HUKUK DİLİ VE ADLİ YAZIŞMALAR ( FİNAL )
***Temel ve basit olarak bir kararda olması gereken asgari unsurlar 3 kısma ayrılabilir: Talep, gerekçe ve sonuç.
***Geçici hukuki koruma kararları İhtiyati tedbir, delil tespiti, ihtiyati haciz bu kararlara verilecek bir kaç örnekten bazılarıdır.
***Ara kararlar ilk derece mahkemesi hakimin, yargılamanın devamını sağlamak için verdiği ve davanın sona ermesi sonucunu doğurmayan kararlar, ara kararlardır.
***Nihai kararlar İlk derece mahkemesi hakiminin, yargılamayı sona erdirdiği ve dosyadan elini çektiği kararlar, nihai karar olarak karşımıza çıkmaktadır. Nihai kararlarda çeşitlidir: usule ilişkin nihai kararlar, esasa ilişkin nihai kararlar ( hüküm ), '' davanın konusuz kalması'' veya ''davanın açılmamış sayılması'' gibi.
***Usule ilişkin nihai kararlar Uyuşmazlığı esastan çözen kararlar değildir. Bu anlamada maddi hukuk kuralları sebebiyle değil usul hukuku kuralları sebebiyle ilk derece mahkemesi hakimin davada elini çekmekte ve nihai kararlarını vermektedir. Usule ilişkin nihai kararlar için ''hüküm'' terimi kullanılmaz, ''karar'' terimi tercih edilir.
***Esasa ilişkin nihai kararlar (hüküm) Yargılama sonunda, uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karara ''hüküm'' adı verilmektedir. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak 1 ay içinde yazılması gerekir. Toplu mahkemelerde hüküm hakkındaki müzakereyi mahkeme başkanı idare eder. İstinaf kanun yolu açısından, hukuk muhakemeleri kanunu'nun 341. maddesinin 2. fıkrasına göre, miktar ve değeri 1.500tl'yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. İşte bu halde hüküm, kesin hüküm halini, ilk derece mahkemesince karar verildiği anda almaktadır çünkü bu durumda taraflarca olağan kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Miktar ve değeri 2.080tl'nin (2015 yılı için) altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesin olup bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.
***Müzakere Sözlük anlamıyla ''bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma, oylaşma'' demektir.
***Hüküm nüshası (ilam) Hukuk muhakemeleri kanunu'nun 301. maddesine göre, hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile mühürlendikten sonra, nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan herbirine makbuz karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Medeni usul hukukuna hakim olan ilkelerden biri, aksi görülmedikçe, tasarruf ilkesi olduğu için hükmün tebliğe çıkarılması tarafların isteğine bırakılmıştır. İlam, taraflardan her birine verilen hüküm nüshasına denir.
***İstinaf dilekçesi İlk derece mahkemelerinde verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Mal varlığı davalarında, miktar veya değeri 1.500tl'yi geçen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvuru süresi, ilamın taraflardan herbirine tebliğ tarihinde itibaren 2 haftadır. İstinaf dilekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, karşı taraf cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
***Temyiz dilekçesi İstinaf kanun yolundan sonra uygulanacak temyizde parasal sınır ise 25.000tl'yi geçmeyen davalara ilişkin olarak bölge adliye mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır. Şu anda uygulanmakta olan 1086 sayılı hukuk usulü muhakemeleri kanunu'na göre, asliye mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz süresi 15 gündür. Sulh hukuk mahkemelerinden verilen kararkara karşı temyiz süresi ise 8 gündür. Temyiz süreleri, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar. İstinaf kanun yolundan sonra uygulanacak temyiz kanun yoluna, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde başvurulabilir. Temyize cevap şu anda uygulanmakta olan 1086 sayılı hukuk usulü muhakemeleri kanunu'na göre, karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak 10 gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir.
***Not Yargıtay ilgili dairesi, temyiz edilen kararı bozarsa dosyayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği diğer bir mahkemeye gönderir. İlk derece mahkemesinin hükmü, kanuna ve hukuka uygun ise yargıtay onama kararı verir.
***Not bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla gerçekleşmesi gerekmektedir. Failin bu şekilde hareket ederek işlediği suçlara da “taksirli suçlar” denir.
*** Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde de dava dosyasına konulur.
***Ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı olağan kanun yolu olarak itiraz, istinaf ve temyiz düzenlenmiştir.
***Not Danıştay veya idari mahkemeler geçici hukuki koruma kapsamında, yürütmenin durdurulması kararı da vermektedirler. İdare ve vergi mahkemelerinden verilen nihai kararlara karşı da kanun yollarına başvuru mümkündür.
***Cebri icra
*CÜzi İcra: hukukunda, borçlunun karşısında bir veya birkaç alacaklısı vardır ve borçlunun malvarlığındaki şeylerden bir veya birkaçı cebri icranın konusunu oluşturur. Bu mallar icra dairesi tarafından haczedilir, daha sonra satılır ve elde edilen para ile alacaklının alacağı ödenir.
*Külli icrada isi, borçlunun karşısında bütün alacaklıları vardır. Borçlunun haczedilebilen bütün malvarlığı cebri icranın konusunu teşkil eder. Borçlunun bütün malvarlığı satılır ve elde edilen para ile borçlunun, bilinen bütün alacaklılarının alacağı ödenir.
***Not Kanunun hailini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yağtığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten 7 gün içinde yapılır.
***Takip talebi İcra veya iflas takibi, bir takip talebiyle başlar. Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır.
