Ünite 1:
Çevre, Ekosistem ve Temel Kavramlar
Çevre: 1. Bir Şeyin yakını, dolay, dolayı, etraf;
2.Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam;
3.Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi;
4. Yaşamın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış etmenlerin bütünlüğü;
5.Bir kimseyle ilişkisi bulunanlar, muhit;
6. Aynı konuyla ilgili bulunan kimselerin tümü, olarak tanımlanmaktadır
Ekoloji : Canlı varlıkları, yaşadıkları tabii çevre ile ve birbirleriyle olan ilişkileri bakımından inceleyen bilim dalı, çevre bilimi
Biyoteknoloji: Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı ya da bir parçası kullanılarak yeni bir organizma (bitki, hayvan ya da mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında arzu edilen yönde değişiklikler gerçekleştirmek amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamını içeren bilim dalıdır. Biyoteknoloji, bir anlamda modern teknolojinin doğa bilimlerine uygulanması olarak da tanımlanabilir. Kanser, AIDS gibi birçok hastalığın tedavisi ve önlenmesinde kullanılan genetik ürünler, büyüme geriliği gibi sorunlara çare olacak ya da bulaşıcı hastalıklara karşı koyacak proteinlerin üretimi, organik atıkları yaşamsal süreçlerinde kullanacak bakterilerin elde edilmesi biyoteknoloji uygulamalarına verilebilecek örneklerdir.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS): 3-14 Haziran 1992 tarihinde toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında (BMÇKK) imzaya açılmıştır.
Sözleşmenin amacı; atmosferdeki sera gazı birikimlerinin insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirerek sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesine zemin yaratmaktır.
Sözleşmede iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu bulunan ülkeler ile o tarihteki OECD’ye üye ülkeler gelişmişlik düzeylerine göre iki gruba (Ek-1 ve Ek-2 ülkeleri) ayrılmışlardır.
Kyoto Protokolü: 1997 yılında Japonya’da gerçekleştirilen BMİDÇS tarafları 3. Konferansı’nda imzalanan protokol. Bu protokole göre, gelişmiş ülkeler (ABD hariç) 20082012 yılları arasında sera gazı salım miktarlarını 1990 seviyesinin yüzde 5’i kadar azaltacaklarını taahhüt etmişler. BMİDÇS’nin
EK-1 ülkeleri, Kyoto Protokolünün EK-A’da belirtilen sera gazlarını, EK-B’de taahhüt ettikleri miktarlarda sınırlamayı kabul etmişlerdir
Çölleşme: Kurak, yarı kurak ve az yağışlı alanlarda iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere, çeşitli etmenlerden kaynaklanan toprak bozulmasıdır. Toprağın aşırı kullanımı, aşırı otlatma, sağlıksız sulama yöntemleri, ormanların tahribi ve özellikle son yıllarda ekolojik dengenin
bozulmasıyla gerçekleşen iklim değişikliği, çölleşmeye yol açan en önemli etkenlerdir. Çölleşme ve kuraklık sorunları küresel bir nitelik taşımakta ve dünyanın bütün bölgelerini etkilemektedir. Bu nedenle çölleşme ile mücadele etmek ve kuraklığın etkilerini hafifletmek için uluslararası eylem
gerekmektedir.
Çevre kavramını, ekoloji biliminin kapsamını ve çevrebilim ilkelerini tanımlayabilmek.
Çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziksel, biyolojik, toplumsal, ekonomik ve kültürel ortam olarak tanımlanmaktadır.
Çevre kavramının geniş bir alanı kapsaması, sınırlarının zaman zaman belirsiz olması, tanımlanmasında ve çevre sorunlarına yönelik koruma politikalarının oluşturulmasında bir dizi sadeleştirmeyi gerekli kılmaktadır.
Bu noktada, nitelik açısından çevre; fiziksel çevre ve toplumsal çevre olarak ikiye ayrılabilir.
Mekânsal düzlemde bakıldığında ise çevre yerel, bölgesel, ulusal ya da uluslararası bağlamda tanımlanabilir.
Ekosistemin ögelerini ve insanın doğaya bakışını açıklayabilmek.
Doğal yaşam ortamlarında, canlılarla cansız çevrenin unsurları birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Karşılıklı olarak madde alışverişi yapacak biçimde birbirlerine etki yapan canlılarla, cansız maddelerin bulunduğu herhangi bir doğa parçası bir “ekosistem” olarak adlandırılır.
Çevre sorunlarının ortaya çıkışını ve günümüzün önemli çevre sorunlarını tartışabilmek.
Çevrenin kirlenmesi ve doğal ortamların bozulmaya başlaması, ekosistemi oluşturan ögelerin çeşitli dış etkenler nedeni ile giderek niteliğinin değişmesi, değerini yitirmesi olayıdır. Bu bağlamda, çevre sorunları birden bire ortaya çıkmamış, zaman içinde birikerek varlığını duyurmuştur.
Doğal yaşam ortamlarının ve ekosistemin yok olması süreci ile gündeme gelen ekolojik krizin nedenlerini inceleyebilmek.
Doğal varlıkların sınırlı olduğunun anlaşılması ve eş zamanlı olarak doğal varlıkların ve doğal kaynakların metalaşması süreci, çevre ve ekonomi arasında derin bir sorun yaratmıştır.
Çevre kavramını tanımlayan temel ögeler nelerdir?
Çevre kavramının temel ögeleri şu şekilde sıralanabilir: Canlı varlıkların eylemlerini etkileyen ya da etkileyebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik, toplumsal nitelikteki tüm etkenler, insanla birlikte tüm canlı varlıklar ve cansız varlıklar.
Uygarlık ve insanlık tarihinde, çevre sorunlarının ortaya çıkması açısından kırılma noktası veya eşik olarak görülebilecek olay/süreç nedir?
Avrupa’da 18. yy. sonunda başlayan sanayi devrimi, insanoğlunun doğayla olan ilişkilerinde köklü bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Bu dönem, özellikle İngiltere’de başlayan ve sonrasında kıta Avrupa’sına da yayılan kömüre dayalı sanayileşme, beraberinde ortaya çıkan fabrika kentler ve yeni sınıfsal yapı ile kendini belirgin kılan bir dönemdir. Bu dönem, tarihsel açıdan bir sıçrama ve eşik olarak görülebilir. Sanayileşme-kentleşme süreçlerinin yarattığı yoğunlaşmış çevre kirliliği, gerek doğal alanların hızla tahribine, gerekse de kent ve kasaba ölçeğindeki yaşam ortamlarının son derece kirli alanlara dönüşmesine neden olmuştur. Uygarlık ve insanlık tarihi açısından, o güne kadar görülmemiş ölçekteki bu değişim, diğer birçok alanda olduğu gibi çevre sorunlarının ortaya çıkması ve görünür olması açısından milat olarak anılabilir.
Ekolojik krizin en önemli nedenleri arasında neler sayılabilir?
Dünyanın ve ülkemizin karşı karşıya olduğu çevre sorunları, bugün çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda, çevre alanında araştırma yapan bilim insanları gelinen süreci doğa ve yaşam ortamları açısından tehdit olarak algılamaktadır. Bu tehdit doğal varlıkların yok olması, tüketilmesi yanında ekosistemin de geri dönüşü olmayacak şekilde bozulması sürecini kapsamaktadır. Genel kabul olarak bu durum “ekolojik kriz” ile tanımlanmaktadır. Ekolojik krizin temel nedenleri arasında ise küresel ölçekte yaşanan, açlık, barınma sorunu ve yoksulluk sarmalındaki siyasal sorunları sıralamak mümkündür.
2000’li yılların en önemli çevre sorunları nelerdir?
