ve “hukuku bildiren kaynaklar hatıra gelir.
Hukuku doğuran kaynaklar, hukuk kurallarının nasıl ve ne suretle meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır ki bunlara “hukukun şekli kaynakları” denir.
Hukukun şekli kaynaklarını “yazılı kaynaklar” ve “yazısız kaynaklar” biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara “yardımcı kaynaklar”ı da ekleyebiIiriz. Yazılı kaynaklar; kanunları kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve yönetmeliklerden oluşur. Yazısız kaynağı ört ve adet (gelenek) hukuku teşkil eder. Yardımcı kaynaklar ise ilmi içtihatlar (doktrin) ile kaza-i (yargısal) içtihatlardan ibarettir
ÜNİTE-6 HAKKIN TANIMI VE TÜRLERİ
HAKKIN TANIMI VE TÜRLERİ
Hak; Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış yetkilerdir. Hakkın mahiyetini açıklamak için ortaya atılmış görüşler;
1. İrade Teorisi
2. Menfaat Teorisi
3. Hürriyet Teorisi
4. Karma Teori
- KAMU HAKLARI (TEMEL HAKLAR)
A. Kişisel Haklar
B. Sosyal ve Ekonomik Haklar
C. Siyası Haklar - ÖZEL HAKLAR (MEDENİ HAKLAR)
A. Mahiyetlerine göre;
a. Mutlak Haklar
b. Nisbi Haklar
B. Konularına Göre;
a. Mamelek (Malvarlığı Hakları).
b. Şah,ıs Varlığı Hakları
C. Kullanımlarına göre;
a. Devredilebilen Haklar
b. Devredilemeyen Haklar
D. Gayelerine Göre;
a. Yenilik Doğuran Haklar
b. Alelade Haklar
A. Kişisel Haklar; Kişilerin maddi ve manevi varlığıyla ilgili olan haklardır. Örneğin; Kişi dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti,düşünce hürriyeti, haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi.
B. Sosyal ve Ekonomik Haklar; Kişilerin sosyal ve ekonomik Faaliyetleri ile ilgili haklardır. Örneğin; Eğitim ve öğrenim hakkı, çalışma hakkı, dinlenme hakkı, grev ve lokavt hakkı, konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı.
C.Siyasi Haklar; Devlet yönetimine ve siyasi kuruluşlara katılmaya yönelik haklardır. Örneğin; Seçme ve seçilme hakkı, dilekçe hakkı, siyasi parti kurma hakkı, vatandaşlık hakkı. .
Geçit Hakkı, Bir başkasının sahip olduğu gayrimenkul den geçme hakkı.
Üst Hakkı, Bir başkasının sahip olduğu gayrimenkul de inşaat yapma hakkı.
Sınırlı ayni haklar tasarruf yetkisi vermez. Kullanma yada yararlanma
yetkileri verir.
Gayrimenkul mükellefiyeti; Bir gayrimenkul malikinin bu malı dolayısıyla başkası lehine bir şey yapmaya veya vermeye mecbur kalmasıdır.
Rehin Hakkı; Sahibine, alacağını alamadığı takdirde borçluya ait malı sattırarak paraya çevirtmek suretiyle alacağını tahsil etme yetkisi verir. Rehin hakkı ikiye ayrılır;
1. Menkul Rehni: Menkul mallar üzerinde kurulur.
2. Gayrimenkul Rehni; İpotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üç türü vardır.
Gayrimaddi Mallar Üzerindeki Haklar;
Gayrimaddi mallar üzerinde sahiplerine tanınmış olan mutlak haklara fikri haklar denir.
Hikaye, roman, şiir,
İhtira sahibinin ya da mirasçılarının belli bir süre ile bu haktan yararlanmasına ihtira hakkı denir.
Gayrımaddi mallar arasında markalar da vardır. Örneğin; Grundig, Turyağ, Piyale….
Şahıslar Üzerindeki Mutlak Haklar;
İkiye ayrılır;
1. Kendi şahsı üzerindeki mutlak haklar; Buna şahsiyet hakkı denir,
2. Başkalarının şahsı üzerindeki mutlak haklar. Örneğin; Velayet hakkı, vesayet hakkı.
b. Nisbi Haklar; Herkese değil sadece belirli kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Nisbi haklar borç ilişkisinden doğar. Alacaklı ve borçlu arasında ileri sürülebilen haklardır. Borç ilişkisi iki kişi arasında var olan ve taraflardan birinin diğerine karşı bir şey vermek, yapmak, ya da yapmamakla yükümlü kılan ilişkidir.
Borç üç kaynaktan doğar;
1. Hukuki İşlemler (Muameleler),
2. Haksız Fiiller,
3. Sebepsiz Zenginleşme.
ÖZET:
Hak, hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir. Her hak mutlaka bir hukuk kuralına dayandığı gibi her hakkın mutlaka bir sahibi de vardır, sahipsiz hak olmaz. Haklar, doğdukları hukuk kurallarına göre “kamu hakları” ve “özel haklar” şeklinde bir ayırıma uğrarlar.
Kamu hakları, kamu hukukundan doğan haklardır. Kamu haklarını kendi aralarında “kişisel haklar”, “sosyal ve ekonomik haklar” ve “siyasi haklar” olmak üzere üçe ayırırız.
Özel haklar ise, özel hukuktan doğan haklar olup, mahiyetlerine, konularına, kullanılmalarına ve nihayet gayelerine göre çeşitli türlere ayrılırlar. Bunlar içinde en önemli ayırım :mutlak haklar” “nisbi haklar” ayırımıdır.
Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar ancak belli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilirler.
ÜNİTE-7 HAKKIN KAZANILMASI VE İYİNİYET
HAKKIN KAZANILMASINDA İYİ NİYETİN ROLÜ
Subjektif Hüsnüniyet: Bir hak kazanılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli olan bir unsurun yokluğu hakkında şahısta mevcut mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Subjektif hüsnüniyet hakkın kazanılmasında ortaya çıkar. Subjektif hüsnüniyet aile hukuku, borçlar hukuku, eşya hukuku ve miras hukukunda görülür.
Eşya Hukukundaki Subjektif Hüsnüniyet:
Kitap, otomobil, hayvanlar, saat, halı, mobilya, kömür, elektrik, hava gazi, doğal gaz menkul maldır. Menkuller üzerindeki mülkiyet hakkının subjektif hüsnüniyet sayesinde kazanılıp kazanılamayacağı o menkul eşyanın sahibinin elinden çıkış şekline göre belirlenir.
Sahibinin Elinden İsteği Olmadan Çıkan Menkullerde; Sahibinin elinden isteği olmadan çıkan eşya çalınmış, kaybedilmiş, gasp olunmuş (zorla alınmış) eşyadır. Bu tür menkuller üzerinde subjektif hüsnüniyetle mülkiyet hakkı kazanılamaz. Örneğin; Ahmet’in sınıfta unuttuğu kitabı Mehmet bulsa ve bulduğu bu kitabı Murat’a satsa, Murat bu kitabın mülkiyetini kazanamaz. çünkü kitap sahibi Ahmet’in rızası olmadan elinden çıkmıştır.
Fakat para ve hamiline yazılı senetler sahibinin elinden isteği olmadan çıkmış olsa bile subjektif hüsnüniyetli 3. şahıslar bunların mülkiyetini kazanırlar.
Eğer subjektif hüsnüniyetli 3. şahıslar, sahibinin elinden isteği olmadan çıkmış olan malları aleni bir arttırmadan veya pazardan ya da bu tür eşyaların alındığı bir yerden almışsa bu halde eşya üzerindeki mülkiyet hakkını yine iyi niyetli şahıs kazanamaz. Ancak eşyanın ilk sahibi iyi niyetli şahsın ödediği parayı kendisine vererek malını geri isteyebilir. Buna bedel mukabili iade (bedel karşılığı geri verme) denir.
Gayrimenkuller Üzerindeki Mülkiyet Hakkının Kazanılması:
1. Arazi, 2. Tapu Siciline Daimi ve Müstakil Olmak Üzere Kaydedilen Haklar, 3. Madenler, 4. Tamamlanmış yapıların bağımsız bölümleri gayrimenkul sayılır. Gayrimenkul üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkın kazanılması tapu siciline tescil ile mümkündür. Tapu sicili resmi sicildir. Tapu sicilindeki kayıtların doğru olduğu hakkında adi bir karine mevcuttur. Gayrimenkul üzerindeki ayni haklar subjektif hüsnüniyetle kazanılabilir.
Subjektif Hüsnüniyetin Mahiyeti: Medeni Kanunumuz herkesin subjektif hüsnüniyetli olduğunu kabul etmiştir. Burada subjektifhüsnüniyet karine özelliği kazanmıştır.
