ÜNİTE 9
ARAMA VE KURTARMADA ACİL DURUM PLANLARI
ACİL DURUM
Acil Durum Özellikleri:
Afet ve Acil Durum Yönetmeliğine göre;
Acil durum: Toplumun tamamının veya belli kesimlerinin normal hayat ve faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan ve acil müdahaleyi gerektiren olayları ve bu olayların oluşturduğu kriz hâlini,
Afet: Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olayları,
Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi: Afet ve acil durumlarda müdahalenin koordine edildiği, 24 saat esasına göre çalışan, kesintisiz ve güvenli bilgi-işlem ve haberleşme sistemleri ile donatılan merkezi ifade etmektedir.
Hazırlık: Afet ve acil durumlara etkin bir müdahale amacıyla önceden yapılan her türlü faaliyetleri içermektedir.
İyileştirme: Afet ve acil durum sebebiyle bozulan hayatın normalleştirilmesine yönelik faaliyetleri ve yeniden yapılanmayı ifade etmektedir.
Müdahale: Afetlerde ve acil durumlarda can ve mal kurtarma, sağlık, yeme içme, barındırma, güvenlik, mal ve çevre koruma, sosyal ve psikolojik destek hizmetlerinin verilmesine yönelik çalışmaları ifade etmektedir.
Acil durum planlarının amacı, kaza sonrası oluşacak etkileri en aza indirmek, insanlara, çevreye ve mala gelecek zararı sınırlandırmak için olayları ve gelişmeleri kontrol etmektir.
Acil durumlar çok farklı biçimlerde ortaya çıkmasına rağmen bazı ortak özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler aşağıda belirtildiği şekilde sıralanabilmektedir:
• Yaşam kaynaklarına, altyapıya zarar verir.
• Oluştuğunda şok etkisi yaratır.
• Acil durumların bir kısmının ne zaman olabileceği tahmin edilebilirken bir kısmının tahmin edilebilme şansı bulunmamaktadır.
• Bazıları ani ve hızlı olur, bazıları yavaş gelişir.
• İlk anlarda organize müdahale etme imkânı olmayabilir.
Acil Durumların Çeşitleri
1- Doğal afetler/acil durumlar: Büyük oranda ya da tümüyle insanların etkisi olmadan ortaya çıkan,
can ve mal kayıplarına sebep olabilen tehlikeli ve çoğunlukla büyük çaplı olaylara verilen addır. Doğal afetler, yavaş gelişen ve ani gelişen afetler olarak sınıflandırılabilmektedir. Yavaş gelişen doğal afetler; şiddetli soğuklar, kuraklık, kıtlık vb., ani gelişen doğal afetler ise deprem, seller, toprak kayması (heyelan), kaya düşmesi, çığ, fırtına, hortum, yanardağ patlamaları ve yangınlar olarak sıralanabilmektedir. Dolayısıyla acil durum, müdahale ve kurtarma çalışanları açısından en önemli afet deprem olarak görülmekte, buna göre çalışmalar yapılmaktadır.
Doğal afetlerin etkileri aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir:
• Arama kurtarma hizmetleri herkese aynı zamanda ulaşmaz.
• Altyapıda bozukluklar oluşur.
• Şok etkisi oluşturur.
• Yaralanmalara ve can kayıplarına sebep olur.
• Bulaşıcı ve salgın hastalıklar ortaya çıkar.
• Eğitim ve öğretimin sekteye uğramasına sebep olur.
• Emniyet ve asayiş organizasyonlarında problemler ortaya çıkar.
• İkincil afetlerin oluşumuna etki edebilir.
• Afetten etkilenen insanların barınma ve beslenme problemleri oluşur.
• İş yerlerinin etkilenmesi sebebiyle işsizlik ortaya çıkar.
• Psikolojik hastalıklar oluşmaya başlar.
• Ekonomik yapıda sorunlar çıkar.
• Devletin veya özel sektörün yatırımlarında ertelemeler meydana gelir.
• Enflasyon ve vergiler artar.
2- İnsan kaynaklı ve teknolojik afetler/acil durumlar: İnsanların etkili olduğu büyük çaplı olaylarla
beraber, yanlış ve eksik planlama ve operasyonların sebep olduğu yerel ve bölgesel yapıdaki olaylar ile bunların oluşturduğu afet nitelikli olguların tamamını kapsamaktadır. Bu tür afetler için yapay afetler ifadesi de kullanılmaktadır. Örneğin bir deprem sonrasında hasar gören kimyasal üretim yapan fabrikadan sızan kimyasallar, ikinci bir afet oluşturma riski taşımaktadır. Aşağıda insan kaynaklı olarak oluşabilecek acil durum örnekleri sıralanmıştır:
• Baraj yıkılması
• Maden çökmeleri
• Biyolojik saldırılar veya bomba tehditleri
• Cephane, bina boru hattı, tesis patlamaları
• Dikkatsizlik sonucunda oluşan endüstriyel kazalar
• Gaz ve kimyasal sızıntılar
• Büyük ölçekli bilgisayar sistemlerinin ya da iletişim sistemlerinin çökmesi, etkisiz kalması, siber saldırılar
• Gıda zehirlenmeleri, büyük göç hareketleri, hava kirliliği, hayvan ve bitkilerdeki salgınlar
• Savaşlar, iç çatışmalar ve terör
• Çevre kirliliği
• İş kazaları, işgal, pilotajdan kaynaklanan kara, deniz, hava kazaları
• Ekonomik krizler
• Küresel iklim değişikliği, erozyon ve ormansızlaşma
• Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) madde kazaları veya serpintiler
Acil durumlar sonrası müdahale süreci can ve mal kurtarma çalışmalarıyla birlikte afet bölgesindeki hayatın normale dönmesi çalışmalarını da kapsamaktadır. Bu yüzden uzun bir süreçtir. Çalışmaların ilk 24 saatinde arama ve kurtarma, tahliye ve barınma, gıda, su ve kamuoyunu bilgilendirme işlevleri yerine getirilmektedir. Kısa vade olan birinci haftanın sonunda ise güvenlik, enerji, çevre sağlığı için sanitasyon ve atık yönetimi sorunlarının üzerine gidilmektedir.
Acil duruma müdahale durumunda yapılan işler aşağıda belirtildiği şekilde sıralanabilmektedir:
• Haber alma ve ulaşım problemlerinin çözümü
• Afetin etkisinin ve ihtiyaçların tespit edilmesi
• Arama ve kurtarma çalışmalarının başlatılması
• İlk yardım çalışmaları
• Altyapı sorunlarının tespiti ve çözümü
• Tahliye
• Geçici konutların veya barınakların temini
• Yiyecek, içecek, giyecek ve yakacak temin edilmesi
• Güvenlik, çevre sağlığı ve koruyucu hekimlik hizmetlerinin sürdürülmesi
• Basın ve halkla ilişkiler konusunun düzenlenmesi
• Hasar tespiti, tehlikeli atıkların ve enkazın ortadan kaldırılması
ACİL DURUM PLANI
Acil durum planın nasıl ve ne şekilde hazırlanması gerektiği İş Yerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik’te açıkça belirtilmiştir. Buna göre acil durum planı;
• Tüm iş yerleri için kurulum ve tasarım aşamasından başlamak üzere acil durumların belirlenmesi
• Önleyici ve sınırlandırıcı tedbirlerin alınması
• Görevlilerin belirlenmesi
• Acil durum müdahale ve tahliye yöntemlerinin oluşturulması
• Dokümantasyon
• Tatbikat ve acil durum planının yenilenmesi aşamaları izlenerek hazırlanır.
Acil durum planında; iş yerinin unvanı, adresi, hazırlayanların adı soyadı ve unvanı, hazırlandığı tarih ve geçerlilik tarihi, belirlenen acil durumlar, alınan önleyici ve sınırlandırıcı tedbirler, acil durum müdahale ve tahliye yöntemleri, iş yerini veya iş yerinin bölümlerini gösteren kroki, yangın söndürme amaçlı kullanılacaklar da dâhil olmak üzere acil durum ekipmanlarının bulunduğu yerler, ilk yardım malzemelerinin bulunduğu yerler, kaçış yolları, toplanma yerleri, görevlendirilen çalışanların ve varsa yedeklerinin adı, soyadı, unvanı, sorumluluk alanı ve iletişim bilgileri, ilk yardım, acil tıbbi müdahale, kurtarma ve yangınla mücadele konularında iş yeri dışındaki kuruluşların irtibat numaraları vb. bilgilerin yer alması gerekmektedir. Acil durum planının sayfaları numaralandırılarak hazırlayan kişiler tarafından her sayfası paraflanıp son sayfası imzalanır ve söz konusu plan, acil durumla mücadele edecek ekiplerin kolayca ulaşabileceği şekilde iş yerinde saklanır. Acil durum planı kapsamında hazırlanan kroki, bina içinde kolayca görülebilecek yerlerde asılı olarak bulundurulmalıdır.
ACİL DURUMLARDA ARAMA VE KURTARMA
Acil durum planı hazırlamak bütün iş yerleri için zorunlu hâle getirilmiştir. İşverence acil durumların meydana gelmesi hâlinde uyarı verme, arama kurtarma, ilk yardım, yangınla mücadele, tahliye, haberleşme gibi uygulanması gereken acil durum müdahale yöntemleri belirlenir ve yazılı hâle getirilir.
Acil durum planları; tehlike sınıfına göre çok tehlikeli iş yerlerinde iki, tehlikeli iş yerlerinde dört ve az tehlikeli iş yerlerinde altı yılda bir yenilenmek zorundadır. Ancak iş yerinde, yeni acil durumların ortaya çıkmasına neden olacak değişikliklerin meydana gelmesi hâlinde etkinin büyüklüğüne göre acil durum planı tamamen veya kısmen yenilenir.
Acil durum planının uygulama adımlarının düzenli olarak takip edilebilmesi ve uygulanabilirliğinden emin olabilmek için yılda en az bir defa olmak üzere tatbikat yapılır, denetlenir ve gözden geçirilerek gerekli düzeltici ve önleyici faaliyetleri yapmak gerekir.
İŞ YERLERİNDE ACİL DURUMLAR HAKKINDA YÖNETMELİK BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
DESTEK ELEMANI İŞ YERİ TEHLİKE SINIFI 50 kişiden fazla insan bulunan her türlü binada toplam en az
AZ
TEHLİKELİ TEHLİKELİ ÇOK
TEHLİKELİ
KURTARMA** her 50 çalışana 1 kişi her 40 çalışana 1 kişi her 30 çalışana 1 kişi Kurtarma Ekibi En az 3 kişi
ARAMA VE TAHLİYE** Koruma ve arama tahliye ekibi En az 2 kişi
YANGINLA NÜCADELE** her 50 çalışana 1 kişi her 40 çalışana 1 kişi her 30 çalışana 1 kişi Söndürme Ekibi En az 3 kişi
İLK YARDIM her 20 çalışana 1 kişi her 10 çalışana 1 kişi her 10 çalışana 1 kişi İlk yardım Ekibi En az 2 kişi
*10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde arama, kurtarma ve tahliye, yangınla mücadele yükümlülüğü yerine getirmek üzere bir kişi görevlendirilmesi yeterlidir.
**Birden fazla çalışanın görevlendirilmesi gereken iş yerlerinde bu çalışanlar konularına göre ekipler hâlinde koordineli olarak görev yapar. Her ekipte bir ekip başı belirlenir.
Acil Durum Çalışmalarının Yürütülmesi
Acil durum çalışmaları genel olarak bir bütün gibi görülse de dört aşamada sürdürülmektedir. Bunlar;
• Afet öncesi potansiyel tehlikeleri tahmin ve analiz etmeyi içeren hazırlık (preparedness) aşaması
• Tahmin ve analiz edilen potansiyel tehlikeleri azaltmak için geliştirilen aksiyon planlarını içeren zarar azaltma (mitigation) aşaması
• Afet sonrası çalışmalar olan arama-kurtarma (response) aşaması
• İyileştirme (recovery) aşaması şeklinde sıralanabilmektedir.
Acil durum öncesi planlama: Bu süreç sahadaki kurtarma araştırmaları, planların geliştirilmesi ve kaynakların tanımlanması olmak üzere üç adımdan oluşmaktadır.
• Yapıların türü
• Bölgede bulunan binalardaki kat sayısı
• Bodrum katı ya da zemin katı olan binalar
• Tehlikeli maddelerin kullanıldığı ve/veya depolandığı binalar
• Kişi sayısının fazla olduğu binalar; örneğin okullar, hastaneler, apartmanlar, dinlenme tesisleri
• Çökmeye daha eğimli olduğu bilinen yapılar; örneğin üstgeçitler, viyadük, köprüler, çok katlı garajlar
• Yapının çökmesine neden olabilecek durumlar; örneğin katlardaki çok ağır aletler
Acil durum planının geliştirilmesi Afet öncesi plan baz alınarak saha operasyonları için afet aksiyon planı geliştirilir. Afet aksiyon planının ilk kısmında, görevler belirlenir ve enkaz alanına hâkim olunur. Yapısal çökme olayları başlamadan önce arama-kurtarma ekiplerinin aşağıda belirtilen adımları uygulaması gerekmektedir:
• İlk olarak yüksek potansiyelde insanın kurtarılabileceği binalar tespit edilir.
