Aöf Dersleri Özetleri - Çıkmış Sorular - Sınav Soruları

AÖF Ders Özetleri Uygulamasına Hoş Geldiniz,Uygulamadan tam anlamıyla faydalanmak için üye olunuz.

Final ESKİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARINDAN ŞAİR TEZKİRELERİ 7. Ünite Özeti


#1
20. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATINDA TEZKİRE GELENEĞİ

  • 20. Yüzyıl , Türk edebiyatındaà 15. yüzyıldan, Anadolu’da à 16. yüzyıldan itibaren süregelen tezkirecilik geleneğinin son örneklerinin verildiği bir dönemdir.
  • 20.yy.da à tezkirecilik geleneği yerini modern biyografiye bırakmıştır. Bu çerçevede eserlerin hazırlanış yönteminde, şekil ve içerik özelliklerinde bazı farklılıklar görülür.
  • Faik Reşat’ın Eslaf adlı eseri, yazarın Hazine-i Fünun mecmuasında çıkan yazı serisinin kitaplaştırılmış şeklidir. Yazar, eserini tezkire olarak adlandırsa da alfabetik sıraya uymadan şairleri bir araya getirdiği için Eslaf, tezkire geleneğinden ayrılır.
  • Mehmet Siraceddin Mecma-ı Şuara ve Tezkire-i Üdeba adlı eserini Hammer’den tercüme etmiştir.
  • *** Bu yüzyılda tezkire geleneğini en iyi temsil eden eser,Ali Emiri’nin Esami-i Şuara-yı Amidadlı eseridir.
  • ***Bu yüzyılda modern biyografiye geçişin son ve en güçlü örnekleri, İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın Son Asır Türk Şairleri ile Nail Tuman’ın Tuhfe-i Nailî adlı eseridir.
  • İbnülemin kendinden önce gelenlerden farklı olarakà zaman zaman kaynaklara başvurur, onlardan alıntılar yapar, belgelere işaret eder. Bu tavrı ile modern tarihçilere yaklaştığı söylenebilir.
  • objektif olma gayretlerine rağmen İbnülemin’in tam anlamı ile neslinin son temsilcisi olduğuna, ele aldığı şahıslar hakkındaki değerlendirmeleri tanıktır. Bu kişilerden bazılarının hayat hikâyelerini en küçük ayrıntılarıyla verirken, bazılarına özen göstermez.
  • Kimseyi ne tam övmüş, ne de tam yermiştir.
  • Hakkında bilgi verdiği kişiler ölmüş olsalar bile onlarla konuşuyormuş gibi dipnotlar düşer, onlara hücumlarda bulunur, nükteler yapar.
  • Maddeleri süsler, hikmetler ve beyitlerle donatır. Bununla da yetinmez geleneğe uygun olarak bahis mevzusu olan kişi hakkındaki nükte ve fıkraları sıralar.
  • Şiirlerinden bol bol örnekler verir. Eserlerinin isimlerini sayar. Bunlar arasında dikkate değer olanları bilhassa öne çıkarır.
  • Şairler hakkında bilgi toplamak için eski tezkirecilik geleneğinde de görülen bir yönteme başvurarak, zamanındaki sanatçılardan mektupla bilgi ister ve elde ettiği bilgileri eserine dâhil eder.
  • Onun modern biyografiye geçişin diğer temsilcisi sayabileceğimiz Nail Tuman’dan bir farkı, kendi zamanında yaşamış sanatçıları da eserine alarak unutulmaktan kurtarmış olmasıdır.
  • Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî adlı eserinde şuara tezkireleri başta olmak üzere, 75 kaynak eserdeki bilgileri tarayarak, şairlerin biyografilerini alfabetik sıra ile ve sistematik olarak özetlemiştir.
  • Biyografilerde özellikle şairlerin ad, lakap ve mahlaslarını, meslek ve görevlerini, eserlerini, doğum ve ölüm tarihleri ile yerlerini belirtmeye özen göstermiş, biyografik kaynaklarda zikredilmeyen, fakat kütüphanelerde kendisinin tespit ettiği şairleri de eserine almıştır.
  • Tuman, tezkire geleneğinde olmayan modern biyografi anlayışının yansıması olarak tezkirelerden elde ettiği bilgileri, eleştirel bir yaklaşımla karşılaştırmalı olarak sunmuş ve doğru olanı kaydetmiştir. Şairlerin şiirlerinden örnek beyitler zikrettikten sonra, şairlerle ilgili bilgileri aldığı kaynakları, cilt ve sayfa numaralarını belirterek göstermiştir.
  • Joseph von Hammer- Purgstall (d. 9 Haziran 1774, Graz - ö. 23 Kasım 1856, Viyana): Osmanlı tarihini konu edinen 10 ciltlik eseriyle ünlenmiş Avusturyalı bir tarihçidir