*** Takibin türü ilamlı takip ise borçluya ''icra emri'' gönderilir.
***Ödeme emri, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, amme alacağını vadesinde ödemiyenlere, 7 gün içinde (7061 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 gün) borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur. Ödeme emri, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için düzenlenir. Kamu borcunu vadesinde ödemeyenler adına vergi dairesince düzenlenen ödeme emri, borçlulara 7 gün (01.01.2018 tarihinden itibaren 15 gün olmuştur.) içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları konusunda yapılan bir bildirimdir. Ödeme emrinin düzenlenmesi ile vergi dairesi aynı zamanda kamu alacağının tahsili için cebri tahsilat işlemlerine de başlamış sayılır. Alacağın cebri icra yoluyla tahsiline ödeme emrinin tebliği ile başlanması ve haciz işleminin tatbiki için öncelikle borçluya ödeme emrinin gönderilmesi gerekmektedir.
***Kambiyo senetlerine özgü takipte, kambiyo senetleri elektronik ortamda takip talebine eklense de en geç 3 gün içinde belgenin aslının ilgili daireye ibraz edilmesi zorunludur. Aksi takdirde ödeme emri düzenlenmez.
***Tebligat kavramı bildirim, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğulu olup bir bilgi veya haberin ilgilisine bildirimi veya ulaştırılması anlamına gelir. Tebligatın tanımını şu şekilde yapmak mümkündür. Tebligat, yetkili makam veya onun aracılığı ile birtakım hukuki işlemlerin, bu işlemlerin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere (örneğin, bir davada davanın taraflarına) kanuna uygun şekilde bildirimi ve bildirimin de usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. Usule ilişkin (özellikle taraflarca yapılan) işlemlerin, kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi, çoğu kez bunların bildirimden etkilenecek olan muhatabına bildirilmesine bağlıdır. Tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılmasını ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır. Örneğin, bir davada, davalının davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesi gerekir. İdarelerin tebligat kanununa uygun hareket etmeleri bireylerin hukuki haklarını kullanmaları ve mağdur olmamaları için önem arz etmektedir.
***Davetiye; Davetiye bir mahkemeye şüpheli, tanık, mağdur ve şikâyetçi kişilerin çağrılması için kullanılan evraktır. Davetiye, tebligattan farklı bir kavramdır. Mahkemenin, bir kimseyi ( bu kişi taraf olabileceği gibi, avukat, tanık veya bilirkişi olabilir) huzuruna çağırmasına davet, davetin yazılı şekilde yapılmasına da davetiye denir. Davette mahkeme huzuruna çağrı söz konusudur. Her tebligat bir davetiyeyi içermez, davetiye dışında başka hususların da tebliği söz konusudur. Kişi veya idare kendisine gönderilen tebligatın gereğini yerine getirmekle yükümlüdür. Davetiyede böyle bir zorunluluk yoktur. Ancak bunun istisnası kişiye dava dilekçesi tebliğ edilir. Kişi ikinci dilekçe hakkını kullanmak zorunda değildir. İdari yargıda davetiye ile bir kişiye belli bir zamanda belli bir yerde hazır bulunması için davet yapılmaktadır. Kişi duruşmaya gelmesi için duruşmaya davet edilmektedir.(duruşma davetiyesi) Ancak adli yargıda davet edilen tanık gelmezse gerektiğinde zorla getirilebilir. Davetiyeler tebliğ evrakları içerisinde bir istisnai durum içermektedir. Bütün tebliğ evrakları tebliğ mazbatalı zarfın içerisine konularak gönderilmektedir; ancak bu durum davetiyeler için geçerli değildir. Davetiyeler genellikle zarfın içerisine konulmadan gönderilir; ancak zarfın içerisine konulmasa da tebliğ mazbatasının davetiyeye eklenmesi gerekir. Kanuna uygun hazırlanan davetiyeler PTT iş yerine tevdi edilir.
Davetiyenin ilk sayfası aşağıdaki kayıtları içerir:
Ø T.C. ibaresinin altına ilgili merci yazılır.
Ø Dosyanın numarası verilir.
Ø Taahhütlü yazısının altına numarası yazılır.
Ø Adres kısmına davet edilen şahsın adresi yazılır.
Ø Davetiyenin ikinci sayfası aşağıdaki kayıtları içerir:
Ø Tarafların varsa kanuni temsilci (avukat) ve vekillerinin ad ve soyadları ile
ikametgâh veya iş adresleri ile tebliğin mevzu kısaca yazılır.
Ø Davet edilen kişinin hangi mercide ve ne zaman hazır bulunması gerektiği
yazılır.
Ø Kanunlara göre davetiye ve celpnamelere konulması gereken diğer hususlar
kısmı doldurulur.
Ø Son olarak davetiyeyi çıkaran merciin mührü vurulur ve mahkeme başkâtibinin
veya diğer mercilerde yetkili memurun imzası atılır.
***Tebligat Mazbatası Tebligatın asıl kişiye veya onun adına tebligatı kabul edebilecek olan muhataplara yapıldığını belgeleyen tebliğ evrakıdır (m. 23; Teb. Yön. m. 35/1). Tebligatın usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, bu mazbata sayesinde anlaşılır. Tebliğin yapıldığını ispatlayan tebliğ memurunca tutulan durumu izah eden tutanak veya rapordur. Esaslara göre tebliğ mazbatası, tebliğin ne zaman nerede ve kime yapıldığını ispatlayan tek belgedir. Tebliğ mazbatası, tebliğ yapıldığını veya yapılmadığını veya tebliğin ne şekilde ve şartlar altında yapıldığını gösteren en önemli belgedir. Tebliğ mazbatası düzenlenirken dikkat edilmesi gereken hususlar, Kanun (m.23), Yönetmelik m. 35 ve Esaslar m. 57-58’de belirtilmiştir. Esaslarda, daha ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur. Tebliğ mazbatası, tebliği çıkaran merci ve tebliğ memuru tarafından okunaklı şekilde düzenlenir. Yönetmelikte tebliğ mazbatasının neleri ihtiva etmesi gerektiği şu şekilde düzenlenmiştir.
