Endüstri ilişkileri ünite 2
Endüstri ilişkiler sistemi
– Endüstri ilişkilerinin bir sistem olduğu görüşü ilk kez John dunlop tarafından ortaya atılmıştır.
– endüstri ilişkileri sisteminin; aktörler, çevre ve ideolojiden oluşan üç bağımsız değişkeni vardır.
– bağımsız değişken à başka bir değişkene bağlı olarak farklı değerler almayan ve diğer değişkenleri etkileyen değişkenlerdir.
– endüstri ilişkiler sisteminin hem girdisi hem de çıktısı kurallardır.
– endüstri ilişkiler sisteminin temel amacı: kuralların oluşumudur.
Endüstri ilişkiler sisteminin aktörleri
1- Yöneticiler ve yöneticilerin temsilcilerinden oluşan bir hiyerarşi
2- İşçiler ve işçi temsilcilerinden (sendikalar) oluşan bir hiyerarşi
3- İşçi-işveren ilişkilerinde uzmanlaşmış kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar
Dunlop, aktörleri etkileyen ve sınırlayan çevreleri;
1- İşyerinin ve iş toplumunun teknolojik özellikleri,
2- Ürün piyasası ya da Pazar ve bütçe kısıtları
3- Gücün toplumdaki dağılımı olarak belirtmiştir.
*-* Teknoloji, işyeri büyüklüklerini, işletme yönetim şeklini, yoğunlaşmayı, işçi sayısını, işçi örgütünü, işçilerin işyerinde birbirinden uzak yada yakın çalışmalarını ve yapılan işin içeriğini belirleyerek endüstri ilişkileri sistemi üzerinde etkili olmaktadır.
*-* teknoloji sadece işyerini değil, işçilerin mesleki özelliklerini de etkilemektedir.
*-* güç kaynaklarının 3 temel özelliği;
1- kıt olması
2- önemli olması
3- ikame edilmez olması
*-* güç kaynakları iktisadi, teknolojik ve siyasi faktörler gibi nesnel, kültürel ve ideolojik faktörler gibi öznel faktörlerden etkilenmektedir.
İşçilerin güç kaynakları:
1- Kolaylıkla ikame edilemeyecek vasıflara sahip olmak
2- Üretim sürecinin hayati bir noktasında çalışıyor olmak
3- Üretim sürecini kolaylıkla aksatabilmek
4- Üretim sürecinde belirsizlik yaratmak
*-* işçilerin esas güç kaynağı: kendi çıkarlarını korumak ve geliştirmek için gerçekleştirdikleri kolektif örgütlerde ve eylemlerde yatmaktadır.
Sendikanın güç kaynakları:
1- Bireysel işçiler ve üyelerin sahip olduğu kaynaklar
2- Sendikaların bu kaynakları birleştirme ve harekete geçirilebilme yetenekleridir.
*-* işverenin en önemli güç kaynağı, daha fazla maddi gücü olmasıdır.
*-* en fazla kaynağı olan aktör, potansiyel olarak en güçlü olanıdır.
Endüstri ilişkileri sisteminin ideolojisi
– dun lop’un endüstri ilişkileri sistemi kuramının son öğesi, aktörlerin sahip olduğu herhangi bir ideolojinin veya aktörleri sisteme bağlayan ortaklaşa benimsedikleri fikirler veya inançlar bütünün varlığıdır.
İdeoloji: siyasi veya toplumsal bir öğesi oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik hukuki, bilimsel felsefi, dini moral estetik düşünceler bütünüdür.
– Her bir aktörün ideolojisi vardır: ancak sistemin etkili işleyebilmesi için bu ideolojilerin en azından birbiriyle uyumlu olması da gerekmektedir.
– Ulusal düzeydeki endüstri ilişkileri sisteminde kuralların oluşumunu etkileyen en önemli faktör güçtür.
– Dunlop, kuralların oluşturulmasını ve uygulanmasını endüstri ilişkilerinin temel amacı olarak görülmektedir. Bu kuralları ağı 3temel unsurdan oluşmaktadır:
a) Kuralların belirlenmesi için prosedürlerin oluşturulması
b) Kuralların kendileri
c) Kuralların hangi durumlara uygulanacağına karar vermek için prosedürler oluşturulması
*-* kurallar sözlü, yazılı gelenek ve uygulama şeklinde olabilir.
Kuralların oluşturulması ve uygulamasındaki usul ve yöntemler
1- İşverenler, diğer iki aktörün müdahalesine gerek kalmadan tek yönlü olarak kuralları belirleyebilir.
2- İşveren ve işçilerin katılımı olmaksızın, yetkili kamu kuruluşları, kuralların konulmasında önemli rol oynayabilir.
3- İşçi ve işveren örgütleri, kamu kuruluşlarının müdahalesi olmaksızın kuralları koyabilir.
4- Devlet, işçi ve işverenler ortaklaşa kuralları koyabilir.
Sistem yaklaşımına getirilen eleştiriler
1- Sistemdeki çatışma ve değişme yerine dengeyi vurgulaması ve çatışmanın nasıl denetlendiği ve önlendiğine önem vermemesi
2- dunlop un yaklaşımında endüstri ilişkileri aktörlerinin insanlara değil, örgütsel yapılar olarak görülmesi
3- dunlop işletme sahipleriyle yöneticilerin ayrıldığını düşünerek işverenler yerine işletme yöneticilerini aktör olarak değerlendirmesi
4- Aktörler arasında sistemi bütünleştiren ortak bir ideolojinin var olduğunu öne sürmesi
5- Sendikasız işyerlerindeki endüstri ilişkilerini açıklamakta yetersiz kalması
6- Aktör olarak devletin rolünün çok zayıf olması
*-* sistem yaklaşımı 1960lı yıllardan günümüze, endüstri ilişkileri alanında en çok benimsenen yaklaşımdır. Bunun nedeni ise ; bu yaklaşımın endüstri ilişkilerini ilk defa bir bütün olarak ele almasıdır.
Endüstri ilişkiler ünite 3
Klasik yaklaşım
– endüstri ilişkileri alanında ilk kuramsal çalışmayı yaparak temellerini atanlar , iki İngiliz araştırmacı; sidney ve beatrice webb olmuştur.
– Webb’ler yaptıkları ilk çalışmada işçi sendikalarının işlevleri üzerinde durmuşlar ve işçi sendikalarının temel amacının ücretlilerin çalışma koşullarını geliştirmek ve korumak olduğunu ileri sürmüşlerdir.
– Webb’ler 1897 yılında yayınladıkları “ındustrial democracy” (endüstriyel demokrasi) adlı kitap ta sendikaların siyasi faaliyetleri ile yasal düzenlemelerin endüstriyel demokrasi üzerindeki etkisine değinmişlerdir.
– Endüstriyel demokrasi: insanın kişiliğine saygı gösterilen ve tüm bireylerin fırsat açısından eşit olduğu, ancak sarf ettikleri çaba teşebbüs gücü ve sahip oldukları zihinsel ve bedensel niteliklerle bir toplum düzenidir.
– Sidney ve beatrice webb, kuramlarını 3temel kavram üzerine oturtmaktadır:
1- İşçilerin ve işverenlerin sendikalaşma hakkı
2- Toplu pazarlık hakkı 3-Grev ve lokavta başvurma hakkı
– Webbler sendikaların amaçlarını gerçekleştirmek için 2temel süreç olduğunu belirtmektedir. Birincisi toplu pazarlık süreci, ikincisi ise yasal düzenleme sürecinin kullanılmasıdır.
– Webblere göre devlet, işçilerin işverenlerin sendikalaşma, toplu pazarlık grev ve lokavt haklarından yararlanmalarını önleyecek yasal engeller getirmekten kaçınmalıdır.
– Webb in katkıları
1- Klasik iktisatçıların işgücüne yönelik politikalar belirlemelerinde yönlendirici olmuştur.
2- Sendikacılık ile işçilerin ve işverenlerin toplu pazarlık gücüne ilişkin bir kuram geliştiren ilk teorisyenlerdir.
3- Çalışmalarını deneysel araştırmalara dayandırmaktadır.
– Klasik yaklaşımın uygulama alanının daralmasına yol açan gelişme: devlet müdahalesinin artmasıdır
Marksist yaklaşım
– Kapitalist toplum içinde endüstri ilişkilerinin analizine yönelik uygulamaları da içeren, toplumun ve sosyal değişimin genel bir kuramıdır.
– Marksist teorinin endüstri ilişkilerine uyarlanması doğrudan marks’ın kendisi tarafından değil, Allen, Vidal, ve hyman gibi daha sonraki Marksist kuramcılar tarafından yapılmıştır.
– Marksist kuramının başlangıç noktası: toplumsal değişim evrenseldir.
– Marksistler için amaç sınıfsız toplumdur.
– Marksist yaklaşım sendikal örgütleri işgücünün kapitalist sömürüsünün bir sonucu olarak görürler.
– Marksist yaklaşımın en önemli eksiği, bütün toplumsal ilişkileri emek-sermaye çatışması şeklinde değerlendirilmesidir. Ayrıca Marksist yaklaşımının işyeri yada toplum temelli mi olduğu açık değildir.
Sosyolojik yaklaşım
– Endüstri ilişkileri aktörlerinin davranışlarını açıklayabilmek için bu davranışlara yükledikleri kişisel anlam yorumlanmalıdır.
– Bu yaklaşıma göre, endüstri ilişkilerinde yapı ve kurumlardan çok aktörlerin davranışları önemlidir.
Çoğulcu (kurumsal) yaklaşım
– 1960 lı yılların sonlarına doğru Oxford üniversitesinden Allan flanders, Alan fox ve hugh clegg, dunlop un sistem yaklaşımı ile siyaset bilimindeki çoğulcu yaklaşımından yararlanarak endüstri ilişkilerinde çoğulculuk olarak adlandırılan yeni bir kuram geliştirilmişlerdir.
– Siyaset bilimindeki çoğulcu yaklaşıma göre, toplumda farklı amaç ve çıkarları olan ve birbirleriyle rekabet eden değişik çıkar grupları vardır.
– Çoğulcu bir toplumda temel hedef: devletin müdahalesi olmadan toplumsal bütünleşmeyi sağlamak ve korumaktır.
– Flanders; endüstri ilişkilerinin kurumsallaşmış ve düzenlenmiş ilişkileri içerdiğini ileri sürmektedir.
– Çoğulculara göre, toplu pazarlık olmasaydı sendikalar, küçük,zayıf, ve etkisiz örgütler olarak kalacaklardı.