• İkinci olarak binalarda bulunan tehlikeler belirlenir ve arama-kurtarma operasyonlarında öncelik tanınacak binalar belirlenir.
• Son adımda ise incelenen binalar arama-kurtarma işaretleme sistemiyle işaretlenir.
Bu adımlar; bilgi toplanması, keşif ve bina triajı olmak üzere üç ayrı aşamada gerçekleştirilmektedir. Afetin etki ettiği bölgelerde mümkün olduğunca çok sayıda insanın kurtarılması için arama-kurtarma çalışmalarının diğer aşamalarında toplanan bilgilerin analiz edilmesi, bölgedeki binaların değerlendirilmesi, hasar durumlarının sınıflandırılması ve müdahale önceliklerinin belirlenmesi için çalışmalar yapılır. Yapılan bu çalışmalara triaj denir. Triaj: Fransızca bir kelimedir. Seçme, ayırma anlamına gelmektedir. Arama-kurtarma ekipleri arasında bilgi akışını sağlamak için birtakım uluslararası işaretleme sistemlerinden yararlanılır. Bu işaret sistemleri bölge haritalandırma, bina işaretleme ve arama-kurtarma çalışmalarının sonuçlarını açıklayan işaret sistemi şeklinde sıralanabilmektedir.
Acil Durumlarda Mekânlarda Arama ve Kurtarma: Çıkış kapıları menteşeli olmalı ve dışarıya doğru açılmalıdır. Bu tarz kapıların kullanılmasında sakınca bulunan hâllerde yatay sürgülü kapılar kullanılmalıdır. Çıkış kapılarının arasındaki uzaklık ve kapı genişlikleri uygun mesafelerde olmalıdır. Çıkış kapıları kolayca görülecek şekilde işaretlenmeli ve bu kapıların önünde ve civarında çıkış veya bunların görülmesini güçleştirecek herhangi bir engel bulunmamalıdır.
Büyük Endüstriyel Kazalarda Arama Kurtarma ve Acil Durum Planı: 1976 yılında İtalya’nın Seveso kasabasında gerçekleşen bir kaza sonrasında ölümlü çevre felaketi yaşanmış, endüstriyel kazaların oluşmasının engellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması adına eski adıyla Avrupa Topluluğu Konseyi (EC) bir dizi çalışma başlatmış ve 1982 yılında Seveso Yönergesi (Direktifi) yayınlanmıştır. Bu yönerge patlama, yangın, zehirli gaz salınımı gibi büyük endüstriyel kazaların denetimi, önlenmesi ve olası sonuçlarının azaltılması için alınması gerekli önlemlerle ilgilidir. Bu yönerge daha sonra Bhopal ve Basel kazalarından elde edilen deneyimlerin ışığında değiştirilmiş, sonunda Seveso II Yönergesi olarak yayınlanmıştır. Bu yönergede yeni bir yaklaşım getirilmekte ve kimyasal tesislerden kaynaklanan riskleri halkın bilme hakkı olduğu ileri sürülmektedir.
•Kuruluşlar endüstriyel faaliyetleri ile ilgili basit açıklamalar yapmalı
• Kullanılan tehlikeli maddeler ve etkileri açıklanmalı
• Olası büyük kazanın halka verebileceği zarar belirtilmeli
• Bir kaza anında halkın haberdar edilme şekli ve halkın nasıl hareket edeceği hususunda bilgi verilmelidir.
Büyük Endüstriyel Kazların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Yönetmeliği’ne göre işletmeci üç yılı aşmayan aralıklarla dâhilî acil durum planını gözden geçirir, gerektiğinde revize eder, günceller, planı tatbik eder ve acil servis hizmetleri yürüten birimlerin yeterli düzeyde tatbikata katılmasını sağlamak için gerekli çalışmaları yapar.Büyük Endüstriyel Kazalar için Acil Durum Planı Genelgesi’ne göre planın uygulanmasından valiler sorumludur. Vali, acil durum planının hazırlanmasını ve planın uygulanmasını temin için Acil Durumlara Hazırlık Komisyonu kurar.
Karadeniz Bölgesi
Trabzon Valisi
Akdeniz Bölgesi Adana Valisi
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Diyarbakır Valisi
İç Anadolu Bölgesi Kırıkkale Valisi
Marmara Bölgesi Kocaeli Valisi
Ege Bölgesi İzmir Valisi
ÜNİTE 10
ARAMA VE KURTARMAYA YÖNELİK BAZI MÜHENDİSLİK UYGULAMALARI
Kapalı Alanlarda Temiz Hava İhtiyacı: Deprem, heyelan, göçük ve benzeri olaylar sonucu oluşan ve kazazedelerin mahsur kaldığı kapalı alanların havası, atmosferik hava ile kapalı alanda bulunan gazlar ve bunların karışımından oluşur. Yeryüzünden kapalı alana ulaşan atmosferik havaya temiz hava ve kapalı alanda kirlenerek burayı terk eden havaya da kirli hava adı verilir. Temiz havayı oluşturan gazlar hacimce; %78,09 Azot (N), %20,95 Oksijen (O2), %0,03 Karbondioksit (CO2) ve %0,93 Argon, Neon, Kripton, Xenon, Helyum ve Ozon’dan oluşur. Ayrıca daima ve değişen miktarlarda da su buharı bulunur.
Oksijen
(%) Fizyolojik etkisi
21 – 19
Kolay nefes alışverişi.
18 – 15 Solunum sıklaşır, nabız artar.
14 – 10 Nefes alma zorlaşır. Baş dönmesi ve kulak uğultusu başlar.
9 – 6 Baygınlık ve kısa zamanda koma hâli görülür.
5 – 0 İnsanların yaşaması mümkün değildir.
İnsan solunum sistemi oksijeni alır ve karbondioksiti geri verir. Solunum sırasında 1 litre oksijenin karbondioksite dönüşmesiyle 4,8 Kilokalori (Kcal) ısı açığa çıkar. Solunan oksijenin ancak %20’si kan tarafından tutulur ve geri kalan oksijen karbondioksite dönüşür. Solunumla dışarıya verilen karbondioksitin miktarı, solunmuş olan oksijenden bir miktar azdır. Solunum sırasında oluşan karbondioksit hacminin, solunmuş olan oksijen hacmine oranına (CO2/O2) solunum katsayısı denir ve bu oran normal şartlarda 0,8 ve 0,9 arasında değişir. Solunumun sıklığı ve solunan havanın miktarı, dolayısı ile oksijen sarfiyatı, fiziksel hareketlilik ile artar. İnsanların çalışma sırasındaki oksijen ihtiyacı, dinlenme durumundaki temiz hava ihtiyacına göre çok daha fazladır. Dinlenme durumundaki bir kazazedenin en az 4,80 litre/dakika temiz havaya ihtiyacı vardır.
Hareketlilik Nefes sıklığı (adet/dakika) Bir nefeste alınan hava miktarı (litre) Alınan hava miktarı (litre/dakika) Kullanılan oksijen miktarı (litre/dakika)
Dinlenme 12,00 – 18,00 0,40 – 0,70 4,80 – 12,60 0,28
Orta 30,00 1,50 – 2,00 45,00 – 60,00 1,96
Çok hareketli 40,00 2,50 100,00 2,80
KAPALI ALANLARDA ARAMA-KURTARMA EKİBİNİN SOLUNABİLİR ATMOSFERDE YÜRÜME SÜRESİ
Kapalı alanlarda arama ve kurtarma görevlilerinin, üzerindeki eşyaların ağırlıkları (yükleri) ve alınan mesafeye göre mutlak görüş mesafesinde solunabilir atmosferde yürüme süresini hesaplamak mümkündür. Burada; arama ve kurtarma ekiplerinin solunabilir atmosferdeki yürüme hızı yapılacak işe, arama yapılacak çalışma tünellerinin yüksekliğine ve eğimine bağlı olarak değişir.
Arama ve kurtarma ekibinin solunabilir atmosferdeki ilerleme süresi aşağıdaki eşitlikten hesaplanabilir: t=L/Vxk₁
t= ilerleme süresi (dakika)
L= ilerleme yolu boyunca çalışma tünelinin uzunluğu (m)
V= Mutlak görüş mesafesinde ekibin solunabilir atmosferdeki ilerleme hızı (m/dakika)
k₁= Ekip üzerindeki ortalama yük miktarı (kg) ile alınan mesafeyi (m) dikkate alan düzeltme katsayısı
KAPALI ALANLARDA ARAMA VE KURTARMA EKİBİNİN SOLUNAMAZ ATMOSFERDE YÜRÜME SÜRESİ
Arama ve kurtarma ekibi üyeleri üzerindeki yük, görüş mesafesi, sıcaklık ve alınan mesafe dikkate alınarak solunamaz atmosferde yürüme süresinin hesaplanması Tablo 10.5’e dayanılarak aşağıdaki eşitlikten hesaplanabilir: ????= L
Vxk₁xk₂
t= ilerleme süresi (dakika); L= ilerleme yolu boyunca çalışma tünelinin uzunluğu (m); V= Mutlak görüş mesafesinde ekibin solunamaz atmosferdeki ilerleme hızı (m/dakika) (Tablo 10.5);
k1= Ekip üzerindeki ortalama yük miktarı (kg) ile alınan mesafeyi (m) dikkate alan düzeltme katsayısı (Tablo 10.4); k2= Çalışma ortamının sıcaklığı (C°) ile görüş mesafesini (m) dikkate alan düzeltme katsayısı (Tablo 10.6)
Solunamaz atmosfer, görüş mesafesi ve hava sıcaklığı gibi parametreler, arama ve kurtarma ekibinin ilerleme hızını daha çok etkiler.
KAPALI ALANLARDA ZARARLI GAZLARA KARŞI GEREKLİ TEMİZ HAVA İHTİYACI
Kapalı alanlarda mahsur kalan kazazedelerin soluduğu atmosfer zararlı gazlarla kirlenebilir. Yeraltına giren temiz hava bazı kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğrar. Bu değişiklikler, oksijen miktarında azalma ile birlikte aşağıdaki impuritelerin ilavesini içerir:
• Zararlı gazlar: Boğucu, zehirleyici, radyoaktif ve patlayıcı gazlar
• Zararlı buharlar: Civa ve arsenik buharları gibi
• Tozlar
Kapalı alanlarda, atmosferdeki gazlar, atmosferik hava, aktif gazlar ve artık gazlar olmak üzere üç ayrı grupta incelenebilir.
Aktif gaz terimi zehirli veya patlayıcı özelliğe sahip olan herhangi bir gaz için kullanılabilir. Örneğin, Metan CH4, Karbonmonoksit CO ve Hidrojen Sülfür H2S aktif gazlardır.
Artık gazlar (veya ölü hava) ise oksijene eşdeğer olması gerekenden fazla miktarda bulunan Karbondioksit CO2 ve Meloküler Azot N2 karışımıdır.
Bazı gazların emniyet limitleri Gazın adı Müsaade edilen konsantrasyonu
Oksijen (O2) En az %19
Metan (CH4) En fazla %1
Karbon dioksit (CO2) En fazla %0,5 veya 5000 ppm
Karbon monoksit (CO) En fazla %0,005 veya 50 ppm
Hidrojen Sülfür (H2S) En fazla %0,002 veya 20 ppm
Kükürt dioksit (SO2) En fazla %0,0007 veya 7 ppm
Kapalı alanın atmosferine karışan zararlı gazları insan sağlığı açısından belirli bir konsantrasyonun altında tutulabilmesi için gereken temiz hava miktarı, aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanabilir: Q=Qᶢ/MAK-B
Q= İhtiyaç duyulan temiz hava miktarı (debisi), (m3/s)
Qg= Kapalı alan atmosferine sızan zararlı gazın miktarı (debisi), (m3/s)
MAK= Zararlı gaz için müsaade edilen en yüksek konsantrasyon, (%)
B= Giriş havasındaki zararlı gaz konsantrasyonu, (%)
Kapalı alanın atmosferine karışan zararlı bir gazın belirli bir konsantrasyona ulaşıncaya kadar geçecek süre aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanabilir:
Q= Kapalı alana gönderilen temiz hava miktarı (debisi), (m3/s)
Qg= Kapalı alan atmosferine sızan zararlı gazın miktarı (debisi), (m3/s)
V= Kapalı alanın hacmi, m3
X0= Başlangıçtaki zararlı gaz konsantrasyonu, (%)
X= Son durumda gaz konsantrasyonu, (%)
T= Zararlı gazın belirli bir konsantrasyona ulaşabilmesi için gereken süre, (saniye)
YIKINTI İKSALAMA TEKNİKLERİ
Yıkıntıya müdahale yöntemini iksalama tekniği belirler. Yıkıntılar altında arama kazısı yapılacağı zaman, yer altı suyu çıkmayan kuru zeminlerin, kendini tutamayıp kayma yapmasına karşı, kazı yüzlerini desteklemek amacıyla inşa edilmiş kâgir veya betonarme sisteme iksa denir. Yıkığa müdahale iki şekilde gerçekleştirilebilir.