Ø Tebliği çıkaran merciin adını,
Ø Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
Ø Muhatabın adını, soyadını ve adresini,
Ø Tebliğin konusunu,
Ø Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o
kişinin adını, soyadını, adresini ve 34'üncü madde gereğince tebellüğe ehil
olduğunu,
Ø Tebliğ tarihini, saatini ve nerede yapıldığını,
Ø 30’uncu ve 31’inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu
hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma
için gösterilen sebebi,
Ø Tebligatın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine yapılması durumunda
buna ilişkin kaydı,
Ø Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun adı, soyadı, sıfatı ve imzası ile tebliğ
memurunun adı, soyadı ve imzasını içermesi gerekir.
***Tebliğ Mazbatalı Zarf Kural olarak tebligat çıkarmaya yetkili mercilerden çıkarılacak bütün tebliğ evrakının tebliğ mazbatalı zarfa konularak gönderilmesi gerekir. Ancak davetiyelerin, basit yargılama usulü davetiyesinin, yemin davetiyesinin bu tebliğ zarfına konularak gönderilmesi zorunlu değildir. Tebliğ evrakının tebliğ mazbatası haricindeki kısımları, tebliği çıkaran merci tarafından doldurulur.
***İlanan tebligat İkametgahı, meskeni, işyeri olmayan kişiler mechul sayılır ve bu insanlara yapılan tebligat ilanen tebligattır. mahalle muhtarına veya köy muhtarına şerh verdirerek ya da bi başka deyişle bu insan meçhuldur yorumu yaptırdıktan sonra kişi hakkında bu cins tebligat yapılır. ilanen tebligat gazeteye ilan verilmesi veya tebliğ edilen kararın bir yere asılması şeklinde yapılır. örneğin üniversitede size bir şey tebliğ edilecek ve siz meçhul sayılır iseniz tebliğ edilen karar üniversitede herkesce bilinen bir yere asılır. ilanen tebligat yapıldıktan sonra 7 gün içinde yapılmış sayılır. bazı hallerde bu süre uzatabilir ama 15 günü geçmez. boşanma davalarında kadınları mağdur etmek için kullanılan bir tebligat yoludur. sureten insan görünen beyefendi boşanma davasını açar, dava tebligatını da bir şekilde eşine ulaştırtmaz. sonra tutar mahkemeye "evden gitti, adresi belli değil, şu bu" diyerek tebligatın ulaşmadığını söyler ve ilanen tebligat yapılmasını ister. gazetede tebligat yapılır ve tebligat şartı yerine getirilir. pek doğal olarak kadın da tüm gazeteleri takip edip tebligat avcılığı yapacak olmadığından hiçbir şeyden haberi olmaz. davanın reddi istemini ya da tazminat-nafaka taleplerini, savunmalarını mahkemeye sunamaz. karar çıkar. kararı da ilanen tebliğ eder sözkonusu insanımsı. eş yine hiçbir şeyden haberdar değildir. hali ile temyiz süresi geçer ve kadına "seni boşadım" der. ve ortada hiçbir sosyal güvencesi, gidecek yeri olmayan cahil bir kadın kalır. hanzomuz ise hemen evlenir. borçlunun haberi olmadan, zaman aşımını kesen ve kamunun çokça başvurduğu yöntem. tebligat kanunu'na göre ikametgahı, meskeni veya iş yeri bulunamıyan kimsenin adresi meçhul sayılır ve bu kimselere tebilagat ilan vasıtası ile yapılır. buna ilanen tebligat denir. ilanlar genellikle bir gazete vasıtası ile yapılır. hergün gazete sayfaları arasında karşımıza çıkan mahkeme, icra müdürlüğü vs. ilanları buna örnektir. ilanen tebligatla ilgili atlanmaması gereken bir hususta; tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti bir ay süreyle tebliği çıkaran mercide herkesin kolayca görebileceği bir yere asılması gerektiğidir.
***Noter ve noterlik kavramı Noterlik iş ve işlemleri, çok eski tarihlerden beri bir ihtiyaç olarak doğmuş ve bir kurum olarak düzenlenegelmiştir. Noterliğin esaslı bir şekilde ilk tatbikatlarına Roma Hukukunda ve İslam Hukukunda rastlanmaktadır. Dördüncü ve beşinci yüzyıllarda Roma Devlet teşkilatı düzeltilirken, amme hizmeti gören yerlerdeki bu katiplere Exceptores, kayzer yanında görev yapanlara da Notari adı verilirdi. Bu kelime, çabuk yazan anlamına gelmektedir. Fransa’da on altıncı yüzyılda bunlara, Tabellion veya Garde-Note denirdi. Kral Dördüncü Henry zamanında bu kimselere Noter adı verildi. İslam Hukuku’nda noterlik işlerini yapacak kişilerin adil, güvenilir, kusur ve açıktan günah işlemeyen kimseler olması gerekmektedir. Kur’an-ı Kerim’de (2/282), borcun adil bir katip tarafından şahit huzurunda yazılması emredilmektedir. Bu işlemi yapana “katib-i âdil” denmiştir. Osmanlı Devletinde noterlik işlerini kadı veya naibler yapardı. 1913’te Katib-i Âdil Kanunu Muvakatı kabul edilmiştir. Osmanlı Devletinde, hukuki işlemlerin vesikalandırılmasına son derece önem verilirdi. Çünkü bu, dini bir emirdi. Bunun en açık delili de ağzına kadar dolu olan devlet arşivleridir. Ülkemizde 1939’da Noterlik Kanunu’nun kabul edilişine kadar, bu kanun yürürlükte kalmıştır. Şu anda Noterlik mesleği, 1512 sayılı Noterlik Kanunu ve bu kanun gereğince hazırlanmış Noterlik Kanunu Yönetmeliğince düzenlenmiştir. Kanunda Noterlik mesleği bir kamu hizmeti olarak tanımlanmıştır. Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Her asliye ve münferit sulh mahkemesinin bulunduğu yerde, o mahkemenin yargı çevresindeki noterlik işlerini görmeye yetkili olmak üzere bir noterlik kurulur. Bir ilin belediye sınırları içinde birden fazla noterlik bulunduğu takdirde, her noterlik, bağlı olduğu asliye mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlı olmaksızın, il belediyesi sınırları içindeki bütün noterlik işlerini görmeye yetkilidir. Adalet Bakanlığı, iş yoğunluğunda artış görülen yerlerde birden çok noterlik açabilir. Mevcut noterliklerden birden fazlasını, boşalmış bulunması kaydıyla kapatabilir. Adalet Bakanlığı birden çok noterlik açma ve noterliklerden birden fazlasını kapatma yetkisini kullanmadan önce Türkiye Noterler Birliğinin mütalaasını alır.