2000’li yıllarda dünyamızın ve doğal yaşam ortamlarımızın karşı karşıya kaldığı başlıca sorunlar şu şekilde özetlenebilir:
• Doğal varlıkların (su, hava, orman, toprak) hızla yok edilmesi ve kirletilmesi
• Çarpık ve düzensiz kentleşme
• Çevre dostu olmayan teknolojiler kullanan sanayi dallarından kaynaklanan sorunlar
• Sanayileşme, enerji ve madencilik alanlarında uygulanan yanlış politikalar
• Sanayi yer seçimi, enerji üretimi ve madenlerin işletiminde, doğal varlıkların ve yaşamın göz ardı
edilmesi
• Doğal kaynaklar (yer altı ve yer üstü zenginlikleri, madenler, petrol, vb.) üzerindeki baskının artması, bu kaynakların hızla tüketilmesi ve yönetimleri sürecinde oluşan çevresel sorunlar
• Küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi, iklim değişikliği
• Atık sorunu, çöplerin gerek içerik-tehlikeli atıklar, hastane atıkları, radyoaktif atıklar gerekse de miktar olarak büyük sorun yaratması
• Çevresel sorunlara bağlı ve yaşam kalitesinin bozulmasından kaynaklanan sağlık sorunları, kanser ve benzeri hastalıkların artması.
Ekoloji ve Çevrebilim kavramları nedir? Karşılaştırarak açıklayınız.
Ekoloji, canlıların ve çeşitli tür ve organizmaların bulundukları ekosistemdeki yaşam döngülerini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Çevre sorunlarının ortaya çıkması ya da görünür olması ile birlikte ekoloji biliminin kapsamı genişlemiş, bir anlamda ekoloji geleceğin bilimi olarak görülmeye başlamıştır. Böylece klasik ekolojinin ilgi alanı genişlemiştir. Ekoloji biliminin kapsamının genişlemesi, yeni yöntem ve araçlar ile sürekli devinim içinde olan bir bilim dalına dönüşmesi başka bilim alanları ile ortak çalışma ortamları yaratmıştır. Sonuç olarak, ekoloji biliminin siyasal ve toplumsal alanla buluşması ile birlikte, siyaset bilimi, sosyal bilimler, sosyoloji, kamu yönetimi, iktisat, fen ve teknik bilimler, mühendislik alanları (çevre mühendisliği gibi özel bir çalışma ve bilim alanı doğmuştur), halk sağlığı bilim alanı, sağlık alanında yeni uzmanlıklar (sağlık teknisyenliği vb.) ve felsefenin yeni alanları ekoloji bilimi ile yan yana çalışmaya başlamıştır. Böylece, “çevrebilim” olarak adlandırılan, disiplinler arası ve bağımsız bir bilim dalı ortaya çıkmıştır.
Ünite 2:
Çevre Sorunlarının Nedenleri
Ötrofikasyon: Su kaynaklarında azot ve fosfor artışına bağlı olarak, bunları besin maddesi olarak kullanan alglerin (mikroskobik yosunların) hızla çoğalması ve bu bitkilerin ölmesiyle oluşan organik atıkların sudaki mikro canlı faaliyetlerini arttırması olayıdır.
Radyasyon Işıma): Dalga, foton (ışıközü) veya parçacık olarak adlandırılan enerji paketleri ile yayılan enerjidir.
İnsektisit: Zararlı böcek ve haşerelere karşı kullanılan kimyasal maddelerdir.
Herbisit: İstenmeyen otlara karşı kullanılan kimyasal maddelerdir.
Fosil yakıtlar: Canlı organizmaların öldükten sonra kalıntılarının oksijensiz ortamda milyonlarca yılda çözülmesi ile oluşan hidrokarbon içerikli yakıtlardır.
Derişim: Belirli miktar çözeltide veya çözücüde çözünmüş olarak bulunan madde miktarıdır.
ppm: Herhangi bir karışımda toplam madde miktarının milyonda 1 birimlik kısmıdır.
Smog: Genelde kentlerin üzerinde sanayi kaynaklı kirleticilerden oluşan ve insanlarda bronş hastalıklarına neden olabilen sis+duman kümeleridir.
Korozyon: Metallerin bulundukları ortamla tepkimeye girip aşınmaları durumudur.
Aerosol: Herhangi bir sıvı ya da katının gaz ortam içinde dağılmasıyla oluşur.
Tehlikeli atık: Canlılar ve çevre için tehlike unsuru oluşturan yanıcı, yakıcı, kanser yapıcı, patlayıcı, aşındırıcı etkisi olan zararlı atıklara tehlikeli atık denir.
Çevre sorunlarının nedenlerini açıklayabilmek.
Çevre sorunlarının nedenleri temel olarak antropojenik (insanların neden olduğu) ve doğal nedenler olarak sınıflandırılabilir. Doğal nedenler arasında yanardağ faaliyetleri, orman yangınları, çürüyen ölü bitki ve hayvanlar gibi unsurlar bulunmaktadır. İnsan kaynaklı nedenler arasında sanayileşme, atıklar, nüfus artışı, plansız kentleşme, kontrolsüz tarım arazileri gösterilebilir.
Kirlilik ve kirletici unsurlar, atıklar gibi terimleri tanımlayabilmek.
Çevre sorunları toprak, hava ve su kirliliğine neden olmaktadır. Ülkemizde ve dünyada her geçen gün içme ve kullanma suyu kaynaklarında kirlilik oranı giderek artmaktadır. Sanayi tesisleri, orman yangınları, sera gazlarının kontrolsüz salımı gibi nedenler sonucunda hava kirliliği de 21. yüzyılda büyük bir sorun haline gelmiştir. Hava ve su kirliliğinin yanında atıkların bertarafındaki aksaklıklar, pestisitlerin bilinçsiz kullanımı, nükleer silah denemeleri vb. durumlar toprak kirliliğine neden olmuştur. Toprak kirliliğinin giderilmesi veya kirlenen toprağın temizlenmesi çok zor ve masraflı olduğundan bu kirlilik türü giderek dikkat çeken bir hal almıştır.
Çevre sorunlarının nedenlerinin tarihsel süreci ve önleme politikalarına etkilerini açıklayabilmek.
Çevre sorunlarının, bütün dünyanın ilgilenmesi gereken bir konu olduğu ancak son 30-35 yılda anlaşılabilmiştir. Ülkelerin büyüme yarışları, artan enerji gereksinimi ile birlikte daha fazla fosil yakıt ihtiyacının doğması, yağmur ormanlarının giderek azalması ve bu etmenlerin yarattığı doğa tahribatı gibi konular çevre sorunlarının küreselleşmesine yol açmıştır. Bu bağlamda çevre politikalarına ihtiyaç duyulmuştur. Özellikle Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, OECD, Dünya Bankası bu konularda öncü olarak gösterilebilir. Gelişen teknoloji, hızlı ve plansız kentleşme, uygunluk çalışmaları yapılmadan konumlandırılan ve yerleşim alanları içinde kalan sanayi tesisleri hava, su ve toprak kirliliğinin yanında gürültü kirliliğine de neden olmaktadır. Gürültü kirliliği insanlar üzerinde geçici veya kalıcı sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. En önemli gürültü kaynakları arasında trafik, eğlence mekânları, havaalanları, inşaatlar vb. sayılabilir. Gürültünün engellenmesi için standartlar geliştirilmiş ve yönetmeliklerle düzenlenmiştir.
Çevre sorunlarının canlılar üzerine olumsuz etkileri ve bu etkilerin giderilmesi ile ilgili aç değerlendirmeleri yapabilmek.
Dünyamızı yakından ilgilendiren ve güncelliğini koruyan en önemli sorunlardan bir diğeri ise küresel ısınma ve iklim değişikliğidir. Kutup bölgelerindeki buzulların erimesi sonucu o bölgede yaşayan canlıların nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Salınan zararlı gazlar, sera etkisi ile ortalama sıcaklığı artırarak dünya genelinde doğa tahribatına yol açmıştır. Sera gazı salımlarının azaltılması için birçok ülkenin imzaladığı Kyoto protokolü uygulamaya konmuştur.
Teknolojik ilerlemeler, taşınabilir aygıtların ve enerjinin depolandığı pil, batarya, akümülatör gibi tehlikeli kirletici madde içeren araçların sayısında patlamaya neden olmuştur. Enerji gereksiniminin artmasıyla daha çok enerji üretim tesisi kurulmaktadır. Böylece havaya, toprağa ve suya daha çok atık girişi söz konusu olmaktadır.