ESLAF
Faik Reşat
(1851-1914), İstanbul’da doğdu. Asıl adıà Ahmet Reşat, Faik mahlasıyla tanındı.

  • Anne tarafından büyük babası İhya Efendi’ye mensubiyetini belirtmeküzere yazı ve eserlerinde ismini uzun süre İhya Efendi Hafîdi Reşat şeklinde yazdı. Eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra devletin çeşitli kademelerinde çalıştı. Gazete başmuharrirliği yaptı. Rikada üstat bir hattattır.

Eserleri

  • Hal Tercümesi ve Edebiyat Tarihiyle İlgili Çalışmaları:
  • Teracim-i Ahval (İstanbul 1313): Eslaf’ın devamı, fakat hacimce ondan daha küçük olan eserin Eslâf’tan farkı, yalnız geçmiş asırlardaki şahsiyetlerle sınırlı kalmayıp çağdaşlarını da içine almasıdır
  • Teracim-i Ahval-i Meşahir (İstanbul 1313): Altı hâl tercümesinden ibaret olan bu kitapçık, çok defa küçülmüş bir çerçevede Eslaf’ı devam ettiren son kısımdır. Eser, tefrika şeklinde yayınlanmıştır.
  • Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniyye: Edebiyat Fakültesi’ndeki ders notlarından meydana gelir. Eserin Âşık Paşa ile Şeyhülislâm Yahya Efendi arasındaki devreyi içine alan ilk cildi çıkabilmiştir.
  • Kemal ile Muharebemiz: Eser, Faik Reşat’ın Namık Kemal ile tanışmasına vesile olan edebî hadise ile aralarındaki mektuplaşmaları ve kendisinin ona dair hatıralarını anlatır. Tarih-i Matbuât-ı Osmaniyye: Türk basın hayatının 1870’li yıllardan bu yana çeşitli hadiseleri ve orijinal tipteki insanlarını anlatan bir eserdir. Edebiyat tarihini ilgilendiren çalışmaları arasında, “İhyâ-yı Âsâr” başlığı altında yaptığı Divançe-i Vecdî, Azerî İbrahim Çelebi’nin Nakş-ı Hayâl mesnevisi, Sehî hakkında kaleme aldığı incelemesini de zikretmek gerekir. Latifî tezkiresi için de aynı şekilde tanıtıcı bir yazı kaleme almıştır.

Kitabete Dair Eserleri

  • Amelî ve Nazarî Talim-i Kitabet yahut Mükemmel İnşa: Dilbilgisi ve düzyazı yazma sanatı hakkında bilgi veren bir eserdir. Fenn-i İnşa: Eser, mektup örnekleriyle ifadede dikkat edilmesi gereken hususları gösterir. İlâve-i Nümune-i Kitabet: Yazı yazma sanatı hakkında bir eserdir.
  • Nümune-i Kitabet ve Fenn-i İnşa: Yazı yazma sanatı hakkında bir eserdir.
  • Nümune-i Şiir ve Divan şiiriyle yeni şairlerden seçme metinlere de yer verir.
  • Talim-i Kitabet Rehber-i Esma-yı Türkiyye (Ali Nazimâ ile birlikte).
  • Talim-i Kitabet, İmla ve Galatat (Rehber-i İmla) adıyla eserleri de vardır.