***Noterlikler dört sınıfa ayrılır. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterlikler, Türkiye Noterler Birliğinin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığınca sınıflandırılır. Bu sınıflandırmada, her noterliğin yetki çevresi içindeki nüfus, iş yoğunluğu ve noterlik geliri esas tutulur. Genellikle, aynı mahkemeye bağlı noterlikler aynı sınıftan sayılır. Açık bulunan üçüncü sınıf bir noterliğe noter atanması mümkün olamazsa, bu noterlik, Adalet Bakanlığınca dördüncü sınıfa indirilir. Dördüncü sınıf noterlikler, o yerin bağlı bulunduğu adalet komisyonunun inhası üzerine, Adalet Bakanlığınca görevlendirilecek icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya kâtip sınıfından bir adalet memuru tarafından geçici olarak yönetilir.
***Noterler ise üç sınıfa ayrılır. İlk defa üçüncü sınıf bir noterliğe atanarak mesleğe girenlerin, işe başladıkları tarihte üçüncü sınıf hizmeti başlar. Noterin ikinci ve üçüncü sınıfta asgari hizmet süresi dörder yıldır. Bu sürenin sonunda noterin sınıfının yükselebilmesi, Adalet müfettişi tarafından hakkında düzenlenen son hal kağıdında olumlu kanaat belirtilmiş olmasına bağlıdır.
***Noterliğe Kabul Şartları: Noter olabilmek için, noterlik stajını tamamlayarak, noterlik belgesini almış olmak şarttır. Ancak, Adlî veya askerî yargı hâkimlik yahut savcılıklarına veyahut hukuk fakültesi mezunu olup, idarî yargı hâkimlik veya savcılıklarına atanmış veya avukat unvanını kazanmış olan veya Avukatlık Kanununa göre staj ve avukatlık sınavı şartlarından bağışıklı olarak avukatlığa kabul olunmaya hak kazanmış bulunanlar, noterlik stajına tâbi değildirler. Bu sayılanlar gerekli belgeleri eklemek suretiyle Adalet Bakanlığına bir dilekçe ile başvurmaları üzerine, yapılan inceleme sonunda, noter olmaya engel teşkil eden bir durumları bulunmadığı anlaşıldığı takdirde, Noterlik belgesi verilir.
***Noterliğe Atama: Boşalan, açılan veya dördüncü sınıftan üçüncü sınıfa geçirilen noterlikler, o yerde, İstanbul ve Ankara’da ve Adalet Bakanlığınca uygun görülecek diğer yerlerde çıkan birer gazete ve Resmi Gazete’ de birer defa ilan olunur.İlk defa noterliğe atananlar, işe başlamadan önce, bağlı bulundukları asliye hukuk veya münferit sulh mahkemesinde, kendilerine verilen bu görevi doğru ve tarafsız olarak yapacaklarına dair vicdan ve namusları üzerine ant içerler. Tutulacak üç nüsha tutanağın bir nüshası Adalet Bakanlığına gönderilir. Diğer nüshalardan biri Cumhuriyet Savcılığında, öbürü de noterlikteki dosyasında saklanır. Noterler, göreve başladıkları tarihten itibaren 15 gün içinde, noterlik mührü ile imzalarının üçer örneğini, bulundukları yer valiliğine göndermekle yükümlüdür. İmza yetkisi verilenlerin imzalarının birer örneği de, yetki belgesinin düzenlendiği tarihten itibaren 15 gün içinde valiliğe gönderilir.
***Noterlerin Görevleri:
*Yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek
*Kanunlarda resmi olarak yapılmaları emredilen ve mercileri belirtilmemiş olan bütün hukuki işlemleri bu kanun hükümlerine göre yapmak
*Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapmak
*Bu kanuna uygun olarak dışarıda yazılıp getirilen kağıtların üzerindeki imza, mühür veya herhangi bir işareti veya tarihi onaylamak
*Bu kanun hükümlerine göre yapılan işlemlerin dairede kalan asıl veya örneklerinden veya getirilen kağıtlardan örnek çıkarıp vermek
*Belgeleri bir dilden diğer dile veya bir yazıdan başka bir yazıya çevirmek
*Protesto, ihbarname ve ihtarname göndermek
*Kanunen tescili gereken işlemleri tescil etmek
*Bu ve diğer kanunlarla verilmiş sair işleri yapmak.
