Aöf Dersleri Özetleri - Çıkmış Sorular - Sınav Soruları

AÖF Ders Özetleri Uygulamasına Hoş Geldiniz,Uygulamadan tam anlamıyla faydalanmak için üye olunuz.

Vize Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Vize Ders Özeti


admin

Administrator
Yönetici
Admin
#1
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 1.Ünite Ders Özeti

r1.jpg
r2.jpg
r3.jpg
r4.jpg
r5.jpg
r6.jpg
r7.jpg
r8.jpg
r9.jpg
r10.jpg
r11.jpg



Çocuk sağlığı ve hastalıkları 2.ünite ders notu

GÜÇ KOŞULLARDA YAŞAYAN ÇOCUKLAR

Yaşanılan değişimlere yönelik gösterdiği tepkiler ile uyum sağlama durumu bireyin ileriki yıllardaki gelişimini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu süreci sağlıklı şartlarda ve ortamlarda geçiremeyen çocuklar olumsuz fiziksel, zihinsel, gelişimsel ve sosyal sonuçlar açısından risk altındadır. Yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olan çocuklar risk altındaki çocuklar ya da güç koşullar altındaki çocuklar olarak tanımlanmaktadır.
Güç koşullarda yaşayan çocuklar ifadesi sokaktaki çocuk, engelli çocuk, mülteci çocuk, göç eden çocuk, savaştaki çocuk, riskli ebeveyni olan çocuk gibi pek çok olguyu içinde barındırmaktadır.
NOT: Güç koşullar altında yaşayan çocuklar konusunda en geniş katılımlı ve kapsamlı olan belge UNICEF tarafından hazırlanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’dir.
ÇOCUKLARIN KORUNMASINA İLİŞKİN ÜLKEMİZDEKİ YASAL ÇERÇEVE
Çocuklar ulusal ve uluslararası düzenlemelerle korunmaya çalışılmış ve bu konuda öncelikle anne-baba velayet hakkı ile yükümlü kılınmıştır.
Çocuklara ilişkin ülkemizdeki yasal düzenlemeler çok sayıda olmakla birlikte konu ile ilişkili olan kısımlar şunlardır:
• Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” kabul edilmiş ve uluslararası hukuk kapsamında yürürlüğe girmiştir.
• Uluslararası Çalışma Örgütüne (International Labour Organization-ILO) 1932 yılında üye olunmuştur. Türkiye üyelik tarihinden günümüze kadar 39 ILO sözleşmesini onaylamış ve bu sözleşmelerde kabul edilen ölçütler kendi iç mevzuatımız ile uyumlu hale getirilmiştir.
• Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 50. maddesinde; “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” ifadesi bulunmaktadır.
• 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Kanunu ile korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili koruma ve bakım görevi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na verilmiştir. Kanunda “Anne-babası tarafından ihmal edilip fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri ve uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuk, korunmaya muhtaç çocuk statüsündedir.” hükmü yer almaktadır.
• 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile mecburi ilköğretim çağı 6-14 yaş grubundaki çocuklar olarak tespit edilmiş olup, “Her öğrenci velisi yahut vasisi veya aile başkanı çocuğunun mecburi ilköğretim kurumuna muntazam devamını sağlamakla ve özrü yönünden okula gidemeyen çocuğun durumunu en geç 3 gün içinde okul idaresine bildirmekle yükümlü kılınmıştır.” denilmekte ve çocuğunu okula göndermeyen ailelere yönelik cezaî işlemler belirtilmektedir. Ayrıca bu kanunda “Mecburî ilköğretim çağında olup okula devam etmeyen çocuklar hiçbir işyerinde çalıştırılamaz.” hükmü de yer almaktadır.
• Türk Ceza Kanunu’nda “Her kim idaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veyahut bir meslek veya sanatı öğretmek için kendisine tevdi olunan şahsın üzerinde haiz olduğu terbiye hakkını veya itaat ettirmek salahiyetini suiistimal ile o şahsın sıhhatinin muhtel veya bir tehlikeye maruz olmasına sebep olursa 18 aya kadar hapsolunur.” ve “Ailesi ile birlikte yaşayan 12 yaşından aşağı bir çocuğa veya aile efradından fena muamelede bulunan şahıs 30 aya kadar hapsolunur.” denilmektedir.
• 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda; yetişkinlere, yaşlılara, engellilere, kadınlara, gençlere ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütme, geliştirme ve bu amaçla sosyal tesisler kurma, meslek ve beceri kazandırma kursları açma, işletme veya işlettirme, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksekokullara, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği yapma konusundaki görev, yetki ve sorumluluklar Büyükşehir Belediyelerine verilmiştir.
• Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, kolluğun görev ve sorumluluklarını belirlemekte ve çocukların korunması konusunda “Polis, yardım isteyenlere, yardıma muhtaç çocuk, alil ve acizlere yardım ve muavenet eder.” ifadesi yer almaktadır.

SOKAKTAKİ ÇOCUKLAR
Sokaktaki çocuklar; sokakta yaşayan, sokakta çalışan, aile ile bağları kopmuş, kopmamış ya da kısmen kopmuş gibi birçok farklı grubu bünyesinde barındıran, gruplar arası geçişlerin olduğu çok boyutlu sosyal bir olgudur.