Tüm bunların sonucu olarak atık yönetimi, geri dönüşüm, doğal kaynakların israf edilmeden kullanımı, nüfus kontrolü için aile planlaması gibi gereklilikler ortaya çıkmıştır.
Doğal ve insan kaynaklı hava kirliliği etmenleri nelerdir?
Hava kirliliğinin doğal nedenleri yanardağ faaliyetleri, orman yangınları, çürümekte olan ölü bitki ve hayvanlar olarak sıralanabilir. İnsan kaynaklı kirlilik nedenleri olarak ise sanayileşme, orman yangınları, fosil yakıtların kullanımı, bilinçsizlik ve duyarsızlık gibi unsurlar gösterilebilir.
Çevremizde gürültüye neden olan kaynaklar ve bunların yarattığı gürültünün sağlık üzerine etkileri nelerdir?
Trafik, eğlence merkezleri, inşaat alanları çevremizdeki gürültü kaynaklarının başlıcalarıdır. Bunun yanında sanayi tesisleri, hava alanları gibi yerler, çevrelerinde ciddi gürültü kirliliğine neden olabilmektedir.
Son yıllarda yaşanan küresel ısınmaya bağlı olarak ülkemizde ortaya çıkan çevresel sorunlar nelerdir?
Ülkemizde küresel ısınmaya bağlı olarak azalan bitki örtüsü nedeniyle erozyon, çölleşme ve ormansızlaşma görülmektedir. Ortalama sıcaklık artışına bağlı olarak giderek daha çok orman yangını çıkmakta ve su kaynaklarına ulaşım zorlaşmaktadır. Yıllık yağış miktarının azalmasına veya zamanında yağış alamamaya bağlı olarak da tarım zarar görmüş ve ürün yetiştiriciliğinde sera kullanımı artmıştır.
Ünite 3:
Doğal Kaynaklar ve Çevre Kirliliği
Doğal Kaynaklar: Doğada kendiliğinden oluşmuş, insan aklı ve tekniğinin ürünü olmayan, oluşumu aşamasında insanın herhangi bir rolünün bulunmadığı tüm zenginlik kaynaklarıdır.
Atmosfer: Yeryüzünü saran ve kalınlığı 120 km’ye yaklaşan gaz karışımına atmosfer (hava) denir.
Hidrokarbonlar: Kanser yapıcıdır, havaya petrol ve doğal gaz gibi yakıtların yakılmasından, sigara dumanından ve en çok da motorlu taşıtların egzozlarından salınır 1 mikrometre (µm)=10 -6 m
Gürültü düzeyleri; gece sessiz bir oda: 30 dB; normal konuşma: 60 dB; ağır şehir trafiği: 90 dB, 6 metre uzaklıktaki jet motoru: 110 dB şeklinde örneklendirilebilir.
Işınetkin: izotopların yarı ömrü (yarılanma süresi), başlangıçtaki atom sayısının yarısının bozulması için gereken süredir.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, 31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ekosistem, doğal kaynaklar ve çeşitlerini tanımlayabilmek.
Doğal kaynaklar, doğada kendiliğinden oluşmuş, insan aklı ve tekniğinin ürünü olmayan kaynaklardır.
Tükenen-tükenmeyen ve canlı-cansız doğal kaynaklar olarak iki ayrı sınıflandırma yapılabilir. Canlı ve cansız kaynakların karşılıklı etkileşimi ile oluşan devingen yapıya da “ekosistem” denilmektedir.
Ekosistemde bir türün yok olması, diğer bazı türlerin de yok olmasına yol açarak ekosistemin işleyişini olumsuz yönde etkilemektedir.
Çevre kirliği oluşumu ve zararlarını açıklayabilmek.
Kirlilik; hava, su ve toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinde gerçekleşen ve arzu edilmeyen değişimlerdir. Hava, su, toprak, gürültü, elektromanyetik, nükleer kirlilik ve katı atık sorunu biyolojik çeşitliliği de tehdit eden kirlilik etmenleridir. Her bir kirlilik etmeni, türler üzerinde tek tek etkili olabildiği gibi bazen birkaçı birlikte de etki yapabilmektedir.
Hava, su, toprak ve gürültü kirliliğinin nedenlerini ve sonuçlarını açıklayabilmek.
Hava(atmosfer), yeryüzünü saran ve kalınlığı 120km’ye yaklaşan gaz karışımıdır ve troposfer, stratosfer, mezosfer ve termosfer tabakalarından oluşur.
Hava kirliliği temel olarak doğal kaynaklardan ve insan faaliyetleriyle oluşabilen yapay kaynaklardan ortaya çıkmaktadır.
Toprak kirliliği, bırakılan zararlı atık maddelerle toprağın verimliliğinin azalması ve uygun toprak özelliklerini yitirmesiyle niteliğininin bozulmasıdır.
Gürültü, insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozabilen, iş gücü ve verimini azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren önemli bir çevre kirliliği türüdür ve ölçüsü “desibel” ile ifade edilir.
Nükleer, elektromanyetik kirlilik ve katı atık sorunu kavramlarını tanımlayabilmek.
Çekirdek bölünme tepkimeleri büyük enerji yoğunluğuna sahip güçlü bir enerji kaynağı olmasına karşın ciddi çevre sorunları yaratabilmektedir.
Elektromanyetik kirlilik ise görülemeyen veya hissedilemeyen fakat görülebilen ya da hissedilebilen sonuçları olan bir olgudur. Katı atıklar fiziksel ve kimyasal özellikleri ve miktarlarına bağlı olarak toplanması, taşınması ve depolanması sırasında çeşitli çevre sorunlarına yol açmaktadır.
Taşıtlardan kaynaklanan kirleticiler nelerdir?
Motorlu taşıtlar öncelikle hava ve gürültü kirliliğine neden olmaktadır. Trafiğin çevreye olan olumsuz etkilerinden en önemlisi hava kirliliğidir. Egzozlardan çıkan gazlar (emisyonlar) yüzünden havanın kalitesi düşmekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Bununla birlikte araçların süspansiyonları, motorları ve egzozları gürültü kirliliğine de neden olmaktadır. Trafik gürültüsü, insan yaşamıyla iç içe olması nedeniyle hem çevre hem de insan sağlığı açısından önemli etkiler yaratmaktadır.
Tarımsal faaliyetler sonucu hangi su kaynakları kirlenmektedir?
Hızla artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla, birim alandan daha fazla verim alabilmek için tarıma giren yapay unsurlar ve yanlış sulama teknikleri, su kaynakları ve su kirliliği açısından oldukça önemlidir. Gübre ve kimyasal ilaç kalıntıları sulama suyuyla ve yağışlarla yer altı ve yüzey sularına karışmaktadır.
Evinizdeki gürültü kaynakları neler olabilir?
Teknolojinin hayatımıza girmesiyle çevremiz ölçülebilir derecede daha da gürültülü olmuştur.
Evlerimizde bulunan TV, çamaşır makinesi, saç kurutma makinesi, bulaşık makinesi, elektrik süpürgesi vb. cihazlar gürültü kirliliğine neden olmaktadır. Bununla birlikte yapılan araştırmalar evde algılanan en baskın gürültü kaynağının komşular olduğunu göstermiştir.
Elektromanyetik kirliliğe maruziyetimizi en aza indirgemek için neler yapabiliriz?
Manyetik kirlilikten korunabilmek için alınabilecek önlemlerden birkaçı şu şekilde sıralanabilir:
• Radyo ve TV vericilerine, cep telefonu baz istasyonlarına, yüksek gerilim hatlarına ve trafolara belirli mesafede yaşamak
• Manyetik alana sahip mikrodalga, saç kurutma makinası, elektrikli süpürge, TV, bilgisayar ve benzeri ev aletlerini en az 30 cm mesafede kullanmak.