Karine: Mevcut ve bilinen olgulardan bilinmeyen sonuçlar çıkarmaktır. Karinelerin en önemli fonksiyonu iddiasını bir karİneye dayandıran kimseyi ispat külfetinden kurtarmasıdır.
HAKKIN KAYBEDİLMESİ;
Bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir.
Hak, ya bir hukuki olay (Örneğin; hak düşürücü süre, ölüm), ya bir hukuki fiil (Örneğin; Terk) ya da bir hukuki muamele (Örneğin; otomobilin satılması yoluyla devir edilmesi) ile kaybedilir.
Hukuki Fiiller Sonucu Hakkın Kaybına Örnekler; Bir kimse eskimiş olan ayakkabısını çöplüğe atarsa yada bakmaktan usandığı kedisini sokağa bırakırsa üzerindeki mülkiyet hakkını kaybetmiş olur. Buna terk denir. Murisini öldüren mirasçı miras alamaz. Buna mirastan mahrumiyet
denir. Eşlerden biri zina yaparsa diğerine boşanma davası açma hakkı vardır. Fakat dava hakkına sahip eş diğerini affederse bu hakkını kaybeder.
HAKKIN KULLANILMASINDA İYİ NİYETİN ROLÜ
Medeni Kanunun 2. maddesi gereği herkes haklarını kullanmakla ve borçlarını ifada iyi niyet kurallarına uymakla yükümlüdür. Bu kurala objektif hüsnüniyet=objektif iyi niyet=dürüstlük kuralı denmektedir.
Emprevizyon Nazariyesi = Öngörülmezlik Teorisi; Bir sözleşme yapılmışsa bu sözleşmenin gerekleri yerine getirilmelidir. Buna ahde vefa = söze bağlılık ilkesi denir. Fakat bazen olağanüstü şartlar ortaya çıkar ve borçlunun edimini yerine getirmesi onun mahvolmasına sebep olur. Hakim borçlunun talebiyle sözleşmeyi değiştirebilir yada tamamen feshedebilir. Buna Emprevizyon Nazariyesi = Öngörülmezlik Teorisi denir.
HAKKIN KORUNMASI:
Hak, Devlet eliyle yada sahibi eliyle korunabilir. Bizzat ihkakı hak yasaktır.
Hakkın Devlet Eliyle Korunması: Hak sahibinin dava açması demektir. Bir kimsenin hakkının korunması veya elde edilmesi için devletin hareket geçmesini istemesine dava denir. Bir şahsın hakkını elde etmek veya hakkına saygı gösterilmesini sağlamak üzere karşısındaki şahsa yönelttiği isteme talep hakkı denir. Talep hakkı sözlü yada yazılı kullanılabilir. Telefon, mektup, noter, telgraf gibi vasıtalar da kullanılabilir talep hakkı için.
Hakkın Sahibi Eliyle Korunması: Üç şekilde gerçekleşir;
1. Meşru Müdafa,
2. Zaruret Hali,
3. Kuvvet Kullanma (Bizzat İhkakı Hak)
- Meşru Müdafa: Bir kimsenin kendi şahsına veya malına ya da başka bir kimsenin şahsına yada malına karşı yapılan hukuka aykırı ve halen devam eden bir saldırıyı defetmek için yaptığı ölçülü ve uygun savunmadır. Meşru müdafaa halinde tazminat ödenmez.
Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hakkın devren kazanılması ise, bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan şahıstan elde etmesi demektir.
Hakkın kazanılmasında “sübjektif-hüsnüniyetin” (iyiniyetin) de rolü vardır. Sübjektif hüsnüniyet, bir hak kazınılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yokluğu hakkında şahısta mevcut, mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi, kaybedilmesinde de hukuki olaylar, hukuki fiiller ve hukuki muameleler rol oynar.
Bir hakka sahip bulunan kimse, bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasamız ve Medeni Kanunumuz bu konuda özel hükümler koymuşlardır. Ancak, bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel bir kural getirmiştir ki, bu kurala “objektif hüsniniyet” veya “dürüstlük kuralı” diyoruz. .
Objektif hüsnüniyet (iyiniyet) kuralı, bir hak sahibinin hakkını kullanırken’ veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında,davranışının sonucunu bilen, orta zekalı her insanın benzer olaylarda takip edecek olduğu yolda hareket etmesi demektir. Bir hak, sahibi tarafından iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa, hukuk düzeni onu korumaz.
Hakkın kötüye kullanılması demek, bir hakkın objektif hüsnüniyet kurallarına apaçık derecede aykırı surette ve özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış bulunmaları demektir.
Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle korunması için dava açar. istisnai olarak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir.
Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem arzeder. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna “ispat yükü” denir. Medeni Kanunumuz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yükümlü olduğunu belirtmiştir Ancak, iddiasını kanuni bir karineye dayandıran kişiler yükünden kurtulur.
ÜNİTE-8 KİŞİ, KİŞİ TÜRLERİ VE GERÇEK KİŞİ
Şahıs terimi haklara ve borçlara sahip olabilen yani haklan ve borçlan bulunabilen varlıkları ifade eder. Bu nedenle şahıs terimi ile hak ehliyeti aynı anlama gelmektedir. İnsanlar, insan toplulukları ve mal toplulukları da şahıs olarak kabul edilmektedir.
Dar anlamda şahsiyet hak ehliyetini ifade eder. Geniş anlamda şahsiyet ise hak ehliyetini, fiil ehliyetini, şahsi halleri ve şahsiyet haklarını içine alır.
Şahsi haller bir şahsı diğer şahıslardan ayıran ve hukuk düzeninin kendilerine birtakım sonuçlar bağladığı niteliklerdir. Örneğin; şahsın cinsiyeti, sahih (düzgün) n ili nesepli olması, küçük, reşit veya mahcur bulunması, evli, bekar, dul veya boşanmış olması hep birer şahsi haldir.
Şahıslar hakiki şahıslar ve hükmi şahıslar olmak üzere ikiye ayrılır
HAKİKİ ŞAHISLAR (KİŞİLER)
Hakiki şahıslar insanlardır. Hayvanlar ve bitkiler şahıs değildir.
HÜKMİ ŞAHISLAR
Belirli gayelerin gerçekleştirilebilmesi için bir kısım insanların bir araya gelmeleri, faaliyetlerini ve mallarını bu gayeye tahsis etmeleri gerekir. İşte böylece kendisini meydana getiren insanlardan ayrı ve bağımsız ‘varlıklar ortaya çıkar. Bunlara hükmi şahıslar (tüzel kişiler) denir.
HAKİKİ ŞAHISLARIN EHLİYETLERİ
Hak Ehliyeti: (Medeni haklardan yararlanma ehliyeti) ve fiil ehliyeti (medeni hakları kullanma ehliyeti) olmak üzere başlıca iki ehliyet vardı]
- HAK EHLİYETİ
Hak ehliyeti hak ve borç sahibi olabilme yani hakların ve borçlanı sujesi (öznesi) olabilme iktidarıdır. Hak ehliyeti ile şahıs kavramları ayn anlama gelmektedir. Hak ehliyeti pasiftir. Yani bir kimsenin hak ehliyetin( sahip olabilmesi için bir şey yapmasına gerek yoktur. Hakiki şahısla bakımından sadece.doğmuş olmak hak ehliyetine sahip olmak için yeterlidir. Sağ doğması şartıyla cenin dahi hak ehliyetine sahiptir. Hak ehliyet hakiki şahıslarda doğumla kazanılır.
Hak ehliyeti ile ilgili iki temel ilke vardır. Bunlar genellik ve eşitlik ilkeleridir.
Genellik İlkesi: Her şahsın medeni haklardan istifade etmesidir. Bunun için şahıs olmak gerekir. Şahıs olabilmek yani hak ehliyeti kazanabilmenin şartı;
– Hakiki şahıslarda sağ olarak doğmuş olmak
– Hükmi şahıslarda ise kanunun öngördüğü şekilde kurulmuş olmak yani şahsiyet kazanmış
Eşitlik ilkesi; Hak ehliyetine sahip olan şahıslar arasında bir ayrım yapılmamasıdır.
Genellik ve eşitli eri sadece medeni haklar bakımından söz konusudur. Kamu hakları alanında bu uygulanmaz. Örneğin; seçme ve seçilme hakları, memur olma hakkı gibi kamu haklarından herkes yararlanamaz. Bunlardan faydalanmak için Türk vatandaşı olmak gerekir.
Örneğin; Seçilme hakkına sahip olabilmek için 30, seçme hakkına sahip olabilmek için ise 18 yaşını bitirmiş olmak gerekir. - FİİL EHLİYETİ
Fiil Ehliyetinin Şartları
Fiil ehliyetinin olumlu ve olumsuz olmak üzere iki şartı vardır.