– Çoğulculara göre endüstri ilişkilerinin en temel özelliği, işyerinde işçi ve işveren ile yönetenler ve yönetilenler arasında meydana gelen potansiyel çatışmadır.
– Çoğulcu yaklaşıma göre, düzensizliğe yol açan etken çatışmanın kendisi değil, endüstri ilişkilerinde çatışmanın çözümüne yönelik kurumsal eksikliklerdir.
Tekilci yaklaşım
– Tekilci yaklaşım, sendikaların zayıflamaya başladığı 1970li yılların sonunda ortaya çıkan sendikaları ve toplu pazarlığı endüstri ilişkileri sisteminin dışına çıkarmaya çalışan ilk yaklaşımdır.
– Tekilci yaklaşıma göre, endüstri ilişkilerinde çatışma yapısal değildir. Daha çok işletmedeki küçük uyuşmazlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu uyuşmazlıkların en önemli nedenleri olarak;
1- Organizasyon içindeki kişilik farklılıkları
2- Yönetimin planları ve kararlarına ilişkin olarak iletişimin yetersizliği
3- Çalışanların yönetiminin kararlarını yanlış anlaması
4- Çalışanların çıkar birliğinin önemini anlayamamasıdır.
– insan ilişkileri yaklaşımı: çalışanların işinden memnun ve verimli olabilmesi için çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini temel alan yönetim anlayışıdır.
– tekilci yaklaşımda sendikalar gereksiz bir çatışmaya ve uyuşmazlığa neden olduğu için anti-sosyal mekanizmalar olarak görülmektedir.
Neokorporatist yaklaşım
– korporatizm olarak adlandırılan model de devlet, sendikaları ulusal kalkınma ve büyüme programlarının önemli bir unsuru olarak kabul etmiş; sendikal hak ve özgürlükleri iyileştirecek yasal düzenlemeler yapılmıştır.
– Toplu pazarlık endüstri ilişkilerinde kural üreten en önemli kurum olarak benimsenmiştir.
– Korporatizmin 3 modeli; toplumsal, devlet ve pazarlık korporatizmidir.
– Neokorporatizm sistemde, sendikalar siyasal ve ekonomik bakımdan daha fazla güçlenmektedir.
– Bu kuramcılara gör ekonomiye devlet müdahalesi nedeniyle işçi ve işveren örgütlerinin yapılarında işlevlerinde ve faaliyetlerinde değişikler meydana getirmiştir.
– Neokorporatizm : işçi ve işveren örgütlerine devlet tarafından yasal ayrıcalıklar sağlanırken, faaliyetlerinin kısıtlanması ve denetlenmesidir.
– Korporatist yaklaşım : sendikalar devlet tarafından ekonomik ve sosyal politikaların belirlenmesinde taraf olarak kabul edilmiştir.
– Zayıf neokorporatizmà İngiltere ve İtalya
– Orta neokorporatizm à Belçika, batı Almanya, İrlanda ve Danimarka
– Güçlü neokorporatizmà Avusturya Finlandiya İsveç ve Norveç
Endüstri ilişkiler ünite 4
Endüstri ilişkilerinin geçirdiği aşamalar
– Başlangıcından günümüze kadar endüstri ilişkilerinin gelişim sürecinde ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik faktörler etkili olmuştur.
– Endüstri ilişkilerini şekillerinden temel aktör devlettir.
– Gelişim süreci;
1- Başlangıç dönemi
2- Müdahaleci dönem
3- Liberal dönem
4- Neoliberal dönem
Başlangıç dönemi (kitle üretimi)
– 18 yy” en çok değişen” ve “en çok şeyi değiştiren” yy olarak kabul edilir.
– 18,yy damgasını vuran Rönesans la birlikte başlayan Fransız devrimi ve endüstri devrimi ile gelişen bir zincirin halkaları olarak ortaya çıkmaktadır.
– Ortaçağdan endüstriyel üretime doğru uzanan üretim aşamaları
a) Ev ya da aile içinde yapılan üretim (erken ortaçağ): insanlar piyasa için değil kendi ihtiyaçları için üretim yapmaktadır. İşgücü ihtiyacı büyük ölçüde aile içinden karşılanmaktadır. Ayrıca bazı ülkelerde kira sözleşmesine dayalı olarak köleler çalıştırılmaktadır.
b) Feodal sistem içinde yapılan üretim (ortaçağ boyunca): temel ekonomik faaliyetin tarım, üretim aracının toprak olduğu dönemdir. Üretim sınıfı oluşturan köylüler mülk edinemezlerdi. Köylüler toprağın asıl sahibi olan senyörlerin hukuki ve siyasi otoritesine tabidiler.
c) Lonca sistemi içinde yapılan üretim (17yy ve 18 yy ortalarına kadar): yeni kıtaların ve deniz yollarının keşfedilmesi, ekonominin ve ticaretin canlanmasına neden olmuş; hammaddeleri işleyen ve satan esnaf ve zanaatkârlar ortaya çıkmıştır. Aynı zanaat kollarında çalışanlar loncalarda örgütlenmişlerdir. Bu dönemde çırak kalfa usta ilişkisi içinde küçük bir Pazar için yapılan ve emeğin değil, emeğin ürününün satıldığı bir üretim ilişkisi hâkimdir.
– 1766 yılında James watt adlı bir İngiliz mühendisin buhar makinesini icat etmesi, dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olmuştur.
– Makineleşme, nüfusun artması ve sermayenin güçlenmesi işçi sınıfının çalışma ve yaşama koşullarını olumsuz etkilemiştir.
Müdahaleci dönem
– Devletin endüstri ilişkileri sistemindeki rolünün değişmesine yol açan gelişmeler:
1- Endüstri devriminin yol açtığı sosyal sorunların büyümesinin ve ağırlaşmasının topluma zarar veren çatışmalara yol açmaya başlaması
2- Kapitalist sisteme büyük zarar veren ekonomik krizlerin yaşanması
3- Temel hak ve özgürlükleri toplumun geniş kesimleri ve özellikle işçi sınıfı için de yaşanılır kılmak isteyen dini ve insani düşünceler
4- Siyasi haklardan yararlanma olanağının genişletilmesi sonucu işçilerin siyasi alanda ağırlıklarını koymaya başlamaları
– Müdahaleci dönemde devletin en önemli amacı, çalışma hayatının dinamik şartları içinde tarafların kendi koşullarını kendilerinin belirleyecekleri yeni bir düzen getirmek olmuştur.
Liberal dönem
– Bu dönemde refah devlet düşüncesi hakim olmuştur.
– Refah devleti: bireylere ve ailelere asgari bir gelir güvencesi veren, onları toplumsal tehlikelere karşı koruyan, onlara sosyal güvenlik olanakları sağlayan ve toplumsal konumları ne olursa olsun tüm vatandaşlara eğitim, sağlık, konut gibi sosyal hizmetler alanında belirli bir standart getiren devlet anlayışıdır.
– Devlet, sosyal niteliğinin ön plana çıktığı bu dönemde liberal devletin geleneksel adalet asayiş ve savunma hizmetlerinin dışına çıkarak eğitim, sağlık, sosyal konut, sosyal güvenlik yardımı gibi toplumun geniş kesimlerinin refahını ilgilendiren kamusal hizmetleri de üstlenmiştir.
Neoliberalizm dönemi
– Enflasyonu düşürmek ve dış rekabet gücünü tekrardan kazanmak için işgücü maliyetlerinin düşürülmesi hedeflenmiştir.
– İşsizlik, evlilik, doğum yardımları gibi ödemeler kısıtlanmış
– Ekonomik krizler yaşanmış
– Bilgi toplumuna geçişten kaynaklanan yapısal dönüşüm oluşturmaktadır
– Özellikle endüstri toplumunun en temel özelliklerini oluşturan kitle üretimi kitle tüketimi mavi yakalı işgücü büyük ölçekli fabrikalar aşırı işbölümüne dayanan geleneksel endüstriyel üretim yerine daha çok yüksek teknolojiye dayanan istikrarsız ve hızla değişen yapılara uyum gösteren esnek üretim biçiminin gündeme geldiği endüstri ötesi toplum (post endüstriyel toplum) yükselişe geçmiştir.
– Bu dönemde başlayan ve günümüze kadar devam eden gelişmeler
a) Sendikaların zayıflaması
b) Devletin değişen rolü
c) Toplu pazarlıkların yapısı
d) Yönetim anlayışının değişmesi
Endüstri ilişkilerin geleceği
1. Senaryo à sendikalar devam edecek amaç ve yönetimlerde farklılık olacak
2. Senaryo à sendikalar devam etmeyecek
*-* özelleştirmenin ortaya çıkardığı işsizlik, kayıt dışı istihdamın artması, reel ücretlerin düşmesi ve buna bağlı olarak çalışanların aldığı payın azalması gibi sonuçlar çalışma yaşamını ve dolayısıyla sendikaları önemli ölçüde etkilemektedir.
Özelleştirmenin sendikalar üzerindeki etkisi
1- Sendikaların üye sayısının azalması
2- Sendikaların toplu pazarlık gücünün azalması
3- Sendikal rekabete yol açması
*-* asgari ücret, sağlık ve güvenlik çalışma saatleri çalışanlar arasında ayrımı önleme işten çıkarmaya karşı koruma ve tatiller gibi birçok konuda asgari standartlar oluşturmaktadır.
Devletin ücretlere yönelik olarak toplu pazarlığı sınırlama eğilimi çeşitli biçimlerde görülebilir:
1- Ücretlerin ve fiyatların dondurulması
2- Mevzuat yoluyla ya da toplu pazarlıkların ardından ücret göstergelerinin askıya alınması
3- Ücret artışlarının özellikle en yüksek ücret alan işçiler için sınırlandırılması
4- Sosyal yardımların dondurulması ya da işgücü maliyetlerinde artışa yol açabilecek türde iyileştirilmelerin kısıtlanması
Endüstri ilişkiler ünite 5
İşçi sendikası kavramı
– Bugünkü anlamını 1839 yılında kazanan sendika kavramı ilk defa İngiltere de bir şehir veya bölgede işçilerin genel çıkarlarını korumak için kalfalar arasında kurulup geliştirilen dostluk örgütlerinin ortak eylemlerini anlatmak için kullanılmıştır.
– İşçi sendikası: işçi sınıfının ekonomik ve toplumsal alanlardaki hak ve çıkarlarını savunan yaşam ve çalışma koşullarını geliştirmeyi amaçlayan mesleki örgüttür.
