Bireylerarası İletişim Ünite 4 Ders Notu
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
DAVRANIŞ KAVRAMI VE KAPSAMI
İletişim, iki birey arasında ilişki kurulmasını sağlayan psikososyal bir süreçtir.
PSİKOLOJİK KAVRAMLAR VE DAVRANIŞ
Psikoloji, davranışları, davranışların nasıl oluştuğunu ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilimdalıdır. Zihinsel süreçler, düşünme, hatırlama, hissetme gibi içsel olgulara işaret ederken, davranış ise bireyinyaptığı ve diğerbireyler tarafındanda gözlenebilir tüm eylemlerdir.
Davranışın ortaya çıkması için onu ortaya çıkarıcı bir faktöre yani tetikleyiciye ihtiyaç vardır. Bu tetikleyici dışsal bir faktör olabileceği gibi içsel bir faktör de olabilir.
İçsel faktörlere ise, bireyin stresli ya da depresyonda olması nedeniyle çevresindeki herkese (dışarıdan olumsuz bir tetikleyici olmamasına rağmen) bağırıp çağırması, ağlaması ya da sözlü iletişim kurmayı reddetmesi, suskun durma davranışını göstermesini ör- nek verebiliriz.
Güdü ve Davranış İlişkisi
Davranışın gerçekleşmesi ve bireyden bireye farklılaşmasında güdü kavramı önemli bir yer tutmaktadır. Güdü, bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güçtür. Yani bireyin istekleri, arzuları, dürtüleri (açlık, susuzluk gibi fizyolojik güdüler) ve ilgilerini kapsar. Bireyin fizyolojik ihtiyaçlarının yanısıra davranışlarına neden olan sosyal güdüleri de vardır. Örneğin güvenlik, statü, başarılı olma ihtiyacı gibi.
Duygu ve Davranış İlişkisi
Duygu, duyduğumuz, duyumsadığımız, her şey; özellikle de tüm tutkularımızın; hafif veya ortalama şiddetteki heyecanlarımızın; aşk, sevgi gibi özel durumlarımızın ve içgüdü- sel eğilimlerimizin genel adıdır. Bir diğer tanım da, içinde bulunulan ortamın algılanma- sıyla ortaya çıkan, sinir sistemini harekete geçiren, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreçtir.
Öğrenme ve Davranış İlişkisi
Öğrenme, bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması sonucu gerçekleşir. Ancak bilgiyi bellekte tutmak; öğrenme değildir. Öğrenme, davranışta meydana gelen kalıcı bir değişiklik olduğunda gerçekleşir. Bu de- ğişiklik iyiye doğru olabileceği gibi kötüye doğru da olabilir. Öğrenme, tekrarlar ya da yaşam deneyimleri sonucu meydana gelir. Öğrenme, psikolojik bir olgudur.
Algı ve Davranış İlişkisi
Algı, duyu organlarıyla elde edilen verilerin sentezidir. Algılamak duyumsal bir bilgilen- me yani herhangi bir olayı, nesneyi, ilişkiyi görmek, dokunmak, duymak, tatmak, koklamak ve hissetmektir.
Tutumlar ve Davranış İlişkisi
Tutum, gözlenebilen bir davranış değildir ancak davranışa hazırlayıcı bir eğilimdir. Tutum gözle görülmez; fakat gözle görülebilen bazı tepkilere ve davranışlara yol açtığın- dan, bu davranışların gözlenmesi ya da birey tarafından açıklanması sonucu bu tutumun var olduğu öne sürülebilir. Tutumların bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere üç oluşturucu ögesi vardır ve bu ögeler arasında genellikle örgütlenme, dolayısıyla da iç tutarlılık olduğu varsayılmaktadır. Tutumlar, bireyin diğer bireye yönelik; düşünce bilgi ve inançları (bilişsel öge), olumlu ya da olumsuz duygusal tepkileri ya da nötr olma durumu (duyuşsal öge) ve ona karşı nasıl bir tavır ortaya koyacağını ve nasıl davranış geliştireceğini (davranışsal öge) belirler. Tutumlara doğuştan sahip olunmaz, sonradan kazanılırlar.
Kişilik ve Davranış İlişkisi
Kişilik bireyin fiziksel ve sosyal çevreyle ilişki kurma biçimini şekillen- diren, bireyi diğerlerinden ayıran, kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır. Kişilik yapımız, davranışlarımızın temel taşlarından biridir diyebiliriz.