1. Olumlu Şartlar: a) Mümeyyiz olmak (temyiz kudretine sahip olmak), b) Reşit olmak
2. Olumsuz Şart; Mahcur (kısıtlı) olmamak.
Kazai Rüşt: Şartları şunlardır;
ı. Reşit kılınacak kişi I5 yaşını bitirmiş olmalıdır.
2. Küçüğün İsteği; Reşit kılınacak küçük reşit kılınmayı istemelidir. Kaza-i rüşte karar verilmesi isteminde bulunma şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bu nedenle istek küçükten gelmelidir.
3. Ana ve babanın muvaffakatı
4. Vasinin Dinlenmesi; Eğer küçük velayet altında değil de vesayet altında ise bu hiilde vasinin mahkeme tarafından dinlenmesi gerekir. Burada vasinin muvaffakatı (onayı) alınmamaktadır.
5. Küçüğün menfaatinin bulunması Kaza-i rüşte küçüğün ikametgahının bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi Karar verir. Yani kazanılan rüşt geri alınamaz. Kaza-i rüştüne karar verilen fakat evlenme çağına gelmeyen evlenme rüştünü kazanamaz.
- Olumsuz Şart (Mahcur-Kısıtlı Olmamak)
Mahcur olmak, hacir altına alınmış olmak demektir. Hacir sebepler şunlardır;
ı. Akıl Hastalığı
2. Akıl Zayıflığı
3. İsraf
4. Ayyaşlık
5. Suihal (Sui=Kötü, suihal=kötü durum)
6. Suiidare (kötü idare)
7. Bir sene yada daha fazla müddetle hürriyet i ortadan kaldıra cezaya mahkum olma
8. Aciz olan kimsenin talebi (ihtiyari hacir)
Bu sebeplerden dolayı hacredilmiş (kısıtlanmış) ve kendisine b vasi tayin edilmiş olan kimseye mahcur (kısıtlı) denir.
Hukuki muameleler tek taraflı ve çok taraflı hukuki muameleler
olmak üzere ikiye ayrılır.
Tek taraflı Hukuki Muamele: Sadece bir tarafın irade açıklama sıyla meydana gelir. Örneğin; Vasiyet, Vakıf Kurma
Çok taraflı Hukuki Muamele: Birden fazla şahsın irade açıklamasıyla meydana gelir. En önemlisi sözleşmelerdir. Örneğin bedel (semen) karşılığında bir malın mülkiyetini kesin surette karşı tarafa devredilmesi taahhüdünü içeren satım sözleşmesi, bir eşyanın kullanma hakkının bir bedel karşılığında belli bir süre için karşı tarafa devredilmesi taahhüdünü içeren kira sözleşmesi.
Hukuki muamele yapabilme iktidarına sözleşme ehliyeti denir ve bu da fiil ehliyetine dahildir.
Haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti de fiil ehliyetine dahildir.
Dava Ehliveti: Bir şahsın mahkemede usul hukukuna ait işlemleri (muameleleri) tek başına yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti taraf ehliyeti demek değildir.
Fiil ehliyetine sahip olup olmamalarına göre hakiki şahıslar dörde ayrılır.
- Tam ehliyetliler
2. Sınırlı ehliyetliler.
3. Sınırlı ehliyetsizler
4. Tam ehliyetsizler - Tam ehlivetliler: Mümeyyiz ve reşit olan aynı zamanda mahcur (kısıtlı) olmayan tüm şahıslardır.
2. Sımrlı Ehliyetliler: Bunlar a) Evli Kadınlar, b) Kendilerine kanuni müşavir atanmış olanlardır. Kendilerine kanuni müşavir atanmış olanlar şu işlemleri kanuni müşavirlerinin onayı olmadan yapamazlar; Dava açma ve sulh, gayrimenkulün alım ve satımı ve onlar üzerinde rehin ve sair ayni bir hak kurma, kıymetli evrak alım satım ve rehni, alelade idare ihtiyaçları dışında inşaat, ödünç verme ve alma, sermayeyi almak, bağışlama, kambiyo taahhütleri altına girmek, kefalet.
3. Sınırlı Ehliyetsizler: Bunlar a) Mümeyyiz Küçükler b) Mümeyyiz Mahcurlardır. Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokan muameleleri (satım, kira, istisna, hizmet sözleşmeleri gibi) bizzat yapamazlar. Bu tür işlemlerin kanuni mümessilleri tarafından yapılması gerekir. Kanuni mümessiller ise veli ve vasilerdir. Sınırlı ehliyetsizler bu tür muameleleri kanuni mümessillerinin rızası ile yapabilirler. Verilen rızaya izin, hukuki muameleden sonra açıklanan rızaya ise icazet denir. Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokan hukuki muameleleri .
kanuni mümessillerinin izni olmadan yaparlarsa bu muameleler tek taraflı bağlamazlık müeyyidesine tabi olurlar. Bu tür muamelelerin sınırlı ehliyetsizi bağlayabilmesi için kanuni mümessilin sonradan rızasını açıklaması yani icazet vermesi gerekir. Kanuni mümessil icazet vermezse yapılan muamele hükümsüz olur ve iki tarafı da bağlamaz. Bu durumda taraflar aldıklarını birbirlerine geri verirler.
Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokmayan ve kendilerine sadece menfaat sağlayan muameleleri (örneğin ivazsız iktisap= karşılıksız kazanma) tek başlarına yapabilirler. Bu durumda kanuni mümessilin izin ya da icazetine gerek yoktur. Örneğin sınırlı ehliyetsize bir kimsenin bir şeyi bağışlaması.
Sınırlı ehliyetsizler yönetimi kendilerine bırakılmış mallar ile ilgili hukuki muameleleri de tek başlarına yapabilirler.
Sınırlı ehliyetsizler bazı muameleleri (kanuni mümessilleri rıza gösterse bile) kesinlikle yapamazlar. Bunlara yasak muameleler denir. Yasak muameleler batıldır. Yasak muameleler şunlardır;
1. Bağışlama
2. Vakıf Kurma
3. Kefalet - Tam ehliyetsizler: Bunların fiil ehliyetleri hiç yoktur. Gayrımümeyyizler tam ehliyetsizdir. Kanuni mümessillerinin izin yada icazeti olsa bile bunların yaptıkları bütün işlemler geçersizdir. Tam ehliyetsizlerin haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti yoktur. Bunun istisnası kusur sorumluluk halleri ve hakkaniyettir. Hakkaniyete örnek; zengin bir akıl hastasının fakir bir köylünün harmanını yakması.
ÖZET:Hukukta şahıs terimi, haklara ve borçlara sahip olabilen, yani hakları ve borçları bulunabilen varlıkları ifade eder. Başka bir söyleyişle, hak sahibi, borç sahibi olabilen varlıklar hukuk açısından birer “şahıs’:tır. Hukuk düzeni biri “hakiki şahıs”, diğeri “hükmi şahıs” olmak üzere. iki türlü şahıs kabul etmektedir. Hakiki şahıslar sadece insanlardan ibarettir” Hükmi şahıslar ise, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulmuş ve hukuk düzeninin aradığı şartlara sahip bulunan “şahıs toplulukları” ile “mal toplulukları”dır.
Hakiki şahsiyet, çocuğun sağ olarak tamamen doğduğu anda başlar; çocuk ölü doğarsa şahsiyet kazanamaz. Ancak, kendisine gebe kalınan ve doğumu beklenilmekte olan çocuk (cenin) da, sağ doğmak şartıyla kendisine gebe kalındığı andan itibaren hak ve borç ‘sahibi olabilir.
Hakiki şahsiyet biri “ölüm”, diğeri “gaiplik” olmak üzere iki halde sona erer. Gaipliğe, bir kimsenin ölümüne muhtemel gözle bakılacak bir olayda kaybolması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması halinde, ilgililerin talebi üzerine mahkemece karar verilir.
ÜNİTE-9 KİŞİLİĞİN KORUNMASI VE TÜZEL KİŞİLİK
Dar Anlamda Şahsiyet = Hak Ehliyeti = Şahıs anlamına gelmekte
Geniş Anlamda Şahsiyet = Fiil Ehliyeti + Şahsi Haller + Şahsi Haklarından oluşur.
Şahsiyet hakları mutlak haklardandır. Yani herkese karşı ileri sürülebilir.
Şahsiyet hakları aynı zamanda şahsa bağlı haklardandır.
Şahsiyet Hakları bir Hakkın:
- Maddi Bütünlüğü
- Manevi Bütünlüğü
- İktisadi bütünlüğü üzerindeki haklardır. Bu haklar üzerindeki şahsiyet hakları mutlak haklardandır.