– İşçi sendikaları 3temel haktan oluşan bir sacayağının üzerine oturtmaktadır. Bunlar; örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı ve toplu iş sözleşmesi hakkı ve grev hakkıdır.
– İşçi sendikalarının doğuşuna ortam hazırlayan koşullar:
1- Emek ile sermayenin ayrılması ve emeğin özgürleşmesi
2- Emeğiyle geçinen bağımlı çalışanların sayısının artması
İşçi sendikalarının özellikleri
1- Mücadele örgütleridir.
2- Meslek örgütleridir.
3- Sınıf örgütleridir.
4- Demokratik örgütlerdir.
5- Kitle örgütleridir.
6- Çalışma hayatında ve ekonomik ilişkilerde barışı ve istikrarı sağlayan örgütlerdir.
7- Adil ve hakça bir gelir dağılımını sağlayan örgütlerdir.
İşçi sendikalarının işlevleri
1- Güç: işçiler açısından gücün en önemli aracıdır.
2- Ekonomik düzenleme
3- İş düzenlemesi
4- Sosyal değişim
5- Üyelik hizmetleri: bu yardımlar, greve katılan üyelerin ücret kayıplarını karşılamaya yönelik yardımlar, işsizlik, hastalık, sakatlık ve ölüm hallerinde yapılan yardımlarıdır.
6- Kişisel tatmin
Sendika hakkı: işçi ve işverenlerin yalnızca bireysel sendika özgürlüklerini kapsamayıp sendikaların varlıklarını ve kendilerine özgü faaliyetlerini güvence altına alan kolektif sendika özgürlüğünü de kapsayan çifte temel haktır.
Bireysel sendika özgürlüğü: işçi ve işverenlerin serbestçe sendika kurma kurulmuş sendikalara üye olma diledikleri sendikayı seçebilme sendika içi faaliyetlere katılabilme sendikalara girmeme sendikasız kalabilme ve sendikadan çıkabilme özgürlüğüdür.
Olumlu sendika özgürlüğü: kişilerin serbestçe sendika kurma, kurulmuş sendikalara üye olma, dilediği sendikayı seçebilme, sendika içi faaliyetlere katılabilme özgürlüğünü ifade eder.
Olumsuz sendika özgürlüğü: kişilerin sendikalara girmeme, sendikasız kalabilme, sendikadan çıkabilme özgürlüğünü ifade eder.
Kolektif sendika özgürlüğü: sendikaların varlıklarını, amaçlarının ve faaliyetlerinin devlete, işverenlere siyasi partilere ve diğer kuruluşlara karşı korunması, bağımsızlıklarının sağlanması, faaliyetlerini serbestçe düzenleyebilme haklarına sahip olmalarıdır.
– işverenlere bağımlı bir sendika (sarı sendika) üyelerinin çıkarlarını değil işverenlerin çıkarlarını koruyacaktır.
Sendika güvenliği: genellikle toplu iş sözleşmelerine konulan hükümlerle ve daha çok anglo – sakson kökenli ülkelerde sendikanın varlığına işverenlerden sendikasız işçilerden ve diğer sendikalardan yönelen tehlikelere ve işverenlerin sendikalı işçiler aleyhine ayrımcı eylemlerine karşı getirilen her türlü önlemler ve güvencelerdir.
Sendika güvenliği türü
1- zorunlu sendikacılık şeklindeki sendika güvenliği türleri:
a) kapalı işyeri koşulu (closed shop): işçilere işe başlamadan önce işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üye olmaları ve çalıştıkları süre boyunca üyeliklerini devam ettirme zorunluluğunu getiren zorunlu sendikacılık şeklinde sendika güvenliği türüdür.
b) Sendikalı işyeri koşulu(union shop): işçilere işe girdikten sonra belirli bir süre zarfında toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üye olmaları ve çalıştıkları süre boyunca üyeliklerini devam ettirme zorunluluğunu getiren zorunlu sendikacılık şeklinde sendika güvenliği türüdür.
c) Sendika üyeliğini muhafaza etme koşulu (maintenance of membership): hiçbir işçi için bir istihdam koşulu olarak sendikaya katılma zorunluluğunu getirmeyen fakat sendikaya gönüllü olarak katılanlara işlerini koruyabilmeleri için toplu iş sözleşmesi süresince üyeliklerini koruma zorunluluğunu getiren zorunlu sendikacılık şeklindeki sendika güvenliği türüdür.
2- finansal sendika güvenliği türleri
a) dayanışma aidatlı işyeri koşulu(agency shop)
b) kaynakta kesme yöntemi (check-off)
ideolojilerine göre işçi sendikası tipleri
1- pragmatik (faydacı) sendikacılık: yalnızca üyelerinin mesleki ve ekonomik çıkarlarını korumayı amaçlayan sendikacılık anlayışıdır. ABD, kanada ve kuzey Amerika da uygulanır.
2- Reformist(evrimci) sendikacılık: yalnızca kendi üyelerinin değil, tüm çalışanların hak ve menfaatlerini korumayı ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. İngiltere Almanya İsviçre Norveç gibi batı Avrupa da görülür.
3- Marksist (devrimci) sendikacılık: sendikacılık hareketini etkileyen ilk görüş, Marks ın bilimsel sosyalizmi olmuştur. Çin küba da görülür.
Endüstri ilişkiler ünite 6
Sendika Örgütlenme Modelleri
Taban örgütlenme modelleri
Sendikal kademelenmenin en alt düzeydeki taban örgütlenme modelleri; meslek sendikaları, işkolu (sanayi) sendikaları, genel sendikalar ve işyeri (işletme) sendikalarıdır.
1) meslek sendikaları
tarihsel olarak ilk ortaya çıkan sendika olan meslek sendikaları.
2) işkolu (sanayi) sendikaları
aynı işkolundaki tüm işçileri, meslek ve vasıf farkına bakmaksızın örgütleyen taban sendikal örgütlenme modelidir. 20 yy ın başından itibaren makineleşmenin ve kitle üretimin hız kazanmasına paralel olarak özellikle sanayileşmiş ülkelerde gelişme imkanı bulabilmiş ve proleter işçi dayanışmasının gerçekleştirilebilmesi gibi ideolojik amaçlarla desteklenmiştir.
3) genel sendikalar
işçilerin mesleklerini ve çalıştıkları sanayi kollarını dikkate almaksızın örgütlenen sendika modelidir. Bu model, İngiltere ve Danimarka gibi ülkelerde görülebilmektedir. Birleşik-küme (conglomerate) sendikaların oluşmasına neden olmaya başlamıştır.
4) işyeri (işletme) sendikaları
aynı iş yerinde veya işletmede çalışan işçileri, meslek ayrımı gözetmeksizin, örgütleyen taban sendikal örgütlenme modelidir. İşyeri sendikaları, az sayıda işçi kapsamaları ve işveren tarafından kolaylıkla kontrol altına alınabilen sarı sendikacılığa yol açmaları nedeniyle birçok batı ülkesinde eleştirilmektedir.
Üst örgütlenme modelleri
Üst sendikal örgütler kapsama alanlarına göre sendika birlikleri, federasyonlar ve konfederasyonlar olmak üzere 3 e ayrılmaktadır.
Sendika birliği: belirli bir bölgede bulunan farklı iş kollarındaki sendikaların bir araya gelmesiyle oluşan yerel, yatay örgüttür.
Federasyon: bir bölgede ya da ülke çapında aynı işkolundaki sendikaların bir araya gelmesiyle meydana gelen üst sendikal örgüttür.
Konfederasyon: ulusal düzeyde farklı iş kollarında faaliyet gösteren sendikaların bir araya gelmesiyle oluşan merkezi üst sendikal örgütlenme modelidir.
Üst sendikal örgütlerin 4 temel işlevi vardır. Bunlar:
1) işçi sınıfı içinde dayanışmayı arttırmak
2) sendikaların bazı genel amaçlar ve ortak politikalar izlemesini sağlamak
3) sendikaların faaliyetlerini koordine etmek
4) ekonomik ve siyasal açıdan zayıf ve çoğu kez bölünmüş bir işçi hareketini toparlamak ve kısmen de olsa birliği sağlamaktır.
Fransa, İtalya, İspanya ve Türkiye gibi bazı bölgelerde siyasi ve ideolojik farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan parçalanmış sendikal yapının (ideolojik sendika çokluğu) bir sonucu olarak birden fazla üst sendikal örgüt faaliyet gösterirken; Almanya, İsveç, İngiltere gibi siyasi ve ideolojik nedenlerle sendikal parçalanma ve rekabetin yaşanmadığı ülkelerde de yalnızca bir veya birkaç tane güçlü üst sendikal örgüt faaliyet göstermektedir.
Uluslar arası sendikal örgütlenme modelleri
İşçileri uluslar arası düzeyde temsil etme düşüncesi ilk kez, 1864 yılında Londra ‘da toplanan birinci Enternasyonel’ de ortaya çıkmıştır. Birinci enternasyonel ‘ de ortaya çıkmıştır. Birinci enternasyonel , “bütün ülkenin işçileri birleşiniz” sloganıyla, işçilerin örgütlü uluslar arası mücadelesinin miladı olmuştur.
İlk uluslar arası sendikal örgüt 1913 yılında kurulan uluslar arası sendikalar federasyonu (IFTU) olmuştur. Daha sonra 1920 yılında uluslar arası hristiyan sendikalar federasyonu (IFCTU) ve 1921 yılında da üçüncü enternasyonel’in etkisiyle kızıl sendikalar enternasyoneli ( RILU) kurulmuştur. 1949 yılında WFTU dan kopmalar yaşanarak uluslar arası HÜR işçi sendikalar konfederasyonu (ICFTU) kurulmuştur.
Dünya çapında faaliyet gösteren uluslar arası sendikal örgütler
1) uluslar arası hür işçi sendikaları konfederasyonu (ICFTU)
2) dünya iş konfederasyonu (WCL)
3) dünya sendikalar federasyonu (WFTU)
1) ICFTU
ICFTU dünya çapında faaliyet gösteren ve ulusal sendika merkezlerini kapsayan en güçlü uluslar arası sendikal örgüttür. ICFTU nun faaliyetleri, temsil, örgütlenme, hizmet ve dayanışma faaliyetleri olmak üzere 4 kategori de toplanmaktadır.