***Temel ve basit olarak bir kararda olması gereken asgari unsurlar 3 kısma ayrılabilir: Talep, gerekçe ve sonuç.
***Geçici hukuki koruma kararları İhtiyati tedbir, delil tespiti, ihtiyati haciz bu kararlara verilecek bir kaç örnekten bazılarıdır.
***Ara kararlar ilk derece mahkemesi hakimin, yargılamanın devamını sağlamak için verdiği ve davanın sona ermesi sonucunu doğurmayan kararlar, ara kararlardır.
***Nihai kararlar İlk derece mahkemesi hakiminin, yargılamayı sona erdirdiği ve dosyadan elini çektiği kararlar, nihai karar olarak karşımıza çıkmaktadır. Nihai kararlarda çeşitlidir: usule ilişkin nihai kararlar, esasa ilişkin nihai kararlar ( hüküm ), '' davanın konusuz kalması'' veya ''davanın açılmamış sayılması'' gibi.
***Usule ilişkin nihai kararlar Uyuşmazlığı esastan çözen kararlar değildir. Bu anlamada maddi hukuk kuralları sebebiyle değil usul hukuku kuralları sebebiyle ilk derece mahkemesi hakimin davada elini çekmekte ve nihai kararlarını vermektedir. Usule ilişkin nihai kararlar için ''hüküm'' terimi kullanılmaz, ''karar'' terimi tercih edilir.
***Esasa ilişkin nihai kararlar (hüküm) Yargılama sonunda, uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karara ''hüküm'' adı verilmektedir. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak 1 ay içinde yazılması gerekir. Toplu mahkemelerde hüküm hakkındaki müzakereyi mahkeme başkanı idare eder. İstinaf kanun yolu açısından, hukuk muhakemeleri kanunu'nun 341. maddesinin 2. fıkrasına göre, miktar ve değeri 1.500tl'yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. İşte bu halde hüküm, kesin hüküm halini, ilk derece mahkemesince karar verildiği anda almaktadır çünkü bu durumda taraflarca olağan kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Miktar ve değeri 2.080tl'nin (2015 yılı için) altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesin olup bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.
***Müzakere Sözlük anlamıyla ''bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma, oylaşma'' demektir.
***Hüküm nüshası (ilam) Hukuk muhakemeleri kanunu'nun 301. maddesine göre, hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile mühürlendikten sonra, nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan herbirine makbuz karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Medeni usul hukukuna hakim olan ilkelerden biri, aksi görülmedikçe, tasarruf ilkesi olduğu için hükmün tebliğe çıkarılması tarafların isteğine bırakılmıştır. İlam, taraflardan her birine verilen hüküm nüshasına denir.
***İstinaf dilekçesi İlk derece mahkemelerinde verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Mal varlığı davalarında, miktar veya değeri 1.500tl'yi geçen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvuru süresi, ilamın taraflardan herbirine tebliğ tarihinde itibaren 2 haftadır. İstinaf dilekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, karşı taraf cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
***Temyiz dilekçesi İstinaf kanun yolundan sonra uygulanacak temyizde parasal sınır ise 25.000tl'yi geçmeyen davalara ilişkin olarak bölge adliye mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır. Şu anda uygulanmakta olan 1086 sayılı hukuk usulü muhakemeleri kanunu'na göre, asliye mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz süresi 15 gündür. Sulh hukuk mahkemelerinden verilen kararkara karşı temyiz süresi ise 8 gündür. Temyiz süreleri, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar. İstinaf kanun yolundan sonra uygulanacak temyiz kanun yoluna, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde başvurulabilir. Temyize cevap şu anda uygulanmakta olan 1086 sayılı hukuk usulü muhakemeleri kanunu'na göre, karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak 10 gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir.
***Not Yargıtay ilgili dairesi, temyiz edilen kararı bozarsa dosyayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği diğer bir mahkemeye gönderir. İlk derece mahkemesinin hükmü, kanuna ve hukuka uygun ise yargıtay onama kararı verir.
***Not bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla gerçekleşmesi gerekmektedir. Failin bu şekilde hareket ederek işlediği suçlara da “taksirli suçlar” denir.
*** Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde de dava dosyasına konulur.
***Ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı olağan kanun yolu olarak itiraz, istinaf ve temyiz düzenlenmiştir.
***Not Danıştay veya idari mahkemeler geçici hukuki koruma kapsamında, yürütmenin durdurulması kararı da vermektedirler. İdare ve vergi mahkemelerinden verilen nihai kararlara karşı da kanun yollarına başvuru mümkündür.
***Cebri icra
*CÜzi İcra: hukukunda, borçlunun karşısında bir veya birkaç alacaklısı vardır ve borçlunun malvarlığındaki şeylerden bir veya birkaçı cebri icranın konusunu oluşturur. Bu mallar icra dairesi tarafından haczedilir, daha sonra satılır ve elde edilen para ile alacaklının alacağı ödenir.
*Külli icrada isi, borçlunun karşısında bütün alacaklıları vardır. Borçlunun haczedilebilen bütün malvarlığı cebri icranın konusunu teşkil eder. Borçlunun bütün malvarlığı satılır ve elde edilen para ile borçlunun, bilinen bütün alacaklılarının alacağı ödenir.
***Not Kanunun hailini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yağtığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten 7 gün içinde yapılır.
***Takip talebi İcra veya iflas takibi, bir takip talebiyle başlar. Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır.