- Maddi Bütünlük Üzerindeki Mutlak Haklar:
- Manevi Bütünlük Üzerindeki Mutlak Haklar:
- İktisadi Bütünlük Üzerindeki Haklar:
Şahsiyet hakları tecavüze uğradığı zaman iki şekilde koruma yapılabilir.
- ŞAHSİYETİN DAHİLEN KORUNMASI:
Medeni Kanunun 23. maddesinde yer alan “Kimse medeni haklardan.ve onları kullanmaktan kısmen de olsa feragat edemez.” maddesi ile şahsiyet dahilen korunmaktadır. Yani hiç kimse hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen dahi feragat edemez. Bir kimse hiçbir zaman evlenmeyeceğini, hiçbir zaman menkul ve gayrimenkul mallara malik olamayacağını, hiç kimsenin mirasçısı olmayacağını vaad edemez. Bu vaadlerle hak ehliyeti kısıtlanmış olur.
Bir kimse başkalarıyla sözleşme yapmayacağını, bir derneğe üye olarak giremeyeceğini, mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmayacağını, bir kimseye karşı hiçbir zaman dava açamayacağını vaat edemez. Çünkü böyle yaparsa fiil ehliyeti kısıtlanmış olur.
Hiç kimse hürriyetlerinden vazgeçemez, feragat edemez. Eğer hürriyetten vazgeçilirse kişi köle durumuna geçmiş olur. Bir kimse asla bir siyasi partiye girmeyeceğini, belli bir konuda asla yazı yazmayacağını, belli bir mesleği asla yapmayacağını, belli bir yerden asla alışveriş yapmayacağını taahhüt edemez. Çünkü bunlar hürriyetten vazgeçmek olur.
Ancak hürriyetler de sınırsız olarak kullanılamaz. Bu nedenle hürriyetlerden vazgeçmek yasaktır ama hürriyetler sınırlanabilir. Hürriyetler, kanuna ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla sınırlanabilir. Örneğin; bir kimse işçi olarak bir yerde çalışıyorsa, evlenmişse bazı hürriyetleri sınırlanmıştır. Hürriyetler ahlaka ve kanuna aykırı olmamak kaydıyla sınırlanmışsa bu geçerlidir. Ancak aykırı ise bu sınırlama batıl yani hükümsüzdür.
İnsanın kendi isteğiyle organlarını bağışlaması şahsiyet hakkına tecavüz değildir ve bu dahilen koruma kapsamına girmez.
- ŞAHSİYETİN HARİCEN KORUNMASI:
Şahsiyet hakkını dışa karşı koruyan 4 dava vardır. Bunlar;
- Tespit Davası: Sona eren ama etkisi devam eden bir tecavüz varsa bu dava açılabilir. Bu dava sonunda ayrıca karar yayınlanabilir.
- Önleme Davası:
Kısaca; Tespit Davası; sona eren ama etkisi hala devam eden bir tecavüz hakkında, .
Men Davası; halen devam eden bir saldırı hakkında,
Önleme Davası; henüz olmayan ama yakın zamanda gerçekleşme ihtimali bulunan saldırı hakkında açılabilir.
Her üç davanın da açılabilmesi içir yapılan saldırıların hukuka aykırı olması gerekir. Her üç davada da kusur şartı aranmamıştır. Yani tecavüzde bulunan kişinin kusurlu olmasına gerek yoK
ÜNİTE. 10
HISIMLIK VE iKAMETGAH
HISIMLlK: Hısımlık, hakiki şahıslar arasında kan ve akdi bir bağ dolayısıyla meydana gelen yakınlık ilişkisidir.
TÜRLERİ: İki grupta toplanmaktadır.
a. Kan Hısımlığı: Bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bağıl bulunduğu kimseler arasındaki hısımlıktır. İkiye ayrılır:
A) USUL – FÜRU Hısımlığı: Birbirlerinin sulbünden veya sadrından gelen, yani birbirlerinden türeyen,şahıslar arasındaki hısımlıktır. Bu tür hısımlığa “düz çizgi hısımlığıda denir.
B) Civar Hısımlığı: Birbirinin sulbünden gelmeyip de ortak bir sulbden gelenler arasındaki hısımlıktır.
Kan hısımlığının derecesi nesillerin adedi ile belli olur.
b. Akdi Hısımlık: Kan bağından doğmayıp da bir sözleşmeden ileri gelen hısımlıktır. iki grupta incelenir:
A) Sıhri Hısımlık: Evlenme akdi dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır. Karının anası, babası, kardeşleri, kardeş çocukları; büyük ana ve babaları ile kocas sıhri hısımdır. Bu Hısımlığa; kayın hısımlığı da denir.
B) Suni Hısımlılık: Evlat edinme akdi dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır.
İKAMETGAH:
Şahısların, ülkenin belli bir yerinde oturduğu ve iş ilişkilerinin toplandığı yer ikametgahları olmaktadır.
TÜRLERİ: İkametgahın üç türü vardır.
a. iradi ikametgah: Bir kimsenin kendi isteği ile seçebileceği ikametgahtır. Bir yerin ikametgah sayılabilmesi için, her şeyden önce şahsın o yerde oturması ve ayrıca bunun yerleşme niyetiyle olması gerekir.
b. itibari İkametgah: iradi bir ikametgahı bulunmayan şahıslar hakkında söz konusu olur.
- Kanuni ikametgah: Bazı şahıslar hakkında bizzat kanunun tayin ettiği ikametgahtır. Kanuni ikametgahı olan şahıslar evli kadınlar, küçükler ve vesayet altındakilerdir.
1. ikametgahın gerekliliği: Herkesin mutlaka bir ikametgahının bulunması gerekir.
2. ikametgahın tekliği ilkesi: Herkesin ancak bir tek ikametgahı bulunabilir.
1.Aşağıdaki hısımlık türlerinden hangisi bir sözleşmeden doğar?
A) Usul hısımlığı B) Füru hısımlığı C) Sıhri hısımlık
D) Kan hısımlığı E) Civar hısımlığı
Cevap: Sıhri hısımlık, evlilik akdinden kaynaklanır. Bu tür hısımlığa “kayın hısımlığı” da denir.
- Bir kimsenin bizzat kendi isteği ile seçtiği bir İkametgahı yoksa, kanunun ona bir ikametgah tayin eder. Buna İtibarı ikametgah denir.” Bu durum İkametgahın hangi özelliğini gösterir?
A) Gerekliliğini B) Tekliğini C) Kanuniliğini
D) Devamlılığını E) Merkezliğini
Cevap: “ikametgahın gerekliği” ilkesi her şahsın bir ikametgahının bulunması sonucunu yaratır.
A) Doğmuş oldukları yer
B) Nüfusa kayıtlı bulundukları yer
c) Vasilerinin ikametgahlarının bulunduğu yer
D) iradeleriyle seçtikleri yer
E) Velilerinin ikametgahlarının bulunduğu yer
Cevap: Reşit bulunmayan çocukların ikametgahları, velayetleri altındaki ana babalarının ikametgahlarıdır.
- Vesayet altındaki kişilerin ikametgahı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yerleşmek niyeti ile oturdukları yer
B) Vesayet makamının bulunduğu yer
C) Velilerinin ikametgahı
D) Fiilen oturdukları yer
E) Hiçbiri
Cevap: Vesayet altındaki kişilerin ikametgahı vesayet makamının bulunduğu yer sayılmaktadır.
5. Bir evlenme akdi nedeniyle meydana gelen hısımlığa ne denir?
A) Kan Hısımlığı B) Sıhri Hısımlık c) Civar Hısımlığı
D) Usul – Füru Hısımlığı E) Suni Hısımlık .
Cevap: B
Hısımlık sadece hakiki şahıslarla ilgili bir kurumdur, hükmi şahıslarda hısımiık söz konusu olmaz.
Hısımlık, şahıslar arasında kan veya akdi bir bağ dolayısıyla meydana gelen yakınlık ilişkisidir. Hısımlığın miras hukuku, aile hukuku, yargılama hukuku gibi hukuk dallarında önemi vardır. Hısımlık yakınlık ilişkisini doğuran bağa göre biri “kan hısımlığı”, diğeri “akdi hısımlık” olmak üzere başlıca ikiye ayrılır. Kan hısımlığı, Usul-füru” ve “civar hısımlığı”ndan oluşur. Usul-Füru hısımlığı, biribirinden üreyen şahıslar arasındaki, civar hısımlığı ise ortak bir asıldan üremiş olan şahıslar arasındaki yakınlıktır. Kan hısımlığında derece, doğum adedine göre tespit edilir. Akdi hısımlık ise, “sıhri hısımlık” ve “suni hısımlıktan” ibarettir.Sıhri hısımlık, eşIerden biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki yakınlıtır. Sun’i hısımlık ise, evlat edinen ile evlatlık arasında meydana gelen hısımlıktır.