BİREYLERARASI İLETİŞİM VE DAVRANIŞ
Bireylerarası iletişimde iletiler sözlü olabileceği gibi sözsüz (beden dili) de verilebilir.
Sözlü İletişim
Sözlü iletişim bireylerarası iletişimin temelidir; sese, konuşmaya ve dinlemeye dayalı bir iletişim türüdür. Sözel mesajların iletilme biçimi, iletişim sürecini etkiler.
Sözsüz İletiler
Bireylerarası iletişimde kullanılan sözcüklerle iletinin %7’si, bu sözcükleri nasıl kullandı- ğımızla (ses tonu, yüksekliği vb. ) iletinin %38’i, sözsüz iletiler de %55’i iletir. Oranlardan da görüldüğü üzere sözsüz iletişim son derece önemlidir. Sözsüz iletişim pek çok yolla gerçekleştirilebilir:
Bireylerarasındaki mesafeler de bir ileti özelliği taşır.
Özel Alan, sadece birinci derecede yakınların girebildiği bir alandır. Birini yanaklarından öpmek özel alana girmektir.
Kişisel Alan, 45 santimetrelik mesafeden başlar 120 santimetreye kadar çıkar. İşyerlerinde, davetlerde birbirini tanıyan bireyler bu uzaklıkta durur.
Sosyal Alan, 120 santimetreden 350 santimetreye kadar ulaşan bir alandır. Öğretmen ve öğrenci velisi arasında, aynı odadaki beraberliklerde vb.
Kamusal Alan: Otobüs durakları, tren istasyonları, büyük otellerin lobileri gibi bir toplumda birbirini tanımayan insanların yer aldığı mekânlarda olur. Araya konan mesafe en az 2,5 metredir.
İletişimde Davranış Kavramı
Çocukluk çağından itibaren öğrenilmeye başlayan bu beceriler şu şekilde gruplandırılmaktadır.
Bireylerarası ilişkiler çerçevesinde davranış biçimleri iki temel boyuta göre sınıflandı- rılabilir. Bu boyutlar,
Pasif Davranış Pasif davranış, literatürde çekingen ya da boyuneğici davranış olarak da adlandırılmaktadır. Bireyin kendi haklarından vazgeçmesi, diğer bir ifadeyle bireyin kendi haklarını elde etmekten kaçınmasıdır. Bu davranış biçimini sergileyenler çatışmadan kaçınarak ya da kabullenici olarak diğerlerinin isteklerine boyun eğerler, kendilerini güvenmez ve değersiz hissederler. Pasif davranış kaybet-kazan ilkesini benimser ve başkalarının kazanmasını teşvik ederken kaybetmeye göz yumarlar. Pasif davranış özellikleri, kültürümüzde sıklıkla saygı kavramıyla karıştırılmaktadır. Bu bireyler, farklı düşüncelerini özgürce ifade edemezler. Aynı şekilde bu bireyler liderlik davranışı gösteremezler, kolayca girişimde bulunamazlar, sorumluluk almaktan ve değişikliklerden kaçınırlar.
Pasif Saldırgan Davranış
Bu davranış biçimi genellikle saldırganlığın, örtük ya da dolaylı olarak ifade edilmesi- ni anlatır ve manipülatif olarak da adlandırılır. Manipulatif davranan birey, başkalarının haklarına saygı duyar gibi davranıp aslında saygı duymaz ve bireylerin kendilerini suçlu hissetmelerine neden olur. Duygu, düşünce ve isteklerini dolaylı yollardan iletir, imalı konuşur. Birey böyle davranarak karşısındakine “Ben önemli değilim, sen de önemli değilsin, önemli olan çıkar” mesajını vermektedir. Pasif Saldırgan Davranış Gösteren Bireyler Karşı Tarafın Davranışlarını Kontrol Eder ve Yönlendirir.
Saldırgan Davranış
Saldırgan davranış, bu dört davranış biçimi içerisinde bireylerarası iletişimde en olumsuz olanıdır. Diğer bireylerin haklarını gözardı eden ya da onların haklarına zarar veren, belli ölçüde tehditkar bir davranış biçimidir. Bu davranış biçimi diğer bireyin duygularını gö- zetmeksizin kazanmayı hedefler. Saldırgan davranışa eşlik eden sözel ve sözel olmayan özellikler, yüksek tonda ve ağzı bozuk (argo, küfür vb) bir konuşma, diğerlerinin sözünü kesme, düşmanca göz teması ya da dik dik bakmadır.