• Cep telefonlarını kulaklık-mikrofon seti ile birlikte sadece gerekli olduğu zamanlarda kullanmak.
Ünite 4:
Küresel Çevre Sorunları
Isıl genleşme: Bir cismin uzunluk veya hacminin ısıya bağlı olarak değişmesi olayıdır. Su da sıcaklığa bağlı olarak genleşme gösterir
Mikrobiyotik: Ancak mikroskopta görülebilen canlılardır, zooplankton; suda bulunan, hareket yeteneği akıntıya bağımlı olan hayvanlara verilen genel addır.
Mercan resifi: Yaşamlarını sıcak denizlerde sürdüren ve mercan adı verilen deniz hayvanlarının iskelet artıklarının yığılması ile oluşan birikimdir.
Tundra: Kuzey ülkelerinde rastlanan, yapısına likenlerin de katıldığı bodur ot topluluklarıdır.
pH: Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tanımlayan ölçü birimidir.
Küresel çevre sorunları ile ilgili temel kavramları tanımlayabilmek.
Ticari, mali ve sanayi faaliyetlerin küreselleşmesi ile beraber, çevre sorunları da küresel ve gelecek nesilleri de etkiler bir boyut kazanmıştır. Sınır ötesi çevre zararı, bir ülke sınırları içinde ortaya çıkan salımların başka bir ülkeye doğal yollar ile taşınmasıdır.
Küresel çevre sorunlarının neler olduğunu açıklayabilmek.
Sanayi devrimi, kentleşme ve nüfus artışına bağlı olarak özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında karşı karşıya kalınan en temel küresel çevresel sorunlar; küresel ısınma ve iklim değişikliği, atıklar ve doğal kaynakların tükenmesi, ozon tabakasının incelmesi, asit yağmurları, ormansızlaşma, ışıma şeklinde sıralanabilir. Elbetteki bu çevresel sorunlar birbirlerinden kesin sınırlar ile ayrılamamakta, birbirlerini ve diğer pek çok çevresel sorunu tetikleyebilmektedir.
Küresel çevre sorunlarının nasıl oluştuğunu açıklayabilmek.
Küresel çevre sorunlarının temelinde insan faaliyetleri yatmaktadır. Örneğin küresel ısınmanın temel nedeni, insanların enerji gereksinimlerini karşılamak için yenilenemeyen enerji kaynaklarını tüketmesi sonucu ortaya çıkan sera gazlarıdır. Yine çeşitli faaliyetler ile ozonu parçalayan gazların atmosfere
karışması sonucunda ozon tabakasında incelme olmaktadır. Atmosfere salınan asit gazların oluşturduğu etki ile asit yağmurları meydana gelmektedir. Gün geçtikçe katı atık miktarlarında artış olmakta, insan ihtiyaçlarını karşılamak üzere daha fazla orman kesilerek ormansızlaşmaya katkıda bulunulmaktadır. Teknolojinin gelişimi ile birlikte atomun işlenir olması ve bunun çeşitli amaçlar ile kullanılması sonucunda ise ışınetkin maddelerin tehlikeleri ile tanışılmıştır.
Küresel çevre sorunlarının yaratmakta olduğu etkileri veya gelecekte ne gibi etkiler oluşturabileceğini açıklayabilmek.
Küresel çevre sorunları yalnızca kendi başlarına etki yaratmamakta, ayrıca birbirlerini etkilemekte ve toplamda yarattıkları etkilerin boyutları çok daha farklı olabilmektedir. Ozon tabakasının incelmesi sonucu artan UV ışınım miktarları dünyanın daha sıcak bir yer haline gelmesine neden olurken öte
yandan da bitki üretim verimini düşürebilmektedir. Sera gazlarının atmosferi gün geçtikçe ısıtması sonucu tüm dünyadaki ekolojik yaşam değişkenlik göstermektedir. Asit yağmurları ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır.
Tüm bu etmenler ve diğer çevresel etkenlere bağlı olarak ormanların zamanla azalması ve tükenmesi ise atmosferdeki karbon dioksit dengesini bozmakta ve küresel ısınmaya etkinin katlanmasına neden olmaktadır.
Küresel çevre sorunlarına karşı ne gibi önlemlerin alınması gerektiğini açıklayabilmek.
Küresel çevresel sorunlar bilimsel, ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan değerlendirilmeli ve uluslararası önlemler zaman geçirmeden uygulamaya konmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerji verimliliği, üretimde daha az zararlı kimyasal ve ham maddelerin kullanılması, nükleer enerji gibi süreçlerin çevresel etki değerlendirme süreçlerinin çok daha geniş boyutlu ve afet eylem planlarını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi, geri dönüşüm, geri kazanım gibi süreçlerin verimli ve işler hale getirilmesi, ormansızlaşmaya karşı etkin bir politika uygulanması gibi pek çok önlem ile dünyanın yaşanabilir halini koruması sağlanmalıdır.
Sizce küresel çevre sorunları kısa vadede ve yerel uygulamalar ile çözülebilir mi?
Küreselleşme olgusu, pek çok insani faaliyetin ulusal yapının dışına taşarak, farklı ulusları ve dünyadaki diğer insanları ilgilendirir bir hale gelmesidir. Bu kapsamda küresel çevre sorunları da sadece bir birey, şehir veya ülkeyi ilgilendiren bir sorun olamamaktadır. Yaşanan veya yaşanması olası küresel çevre sorunları, sınırları aşıp diğer ülkeleri de etkileyeceğinden sadece yerel çözümler yeterli olmamakta, uluslarası işbirliği gerekmektedir.
Küresel çevre sorunları birbirinden bağımsız sorunlar olarak görülebilir mi?
Küresel çevre sorunları, alanyazında bazı ana başlıklar altında toplanmaktadır. Bu başlıkların içerikleri incelendiğinde, bu sorunların bireysel olarak ele alınmasının, bazı önemli hususların gözden kaçırılmasına neden olduğu görülmektedir. Küresel çevre sorunlarının tüm dünyada etkili olmasının yanında, başka küresel çevre sorunlarının ortaya çıkmasına ve etkisinin artmasına da yol açtığı gözlemlenmektedir.
Sera etkisi nedir, nasıl oluşur?
Sera etkisi, dünyanın yaşanabilir bir gezegen olmasında büyük bir rol oynamaktadır. Sera etkisinin olmadığı bir dünya, günümüze göre 30°C daha düşük sıcaklıkların etkili olduğu bir dünya demektir.
Fakat sera etkisini yaratan gazların atmosferdeki derişimi artmaya başladıktan sonra dünya artık daha sıcak olmaya başlamıştır. Bu etkinin en önemli nedeni fosil yakıtların yanması sonucu atmosfere salınan karbon dioksit miktarının gün geçtikçe artmasıdır. Bunun yanısıra çeşitli insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan metan, karbon monoksit, azot oksitler ve halojenli karbon gazları gibi diğer gazlar da bu etkiyi arttırır nitelik taşımaktadır.
Bitkiler göç edebilir mi? Küresel iklim değişikliği ile bu konu arasındaki ilişki nedir?
Bitkilerin bireysel olarak göç etmesi olası görünmese de bitki topluluğunun yaşadığı alanın, yeni bireylerin büyümeye başlaması ile değişmesi söz konusu olmaktadır. Normal koşullarda bitkilerin göç edebilmesi için uzun yıllar gerekmesine karşın iklim değişikliğine bağlı küresel ısınma nedeniyle yeterli süre kalmadığı için bitkiler daha soğuk yüksek bölgelere göç etmektedir.
Küresel çevre sorunlarına karşı alınması gereken önlemler hangi paydada birleşmektedir?
Küresel çevre sorunları tüm insanlığı ilgilendirdiğine göre, bu konuda atılacak adımların sonuç vermesi için tüm insanlığın ortak hareket etmesi gerekmektedir. Küresel anlamda sürdürülebilir kalkınma esaslarının uygulanmasına ve küresel çevre sorunlarından kaynaklanan etkilerin uluslararası boyutta giderilmesine çalışılmalıdır.