*** Takibin türü ilamlı takip ise borçluya ''icra emri'' gönderilir.
***Ödeme emri, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, amme alacağını vadesinde ödemiyenlere, 7 gün içinde (7061 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 gün) borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur. Ödeme emri, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için düzenlenir. Kamu borcunu vadesinde ödemeyenler adına vergi dairesince düzenlenen ödeme emri, borçlulara 7 gün (01.01.2018 tarihinden itibaren 15 gün olmuştur.) içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları konusunda yapılan bir bildirimdir. Ödeme emrinin düzenlenmesi ile vergi dairesi aynı zamanda kamu alacağının tahsili için cebri tahsilat işlemlerine de başlamış sayılır. Alacağın cebri icra yoluyla tahsiline ödeme emrinin tebliği ile başlanması ve haciz işleminin tatbiki için öncelikle borçluya ödeme emrinin gönderilmesi gerekmektedir.
***Kambiyo senetlerine özgü takipte, kambiyo senetleri elektronik ortamda takip talebine eklense de en geç 3 gün içinde belgenin aslının ilgili daireye ibraz edilmesi zorunludur. Aksi takdirde ödeme emri düzenlenmez.
***Tebligat kavramı bildirim, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğulu olup bir bilgi veya haberin ilgilisine bildirimi veya ulaştırılması anlamına gelir. Tebligatın tanımını şu şekilde yapmak mümkündür. Tebligat, yetkili makam veya onun aracılığı ile birtakım hukuki işlemlerin, bu işlemlerin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere (örneğin, bir davada davanın taraflarına) kanuna uygun şekilde bildirimi ve bildirimin de usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. Usule ilişkin (özellikle taraflarca yapılan) işlemlerin, kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi, çoğu kez bunların bildirimden etkilenecek olan muhatabına bildirilmesine bağlıdır. Tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılmasını ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır. Örneğin, bir davada, davalının davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesi gerekir. İdarelerin tebligat kanununa uygun hareket etmeleri bireylerin hukuki haklarını kullanmaları ve mağdur olmamaları için önem arz etmektedir.
***Davetiye; Davetiye bir mahkemeye şüpheli, tanık, mağdur ve şikâyetçi kişilerin çağrılması için kullanılan evraktır. Davetiye, tebligattan farklı bir kavramdır. Mahkemenin, bir kimseyi ( bu kişi taraf olabileceği gibi, avukat, tanık veya bilirkişi olabilir) huzuruna çağırmasına davet, davetin yazılı şekilde yapılmasına da davetiye denir. Davette mahkeme huzuruna çağrı söz konusudur. Her tebligat bir davetiyeyi içermez, davetiye dışında başka hususların da tebliği söz konusudur. Kişi veya idare kendisine gönderilen tebligatın gereğini yerine getirmekle yükümlüdür. Davetiyede böyle bir zorunluluk yoktur. Ancak bunun istisnası kişiye dava dilekçesi tebliğ edilir. Kişi ikinci dilekçe hakkını kullanmak zorunda değildir. İdari yargıda davetiye ile bir kişiye belli bir zamanda belli bir yerde hazır bulunması için davet yapılmaktadır. Kişi duruşmaya gelmesi için duruşmaya davet edilmektedir.(duruşma davetiyesi) Ancak adli yargıda davet edilen tanık gelmezse gerektiğinde zorla getirilebilir. Davetiyeler tebliğ evrakları içerisinde bir istisnai durum içermektedir. Bütün tebliğ evrakları tebliğ mazbatalı zarfın içerisine konularak gönderilmektedir; ancak bu durum davetiyeler için geçerli değildir. Davetiyeler genellikle zarfın içerisine konulmadan gönderilir; ancak zarfın içerisine konulmasa da tebliğ mazbatasının davetiyeye eklenmesi gerekir. Kanuna uygun hazırlanan davetiyeler PTT iş yerine tevdi edilir.
Davetiyenin ilk sayfası aşağıdaki kayıtları içerir:
Ø T.C. ibaresinin altına ilgili merci yazılır.
Ø Dosyanın numarası verilir.
Ø Taahhütlü yazısının altına numarası yazılır.
Ø Adres kısmına davet edilen şahsın adresi yazılır.
Ø Davetiyenin ikinci sayfası aşağıdaki kayıtları içerir:
Ø Tarafların varsa kanuni temsilci (avukat) ve vekillerinin ad ve soyadları ile
ikametgâh veya iş adresleri ile tebliğin mevzu kısaca yazılır.
Ø Davet edilen kişinin hangi mercide ve ne zaman hazır bulunması gerektiği
yazılır.
Ø Kanunlara göre davetiye ve celpnamelere konulması gereken diğer hususlar
kısmı doldurulur.
Ø Son olarak davetiyeyi çıkaran merciin mührü vurulur ve mahkeme başkâtibinin
veya diğer mercilerde yetkili memurun imzası atılır.
***Tebligat Mazbatası Tebligatın asıl kişiye veya onun adına tebligatı kabul edebilecek olan muhataplara yapıldığını belgeleyen tebliğ evrakıdır (m. 23; Teb. Yön. m. 35/1). Tebligatın usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, bu mazbata sayesinde anlaşılır. Tebliğin yapıldığını ispatlayan tebliğ memurunca tutulan durumu izah eden tutanak veya rapordur. Esaslara göre tebliğ mazbatası, tebliğin ne zaman nerede ve kime yapıldığını ispatlayan tek belgedir. Tebliğ mazbatası, tebliğ yapıldığını veya yapılmadığını veya tebliğin ne şekilde ve şartlar altında yapıldığını gösteren en önemli belgedir. Tebliğ mazbatası düzenlenirken dikkat edilmesi gereken hususlar, Kanun (m.23), Yönetmelik m. 35 ve Esaslar m. 57-58’de belirtilmiştir. Esaslarda, daha ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur. Tebliğ mazbatası, tebliği çıkaran merci ve tebliğ memuru tarafından okunaklı şekilde düzenlenir. Yönetmelikte tebliğ mazbatasının neleri ihtiva etmesi gerektiği şu şekilde düzenlenmiştir.