Atılgan Davranış
Atılganlık, başkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan bireylerin ken- di haklarını koruyabilmeleri için geliştirilen bireylerarası davranışlar, ilişkiler biçimi ola- rak tanımlanmaktadır.Atılgan davranışta temel mesaj şudur:“Düşündüğüm şey budur. Hissetiğim şey budur. Durumu şöyle görmekteyim.”Bu iletiler bireyin düşüncelerini, hislerini, bakış açısını üstünlük kurmaya çalışmadan, karşısındakini aşağılamadan ya da küçük düşürmeden ifade eder. Güvenlik itaati değil, saygıyı içerir. Atılgan davranışın işaret ettiği iki tür saygı söz konusudur. Bunlar bireyin haklarını savunan kendine saygı ile diğer bireylerin haklarına gösterilen saygıdır. İtaat ise saygıdan farklıdır ve karşıdaki bireyin yaşça daha büyük, daha güçlü, tecrübeli ya da bilgili olma- sından dolayı gösterilen saygılı davranışa işaret etmektedir. Atılganlık, bireylerarası iletişimde sağlıklı, temel bir yaklaşımdır. Atılgan davranış gösteren birey hem kendine hem de başkalarına saygı duyar ve değer verir Yapılan araştırmalar doğrultusunda, atılganlığın kabul edilebilirlik düzeyinin kül- türle iç içe olduğu görülmektedir. Atılgan Davranış Biçiminin Özellikleri: Atılgan davranış biçimini diğer davranış biçim- lerinden ayıran, birtakım özellikler vardır Bunlar:
Göz teması: Atılgan birey iletişim halindeyken göz teması kurar, bu da içtenliği ifade eder, karşıdaki bireye saygı duyulduğu anlamına gelir ve söylenenleri daha etkili kılar.
Yüz ifadesi: Bu davranış biçiminde iletilen mesajın etkili olması için iletenin yüz ifadesinin de ona uygun olması gerekmektedir.
El ve vücut hareketleri: Kurulmak istenen iletişimin amacına ya da anlatılmak iste- nen konuya uygun el ve vücut hareketleriyle konuşmayı desteklemek, mesaja açıklık ve sıcaklık katabilmektedir.
Ses tonu (iniş, çıkış, yükseklik): Atılgan birey için iyi ayarlanmış bir ses tonu hem ikna edici hem de ürkütücülükten uzaktır.
Vücut duruşu: Bu davranış biçiminde, bireyle iletişim halindeyken doğrudan doğruya karşı tarafın yüzüne bakılması, dik oturulması, konuyla ilgilenildiğini ortaya koyar.
Zamanlama: Atılgan birey sözel ifadelendirmede duraksamaz ve tereddüt etmez, diğer bireyin tepkisinin etkili olmasını engeller.
İçerik: Dürüst ve samimi ifade tarzının ön plana çıktığı atılgan eylemlerde, içerik çok daha geri planda kalmaktadır.
Ayrıca, atılgan bireyin konuşmaları akıcı ve açıktır, anahtar cümleleri içerir, söylen- mek isteneni ima etmeden, direkt/ doğrudan söyler.
Atılgan Olmanın Önündeki Engeller: Birçok bireyin kendilerine ve karşılarındaki bi- reylere değer vermek suretiyle sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmasını engelleyen, atılgan davranışlar sergilemelerini güçleştiren bazı engeller vardır. Bu engellerden bazıları, birçok bireyin atılgan davranmaya hakkı olduğuna inanmaması, atılgan davranmaktan korkması ve endişe duyması ile kendini etkili olarak ifade etme becerisinden yoksun olması şeklin- de sıralanabilir.
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
DAVRANIŞ KAVRAMI VE KAPSAMI
İletişim, iki birey arasında ilişki kurulmasını sağlayan psikososyal bir süreçtir.
PSİKOLOJİK KAVRAMLAR VE DAVRANIŞ
Psikoloji, davranışları, davranışların nasıl oluştuğunu ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilimdalıdır. Zihinsel süreçler, düşünme, hatırlama, hissetme gibi içsel olgulara işaret ederken, davranış ise bireyinyaptığı ve diğerbireyler tarafındanda gözlenebilir tüm eylemlerdir.