• Düşey müdahale (kuyu açılması),
• Yatay müdahale (çöken binanın kenar açıklıklarından galeri ile girilmesi)
Kuyu yöntemi; genelde toptan göçmüş yüksekliği az ya da orta binalarda kazazedeye hızlı bir biçimde ulaşmak için uygulanabilir. Kuyunun iç boyutları iki kişinin çalışmasına imkân verecek boyutlar (100cm x 60cm veya 100cm x 80cm) olabilir.
Kuyunun yer seçiminde aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
• Kazazedeye hızla ulaşabilecek konumda olmalıdır. Bu nedenle kuyu kesit alanı döşemenin kolon ve
kirişin üzerinde açılmamalıdır. Böylece ilerleme zamanı daha düşük olacak ve kazazedelere daha
çabuk ulaşılabilecektir ( Şekil 10.2).
• Kuyu açılımı boyunca meydana gelebilecek artçı depremlerin etkilerini emniyetle karşılayabilmek
için kuyu, iksa elemanının yüksekliği kadar ( 0.15-0.20m) derinleştirildiğinde, kuyunun tüm cidarları ahşap çerçeve ile desteklenmelidir. Ayrıca; kuyunun yatay ötelenmesini önlemek bakımından, kuyu,
yıkıntı cidarı ile ahşap çerçeve arasına uygun aralıkta yerleştirilecek kamalar ile sıkılanmalıdır.
• Kuyuda bir kişi delici ile döşemeleri özenli bir şekilde kırarken diğerleri kırılan parçaları hızlı bir şekilde çalışma alanından uzaklaştırmalıdır.
Galeri açma yönteminde; tamamen yıkılmış binalarının kenarlarından açılacak bir galeri ile kazazedeye ulaşılma amaçlanmaktadır. Bu yöntemde en önemli araç, yıkıntı kenarından arama ve kurtarma ekibinin emniyetle ve rahatlıkla girmesini sağlayacak, basınçlı hava ile şişirilen hava yastıklarıdır. Basınçlı hava ile şişirilmiş yastıklarla kaldırılan açıklığın iki yanına ahşap domuzdamları kurularak kurtarıcıların emniyetle yıkıntı içinde çalışmaları için gerekli düşey destekleme sağlanır. Domuzdamı 120x20x20 cm veya 100x20x20 cm boyutlarında sert ağaçlardan yapılmış blokların şekilde gösterildiği gibi yerleştirilmesi sonucunda oluşturulan ahşap bir taşıyıcı sistemdir. Galeri kesiti genellikle üçgen olup genişliği iki kurtarıcının birlikte çalışabilecekleri kadar (90 – 100 cm), yüksekliği ise 90 cm alınabilir.
ÜNİTE 11
AK FAALİYETLERİNDE KARŞILAŞILAN SAĞLIK SORUNLARI VE KORUNMA YÖNTEMLERİ
Arama ve kurtarma personeli resmî ve gönüllü itfaiyeciler, polis memurları, acil sağlık personelinden (paramedik, acil tıp teknisyenleri, doktorlar ve hemşireler) psikologlara kadar çeşitli profesyonel gruplardan oluşturmaktadır. Büyük felaketler sırasında ise bu gruplara büyük yardım kuruluşları, ek sağlık personeli, askerî personel, anti-terör güçleri, cenaze hizmetlileri, temizlik işçileri, inşaat işçileri ve çok sayıda resmî ve gönüllü kişiler katılmaktadır. Acil durumun veya felaketin yaşandığı yere bağlı olarak, su üstü ve altı, dağ veya yüksekten kurtarma gibi uzmanlıklara ihtiyaç duyulur.
Acil Durumlar ve Felaketler:
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Acil Durum (2011); normal prosedürlerin askıya alındığı ve toplumun etkilenmemesi için olağanüstü önlemlerin devreye sokulduğu durum(lar) olarak tanımlanır. DSÖ tarafından Afet; normal yaşam koşullarının bozulduğu ve yaşanan acının boyutunun, etkilenen toplumun müdahale kapasitesini aştığı olaylar olarak tanımlanmıştır. Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği’nde ise afet; toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun başvetme kapasitesinin yeterli olmadığı doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olaylar olarak tanımlanmıştır.Sık karşılaşılan acil durum ve afetler şöyledir;
•Her gün yaşanan acil durumlar
• Doğal afetler
• Endüstriyel kazalar
• Nakliye kazaları
• Terörist saldırılar ve adli olaylar
• Kitlesel insan hareketleri
Acil durum ve afetlerde karşılaşılabilecek tehlikeler
• Yapıların stabil olmaması
• Faaliyet alanında kontrol altına alınmamış tehlikeler
• Kopmuş, hasarlı elektrik hatları ve diğer alt yapı tehlikelerine temas (gaz, kanalizasyon vb.)
• Elektrikli testereler
• Yabani hayvanların saldırıları, ısırmaları, sokmaları
• Kan ve diğer vücut sıvıları ile temas
• Enerjili ve ağır ekipman ve el aletleri kullanımı
• Yüksekten veya zemindeki açıklıklardan düşme
• Kaynak, kesme ve yanıklar
• Giriş çıkışı kısıtlı kapalı alanlar
• Asbest
• Uygunsuz helikopter kullanımı
• Suyun üstünde, suda, su yakınında veya suyun altında çalışma
• Tanımsız, bilinmeyen kimyasallara maruz kalma
• Sel, kanalizasyon suları ve diğer maddelerle bulaşık sulara maruz kalma
• Uygunsuz seyyar merdiven kullanma
• Zeminde kayma, takılma ve düşme
• Silika, toz, alüvyon, çamur
• Jeneratör kullanımı
• Gürültü
• Ruhsal sorunlara yol açabilen psikososyal etkenler
• Diğer potansiyel tehlikeler (ağır yük taşıma, kesilme, ısı ve soğuk stresi, güneş yanıkları, zehirlenmiş bölgeler
Karşılaşılabilecek Sağlık Sorunları: Arama ve kurtarma çalışanlarında hastalık raporları, devamsızlıklar ve erken emeklilik sık görülür. Arama ve kurtarma çalışanları arasında ölümlerin en çok yaşandığı birimlerden biri itfaiye çalışanlarıdır. İtfaiye çalışanlarının ölüm nedenleri arasında kalp krizleri açık ara önde gelmektedir. Kalp krizlerini travmalar, boğulma (havasız kalma), felçler, yanıklar ve ateşli silah yaralanmaları izlemektedir. Acil durum müdahale ekiplerinde ölüm hızının normal popülasyonla karşılaştırıldığında 2,5-3,5 kat yüksek olduğu yapılan araştırmalarda görülmektedir. İntikal sırasında yaşanan ölümlü kazalarda ise bu oran acil tıp çalışanlarında normal popülasyona göre 4,5 kata kadar yükselmektedir. ABD’de yapılan bir araştırma sonucuna göre (Maguire ve ark., 2002) acil tıp çalışanları arasında saldırılar sonucu ölümler ulusal ortalamadan 7 kat, yaralanmalar ise 22 kat fazla görülmektedir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2012 ile 2015 yılları arasında sağlık çalışanlarına yönelik 31,767 şiddet olayı gerçekleşmiştir. Poliklinik hekimleri, acil servis çalışanları ile hemşireler şiddete en sık maruz kalan gruplardır.
Toplam yaralanmalar içindeki oranı Vücut bölümü Sık görülen yaralanmalar ve nedenleri
%20 Bel Ekipman, insan veya taşıtların taşınması, kaldırılması veya hareket ettirilmesi nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%16 Diz Düzensiz zeminlerde veya ekipmanlarda takılma veya kayma nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%8 Omuz Ekipman veya taşıtların taşınması, kaldırılması veya hareket ettirilmesi nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%7 Ayak bileği Düzensiz zeminlerde takılma veya kayma nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%6 El ve parmaklar Cisimlerin veya ekipmanların çarpması veya sıkıştırması nedeniyle yaralanmalar
%5 Bacaklar Ekipman, insan veya taşıtların taşınması, kaldırılması veya hareket ettirilmesi nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%4 Psikolojik sistem Görev baskısı ve travmatik olaylara maruz kalmaya bağlı travma sonrası stres bozukluğu, kaygı, depresyon, iş stresi
Kas ve İskelet Sorunları (KİS): Arama ve kurtarma çalışanlarına yönelik yapılan araştırmalar, Kas ve İskelet Sorunları’nın (KİS) hem işten uzak kalma hem de erken emeklilik nedenleri arasında önemli yer tuttuğunu göstermektedir. Sağlık ekiplerinde ense, sırt ve bel ağrıları toplumdaki diğer çalışanlara göre %30-50 fazla görülmekte ve fizik tedaviye 2,5 kat daha sık ihtiyaç duymaktadırlar. Acil tıp teknisyenlerinde sık görülen bel sorunlarını kolaylaştıran risk faktörler arasında fiziksel olarak fit olmamak, mevcut görevinden mutsuzluk ve hasta taşıma görevleri öne çıkmaktadır.
Ruh Sağlığı Sorunları (RSS): Arama ve kurtarma çalışanlarında işten uzak kalmayı gerektiren sağlık sorunları içinde RSS başta gelen nedenler arasında sayılmaktadır.
Stres ilişkili tepkiler Semptomlar
Duygusal (emosyonel) Şok, öfke, suçluluk, acizlik, duygusal uyuşukluk, aşırı kaygı, depresyon, kâbuslar görme (kurbanların görüntüleri)
Bilişsel (kognitif) Kaybolmuşluk, konsantrasyon kaybı, hafıza kaybı, suçluluk,
Fiziksel Gerginlik, yorgunluk, ağrı, çarpıntı
Psikososyal Sosyalleşmeyi reddetme, soyutlanma, güvensizlik, uzaklaşma, uyuyamama, kâbuslar görme (kurbanların görüntüleri)
Geçmişte travma maruziyeti, hâlihazırda psikososyal sıkıntılar bulunması yanı sıra öz beklentilerin yüksekliği, eğitimsizlik, arama kurtarma çalışmalarına inanmamak, ölüm ve ciddi yaralılara ilk kez şahit olmak ve diğer yaşam stresleri arama kurtarma çalışanlarında stres tepkilerinin çok daha şiddetli olma olasılığını artıran faktörlerdir.
Stres tepkilerinin bir aydan uzun sürdüğü durumlarda arama kurtarma çalışanlarında akut stres tepkisi veya travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya depresyon, kaygı, tükenmişlik gibi diğer RSS gelişme olasılığı artmaktadır. Ambulans çalışanlarında ise uyku sorunları, öfke patlamaları mantıksızlık, yabancılaşma duygusu benzeri yaygın RSS olarak tespit edilmiştir.
Toplumda TSSB görülme sıklığı İsveç ve ABD’de %4 düzeyinde olduğu hâlde, arama kurtarma personelinde bu oran %25 olarak çok önemli bir oranda ölçülmüştür.
Uzun vardiya süreleri, düzensiz çalışma programları, zaman baskısı ve aşırı yorgunluk mesleki tehlikeler oluşturmaktadır. Mesleğini bırakma isteği acil servis çalışanlarında daha sık görülmektedir
Arama kurtarma çalışanlarında işlerinin en stresli yönleri olarak şunlar öne çıkmaktadır:
-Başarısız ve kötü süpervizyon ve yönetim, süpervizör veya yönetici tarafından yetersiz destek, eleman eksikliği, kaynak yetersizlikleri, konsültasyon eksikliği, takdir görmeme, yetersiz kazanç,
-Çok sıkıcı ile aşırı yoğun aktiviteler arasında sık sık gidip gelme, hızlı ve doğru karar verme zorunluluğu, yeni ve aşina olunmayan durumlarla karşılaşma, tehlikeli şartlarda görev yapma,
-Diğer sağlık çalışanlarından acil servis çalışanlarına yönelik olumsuz tutumlar, gereksiz çağrılar, müdahale alanında mağdur yakınlarının ve halkın sürekli gözetimi altında olmak.
Radyoaktif Madde Maruziyetlerine Bağlı Sağlık Sorunları
Arama kurtarma çalışanlarında nükleer maruziyetiyle ilgili en iyi bilinen olay Çernobil (1986) felaketidir. Bu ve benzer olaylarda görev alanlarda takip eden süreçte akut radyasyon sendromuna, tiroid ve beyin kanserlerine, dolaşım sistemi hastalıklarına ve lösemiye bağlı ölüm ve sakatlıklarda artış görülmüştür. Radyo frekans dalgalarının itfaiye çalışanlarında kansere neden olma olasılığının soludukları kanserojenlere göre yüksek olduğunu öne sürmektedir.