ÜNITE. 13
ZİLYETLİK
Zilyetlik, bir kimsenin bir şeyi elinin altında bulundurması” demektir. Medeni kanun zilyetliği, bir şey üzerinde fiilen tasarruf sahibi olma” şeklinde tanımlanmaktadır. O halde zilyetlik, “bir şey üzerinde fiili hakimiyet” veya bir eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulundurma” biçiminde tanımlanabilir.
UNSURLARI: Bir eşya üzerinde zilyetliğin söz konusu olabilmesi için ilk olarak “fiili hakimiyet” ve ikinci olarak “zilyetlik iradesi”nin bulunması gerekir.
TÜRLERİ:
1. Asli ZiIyetlik – Feri ZlIyetlik: Malik sıfatıyla hareket eden kimsenin zilyetliği “asıl”, buna karşılık bir şeyi sınırlı ayni veya şahsi bir hakka dayanarak fiili hakimiyeti altında bulunduran kimsenin zilyetliği ise “fer”i zilyetliktir.
2. Vasıtasız zilyetIik – Vasıtalı zilyedlik: Vasıtasız zilyedlik, fiili hakimiyeti doğrudan doğruya icra eden kimsenin zilyetliğidir, Vasıtalı zilyedlik ise, eşya üzerinde bir başkası vasıtasıyla fiili hakimiyet sahibi olan kimsenin zilyedliğidir.
3. Tek zilyedlik – Birlikte zilyedIik: tek zilyedlik; bir eşya üzerinde bir tek şahsın yanız başına zilyed olması demektir. Birlikte zilyedlik ise bir eşya üzerinde fiili hakimiyeti aynı hukuki sıfatla ve aynı zamanda beraberce kullanan birden fazla kimselerin zilyedliğidir,
4. Eşya ZiIyedliği – Hak ZiIyedliği: Eşya zilyedliği, maddi bir mal üzerin deki fiili hakimiyettir. Hak zilyedliği ise, ayni haklarda söz konusu-olan zilyedliktir.
5. ZiIyed Yardımcılığı: Bir eşya üzerinde fiili hakimiyeti başkasının adına menfaatine kullanan kimsenin durumudur.
ZİLYEDLİĞİN KAZANILMASI: iki şekilde kazanılır.
1. Aslen Kazanma: Bir eşyanın zilyedliğinin bir başkasına naklen ve devren değil, doğrudan doğruya kazanan şahsın tek taraflı bir fiili ile elde edilmesi demektir. .
2. Devren Kazanma: Bir eşya üzerinde mevcut bulunan zilyedliğin zilyedin isteği ile bir başkasına geçmesi, nakledilmesi demektir. Buna “Zliyedliğin devri” veya “zilyedliğin nakli” denir. iki türde olur. Biri teslimle kazanma, diğeri Teslimsiz Kazanmadır.
Teslimle kazanma, eşyanın teslimi ile olur. Teslimsiz kazanma ise Kısa Elden Teslim, Hükmen Teslim, Zilyedliğin Havalesi, Emtiayı Temsil Eden Senetlerin Devri ve Miras yolu :!e olabilir.
ZİLYEDLİĞİN KAYBEDİLMESİ: Zilyedliğin kaybedilmesi demek, eşya üzerinde fiili hakimiyet icra etme imkanının devamlı olarak ortadan kalkmış olması demektir ki, bu da zilyedin iradesiyle veya iradesi dışında olur.
ZİLYEDLİĞİN KORUNMASI: Üç yol vardır:
1. Savuma Hakkı: Zilyed, bütün gasp ve tecavüz fiillerini kuvvet kullanmakta defetmek hakkına sahiptir.
2. ZiIyedlik Davaları: Medeni kanunumuz zilyedliğin tecavüz ve gasp fiillerine karşı dava yoluyla da korumaktadır ki, bu davalara “zilyedIik davaları” denir. Biri “yeddin iadesi davası”, diğeri “tecavüzün meni davası” olmak üzere başlıca iki türdedir.
3. Zilyedliğin İdari yoldan Korunması: Bir gayri menkule zilyed bulunan kimse, bu gayri menkule tecavüzde bulunulduğu taktirde, gayrimenkulun bulunduğu yerin kaymakam veya valisine müracaatla tecavüzün men’ini (önlenmesini) talep edebilir.
SORUMLULUK: iyi niyetli zilyed, eşyada gerçekleşen zarardan dolayı sorumlu olmaz. Kötü niyetli zilyet, eşyada meydana gelen hasarı ödemekle mükellettir.
1.Aşağıdakilerden hangisi emtıayı temsil eden senetlerden biri değildir?
A) Konşimento
B) Taşıma Senedi
C) irad Senedi
D) Rehin Senedi
E) Makbuz Senedi
Yanıt: C’dlr.
2.Eşya üzerinde bır başkası vasıtasıyla fiili hakimiyet sahibi olan kimsenin zilyedIik türü nedir? ‘
A) Feri B) Vasıtalı C) Hak D) Eşya E) Hiçbiri
Yanıt: ‘B’dır.
3.Bir kimse sizin saatinizi çalarsa saatiniz üzerindeki hakimiyetinin hukuki niteliği nedir?
A) Malik B) Zilyed C) Hak sahibi
D) Zilyet yardımcısı E) Aynı hak sahibi
Yanıt: B’dlr.
4.Aşağıdakilerden hangisi zilyedliğin teslimsiz kazanılma yollarından değildir?
A) Hükmen teslim B) Miras C) Havale
D) Kısa Elden Teslim E) Hiçbiri
Yanıt: E’dir.
5.Maddi mallar üzerindeki zilyedlik nedir?
A) Hak zilyedliği B) Eşya zilyedliği C) Zilyed yardımcılığı
D) Vedia E) Sükna
Yanıt: B’dir.
6.Üç arkadaşın birlikte ev kiralamaları halinde, her biri ev üzerinde ne tür zilyed olur?
A) Asli Zilyed B) Müşterek Zilyed C) Vasıtalı Zilyed
D) Hak Zilyedi E) iştirak Halinde Zilyed
Yanıt: B’dir.
Özet Zilyetlik, bir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bir eşyayı fiili hakimiyet alanı içinde bulundurmaktır. Bir eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulunduran kimseye “zilyet” denir. Bir eşya üzerinde zilyetliğin söz konusu olabilmesi için iki unsura gerek vardır: Fiili hakimiyet ve zilyetlik iradesi.
Bir eşya üzerinde malik sıfatıyla hareket eden kimsenin zilyetliğine “asli zilyetlik”, bir eşyayı sınırlı ayni veya şahsi bir hakka dayanarak fiili hakimiyeti altında bulunduran kimsenin zilyetliğine ise “fer’i zilyetlik” de denir. Bir eşya üzerinde bir şahsın tek başına zilyet olması halinde ‘tek zilyetlik”, birden fazla kimsenin hep beraber zilyet olması halinde birlikte zilyetlik” söz konusu olur. Birlikte zilyetlik de “müşterek zilyetlik” ve “iştirak halinde zilyetlik” olmak üzere ikiye ayrılır. Zilyetlik biri aslen, diğeri devren olmak üzere iki yoldan kazanılabilir
ÜNİTE. 14
TAPU SİCİLİ
Tapu Sicili, gayri menkuller üzerinde mevcut ayni hakların durumunu devamlı olarak göstermek üzere, devlet tarafından veya devletin sorumluluğu altında, ayni aleniyet sistemine göre tutulan sicildir. ,
Kadastro; gayri menkullerin şekillerinin, sınırlarının, yüzölçümlerinin fenni (teknik) ve geometrik usullerle (yöntemlerle) tespit edilerek planlar içerisinde gösterilmesidir.
UNSURLARI: İki ana grupta incelenir:
1. ASLİ SİCİLLER: Bu da üç grupta toplanır.
A) Tapu kütüğü: Özel mülkiyete konu olan gayri menkullerin yazıldığı kütüktür.
B) Yevmiye defteri: Aynı hakların tescil, değiştirme ve terkinine ilişkin taleplerin saat, tarih ve sıra numarası altında yazıldığı defterdir.
C) Tamamlayıcı Belgeler: Kütükteki kayıtları tamamlayan ve onlara dayanak teşkil eden evraktır. Bunlar da “Plan” ve “evrak-ı müsbite” den ibarettir.
2-FERİ SİCİLLER: Bunlar asli sicillere yardım eden sicillerdir.