Davranışın ortaya çıkması için onu ortaya çıkarıcı bir faktöre yani tetikleyiciye ihtiyaç vardır. Bu tetikleyici dışsal bir faktör olabileceği gibi içsel bir faktör de olabilir.
İçsel faktörlere ise, bireyin stresli ya da depresyonda olması nedeniyle çevresindeki herkese (dışarıdan olumsuz bir tetikleyici olmamasına rağmen) bağırıp çağırması, ağlaması ya da sözlü iletişim kurmayı reddetmesi, suskun durma davranışını göstermesini ör- nek verebiliriz.
Güdü ve Davranış İlişkisi
Davranışın gerçekleşmesi ve bireyden bireye farklılaşmasında güdü kavramı önemli bir yer tutmaktadır. Güdü, bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güçtür. Yani bireyin istekleri, arzuları, dürtüleri (açlık, susuzluk gibi fizyolojik güdüler) ve ilgilerini kapsar. Bireyin fizyolojik ihtiyaçlarının yanısıra davranışlarına neden olan sosyal güdüleri de vardır. Örneğin güvenlik, statü, başarılı olma ihtiyacı gibi.
Duygu ve Davranış İlişkisi
Duygu, duyduğumuz, duyumsadığımız, her şey; özellikle de tüm tutkularımızın; hafif veya ortalama şiddetteki heyecanlarımızın; aşk, sevgi gibi özel durumlarımızın ve içgüdü- sel eğilimlerimizin genel adıdır. Bir diğer tanım da, içinde bulunulan ortamın algılanma- sıyla ortaya çıkan, sinir sistemini harekete geçiren, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreçtir.
Öğrenme ve Davranış İlişkisi
Öğrenme, bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması sonucu gerçekleşir. Ancak bilgiyi bellekte tutmak; öğrenme değildir. Öğrenme, davranışta meydana gelen kalıcı bir değişiklik olduğunda gerçekleşir. Bu de- ğişiklik iyiye doğru olabileceği gibi kötüye doğru da olabilir. Öğrenme, tekrarlar ya da yaşam deneyimleri sonucu meydana gelir. Öğrenme, psikolojik bir olgudur.
Algı ve Davranış İlişkisi
Algı, duyu organlarıyla elde edilen verilerin sentezidir. Algılamak duyumsal bir bilgilen- me yani herhangi bir olayı, nesneyi, ilişkiyi görmek, dokunmak, duymak, tatmak, koklamak ve hissetmektir.
Tutumlar ve Davranış İlişkisi
Tutum, gözlenebilen bir davranış değildir ancak davranışa hazırlayıcı bir eğilimdir. Tutum gözle görülmez; fakat gözle görülebilen bazı tepkilere ve davranışlara yol açtığın- dan, bu davranışların gözlenmesi ya da birey tarafından açıklanması sonucu bu tutumun var olduğu öne sürülebilir. Tutumların bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere üç oluşturucu ögesi vardır ve bu ögeler arasında genellikle örgütlenme, dolayısıyla da iç tutarlılık olduğu varsayılmaktadır. Tutumlar, bireyin diğer bireye yönelik; düşünce bilgi ve inançları (bilişsel öge), olumlu ya da olumsuz duygusal tepkileri ya da nötr olma durumu (duyuşsal öge) ve ona karşı nasıl bir tavır ortaya koyacağını ve nasıl davranış geliştireceğini (davranışsal öge) belirler. Tutumlara doğuştan sahip olunmaz, sonradan kazanılırlar.
Kişilik ve Davranış İlişkisi
Kişilik bireyin fiziksel ve sosyal çevreyle ilişki kurma biçimini şekillen- diren, bireyi diğerlerinden ayıran, kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır. Kişilik yapımız, davranışlarımızın temel taşlarından biridir diyebiliriz.
BİREYLERARASI İLETİŞİM VE DAVRANIŞ
Bireylerarası iletişimde iletiler sözlü olabileceği gibi sözsüz (beden dili) de verilebilir.
Sözlü İletişim
Sözlü iletişim bireylerarası iletişimin temelidir; sese, konuşmaya ve dinlemeye dayalı bir iletişim türüdür. Sözel mesajların iletilme biçimi, iletişim sürecini etkiler.