Çevre, Ekosistem ve Temel Kavramlar
Çevre: 1. Bir Şeyin yakını, dolay, dolayı, etraf;
2.Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam;
3.Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi;
4. Yaşamın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış etmenlerin bütünlüğü;
5.Bir kimseyle ilişkisi bulunanlar, muhit;
6. Aynı konuyla ilgili bulunan kimselerin tümü, olarak tanımlanmaktadır
Ekoloji : Canlı varlıkları, yaşadıkları tabii çevre ile ve birbirleriyle olan ilişkileri bakımından inceleyen bilim dalı, çevre bilimi
Biyoteknoloji: Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı ya da bir parçası kullanılarak yeni bir organizma (bitki, hayvan ya da mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında arzu edilen yönde değişiklikler gerçekleştirmek amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamını içeren bilim dalıdır. Biyoteknoloji, bir anlamda modern teknolojinin doğa bilimlerine uygulanması olarak da tanımlanabilir. Kanser, AIDS gibi birçok hastalığın tedavisi ve önlenmesinde kullanılan genetik ürünler, büyüme geriliği gibi sorunlara çare olacak ya da bulaşıcı hastalıklara karşı koyacak proteinlerin üretimi, organik atıkları yaşamsal süreçlerinde kullanacak bakterilerin elde edilmesi biyoteknoloji uygulamalarına verilebilecek örneklerdir.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS): 3-14 Haziran 1992 tarihinde toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında (BMÇKK) imzaya açılmıştır.
Sözleşmenin amacı; atmosferdeki sera gazı birikimlerinin insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirerek sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesine zemin yaratmaktır.
Sözleşmede iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu bulunan ülkeler ile o tarihteki OECD’ye üye ülkeler gelişmişlik düzeylerine göre iki gruba (Ek-1 ve Ek-2 ülkeleri) ayrılmışlardır.
Kyoto Protokolü: 1997 yılında Japonya’da gerçekleştirilen BMİDÇS tarafları 3. Konferansı’nda imzalanan protokol. Bu protokole göre, gelişmiş ülkeler (ABD hariç) 20082012 yılları arasında sera gazı salım miktarlarını 1990 seviyesinin yüzde 5’i kadar azaltacaklarını taahhüt etmişler. BMİDÇS’nin
EK-1 ülkeleri, Kyoto Protokolünün EK-A’da belirtilen sera gazlarını, EK-B’de taahhüt ettikleri miktarlarda sınırlamayı kabul etmişlerdir
Çölleşme: Kurak, yarı kurak ve az yağışlı alanlarda iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere, çeşitli etmenlerden kaynaklanan toprak bozulmasıdır. Toprağın aşırı kullanımı, aşırı otlatma, sağlıksız sulama yöntemleri, ormanların tahribi ve özellikle son yıllarda ekolojik dengenin
bozulmasıyla gerçekleşen iklim değişikliği, çölleşmeye yol açan en önemli etkenlerdir. Çölleşme ve kuraklık sorunları küresel bir nitelik taşımakta ve dünyanın bütün bölgelerini etkilemektedir. Bu nedenle çölleşme ile mücadele etmek ve kuraklığın etkilerini hafifletmek için uluslararası eylem
gerekmektedir.
Çevre kavramını, ekoloji biliminin kapsamını ve çevrebilim ilkelerini tanımlayabilmek.
Çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziksel, biyolojik, toplumsal, ekonomik ve kültürel ortam olarak tanımlanmaktadır.
Çevre kavramının geniş bir alanı kapsaması, sınırlarının zaman zaman belirsiz olması, tanımlanmasında ve çevre sorunlarına yönelik koruma politikalarının oluşturulmasında bir dizi sadeleştirmeyi gerekli kılmaktadır.
Bu noktada, nitelik açısından çevre; fiziksel çevre ve toplumsal çevre olarak ikiye ayrılabilir.
Mekânsal düzlemde bakıldığında ise çevre yerel, bölgesel, ulusal ya da uluslararası bağlamda tanımlanabilir.
Ekosistemin ögelerini ve insanın doğaya bakışını açıklayabilmek.
Doğal yaşam ortamlarında, canlılarla cansız çevrenin unsurları birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Karşılıklı olarak madde alışverişi yapacak biçimde birbirlerine etki yapan canlılarla, cansız maddelerin bulunduğu herhangi bir doğa parçası bir “ekosistem” olarak adlandırılır.
Çevre sorunlarının ortaya çıkışını ve günümüzün önemli çevre sorunlarını tartışabilmek.
Çevrenin kirlenmesi ve doğal ortamların bozulmaya başlaması, ekosistemi oluşturan ögelerin çeşitli dış etkenler nedeni ile giderek niteliğinin değişmesi, değerini yitirmesi olayıdır. Bu bağlamda, çevre sorunları birden bire ortaya çıkmamış, zaman içinde birikerek varlığını duyurmuştur.
Doğal yaşam ortamlarının ve ekosistemin yok olması süreci ile gündeme gelen ekolojik krizin nedenlerini inceleyebilmek.
Doğal varlıkların sınırlı olduğunun anlaşılması ve eş zamanlı olarak doğal varlıkların ve doğal kaynakların metalaşması süreci, çevre ve ekonomi arasında derin bir sorun yaratmıştır.
Çevre kavramını tanımlayan temel ögeler nelerdir?
Çevre kavramının temel ögeleri şu şekilde sıralanabilir: Canlı varlıkların eylemlerini etkileyen ya da etkileyebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik, toplumsal nitelikteki tüm etkenler, insanla birlikte tüm canlı varlıklar ve cansız varlıklar.
Uygarlık ve insanlık tarihinde, çevre sorunlarının ortaya çıkması açısından kırılma noktası veya eşik olarak görülebilecek olay/süreç nedir?
Avrupa’da 18. yy. sonunda başlayan sanayi devrimi, insanoğlunun doğayla olan ilişkilerinde köklü bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Bu dönem, özellikle İngiltere’de başlayan ve sonrasında kıta Avrupa’sına da yayılan kömüre dayalı sanayileşme, beraberinde ortaya çıkan fabrika kentler ve yeni sınıfsal yapı ile kendini belirgin kılan bir dönemdir. Bu dönem, tarihsel açıdan bir sıçrama ve eşik olarak görülebilir. Sanayileşme-kentleşme süreçlerinin yarattığı yoğunlaşmış çevre kirliliği, gerek doğal alanların hızla tahribine, gerekse de kent ve kasaba ölçeğindeki yaşam ortamlarının son derece kirli alanlara dönüşmesine neden olmuştur. Uygarlık ve insanlık tarihi açısından, o güne kadar görülmemiş ölçekteki bu değişim, diğer birçok alanda olduğu gibi çevre sorunlarının ortaya çıkması ve görünür olması açısından milat olarak anılabilir.
Ekolojik krizin en önemli nedenleri arasında neler sayılabilir?
Dünyanın ve ülkemizin karşı karşıya olduğu çevre sorunları, bugün çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda, çevre alanında araştırma yapan bilim insanları gelinen süreci doğa ve yaşam ortamları açısından tehdit olarak algılamaktadır. Bu tehdit doğal varlıkların yok olması, tüketilmesi yanında ekosistemin de geri dönüşü olmayacak şekilde bozulması sürecini kapsamaktadır. Genel kabul olarak bu durum “ekolojik kriz” ile tanımlanmaktadır. Ekolojik krizin temel nedenleri arasında ise küresel ölçekte yaşanan, açlık, barınma sorunu ve yoksulluk sarmalındaki siyasal sorunları sıralamak mümkündür.
2000’li yılların en önemli çevre sorunları nelerdir?