Arama kurtarma çalışanları içinde itfaiyeciler tehlikeli kimyasallara ve özellikle benzo[a]piren, 1,3-butadien, formaldehit vb. kanserojen olanlarına maruz kalabilen grubu oluşturmaktadır. Bu çalışanlarda görülebilen kanserler arasında beyin, böbrek, testis, akciğer, mesane, prostat, tiroid, yemek borusu ve kolon kanserleri ile lösemi, Hodgkin ve non-Hodgkin lenfoma, malign melanom sayılabilir. Bazı kimyasal silahların kromozomlar üzerinde genetik değişim yapıcı etkisi vardır. Sarin gazına maruz kalanlarda Kardeş Kromatid Değişimi (SCE) olarak ifade edilen genetik etkileri görülür. Kimyasallara maruz kalanlara müdahale eden sağlık personeli, karşılaşabilecekleri durum hakkında yeterli bilgi ve hazırlıkları yoksa ikincil maruziyetlerle karşılaşabilmektedir.
Dünya Ticaret Merkezinde yaşanan felakette aylarca süren arama ve kurtarma faaliyetlerine katılan personel toz ve zehirli kirleticilere, asbest, kurşun, cıva, klorlu (PCBs) ve florlu (PFCS) kimyasallar ve dioksine maruz kalmıştır. Uygun solunum koruyucu ve eldiven kullanmadan yürütülen bu çalışmalara katılan personelin %60’ında alt solunum yolu, %74’ünde üst solunum yolu şikâyetleri, ses tellerinde fonksiyon kaybı, sarkoidoz, astım gibi solunum sistemi sorunları gelişmiştir.
Biyolojik Tehlike Maruziyetlerine Bağlı Sağlık Sorunları
Tıbbi girişimler sırasında kan ve vücut sıvılarına temas ile bulaşabilen Hepatit B ve C, arama ve kurtarma faaliyetlerine katılan sağlık personeli için önemli biyolojik riskler arasında yer alır.
Kolaylaştıran faktörler arasında hastanelerde, acil veya afet bölgesinde ambulanslardaki malzeme eksiklikleri, kullanılmış enjektörlerin etkin bertaraf edilememesi, uygun olmayan, aşırı doldurulmuş ve sayıları yetersiz tıbbi atık kutuları sayılabilir. Bugüne kadar dünyamızı etkilemiş veya hâlen etkilemekte olan salgın hastalık etkenleri arasında; kuş gribi, kolera, deng ateşi, ebola, sıtma, kızamık, meningokok menenjiti, sarı humma, verem sayılabilir.
KORUNMA YÖNTEMLERİ
Avrupa’da Avrupa Birliği Direktifi 98/93/EEC ve ülkemizde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile çalışanların, çalışma koşullarından kaynaklanan tehlikelerden korunmaları için gerekli tedbirlerin alınması hususları düzenlenmiştir. Her iki düzenlemede de, işlerinin doğasından kaynaklanan gerekçelerle polis, silahlı kuvvetler ve itfaiye çalışanlarının operasyonel faaliyetleri kapsam dışında tutulmuştur.
Uluslararası Koordinasyon ve İletişim: Afet kontrolünde görev alan tüm paydaşlar arasında aynı iletişim kanalları, büyük afetlere dayanıklı yayın istasyonları, bunların yedekleri, ortak dil ve algoritmalar oluşturulması, ortak eğitim ve tatbikatlar ile kriz yönetimi ve acil durum güvenliği artırılabilir. Bu amaçla ülkeler arasında ortak çalışmalar yürütülmektedir. Avrupa Birliği Konseyi 2007 yılında üye ülkeler için Avrupa Birliği Sivil Koruma Mekanizması oluşturmuştur. Bu mekanizmanın amacı, “Birlik ve Üye Devletler arasında acil durumlara ve tehditlere karşı sivil koruma ve yardım faaliyetlerinde güçlendirilmiş iş birliğini kolaylaştırmak” olarak belirlenmiştir. Bu amaca uygun olarak bir Takip ve Bilgilendirme Merkezi (MIC) oluşturulmuş ve 24 saat esasına göre çalışmakta, bilgilendirme ve iletişim faaliyetlerini koordine etmektedir.
Özellikle AB’ye üyelik başvurumuz sonrasında komşularımızla ve diğer ülkelerle, uluslararası kurum ve kuruluşlarla afet ve acil durumlarda iş birliği ile teknik bilgi ve becerilerin paylaşımına yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. EC (Avrupa Konseyi), ECO (Ekonomik İşbirliği Teşkilatı), KEİ (Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü), BM (Birleşmiş Milletler), NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), DPPI (Afet Önleme ve Afete Hazırlık Girişimi), PPRD (Doğal ve İnsan Kaynaklı Afetleri Önleme, Hazırlık ve Müdahale Programı) bunlar arasındadır.
Acil Durum Politikaları
Türkiye’de afet yönetimi ve koordinasyonu alanında dönüm noktası 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’dir. Günümüzde ‘‘Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi’’ olarak adlandırılan bu model, afet ve acil durumların sebep olduğu zararların önlenmesi için tehlike ve risklerin önceden tespitini, afet olmadan önce meydana gelebilecek zararları önleyecek veya en aza indirecek önlemlerin alınmasını, etkin müdahale ve koordinasyonun sağlanmasını ve afet sonrasında iyileştirme çalışmalarının bir bütünlük içerisinde yürütülmesini öngörmektedir.
İnsan eliyle yaşanabilecek afet ve acil durumlardan biri olan endüstriyel olaylarla ilgili, EC’nin 96/82/EC sayılı Direktifine paralel olarak hazırlanan Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik (BEKÖEA) 30.12.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
BEKÖEA Yönetmeliği’ne göre büyük endüstriyel kaza; herhangi bir kuruluşun işletilmesi esnasında, kontrolsüz gelişmelerden kaynaklanan ve kuruluş içinde veya dışında çevre ve/veya insan sağlığı için anında veya daha sonra ciddi tehlikeye yol açabilen bir veya birden fazla tehlikeli maddenin sebep olduğu büyük bir yayılım, yangın veya patlama olayı olarak tanımlanmıştır.
Organizasyonel Önlemlerle Sağlığın Korunması
Acil müdahalenin yönetimi: Arama ve kurtarma çalışanlarının afetlerde ve acil durumlarda karşılaşabilecekleri potansiyel sağlık ve güvenlik risklerinden koruyacak faaliyetler bir yönetsel döngü içinde ele alınır. Bu risk yönetim döngüsü üç basamaktan oluşur.Bunlar, Bilgi toplama Karar verme ve harekete geçmek için alternatif yolların analizi,Harekete geçmek
Afetlerde mümkün olan en etkili müdahaleleri gerçekleştirmek, afet öncesi dönemdeki hazırlıklara bağlıdır. Tüm yönetsel işlevler ve sorumluluklar belirlenmiş, yöneticilerin, takımların ve çalışanların rolleri tebliğ edilmiş, görev dağılımı yapılmış, ekipmanlar, teknik altyapı ve personel kaynakları yeterli miktarda ve kullanıma hazır durumda ve denenmiş olmalıdır.
Risk değerlendirme: Risk değerlendirmesi sürecinde atlanmaması gereken en önemli hususlardan biri, afet ve acil durum alanında gelişebilecek domino etkisidir. Hasar görmüş binalarda gelişebilecek ikincil çökmeler, olası elektrik kısa devreleriyle gelişebilecek yangın ve patlamalar ve elektrik çarpmaları bunlar arasında sayılabilir. Olası riskler düşünülürken geçmiş yaşantılar, olaylar, kayba ramak kalalar ve yaşanabilecek en kötü senaryolar akılda tutulmalıdır.
Eğitim: Nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar ve bulaşıcı hastalıklar, bunlara maruz kalanlarda görülen belirtiler ve korunma yöntemleri de bu konularda özelleşmiş ekiplerin eğitimlerinde yer almalıdır. Faaliyetleri sırasında uygulamaları gereken teknikler ve ihtiyaç duyacakları ekipmanların ve kişisel koruyucu donanımların kullanım koşullarını, sınırlarını ve yeteneklerini normal şartlarda ve zorlu koşullarda denemiş ve en kötü senaryoların simüle edildiği tatbikatlarda uygulamış olmaları gerekir.
Aşılama ve bulaşıcı hastalıklardan korunma: Afet ve acil durumlara müdahale edecek arama kurtarma çalışanlarının, müdahale edilecek afet veya acil durumun yaşandığı bölge, muhtemel hastalık etkenleri ve doğal bağışıklık durumları değerlendirilerek, aşağıdaki hastalıklara karşı aşılanmaları önerilir:• Tetanoz • Polio (çocuk felci) • Hepatit A: • Hepatit B: • Meningokoksik Menenjit:. • Kuduz• Tifo: • Rotavirüs:
Biyoterör saldırılarına müdahale edecek arama kurtarma personelinin bu amaçla sıklıkla başvurulan botulimus, tularemi ve suçiçeği etkenlerine karşı da aşılanması önerilmektedir.
Ergonomik ekipmanlar ve kişisel koruyucu donanımlar (KKD)
Müdahale edilecek durum bir yangın ise ısıya dirençli termal kıyafetler, ayak ve el koruyucuları ve başlıklar kullanılır. Radyoaktif maddeye veya toksik kimyasallara maruz kalma tehlikesinde, tehlikeye karşı koruyucu solunum maskeleri (basınçlı hava tüplü respiratör, filtreli veya motorlu filtreli tam yüz maskeleri), radyasyon elbiseleri, başlıklar, el, ayak ve göz koruyucuları kullanılmalıdır. Seçilecek KKD’lerin Uyumlaştırılmış AB standartlarına (TS EN) uyumlu olması, CE onaylı, eş zamanlı kullanılması gereken diğer KKD’ler ile uyumlu ve piyasada bulunabilir olmaları gerekir. Ayrıca, KKD’lerin kullanıcının anatomik ve fizyolojik özelliklerine tam uyumlu, diğer KKD’lerle birlikte kullanılabilir, ek tehlike ve strese yol açmayan özelliklerde olması beklenir.Arama ve kurtarma faaliyetlerinde görev alan çalışanların standart KKD’leri yüksek fark edilebilir özellikte reflektif malzeme içermeli, işaret ve ışıklı uyarılarla donatılmış olmalıdır.
Ruhsal Sağlık Sorunlarından Korunma
Birincil korunma basamağında başvurulabilecek olası yöntemler şunlardır:
-Personeli mümkün olduğunca detaylı bilgilendirmek
-Personelin moralini ve öz güvenlerini yükseltecek övgülerde bulunmak
-Yüksek koordinasyonlu takım çalışması
-Karşılaşabilecekleri karmaşık ve stresli durumlarda uygulayabilecekleri stres yönetim teknikleri, gevşeme metotları, akli ve davranışsal mücadele yöntemleri hakkında eğitilmesi
-Acil durum simülasyonları
-Takım içi uyum, ortak kimlik algısı, paylaşılan değerler, iyi liderlik, güven duygusu ve hedef odaklılık psikolojik direnci artırır, zorlu ve travmatik durumların üstesinden gelmeye yardımcı olur.
Travma sonrası yardım
Bir acil durum veya afet sonrası ortaya çıkabilecek psikolojik semptomlara karşı yürütülebilecek en etkin uygulamalardan biri psikolojik debriefingdir. Psikolojik Debriefing; travmatik bir yaşantıya maruz kalmış kişilerin duygu ve düşüncelerini anlatma, dinleme, bilgilenme ve paylaşım yolu ile fark etmeleri düzene sokmaları, anlamlandırmaları ve yeniden yapılandırmaları olarak tanımlanabilir. Özellikle akut stres tepkisine karşı iyileştirici bir etkiye sahiptir. Debriefing, travmatik olaydan sonra mümkün olduğu kadar erken dönemde, 24 ila 72 saat içinde başlamalı ve bu konuda tecrübeli psikoterapistlerle yürütülmelidir.
Uzun Dönemli Sağlık Gözetimi
Arama kurtarma çalışanlarının uzun dönemli ve periyodik sağlık gözetimine tabi tutulması zorunludur. Sağlık gözetimi çalışanların yürüttükleri görevlere, maruz kaldıkları veya kalabilecekleri tehlikelere göre yapılandırılmalıdır. Hiçbir etkilenmesi olmasa dahi çalışana sağlığını koruma ve geliştirmeye dönük bilgiler verilebilir, çalışanın sağlığında uzun dönemde gelişebilecek durumlar bu yolla erken saptanabilir, önleyici ve sağaltıcı müdahale fırsatı yakalanmış olur.