Sözsüz İletiler
Bireylerarası iletişimde kullanılan sözcüklerle iletinin %7’si, bu sözcükleri nasıl kullandı- ğımızla (ses tonu, yüksekliği vb. ) iletinin %38’i, sözsüz iletiler de %55’i iletir. Oranlardan da görüldüğü üzere sözsüz iletişim son derece önemlidir. Sözsüz iletişim pek çok yolla gerçekleştirilebilir:
- Dış görünüm (giyim kuşam, makyaj, saç modeli, parfüm vb.)
- Beden dili (el, göz, yüz hareketleri, gülümseme vb.)
- Duruş mesafesi (bireylere yakın ya da uzak durma)
- Fiziki dokunma (tokalaşma, ellerini tutma vb.)
- Fiziksel tepkiler (kahkaha atma, esneme vb.)
Bireylerarasındaki mesafeler de bir ileti özelliği taşır.
Özel Alan, sadece birinci derecede yakınların girebildiği bir alandır. Birini yanaklarından öpmek özel alana girmektir.
Kişisel Alan, 45 santimetrelik mesafeden başlar 120 santimetreye kadar çıkar. İşyerlerinde, davetlerde birbirini tanıyan bireyler bu uzaklıkta durur.
Sosyal Alan, 120 santimetreden 350 santimetreye kadar ulaşan bir alandır. Öğretmen ve öğrenci velisi arasında, aynı odadaki beraberliklerde vb.
Kamusal Alan: Otobüs durakları, tren istasyonları, büyük otellerin lobileri gibi bir toplumda birbirini tanımayan insanların yer aldığı mekânlarda olur. Araya konan mesafe en az 2,5 metredir.
İletişimde Davranış Kavramı
Çocukluk çağından itibaren öğrenilmeye başlayan bu beceriler şu şekilde gruplandırılmaktadır.
- 1 İletişimi başlatma ve sürdürme becerileri (dinleme, konuşmayı başlatma, teşekkür etme, soru sorma, vb.)
- 2 Grupla işbirliği yapabilme becerileri (grupta iş bölümüne uyma, izin isteme, paylaşma vb.)
- 3 Duygulara yönelik beceriler (kendi duygularını anlama, duygularını ifade etme vb.)
- 4 Saldırgan davranışlarla başa çıkmaya yönelik beceriler (olumsuz davranışlarla başa çıkma vb.)
- 5 Stres durumlarıyla başa çıkmaya yönelik beceriler (başarısız olunduğunda başa çıkma, grup baskısıyla başa çıkma vb.)
- 6 Plan yapma ve problem çözme becerileri (ne yapacağına karar verme, amaç oluşturma vb.)
Bireylerarası ilişkiler çerçevesinde davranış biçimleri iki temel boyuta göre sınıflandı- rılabilir. Bu boyutlar,
- Dolaylı ifadeye karşılık, doğrudan ifade,
- Zorlayıcı ifadeye karşılık, zorlayıcı olmayan ifadedir.
Pasif Davranış Pasif davranış, literatürde çekingen ya da boyuneğici davranış olarak da adlandırılmaktadır. Bireyin kendi haklarından vazgeçmesi, diğer bir ifadeyle bireyin kendi haklarını elde etmekten kaçınmasıdır. Bu davranış biçimini sergileyenler çatışmadan kaçınarak ya da kabullenici olarak diğerlerinin isteklerine boyun eğerler, kendilerini güvenmez ve değersiz hissederler. Pasif davranış kaybet-kazan ilkesini benimser ve başkalarının kazanmasını teşvik ederken kaybetmeye göz yumarlar. Pasif davranış özellikleri, kültürümüzde sıklıkla saygı kavramıyla karıştırılmaktadır. Bu bireyler, farklı düşüncelerini özgürce ifade edemezler. Aynı şekilde bu bireyler liderlik davranışı gösteremezler, kolayca girişimde bulunamazlar, sorumluluk almaktan ve değişikliklerden kaçınırlar.
Pasif Saldırgan Davranış
Bu davranış biçimi genellikle saldırganlığın, örtük ya da dolaylı olarak ifade edilmesi- ni anlatır ve manipülatif olarak da adlandırılır. Manipulatif davranan birey, başkalarının haklarına saygı duyar gibi davranıp aslında saygı duymaz ve bireylerin kendilerini suçlu hissetmelerine neden olur. Duygu, düşünce ve isteklerini dolaylı yollardan iletir, imalı konuşur. Birey böyle davranarak karşısındakine “Ben önemli değilim, sen de önemli değilsin, önemli olan çıkar” mesajını vermektedir. Pasif Saldırgan Davranış Gösteren Bireyler Karşı Tarafın Davranışlarını Kontrol Eder ve Yönlendirir.