-Mal sahipleri sicili
-Hacizler sicili
– Alacaklılar Sicili
– Tashihler Sicili
– Muhaberat Sicili
TAPU SİCİLİNE, HAKİM OLAN iLKELER:
1) Tescil ilkesi: Ayni haklar, ancak tapu siciline tescil (kaydedilmek) ile doğarlar.
2) Açıklık ilkesi: Tapu sicili, ilgili olan herkese açıktır.
3) İlliyet ilkesi: Tescilin geçerli olması, tescile dayanak teşkil eden hukuki sebebin geçerliliğine bağlıdır.
4) Güven İlkesi: Resmi sicil olmak itibariyla, herkes tapu sicilindeki kayıtların doğruluğuna güvenebilir.
5) Devletin Sorumluluğu ilkesi: Devlet, tapu sicilinin gereği gibi tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumludur.
TAPU SİCİLİNE YAPILAN İŞLEMLER:
Dört grupta toplanır:
1. Kayıt: Gayri menkulün tapu kütüğüne yazılmasıdır.
2. Tescil: Daha önceden kayıtlı bir gayrimenkul üzerinde yeni bir ayni hak
kın yaratılmasına yarayan işlemdir.
3. Şerh: Şahsi hakların, tapuya geçirilmesi işlemidir.
4. Beyan: Gayri menkulleri ilgilendiren bazı hukuki ve fiili ilişkilerin herkes tarafından bilinmesi amacıyla yapılan işlemdir.
1.Aşağıdakilerden hangisi feri siciller arasında yer alır?
A) Yevmiye Defteri
B) Tapu Kütüğü
C) Hacizler sicili
D) Evrak-ı Müsbite
E) Plan
Yarıt: C’dlr. Hacizler
- Bir ayni hakkı ortadan kaldıran işlem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Beyan. B) Tescil C) Şerh D) Kayıt E) terkin
3.Tapuya şerh edilen bir vefa hakkında, şerhin ortadan kalkması için geçmesi gereken süre aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1 ay B) 6 ay C) 1 yıl D) 5 yıl E) 10 yıl
Yanıt: E’dir.
- “Tescil Talebi olmaksızın, tapu sicil memuru kendiliğinden tescil yapamaz” Bu ilkeye verilen isim aşağıdakilerden hangisidir?
A) Talep B) Kayıt C) Şerh D) Geçerlilik E) Hukukilik
Yanıt: A’dır. - “Tescil yapılmadıkça bir ayni hak doğmuş veya başkasına devredilmiş olmayacağı gibi, ortadan kalkmış da olmaz” ifadesi ile tescilin hangi
özelliği belirtilmiştir?
A) Tescilde aleniyet hükmü B) Tescile güven hükmü
C) Tescilin müspet hükmü D) Tescilin menfi hükmü
E) Tescilde illiyet hükmü
ÜNİTE -15
MÜLKİYET
Ayni haklardan sahibine tam ve en geniş yetkiler vereni mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet hakkı sahibine, eşyayı “kullanma”, ondan “faydalanma” ve onunla ilgili her türlü “tasarruflarda bulunma” yetkilerini veren sınırsız ve tam bir ayni haktır.
KONUSU: Mülkiyet hakkının konusunu sadece maddi mallar (eşyalar) teşkil eder. Maddi olmayan mallar (örneğin fikir ürünü) eserler ile alacaklar üzerinde mülkiyet olmaz.
KAPSAMI: mülkiyet hakkının kapsamına, asıl eşya ile birlikte onun “mütemmim cüz’üleri-yani tamamlayıcı parçaları” ve “teferruat-yani eklentileri” de dahildir.
TÜRLERİ: Mülkiyet iki şeklide ortaya çıkabilir:
a. Tek Mülkiyet: Bir kimsenin bir şeyin tamamı üzerinde tek başına mülkiyet hakkı sahibi olmasıdır.. ‘
b. Birlikte Mülkiyet: Bir şey üzerinde birden fazla kimsenin aynı anda mülkiyet hakkı sahibi bulunmaları demektir.
GAYRİMENKUL MÜLKİYETİ: Konusunu bir gayri menkulün oluşturduğu mülkiyettir.
Arazi, Madenler, Tapu sicilinde bağımsız ve daimi olmak üzere kaydedilen haklar ve kargir bir binanın bağımsız bölümü gayrimenkul sayılır.
KAZANILMASI: Gayri menkuller üzerindeki mülkiyete hakkını kazanılması iki yolla olur:
a. Aslen kazanma: işgal ve yeni arazi oluşması gibi sebeplerle gerçekleşir.
b. Devren kazanma: Bir gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkının eski maliklerden bir hukuki muamele dolayısıyla elde edilmesidir.
Devren kazanmanın geçerli olabilmesi için, devir sözleşmesinin resmi şekilde yapılması ve tapu siciline tescil edilmesi gerekir.
MENKUL MÜLKİYETİ: Menkul mülkiyetinin konusu bir yerden diğer yere
nakledilebilen eşya oluşturur. (otomobil, elbise, halı gibi)
KAZANILMASI: İki yolla gerçekleşir.
a. Aslen kazanma: ihraz, lukata, define gibi yollarla olur.
b. Devren kazanma: Eski malikten bir hukuki muamele dolayısıyla elde edilmesidir. Menkullerde mülkiyetin intikali için “teslim” gerekir.
1.Sahibine bir eşya üzerinde “tam yetki” veren sınırsız ayni hak, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mülkiyet hakkı B) Alacak hakkı C) Oturma Hakkı
D) ihtira Hakkı E) Vefa Hakkı
Yanıt: A’dır
2.Aşağıdakilerden hangisi gayrimenkul sayılır?
A) Kömür madeni B) 1 ton kömür C) 1. ton odun
D) otomobil, E) Karavan
Yartıt: A’dır.
3.Aşağıdakilerden hangisi menkul ‘mülkiyetinin kazanılması yollarından sayılamaz?
A) Lukata B) Tescil C) Teslim D) Define E) ihraz
Yanıt: B’dir.
- Menkul mülkiyeti İçin iyiniyetle kazandırıcı zaman aşımı süresi nedir?
A) 6 ay B) 1 yıl C) 3 yıl D) 5 yıl E) 10 yıl
Yanıt: D’dir. Eşyayı
‘A) Satın B) Yargısal hüküm C) Cebri icra
D) işgal E) Miras
Yanıt: A’dır.
6.Sahipsiz menkul şeylerin mülkiyetinin tek taraflı olarak el koyma ve zilyedliğin alınması yoluyla aslen kazanılmasına ne ad verilir?
A) istimlak ‘ B) işgal C) ihraz
D) Lukata E) Hukuki tağyir
YANIT: C’dir
ÜNİTE-16
SINIRLI AYNI HAKLAR
Sınırlı ayni haklar sahibine mülkiyet hakkı gibi tam ve geniş yetkiler değil, sınırlı yetkiler veren ayni haklardır. Bunlar sahibine ya “kullanma” ya da o eşyadan “yararlanma” yetkisi verirler. Üçe ayrılırlar.
A. İRTİFAK HAKLARI: Sahiplerine başkasına ait bir şey üzerinde sadece kullanma veya yararlanma ya da hem kullanma hem de yararlanma yetkilerini veren ayni haklardır.
Üç grupta toplanırlar:
1. Ayni irtifak Hakları: Bir gayrimenkul malikinin lehine ve diğer gayrimenkul malikinin aleyhine olmak üzere kurulan irtifak haklarıdır. .
2. Şahsi irtifak Hakları: Bir kimse lehine o kimsenin bir gayrimenkulün maliki olup olmadığına bakılmaksızın kurulan irtifak haklarıdır
3. Karışık irtifak Hakları: Mahiyetleri itibariye ayni ve şahsi irtifak haklarının niteliğini taşıyan irtifak haklarıdır.
B. REHİNHAKLARI: Sahibine alacağım borçludan alamadığı taktirde rehin’ konusu eşyayı paraya çevirterek, alacağını elde etme yetkisi veren ayni haklardır. Gayrimenkul ve menkul rehni olarak ikiye ayrılır.
1. Gayrimenkul Rehni: Gayrimenkul rehininin konusunu, gayrimenkul eşya teşkil eder. Ancak bir gayrimenkulün rehnedilebilmesi için “tapuda kayıtlı olması” gerekir. . .
Medeni kanun üç türlü gayrimenkul rehni kabul etmiştir: Bunlar da “ipotek”, “ipotekli borç senedi” ve “irad senedi”dir.
2. Menkul Rehni: Gayrimenkul olmayan bir şey veya hakkın, bir alacağa teminat teşkil etmek üzere ve alacağını alamayan alacaklıya rehin olarak verilen şeyin satış bedelinden alacağını elde etmek imkanını veren bir rehin türüdür.
- Aşağıdakilerden hangisi “hapis hakkı”nın konusunu oluşturmaz?