UNICEF çocukların aileleriyle olan ilişki düzeylerine göre üç kategoride gruplamıştır:
Grup 1: Aileleriyle sürekli ilişkisi olan çocuklar “sokakta çalışan çocuklar”dır. Günlerini sokakta çalışarak geçirseler de ailelerinin koruması ve denetimi altındaki çocuklardır.
Grup 2: Aileleriyle zaman zaman ilişki kuran “sokaktaki çocuklar”dır. Bu çocukların aile bağları zayıflasa da tümüyle kopmamıştır. Kendilerini halen ana-baba kardeşleriyle özdeşleştirmektedirler. Gününü sokakta bir şeyler satarak ya da dolaşarak geçiren, geceleri çoğu zaman evlerinde geçiren çocuklardır.
Grup 3: Aileleriyle hiç ilişkisi olmayan “sokakların (sokağın) çocukları”dırlar. Genellikle toplumun en yoksul kesiminin ve parçalanmış ailelerin çocuklarıdır. Ailelerinden ya zorla ya da kendi istekleriyle ayrılan bu çocuklar günün 24 saatini sokakta geçiren “sokağın çocukları”dır. Ülkemizde son yıllarda sayıları hızla artan “sokağın çocukları”, evinden atılan, kaçan, ailesi olmayan veya ailesi tarafından tamamıyla başıboş bırakılan çocuklardan oluşmaktadır. Sokakta marjinal işlerde çalışan\çalıştırılan çocuklarla “sokağın çocukları” arasında çok ince bir çizgi vardır ve sokağın acımasız zor koşullarında çalışan çocuklar, hızla “sokağın çocukları” olabilmektedir.
Sokakta Yaşayan Çocuklar
Avrupa Konseyi Sokakta Yaşayan Çocuklar Çalışma Grubu sokakta yaşayan çocukları “18 yaşın altında bulunan ve kısa/uzun süredir sokak ortamında yaşayan,
oradan oraya başıboş mayın gibi dolaşan, kendi arkadaş grupları arasında ve sokakta ilişkilerini sürdüren, ana-baba, öğretmen gibi kendilerinden sorumlu yetişkinlerle ya çok az ilişkisi olan veya hiç ilişkisi olmayan çocuklar” olarak tanımlamaktadır.
Sokakta Çalışan Çocuklar

Sokakta çalışma en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği türleri arasında yer almaktadır.

Sokakta çalışan çocuklar, ailesinden destek alan, ailenin geçim sorumluluğunu sokaklarda çalışarak paylaşmak zorunda kalan çocuklardır.
Sokakta Yaşamanın ve/veya Çalışmanın Çocuk Sağlığı Üzerine Etkileri
Büyüme ve gelişme
Sokaktaki hava koşulları, çocuğun fiziksel kapasitesini zorlayan çalışma koşulları, ortamların hijyenik olmayışı, yeterli dinlenme olanağı olmaması gibi durumlar kısa ve/veya uzun vadede çok sayıda sağlık sorununa ve gelişim geriliğine yol açmaktadır.
psikososyal gelişimleri olumsuz etkilenmekte kişiler arası iletişimde bozulma, öfke, anksiyete ve saldırganlık görülebilmektedir. Bunların yanı sıra sokaktaki çocuklar çeşitli kazalara (düşme, çarpma gibi), yaralanmalara, ihmal ve istismara uğrama açısından da yüksek risk altındadırlar.
İhmal ve istismar
Aralarında görünmez kurallarla bağlılık (sokak kanunları) ve bir dayanışma olmasına karşın ihmal ve istismarı en kötü biçimde yaşayan gruplardan biri sokaktaki çocuklardır.
Eğitim hakkı
Çocuğun eğitim masraflarının aileler tarafından karşılanamaması ya da aile gelirine katkı sağlamak için çalışmak zorunda kalması, okula devamı kısmen veya tamamen engellemektedir.
Stigma (Damgalanma)
Toplumun sokaktaki çocuklara karşı ön yargılı olduğu, toplumun bu çocukları potansiyel suç unsuru olarak gördüğü ve tehdit olarak algıladığı bilinmektedir.
Suç potansiyeli
Sokaktaki çocuklar, sokakta yaşadıkları koşullar, tehlikeye açık ortam, temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan güçlükler, istismara uğrama gibi nedenlerle suça maruz kalabilmekte, saldırgan bir tutum geliştirebilmekte ve suç işleme potansiyeli artmaktadır.
Bağımlılık
Sokaktaki çocukları bekleyen en önemli sorunlardan biri de uçucu ve uyuşturucu madde bağımlılığıdır.
Sokaktaki Çocuklara Yönelik Hizmetler
Türkiye’de çocukların korunması, yaşatılması, geliştirilmesi ve katılımları için gerekli yasal düzenlemeler (T.C. Anayasası, Çocuk Hakları Sözleşmesi, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, İş Kanunu, Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik vb.) yapılmıştır. Sokaktaki çocuk sorunun çözümüne yönelik UNICEF, ILO gibi uluslararası ve SHÇEK, Çocuk ve Gençlik Merkezleri gibi ulusal kurum ve kuruluşların yanı sıra Sokak Çocukları Derneği, Çocuk Vakfı, Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği gibi vakıf ve derneklerde çeşitli faaliyetler göstermektedir. Bununla beraber tüm bu yasa ve faaliyetlere karşın sokaktaki çocuklar sorununun çözümünde yetersiz kalındığı açıktır.
Yeni Hizmet Modeli2004 yılında Başbakanlığın talimatıyla, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın koordinasyonunda SHÇEK Genel Müdürlüğü’nce geliştirilmiştir.
Basamaklandırılmış bu hizmet modelinde, sokaktaki çocuklar mobil ekipler veya sokak ofisleri tarafından tespit edilerek İlk Adım İstasyonuna Yönlendirilmektedir.
İlk Adım İstasyonu’nda, meslek elemanları tarafından uyum süreci tamamlandığı kanaati oluşan madde bağımlısı çocuklar, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan Tıbbi Tedavi Merkezi’ne, daha sonra Tıbbi Rehabilitasyon Merkezi’ne sevk edilmektedir. Tıbbi rehabilitasyonu gerçekleşen çocuklar ve İlk Adım İstasyonu’nda uyum sürecini tamamlayan, sokakta yaşayan fakat madde kullanmayan çocuklar ise doğrudan Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri’ne gönderilmektedir.
ÇALIŞAN ÇOCUKLAR
Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde çocuğun tehlikeli işler, eğitimine zarar verecek işler, bedensel, ruhsal, zihinsel sağlığına ve ahlaksal, toplumsal gelişimine zarar verecek işlerde çalıştırılmalarından korunmaları gerektiği belirtilmektedir. ILO, 182 Sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi’nde “Bu sözleşmenin amaçları bakımından çocuk terimi 18 yaşının altındaki herkese uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Ancak ILO’nun 138 Sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin Sözleşmesi’nde ise çocuk terimi için farklı bir yaş ölçütü benimsenerek 15 yaşının altındaki çalışan ve çalıştırılanlar çocuk işçi; 15-18 yaş arasındaki çalışanlar ise genç işçi olarak kabul edilmiştir.