Ø Tebliği çıkaran merciin adını,
Ø Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
Ø Muhatabın adını, soyadını ve adresini,
Ø Tebliğin konusunu,
Ø Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o
kişinin adını, soyadını, adresini ve 34'üncü madde gereğince tebellüğe ehil
olduğunu,
Ø Tebliğ tarihini, saatini ve nerede yapıldığını,
Ø 30’uncu ve 31’inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu
hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma
için gösterilen sebebi,
Ø Tebligatın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine yapılması durumunda
buna ilişkin kaydı,
Ø Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun adı, soyadı, sıfatı ve imzası ile tebliğ
memurunun adı, soyadı ve imzasını içermesi gerekir.
***Tebliğ Mazbatalı Zarf Kural olarak tebligat çıkarmaya yetkili mercilerden çıkarılacak bütün tebliğ evrakının tebliğ mazbatalı zarfa konularak gönderilmesi gerekir. Ancak davetiyelerin, basit yargılama usulü davetiyesinin, yemin davetiyesinin bu tebliğ zarfına konularak gönderilmesi zorunlu değildir. Tebliğ evrakının tebliğ mazbatası haricindeki kısımları, tebliği çıkaran merci tarafından doldurulur.
***İlanan tebligat İkametgahı, meskeni, işyeri olmayan kişiler mechul sayılır ve bu insanlara yapılan tebligat ilanen tebligattır. mahalle muhtarına veya köy muhtarına şerh verdirerek ya da bi başka deyişle bu insan meçhuldur yorumu yaptırdıktan sonra kişi hakkında bu cins tebligat yapılır. ilanen tebligat gazeteye ilan verilmesi veya tebliğ edilen kararın bir yere asılması şeklinde yapılır. örneğin üniversitede size bir şey tebliğ edilecek ve siz meçhul sayılır iseniz tebliğ edilen karar üniversitede herkesce bilinen bir yere asılır. ilanen tebligat yapıldıktan sonra 7 gün içinde yapılmış sayılır. bazı hallerde bu süre uzatabilir ama 15 günü geçmez. boşanma davalarında kadınları mağdur etmek için kullanılan bir tebligat yoludur. sureten insan görünen beyefendi boşanma davasını açar, dava tebligatını da bir şekilde eşine ulaştırtmaz. sonra tutar mahkemeye "evden gitti, adresi belli değil, şu bu" diyerek tebligatın ulaşmadığını söyler ve ilanen tebligat yapılmasını ister. gazetede tebligat yapılır ve tebligat şartı yerine getirilir. pek doğal olarak kadın da tüm gazeteleri takip edip tebligat avcılığı yapacak olmadığından hiçbir şeyden haberi olmaz. davanın reddi istemini ya da tazminat-nafaka taleplerini, savunmalarını mahkemeye sunamaz. karar çıkar. kararı da ilanen tebliğ eder sözkonusu insanımsı. eş yine hiçbir şeyden haberdar değildir. hali ile temyiz süresi geçer ve kadına "seni boşadım" der. ve ortada hiçbir sosyal güvencesi, gidecek yeri olmayan cahil bir kadın kalır. hanzomuz ise hemen evlenir. borçlunun haberi olmadan, zaman aşımını kesen ve kamunun çokça başvurduğu yöntem. tebligat kanunu'na göre ikametgahı, meskeni veya iş yeri bulunamıyan kimsenin adresi meçhul sayılır ve bu kimselere tebilagat ilan vasıtası ile yapılır. buna ilanen tebligat denir. ilanlar genellikle bir gazete vasıtası ile yapılır. hergün gazete sayfaları arasında karşımıza çıkan mahkeme, icra müdürlüğü vs. ilanları buna örnektir. ilanen tebligatla ilgili atlanmaması gereken bir hususta; tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti bir ay süreyle tebliği çıkaran mercide herkesin kolayca görebileceği bir yere asılması gerektiğidir.
***Noter ve noterlik kavramı Noterlik iş ve işlemleri, çok eski tarihlerden beri bir ihtiyaç olarak doğmuş ve bir kurum olarak düzenlenegelmiştir. Noterliğin esaslı bir şekilde ilk tatbikatlarına Roma Hukukunda ve İslam Hukukunda rastlanmaktadır. Dördüncü ve beşinci yüzyıllarda Roma Devlet teşkilatı düzeltilirken, amme hizmeti gören yerlerdeki bu katiplere Exceptores, kayzer yanında görev yapanlara da Notari adı verilirdi. Bu kelime, çabuk yazan anlamına gelmektedir. Fransa’da on altıncı yüzyılda bunlara, Tabellion veya Garde-Note denirdi. Kral Dördüncü Henry zamanında bu kimselere Noter adı verildi. İslam Hukuku’nda noterlik işlerini yapacak kişilerin adil, güvenilir, kusur ve açıktan günah işlemeyen kimseler olması gerekmektedir. Kur’an-ı Kerim’de (2/282), borcun adil bir katip tarafından şahit huzurunda yazılması emredilmektedir. Bu işlemi yapana “katib-i âdil” denmiştir. Osmanlı Devletinde noterlik işlerini kadı veya naibler yapardı. 1913’te Katib-i Âdil Kanunu Muvakatı kabul edilmiştir. Osmanlı Devletinde, hukuki işlemlerin vesikalandırılmasına son derece önem verilirdi. Çünkü bu, dini bir emirdi. Bunun en açık delili de ağzına kadar dolu olan devlet arşivleridir. Ülkemizde 1939’da Noterlik Kanunu’nun kabul edilişine kadar, bu kanun yürürlükte kalmıştır. Şu anda Noterlik mesleği, 1512 sayılı Noterlik Kanunu ve bu kanun gereğince hazırlanmış Noterlik Kanunu Yönetmeliğince düzenlenmiştir. Kanunda Noterlik mesleği bir kamu hizmeti olarak tanımlanmıştır. Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Her asliye ve münferit sulh mahkemesinin bulunduğu yerde, o mahkemenin yargı çevresindeki noterlik işlerini görmeye yetkili olmak üzere bir noterlik kurulur. Bir ilin belediye sınırları içinde birden fazla noterlik bulunduğu takdirde, her noterlik, bağlı olduğu asliye mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlı olmaksızın, il belediyesi sınırları içindeki bütün noterlik işlerini görmeye yetkilidir. Adalet Bakanlığı, iş yoğunluğunda artış görülen yerlerde birden çok noterlik açabilir. Mevcut noterliklerden birden fazlasını, boşalmış bulunması kaydıyla kapatabilir. Adalet Bakanlığı birden çok noterlik açma ve noterliklerden birden fazlasını kapatma yetkisini kullanmadan önce Türkiye Noterler Birliğinin mütalaasını alır.