A) Gayrimenkuller B) Otomobil C) Saat
D) Poliçe E) Çek
Yanıt: A’dır.
A) Zilyet olma B) Ödenir halde bulunma C) Provizyon
D) Paraya çevrilebilirlik E) Hiçbiri
Yanıt: C’dir.
3.Bir gayrimenkul malikinin lehine ve diğer bir gayrimenkul malikinin aleyhine kurulan İrtifakla ne denir?
A) Menkule bağlı irtifak
B) Gayrimenkule bağlı irtifak
C) Şahsi irtifak
D) intifa
E) Vedia
Yanıt: B’dir.
4.Sahibine bır binada oturma yetkisi veren hakka ne ad verilir?
A) Sükna B) İştira C) Vefa D) Vedia E) Karz
Yanıt: A’dır.
5.İpoteğin sona ermesi hallerinden biri “Kaydın SiIinmesi”dir. İpoteğin sona ermesi hallerinden diğeri hangisidir?
A) Gayrimenkulün yok olması B) Anlaşma
C) Şerh D) Sözleşme
E) Hiçbiri
Yanıt: A’dır.
6.Aşağıdakilerden hangisi şahsi irtifak haklarından biridir?
A) Üst Hakkı B) Kaynak Hakkı C) Geçit Hakkı
D) Intifa Hakkı E) Hiçbiri
Yanıt: D’dır.
ÜNİTE-17
BORÇ İLİŞKİSİ SORUMLULUK BORCUN KAYNAKLARI
Dar anlamda borç sadece para borcunu ya da bir kimsenin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu davranışı ifade eder.
Geniş anlamda borç ise alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki bağı ifade eder. Buna borç ilişkisi denir.
Borç ilişkisi iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini diğerine karşı belli bir davranış biçiminde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır.
Borç ilişkisinin üç unsuru vardır; alacaklı, borçlu ve edim.
Borç bir şeyi vermek bir şeyi yapmak ya da bir şeyi yapmamak olabilir.
Edimin konusu hukuka ahlaka ve adaba aykırı olmamalıdır.
Edim borçlu yönünden bakıldığında borç alacaklı yönünden bakıldığında alacak şeklinde görülür. Borçlu edimini yerine getirmezse alacaklı talep hakkını yargı organlarına müracat ederek kullanır.
EDİM ÇEŞİTLERİ
Bir şey verilmesine ilişkin edimlere müspet edim, bir şey yapmamaya ilişkin edimlere de menfi edim denir.
Bizzat borçlunun kendi bedeni veya fikri kuvvet ve becerisiyle yerine getirdiği müspet edime şahsi edim denir. Örneğin; bir ressamın sizin yağlı boya portrenizi yapmayı taahhüt etmesi.
Borçlunun mal varlığıyla ifa edilen müspet edimlere maddi edim adı verilir. Örneğin; satıcının sattığı malın mülkiyetini alıcıya geçirmesi veya borçlunun borçlu bulunduğu bir miktar parayı alacaklıya ödemesi ya da iadesi gereken bir şeyi geri vermesi.
Bir fiil ya da birden çok fiillerle bir anda yerine getirilen edimlere ani edim denir. Örneğin; alıcının sattığı malın bedelini satıcıya ödemesi, boyacının ayakkabıyı boyaması, kiracının her ay kira bedelini ev sahibine ödemesi hallerinde ani edim vardır.
Kesintisiz bir fiil veya davranışla ifa edilen yani belli bir süre borçluyu devamlı uyma yükümü altında bırakan edimlere sürekli edim denir. Örneğin; Kiralayanın (ev sahibinin) kira sözleşmesi süresince kiralamaya uygun şekilde kiralananı (evi) elverişli halde bulundurması, hizmet sözleşmesinde işçinin sözleşme süresince hizmet etmekle yükümlü olması hallerinde hep sürekli edim vardır. .
Edim konusu olan şeyin niteliğinde yada değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birbirine eşit birden çok Parçalara ayrılabilen edimlere bölünebilen edim denir. Örneğin; satım sözleşmesinde alıcının semen (satışbedeli) borcunun konusu olan edim yani para borcu bu niteliktedir.
Edim konusu olan şeyin niteliğinde ve değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birden çok parçalara ayrılması mümkün olmayan edimlere bölünmez edim denir. Örneğin; işçinin hizmet edimi.
BORCUN KAYNAKLARI
Borcun kaynakları Şunlardı:
1. Hukuki muameleler
2. Sebepsiz zenginleşme
3. Haksız fiiller
- Hukuki Muameleler ikiye ayrılır:
”
a. Tek Taraflı Hukuki Muameleler: Bir kimsenin sadece kendi iradesini açıklamasıyla meydana gelen muamelelerdir. Örneğin; Vasiyet .
b. Çok taraflı hukuki muameleler: Birden fazla kimsenin irade açıklamalarıyla meydana gelen muamelelerdir. Sözleşmeler iki taraflı irade açıklamasıyla oluşur. Sözleşmeler aynı zamanda çok taraflı hukuki muamelelerdendir.
2. Haksız FiiIler: Örneğin; Bir kimseyi dövmek, yaralamak, öldürmek, bir kimsenin elbisesini yırtmak, evinin camlarını kırmak, harmanını yakmak, şeref ve haysiyetine tecavüz etmek.
3. Sebepsiz Zenginleşme: Bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep bulunmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığının zararına olarak çoğalması veya azalmamasıdır.
Alacaklının alacağını alabilmesi için borçluya ait mal varlığına cebri icra yoluyla el koyabilme yetkisi ve borçlunun bunlara katlanmak zorunda olmasına sorumluluk denir.
..
Ücret karşılığında bir malın kullanılma hakkının belli bir süre devredilmesi hususunda anlaşmaya varmalarıyla doğan sözleşmeye kira sözleşmesi denir.
Sözleşmeler tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olmak üzere ikiye ayrılır. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler sadece bir taraf borç altına girmektedir. Örneğin; Bağışlama sözleşmesi.
İki Tarafa Borç yükleyen sözleşmelerde ise sözleşmenin her iki taraf da borç altına girmektedir. Örneğin; satım, kira” istisna, trampa, hizmet sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde tarafların edimleri karşılıklı olarak mübadele edilmektedir. Edimlerin karşılıklı olarak mübadele edildiği sözleşmeıere,iki, tarafa tam borç yükleyen sözleşmeler ya da karşılıklı sözleşmeler denir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin bazılarında edimler karşılıklı olarak mübade edilmemektedir. Edimlerin karşılıklı mübadele edilmediği sözleşmelere ek*** iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler denir.
Örneğin; ariyet, karz, vekalet ve vedia sözleşmeleri ek*** iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
Sözleşmenin kurulabilmesi için karşılıklı iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan birine icap diğerine kabul denir.
İcap: Sözleşmenin meydana gelebilmesi için gerekli olan iki irade açıklamasından zaman bakımından önce yapılana icap, bu açıklamayı yapana ise icapçı (muhip) denir;. İcap sözleşmenin doğabilmesi için teklifte bulunmak demektir. İki taraftan hangisinin açıklamasının icap hangisinin açıklamasının kabul olduğunu anlayabilmek için hangisinin zaman itibarıyla önce yapılmış olduğuna bakmak gerekir.
İcabın hukuki sonuçlar doğurabilmesi için sözleşmenin esaslı noktalarını içermesi gerekir. Yani icap tam ve mükemmel olmalıdır. İcabın icapçının bir sözleşme yapma konusundaki iradesini ciddi surette yansıtması gerekir. Eğer icapta böyle bir nitelik bulunmuyarsa bu icaba davettir. Örneğin; bir kırtasiyeciye giderek 1000 liraya bir doIma kalem almak istediğimizi söylersek bu icap değil icaba davet olur. Gazetelerde televizyonlarda radyolarda fiyat gösterilmeksizin reklamlar ve ilanlar yapılması vitrinlerde fiyat gösterilmeden mal sergilenmesi, tarife, katalog ve cari fiyat listesi göndermek icaba davettir.
İcap icapçıyı bağlar, vazgeçilemez.
Eğer süreli icap söz konusu ise icapçı kabul haberi kendisine ulaşıncaya dek icabıyla bağlıdır.
Süresiz icapta ise (yani icapçının kabul için süre belirtmemiş olmas halinde) icabın hazır olanlar ve olmayanlar arasında olup olmamasına göre değişir.
Süresiz icapta eğer icap hazır olanlar arasında ise icap derhal kabul edilmediği takdirde icapçı icabıyla bağlı değildir.