İnşa: Yazı yazma sanatı ve şiir hakkında teknik bilgiler veren bir eserdir.
Hal Tercümesi: Biyografi, yaşam öyküsü.
Tefrika: Gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda bölümler halinde ve birbirini tamamlayıcı nitelikte yayımlanan yazı dizisi.
Seçme Metin ve Kıraat Kitapları

  • Camiü’l-iber: Vecizeler ile hikmetli sözleri alfabe sırasıyla bir araya getiren bir eserdir. Eski alfabede “z”ye kadar olan manzum kısım yarım kalmıştır. Kıraat: Okullar için düzenlen bir eserdir.
  • Muharrerat-ı Nadire yahut Hazine-i Müntehabat: Kitapta, yenileşme devri yazarlarından seçilen metinlere yer verilmiş, Batılı yazarlardan yapılan tercümeler de konulmuştur.
  • Tarz-ı Nevîn-i Kıraat: Eserde “Büyük Adamlarımız” başlığı altında tarihî kişilikleri tanıtıcı parçalarla birçok metin yer almaktadır. Eserin son cildinde Fuzûlî, Bakî, Nedim, Hersekli Ârif Hikmet, Şinasî, Muallim Nâcî, Recaîzade Ekrem ve Ebüzziya Tevfîk’in edebî portreleri çizilmektedir.
  • Yeni Letaif-i İnşa: Mustafa Refik’in Çaylak Tevfîk tarafından yapılmış zeyliyle birlikte beş kitaptan meydana gelen Letaif-i İnşa adlı eserinin devamıdır. Divan edebiyatının meşhur simaları ile Tanzimat sonrası yazarlardan seçilmiş nesir örneklerini bir araya getirir.

Fıkra Derlemeleri

  • Gencine-i Letâif: Fıkra derlemelerinden oluşan bir eserdir.
  • Külliyat-ı Letâif: Derlediği fıkraları konularına ve söz konusu kişilerin meslekî ve sosyal tabakalarına göre yirmi yedi grupta toplamıştır. Faik Reşat, kitabının önsözünde fıkraların kültürümüz içinde değerini belirtirken Batı’ya ait sanılan birçok fıkranın esas kaynağını bizden geldiğine dikkat çeker. Bu arada eski ve yeni meşhur edebiyatçı ve yazarlarımızla ilgili fıkralara geniş ölçüde yer verir.
  • Mecmua-i Letâif Zeyl-i Gencine-i Letâif: Önceki eseri değişik malzemeyle devam ettiren yeni bir derlemedir.

Edebî Eserleri

  • Güldeste Mecmua-i Âsâr-ı Reşat: Eski tarz şiirlerinden ibarettir.
  • Hikâye-i Aristonous: Fenelon’un Telemaque’ın özeti olan bir kitaptır.
  • Ümit yahut Bir Katilin Âkıbeti: Malta adasında duyduğu bir aşk hikâyesini gerçekçi bir şekilde anlatır. Netice-i Sefalet ve Sergüzeşt-i Hulusî adlı eserleri de vardır. Okul kitabı olarak Muhtasar Osmanlı Tarihi ve Resimli Lügat (Ahmet Rasim ve Halil Vakıt ile beraber) eserlerini vermiştir Ali Nazimâ ile birlikte Mükemmel Osmanlı Lügati’ni hazırlamıştır.
  • Eslaf (İstanbul 1311-1312): Osmanlı şair ve âlimlerinin hâl tercümeleriyle manzum eserlerinden parçalar veren ve müelliŞn tezkire diye takdim ettiği eser, aynı adla Hazine-i Fünun mecmuasında çıkan yazı serisinin herhangi bir kronolojik veya alfabetik tasnif yapılmadan kitaplaştırılmış şeklidir.