2) WCL
Genel merkezi Brüksel’ de olan WCL , ekim 2001 itibarıyla 116 ülkeden 144 tane bağımsız ve demokratik üst sendikal örgütün üye olduğu uluslar arası bir sendikal örgüttür. WCL nin üyelerini çoğunlukla az gelişmiş ülkelerin üst sendikal örgütleri oluşturmaktadır. İşkolu düzeyinde kurulu ulusal sendikaları dünya çapında örgütleyen Uluslar arası sendika federasyonları (ITF), WCL ye bağımlı örgütler olarak faaliyet göstermektedir.
3) WFTU
Genel merkezi Prag’dadır. 1949 yılında Sovyet blokunun yıkılışına kadar WFTU nun üyelerinin büyük bir bölümü kominist parti yönetimindeki ülkelerin ulusal üst sendikal örgütler oluşturmuştur. WFTU, eski Sovyet blokunun uluslar arası sendikal örgütü olarak karakterize edilmektedir.
Bölgesel düzeyde faaliyet gösteren uluslar arası sendikal örgütler
Bölgesel düzeyde faaliyet gösteren uluslar arası sendikal örgütler, belirli bir bölgedeki sendikaların ortak çıkarlarını temsil etmek veya özel sorunlarına bir bölgedeki uluslar arası bir organın dikkatini çekmek, bir ideolojiyi yaymak gibi amaçlarla oluşturulmaktadır. Ulusal üst sendikal örgütleri kapsayan bölgesel sendikal örgütler arasında Afrika sendikalar birliği örgütü, arap sendikalar konfederasyonu, asya sendikalar birliği, güney pasifik ve okyanus sendikaları konseyi, karayip işçi kongresi, kuzey ülkeleri sendikaları konseyi ve Avrupa sendikalar konfederasyonu sayılabilir.
Avrupa sendikalar konfederasyonu ( ETUC)
Genel merkezi Brüksel de olan ETUC 1973 yılında, Avrupa ekonomik entegrasyonu sürecinde Avrupa daki işçilerin sosyal, ekonomik ve kültürel çıkarlarını temsil etmek ve geliştirmek amacıyla kurulan uluslar arası bir sendikal örgüttür. ETUC AB, Avrupa konseyi ve EFTA tarafından tanılan ve Avrupa düzeyinde ulusal sendika merkezlerini temsil eden tek örgüttür. ETUC a aynı ülkeden birden fazla üst sendikal örgüt üye olabilmektedir. Türkiye de ki işçi sendikaları konfederasyonlarından Türk-İş, disk ve halk- iş ile memur sendikaları konfederasyonunda kesk ETUC a üyedir.
Endüstri ilişkiler ünite 7
Sendikacılık ve demokrasi ilişkisi
Sendikalar endüstri devrimi ile doğmuştur; ancak gelişmeleri, büyümeleri ve toplumda önem ve saygınlık kazanmaları demokrasi ile olmuştur. Türkiye de 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle, siyasal partilerin faaliyetleri durdurulduğu gibi sendikal faaliyetler askıya alınmıştır. Türkiye de 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile birlikte sendikacılık alanında yaşanan değişiklikler;
Sendikal faaliyetler askıya alınmıştır
Sendikaların taşınır ve taşınmaz malları denetim altına alınmıştır
Bazı sendika yöneticileri hakkında dava açılmıştır
Grev ve lokavt yasaklanmıştır.
İngiltere de 19, yy ın son yarısında varlığını göstermiş olan Chartist hareket bünyesinde küçük esnaf ve zanaatkarları da barındıran bir hareket olmakla birlikte, geniş kitle tabanı bakımından bir işçi hareketi niteliği ile tarih sahnesindeki yerini almıştır. Fransa da demokratikleşme açısından önemli dönüm noktalarından birini oluşturan 1848 devriminde anayasanın, gerekse bu anayasayı ortaya çıkaran devrim hareketinin gerisinde yatan belirleyici unsur ise, Louis Blanc ın öncülük ettiği Fransız işçi hareketi olmuştur.
Sendika İçi Demokrasi
Sendika içi demokrasi ile ilgili bilgiler;
Sendika içi demokrasi sendikaların yönetiminin yapı ve işleyişlerinin ve üyelerinin temsil işlevlerini demokratik kurallara uygun olmasıdır.
Sendika içi demokrasi sendikal çoğulculuk, sendikal katılımcılık ve sendikal açıklık ilkelerine dayanmaktadır.
Sendika içi demokrasinin gelişmesi, toplum içindeki demokrasi kültürünün de yerleşik gelişmesine yardımcı olur.
Sendikal kademelenme düzeyi ile sendika içi demokrasi arasında ters orantılı bir ilişki vardır.
Sendika içi demokrasinin dayandığı temel ilkeler;
-sendikal çoğulculuk ilkesi: bu ilke fark gözetmeksizin sendikal işleyişlerinin tümünde üyelerin her türlü fikir ve önerilerini ifade edebilmelerini, kendi örgütlerinde belirleyici olmalarını, ayrım gözetmeksizin sendikal süreçlere üyelerin katılımlarının sağlanmasını, çoğunluğun görüşlerinin olduğu gibi azının görüşlerinin de dikkate alınmasını, bütün üyelere her türlü sendikal faaliyete ve işleyişe katılma imkanının tanınmasını gerekli kılmaktadır.
– sendikal katılımcılık ilkesi: bu ilke sendikal faaliyetlerin üyelerin bir bölümüne değil tüm üyelere her yönüyle açık olması anlamına gelmektedir.
-sendikal açıklık ilkesi: bu ilkeye göre, sendikalar üyelerine ve kamu oyuna yapıları, işleyişleri ve faaliyetleri konusunda düzenli, sürekli ve doğru bilgi akışını sağlamalı; üyelerinin denetim ve kontrolüne açık olmalıdır.
Micheis in oligarşinin tunç kanunu adındaki varsayıma göre, yapısı şeklen demokratik olan siyasi parti, dernek , kooperatif gibi örgütlerde, zamanla demokratik amaçlardan sapma ve belirli bir grubun hakimiyetine girme gibi oligarşik eğilimler görülmektedir.
Sendikacılık ve Siyaset İlişkisi
Sendikalarla siyasi partiler arasındaki ilişkilerin , eğer iki taraf arasında ortak ideolojiden kaynanklanan organik bir bağ kurmak zorunluluğu yoksa, karşılıklı fayda yaklaşımı üzerine kurulduğunu söylemek mümkündür. Başka bir ifadeyle, siyasi partiler sendikaları, sendikalarda siyasi partileri kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirmektedir.
Sendikaların siyasi partilerle ilişki kurma nedenleri
Mesleki-ekonomik nedenler
Sendikalar,üyelerinin ekonomik ve mesleki hak ve çıkarlarını geliştirebilmek amacıyla siyasal iktidarın yeni kanunlar çıkarmaya veya çalışanların aleyhine bazı kanunlar da kısmi değişlik yapmaya ,hatta bu kanunları tamamen ortadan kaldırmaya zorlaya bilmektedir.
Sendikaların siyasi faaliyet şekilleri :
Siyasi parti kurmak : bazı ülkelerde sendikalar siyasi parti kurarak, parlemento da doğrudan parti vasıtasıyla var olma yolunu seçmektedir. İngiltere de sendikaların 1906 yılında kurdukları işçi partisi bu konu da örnek olarak verilebilir.
Siyasi partileri finansal açıdan desteklemek: bazı ülkelerde sendikalar bir siyasi parti kurmadan, kurulu bulunan bir siyasi partiyi parasal açıdan desteklemektedir.
Siyasi partileri manevi açıdan desteklemek: sendikalar üyelerine belirli bir parti lehine oy kullanma veya aleyhine oy kullanmama çağrısında bulunabildikleri gibi, siyasi partilerle ortak komiteler oluşturulup değişik konularda kamuoyu oluşturma yoluna gidebilmektedir.
Kitle iletişim araçlarının kullanarak kamuoyu oluşturmak: sendikaların büyük bir kısmı en azından bir dergi veya gazete çıkararak ve özellikle seçim dönemlerinde özel televizyon ve radyo kanallarını kiralayarak, sorunları topluma duyurmaya ve kamuoyunun desteğini alarak siyasi partiler üzerinde baskı kurmaya çalışmaktır.
Sendika liderinin parlamentoya girmesi: iktidardaki partinin bir organı olarak faaliyette bulunmak anti-demokratik yönetim şekline sahip olan ülkelerde sendikalar, işçi hareketini kontrol altında tutan ve iktidardaki gücün ideolojisini işçi sınıfına yayan örgütler olarak faaliyet göstermektedir.
Sendikacılık ve siyaset arasındaki ilişki modelleri
1) bağımsız model
ABD, Kanada ve 1980 sonrasında Türkiye bu modele örnektir.
2) ara bağımlı model
a) organik ilişkinin kurulduğu ara bağımlı model
ara bağımlı modelin en tipik örneği İngiltere de yaşandığı için, bu tür ilişki modeline İngiliz modeli de denilmektedir. 1980 öncesi Türkiye de bu modele örnektir.
b) organik ilişkinin kurulmadığı ara bağımlı model
3) bağımlı model
bağımlı modelde sendikalar, siyasi partiler karşısında bağımsızlıklarını koruyamamakta ve bir siyasi partinin güdümü altına girmektedir.
a) zorunlu bağımlı model
demokratik bir siyasi rejimin olmadığı; tek partili sivil diktatörlüğün, askeri cunta yönetiminin veya sosyalist rejimin olduğu ülkelerde görülmektedir.
Sendikaların başlıca görevi; devletin veya iktidardaki otoritenin denetimi altında üretimi arttırmak, işçi disiplinini sağlamak, sosyal ve ekonomik planların uygulanmasını sağlamaktır. Zorunlu bağımlı modele örnek olarak SSCB, Eski Yugoslavya, Küba, Çin, Kuzey Afrika ve Mısır, Tunus, Cezayir, Suriye, Irak gibi Ortadoğu ülkeleri gösterebilir.
b) gönüllü bağımlı model
sendikalar, dar anlamda siyaset yapmakta ve aynı ideolojiyi veya ortak dünya görüşünü paylaştıkları siyasi partilerle, bağımsızlıklarını koruma kaygısı taşımaksızın, gönüllü olarak organik ilişki içine girmektedir. Bu modelin organik ilişkinin kurulduğu ara bağımlı modelden ayrılan en önemli noktası, sendikaların siyasi partiler karşısında bağımsızlıklarını korumamalarıdır. Fransa da genel iş konfederasyonunun (CGT) komünist partiyle ve İtalya da 1872 yılına kadar genel iş konfederasyonun (CGIL) komünist partiyle kurdukları ilişki gönüllü bağımlı örnek olarak verilebilir.