ÜNİTE 12
ARAMA VE KURTARMADA KARŞILAŞILAN TIBBİ ACİLLERDE YARDIM
Kazalar, acil durumlar ve afetler haber vererek gelmezler. Hayatı tehdit eden bu durumlarda zaman faktörü ise en önemli bileşendir. Afet ve acil durumlar sonrası ilk 72 saat altın saatler olarak isimlendirilir. Bu sürede hastaların, yaralıların, kaza veya afete uğrayanların ölüm ve sakat kalmalarının önlenmesi için gerekli ekipman ve donanımın ulaşılabilir olması, standartlara uygun müdahalelerin hızla yapılması ve görevli personelin eğitimli, tecrübeli ve hazırlıklı olması arasında doğrudan bir ilişki vardır.
I. Dünya Savaşı sırasında yaralılarda ölüm oranı %82 iken çok daha yaygın ve ağır bombardımanlarla geçen II. Dünya Savaşı’nda bu oran %4.5’e düşmüş, Kore Savaşı sırasında %2.5’lere gerilemiş, her türlü ağır silahın kullanıldığı Vietnam Savaşı’nda bu oran %2 olarak gerçekleşmiştir.
TIBBİ ACİLLER
Kalp Krizi: Akut tıbbi acillerin en iyi örneği ani kalp krizidir. Genellikle önceden bir belirtisi yoktur. Semptomlar ani başlar, hızla belirtiler gelişir ve agresif tedavi gerektirir. Tedavi edilmediği takdirde ritim bozukluğuna bağlı ani ölüm, kalp yetmezliği veya şok gelişir.
Ani kalp krizinde hastaların %40’ı hastaneye ulaşamadan hayatını kaybeder ve bunun en sık nedeni kalpteki ritim bozukluğudur. Ritim düzensizleştiği ve kalp etkin pompalama görevini yapamadığı için beyne ve yaşamsal organlara kan ve oksijen ulaşamaz, bilinç kapanır. Bu durumda yapılması gereken kalp ve akciğer canlandırmasıdır (Kardiyo Pulmoner Resüssitasyon – KPR).. Son yıllarda kullanımı yaygınlaşan Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) cihazları ile kalpteki ritim bozukluğuna etkin müdahale yapılabilmekte ve hayatta kalma oranları artmaktadır.
Semptom ve belirtileri
Ani kalp krizinde aşağıdaki belirtilerden herhangi biri bulunabilir:
• Sebebi bilinmeyen ani halsizlik, bulantı hissi, soğuk terleme
• Sıkışma veya ezilme şeklinde hissedilen göğüs ağrısı
• Bayılma
• Kalp ritim bozukluğu
• Akciğerde sıvı toplanması
• Ani ölüm
Ani ölümle sonuçlanmayan ani kalp krizlerinin çoğunda göğüs ağrısı vardır. Bu ağrının genel özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Yeri göğüste ve iman tahtası kemiğinin (sternum) altındadır.
• Sıkıştırıcı, ezici karakterdedir, göğüste ağırlık veya basınç hissi olarak tarif edilir.
• Genellikle 30 dakikadan uzun sürer.
• Egzersizden bağımsız gelişebilir, dinlenmekle ve dilaltı nitrogliserin ile geçmez.
• Ağrı çeneye, sol veya her iki kola ya da mideye doğru yayılabilir.
Ani kalp krizinde acil tıbbi bakım
Ani kalp krizinden şüphelenilen ve bilinci açık hastaya yapılacak acil tıbbi yardımın adımları şunlardır:
• Hastayı sakinleştirmek:
• Hasta hakkında bilgi almak
• Hastanın konforunun sağlanması:
• Oksijen verilmesi:
• Hastaneye nakledilmesi
Felç
Beyne giden kan akımı beyin dokusunu hasara uğratacak kadar kesildiğinde yaşanan tıbbi duruma felç denir. Sıklıkla yüksek tansiyon, kalp hastalığı veya damarlarında ateroskleroz (damar sertliği) olan orta yaş ve üstü yetişkinlerde görülür. Beyne giden kan akımını kesintiye uğratan ve beraberinde oksijen ve glikozun ulaşmasına engel olan durumlar şunlardır:
• Beyin damarlarında pıhtılaşma (tromboz)
• Beyin atardamarlarında yırtılma (rüptür)
• Başka bir damarda oluşan pıhtının beyin atardamarını tıkaması (embolizm)
Semptom ve belirtileri
Beyin damarlarında pıhtı oluşumu sonucu, kanla beslenemeyen beyin dokusunun kontrolündeki fonksiyonlar kaybedilir. Genellikle ağrı ve kasılmalar olmaz. Beyin damarlarında yırtılma olduğunda ise beyin içine dolan kan, kafatası içindeki sınırlı boşluğu doldurarak beyni sıkıştırır, kafa içindeki basınç artar. Ani gelişen ve şiddetli baş ağrısı ile fışkırır tarzda kusma vardır.
Beyin içindeki atardamarların başka bir vücut bölümünden kaynaklanan pıhtı ile tıkanması durumunda, ani kasılmalarla seyreden nöbetler, ekstremiteleri (kol ve bacaklar) hareket ettirememe (paralizi) veya bilinç kaybı görülür.
•Baş ağrısı
• Bedenin bir tarafındaki ekstremitelerden biri ya da her ikisinde, nadiren de her iki tarafındakilerde paralizi
• Sersemleşme, bilinç bulanıklığı veya koma
• Konuşma ve görme bozukluğu
• Yutma veya solunum zorluğu
• Kasılmalar ve nöbetler
• Yüzde mimik ve hareket kaybı
Felçte acil tıbbi bakım
Felçli hastaların solunumu, nabzı ve kan basıncı yakın takip edilmelidir. Solunum ve yutma kaslarının etkilendiği durumlarda solunum zorluğu yaşanır, düzensiz ve yavaş solunum varlığında oksijen verilmelidir. Beraberinde nabız düzensizliği olması embolizm olasılığını düşündürmelidir. Nabız düşük ve kan basıncı yüksek ise kafa içi basınç artışı akla gelmelidir. Bu durumdaki hastanın durumu çok acildir ve hızla hastane bakımı gerekmektedir. Boğaz kaslarının paralizi olabileceği akılda tutularak felçli hastalara ağız yoluyla hiçbir şey verilmemelidir. Dil kontrolünün ve yutma becerisinin kaybı hâlinde hastanın kendi dilinin veya tükürüğünün hava yolunu tıkamasına engel olunmalıdır. Bilinci yarı açık veya kapalı hastalar paralizi olan vücut tarafları üzerine yan yatırılarak taşınmalıdır. Felçli tarafı yastıklarla desteklenerek yaralanmalardan korunmalıdır. Bu hâliyle hasta acil servise hemen nakledilmelidir.
Nefes Darlığı
Nefes darlığı (dispne) veya solunum zorluğu göğüs yaralanmalarının ana semptomlarından biridir. Göğüs yaralanmalarında nefes darlığının yanı sıra yaralanma yerinde ağrı, öksürükle kan gelmesi, tırnak ve dudaklarda morarma (siyanoz), hızlı, zayıf nabız ve kan basıncı düşüklüğü bulunur.
•Alveollerde sıvı birikmesi veya enfeksiyon
• Alveollerin hasara uğraması
• Ana hava yollarının (bronşlar) spazm veya mukus ile dolması
Akciğerde bu bozulmaları yaparak nefes darlığına neden olan acil tıbbi durumlar şunlardır:
• Üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı solunum yollarında daralmalar
• Ani gelişen akciğer ödemi (sıvı toplanması)
• Astım veya alerjik reaksiyonlar
• Akciğer atardamarının pıhtı ile tıkanması (pulmoner emboli)
• Hiperventilasyon
Semptom ve belirtileri
Üst ve alt solunum yollarını etkileyen enfeksiyonlar, solunum yollarında ödeme neden olurlar. Grip, difteri, larenjit ve zatürre (pnömoni) bunlar arasındadır. Burun tıkanıklığı, ses kısıklığı, öksürük, hızlı nefes alıp verme gibi belirtiler görülür. Akciğerde ani sıvı toplanması ani kalp krizi, ani dumana, tahriş edici veya zehirli kimyasallara maruz kalma sonucunda veya göğsü sıkıştıran yaralanmalardan sonra gelişir. Hastada hızlı ve yüzeysel solunum görülür. Ağız ve burundan pembe renkli köpüklü balgam gelir. Astım ise hava yollarının, alerji, stres, soğuk, egzersiz gibi nedenlerle ani gelişen bir spazm sonucu daralması ile hastanın solunum sıkıntısı yaşamasıdır. Belirgin hırıltılı solunum vardır. Ataklar hâlinde gelişir ve ataklar arasında hastada semptom yoktur. Pulmoner embolide, pıhtının büyüklüğüne bağlı olarak her nefeste keskin batıcı göğüs ağrısı, kanlı öksürük, morarma, nefesin sıklaşması veya ani ölüm görülebilir. Akciğerlerde herhangi bir sorun olmadığı durumlarda yaşanan nefes darlığına hiperventilasyon denir. Derin ve aşırı sık nefes alıp vermekle gelişir. Hastada el ve ayaklarda hissizlik, karıncalanma, baş dönmesi, hızlı nabız ve dakikada 40-50 kez solunuma karşın nefes darlığı hissi vardır. Ölüm korkusu, histeri ve kaygının tetiklediği panik anlarında sık görülür.
Nefes darlığında acil tıbbi bakım
Hava yollarında ödem ile seyreden enfeksiyonlarda hava yolu açık tutulmalıdır. Soğuk havanın ödemi azaltıcı etkisi vardır. Siyanoz (morarma) geliştiğinde ya da zatürrede oksijen desteği sağlanır. Astım atağına arı sokması gibi ciddi bir alerjik etken neden olduysa, hayatı tehdit edebilecek anafilaksi ve şok gelişebilir. Hastaya güven vermek, sakinleştirmek ve oksijen desteği ile oturur pozisyonda hızla hastaneye nakledilmelidir. Anafilaksiye karşı adrenalin tedavisi gerekir. Tek kullanımlık adrenalin enjektörleri bu gibi durumlarda hayat kurtarıcıdır. KPR de gerekebilir. Hiperventilasyonda da hasta sakinleştirilmelidir. Kese kâğıdı ve benzeri bir torba içinde nefes alıp vermesi sağlanır ve acil servise nakledilmelidir.
Diyabetik Aciller
İnsülinin yetersiz veya hiç olmadığı duruma diyabetes mellitus veya şeker hastalığı denir. Bu durumda glikoz kanda birikir, hücrelere giremez. Glikoz yerine vücuttaki yağ enerji olarak kullanılır, metabolize olan yağ ise aseton, ketonlar ve yağ asitlerine dönüşür. Tedavi edilmezse ketoasidoz ve diyabetik koma gelişir. İnsüline bağımlı diyabet hastaları çok fazla insülin aldıklarında veya düzenli insülin kullanmalarına karşın yeterli yiyecek tüketmediklerinde ya da egzersiz ile tüm glikozu kullandıklarında, kanda beyni besleyecek glikoz kalmaz. Dakikalar içinde bilinç kaybı ve kalıcı beyin hasarı sonucu insülin şoku gelişebilir.
Kanda glikoz miktarının yetersizliği ile gelişen insülin şokunun belirtileri ise şöyledir:
• Hızlı veya normal solunum
• Nemli ve soluk cilt
• Terleme
• Baş dönmesi
• Baş ağrısı
• Normal kan basıncı
• Saldırgan veya olağan dışı davranışlar
• Açlık hissi
• Bilinç kaybı, bayılma, kasılmalar, koma
Diyabetik acillerde acil tıbbi bakım
Diyabet komasındaki hastanın damardan sıvı ile beslenmeye, insüline ve diğer bazı ilaçlara ihtiyacı vardır. Hasta acilen hastane ortamına ulaştırılmalıdır. İnsülin şokundaki hasta ise glikoz ihtiyacı içindedir. Bilinci açık ise şeker veya şekerli sıvılar hızla düzelme sağlar. Hasta düzelse dahi hastaneye götürülmelidir. Koma mı yoksa insülin şoku mu olduğuna karar verilemediği durumlarda hastalara şeker veya şekerli içecek verilir. Küçük miktardaki şeker ile insülin şokundaki hastanın bilincini kaybetmesi ve hatta beyninin hasar görmesi ve ölümü önlenmiş olur.
Akut Batın
Batın bölgesini ilgilendiren hastalık ve yaralanmalar genellikle şiddetli karın ağrıları ile karakterizedir. Batın içi organları çevreleyen periton isimli zarın ani irritasyonuna neden olan durumlar akut batın olarak tanımlanır. Batın içinde kan, idrar, mide sıvısı, amniyon sıvısı, pankreas sıvısı, barsak içeriği, safra ve diğer tahriş edici maddelerin bulunması bu tabloya neden olur. En sık görüldüğü durumlar akut apandisit, mide ülseri delinmesi, safra kesesi (kolesistit), pankreas (pankreatit) ve barsak duvarında oluşmuş keseciklerin iltihaplarıdır (divertikülit). Böbrek ve idrar yolu taşları, kadın üreme organlarının iltihapları ve karın ana atardamarının (abdominal aort) yırtılmalarında da akut batın gelişir.