Saldırgan Davranış
Saldırgan davranış, bu dört davranış biçimi içerisinde bireylerarası iletişimde en olumsuz olanıdır. Diğer bireylerin haklarını gözardı eden ya da onların haklarına zarar veren, belli ölçüde tehditkar bir davranış biçimidir. Bu davranış biçimi diğer bireyin duygularını gö- zetmeksizin kazanmayı hedefler. Saldırgan davranışa eşlik eden sözel ve sözel olmayan özellikler, yüksek tonda ve ağzı bozuk (argo, küfür vb) bir konuşma, diğerlerinin sözünü kesme, düşmanca göz teması ya da dik dik bakmadır.
Atılgan Davranış
Atılganlık, başkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan bireylerin ken- di haklarını koruyabilmeleri için geliştirilen bireylerarası davranışlar, ilişkiler biçimi ola- rak tanımlanmaktadır.Atılgan davranışta temel mesaj şudur:“Düşündüğüm şey budur. Hissetiğim şey budur. Durumu şöyle görmekteyim.”Bu iletiler bireyin düşüncelerini, hislerini, bakış açısını üstünlük kurmaya çalışmadan, karşısındakini aşağılamadan ya da küçük düşürmeden ifade eder. Güvenlik itaati değil, saygıyı içerir. Atılgan davranışın işaret ettiği iki tür saygı söz konusudur. Bunlar bireyin haklarını savunan kendine saygı ile diğer bireylerin haklarına gösterilen saygıdır. İtaat ise saygıdan farklıdır ve karşıdaki bireyin yaşça daha büyük, daha güçlü, tecrübeli ya da bilgili olma- sından dolayı gösterilen saygılı davranışa işaret etmektedir. Atılganlık, bireylerarası iletişimde sağlıklı, temel bir yaklaşımdır. Atılgan davranış gösteren birey hem kendine hem de başkalarına saygı duyar ve değer verir Yapılan araştırmalar doğrultusunda, atılganlığın kabul edilebilirlik düzeyinin kül- türle iç içe olduğu görülmektedir. Atılgan Davranış Biçiminin Özellikleri: Atılgan davranış biçimini diğer davranış biçim- lerinden ayıran, birtakım özellikler vardır Bunlar:
Göz teması: Atılgan birey iletişim halindeyken göz teması kurar, bu da içtenliği ifade eder, karşıdaki bireye saygı duyulduğu anlamına gelir ve söylenenleri daha etkili kılar.
Yüz ifadesi: Bu davranış biçiminde iletilen mesajın etkili olması için iletenin yüz ifadesinin de ona uygun olması gerekmektedir.
El ve vücut hareketleri: Kurulmak istenen iletişimin amacına ya da anlatılmak iste- nen konuya uygun el ve vücut hareketleriyle konuşmayı desteklemek, mesaja açıklık ve sıcaklık katabilmektedir.
Ses tonu (iniş, çıkış, yükseklik): Atılgan birey için iyi ayarlanmış bir ses tonu hem ikna edici hem de ürkütücülükten uzaktır.
Vücut duruşu: Bu davranış biçiminde, bireyle iletişim halindeyken doğrudan doğruya karşı tarafın yüzüne bakılması, dik oturulması, konuyla ilgilenildiğini ortaya koyar.
Zamanlama: Atılgan birey sözel ifadelendirmede duraksamaz ve tereddüt etmez, diğer bireyin tepkisinin etkili olmasını engeller.
İçerik: Dürüst ve samimi ifade tarzının ön plana çıktığı atılgan eylemlerde, içerik çok daha geri planda kalmaktadır.
Ayrıca, atılgan bireyin konuşmaları akıcı ve açıktır, anahtar cümleleri içerir, söylen- mek isteneni ima etmeden, direkt/ doğrudan söyler.
Atılgan Olmanın Önündeki Engeller: Birçok bireyin kendilerine ve karşılarındaki bi- reylere değer vermek suretiyle sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmasını engelleyen, atılgan davranışlar sergilemelerini güçleştiren bazı engeller vardır. Bu engellerden bazıları, birçok bireyin atılgan davranmaya hakkı olduğuna inanmaması, atılgan davranmaktan korkması ve endişe duyması ile kendini etkili olarak ifade etme becerisinden yoksun olması şeklin- de sıralanabilir.