Endüstri ilişkiler sistemi
– Endüstri ilişkilerinin bir sistem olduğu görüşü ilk kez John dunlop tarafından ortaya atılmıştır.
– endüstri ilişkileri sisteminin; aktörler, çevre ve ideolojiden oluşan üç bağımsız değişkeni vardır.
– bağımsız değişken à başka bir değişkene bağlı olarak farklı değerler almayan ve diğer değişkenleri etkileyen değişkenlerdir.
– endüstri ilişkiler sisteminin hem girdisi hem de çıktısı kurallardır.
– endüstri ilişkiler sisteminin temel amacı: kuralların oluşumudur.
Endüstri ilişkiler sisteminin aktörleri
1- Yöneticiler ve yöneticilerin temsilcilerinden oluşan bir hiyerarşi
2- İşçiler ve işçi temsilcilerinden (sendikalar) oluşan bir hiyerarşi
3- İşçi-işveren ilişkilerinde uzmanlaşmış kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar
Dunlop, aktörleri etkileyen ve sınırlayan çevreleri;
1- İşyerinin ve iş toplumunun teknolojik özellikleri,
2- Ürün piyasası ya da Pazar ve bütçe kısıtları
3- Gücün toplumdaki dağılımı olarak belirtmiştir.
*-* Teknoloji, işyeri büyüklüklerini, işletme yönetim şeklini, yoğunlaşmayı, işçi sayısını, işçi örgütünü, işçilerin işyerinde birbirinden uzak yada yakın çalışmalarını ve yapılan işin içeriğini belirleyerek endüstri ilişkileri sistemi üzerinde etkili olmaktadır.
*-* teknoloji sadece işyerini değil, işçilerin mesleki özelliklerini de etkilemektedir.
*-* güç kaynaklarının 3 temel özelliği;
1- kıt olması
2- önemli olması
3- ikame edilmez olması
*-* güç kaynakları iktisadi, teknolojik ve siyasi faktörler gibi nesnel, kültürel ve ideolojik faktörler gibi öznel faktörlerden etkilenmektedir.
İşçilerin güç kaynakları:
1- Kolaylıkla ikame edilemeyecek vasıflara sahip olmak
2- Üretim sürecinin hayati bir noktasında çalışıyor olmak
3- Üretim sürecini kolaylıkla aksatabilmek
4- Üretim sürecinde belirsizlik yaratmak
*-* işçilerin esas güç kaynağı: kendi çıkarlarını korumak ve geliştirmek için gerçekleştirdikleri kolektif örgütlerde ve eylemlerde yatmaktadır.
Sendikanın güç kaynakları:
1- Bireysel işçiler ve üyelerin sahip olduğu kaynaklar
2- Sendikaların bu kaynakları birleştirme ve harekete geçirilebilme yetenekleridir.
*-* işverenin en önemli güç kaynağı, daha fazla maddi gücü olmasıdır.
*-* en fazla kaynağı olan aktör, potansiyel olarak en güçlü olanıdır.
Endüstri ilişkileri sisteminin ideolojisi
– dun lop’un endüstri ilişkileri sistemi kuramının son öğesi, aktörlerin sahip olduğu herhangi bir ideolojinin veya aktörleri sisteme bağlayan ortaklaşa benimsedikleri fikirler veya inançlar bütünün varlığıdır.
İdeoloji: siyasi veya toplumsal bir öğesi oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik hukuki, bilimsel felsefi, dini moral estetik düşünceler bütünüdür.
– Her bir aktörün ideolojisi vardır: ancak sistemin etkili işleyebilmesi için bu ideolojilerin en azından birbiriyle uyumlu olması da gerekmektedir.
– Ulusal düzeydeki endüstri ilişkileri sisteminde kuralların oluşumunu etkileyen en önemli faktör güçtür.
– Dunlop, kuralların oluşturulmasını ve uygulanmasını endüstri ilişkilerinin temel amacı olarak görülmektedir. Bu kuralları ağı 3temel unsurdan oluşmaktadır:
a) Kuralların belirlenmesi için prosedürlerin oluşturulması
b) Kuralların kendileri
c) Kuralların hangi durumlara uygulanacağına karar vermek için prosedürler oluşturulması
*-* kurallar sözlü, yazılı gelenek ve uygulama şeklinde olabilir.
Kuralların oluşturulması ve uygulamasındaki usul ve yöntemler
1- İşverenler, diğer iki aktörün müdahalesine gerek kalmadan tek yönlü olarak kuralları belirleyebilir.
2- İşveren ve işçilerin katılımı olmaksızın, yetkili kamu kuruluşları, kuralların konulmasında önemli rol oynayabilir.
3- İşçi ve işveren örgütleri, kamu kuruluşlarının müdahalesi olmaksızın kuralları koyabilir.
4- Devlet, işçi ve işverenler ortaklaşa kuralları koyabilir.
Sistem yaklaşımına getirilen eleştiriler
1- Sistemdeki çatışma ve değişme yerine dengeyi vurgulaması ve çatışmanın nasıl denetlendiği ve önlendiğine önem vermemesi
2- dunlop un yaklaşımında endüstri ilişkileri aktörlerinin insanlara değil, örgütsel yapılar olarak görülmesi
3- dunlop işletme sahipleriyle yöneticilerin ayrıldığını düşünerek işverenler yerine işletme yöneticilerini aktör olarak değerlendirmesi
4- Aktörler arasında sistemi bütünleştiren ortak bir ideolojinin var olduğunu öne sürmesi
5- Sendikasız işyerlerindeki endüstri ilişkilerini açıklamakta yetersiz kalması
6- Aktör olarak devletin rolünün çok zayıf olması
*-* sistem yaklaşımı 1960lı yıllardan günümüze, endüstri ilişkileri alanında en çok benimsenen yaklaşımdır. Bunun nedeni ise ; bu yaklaşımın endüstri ilişkilerini ilk defa bir bütün olarak ele almasıdır.
Endüstri ilişkiler ünite 3
Klasik yaklaşım
– endüstri ilişkileri alanında ilk kuramsal çalışmayı yaparak temellerini atanlar , iki İngiliz araştırmacı; sidney ve beatrice webb olmuştur.
– Webb’ler yaptıkları ilk çalışmada işçi sendikalarının işlevleri üzerinde durmuşlar ve işçi sendikalarının temel amacının ücretlilerin çalışma koşullarını geliştirmek ve korumak olduğunu ileri sürmüşlerdir.
– Webb’ler 1897 yılında yayınladıkları “ındustrial democracy” (endüstriyel demokrasi) adlı kitap ta sendikaların siyasi faaliyetleri ile yasal düzenlemelerin endüstriyel demokrasi üzerindeki etkisine değinmişlerdir.
– Endüstriyel demokrasi: insanın kişiliğine saygı gösterilen ve tüm bireylerin fırsat açısından eşit olduğu, ancak sarf ettikleri çaba teşebbüs gücü ve sahip oldukları zihinsel ve bedensel niteliklerle bir toplum düzenidir.
– Sidney ve beatrice webb, kuramlarını 3temel kavram üzerine oturtmaktadır:
1- İşçilerin ve işverenlerin sendikalaşma hakkı
2- Toplu pazarlık hakkı 3-Grev ve lokavta başvurma hakkı
– Webbler sendikaların amaçlarını gerçekleştirmek için 2temel süreç olduğunu belirtmektedir. Birincisi toplu pazarlık süreci, ikincisi ise yasal düzenleme sürecinin kullanılmasıdır.
– Webblere göre devlet, işçilerin işverenlerin sendikalaşma, toplu pazarlık grev ve lokavt haklarından yararlanmalarını önleyecek yasal engeller getirmekten kaçınmalıdır.
– Webb in katkıları
1- Klasik iktisatçıların işgücüne yönelik politikalar belirlemelerinde yönlendirici olmuştur.
2- Sendikacılık ile işçilerin ve işverenlerin toplu pazarlık gücüne ilişkin bir kuram geliştiren ilk teorisyenlerdir.
3- Çalışmalarını deneysel araştırmalara dayandırmaktadır.
– Klasik yaklaşımın uygulama alanının daralmasına yol açan gelişme: devlet müdahalesinin artmasıdır
Marksist yaklaşım
– Kapitalist toplum içinde endüstri ilişkilerinin analizine yönelik uygulamaları da içeren, toplumun ve sosyal değişimin genel bir kuramıdır.
– Marksist teorinin endüstri ilişkilerine uyarlanması doğrudan marks’ın kendisi tarafından değil, Allen, Vidal, ve hyman gibi daha sonraki Marksist kuramcılar tarafından yapılmıştır.
– Marksist kuramının başlangıç noktası: toplumsal değişim evrenseldir.
– Marksistler için amaç sınıfsız toplumdur.
– Marksist yaklaşım sendikal örgütleri işgücünün kapitalist sömürüsünün bir sonucu olarak görürler.
– Marksist yaklaşımın en önemli eksiği, bütün toplumsal ilişkileri emek-sermaye çatışması şeklinde değerlendirilmesidir. Ayrıca Marksist yaklaşımının işyeri yada toplum temelli mi olduğu açık değildir.
Sosyolojik yaklaşım
– Endüstri ilişkileri aktörlerinin davranışlarını açıklayabilmek için bu davranışlara yükledikleri kişisel anlam yorumlanmalıdır.
– Bu yaklaşıma göre, endüstri ilişkilerinde yapı ve kurumlardan çok aktörlerin davranışları önemlidir.
Çoğulcu (kurumsal) yaklaşım
– 1960 lı yılların sonlarına doğru Oxford üniversitesinden Allan flanders, Alan fox ve hugh clegg, dunlop un sistem yaklaşımı ile siyaset bilimindeki çoğulcu yaklaşımından yararlanarak endüstri ilişkilerinde çoğulculuk olarak adlandırılan yeni bir kuram geliştirilmişlerdir.
– Siyaset bilimindeki çoğulcu yaklaşıma göre, toplumda farklı amaç ve çıkarları olan ve birbirleriyle rekabet eden değişik çıkar grupları vardır.
– Çoğulcu bir toplumda temel hedef: devletin müdahalesi olmadan toplumsal bütünleşmeyi sağlamak ve korumaktır.
– Flanders; endüstri ilişkilerinin kurumsallaşmış ve düzenlenmiş ilişkileri içerdiğini ileri sürmektedir.
– Çoğulculara göre, toplu pazarlık olmasaydı sendikalar, küçük,zayıf, ve etkisiz örgütler olarak kalacaklardı.