Akut batında acil tıbbi bakım
Akut batın belirtileri gösteren kişilere ağızdan besin, içecek, uyku verici ve ağrı kesici ilaçlar verilmemelidir. Acil bir operasyon gerektiğinde midenin dolu olması ek sorunlara neden olacaktır.
Radyasyon Yaralanmaları
Bir kaza nükleer tesiste, özellikle de bir nükleer reaktörde gerçekleşirse nükleer kaza olarak isimlendirilir. Nükleer kazalarda ani, yüksek dozlarda, kontrolsüz şekilde ve geniş bir alanda radyasyon maruziyeti oluşur.
Radyolojik kaza ise, kapalı veya açık bir radyasyon kaynağından çevreye iyonizan radyasyonun veya radyoaktif materyalin kontrolsüz şekilde salınması olarak tanımlanır. Etkileri nükleer kazalara kıyasla daha sınırlıdır. Arama kurtarma çalışanları radyoaktif maddelerin karıştığı nükleer ve radyolojik kazalarda da görev alırlar. Çernobil ve Fukuşima nükleer kazaları bunun yakın örnekleridir. Çernobil felaketinde yüksek doz radyasyona maruz kaldıkları için ilk bir ay içinde ölen yaklaşık 50 kişinin hemen tümü arama kurtarma çalışanlarıydı. 1986 ve 1987 yıllarında bu felakate müdahale eden toplam 200.000 acil müdahale ve arama kurtarma çalışanından 2200’ünün ileriki hayatlarında radyasyon nedeniyle yaşamını kaybedeceği düşünülmektedir. (Kaynak: WHO)
Semptom ve belirtileri
Radyasyon vücutta belli bir bölgeyi etkilediyse, etkilenen alanda alınan doza bağlı olarak şu bulgular görülür: • Kızarıklık • Yanma, kaşınma • Su kabarcıkları • Radyasyon yanığı • Kıl dökülmesi
Nükleer radyasyon kaynakları, nefes alırken solunum yolları ve organlarına, bulaşmış yiyecek ve içeceklerle sindirim organlarına, deri ve mukozadaki açık yaralardan kana, yani dolaşım sistemine girebilir. Bu durumda radyoaktif zehirlenme oluşur. Akut radyasyona maruz kalan kişide;
• Hâlsizlik, isteksizlik, bitkinlik
• Şiddetli baş ağrısı, baş dönmesi
• Mide bulantısı, kusma
• Ateş yükselmesi
• Kanlı ishal görülür.
Radyasyona birkaç dakika ile birkaç saatlik kısa sürede, tek seferde yüksek düzeyde radyasyona maruz kalmakla oluşan belirti ve bulguların tümüne akut radyasyon sendromu (ARS) denir. En çarpıcı kısa ve uzun dönemli etkileri şunlardır:
• Beyaz kan hücrelerinde (lenfositler) azalma • Saç dökülmesi • Kısırlık • Mutasyon (kalıtımsal hasar)
• Kanser • Kemik iliği hasarı • Göz lensinde puslanma (katarakt) • Lösemi (kan kanseri)
Radyasyon seviyeleri ve insan sağlığı üzerine etkileri
Radyasyon seviyesi (mSi = milisievert) İnsan sağlığına etkileri
50-100 mSi Kan kimyasında değişiklikler
500 mSi Saatler içinde bulantı
700 mSi Kusma
750 mSi 2-3 hafta içinde saç dökülmesi
900 mSi İshal
1000 mSi Kanama
4000 mSi Arındırma ve tedavi uygulanmadıysa 2 ay içinde ölüm
10000 mSi Bağırsaklarda tahribat, iç kanama, 1-2 hafta içinde ölüm
Radyasyona maruziyette arındırma, yanık tedavisi ve iyot kullanımı önemlidir. Arındırma işlemi sırasında: Ilık su, sabun, yumuşak fırça, sünger, su geçirmez plastik örtü, bant, havlu, çarşaf kullanılır.
Temiz malzeme akışının, temizden kirli bölgeye doğru olması sağlanır. Arındırma işlemine varsa açık yaralardan başlanır, sonra en çok kirli alana geçilir .
Ani radyasyon maruziyetlerinde tiroid bezini korumak amacıyla potasyum iodin tabletleri kullanılır.
Crush (Ezilme) Sendromu
Deprem, bina çökmesi, maden göçükleri, endüstri ve trafik kazaları gibi acil durum ve afetlerde ölüm sebeplerinin başında, hayati organların delici ve künt travmaları gelmektedir. Bu olaylarda ilk anda yaşamını kaybetmeyen yaralılar, enkaz altında sıkışanlarda daha sonra gelişen ezilme sendromu ile hayatlarını kaybedebilmektedirler.
Ezilme (“crush”) sendromu kas travmasına bağlı rabdomiyoliz (kas hasarı) sonrasında ortaya çıkar. Rabdomiyolizde, çizgili kas hücresi içinde bulunan ve kan dolaşımına girdiklerinde farklı dokulara ve özellikle de böbreklere zarar veren maddeler açığa çıkar. Ek olarak kan kaybı, dolaşımın ve sıvı alımının bozulması ile böbrek kan akımı da azalır. Sonuçta ezilme sendromu ve akut böbrek yetersizliği (ABY) bu zeminde gelişir. Araştırmalar, depremlerde tüm yaralanmaların yaklaşık %2-5’inde ezilme sendromu, %1,5’inde ABY gelişeceğini göstermektedir. Afetlerdeki onbinlerle ifade edilen yaralı sayıları düşünüldüğünde ABY sayıları endişe verici boyutlarda olacaktır.
Travma bölgesinde ağrı, ödem, kanama ve enfeksiyon görülebilir. Yaralının idrar çıkarması azalmıştır ve rengi kirli kahverengidir. Ancak, yaşamsal önemi olan bulgu kan potasyum düzeyinin artışıdır (hiperpotasemi)
Acil Yardımın Psikolojik Yönleri
Semptom ve belirtileri Acil durum veya afetler de dâhil olmak üzere duygusal travmatik bir yaşantıya mağdurların verdiği tepkiler beş başlıkta toplanabilir:
• Duygusal • Bilişsel • Fiziksel • Davranışsal • Sosyal (kişiler arası)
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve Diğer Sorunlar
TSSB, şiddetli bir travmatik olayın ardından kişinin yaşamının ya da fiziksel bütünlüğünün tehdit altında olmasından, yoğun bir korku hissi ve dehşet duygusu yaşamasından ve çaresizlik hissi duymasından kaynaklanır.
TSSB üç ayrı şekilde görülebilir:
• Akut travma sonrası stres bozukluğu: Belirtiler üç aydan kısa sürer.
• Kronik travma sonrası stres bozukluğu: Belirtiler üç aydan uzun sürer.
• Gecikmeli başlangıçlı travma sonrası stres bozukluğu: Belirtiler en az altı ay sonra başlar.
Mağdurlarda travmatik olayların ardından TSSB’den başka şu sorunlar da görülebilir:
Dissosiyasyon (bölünme, ayrışma); Travmayı istemeden yeniden yaşantılama, Kaçınma; Tedirginlik ve aşırı uyarılma hâli,Endişe (kaygı),Depresyon,Madde kullanımı
Psikolojik İlk yardım
Psikolojik ilk yardım, ciddi bir kriz durumunun kişiler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri en aza indirmek, onların güçlüklerle baş edebilmeleri, normal yaşamlarını sürdürebilmeleri, psikolojik ve sosyal anlamda güçlendirilmeleri amacıyla yürütülen koruyucu müdahalelerdir.
Psikolojik ilk yardım temel beş prensip üzerinden yürütülür:
• Güven duygusu vermek
• Sakinleştirmek
• Öz yeterlilik ve toplumsal yeterlilik duygusunu teşvik etmek
• Bağlantılı olma duygusunu geliştirmek
• Umut aşılamak
Psikolojik ilk yardımın evreleri; Koruma, Yönlendirme, İletişim kurmak, Aciliyete göre sıralamak, Yanında olma.
Acil ileri düzey desteğe ihtiyacı olabilecek aşağıdaki kişiler için özelleşmiş hizmet sunabilecek sağlık personeli ve diğer kişilerden yardım isteyin:
• Acil medikal bakıma ihtiyacı olan ve ciddi hayati tehlike taşıyan yaralılar.
• Kendilerine ve çocuklarına bakamayacak düzeyde üzgün olan insanlar.
• Kendine zarar verebilecek insanlar.
• Başkalarına zarar verebilecek insanlar.
ÜNİTE 13
ARAMA VE KURTARMADA EĞİTİM
EĞİTİM VE TATBİKATLAR
Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği; arama ve kurtarma eğitimini, ana arama ve kurtarma koordinasyon merkezi, arama ve kurtarma koordinasyon merkezi, yardımcı arama koordinasyon merkezi ile arama ve kurtarma faaliyetlerine katılan bakanlık ve kurum/kuruluşlarda görev alacak personelin alması gerektiğini belirtmiştir. Eğitimin Denizcilik Müsteşarlığınca belirlenecek özel eğitim merkezlerinde uluslararası mevzuatta belirtilen usullere göre yapılması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca, Denizcilik Müsteşarlığı koordinatörlüğünde yılda en az bir defa müştereken arama ve kurtarma tatbikatı yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Afet eğitimi, afet konusunda profesyonel veya yönetici seviyesinde çalışanlar için Afet Yönetimi Eğitimi; halk için ise Afet Bilinci Eğitimi olarak ikiye ayrılarak incelenebilir. Afet yönetimi çeşitli evreleri olan bir süreçtir. Bu evreler, afet öncesi zarar azaltma ve hazırlıklı olma ve afet sonrasında müdahale ve iyileştirme olarak kavramlaştırılabilir.
İl ve ilçelerin kurum ve kuruluşların kriz merkezlerinin veya afet yönetim merkezlerinin öncelikli amacı, afet ile ilgili personeline, tüm çalışanlarına, mimarlarına, mühendislerine, yetki alanlarındaki sivil toplum kuruluşlarına, öğretmen ve öğrencilere tüm afetler ve afet yönetiminin tüm konularında iyi bir eğitim sağlamak ve bu konuda onlara yol göstermek olmalıdır.
Afet eğitim ve Öğrenme Pramidi
A. İleri Afet Yönetimi
B. Olay Komuta Sistemi Uzmanlık Eğitimleri
C. Afet Yönetimi Temel İlkeleri
D. Afet Bilinci ve Toplum/Kurum Afet Müdahale Ekip Eğitimleri
Bu piramidin tabanını (D-düzeyi) halk afet eğitimi konuları oluşturmaktadır.
Acil durum egzersiz ve tatbikatları en basitinden başlanıp en karmaşığına doğru sırayla yapılmalıdır. Acil durum egzersiz ve tatbikatları sırası; ve temel felsefe
Birincil tehlikelere karşı sergilenmesi gereken davranış şekilleri aşağıda özetlenmiştir:,
– Çök-Kapan-Tutun: Bu davranış şekli deprem, uçak kazası, bomba patlaması ve bomba tehdidi,
yıldırım ve hortum için uygulanır. Binalarımızın yüzde olarak büyük bir kısmının yassı kadayıf olmayacağı ve yapısal olmayan risklerden korunmanın evrensel olarak kabul edilen tek davranış şeklinin de hedef küçültmeyi amaçlayan Çök-Kapan-Tutun olduğu unutulmamalıdır. Çök-Kapan-Tutun öğretisi, ABD’deki FEMA (Federal Afet/Acil Durum Yönetim Merkezi), Red Cross (Kızıl Haç) ve NWS (Ulusal Meteoroloji Servisi) gibi afetlerle ilgili belli başlı 40 değişik kurum tarafından başta deprem, hortum, yıldırım olmak üzere birçok afetten korunmak için halka tavsiye edilmekte ve halka yoğun bir şekilde de öğretilmektedir.
– Yerinde Sığınak: Tehlikeli madde (nükleer, biyolojik ve kimyasal (NBC)) sızıntısı veya
serpintisi, duman, ateşli silah sesi, keskin nişancı tehlikesi veya şiddetli fırtınalarda uygulanır.
– Kilitlen ve Yat: Çevrede ateşli silah sesi duyulduğunda, şüpheli veya tehlikeli kişi ya da keskin nişancı riskleri ortaya çıktığında uygulanır
– Tahliye: Yangın anı, deprem sonrası, patlama sonrası; sel/su baskını öncesi ve anı; kimyasal
kazalar, terör/bomba tehdidinde ve heyelan tehlikesi öncesinde uygulanır.