TEZKİRE-İ ÜDEBA

  • Mehmet Siraceddin’in hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. 1930 yılından önce vefat etmiştir. Eserinin ön sözünde anlattığına göre çok iyi derecede Almanca bilmektedir. Eseri:
  • Mecma-ı Şuara ve Tezkire-i Üdeba tek eseridir. Almancasını ilerletmek için Hammer’in “Cami-i Mehasin fi Terâacim-i Şuara-yı Devlet-i Âl-i Osmanadlı eserini incelemiş ve tercüme etmiştir.
  • Hammer’in adı geçen eserinde Osmanlı devletinin kuruluşundan 1834 senesine kadar 550 yıl zarfında yetişen 2.200 Osmanlı şairinin hâl tercümesi ve şiirlerinden örnekler bulunmaktadır.
  • Eserin 4. cildi , isimler ve eserler itibariyle 517 şairi ihtiva ettiği hâlde 300’den fazla şairin hâl tercümeleri ve vefatları eksiktir. Ayrıca bazı şairler mükerrer yazılmış, bazı şairler hakkında da yanlış bilgiler verilmiştir. Hammer, Salim Tezkiresi’den sonra kendi zamanına kadar yazılmış bir tezkire bulamamış ancak tarihlere başvurarak tezkiresinin bu cildini eksik bir şekilde ortaya koymuştur.
  • Mehmet Siraceddin de eserin bu cildini, eksiklerini tamamlamak ve yanlışlarını düzeltmek suretiyle tercüme etmiştir.
  • Mehmet Siraceddin, Âkif, Şefkat, Ârif Hikmet, Fatin tezkirelerinden yararlanarak ve bunlarda olmayan bazı şairleri de eklemek suretiyle Hammer’in dördüncü cildinin başlangıcı olan 1701 tarihinden itibaren tezkiresini yazmıştır.
  • Mecma-ı Şuara ve Tezkire-i Üdeba’nın tertibinde, Hammer’in eserindeki gibi kronolojik sıralama esas alınmıştır. Ancak Mehmet Siraceddin, biyografik bilgi ve örnek şiir bakımından birtakım eklemeler yapmıştır. Her padişahın döneminde yaşayan şairlerin kısa hal tercümesini ve şiirlerinden örnekler vermiştir.
  • Hammer, tezkiresini 1834 senesinde tamamlamış ve II. Mahmut’a takdim etmiştir. Mehmet Siraceddin 1852 senesine kadar yaşayan şairleri de Fatin tezkiresinden yararlanarak ve kendi tespit ettiği şairleri ekleyerek genişletmiştir.
  • İnne hazihi tezkiretün ayet-i kerimesinden iktibasen kullanılan tezkire kelimesi, sanki Tezkire-i Şuara’ya bir alem olmuştur. Tezkire kelimesi ebced hesabına göre hesap edildiğinde (Tezkire-1325), bu eserin yazılış tarihine denk düşmektedir.
  • Tercümeye esas alınan Hammer’in IV. cildindeki şair sayısı 517 olduğu halde 160 sayfalık bu eserde toplam şair sayısı 75’tir. Bu eserde müellif Hammer’e eklediği yerleri veya çıkardıklarını belirtmemiş ancak bazı şairlerin ölüm tarihlerini gerektiği yerlerde dipnot olarak vermiştir.

ESAMÎ-İ ŞUARA-YI AMİD

  • Diyarbakır’da doğdu. Şair Saim Seyyit Emirî Çelebi’nin torunlarından Seyyit Mehmet Şerif Efendi’nin oğludur. İlk tahsilini Diyarbakır’da tamamladıktan sonra Mardin’e gitti. Burada bazı müderrislerden üç yıl kadar çeşitli dersler aldı ve kısa zamanda Arapça ve Farsçasını ilerletti. Bu arada eski tarzda şiirler yazmaya başladı. 1875’te telgrafçılık kurslarına katılarak telgrafçı oldu. Devletin çeşitli kademelerinde çeşitli vilayetlerde görev yaptı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Tasnif Komisyonu’nun başında bulunduğu sırada da kendi adına izafe edilen Ali Emirî Tasnifini meydana getirdi. Aynı zamanda Vakışar Nezareti’ne uzun vicdannameler yazdı; eski eserlerin bakımsızlık ve ihmalini dile getirerek kamu vicdanını temsil etti. 23 Ocak 1924’te öldü. Mezarı Fatih Camii haziresindedir.
  • Hayatı boyunca gittiği her yerde kitap toplayan Ali Emirî Efendi, bilimsel ve edebî faaliyetlerini emekliliğinden sonra daha da hızlandırmıştır. Bir ara, eski Oğuz şehri olan Cend’e kadar giderek birçok değerli eser ve vesika toplamış, Kırşehir muhasebecisi iken de masrafları kendisinden, işçiliği dervişlerince karşılanmak üzere Hacı Bektaş Velî Dergâhı’nı tamir ettirmiştir.
  • Orta seviyede bir şair, usta bir münekkit olan Ali Emirî Efendi’nin asıl büyük yanı, hayatı boyunca toplamış olduğu paha biçilmez değerde kitaplardan oluşan kütüphanesini, Fatih’te kendi kurduğu Millet Kütüphanesi’ne bağışlamasıdır. Bu kütüphaneye çoğu nadir ve tek nüsha olan 16.000 cilt eser vakfetmiş; ölümüne kadar da bu müessesenin müdürlüğünü yapmıştır.
  • *** Ali Emirî’nin önemli hizmetlerinden biri de Kaşgarlı Mahmut’un o zamana kadar ele geçmeyen meşhur Divanu Lügatit-Türk adlı eserini bulması ve bilim âleminin hizmetine sunmasıdır.
  • Bütün bu faaliyetleri arasında biyografi ve tezkire türünde birçok eser kaleme almış, bazı eski eserleri à Nevadir-i Eslaf adı altında haşiyelerle yeniden yayımlamıştır.