***Noterlikler dört sınıfa ayrılır. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterlikler, Türkiye Noterler Birliğinin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığınca sınıflandırılır. Bu sınıflandırmada, her noterliğin yetki çevresi içindeki nüfus, iş yoğunluğu ve noterlik geliri esas tutulur. Genellikle, aynı mahkemeye bağlı noterlikler aynı sınıftan sayılır. Açık bulunan üçüncü sınıf bir noterliğe noter atanması mümkün olamazsa, bu noterlik, Adalet Bakanlığınca dördüncü sınıfa indirilir. Dördüncü sınıf noterlikler, o yerin bağlı bulunduğu adalet komisyonunun inhası üzerine, Adalet Bakanlığınca görevlendirilecek icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya kâtip sınıfından bir adalet memuru tarafından geçici olarak yönetilir.
***Noterler ise üç sınıfa ayrılır. İlk defa üçüncü sınıf bir noterliğe atanarak mesleğe girenlerin, işe başladıkları tarihte üçüncü sınıf hizmeti başlar. Noterin ikinci ve üçüncü sınıfta asgari hizmet süresi dörder yıldır. Bu sürenin sonunda noterin sınıfının yükselebilmesi, Adalet müfettişi tarafından hakkında düzenlenen son hal kağıdında olumlu kanaat belirtilmiş olmasına bağlıdır.
***Noterliğe Kabul Şartları: Noter olabilmek için, noterlik stajını tamamlayarak, noterlik belgesini almış olmak şarttır. Ancak, Adlî veya askerî yargı hâkimlik yahut savcılıklarına veyahut hukuk fakültesi mezunu olup, idarî yargı hâkimlik veya savcılıklarına atanmış veya avukat unvanını kazanmış olan veya Avukatlık Kanununa göre staj ve avukatlık sınavı şartlarından bağışıklı olarak avukatlığa kabul olunmaya hak kazanmış bulunanlar, noterlik stajına tâbi değildirler. Bu sayılanlar gerekli belgeleri eklemek suretiyle Adalet Bakanlığına bir dilekçe ile başvurmaları üzerine, yapılan inceleme sonunda, noter olmaya engel teşkil eden bir durumları bulunmadığı anlaşıldığı takdirde, Noterlik belgesi verilir.
***Noterliğe Atama: Boşalan, açılan veya dördüncü sınıftan üçüncü sınıfa geçirilen noterlikler, o yerde, İstanbul ve Ankara’da ve Adalet Bakanlığınca uygun görülecek diğer yerlerde çıkan birer gazete ve Resmi Gazete’ de birer defa ilan olunur.İlk defa noterliğe atananlar, işe başlamadan önce, bağlı bulundukları asliye hukuk veya münferit sulh mahkemesinde, kendilerine verilen bu görevi doğru ve tarafsız olarak yapacaklarına dair vicdan ve namusları üzerine ant içerler. Tutulacak üç nüsha tutanağın bir nüshası Adalet Bakanlığına gönderilir. Diğer nüshalardan biri Cumhuriyet Savcılığında, öbürü de noterlikteki dosyasında saklanır. Noterler, göreve başladıkları tarihten itibaren 15 gün içinde, noterlik mührü ile imzalarının üçer örneğini, bulundukları yer valiliğine göndermekle yükümlüdür. İmza yetkisi verilenlerin imzalarının birer örneği de, yetki belgesinin düzenlendiği tarihten itibaren 15 gün içinde valiliğe gönderilir.
***Noterlerin Görevleri:
*Yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek
*Kanunlarda resmi olarak yapılmaları emredilen ve mercileri belirtilmemiş olan bütün hukuki işlemleri bu kanun hükümlerine göre yapmak
*Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapmak
*Bu kanuna uygun olarak dışarıda yazılıp getirilen kağıtların üzerindeki imza, mühür veya herhangi bir işareti veya tarihi onaylamak
*Bu kanun hükümlerine göre yapılan işlemlerin dairede kalan asıl veya örneklerinden veya getirilen kağıtlardan örnek çıkarıp vermek
*Belgeleri bir dilden diğer dile veya bir yazıdan başka bir yazıya çevirmek
*Protesto, ihbarname ve ihtarname göndermek
*Kanunen tescili gereken işlemleri tescil etmek
*Bu ve diğer kanunlarla verilmiş sair işleri yapmak.