Çalışmanın Çocuk Sağlığı Üzerine Etkileri
Büyüme ve gelişme
Çalışan çocuklar okula giden akranlarının karşısında kendini değersiz görmekte, içe dönük ve kaderci bir kimlik geliştirmektedir.
İhmal ve istismar
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi’nin 9. maddesinde çocuğun, ihmal, zulüm ve istismarın her çeşidine karşı korunması, hiçbir şekilde ticaretin konusu yapılmaması, asgari bir yaştan önce istihdam edilmemesi, sağlığına, eğitimine, bedenî, fikrî ve ahlaki gelişmesine engel teşkil edecek bir meslek veya işte çalıştırılmaya zorlanması ve istihdamına izin verilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
Eğitim hakkı
4857 sayılı İş Kanunu’na göre okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en fazla günde iki saat ve haftada on saat olabilir.
Bağımlılık
Madde bağımlılığı duygu yoğunluğunda artma, hormonal ve fizyolojik değişimler, davranış ve bilinç kontrolünde zayıflama ile sonuçlanabilmektedir.
Çalışan Çocuklara Yönelik Yasal Düzenlemeler ve Hizmetler
sanayiye ait işlerde 18 yaşını doldurmamış erkek çocuklarla her yaştaki kadınların gece çalıştırılması yasaklanmış, 12 yaşından aşağı bütün çocukların fabrika ve imalathane gibi her türlü sanat müesseseleriyle maden işlerinde amele ve çırak olarak istihdamı yasaklanmış, 16 yaşından küçük işçilerin günde en fazla sekiz saat çalıştırılabileceği belirtilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı:
İçişleri Bakanlığı:
Sağlık Bakanlığı:
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü:
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü:
Üniversiteler:
Diğer Kurum ve Kuruluşlar:
GÖÇ EDEN ÇOCUKLAR
Göç, göç etmenin nedenine göre; zorunlu-gönüllü göç, göçün yoğunluğuna göre; kitle göçü-bireysel göç, ülke sınırlarına göre; iç-dış göç, yerleşme süresine göre; sürekli-geçici göç, can ve mal güvenliği sebebiyle yerinden edilmeye göre uluslararası mülteci göçü olarak sınıflandırılabilir.Bu bölüm içinde göç kavramı iç göç ve dış göç olmak üzere iki temel boyutta ele alınmıştır.
İç Göç ve Çocuk
İç göç; ülke sınırları içinde köy, kasaba ve kentler arasında yapılan yer değiştirme hareketidir. Nüfus artışı, ekonomik sorunlar, işsizlik gibi etmenler ile göç edilecek olan yerin istihdam, gelir, eğitim, sağlık ve diğer hizmetlerden daha fazla yararlanılacağının düşünülmesi iç göçün nedenleri arasında yer almaktadır.
Dış Göç ve Çocuk
Dış göç, sürekli ya da belli bir süre kalmak amacıyla ülke sınırları dışına yapılan göçler olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda uluslararası mülteci göçü; insanların hayatta kalabilmek amacıyla çatışma, savaş, kıtlık, doğal afetler, salgın hastalıklar, etnik veya dinî sosyal ve siyasal baskılar gibi nedenlerle toplu bir şekilde yer değiştirme hareketini ve sığınmacı, mülteci, yerinden edilmiş kimseleri de içine alan bir kavram olarak ele alınmaktadır.
Göçün Çocuklar Üzerine Etkileri
• Bulaşıcı hastalıklar
• Büyüme ve gelişme
• Eğitim
• Çocuk suçluluğu
• Çocuk işçiliği
• İhmal ve istismar
• Psikososyal sorunlar
Göçe İlişkin Ülkemizdeki Yasal Çerçeve ve Uygulamalar
Türkiye’nin ilk sığınma kanunu olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
SAVAŞ VE ÇOCUK
Çocuklar savaşta ölümler ve yaşanan sıkıntılardan daha fazla etkilenmektedir. Savaşlarda çocuk ölümlerinin bir kısmı direkt travma nedeni ile olurken büyük bir kısmı da malnütrisyon ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle olmaktadır.
Savaşın psikolojik etkileri çocuğun yaşına, cinsiyetine, önceki deneyimlerine ve kültürüne bağlı olarak değişmekle birlikte anksiyete, stres, uyku problemleri, psikosomatik sorunlar ve posttravmatik stres bozukluğu yaygın olarak görülmektedir.
İHMAL VE İSTİSMAR
İhmal; çocukların beslenme, bakım, eğitim gibi gereksinimlerinin karşılanmaması, istismar ise çocuklara karşı aktif olarak girişilen ve onların fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini zedeleyen her türlü eylem olarak tanımlanmaktadır.
İhmal ve istismara ilişkin risk faktörleri
• Bireysel (ebeveynlere ilişkin) risk faktörleri: Ebeveynlerin çok genç olması, işsizlik, eğitimsizlik, madde kullanımı, çocukluk döneminde şiddete maruz kalma, fiziksel ya da ruhsal hastalık varlığı, sosyal ilişkilerde yaşanan sorunlar.
• Bireysel (çocuğa ilişkin) risk faktörleri: İstenmeyen gebelik sonucu doğma, cinsiyet, prematürite, konjenital anomali, engellilik, kronik hastalık, hiperaktivite ve davranış bozukluğu bulunması.