Eserleri

  • Cevahirü’l-müluk: Başta devrin sultanı Abdülhamit’e olmak üzere, Osmanlı padişahlarına yazılmış övgüler ile Osmanlı padişahlarının, bazı şehzadelerin Türkçe, Arapça ve Farsça bazı şiirler ve tarihlerden örnekler topladığı eseridir. Ø Divan: Şiirlerinin toplandığı bir eserdir.
  • Durub-ı Emsal: Atasözlerini topladığı bir eserdir.
  • Ezhar-ıHakikat: Bir nasihat kitabıdır.
  • Levamihü’l-hamidiyye Ali Emirî, II. Abdülhamit’i övmek ve tebrik etmek için yazdığı kasideleri toplamıştır.
  • Musahabe-i Edebiyye:Ali Emirî Efendi Yahya Divanı’nın yayınını eleştirdiği yazılarının adıdır.
  • Osmanlı Vilayet-i Şarkiyesi: Doğu illerini nüfus, coğrafya, ürün, ithalat ve ihracat, kasaba ve köy, tarihçe ve tarihî eserlerini ele aldığı bir eseridir.
  • Tezkire-i Şuara-yı Amid: Miratü’l-fevaid adlı tezkiresinin, sadece şairleri kapsayan bir özetidir.
  • Vesaikü’l-asar: İlkönce Osmanlı şairlerinin nazirelerinden birer ikişer beyit toplamaya başladığı ve sonra nazire olmayan eserlerden de örnekler alıp yayınlamağa başladığı eserdir. Yemen Hatıratı: Yemen ile ilgili gözlemlerine dayanan bir eserdir.
  • İşkodra Vilayeti Osmanlı Şairleri: Ali Emirî bu tezkiresini, ön sözünde belirttiği üzere maliye müfettişi olarak İşkodra’ya ikinci gidişinde, İşkodra’da şiir söyleme geleneğini öğrenmesi üzerine yazmıştır. Eser, yayınlandı.
  • Esami-i Şuara-yı Amid, Miratü’l-fevaid adlı tezkiresinin, sadece şairleri kapsayan bir özetidir. Diyarbakır’da yetişen şairlerin biyografisini ihtiva eden bu eserin yetmiş üç şairi içine alan sadece birinci cildi yayımlanmıştır.

SON ASIR TÜRK ŞAİRLERİ

  • edebiyat tarihçisi, hâl tercümesi yazarı, araştırıcı. Yusuf Kâmil Paşa’nın mühürdarlarından Emin Paşa’nın oğludur.
  • İlköğrenimini babasından ve Mehmet Âkif Ersoy’un babası İpekli Tahir Efendi’den yaptı. Hattatlık icazeti aldı. Hukuk tahsil etti.
  • Tefsir, hadis ve Farsça dersleri aldı. Musikî ile ilgilendi. Arapça ve Fransızca öğrendi.
  • Babasının memuriyeti dolayısıyla Adana, Sivas, Elazığ, Ankara, İzmir ve Adaları gezdi. Çeşitli memuriyetlerde bulundu.
  • Dünya Savaşı’ndan sonra evi işgal edilerek değerli yazma ve basma eserleri tahrip edildi, yakıldı, alındı, satıldı.
  • Evkaf nâzırı Hayri Efendi’nin teklifi ile Evkâf-ı İslâmiye Müzesi (İslâm EserleriMüzesi)’ni kurdu (1914). Çeşitli çalışmalarından dolayı ü Alman İmparatoru II. Wilhelm, Avusturya-Macaristan Kralı Şarl, İran şahı Ahmet tarafından nişanlar verildi.
  • Maarif vekili Hasan Âlî Yücel tarafından Kütüphaneler Tasnif İşleri İlmî Müşavirliği’ne getirildi. 87 yaşında öldü 1(957). Kabri Merkez Efendi Mezarlığı’ndadır.
  • Çocukluğunda arkadaşı Mehmet Âkif ile şiir söylemeye başladı, yazı hayatına atıldı . Çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Mahmut Celâleddin Paşa, Hersekli Ârif Hikmet, Musa Kâzım’ın yardımı, Mehmet Âkif, Yenişehirfenerli Hüseyin Hâşim, kendi kardeşi Ahmet Tevfîk, Halîl Edip ve Ispartalı Ağlarcazade Hakkı’nın ortaklığı ile Resimli Gazete’yi çıkardı. ü Çocukluğundan beri topladığı koleksiyonunu İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ne bağışladı.
  • Eski eşyalara karşı sevgi dolu mizacı, ona önemli belgelerin suretini çıkarttırmış, not ettirmiş, önemli olayları kaydettirerek yayımlatmış ve bu merakı, bilimsel titizliği onu güvenilir bir kişi haline getirmiştir.