2000’li yıllarda dünyamızın ve doğal yaşam ortamlarımızın karşı karşıya kaldığı başlıca sorunlar şu şekilde özetlenebilir:
• Doğal varlıkların (su, hava, orman, toprak) hızla yok edilmesi ve kirletilmesi
• Çarpık ve düzensiz kentleşme
• Çevre dostu olmayan teknolojiler kullanan sanayi dallarından kaynaklanan sorunlar
• Sanayileşme, enerji ve madencilik alanlarında uygulanan yanlış politikalar
• Sanayi yer seçimi, enerji üretimi ve madenlerin işletiminde, doğal varlıkların ve yaşamın göz ardı
edilmesi
• Doğal kaynaklar (yer altı ve yer üstü zenginlikleri, madenler, petrol, vb.) üzerindeki baskının artması, bu kaynakların hızla tüketilmesi ve yönetimleri sürecinde oluşan çevresel sorunlar
• Küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi, iklim değişikliği
• Atık sorunu, çöplerin gerek içerik-tehlikeli atıklar, hastane atıkları, radyoaktif atıklar gerekse de miktar olarak büyük sorun yaratması
• Çevresel sorunlara bağlı ve yaşam kalitesinin bozulmasından kaynaklanan sağlık sorunları, kanser ve benzeri hastalıkların artması.
Ekoloji ve Çevrebilim kavramları nedir? Karşılaştırarak açıklayınız.
Ekoloji, canlıların ve çeşitli tür ve organizmaların bulundukları ekosistemdeki yaşam döngülerini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Çevre sorunlarının ortaya çıkması ya da görünür olması ile birlikte ekoloji biliminin kapsamı genişlemiş, bir anlamda ekoloji geleceğin bilimi olarak görülmeye başlamıştır. Böylece klasik ekolojinin ilgi alanı genişlemiştir. Ekoloji biliminin kapsamının genişlemesi, yeni yöntem ve araçlar ile sürekli devinim içinde olan bir bilim dalına dönüşmesi başka bilim alanları ile ortak çalışma ortamları yaratmıştır. Sonuç olarak, ekoloji biliminin siyasal ve toplumsal alanla buluşması ile birlikte, siyaset bilimi, sosyal bilimler, sosyoloji, kamu yönetimi, iktisat, fen ve teknik bilimler, mühendislik alanları (çevre mühendisliği gibi özel bir çalışma ve bilim alanı doğmuştur), halk sağlığı bilim alanı, sağlık alanında yeni uzmanlıklar (sağlık teknisyenliği vb.) ve felsefenin yeni alanları ekoloji bilimi ile yan yana çalışmaya başlamıştır. Böylece, “çevrebilim” olarak adlandırılan, disiplinler arası ve bağımsız bir bilim dalı ortaya çıkmıştır.
Ünite 2:
Çevre Sorunlarının Nedenleri
Ötrofikasyon: Su kaynaklarında azot ve fosfor artışına bağlı olarak, bunları besin maddesi olarak kullanan alglerin (mikroskobik yosunların) hızla çoğalması ve bu bitkilerin ölmesiyle oluşan organik atıkların sudaki mikro canlı faaliyetlerini arttırması olayıdır.
Radyasyon Işıma): Dalga, foton (ışıközü) veya parçacık olarak adlandırılan enerji paketleri ile yayılan enerjidir.
İnsektisit: Zararlı böcek ve haşerelere karşı kullanılan kimyasal maddelerdir.
Herbisit: İstenmeyen otlara karşı kullanılan kimyasal maddelerdir.
Fosil yakıtlar: Canlı organizmaların öldükten sonra kalıntılarının oksijensiz ortamda milyonlarca yılda çözülmesi ile oluşan hidrokarbon içerikli yakıtlardır.
Derişim: Belirli miktar çözeltide veya çözücüde çözünmüş olarak bulunan madde miktarıdır.
ppm: Herhangi bir karışımda toplam madde miktarının milyonda 1 birimlik kısmıdır.
Smog: Genelde kentlerin üzerinde sanayi kaynaklı kirleticilerden oluşan ve insanlarda bronş hastalıklarına neden olabilen sis+duman kümeleridir.
Korozyon: Metallerin bulundukları ortamla tepkimeye girip aşınmaları durumudur.
Aerosol: Herhangi bir sıvı ya da katının gaz ortam içinde dağılmasıyla oluşur.
Tehlikeli atık: Canlılar ve çevre için tehlike unsuru oluşturan yanıcı, yakıcı, kanser yapıcı, patlayıcı, aşındırıcı etkisi olan zararlı atıklara tehlikeli atık denir.
Çevre sorunlarının nedenlerini açıklayabilmek.
Çevre sorunlarının nedenleri temel olarak antropojenik (insanların neden olduğu) ve doğal nedenler olarak sınıflandırılabilir. Doğal nedenler arasında yanardağ faaliyetleri, orman yangınları, çürüyen ölü bitki ve hayvanlar gibi unsurlar bulunmaktadır. İnsan kaynaklı nedenler arasında sanayileşme, atıklar, nüfus artışı, plansız kentleşme, kontrolsüz tarım arazileri gösterilebilir.
Kirlilik ve kirletici unsurlar, atıklar gibi terimleri tanımlayabilmek.
Çevre sorunları toprak, hava ve su kirliliğine neden olmaktadır. Ülkemizde ve dünyada her geçen gün içme ve kullanma suyu kaynaklarında kirlilik oranı giderek artmaktadır. Sanayi tesisleri, orman yangınları, sera gazlarının kontrolsüz salımı gibi nedenler sonucunda hava kirliliği de 21. yüzyılda büyük bir sorun haline gelmiştir. Hava ve su kirliliğinin yanında atıkların bertarafındaki aksaklıklar, pestisitlerin bilinçsiz kullanımı, nükleer silah denemeleri vb. durumlar toprak kirliliğine neden olmuştur. Toprak kirliliğinin giderilmesi veya kirlenen toprağın temizlenmesi çok zor ve masraflı olduğundan bu kirlilik türü giderek dikkat çeken bir hal almıştır.
Çevre sorunlarının nedenlerinin tarihsel süreci ve önleme politikalarına etkilerini açıklayabilmek.
Çevre sorunlarının, bütün dünyanın ilgilenmesi gereken bir konu olduğu ancak son 30-35 yılda anlaşılabilmiştir. Ülkelerin büyüme yarışları, artan enerji gereksinimi ile birlikte daha fazla fosil yakıt ihtiyacının doğması, yağmur ormanlarının giderek azalması ve bu etmenlerin yarattığı doğa tahribatı gibi konular çevre sorunlarının küreselleşmesine yol açmıştır. Bu bağlamda çevre politikalarına ihtiyaç duyulmuştur. Özellikle Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, OECD, Dünya Bankası bu konularda öncü olarak gösterilebilir. Gelişen teknoloji, hızlı ve plansız kentleşme, uygunluk çalışmaları yapılmadan konumlandırılan ve yerleşim alanları içinde kalan sanayi tesisleri hava, su ve toprak kirliliğinin yanında gürültü kirliliğine de neden olmaktadır. Gürültü kirliliği insanlar üzerinde geçici veya kalıcı sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. En önemli gürültü kaynakları arasında trafik, eğlence mekânları, havaalanları, inşaatlar vb. sayılabilir. Gürültünün engellenmesi için standartlar geliştirilmiş ve yönetmeliklerle düzenlenmiştir.
Çevre sorunlarının canlılar üzerine olumsuz etkileri ve bu etkilerin giderilmesi ile ilgili aç değerlendirmeleri yapabilmek.
Dünyamızı yakından ilgilendiren ve güncelliğini koruyan en önemli sorunlardan bir diğeri ise küresel ısınma ve iklim değişikliğidir. Kutup bölgelerindeki buzulların erimesi sonucu o bölgede yaşayan canlıların nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Salınan zararlı gazlar, sera etkisi ile ortalama sıcaklığı artırarak dünya genelinde doğa tahribatına yol açmıştır. Sera gazı salımlarının azaltılması için birçok ülkenin imzaladığı Kyoto protokolü uygulamaya konmuştur.
Teknolojik ilerlemeler, taşınabilir aygıtların ve enerjinin depolandığı pil, batarya, akümülatör gibi tehlikeli kirletici madde içeren araçların sayısında patlamaya neden olmuştur. Enerji gereksiniminin artmasıyla daha çok enerji üretim tesisi kurulmaktadır. Böylece havaya, toprağa ve suya daha çok atık girişi söz konusu olmaktadır.