• Ailesel risk faktörleri: Geniş aile, çok çocuklu aile, düşük sosyoekonomik durum, aile içi geçimsizlik, disfonksiyonel aile, parçalanmış aile, ekonomik ve sosyal stresler, ailenin yaşadığı çevreden ayrılması, yalnızlaştırılması.
• Toplumsal risk faktörleri: Yoksulluk, sosyal eşitsizlikler, kültürel normlar, yüksek suç oranları, savaşlar.
Çocuk İhmal ve İstismarının Sınıflandırılması ve Çocuk Üzerine Etkileri
İhmal
Hijyen koşullarının sağlanmaması, tıbbi bakım eksikliği, yetersiz ve dengesiz beslenme kontrol edilmemesi ihmale örnek olarak verilebilir.
Fiziksel istismar
En sık rastlanan istismar türü olan fiziksel istismar çocuğun kaza dışı yaralanmaları olarak tanımlanabilir. Yaygın olarak çocuklar fiziksel istismara sarsma ya da dövme yolu ile maruz kalırlar. Sarsma daha çok küçük çocuklara karşı yapılan bir eylem olup sarsılmış bebek sendromu şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dövme ise herhangi bir araç kullanmaksızın olabildiği gibi ütü, makas, kemer, sopa gibi türlü araçlar da kullanılabilmektedir.
Fiziksel istismar sonucunda; yumuşak doku hasarları, yanıklar, kemik, eklem, beyin ve göz hastalıkları, iç organ hasarları, zehirlenmeler ve gelişme gerilikleri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu çocuklarda; benlik saygısında düşme, akademik başarıda azalama, yetişkinlere karşı aşırı tepkiler, regresyon gibi davranışsal belirtilere ek olarak ileri yaşlarda da evden kaçma, hırsızlık, yalan söyleme, ilaç, alkol bağımlılığı gibi davranış bozuklukları da görülebilmektedir.
Duygusal istismar
Duygusal istismar, ebeveynler ya da çevredeki diğer yetişkinler tarafından çocuğun gereksinim duyduğu ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum bırakılarak, çocuğun yetenekleri üstünde istek ve beklentiler içinde olmaları, psikolojik hasara uğratılmaları durumudur. Çocuğu aşağılama, küfretme, yalnız bırakma, korkutma, değer vermeme, yaşın üzerinde sorumluluklar bekleme, kardeşler arasında ayırım yapma, önemsememe, lakap takma, aşırı baskı kurma, aşırı koruma gibi davranışlar duygusal istismara örnek olarak verilebilir.
Duygusal istismara maruz kalan çocuklarda parmak emme, ısırma, sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, hiperaktivite, aşırı içe dönüklük, güçsüzlük duygusu, dış kontrol odaklı olma, saldırganlık, aşırı pasiflik, hırsızlık, yalan söyleme gibi antisosyal davranışlar, olumsuz benlik kavramı, depresyon, uyku bozuklukları, obsesyon gibi nevrotik reaksiyonlar, intihar girişimi, bilişsel ve duygusal gelişmede duraklama ve aşırı bağımlılık gibi sorunları yol açabilmektedir.
Ekonomik istismar
Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretli işgücü olarak çalışması ya da çalıştırılması ekonomik istismar olarak tanımlanmaktadır.
Cinsel istismar
Cinsel istismar, çocuk istismarı türleri içinde saptanması en zor olan ve gizli kalan istismar türüdür.
Cinsel istismara uğrayan çocuklarda düşük benlik saygısı, depresyon, kendine zarar verme, intihar etme, saldırganlık, suça yönelme gibi davranışlar gelişebilmektedir. Ayrıca çocuğun yaşı ile ilişkili olarak regresyon, yaşa uygun olmayan cinsel bilgi ve yönelim, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, iç organ yaralanmaları, ısırık izleri, oturamama, yürümede güçlük, idrar ve gaita kaçırma gibi sorunlar da görülebilmektedir.
İhmal ve İstismara İlişkin Yasal Düzenlemeler ve Hizmetler
Çocuk Koruma Kanunu’nda da bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen çocuklar “korunma ihtiyacı olan çocuk” olarak kabul edilmektedir.
Korunma ihtiyacı olan çocuklar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet veren Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri’ne yerleştirilmektedir.
RİSKLİ EBEVEYNİ OLAN ÇOCUKLAR
Riskli ebeveyni olan çocuklar başlığı altında; sağlıklı aile yapısının bozulduğu parçalamış aile, adölesan ebeveynlik ve ruhsal sorunu olan ebeveyn konuları ele alınmıştır.
Parçalanmış Aile
UNUTMAYALIM:Aile içinde özellikle boşanmadan kaynaklanan parçalanmalar sonucunda çocukların verdiği tepkiler beş aşamadır. Bunlar; çocukların ayrılığı inkar etmeleri, ailenin ayrılmasına sebep olan nedenlere kızmaları, anne ve babayı birleştirme çabaları, depresyon, çöküntü ve ayrılığı kabullenmedir.
Adölesan Ebeveynlik
Ruhsal Sorunu Olan Ebeveyn