Eserleri
Edebiyat, hal tercümesi, kitabiyat, tarih konularında pek çok araştırma yaptı, bazı konulan aydınlığa çıkaran makale ve kitaplar yazdı. Hal tercümeleri:

  • Kemalü’l-hikme: Hersekli Ârif Hikmet’in hayatını anlatır.
  • Kemalü’l-ismet: Sultan II. Abdülhamit’inkitapçılarından İsmet Efendi’nin hayatına dair bir eserdir.
  • Kemalü’l-meşahir(Meşahir-i Mechule): Çeşitli mesleklere dair bazı kişilerin hayatlarını anlatır.
  • Tarihçe-i Evkaf ve Teracim-i Ahval-i Nüzzar: Evkaf nezareti ve nazırları hakkında bir çalışmadır.
  • Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar (Kemalüs-südur): Hadîikatü’l-vüzerâ’nın zeyli olan Verdü’l-hadayık’ın zeylidir.
  • Son Hattatlar (Kemalü’l-hattatin) Süleyman Saadettin Efendi’nin hattatları anlattığı Tuhfe-i Hattatin adlı eserine ektir.
  • Hoş Soda, 1785’ten bu yana yetişen musiki ustalarının hayatı ve eserlerini içerir.
  • Hikâye: Sabih: Namık Kemal’in Cezmî adlı romanının taklidi bir eserdir.

Bir Yetimin Sergüzeşti: Selanik’te Mütelaa gazetesinde tefrikadır.
Neşirleri:

  • Divan-ı Yahya: Şeyhülislâm Yahya’nın hayatı ve şiirleri ile ilgili eserdir.
  • Divan-ı Hikmet: Hersekli Ârif Hikmet’in hayatı ve şiirleri hakkında bilgileri içerir.
  • Divan-ı Galib: Leskofçalı Galib’in hayatı ve şiirlerine dair bilgiler verir:
  • Menakıb-ı Hünerveran: Gelibolulu Mustafa Âlî’nin hayatını ve Menakıb-ı Hünerveran adlı eserini konu edinen önemli bir eserdir.
  • Tuhfe-i Hattatin: Müellifi Müstakimzade Efendi’nin hayatı ve gözden geçirilmiş metni ihtiva eder.

Diğer Eserleri: Hulasa-i Ziraat, Ahlak, Ravzatü’l-kemal, Menafius-savm, Kamil Paşa’nın Sadareti ve Konak Meselesi.
Basılmamış Eserleri:

  • Feyz-i Cevat: Siyasî, hukukî ve tarihî konuları içerir.
  • Vefeyat-ı Rical: Son asırda vefat eden bazı önemli kişilerin vefat tarihleri, hayatları, mezarlarını anlatır.
  • Kemalü’l-kamil: Yusuf Kâmil Paşa’nın hayatını anlatır.
  • Gelenbevî: Gelenbevî İsmail Efendi’nin hayatı anlatır.
  • Kemalü’l-kiyase Ş Keşfis-siyase: Siyasî, idarî, hukukî, tarihî konuları içerir.
  • İzzü’l-kemal: İzzettin Bey’in hayatına dair bir eser.
  • Nurul-kemal: Yeni Osmanlılar’ın kurucularından Nuri Bey’in hayatını nakleder.,
  • Kemalüs-safvet: Şair Safvet Efendi’nin hayatı ve şiirlerinden bazılarını içerir, Ø Kemalü’l-makal: Makalelerdir.
  • Kemalü’l-letaif: Fıkralardır.
  • Lemaatü’l-kemal: Tasavvufa ilgili sözlerdir.
  • Nadi-i Şuarâ: Manzum bir eserdir.
  • Lübbü’l-lüga, Lagvü’l-lüga, Mevzun Sözler diğer eserleridir.
  • ***Son Asır Türk Şairleri: Asıl adı à Kemalüş-şuara olan Son Asır Türk şairleri, Osmanlı şuara tezkireciliğinin son örneğidir.