– Çoğulculara göre endüstri ilişkilerinin en temel özelliği, işyerinde işçi ve işveren ile yönetenler ve yönetilenler arasında meydana gelen potansiyel çatışmadır.
– Çoğulcu yaklaşıma göre, düzensizliğe yol açan etken çatışmanın kendisi değil, endüstri ilişkilerinde çatışmanın çözümüne yönelik kurumsal eksikliklerdir.
Tekilci yaklaşım
– Tekilci yaklaşım, sendikaların zayıflamaya başladığı 1970li yılların sonunda ortaya çıkan sendikaları ve toplu pazarlığı endüstri ilişkileri sisteminin dışına çıkarmaya çalışan ilk yaklaşımdır.
– Tekilci yaklaşıma göre, endüstri ilişkilerinde çatışma yapısal değildir. Daha çok işletmedeki küçük uyuşmazlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu uyuşmazlıkların en önemli nedenleri olarak;
1- Organizasyon içindeki kişilik farklılıkları
2- Yönetimin planları ve kararlarına ilişkin olarak iletişimin yetersizliği
3- Çalışanların yönetiminin kararlarını yanlış anlaması
4- Çalışanların çıkar birliğinin önemini anlayamamasıdır.
– insan ilişkileri yaklaşımı: çalışanların işinden memnun ve verimli olabilmesi için çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini temel alan yönetim anlayışıdır.
– tekilci yaklaşımda sendikalar gereksiz bir çatışmaya ve uyuşmazlığa neden olduğu için anti-sosyal mekanizmalar olarak görülmektedir.
Neokorporatist yaklaşım
– korporatizm olarak adlandırılan model de devlet, sendikaları ulusal kalkınma ve büyüme programlarının önemli bir unsuru olarak kabul etmiş; sendikal hak ve özgürlükleri iyileştirecek yasal düzenlemeler yapılmıştır.
– Toplu pazarlık endüstri ilişkilerinde kural üreten en önemli kurum olarak benimsenmiştir.
– Korporatizmin 3 modeli; toplumsal, devlet ve pazarlık korporatizmidir.
– Neokorporatizm sistemde, sendikalar siyasal ve ekonomik bakımdan daha fazla güçlenmektedir.
– Bu kuramcılara gör ekonomiye devlet müdahalesi nedeniyle işçi ve işveren örgütlerinin yapılarında işlevlerinde ve faaliyetlerinde değişikler meydana getirmiştir.
– Neokorporatizm : işçi ve işveren örgütlerine devlet tarafından yasal ayrıcalıklar sağlanırken, faaliyetlerinin kısıtlanması ve denetlenmesidir.
– Korporatist yaklaşım : sendikalar devlet tarafından ekonomik ve sosyal politikaların belirlenmesinde taraf olarak kabul edilmiştir.
– Zayıf neokorporatizmà İngiltere ve İtalya
– Orta neokorporatizm à Belçika, batı Almanya, İrlanda ve Danimarka
– Güçlü neokorporatizmà Avusturya Finlandiya İsveç ve Norveç
Endüstri ilişkiler ünite 4
Endüstri ilişkilerinin geçirdiği aşamalar
– Başlangıcından günümüze kadar endüstri ilişkilerinin gelişim sürecinde ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik faktörler etkili olmuştur.
– Endüstri ilişkilerini şekillerinden temel aktör devlettir.
– Gelişim süreci;
1- Başlangıç dönemi
2- Müdahaleci dönem
3- Liberal dönem
4- Neoliberal dönem
Başlangıç dönemi (kitle üretimi)
– 18 yy” en çok değişen” ve “en çok şeyi değiştiren” yy olarak kabul edilir.
– 18,yy damgasını vuran Rönesans la birlikte başlayan Fransız devrimi ve endüstri devrimi ile gelişen bir zincirin halkaları olarak ortaya çıkmaktadır.
– Ortaçağdan endüstriyel üretime doğru uzanan üretim aşamaları
a) Ev ya da aile içinde yapılan üretim (erken ortaçağ): insanlar piyasa için değil kendi ihtiyaçları için üretim yapmaktadır. İşgücü ihtiyacı büyük ölçüde aile içinden karşılanmaktadır. Ayrıca bazı ülkelerde kira sözleşmesine dayalı olarak köleler çalıştırılmaktadır.
b) Feodal sistem içinde yapılan üretim (ortaçağ boyunca): temel ekonomik faaliyetin tarım, üretim aracının toprak olduğu dönemdir. Üretim sınıfı oluşturan köylüler mülk edinemezlerdi. Köylüler toprağın asıl sahibi olan senyörlerin hukuki ve siyasi otoritesine tabidiler.
c) Lonca sistemi içinde yapılan üretim (17yy ve 18 yy ortalarına kadar): yeni kıtaların ve deniz yollarının keşfedilmesi, ekonominin ve ticaretin canlanmasına neden olmuş; hammaddeleri işleyen ve satan esnaf ve zanaatkârlar ortaya çıkmıştır. Aynı zanaat kollarında çalışanlar loncalarda örgütlenmişlerdir. Bu dönemde çırak kalfa usta ilişkisi içinde küçük bir Pazar için yapılan ve emeğin değil, emeğin ürününün satıldığı bir üretim ilişkisi hâkimdir.
– 1766 yılında James watt adlı bir İngiliz mühendisin buhar makinesini icat etmesi, dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olmuştur.
– Makineleşme, nüfusun artması ve sermayenin güçlenmesi işçi sınıfının çalışma ve yaşama koşullarını olumsuz etkilemiştir.
Müdahaleci dönem
– Devletin endüstri ilişkileri sistemindeki rolünün değişmesine yol açan gelişmeler:
1- Endüstri devriminin yol açtığı sosyal sorunların büyümesinin ve ağırlaşmasının topluma zarar veren çatışmalara yol açmaya başlaması
2- Kapitalist sisteme büyük zarar veren ekonomik krizlerin yaşanması
3- Temel hak ve özgürlükleri toplumun geniş kesimleri ve özellikle işçi sınıfı için de yaşanılır kılmak isteyen dini ve insani düşünceler
4- Siyasi haklardan yararlanma olanağının genişletilmesi sonucu işçilerin siyasi alanda ağırlıklarını koymaya başlamaları
– Müdahaleci dönemde devletin en önemli amacı, çalışma hayatının dinamik şartları içinde tarafların kendi koşullarını kendilerinin belirleyecekleri yeni bir düzen getirmek olmuştur.
Liberal dönem
– Bu dönemde refah devlet düşüncesi hakim olmuştur.
– Refah devleti: bireylere ve ailelere asgari bir gelir güvencesi veren, onları toplumsal tehlikelere karşı koruyan, onlara sosyal güvenlik olanakları sağlayan ve toplumsal konumları ne olursa olsun tüm vatandaşlara eğitim, sağlık, konut gibi sosyal hizmetler alanında belirli bir standart getiren devlet anlayışıdır.
– Devlet, sosyal niteliğinin ön plana çıktığı bu dönemde liberal devletin geleneksel adalet asayiş ve savunma hizmetlerinin dışına çıkarak eğitim, sağlık, sosyal konut, sosyal güvenlik yardımı gibi toplumun geniş kesimlerinin refahını ilgilendiren kamusal hizmetleri de üstlenmiştir.
Neoliberalizm dönemi
– Enflasyonu düşürmek ve dış rekabet gücünü tekrardan kazanmak için işgücü maliyetlerinin düşürülmesi hedeflenmiştir.
– İşsizlik, evlilik, doğum yardımları gibi ödemeler kısıtlanmış
– Ekonomik krizler yaşanmış
– Bilgi toplumuna geçişten kaynaklanan yapısal dönüşüm oluşturmaktadır
– Özellikle endüstri toplumunun en temel özelliklerini oluşturan kitle üretimi kitle tüketimi mavi yakalı işgücü büyük ölçekli fabrikalar aşırı işbölümüne dayanan geleneksel endüstriyel üretim yerine daha çok yüksek teknolojiye dayanan istikrarsız ve hızla değişen yapılara uyum gösteren esnek üretim biçiminin gündeme geldiği endüstri ötesi toplum (post endüstriyel toplum) yükselişe geçmiştir.
– Bu dönemde başlayan ve günümüze kadar devam eden gelişmeler
a) Sendikaların zayıflaması
b) Devletin değişen rolü
c) Toplu pazarlıkların yapısı
d) Yönetim anlayışının değişmesi
Endüstri ilişkilerin geleceği
1. Senaryo à sendikalar devam edecek amaç ve yönetimlerde farklılık olacak
2. Senaryo à sendikalar devam etmeyecek
*-* özelleştirmenin ortaya çıkardığı işsizlik, kayıt dışı istihdamın artması, reel ücretlerin düşmesi ve buna bağlı olarak çalışanların aldığı payın azalması gibi sonuçlar çalışma yaşamını ve dolayısıyla sendikaları önemli ölçüde etkilemektedir.
Özelleştirmenin sendikalar üzerindeki etkisi
1- Sendikaların üye sayısının azalması
2- Sendikaların toplu pazarlık gücünün azalması
3- Sendikal rekabete yol açması
*-* asgari ücret, sağlık ve güvenlik çalışma saatleri çalışanlar arasında ayrımı önleme işten çıkarmaya karşı koruma ve tatiller gibi birçok konuda asgari standartlar oluşturmaktadır.
Devletin ücretlere yönelik olarak toplu pazarlığı sınırlama eğilimi çeşitli biçimlerde görülebilir:
1- Ücretlerin ve fiyatların dondurulması
2- Mevzuat yoluyla ya da toplu pazarlıkların ardından ücret göstergelerinin askıya alınması
3- Ücret artışlarının özellikle en yüksek ücret alan işçiler için sınırlandırılması
4- Sosyal yardımların dondurulması ya da işgücü maliyetlerinde artışa yol açabilecek türde iyileştirilmelerin kısıtlanması
Endüstri ilişkiler ünite 5
İşçi sendikası kavramı
– Bugünkü anlamını 1839 yılında kazanan sendika kavramı ilk defa İngiltere de bir şehir veya bölgede işçilerin genel çıkarlarını korumak için kalfalar arasında kurulup geliştirilen dostluk örgütlerinin ortak eylemlerini anlatmak için kullanılmıştır.
– İşçi sendikası: işçi sınıfının ekonomik ve toplumsal alanlardaki hak ve çıkarlarını savunan yaşam ve çalışma koşullarını geliştirmeyi amaçlayan mesleki örgüttür.