EĞİTİM İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ
Eğitimin Planlanması: 12 aylık bir periyot için;
• Kimlere hangi eğitimlerin verileceği,
• Eğitimi kimlerin vereceği,
• Hangi eğitim araçlarının kullanılacağı,
• Eğitimlerin hangi tarihlerde, nerelerde yapılacağı,
• Eğitimlerin değerlendirilmesi ve dokümantasyonun nasıl yapılacağı belirlenmelidir.
Eğitim Faaliyetleri
Ø Eğitim Oturumları: Bunlar düzenli olarak gerçekleştirilen, karşılıklı bilgi paylaşımını, soruların cevaplanmasını ve ihtiyaçların belirlenmesini hedefleyen tartışma toplantılarıdır.
Ø Masa Başı Çalışması: Acil durum yönetim grubu üyelerinin bir araya gelerek, üretilen senaryolar üzerinde çalıştıkları, her birinin acil durum anındaki sorumlulukları ve yapmaları gerekenler üzerine görüştükleri toplantılardır.
Ø Tatbikat: Acil durum yönetim grubu ve müdahale ekipleri, kriz anında neler yapacaklarını uygulamalı olarak gösterirler. Özellikle, ilk yardım, alarm ve ikaz gibi özel alanlarda, işlevlerin test edilmesi için alıştırma eğitimleri düzenlenir.
Ø Tahliye Tatbikatı: Tesis çalışanları, tatbikat sonrası, planda belirtilen tahliye yolunu kullanırken ne tür tehlikelerin ortaya çıkabileceğini tespit ederek acil durum yönetim grubuna bildirir. Bu bilgiler ışığında plan revize edilir.
Ø Gerçeğe Yakın Tatbikat: Gerçeğe yakın bir acil durum senaryosu hazırlanır. Bu tür tatbikata personel, acil müdahale ekipleri, yönetim ve yerel topluluk organizasyonları katılır.
Çalışanların Eğitilmesi
Acil durum risk analizleri sonucu üretilen senaryolar, eğitimler için temel teşkil edebilir. Bütün çalışanlara verilecek genel eğitim aşağıdaki konuları içermelidir:
• Her bireyin rolü ve sorumlulukları
• Tehlikeler, zararlar ve önleyici faaliyetler hakkında bilgi
• Uyarı ve iletişim prosedürleri hakkında bilgi
• Acil durumda aile üyelerinin yerleştirilmesi
• Acil durum müdahale prosedürleri hakkında bilgi
• Tahliye prosedürü hakkında bilgi
• Acil durum müdahale ekipmanlarının yerleri ve kullanım şekilleri hakkında bilgi
• Acil durumda üretimi durdurma prosedürleri
Toplum Afet Müdahale Eğitiminin Adımları
İtfaiye Semt Gönüllüleri: Muhtemel bir afet hâlinde itfaiye ve Sivil Savunma birlikleri gelinceye kadar ilk müdahaleyi yapacak olanlar bizzat halkın kendisidir. Bu nedenle arama-kurtarma ekipmanları ve personeliyle donatılmış olan itfaiye birimlerinde sivil halk eğitime tabi tutulmaktadır.
Sivil Savunma Gönüllüleri: Sivil savunma hizmetleri 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ve bu Kanun’a dayalı olarak çıkarılan Tüzük ve Yönetmelikler ile 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre yürütülmektedir. Gönüllü kişi ve kuruluşların afetlerde ve savaşta sivil savunma teşkilatının eşgüdümünde arama, kurtarma ve yardım çalışmalarına katılmaları için Gönüllülerin Sivil Savunma Hizmetlerine Katılma Esasları Yönergesi 05 Mayıs 2000 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Afetlerde görev alacak emniyet teşkilatı mensuplarının bu hususta Sivil Savunma Teşkilatı ile birlikte eğitilmeleri gerekir. Sivil Savunma Kanunun Ek-8’inci maddesi uyarınca; gönüllü kişi ve kuruluşlar, sivil savunma teşkilatının eş güdümünde sivil savunma hizmetlerine katılabilirler. Bu husus bir yönerge ile düzenlenmiştir. Sivil Savunma hizmetlerinde gönüllü olarak görev almak isteyen kişi ve kuruluşlar il ve ilçe Sivil Savunma Müdürlüklerine başvurabilirler.
Sivil savunma eğitimleri: İl ve ilçelerde yapılan yükümlü ve halk eğitimleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca oluşturulan acil kurtarma ve yardım ekiplerinin eğitimi, daire ve müesseselerin sivil savunma teşkilatlarının eğitimi, gönüllü sivil toplum örgütlerinin eğitimi şeklindedir.
Afetlere hazırlık ve kurtarma hizmetleri konusunda halk eğitimi vermek Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün görevidir. Bu kapsamda her yıl sivil savunma yükümlüsü olarak belirlenen sivil halktan kişilere eğitim verilmektedir. Son yıllarda Sivil Savunma Genel Müdürlüğü (Örneğin: AKUT, Telsiz ve Radyo Amatörleri Cemiyeti, Türk Hemşireler Derneği, vb.) ve mahalli Sivil Savunma Müdürlükleri’nin gönüllü kişiler ve STK’lar (İstanbul Doğa ile Barış Derneği; İstanbul Merkez HEDEF Holding, vb.) ile protokoller imzaladıkları ve bu kişi ve kuruluşlara iller ve ilçeler düzeyinde eğitim verdikleri görülmektedir. Bu eğitim, afet sonrası ilk 72 saat içinde halkın afet kavramı hakkında bilgilendirilmesi, acil müdahale ekiplerinden ve çalışmalarından beklentilerinin ne olması gerektiği konusunda aydınlatılması, tehlikeler konusunda bilgi verilmesi, temel sağlık müdahaleleri, yangına müdahale, triaj, hafif düzeyde arama-kurtarma ve ekip çalışmasının nasıl sürdürülmesi gerektiği konularında eğitimi kapsamalıdır.
Triaj: Fransızcada seçme, ayırma anlamına gelmektedir. Ortamda çok sayıda yaralı (hasta) bulunduğunda, önce kime yardım yapılacağını belirlemek amacıyla uygulanır. Triaj yapmaktaki amaç, arama ve kurtarma faaliyetleri sırasında en çok sayıdaki kişiye en çok faydayı sağlamaktır.
Bazı merkezler eğitim ve öğretim programlarının yanı sıra toplumumuzun ve STK’ların yararlanabileceği afetler sırasında arama ve kurtarmada uygulanacak eğitim programları vermektedir. Bu programlara örnek olarak İTÜ Afet Yönetim Merkezi’nin verdiği eğitimler aşağıda sıralanmıştır:
– ABCD eğitimi: Boğaziçi Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü AHEP tarafından hazırlanan ve afete yönelik toplumsal bilinci yükseltmeye yönelik, 3 saatlik yaygın halk eğitimi.
– TAG1 eğitimi: ABCD eğitimi, triaj, yapısal hasarların tespiti, olay komuta sistemi çalışmalarını kapsayan 2 günlük eğitim.
– TAG2 eğitimi: Tüm afetler için hazırlıklı olma, yangın önleme ve müdahale, ilk yardım ve hafif arama kurtarma, olay komuta sistemi çalışmalarını içeren 28 saatlik eğitim.
– Profesyonel arama kurtarma eğitimi: Belediye arama-kurtarma eğitmenleri tarafından verilen 80 saatlik sınıf, saha, triyaj çalışmalarını kapsayan bir eğitimdir. Ağır enkaz aletlerinin kullanımı ile ilgili eğitim ilave olarak verilmektedir.
– NBC eğitimi: Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilen nükleer, biyolojik, kimyasal silahların tanımı, etkileri ve korunma, temizleme, müdahale etme yöntemleri eğitimi.
– Lojistik eğitimi: Kızılay tarafından verilen afet sonrası ve hazırlık aşamasında depolama ile ilgili sevk idare yöntemleriyle ilgili eğitimler.
– İlk yardım eğitimi: Kızılay tarafından verilen temel bilgilendirme ve ileri aşamada müdahale ilkelerini kapsayan 1 haftalık eğitim.
– Yangın önleme ve müdahale eğitimi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından başlangıç yangınlarına müdahale, öncesi önlemler ve yangına karşı korunma ile ilgili eğitimler.
– Afet psikolojisi eğitimi: Afet öncesi hazırlık kapsamında afetten sonra doğrudan etkilenen, afeti yaşayanlar ve bölgede hizmet veren personelin bilgilendirilmesi ile ilgili seminer ve bir tam gün teorik uygulamalı eğitim.
– Amatör telsizcilik eğitimi: Telsiz Radyo Amatörleri Cemiyeti tarafından düzenlenen eğitimlerdir. Eğitim sonunda sınavda başarı gösterenlere amatör telsiz kullanma lisansı verilmektedir.
Modern afet eğitiminin hedefi, gelecekte yaşanabilecek olası afet ve acil durumları önlemeye ve
zararlarını azaltmaya yönelik duyarlılık seviyesini yükseltmek ve gerekli çalışmaların doğru bir şekilde yerine getirilmesine katkıda bulunmak olmalıdır.
TOPLUMSAL BİLİNÇLENDİRME KAMPANYALARI
Bilinçlendirme Kampanyası: Toplumdaki tehlikelerin farkında olunması için sürdürülen bir halk eğitimidir. Toplumdaki tehlikelerin neden olabileceği olası risklere karşı, bireylerin nasıl hazır olmaları gerektiğini öğreten bir süreçtir.
Bilinçlendirme kampanyalarının kapsamı:
• Toplumu bilgilendirmek ve eğitmek
• Hazırlığı artırmak
• Problemi gündemde tutmak
• Cesaretlendirmek, motivasyonu ve iyi niyeti artırmak olmalıdır
Bilinçlendirme kampanyalarının bileşenleri ise: Yaratıcılık, İlgi çekmek, Tekrarlama, Mesajı kuvvetlendirmektir.
Bilinçlendirme kampanyalarının hedef kitleleri: • Hedef kitle genel olarak kamuoyunun tümü olabilir. • Örneğin, aile ve kişisel hazırlıklar • Özel gruplar • Görme ve işitme engelliler• Öğrenciler
• Yaşlılar • Etnik gruplar • Ülke, il veya yerel seviyede olabilir.
Bilinçlendirme kampanyalarının yürütülmesi dört adımda gerçekleştirilmektedir. Bu adımlar sırasıyla;
1. Adım: Araştırma
2. Adım: Kitle Analizi
3. Adım: Geliştirme/Uygulama
4. Adım: Değerlendirme şeklinde sıralanabilir
Valilik-medya iş birliğiyle ABD’nin Washington ve Oregon Eyaletlerinde Çök-Kapan-Tutun tatbikatları bölgesel ölçekte her yıl (18 Nisan 2002’de saat 09:45-10:00 arası gibi) afetlere hazırlık kampanyası dâhilinde yapılmaktadır.
Yerel yönetim ve idareler tüm medya araçlarını kullanarak ve mevsimsel olarak ortaya çıkan afetlerin de zamanlarını göz önüne alarak kamu reklamlarıyla afet bilinci oluşturmak için yıllık iş planı hazırlayıp uygulamalıdır.
YANGIN SIRASINDA GÜVENLİK VE TAHLİYE EĞİTİMİ
Tüm iş yerleri ve yaşam alanlarında yangına karşı acil durum planı hazırlanması ve gerekli tatbikatların yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Yönetmelikte “yapı, bina, tesis ve işletmelerde oluşturulan ekiplerin personeli; amir, sahip veya yöneticilerinin sorumluluğunda yangından korunma, yangının söndürülmesi, can ve mal kurtarma ile ilk yardım faaliyetleri ve itfaiye ile iş birliği ve organizasyon sağlanması konularında, gerekirse mahalli itfaiye ve sivil savunma teşkilatlarından yararlanılarak eğitilir ve yapılan tatbikatlar ile bilgi ve becerileri artırılır. Ayrıca bütün görevliler ve gece bekçileri, binadaki yangın söndürme alet ve edevatının nasıl kullanılacağı ve en kısa zamanda itfaiyeye nasıl ulaşılacağı konularında tatbiki eğitimden geçirilir” denmektedir.
ÜNİTE 14
ULUSAL VE ULUSLAR ARASI MEVZUAT
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ARAMA KURTARMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Dünyadaki Tarihsel Gelişim
Afet yönetimi disiplini için de bu durum değişmemiş, insanlık, tarih boyunca yaşadığı afetlerden ders çıkarmış ve gerek bu afetlere daha etkin müdahaleyi gerekse bu afetlerin etkilerinin nasıl azaltılabileceğini sürekli sorgulayarak yeni yöntemler geliştirmiştir. ABD Federal Afet Yönetim Kurumu (FEMA) tarafından yaptırılmış olan bir tişörttür. Üzerinde Nuh’un Gemisi’nin bir çizimi ve “İlk Afet Yöneticisi (arama ve kurtarmanın ilk uygulaması)” ifadesi bulunan tişörttür. Bir diğer ilginç örnek ise, Roma İmparatorluğu zamanını işaret etmektedir. Dönem içerisinde yangınlar ile sıkça karşılaşan Roma halkının taleplerine uyan İmparator Augustus, “The Vigiles” ismi verilen ve kölelerden kurulmuş olan itfaiye gruplarını M.S. 6 yılında oluşturmuştur.