Tüm bunların sonucu olarak atık yönetimi, geri dönüşüm, doğal kaynakların israf edilmeden kullanımı, nüfus kontrolü için aile planlaması gibi gereklilikler ortaya çıkmıştır.
Doğal ve insan kaynaklı hava kirliliği etmenleri nelerdir?
Hava kirliliğinin doğal nedenleri yanardağ faaliyetleri, orman yangınları, çürümekte olan ölü bitki ve hayvanlar olarak sıralanabilir. İnsan kaynaklı kirlilik nedenleri olarak ise sanayileşme, orman yangınları, fosil yakıtların kullanımı, bilinçsizlik ve duyarsızlık gibi unsurlar gösterilebilir.
Çevremizde gürültüye neden olan kaynaklar ve bunların yarattığı gürültünün sağlık üzerine etkileri nelerdir?
Trafik, eğlence merkezleri, inşaat alanları çevremizdeki gürültü kaynaklarının başlıcalarıdır. Bunun yanında sanayi tesisleri, hava alanları gibi yerler, çevrelerinde ciddi gürültü kirliliğine neden olabilmektedir.
Son yıllarda yaşanan küresel ısınmaya bağlı olarak ülkemizde ortaya çıkan çevresel sorunlar nelerdir?
Ülkemizde küresel ısınmaya bağlı olarak azalan bitki örtüsü nedeniyle erozyon, çölleşme ve ormansızlaşma görülmektedir. Ortalama sıcaklık artışına bağlı olarak giderek daha çok orman yangını çıkmakta ve su kaynaklarına ulaşım zorlaşmaktadır. Yıllık yağış miktarının azalmasına veya zamanında yağış alamamaya bağlı olarak da tarım zarar görmüş ve ürün yetiştiriciliğinde sera kullanımı artmıştır.
Ünite 3:
Doğal Kaynaklar ve Çevre Kirliliği
Doğal Kaynaklar: Doğada kendiliğinden oluşmuş, insan aklı ve tekniğinin ürünü olmayan, oluşumu aşamasında insanın herhangi bir rolünün bulunmadığı tüm zenginlik kaynaklarıdır.
Atmosfer: Yeryüzünü saran ve kalınlığı 120 km’ye yaklaşan gaz karışımına atmosfer (hava) denir.
Hidrokarbonlar: Kanser yapıcıdır, havaya petrol ve doğal gaz gibi yakıtların yakılmasından, sigara dumanından ve en çok da motorlu taşıtların egzozlarından salınır 1 mikrometre (µm)=10 -6 m
Gürültü düzeyleri; gece sessiz bir oda: 30 dB; normal konuşma: 60 dB; ağır şehir trafiği: 90 dB, 6 metre uzaklıktaki jet motoru: 110 dB şeklinde örneklendirilebilir.
Işınetkin: izotopların yarı ömrü (yarılanma süresi), başlangıçtaki atom sayısının yarısının bozulması için gereken süredir.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, 31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ekosistem, doğal kaynaklar ve çeşitlerini tanımlayabilmek.
Doğal kaynaklar, doğada kendiliğinden oluşmuş, insan aklı ve tekniğinin ürünü olmayan kaynaklardır.
Tükenen-tükenmeyen ve canlı-cansız doğal kaynaklar olarak iki ayrı sınıflandırma yapılabilir. Canlı ve cansız kaynakların karşılıklı etkileşimi ile oluşan devingen yapıya da “ekosistem” denilmektedir.
Ekosistemde bir türün yok olması, diğer bazı türlerin de yok olmasına yol açarak ekosistemin işleyişini olumsuz yönde etkilemektedir.
Çevre kirliği oluşumu ve zararlarını açıklayabilmek.
Kirlilik; hava, su ve toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinde gerçekleşen ve arzu edilmeyen değişimlerdir. Hava, su, toprak, gürültü, elektromanyetik, nükleer kirlilik ve katı atık sorunu biyolojik çeşitliliği de tehdit eden kirlilik etmenleridir. Her bir kirlilik etmeni, türler üzerinde tek tek etkili olabildiği gibi bazen birkaçı birlikte de etki yapabilmektedir.
Hava, su, toprak ve gürültü kirliliğinin nedenlerini ve sonuçlarını açıklayabilmek.
Hava(atmosfer), yeryüzünü saran ve kalınlığı 120km’ye yaklaşan gaz karışımıdır ve troposfer, stratosfer, mezosfer ve termosfer tabakalarından oluşur.
Hava kirliliği temel olarak doğal kaynaklardan ve insan faaliyetleriyle oluşabilen yapay kaynaklardan ortaya çıkmaktadır.
Toprak kirliliği, bırakılan zararlı atık maddelerle toprağın verimliliğinin azalması ve uygun toprak özelliklerini yitirmesiyle niteliğininin bozulmasıdır.
Gürültü, insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozabilen, iş gücü ve verimini azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren önemli bir çevre kirliliği türüdür ve ölçüsü “desibel” ile ifade edilir.
Nükleer, elektromanyetik kirlilik ve katı atık sorunu kavramlarını tanımlayabilmek.
Çekirdek bölünme tepkimeleri büyük enerji yoğunluğuna sahip güçlü bir enerji kaynağı olmasına karşın ciddi çevre sorunları yaratabilmektedir.
Elektromanyetik kirlilik ise görülemeyen veya hissedilemeyen fakat görülebilen ya da hissedilebilen sonuçları olan bir olgudur. Katı atıklar fiziksel ve kimyasal özellikleri ve miktarlarına bağlı olarak toplanması, taşınması ve depolanması sırasında çeşitli çevre sorunlarına yol açmaktadır.
Taşıtlardan kaynaklanan kirleticiler nelerdir?
Motorlu taşıtlar öncelikle hava ve gürültü kirliliğine neden olmaktadır. Trafiğin çevreye olan olumsuz etkilerinden en önemlisi hava kirliliğidir. Egzozlardan çıkan gazlar (emisyonlar) yüzünden havanın kalitesi düşmekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Bununla birlikte araçların süspansiyonları, motorları ve egzozları gürültü kirliliğine de neden olmaktadır. Trafik gürültüsü, insan yaşamıyla iç içe olması nedeniyle hem çevre hem de insan sağlığı açısından önemli etkiler yaratmaktadır.
Tarımsal faaliyetler sonucu hangi su kaynakları kirlenmektedir?
Hızla artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla, birim alandan daha fazla verim alabilmek için tarıma giren yapay unsurlar ve yanlış sulama teknikleri, su kaynakları ve su kirliliği açısından oldukça önemlidir. Gübre ve kimyasal ilaç kalıntıları sulama suyuyla ve yağışlarla yer altı ve yüzey sularına karışmaktadır.
Evinizdeki gürültü kaynakları neler olabilir?
Teknolojinin hayatımıza girmesiyle çevremiz ölçülebilir derecede daha da gürültülü olmuştur.
Evlerimizde bulunan TV, çamaşır makinesi, saç kurutma makinesi, bulaşık makinesi, elektrik süpürgesi vb. cihazlar gürültü kirliliğine neden olmaktadır. Bununla birlikte yapılan araştırmalar evde algılanan en baskın gürültü kaynağının komşular olduğunu göstermiştir.
Elektromanyetik kirliliğe maruziyetimizi en aza indirgemek için neler yapabiliriz?
Manyetik kirlilikten korunabilmek için alınabilecek önlemlerden birkaçı şu şekilde sıralanabilir:
• Radyo ve TV vericilerine, cep telefonu baz istasyonlarına, yüksek gerilim hatlarına ve trafolara belirli mesafede yaşamak
• Manyetik alana sahip mikrodalga, saç kurutma makinası, elektrikli süpürge, TV, bilgisayar ve benzeri ev aletlerini en az 30 cm mesafede kullanmak.