Çocuk sağlığı ve hastaları 4,ünite
SAĞLIKLI ÇOCUK VE ÇOCUK SAĞLIĞI İZLEMLERİ


Sağlıklı çocuk; kronolojik yaşına uygun olarak hastalık belirtileri göstermeyen, vücut büyümesi, fizyolojik olgunlaşma, ruh ve zeka gelişimi gösteren çocuktur.
Çocuk İzlem Programı
• Doğum anı ve doğumun hemen sonrası
• İlk 48 saat
• 15-41.gün ve 2 ay
• 3.-4. ay • 6.-9.-12. ay
• 13-36.ay arası 6 ayda bir
• 4-6 yaş arası yılda bir
Her çocuğun doğumdan, hatta doğum öncesi dönemden başlayarak belirli aralıklarla izleminin yapılması, çocuk alanında çalışan ekibin önde gelen görevleri arasındadır.
Çocuk izlem programına uyularak gerçekleştirilen değerlendirmelerle çocuklarda rastlanılabilecek sağlık sorunların erken dönemde tanınması daha olasıdır
Bu izlem sırasında dikkat edilmesi gereken işlem basamakları şu şekilde olmalıdır:
• Aile ile doğru iletişim kurulması,
• Çocukta oluşabilecek riskli durumların belirlenmesi,
• Büyüme ve gelişmesinin değerlendirilmesi,
• İzlem programına uygun çocukta yapılacak taramaların gerçekleştirilmesi,
• Aşılanması,
• Çocuk ile ilgili görülebilecek sorunların saptanması,
• Çözüm planları oluşturarak ailelerin ön görülen olaylar ve yetkin ebeveynlik konusunda bilgilendirilmesi ve kılavuzluk edilmesidir.
Aile İle Doğru İletişim Kurma
Tanılama sağlıklı bireylerden öykü alınarak, değerlendirme ve testler yapılarak henüz tanı konulmamış, bilinmeyen hastalıkların varlığına ilişkin ipuçları elde etmek amaçlı uygulamalardır. Tanılamanın en önemli adımlarından biri iletişim, öykü alma sürecidir.
Çocuk ve Aile ile Görüşmede;
• 1-Çocuk gelişimci öncelikle kendini tanıtır.
• 2-Bu görüşmenin nedeni ve tanılamanın amacı detayları ile açıklanır.
• 3-Görüşme ve tanılama sırasında mahremiyete ve bireyselliğe dikkat edilerek görüşmenin bölünmesini engelleyecek önlemler kontrol altına alınır.
• 4-Görüşmede açık uçlu sorular sorulur.
• 5-Karışıklığı engellemek için her seferde bir soru sorulmasına özen gösterilir.
• 6-Görüşme sırasında aile ve çocuğun iletişimleri gözlenir.
• 7-Dürüst olmak önemlidir.
• 8-Görüşme sırasında aile gözlemlenmelidir.
• 9-Aile ve çocukla görüşülürken kullanılan dilin onların anlayacağı bir düzeyde olmasına dikkat edilir.
• 10-Her bir değerlendirmeye en az 20 dk zaman ayrılmalı ve görüşme sırasında çocuk gelişimci tarafından düzenli kayıt tutulmalıdır
Riskli Durumları Belirleme
Çocuğun sağlık, hastalık ve kişisel-sosyal öyküsüne ilişki veriler toplanır ve kaydedilir. Toplanan veriler üç grupta sınıflandırılır:
• Tanımlayıcı-Fiziksel veriler • Psiko-sosyal veriler • Gelişimsel veriler
Tanımlayıcı-fiziksel verilerde; çocuğun bilgileri, var olan hastalık ve yaralanma öyküsü, geçmiş öykü, çocuğun şimdiki sağlık öyküsü, aile öyküsü, sistemlerin gözden geçirilmesi, beslenme durumu değerlendirilir.
Psiko-sosyal verilerde;aileye ilişkin sosyoekonomik ve psiko-sosyal veriler bu aşamada toplanır. Aile kompozisyonu, ev ortamının tanınması, okul ortamı ve diğer ortamlar ile son görüşmeden bu yana aile ya da aileden birinin yaşam biçimindeki değişiklikler bu aşamada değerlendirilir.
Gelişimsel verilerde;çocuğun motor (kaba ince motor),bilişsel, dil ve sosyal gelişimi gözlenir ve primer bakım veren kişilerden veri toplanır. Yaşına uygun sorgulama yapılabileceği gibi Türkiye standardizasyonu yapılmış olan kaba, ince, motor, sosyal gelişim ve dil gelişimini ölçen Denver Gelişimsel Tarama testi de kullanılabilir.
Büyüme ve Gelişmeyi Değerlendirme