– İşçi sendikaları 3temel haktan oluşan bir sacayağının üzerine oturtmaktadır. Bunlar; örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı ve toplu iş sözleşmesi hakkı ve grev hakkıdır.
– İşçi sendikalarının doğuşuna ortam hazırlayan koşullar:
1- Emek ile sermayenin ayrılması ve emeğin özgürleşmesi
2- Emeğiyle geçinen bağımlı çalışanların sayısının artması
İşçi sendikalarının özellikleri
1- Mücadele örgütleridir.
2- Meslek örgütleridir.
3- Sınıf örgütleridir.
4- Demokratik örgütlerdir.
5- Kitle örgütleridir.
6- Çalışma hayatında ve ekonomik ilişkilerde barışı ve istikrarı sağlayan örgütlerdir.
7- Adil ve hakça bir gelir dağılımını sağlayan örgütlerdir.
İşçi sendikalarının işlevleri
1- Güç: işçiler açısından gücün en önemli aracıdır.
2- Ekonomik düzenleme
3- İş düzenlemesi
4- Sosyal değişim
5- Üyelik hizmetleri: bu yardımlar, greve katılan üyelerin ücret kayıplarını karşılamaya yönelik yardımlar, işsizlik, hastalık, sakatlık ve ölüm hallerinde yapılan yardımlarıdır.
6- Kişisel tatmin
Sendika hakkı: işçi ve işverenlerin yalnızca bireysel sendika özgürlüklerini kapsamayıp sendikaların varlıklarını ve kendilerine özgü faaliyetlerini güvence altına alan kolektif sendika özgürlüğünü de kapsayan çifte temel haktır.
Bireysel sendika özgürlüğü: işçi ve işverenlerin serbestçe sendika kurma kurulmuş sendikalara üye olma diledikleri sendikayı seçebilme sendika içi faaliyetlere katılabilme sendikalara girmeme sendikasız kalabilme ve sendikadan çıkabilme özgürlüğüdür.
Olumlu sendika özgürlüğü: kişilerin serbestçe sendika kurma, kurulmuş sendikalara üye olma, dilediği sendikayı seçebilme, sendika içi faaliyetlere katılabilme özgürlüğünü ifade eder.
Olumsuz sendika özgürlüğü: kişilerin sendikalara girmeme, sendikasız kalabilme, sendikadan çıkabilme özgürlüğünü ifade eder.
Kolektif sendika özgürlüğü: sendikaların varlıklarını, amaçlarının ve faaliyetlerinin devlete, işverenlere siyasi partilere ve diğer kuruluşlara karşı korunması, bağımsızlıklarının sağlanması, faaliyetlerini serbestçe düzenleyebilme haklarına sahip olmalarıdır.
– işverenlere bağımlı bir sendika (sarı sendika) üyelerinin çıkarlarını değil işverenlerin çıkarlarını koruyacaktır.
Sendika güvenliği: genellikle toplu iş sözleşmelerine konulan hükümlerle ve daha çok anglo – sakson kökenli ülkelerde sendikanın varlığına işverenlerden sendikasız işçilerden ve diğer sendikalardan yönelen tehlikelere ve işverenlerin sendikalı işçiler aleyhine ayrımcı eylemlerine karşı getirilen her türlü önlemler ve güvencelerdir.
Sendika güvenliği türü
1- zorunlu sendikacılık şeklindeki sendika güvenliği türleri:
a) kapalı işyeri koşulu (closed shop): işçilere işe başlamadan önce işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üye olmaları ve çalıştıkları süre boyunca üyeliklerini devam ettirme zorunluluğunu getiren zorunlu sendikacılık şeklinde sendika güvenliği türüdür.
b) Sendikalı işyeri koşulu(union shop): işçilere işe girdikten sonra belirli bir süre zarfında toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üye olmaları ve çalıştıkları süre boyunca üyeliklerini devam ettirme zorunluluğunu getiren zorunlu sendikacılık şeklinde sendika güvenliği türüdür.
c) Sendika üyeliğini muhafaza etme koşulu (maintenance of membership): hiçbir işçi için bir istihdam koşulu olarak sendikaya katılma zorunluluğunu getirmeyen fakat sendikaya gönüllü olarak katılanlara işlerini koruyabilmeleri için toplu iş sözleşmesi süresince üyeliklerini koruma zorunluluğunu getiren zorunlu sendikacılık şeklindeki sendika güvenliği türüdür.
2- finansal sendika güvenliği türleri
a) dayanışma aidatlı işyeri koşulu(agency shop)
b) kaynakta kesme yöntemi (check-off)
ideolojilerine göre işçi sendikası tipleri
1- pragmatik (faydacı) sendikacılık: yalnızca üyelerinin mesleki ve ekonomik çıkarlarını korumayı amaçlayan sendikacılık anlayışıdır. ABD, kanada ve kuzey Amerika da uygulanır.
2- Reformist(evrimci) sendikacılık: yalnızca kendi üyelerinin değil, tüm çalışanların hak ve menfaatlerini korumayı ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. İngiltere Almanya İsviçre Norveç gibi batı Avrupa da görülür.
3- Marksist (devrimci) sendikacılık: sendikacılık hareketini etkileyen ilk görüş, Marks ın bilimsel sosyalizmi olmuştur. Çin küba da görülür.
Endüstri ilişkiler ünite 6
Sendika Örgütlenme Modelleri
Taban örgütlenme modelleri
Sendikal kademelenmenin en alt düzeydeki taban örgütlenme modelleri; meslek sendikaları, işkolu (sanayi) sendikaları, genel sendikalar ve işyeri (işletme) sendikalarıdır.
1) meslek sendikaları
tarihsel olarak ilk ortaya çıkan sendika olan meslek sendikaları.
2) işkolu (sanayi) sendikaları
aynı işkolundaki tüm işçileri, meslek ve vasıf farkına bakmaksızın örgütleyen taban sendikal örgütlenme modelidir. 20 yy ın başından itibaren makineleşmenin ve kitle üretimin hız kazanmasına paralel olarak özellikle sanayileşmiş ülkelerde gelişme imkanı bulabilmiş ve proleter işçi dayanışmasının gerçekleştirilebilmesi gibi ideolojik amaçlarla desteklenmiştir.
3) genel sendikalar
işçilerin mesleklerini ve çalıştıkları sanayi kollarını dikkate almaksızın örgütlenen sendika modelidir. Bu model, İngiltere ve Danimarka gibi ülkelerde görülebilmektedir. Birleşik-küme (conglomerate) sendikaların oluşmasına neden olmaya başlamıştır.
4) işyeri (işletme) sendikaları
aynı iş yerinde veya işletmede çalışan işçileri, meslek ayrımı gözetmeksizin, örgütleyen taban sendikal örgütlenme modelidir. İşyeri sendikaları, az sayıda işçi kapsamaları ve işveren tarafından kolaylıkla kontrol altına alınabilen sarı sendikacılığa yol açmaları nedeniyle birçok batı ülkesinde eleştirilmektedir.
Üst örgütlenme modelleri
Üst sendikal örgütler kapsama alanlarına göre sendika birlikleri, federasyonlar ve konfederasyonlar olmak üzere 3 e ayrılmaktadır.
Sendika birliği: belirli bir bölgede bulunan farklı iş kollarındaki sendikaların bir araya gelmesiyle oluşan yerel, yatay örgüttür.
Federasyon: bir bölgede ya da ülke çapında aynı işkolundaki sendikaların bir araya gelmesiyle meydana gelen üst sendikal örgüttür.
Konfederasyon: ulusal düzeyde farklı iş kollarında faaliyet gösteren sendikaların bir araya gelmesiyle oluşan merkezi üst sendikal örgütlenme modelidir.
Üst sendikal örgütlerin 4 temel işlevi vardır. Bunlar:
1) işçi sınıfı içinde dayanışmayı arttırmak
2) sendikaların bazı genel amaçlar ve ortak politikalar izlemesini sağlamak
3) sendikaların faaliyetlerini koordine etmek
4) ekonomik ve siyasal açıdan zayıf ve çoğu kez bölünmüş bir işçi hareketini toparlamak ve kısmen de olsa birliği sağlamaktır.
Fransa, İtalya, İspanya ve Türkiye gibi bazı bölgelerde siyasi ve ideolojik farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan parçalanmış sendikal yapının (ideolojik sendika çokluğu) bir sonucu olarak birden fazla üst sendikal örgüt faaliyet gösterirken; Almanya, İsveç, İngiltere gibi siyasi ve ideolojik nedenlerle sendikal parçalanma ve rekabetin yaşanmadığı ülkelerde de yalnızca bir veya birkaç tane güçlü üst sendikal örgüt faaliyet göstermektedir.
Uluslar arası sendikal örgütlenme modelleri
İşçileri uluslar arası düzeyde temsil etme düşüncesi ilk kez, 1864 yılında Londra ‘da toplanan birinci Enternasyonel’ de ortaya çıkmıştır. Birinci enternasyonel ‘ de ortaya çıkmıştır. Birinci enternasyonel , “bütün ülkenin işçileri birleşiniz” sloganıyla, işçilerin örgütlü uluslar arası mücadelesinin miladı olmuştur.
İlk uluslar arası sendikal örgüt 1913 yılında kurulan uluslar arası sendikalar federasyonu (IFTU) olmuştur. Daha sonra 1920 yılında uluslar arası hristiyan sendikalar federasyonu (IFCTU) ve 1921 yılında da üçüncü enternasyonel’in etkisiyle kızıl sendikalar enternasyoneli ( RILU) kurulmuştur. 1949 yılında WFTU dan kopmalar yaşanarak uluslar arası HÜR işçi sendikalar konfederasyonu (ICFTU) kurulmuştur.
Dünya çapında faaliyet gösteren uluslar arası sendikal örgütler
1) uluslar arası hür işçi sendikaları konfederasyonu (ICFTU)
2) dünya iş konfederasyonu (WCL)
3) dünya sendikalar federasyonu (WFTU)
1) ICFTU
ICFTU dünya çapında faaliyet gösteren ve ulusal sendika merkezlerini kapsayan en güçlü uluslar arası sendikal örgüttür. ICFTU nun faaliyetleri, temsil, örgütlenme, hizmet ve dayanışma faaliyetleri olmak üzere 4 kategori de toplanmaktadır.