Süresiz icapta eğer icap hazır olmayanlar arasında ise (yani icapçı ile kabulcünün karşı karşıya bulunmadıkları bir durumda yapılmış ise icapçı normal bir kabul haberinin kendisine ulaşacağı ana kadar icabıyla bağlı kalır. Bu durumda şu üç zamanın tespit edilmesi gerekir,
ı. Icabın kabulcüye gitmesi için geçecek zaman
2. Kabulcünün düşünmesi için geçecek zaman
3. Kabul haberinin icapçıya ulaşması için geçecek zaman
Kabul haberi gerekirse bu yeni icap sayılır.
Gecikmiş olarak gelen kabul haberi vaktinde vaktinde gönderilmiş bulunuyorsa icapçı bununla bağlı kalmak zorundadır.
İcaptan Dönme: İcap geri alınabilir. Eğer;
1. İcabın geri alındığı haberi kabule üye icabın varmasından önce ulaşırsa .
2. Ya da icapla aynı anda ulaşırsa
3. Ya da icaptan sonra ulaşmış olmakla beraber kabulcü icabın geri alındığını icaptan önce haber alırsa icaptan dönülmüş sayılır.
Netice olarak icapçı yapmış olduğu icabı kabulcünün bunu öğrendiği ana kadar geri alabilir.
İcapçı kabulden önce ölürse yada fiil ehliyetini kaybederse icap geçersiz olmaz, ölüm halinde icapçının mirasçıları onun yerine geçer. İcapçının bizzat şahsı önemli ise mirasçılar bu icapla bağlı kalmazlar.
Kabul: Kabul icaba verilen olumlu cevaptır.
Eğer kabul iradesi açık olarak beyan edilmişse buna açık (sarih) kabul denir.
Kabul ettiği davranışlarından ve tavırlarından çıkarılıyorsa bu örtülü (zımni) kabuldür. Örneğin; kolacının kendisine gönderilen gömleği kolalayıp ütülemeye başlaması örtülü kabuldür. Kabulcü icapçının kendisine gönderdiği malları kullanmaya ya da tüketmeye başlarsa bu da örtülü kabuldür.
Kabulcünün dönmesi aynı icapçının dönmesi gibidir.
Kabulcü ölürse ya da fiil ehliyetini kaybederse kabul geçersiz olmaz, ölüm halinde kabulcünün mirasçıları onun yerine geçer. Kabulcünün bizzat şahsı önemli ise mirasçılar bu kabulle bağlı kalmazlar.
HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN BORÇLAR: Bir kimsenin hukuka aykırı bir fiil ile bir başkasına zarar vermesine haksız fiil sorumluluğu yada akit dışı sorumluluk denir. Haksız fiil sorum luluğuna kusur sorumluluğu denilmektedir.
Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için kusur, zarar, illiyet bağı ve hukuka aykırılık gibi dört şartın gerçekleşmesi gerekir.
- Hukuka Aykırılık: Bazı haller hukuka aykırılığı ortadan kaldırırlar. Bunlar meşru müdafaa, ıztırar hali, özel hukukun tanıdığı bir hakkın kullanılması, kamu kudretinin kullanılması, mağdurun zarara önceden razı olması, üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına bulunması gibi hallerdir.
2. Kusur: Kast yada ihmal şeklinde olabilir. Kast bilmek ve istemektir. İhmal ise sonucu istememekle beraber gerekli dikkat ve özeni göstermemektedir. Örneğin; bir kimse dolu bir silahı temizlerken arkadaşının ölümüne sebebiyet verirse burada ihmal vardır.
3. Zarar: Maddi ve manevi zarar olmak üzere ikiye ayrılır.
4. İlliyet Bağı: Hukuka aykırı fiil ile zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
Hakim mağdurun zarara razı olduğu veya Zararın doğmasında mağdurun da kusuru bulunduğu hallerde tazminat miktarını indirebileceği gibi tamamen de kaldırabilir.
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR
Sebepsiz zenginleşme doğabilmesi için başlıca dört şartın bulunması gerekir.
- Zenginleşme
2. Fakirleşme
3. İlliyet Bağı
4. Haklı Bir Sebebin bulunmaması - Hukuka aykırı fiillere ne ad verilir?
A) Hukuka aykırı muamele
B) Haksız fiil
C) Hukuka aykırı olay
D) Haksız zenginleşme
E) Haksız işlem
Yanıt: B’dir.
A) Muhafaza B) Teslim C) Tatmin
D) Geri verme E) Hiçbiri
Yanıt: C’dir.
3. Alıcının “aldığı malın bedelini satıcıya ödemesi ne tür bir edimdir?
A) Bölünemez edim B) Şahsi edim C) Ani edim
D) Sürekli edim ,E) Müsbet edim
Yanıt: E’dlr.
4.Aşağıdakilerden hangisi, tek taraflı bir hukuki İşlemdir?
A) Hizmet BL istisna C) Kira D) Vasiyet E) Kefalet
Yanıt: D’dır.
5.Borç ilişkisini doğuran sebeplere ne denir?
A) Borç ilişkisinin kaynakları
B) işlem
C) Borcun doğumu
D) Borç ilişkisinin doğumu
E) Hiç biri
Yanıt: A’dır.
- Borçlunun hayatını ve mesleğini devam ettirebilmesi için gerekli olan malların sınırsız sorumluluğun dışında tutulmasına ilişkin hükümler aşağıdakilerden hangisiyle düzenlenmiştir?
- A) Borçlar Kanunu B) Medeni Kanun
C) Ticaret Kanunu D) icra ve iflas Kanunu
E) Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
Yanıt: D’dır.
ÜNİTE- 18
BORCUN KAYNAKLARI
- SÖZLEŞMEDEN DOĞANBORÇLAR:
Sözleşme, iki ,tarafın bir hukuki sonucu elde etmek Üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları demektir.
Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için karşılıklı ve birbirine uygun iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır: Bunlardan zaman bakımından önce yapılana - HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN BORÇLAR
Bir kimse hukuka aykırı bir fiil ile başka bir kimseye zarar verirse, bir “haksız fiil işlemiş olur ve bunun sonucunda bu kimse ile zarara uğramış’ olan kimse arasında bir “borç ilişkisi” doğar. Bunun sonucunda ise verilen bu zararın tazmin borcu doğar.
– Hukuka aykırılık: Emredici kuralın ihlalidir.
– Kusur: Hukuka aykırı neticeyi istemek (kast) veya bu sonucu istemekle beraber, hukuka aykırılıktan kaçınmak için iradeyi yeteri derecede yormamaktır. (ihmal)
– Zarar: Bir kimsenin mal varlığında kendi rızası olmaksızın meydana gelen bir eksilmedir. Maddi ve manevi olabilir.
– İlliyet Bağı: FiiI ile zarar arasındaki bağdır.
- SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR:
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalması demektir.
– Zenginleşme
– Fakirleşme
– İlliyet Bağı
– Haklı bir sebebin bulunmaması
1.Yapılması amaçlanan bir sözleşmenin esaslı unsurlarını İçermeyen İrade açıklamasına ne denir?
A) Vaad B) Teklif C) Reklam
D) icaba davet E) İcap
Yanıt: D’dlr.
2.İcap yapıldıktan sonra açık kabul; İhtiyaç yoksa, sözleşme hükümleri hangi andan İtibaren meydana gelir?
A) Kabulün icapçıya vardığı an
B) İcabın kabulcüye vardığı an
C) Kabulcünün icabı öğrendiği an
D) icabın açıklandığı an
E) Kabulün açıklandığı an
Yanıt: D’dir.
3.Aşağıdakilerden hangisi haksız fiillerden doğan borçların şartlarından biri değildir?
A) Zarar B) Hukuka aykırılık C) Kusur
D) illiyet E) Kast
Yanıt: E’dir.
4.”iade borcu” nereden kaynaklanır?
A) Haksız fiilden
B) Sebepsiz Zenginleşmeden
C) Hukuki olaydan
D) Hukuki Fiilden
E) Hiçbiri
Yanıt: B’dir
5.Hazır olmayanlar arasında yapılan bir sözleşme ne zaman meydana gelmiş sayılır?
A) İcap yapıldığında
B) İcabın Kabulcüye ulaştığı anda
C) icabın açıklandığı anda,
D) Kabulün Açıklandığı anda
E) Kabulün icapçıya ulaştığı anda
Yanıt: E’dlr:
6.Aşağıdakilerden hangisi ek*** iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden biri değildir?
A) Karz B) Vedia C) Ariyet D) Vekalet E) istisna
Yanıt: E’dir.
7.Aşağıdakilerden hangisi haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri değildir?
A) Fiilin hukuka aykırı olması
B) Failin kusurlu olması
C) Fiilden bir zarar doğması
D) Zararı karşılamak için tazminat talep edilmesi
E) Fiile zarar arasında illiyet bağı olması
Yanıt: D’dir