  • Giriş kısmında tezkire geleneğimiz hakkında bilgiler verilmektedir. Yazar, tezkireciliğin hattatlar ile ilgili kolunda Son Hattatlar, musikişinaslar ile ilgili kolunda Hoş Sada; sadrazamlar ile ilgili kolunda Son sadrazamlar adlı kitapları neşretmiş; Son Asır Türk Şairleri de bu çalışmanın bir başka tarafını tamamlamıştır.
  • “Son” kelimesinin eserlerinin başında yer alması esasen bir devrin ve bir geleneğin de sona erdiğine işaret etmektedir.
  • Fatin Tezkiresi zeyli olan Son Asır Türk Şairleri içinde 574 kişi yer almaktadır. 1853 tarihinden eserin basıldığı yıla kadar gelinmiştir.
  • Ali Şir Nevayî’nin Mecalisün-nefais’i ile başlayan şuara tezkireciliği geleneğinin Son Asır Türk Şairleri ile son örneği verilmiştir.
  • İbnülemin kendinden önce gelenlerden farklı olarak diğer kitaplarında olduğu gibi, bu eserlerinde de zaman zaman kaynaklara başvurur, iktibaslar yapar, belgelere işaret eder. Bu tavrı ile modern tarihçilere yaklaştığı söylenebilir. Bu objektif olma gayretlerine rağmen İbnülemin’in tam anlamı ile neslinin son temsilcisi olduğuna, ele aldığı şahıslar hakkındaki değerlendirmeleri tanıktır. Bu kişilerden bazılarının hayat hikâyelerini en küçük ayrıntıya kadar verirken, bazılarına özen göstermez.
  • Dikkat edilirse kimseyi ne tam övmüş, ne de tam yermiştir. Hakkında bilgi verdiği kişiler ölmüş olsalar bile onlarla konuşuyormuş gibi, dipnotları düşer, hücumlarda bulunur, nükteler savurur. Maddeleri süsler, hikmetler ve beyitlerle donatır. Bununla da yetinmez geleneğe uygun olarak bahis mevzuu olan kişi hakkındaki nükte ve fıkraları sıralar. Şiirlerinden bol bol örnekler verir. Eserlerinin isimlerini sayar.

Bunlar arasında dikkate değer olanları bilhassa öne çıkarır. İbnülemin’in hususi üslûbu geleneğin sıcak, sevimli, nükteli, insanı hemen saran; buna karşılık şairlik ve şiirlerinin değerlendirilmesinde objektif olmaktan çok duygusallığa varan bir tutum sergiler. Kızdığı veya sevdiği kişileri bu üslup içinde tanımak çok kolaydır. Yine de hırçın, vefasız, kaba ve düşmanca bir ifadeye rastlamak kolay değildir. Şaka ve nüktelerine geleneğin bütün inceliği son parıltıları ile yansımaktadır.

  • İbnülemin Mahmut Kemal ele aldığı kişileri seçerken, değerlendirirken kendi kişisel sorunlarını da karıştırarak- aynı üslubu kullanmıştır. Kendinden öncekilerden biraz daha farklı olarak sık sık kaynaklara başvurması, alıntılar yapması onun çağdaş anlamda tarihçiliğinin, belgelere önem verişinin bir özelliğidir. Söz konusu ettiği kişilerden bazılarının hayat hikâyelerini en ufak ayrıntısına kadar belirtmek konusunda özen gösterdiği dikkati çekmektedir. Bunların çoğu yakından tanıdığı, bir kısmı da şu veya bu münasebetle ilgilendiği kişilerdir.