Büyüme ve gelişme, döllenmeden sonra anne karnında başlayarak erişkinliğe kadar sürer.
Büyüme:Vücut hacminin ve kitlesinin artması demektir. Vücut ağırlığı, boy uzunluğu gibi hacim ve kitle ile ilgili değişiklikleri içerir.
Gelişme:Biyolojik işlevlerin kazanılmasını ifade eden bir terimdir. Büyüyen bir organizmanın dokularının yapısında, biyokimyasal bileşiminde oluşan değişiklikler sonucu olgunlaşması ve biyolojik fonksiyonlarının farklılaşması olarak tanımlanmaktadır. Dişlerin çıkması ve değişmesi, kemiklerin olgunlaşması, sinir ve kas kontrolünün sağlanması gelişimin göstergelerindendir.
Kalıtım ve Genetik Faktörler
Kalıtım genetik özelliklerin ebeveynlerden çocuklara geçişidir ve büyüme gelişme üzerinde etkili olan en önemli faktörlerden biridir.
Cinsiyet
Büyüme gelişme süreci kız ve erkek çocuklarda farklıdır. Doğumda kızların tartısı daha düşük, boyları daha kısadır. Doğum tartıları aynı olan erkek ve kız çocuklar karşılaştırıldığında kızlar daha ileri bir gelişme düzeyi gösterirler. Konuşma ve dil alanında kızlar erkeklerden daha hızlı gelişirken, kaba motor becerileri erkekler kızlardan daha önce kazanırlar.
Hormonlar
Normal büyüme için birçok hormona gereksinim vardır. Sağlıklı büyüme ve gelişme için hormonal salınımının normal olması gerekir. Çocukluk cağlarında tüm hormonların büyümeyi etkilediği düşünülmekte ancak büyüme ve gelişmeyi en çok etkileyen iki önemli hormon olan büyüme hormonu ve tiroid hormon üzerinde durulmaktadır.
Çevresel Faktörler
Çevre, gerek doğum öncesi gerekse doğum sonrası dönemde büyüme ve gelişmenin en önemli belirleyicilerindendir. Annenin sigara ve alkol kullanımı, ilaç kullanımı ve bazı hastalıkları doğum öncesi etkili olabilen farklı çevresel faktörlerdendir. Sosyoekonomik durum, kişilerarası ilişkiler ve çevresel tehlikeler hem doğum öncesi hem de doğum sonrası etkileri olan faktörlerden bazılarıdır.
Kültür
Kültür; insanların inançları, alışkanlıkları, dilleri ve değerlerini içeren yaşam biçimleridir. Çocukları erişkinliğe doğru olan süreçte etkileyen önemli bir faktördür.
Beslenme
Çocuklar bir büyüme süreci içinde olduklarından dolayı çocukluk dönemi boyunca beslenme çok önemli bir rol oynar. İyi bir büyüme ve gerekli enerjinin sağlanması için çocukların yaş ve beden ölçülerine uygun gereksinimlerini karşılayacak miktarda ve çeşitte besin maddesine ihtiyaçları vardır.
Sağlık Durumu
Ortalama sağlık durumu çocukların büyüme ve gelişmesi üzerinde önemli bir yere sahiptir. Kalıtsal ya da sonradan kazanılmış hastalıklar, hücresel düzeyde besin maddelerinin, hormonların ve oksijenin organlara dağıtımını ve organların gelişim ve fonksiyonlarını etkileyebilirler. Büyüme ve gelişmeyi etkileyen hastalıklar arasında sindirim sistemi ve emilim bozuklukları, kalp hastalıkları ve metabolik hastalıklar sayılabilir
Aile
Çocuk, ailenin ayrılmaz bir parçasıdır. Aile ilişkileri ve etkileri çocuğun nasıl büyüdüğünün ve ilerleme surecinin çok önemli belirleyicileridir.
Çocuk Yetiştirme Felsefeleri
Sayısız yaşamsal olaylarla şekillenen çocuk yetiştirme felsefeleri, çocukların büyüme ve gelişmeleri üzerinde önemli etkiye sahiptir. Gelişme sureci öğrenme için sağlanan zengin fırsatlarla en iyi duruma gelir. Bütün bu sayılan etkenlerin yanında ayrıca çocuğun mizacının, ebeveyn çocuk ilişkisinin ve çocuğun ailedeki sırasının da büyüme ve gelişme üzerinde etkili olabileceği savunulmaktadır.
ANTROPOMETRİK ÖLÇÜMLER