• Cep telefonlarını kulaklık-mikrofon seti ile birlikte sadece gerekli olduğu zamanlarda kullanmak.
Ünite 4:
Küresel Çevre Sorunları
Isıl genleşme: Bir cismin uzunluk veya hacminin ısıya bağlı olarak değişmesi olayıdır. Su da sıcaklığa bağlı olarak genleşme gösterir
Mikrobiyotik: Ancak mikroskopta görülebilen canlılardır, zooplankton; suda bulunan, hareket yeteneği akıntıya bağımlı olan hayvanlara verilen genel addır.
Mercan resifi: Yaşamlarını sıcak denizlerde sürdüren ve mercan adı verilen deniz hayvanlarının iskelet artıklarının yığılması ile oluşan birikimdir.
Tundra: Kuzey ülkelerinde rastlanan, yapısına likenlerin de katıldığı bodur ot topluluklarıdır.
pH: Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tanımlayan ölçü birimidir.
Küresel çevre sorunları ile ilgili temel kavramları tanımlayabilmek.
Ticari, mali ve sanayi faaliyetlerin küreselleşmesi ile beraber, çevre sorunları da küresel ve gelecek nesilleri de etkiler bir boyut kazanmıştır. Sınır ötesi çevre zararı, bir ülke sınırları içinde ortaya çıkan salımların başka bir ülkeye doğal yollar ile taşınmasıdır.
Küresel çevre sorunlarının neler olduğunu açıklayabilmek.
Sanayi devrimi, kentleşme ve nüfus artışına bağlı olarak özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında karşı karşıya kalınan en temel küresel çevresel sorunlar; küresel ısınma ve iklim değişikliği, atıklar ve doğal kaynakların tükenmesi, ozon tabakasının incelmesi, asit yağmurları, ormansızlaşma, ışıma şeklinde sıralanabilir. Elbetteki bu çevresel sorunlar birbirlerinden kesin sınırlar ile ayrılamamakta, birbirlerini ve diğer pek çok çevresel sorunu tetikleyebilmektedir.
Küresel çevre sorunlarının nasıl oluştuğunu açıklayabilmek.
Küresel çevre sorunlarının temelinde insan faaliyetleri yatmaktadır. Örneğin küresel ısınmanın temel nedeni, insanların enerji gereksinimlerini karşılamak için yenilenemeyen enerji kaynaklarını tüketmesi sonucu ortaya çıkan sera gazlarıdır. Yine çeşitli faaliyetler ile ozonu parçalayan gazların atmosfere
karışması sonucunda ozon tabakasında incelme olmaktadır. Atmosfere salınan asit gazların oluşturduğu etki ile asit yağmurları meydana gelmektedir. Gün geçtikçe katı atık miktarlarında artış olmakta, insan ihtiyaçlarını karşılamak üzere daha fazla orman kesilerek ormansızlaşmaya katkıda bulunulmaktadır. Teknolojinin gelişimi ile birlikte atomun işlenir olması ve bunun çeşitli amaçlar ile kullanılması sonucunda ise ışınetkin maddelerin tehlikeleri ile tanışılmıştır.
Küresel çevre sorunlarının yaratmakta olduğu etkileri veya gelecekte ne gibi etkiler oluşturabileceğini açıklayabilmek.
Küresel çevre sorunları yalnızca kendi başlarına etki yaratmamakta, ayrıca birbirlerini etkilemekte ve toplamda yarattıkları etkilerin boyutları çok daha farklı olabilmektedir. Ozon tabakasının incelmesi sonucu artan UV ışınım miktarları dünyanın daha sıcak bir yer haline gelmesine neden olurken öte
yandan da bitki üretim verimini düşürebilmektedir. Sera gazlarının atmosferi gün geçtikçe ısıtması sonucu tüm dünyadaki ekolojik yaşam değişkenlik göstermektedir. Asit yağmurları ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır.
Tüm bu etmenler ve diğer çevresel etkenlere bağlı olarak ormanların zamanla azalması ve tükenmesi ise atmosferdeki karbon dioksit dengesini bozmakta ve küresel ısınmaya etkinin katlanmasına neden olmaktadır.
Küresel çevre sorunlarına karşı ne gibi önlemlerin alınması gerektiğini açıklayabilmek.
Küresel çevresel sorunlar bilimsel, ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan değerlendirilmeli ve uluslararası önlemler zaman geçirmeden uygulamaya konmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerji verimliliği, üretimde daha az zararlı kimyasal ve ham maddelerin kullanılması, nükleer enerji gibi süreçlerin çevresel etki değerlendirme süreçlerinin çok daha geniş boyutlu ve afet eylem planlarını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi, geri dönüşüm, geri kazanım gibi süreçlerin verimli ve işler hale getirilmesi, ormansızlaşmaya karşı etkin bir politika uygulanması gibi pek çok önlem ile dünyanın yaşanabilir halini koruması sağlanmalıdır.
Sizce küresel çevre sorunları kısa vadede ve yerel uygulamalar ile çözülebilir mi?
Küreselleşme olgusu, pek çok insani faaliyetin ulusal yapının dışına taşarak, farklı ulusları ve dünyadaki diğer insanları ilgilendirir bir hale gelmesidir. Bu kapsamda küresel çevre sorunları da sadece bir birey, şehir veya ülkeyi ilgilendiren bir sorun olamamaktadır. Yaşanan veya yaşanması olası küresel çevre sorunları, sınırları aşıp diğer ülkeleri de etkileyeceğinden sadece yerel çözümler yeterli olmamakta, uluslarası işbirliği gerekmektedir.
Küresel çevre sorunları birbirinden bağımsız sorunlar olarak görülebilir mi?
Küresel çevre sorunları, alanyazında bazı ana başlıklar altında toplanmaktadır. Bu başlıkların içerikleri incelendiğinde, bu sorunların bireysel olarak ele alınmasının, bazı önemli hususların gözden kaçırılmasına neden olduğu görülmektedir. Küresel çevre sorunlarının tüm dünyada etkili olmasının yanında, başka küresel çevre sorunlarının ortaya çıkmasına ve etkisinin artmasına da yol açtığı gözlemlenmektedir.
Sera etkisi nedir, nasıl oluşur?
Sera etkisi, dünyanın yaşanabilir bir gezegen olmasında büyük bir rol oynamaktadır. Sera etkisinin olmadığı bir dünya, günümüze göre 30°C daha düşük sıcaklıkların etkili olduğu bir dünya demektir.
Fakat sera etkisini yaratan gazların atmosferdeki derişimi artmaya başladıktan sonra dünya artık daha sıcak olmaya başlamıştır. Bu etkinin en önemli nedeni fosil yakıtların yanması sonucu atmosfere salınan karbon dioksit miktarının gün geçtikçe artmasıdır. Bunun yanısıra çeşitli insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan metan, karbon monoksit, azot oksitler ve halojenli karbon gazları gibi diğer gazlar da bu etkiyi arttırır nitelik taşımaktadır.
Bitkiler göç edebilir mi? Küresel iklim değişikliği ile bu konu arasındaki ilişki nedir?
Bitkilerin bireysel olarak göç etmesi olası görünmese de bitki topluluğunun yaşadığı alanın, yeni bireylerin büyümeye başlaması ile değişmesi söz konusu olmaktadır. Normal koşullarda bitkilerin göç edebilmesi için uzun yıllar gerekmesine karşın iklim değişikliğine bağlı küresel ısınma nedeniyle yeterli süre kalmadığı için bitkiler daha soğuk yüksek bölgelere göç etmektedir.
Küresel çevre sorunlarına karşı alınması gereken önlemler hangi paydada birleşmektedir?
Küresel çevre sorunları tüm insanlığı ilgilendirdiğine göre, bu konuda atılacak adımların sonuç vermesi için tüm insanlığın ortak hareket etmesi gerekmektedir. Küresel anlamda sürdürülebilir kalkınma esaslarının uygulanmasına ve küresel çevre sorunlarından kaynaklanan etkilerin uluslararası boyutta giderilmesine çalışılmalıdır.