2) WCL
Genel merkezi Brüksel’ de olan WCL , ekim 2001 itibarıyla 116 ülkeden 144 tane bağımsız ve demokratik üst sendikal örgütün üye olduğu uluslar arası bir sendikal örgüttür. WCL nin üyelerini çoğunlukla az gelişmiş ülkelerin üst sendikal örgütleri oluşturmaktadır. İşkolu düzeyinde kurulu ulusal sendikaları dünya çapında örgütleyen Uluslar arası sendika federasyonları (ITF), WCL ye bağımlı örgütler olarak faaliyet göstermektedir.
3) WFTU
Genel merkezi Prag’dadır. 1949 yılında Sovyet blokunun yıkılışına kadar WFTU nun üyelerinin büyük bir bölümü kominist parti yönetimindeki ülkelerin ulusal üst sendikal örgütler oluşturmuştur. WFTU, eski Sovyet blokunun uluslar arası sendikal örgütü olarak karakterize edilmektedir.
Bölgesel düzeyde faaliyet gösteren uluslar arası sendikal örgütler
Bölgesel düzeyde faaliyet gösteren uluslar arası sendikal örgütler, belirli bir bölgedeki sendikaların ortak çıkarlarını temsil etmek veya özel sorunlarına bir bölgedeki uluslar arası bir organın dikkatini çekmek, bir ideolojiyi yaymak gibi amaçlarla oluşturulmaktadır. Ulusal üst sendikal örgütleri kapsayan bölgesel sendikal örgütler arasında Afrika sendikalar birliği örgütü, arap sendikalar konfederasyonu, asya sendikalar birliği, güney pasifik ve okyanus sendikaları konseyi, karayip işçi kongresi, kuzey ülkeleri sendikaları konseyi ve Avrupa sendikalar konfederasyonu sayılabilir.
Avrupa sendikalar konfederasyonu ( ETUC)
Genel merkezi Brüksel de olan ETUC 1973 yılında, Avrupa ekonomik entegrasyonu sürecinde Avrupa daki işçilerin sosyal, ekonomik ve kültürel çıkarlarını temsil etmek ve geliştirmek amacıyla kurulan uluslar arası bir sendikal örgüttür. ETUC AB, Avrupa konseyi ve EFTA tarafından tanılan ve Avrupa düzeyinde ulusal sendika merkezlerini temsil eden tek örgüttür. ETUC a aynı ülkeden birden fazla üst sendikal örgüt üye olabilmektedir. Türkiye de ki işçi sendikaları konfederasyonlarından Türk-İş, disk ve halk- iş ile memur sendikaları konfederasyonunda kesk ETUC a üyedir.
Endüstri ilişkiler ünite 7
Sendikacılık ve demokrasi ilişkisi
Sendikalar endüstri devrimi ile doğmuştur; ancak gelişmeleri, büyümeleri ve toplumda önem ve saygınlık kazanmaları demokrasi ile olmuştur. Türkiye de 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle, siyasal partilerin faaliyetleri durdurulduğu gibi sendikal faaliyetler askıya alınmıştır. Türkiye de 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile birlikte sendikacılık alanında yaşanan değişiklikler;
Sendikal faaliyetler askıya alınmıştır
Sendikaların taşınır ve taşınmaz malları denetim altına alınmıştır
Bazı sendika yöneticileri hakkında dava açılmıştır
Grev ve lokavt yasaklanmıştır.
İngiltere de 19, yy ın son yarısında varlığını göstermiş olan Chartist hareket bünyesinde küçük esnaf ve zanaatkarları da barındıran bir hareket olmakla birlikte, geniş kitle tabanı bakımından bir işçi hareketi niteliği ile tarih sahnesindeki yerini almıştır. Fransa da demokratikleşme açısından önemli dönüm noktalarından birini oluşturan 1848 devriminde anayasanın, gerekse bu anayasayı ortaya çıkaran devrim hareketinin gerisinde yatan belirleyici unsur ise, Louis Blanc ın öncülük ettiği Fransız işçi hareketi olmuştur.
Sendika İçi Demokrasi
Sendika içi demokrasi ile ilgili bilgiler;
Sendika içi demokrasi sendikaların yönetiminin yapı ve işleyişlerinin ve üyelerinin temsil işlevlerini demokratik kurallara uygun olmasıdır.
Sendika içi demokrasi sendikal çoğulculuk, sendikal katılımcılık ve sendikal açıklık ilkelerine dayanmaktadır.
Sendika içi demokrasinin gelişmesi, toplum içindeki demokrasi kültürünün de yerleşik gelişmesine yardımcı olur.
Sendikal kademelenme düzeyi ile sendika içi demokrasi arasında ters orantılı bir ilişki vardır.
Sendika içi demokrasinin dayandığı temel ilkeler;
-sendikal çoğulculuk ilkesi: bu ilke fark gözetmeksizin sendikal işleyişlerinin tümünde üyelerin her türlü fikir ve önerilerini ifade edebilmelerini, kendi örgütlerinde belirleyici olmalarını, ayrım gözetmeksizin sendikal süreçlere üyelerin katılımlarının sağlanmasını, çoğunluğun görüşlerinin olduğu gibi azının görüşlerinin de dikkate alınmasını, bütün üyelere her türlü sendikal faaliyete ve işleyişe katılma imkanının tanınmasını gerekli kılmaktadır.
– sendikal katılımcılık ilkesi: bu ilke sendikal faaliyetlerin üyelerin bir bölümüne değil tüm üyelere her yönüyle açık olması anlamına gelmektedir.
-sendikal açıklık ilkesi: bu ilkeye göre, sendikalar üyelerine ve kamu oyuna yapıları, işleyişleri ve faaliyetleri konusunda düzenli, sürekli ve doğru bilgi akışını sağlamalı; üyelerinin denetim ve kontrolüne açık olmalıdır.
Micheis in oligarşinin tunç kanunu adındaki varsayıma göre, yapısı şeklen demokratik olan siyasi parti, dernek , kooperatif gibi örgütlerde, zamanla demokratik amaçlardan sapma ve belirli bir grubun hakimiyetine girme gibi oligarşik eğilimler görülmektedir.
Sendikacılık ve Siyaset İlişkisi
Sendikalarla siyasi partiler arasındaki ilişkilerin , eğer iki taraf arasında ortak ideolojiden kaynanklanan organik bir bağ kurmak zorunluluğu yoksa, karşılıklı fayda yaklaşımı üzerine kurulduğunu söylemek mümkündür. Başka bir ifadeyle, siyasi partiler sendikaları, sendikalarda siyasi partileri kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirmektedir.
Sendikaların siyasi partilerle ilişki kurma nedenleri
Mesleki-ekonomik nedenler
Sendikalar,üyelerinin ekonomik ve mesleki hak ve çıkarlarını geliştirebilmek amacıyla siyasal iktidarın yeni kanunlar çıkarmaya veya çalışanların aleyhine bazı kanunlar da kısmi değişlik yapmaya ,hatta bu kanunları tamamen ortadan kaldırmaya zorlaya bilmektedir.
Sendikaların siyasi faaliyet şekilleri :
Siyasi parti kurmak : bazı ülkelerde sendikalar siyasi parti kurarak, parlemento da doğrudan parti vasıtasıyla var olma yolunu seçmektedir. İngiltere de sendikaların 1906 yılında kurdukları işçi partisi bu konu da örnek olarak verilebilir.
Siyasi partileri finansal açıdan desteklemek: bazı ülkelerde sendikalar bir siyasi parti kurmadan, kurulu bulunan bir siyasi partiyi parasal açıdan desteklemektedir.
Siyasi partileri manevi açıdan desteklemek: sendikalar üyelerine belirli bir parti lehine oy kullanma veya aleyhine oy kullanmama çağrısında bulunabildikleri gibi, siyasi partilerle ortak komiteler oluşturulup değişik konularda kamuoyu oluşturma yoluna gidebilmektedir.
Kitle iletişim araçlarının kullanarak kamuoyu oluşturmak: sendikaların büyük bir kısmı en azından bir dergi veya gazete çıkararak ve özellikle seçim dönemlerinde özel televizyon ve radyo kanallarını kiralayarak, sorunları topluma duyurmaya ve kamuoyunun desteğini alarak siyasi partiler üzerinde baskı kurmaya çalışmaktır.
Sendika liderinin parlamentoya girmesi: iktidardaki partinin bir organı olarak faaliyette bulunmak anti-demokratik yönetim şekline sahip olan ülkelerde sendikalar, işçi hareketini kontrol altında tutan ve iktidardaki gücün ideolojisini işçi sınıfına yayan örgütler olarak faaliyet göstermektedir.
Sendikacılık ve siyaset arasındaki ilişki modelleri
1) bağımsız model
ABD, Kanada ve 1980 sonrasında Türkiye bu modele örnektir.
2) ara bağımlı model
a) organik ilişkinin kurulduğu ara bağımlı model
ara bağımlı modelin en tipik örneği İngiltere de yaşandığı için, bu tür ilişki modeline İngiliz modeli de denilmektedir. 1980 öncesi Türkiye de bu modele örnektir.
b) organik ilişkinin kurulmadığı ara bağımlı model
3) bağımlı model
bağımlı modelde sendikalar, siyasi partiler karşısında bağımsızlıklarını koruyamamakta ve bir siyasi partinin güdümü altına girmektedir.
a) zorunlu bağımlı model
demokratik bir siyasi rejimin olmadığı; tek partili sivil diktatörlüğün, askeri cunta yönetiminin veya sosyalist rejimin olduğu ülkelerde görülmektedir.
Sendikaların başlıca görevi; devletin veya iktidardaki otoritenin denetimi altında üretimi arttırmak, işçi disiplinini sağlamak, sosyal ve ekonomik planların uygulanmasını sağlamaktır. Zorunlu bağımlı modele örnek olarak SSCB, Eski Yugoslavya, Küba, Çin, Kuzey Afrika ve Mısır, Tunus, Cezayir, Suriye, Irak gibi Ortadoğu ülkeleri gösterebilir.
b) gönüllü bağımlı model
sendikalar, dar anlamda siyaset yapmakta ve aynı ideolojiyi veya ortak dünya görüşünü paylaştıkları siyasi partilerle, bağımsızlıklarını koruma kaygısı taşımaksızın, gönüllü olarak organik ilişki içine girmektedir. Bu modelin organik ilişkinin kurulduğu ara bağımlı modelden ayrılan en önemli noktası, sendikaların siyasi partiler karşısında bağımsızlıklarını korumamalarıdır. Fransa da genel iş konfederasyonunun (CGT) komünist partiyle ve İtalya da 1872 yılına kadar genel iş konfederasyonun (CGIL) komünist partiyle kurdukları ilişki gönüllü bağımlı örnek olarak verilebilir.