Çocukları erişkinden ayıran en önemli özellik çocuğun sürekli büyüme gösteren dinamik bir yapıda oluşudur. Çocukluk çağlarında büyümenin değerlendirilmesi, çocuğun bulunduğu dönemin özelliklerine uygun bir ilerleme gösterip göstermediğinin belirlenmesi ve genel sağlık durumu hakkında fikir vermesi açısından oldukça önemlidir.
Büyümenin Değerlendirilmesi
Büyümenin değerlendirilmesinde yaşa ve cinsiyete göre ağırlık, boy ve baş çevresi ölçümleri en sık kullanılan antropometrik ölçümlerdir.
Vücut ağırlığı:
***Bebekler;
• Ölçüm sırasında bebek çıplak olmalıdır (Kuru alt bezi bırakıldıysa ve bu şekilde ölçüm yapıldıysa, bezin ağırlığı daha sonra vücut ağırlığından düşürülmelidir.)
• Bir bebekten diğer bebeğe enfeksiyon geçişini önlemek için her tartıdan önce tartı üzerindeki örtü değiştirilmelidir.
• Bebek ayakta durana dek en az 10 gr duyarlı bebek baskülünde tartılmalıdır. 7-8 aylıktan büyük bebekler ise tartı aletine oturularak tartılabilir.
• Bebek tartı üzerinde iken bebeğe dokunulmamalı; ancak düşmelere karşı koruyucu önlemeler alınmalıdır
• Ölçüm büyüme çizelgesine kaydedilir
**2 yaşından büyük çocuklarda;
• Erişkinler için kullanılan basküllerde yalnızca iç çamaşırları bırakılarak tartılmalıdır.
• Eğer çocuğun özel bir durumu nedeniyle her gün tartılması gerekiyor ise aynı kıyafetle ve aynı zamanda tartılmasına özen gösterilmelidir.
• Ölçüm büyüme çizelgesine kaydedilir
**Boy
Bebekler;
• Bebeklerin boyu, güvenli bir şekilde ayakta durana kadar (yaklaşık 2 yaş) bebek yatar pozisyonda iken boy ölçüm aleti ile ölçülür. Baş tahtası sabit, ayak tahtası hareketli olan bu aletin yan tarafına mezura yerleştirilmiştir.
• Boy ölçümü sert, yatay bir zemin üzerinde bebek başlıksız ve patiksiz iken yapılır.
• Başın verteksi (tepe kısmı) ölçüm aletinin baş tahtasına sıkıca temas ettirilmeli, başın arka kısmı, sırt, kalça, bacaklar ve topuklar zemin ile tam temas halinde, topuklar dikey sırt yüzey ile 90 derece açı yapacak şekilde ve dizler hafifçe bastırılarak ölçüm yapılır
• Ölçüm büyüme çizelgesine kaydedilir
**Büyük çocuklar;
• 2 yaşından büyük çocukların boyu çocuk ayakta iken ölçülür.
• Çocuğun ayakkabıları ve başında şapka varsa çıkarması sağlanır
• Çocuk sırtı ölçüm aletine dönük olacak şekilde dik durmalı; omuzlar, kalça ve topuklar ölçüm aletiyle tam temas etmelidir.
• Çocuğun kolları aşağıya doğru sarkık, ayakları birleşik, başı tam karşıya bakacak şekilde olmalı; omuz, kalça ve topuklar duvara değerken çocuğun başı orta hatta ve dik pozisyonda olacak şekilde ayarlanmalıdır.
• Ölçüm aletinin ayar yeri çocuğun başının üst kısmına temas ettirilerek ve bu nokta arkadaki ölçekten okunarak boy ölçüm işlemi tamamlanır
• "Ölçüm büyüme çizelgesine kaydedilir.
**Baş Çevresi
• Baş çevresi doğumdan başlayarak 3 yaşına kadar rutin olarak ölçülür.
• Baş çevresi bir mezura ile arkada oksiput kemiğin en çıkıntılı noktası, önde kaşların üzerinden geçirilerek ölçülür.
• Göğüs ve karın çevresi ölçümleri rutin olarak ölçülmemekte, patolojik durumlarda bakılmalıdır
• Ölçüm büyüme çizelgesine kaydedilir
Büyüme Eğrilerinin Değerlendirilmesi
Standart büyüme eğrileri, büyümenin izlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Büyüme eğrilerinin her toplumun kendi standartlarına uygun olması en idealidir
Gelişmenin Değerlendirilmesi
• Gelişmenin değerlendirilmesinde kullanılan ölçütler aşağıda sıralanmıştır:
• Dişlerin gelişmesi, çıkması, değişme yaşı
• Kemiklerin olgunlaşma derecesi
• Nöromotor gelişme