    TUHFE-İ NAİLÎ


  • Nail Tuman (1875- 1968)’ın hayatı hakkında ayrıntılı bilgilere sahip değiliz. Mehmet Ragıp Bey’in oğludur. Tuman, toplam 31 yıllık memuriyet hayatında Dışişleri Bakanlığı’nın çeşitli kademelerindegörev yapmıştır. Tuman’ın vefatına kadar süren kırk senelik emeklilik döneminde Milli Eğitim Bakanlığı’nca 1935’te kurulan İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu’nda üye olarak çalıştığı bilinmektedir. Tuman, bir yandan komisyonda çalışırken, bir yandan da yazacağı eserlerle ilgili araştırma ve incelemelerde bulunmuştur.
  • Kütüphanelerde geçen verimli bir emeklilik döneminden sonra seksen üç yaşında İstanbul’da 1958 yılında vefat etmiştir.
  • Nail Tuman, popüler bir edebiyatçı olmadığı için geniş kitlelerce tanınmasa da yazdığı kaynak kitaplarla edebiyat tarihçilerimiz ve akademisyenler tarafından çok iyi bilinen önemli bir bibliyografya ve biyografi yazarıdır.

Eserleri
Onun şimdiye kadar ikisi yayınlanmış dört eseri vardır. Bu biyografi ve bibliyografi çalışmaları şunlardır:

  • İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Katalogu: İstanbul kütüphanelerinde bulunan ve beş mesneviden oluşan hamselerin el yazmalarını tanıtan bir eserdir.
  • Türk Musikişinasları Tarihi: Mehmet Nail Tuman’ın Tuhfe-i Nailî’ye benzer bir tertiple kaleme aldığı eserdir. Musikişinaslarımızın biyografileri ile ilgilidir.
  • Lügat-ı Tarihiye: Mehmet Zeki Pakalın’ın Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü gibi kültür tarihi sözlüğü mahiyetindedir.
  • Tuhfe-i Nailî: Nail Tuman’ın asıl şöhretini sağlayan eseri Tuhfe-i Nailîdir. Eser,1949’da tamamlanmıştır. Tuman Tuhfe’de, şuara tezkireleri başta olmak üzere, 75 kaynak eserdeki bilgileri tarayarak, şairlerin biyograŞlerini alfabetik sıra ile ve sistematik olarak özetlemiş, biyografik kaynaklarda zikredilmeyen, fakat kütüphanelerde kendisinin tespit ettiği şairleri de eserine almıştır.


  • Biyografilerde özellikle şairlerin ad, lakap ve mahlaslarını, meslek ve görevlerini, eserlerini, doğum ve ölüm tarihleri ile yerlerini belirtmeye özen göstermiş, bu konuda çelişen bilgilere dikkat çekmiş, doğru olanı kaydetmiştir. Şairlerin şiirlerinden örnek beyitler zikrettikten sonra, şairlerle ilgili bilgileri aldığı kaynakları, cilt ve sayfa numaralarını belirterek göstermiştir. Böylece, bir şairle ilgili olarak, daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak isteyen araştırmacılara kolaylık sağlamıştır. Her biyograŞden sonra ilgili eserleri cilt ve sayfa numarasıyla anmıştır. Yazar, her zaman eserlerin tam adını yazmamakla birlikte, tutarlı bir kısaltma da kullanmıştır. Nail Tuman’ın Tuhfe-i Nâilî’yi kaleme alırken yararlandığı kaynakların başında tezkireler gelmektedir. Yazar, tezkirelere girmeyen fakat kütüphanelerde divanlarını veya şiirlerini gördüğü şairlerin biyografilerini de eserine almıştır. Bu biyograŞlerdeki bilgiler doğrudan şairin eserinden çıkarılmış ve kütüphanelerde görülebilen eserlerinin künyesi verilmiştir.
  • Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe ’yi, Divan şairlerinin muhtasar biyografilerini ortaya koymak amacıyla hazırlamıştır. Bununla birlikte, tasavvuf ve âşık edebiyatına mensup şairlere de yer vermiştir.
  • Ayrıca o bu eserde, edebî bir eser kaleme almadığı halde tasavvuf tarihinde önemli yeri olan bazı kişileri de ele almıştır. Bütün bu özelliklerinden dolayı müellif, Tuhfe’sine, Türk edebiyatı tarihiyle uğraşan her araştırmacının vazgeçemediği bir başvuru kitabı niteliği kazandırmıştır.