• Zeka düzeyi ve psikososyal gelişme
• Cinsel gelişme
Diş Gelişmesi
Diş gelişimi; diş taslaklarının oluşumu, mineralizasyon, kalıcı dişlerin çıkması gibi bir dizi sıralamadan oluşur. Sallanan dişlerin çekilmesi önerilir
Kemik Gelişmesi
Gelişmenin değerlendirilmesinde kullanılan en iyi ölçütlerden birisi, kemiklerin olgunluk derecesinin saptanmasıdır. Kemik olgunlaşma düzeyinin belirlenmesi somatik dokuların olgunlaşmasını yansıtır.
Nöromotor Gelişme
Sinir ve kas kontrolünün kazanılması demektir. Nöromotor gelişimin tam olabilmesi için sinir ve kas sisteminin sağlam olması gereklidir
Zeka Düzeyi ve Psikososyal Gelişme
Çocuğun genetik yapısı, zeka potansiyeli, müzik ve matematik yetenekleri gibi özel potansiyelleri ile çevre faktörlerinin bunlar üzerinde yaptığı etki sonucu nihai kişiliği gelişir.
Cinsel Gelişme
Ergenlik dönemi çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Bu süreç hormonal etkiyle ortaya çıkar. Gonadların ve sekonder cins belirtilerinin gelişmesi, büyüme ve kemik olgunlaşmasında belirgin hızlanma, vücut oranlarında ve vücut yapısında değişiklik ergenlik sürecinin başlıca fizyolojik özelliklerini oluşturur.
Taramalar
Henüz belirti vermeyen bir sağlık sorunun saptanması en etkin sağlık hizmetlerinden birisidir. Sorunun kalıcı bozukluklara yol açmadan tanınıp düzeltilmesini amaçlar.
***Yas Grubu Mental Motor işlevler
0-1 ay
Yüze –ışığa bakma Zil sesine tepki Kol ve bacaklar eşit hareketli
1 - 3 ay
Nesne/yüzü izleme Gülümseme Agulama Başını 45 derece kaldırma
3 - 6 ay
Sesli gülme Nesneye uzanma Başın tam kontrolü Destekle oturma
6 - 9 ay
İsmine dönüp bakma Hece benzeri sesler çıkarma Desteksiz oturma Cismi elden ele geçirme
9 - 12 ay
Baba-dede sözcükleri çıkarma Bay-bay yapma Tutunarak ayakta durma
12 - 18 ay
Anne-baba deme Ver-al gibi basit emirleri anlama Yardımsız yürüme
18 - 24 ay
3’ ten fazla kelime Kağıdı karalama Çömelerek yerden alma Merdiven çıkma
24 - 36 ay
2 kelimeli cümle Getir-götür gibi basit işlere yardım Koşma Merdiven inme
3 - 4 yaş
3 kelimeli cümle 0 çizme Bazı giysileri çıkarma Zıplama, hoplama
4 - 6 yaş
Basit sorulara cevap Bir olayı anlatabilme Giyinme Tek ayak üzerinde durma
**Denver gelişme testi
Kişisel sosyal davranış, ince motor-adaptif beceriler, konuşma, hareket
1 ay-6 yaşDQ
**Gesell gelişme testi
Motor, adaptif, konuşma, kişisel sosyal davranış
1 ay-6 yaşDQ
**Griffith mental gelişme testi
Lokomotor, kişisel sosyal davranış, işitme konuşma becerileri
1 ay-8 yaş Özel puan sistemi
**Brazelton yenidoğan davranış testi
Davranış değerlendirmesi ve nörolojik değerlendirme
0-1 ayÖzel puan sistemi
**Wechsler zeka testi
Zeka (verbalperformans)
4-6.5 yaş IQ
**Stanford-Binet Testi
Zeka
3-17 yas IQ
**Reynell konuşma testi
Konuşma
1-5 yas Özel Puan sistemi
**Stycar testi (sheridan)
İşitme, görme, konuşma ve basit olarak genel gelişme
6 ay-7 yaş Özel puan sistemi
Aşılanma
Çocuklar birçok bakteriyel ve viral hastalıklardan aşılanmakla korunabilir. Aşı uygulamaları bu açıdan önemli bir koruyucu sağlık uygulamasıdır.. Aşı uygulamalarının bir diğer amacı da ölümcül olabilecek bulaşıcı hastalıkların ortadan kaldırılmasıdır.
Aileleri Bilgilendirme ve Kılavuzluk
Bebekler 5. ayda dönmeye başlarlar, 6. ayda ayrılma kaygısı ile geceleri daha sık uyanırlar. Öngörülen bu olaylar ile ilgili bilgilendirme çocuklardaki değişime ailenin uyum göstermesi ve özellikle kazalar açısından gerekli önlemleri almalarının sağlanması açısından önemlidir.