Tarihsel örnekler, dönemsel gereklilikler içerisinde anlayış değişikliğindeki süreci göstermesi bakımından da önemlidir. Bu bağlamda 14. yüzyıl Avrupası’nın “veba salgını”, yapılan gözlemler doğrultusunda tedavi tekniklerinin değişmesini, 17. yüzyıl Büyük Londra Yangını ise inşaat tekniklerinin değişmesini, daha önce ahşap olarak inşa edilen evlerin yangından sonraki dönemde briket ve taş malzemeler ile inşa edilmesini sağlamıştır.
Bu noktada, 1755 Lizbon Depremi’ne ve yaşananlara değinmek, bugünü anlayabilmek adına önemli ipuçları sunmaktadır. Tarihin de kayıtlı en büyük depremlerinden biri olan 9.0 büyüklüğündeki bu deprem ve sonrasında yaşananlar, aynı zamanda tarihteki ilk “koordinatif afet müdahalesi”nin de başarılı bir şekilde uygulandığı depremdir.
Arama ve kurtarmada “Afet Yönetiminin” ilk adımları “pasif korunma” kavramı altında I. Dünya Savaşı sonrası dönemde atılmaya başlamıştır. Bugün ifade edilen modern ve bütünleşik afet yönetimini doğuran kavram ise II. Dünya Savaşı sonrasında geniş ve sistematik bir biçimde uygulama alanı bulan “sivil savunma” dır.
90’lı yıllar, uluslararası kuruluşların daha etkin müdahil olmaya başlamalarıyla afet yönetimi anlayışının, dolayısıyla arama ve kurtarmanın) dünyada değişmeye başladığı yıllardır. Birleşmiş Milletler 90’ları, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki afet zararlarının azaltılabilmesi için uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi amacını taşıyan “Uluslararası Doğal Afet Zararlarının Azaltılması On Yılı” olarak ilan etmiştir. Bu amaçla bu “on yıl” misyonu, üye ülkelerdeki doğal afetlerin önlenmesi veya etkilerinin azaltılabilmesi için kapasite geliştirilmesi ile mevcut bilim ve teknolojinin afet zararlarının azaltılması faaliyetlerine uygulanabilmesi için rehber oluşturulması olarak belirlenmiştir. Bu misyona yönelik olarak yürütülen faaliyetlerin değerlendirildiği 1994 Doğal Afet Zararlarının Azaltılması Konferansı’nda (Yokohama, Japonya) ise üye ülkeler “Daha Güvenli Bir Dünya için Yokohama Stratejisi ve Eylem Planı”nı oluşturmuşlardır.
Yokohama Stratejisi ve Eylem Planı’nın ardından 2005 yılında Japonya’nın Kobe kentinde düzenlenen 2. Afetlerin Azaltılması Dünya Konferansı’nda 2005-2015 yılları arasında afetlerin neden olduğu zararların azaltılmasını amaçlayan Hyogo Çerçeve Eylem Planı (HÇEP) hazırlanmış ve Birleşmiş Milletlere üye 168 ülke tarafından benimsenmiştir. Afet risklerinin azaltılması için bir eylem planı niteliği taşıyan HÇEP, 3 stratejik hedef ve 5 öncelikli eylem planından oluşmaktadır. Stratejik hedefleri; afet risklerinin azaltılmasının sürdürülebilir kalkınma plan ve politikalarına bütünleştirilmesi, afetlere karşı bilincin ve duyarlılığın oluşturulması için kurumların, mekanizmaların ve kapasitelerin geliştirilmesi ve mevcutların güçlendirilmesi ve afet risklerinin azaltılması yaklaşımlarının acil duruma hazırlık, müdahale ve iyileştirme programlarına sistematik olarak katılımı şeklindedir.
TÜRKİYE’DEKİ TARİHSEL GELİŞİM
1944 Öncesi Dönem: İlk yazılı örnek 14 Eylül 1509 yılında meydana gelen İstanbul depremi görülmektedir. 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı “Belediye Yapı ve Yolları” kanunu ile Belediyelere, yerleşme ve yapılaşmalarla ilgili denetim görevi ile ihtiyaç sahipleri için konut inşa ettirmek görevi de verilmiştir. 1933 yılında yürürlüğe giren 2290 sayılı “Belediye Yapı ve Yolları” kanunu ile de Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri uygulanmakta olan Ebniye Kanunu 4–5 maddesi dışında tamamen değiştirilmiş ve şehirlerin imar planlarının hazırlanması, yeni yapılacak yapılar, yollar, ruhsat alınması, fenni mesuliyet, yapı denetimi konularına çağın şehircilik anlayışına uygun olarak yeni esaslar getirilmiştir. Aksaklıkları ortadan kaldırmak, meydana gelen doğal afetlerle ilgili Kızılay, İçişleri Bakanlığı vb. gibi teknik olmayan kuruluşlar eliyle yürütülen yardım çalışmalarını bir esasa bağlamak üzere 1939 yılında 3611 sayılı kanunla Bayındırlık Bakanlığı Kuruluş Kanunu değiştirilmiş ve yukarıda sayılan işlerle ilgili görevler Yapı ve İmar İşleri Reisliği adı altında yeniden düzenlenen birime verilmiştir.
26 Aralık 1939 yılında ülkemizde son yüzyılın en büyük depremi olan Erzincan depreminin meydana gelmesi ve bu depremde 32962 kişinin hayatını kaybetmesi ve 116720 yapının yıkılması veya ağır hasar görmesi üzerine o günkü Cumhuriyet Hükümeti bazı yasal düzenlemeler yapma ihtiyacı duymuş ve ilk kez 17 Ocak 1940 tarihinde 3773 sayılı “Erzincan’da ve Erzincan Depreminden Müteessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak Yapılar Hakkında Kanun” çıkarılmıştır.
1941–1942 ve 1943 yılları içerisinde ülkemizin birçok yöresinde yoğun su baskınlarının yaşanması üzerine 14 Ocak 1943 yılında 4373 sayılı “Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karsı Korunma” adı altında yeni bir kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Cumhuriyet Dönemi’nde ilk kez, su baskınları afetine karsı, afetler olmadan önce alınacak tedbirler belirlenmiş ve afet sırasında yapılacak çalışmalara yeni esaslar getirilmiştir.
1944–1958 Arası Dönem: 18 Temmuz 1944 tarihinde 4623 sayılı “Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında” kanun çıkarılmıştır.( Erzincan, Niksar-Erbaa, Adapazarı-Hendek, Tosya-Ladik ve Bolu-Gerede depremleri). 1953 yılında Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İsleri Reisliği bünyesinde deprem bürosu kurulmuştur. Daha sonra 1955 yılında bu büro DE-SE-YA (Deprem, Seylap, Yangın) şubesi hâline getirilmiş ve doğal afet zararlarının azaltılması çalışmaları bu şube tarafından yürütülmeye başlanmıştır. 1956 yılında zamanına göre hayli ileri sayılan 6785 sayılı “İmar Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanunla yerleşme yerlerin belirlenmesi sırasında doğal afet tehlikesinin ortaya çıkarılması ve fenni mesuliyet sistemi ile yapı denetimi konularına önem ve öncelik verilmiştir.
1958 Sonrası Dönem: 1958 yılı ve sonrası ülkemizde doğal afet zararlarının azaltılması çalışmaları açısından önemli politika değişikliklerinin yaşandığı ve uluslararası alandaki yeni gelişmelere paralel olarak önemli gelişmelerin sağlandığı yıllar olmuştur. Özellikle ana görevi; Afetlerden önce ve sonra gerekli tedbirleri almak, ülkenin bölge, şehir ve köylerinin planlamasını yapmak, konut ve iskân sorununu çözmek, ülkedeki yapı malzemelerinin geliştirilmesi ve standartlarını hazırlamak olan İmar ve İskân Bakanlığı’nın Mayıs 1958 yılında 7116 sayılı kanunla kurulması ve bu kanunlarla ilgili görevleri Bayındırlık Bakanlığı’nın devir alması çok olumlu bir gelişme olmuştur. Yine aynı yıl 7126 sayılı “Sivil Müdafaa” kanununun çıkarılması ve bu kanun kapsamında doğal afetler sırasında gereken kurtarma ve ilkyardım çalışmalarının da dâhil edilmesi, bu konuda önemli bir boşluğu doldurmuştur. En önemli gelişme ise, 15.05.1956 tarihinde, çeşitli değişikliklerle bu gün hâlâ yürürlükte olan, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” çıkarılması olmuştur. 7269 sayılı kanunun zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlar ve yeni gelir kaynakları aranması yönlerinden 1981 yılında 2479 sayılı kanunla, 1985 yılında 3177 sayılı kanunla ve son olarak da 1995 yılında 4133 sayılı kanunla bazı maddeleri değiştirilmiş veya bazı maddeler eklenmiştir. 28.08.1992 tarihinde 3838 sayılı “Erzincan, Gümüşhane ve Tunceli İllerinde Vuku Bulan Deprem Afeti ile Şırnak ve Çukurca’ da Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. 23.07.1995 tarihinde 4123 sayılı “Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İliştin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun” çıkarılmıştır. Acele ile hazırlandığı için 3838 sayılı kanunun bütün maddelerini kapsayan bu kanun, 01.10.1995 Dinar depreminden sonra, 16.11.1995 tarih ve 4133 sayılı kanunla değiştirilmiş ve yeni bazı maddeler eklenmiştir. 17.08.1999 tarihinde yaşanmış deprem nedeniyle, 27.08.1999 tarih ve 4452 sayılı “Doğal Afetlere Karsı Alınabilecek Önlemler ve Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak Düzenlememler Hakkında Yetki Yasası” çıkarılmış olup, 29.08.1999 tarih ve 23801 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü 583 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Türkiye Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” olarak kurulmuştur. 600 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülmüş, (1) Genel Müdür, (4) Genel Müdür Yardımcısı ile (8) Daire Başkanlığı kadroları ihdas edilmiştir.
21 Mart 2000 tarih ve 2000/9 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle Ulusal Deprem Konseyinin kurulması öngörülmüştür. Depremle ilgili güncel konularda bilimsel tartışmalar sonunda ulaşılan uzlaşma sonuçlarının kamuoyuna duyurulması amaçlanmaktadır. 8’i yer bilimci, 8’i inşaat mühendisi, 4’ü diğer alanlardan (mimarlık, kent planlaması, sosyal bilimler, tıp, çevre mühendisliği vb) olmak üzere 20 uzmandan oluşmaktadır. Bağımsız olarak görev yapmaktadır.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ARAMA KURTARMA İLE İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLAR
Dünyadaki Kurum ve Kuruluşlar
Uluslar arası sivil savunma örgütü (ICDO): Merkezi Cenevre’de bulunan örgütün, genelde Afrika, Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkelerinden oluşan 46 üyesi bulunmaktadır. Rusya, Çin ve Filipinler de örgütün üyesidir.
• Ortak amaçlara ulaşmak için bütün üyelerinin ve partnerlerinin kapasitelerini bir araya getirir.
• Ulusal Sivil Savunma yapılarını birleştirir ve onlara evrensel olarak tanınan ve kabul edilen değerler yoluyla ortak bir kimlik vermeye çalışır.
• Üyeleri arasındaki dayanışmayı destekler ve yardım eder.
Örgüt, doğal veya insan yapımı afetlerin önlenmesi, hazır bulunma veya müdahale boyutlarını kapsayan sivil savunma alanında devletler arasındaki iş birliğini teşvik etmek ve kolaylaştırmak amacıyla, 2000 yılında sivil savunma ile ilgili Çerçeve Anlaşması yayınlanmıştır.
Uluslararası arama kurtarma dayanışma grubu (INSARAG): INSARAG, Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yer alan gayriresmi dünya çapında bir ağdır. INSARAG 1991’de 1988 Ermenistan depremine müdahale eden uluslararası arama kurtarma takımlarının ilk adımı takip edilerek kurulmuştur. Birleşmiş Milletler çatısında örgütlenen INSARAG kurulduğu 1991 yılından bu yana kentsel arama kurtarma alanında faaliyet gösteren ve bu alandaki uluslararası standartları, metodolojileri belirleyen bir ağ olmuştur.
Uluslararası Kentsel Arama ve Kurtarma Desteği Hakkında BM Genel Kurul kararı’nın da temellerini oluşturmaktadır. INSARAG esasları, aynı zamanda, desteği alan ülkenin sorumluluklarını da belirlemektedir. Uluslararası SAR ekipleri için göç ve gümrük prosedürlerinin kolaylaştırılması ve ekiplere ulaşım, harita çevirmen, içme suyu, benzin ve sıkıştırılmış gaz gibi gerekli imkânların sağlanması için INSARAG, üç bölgesel grup olarak organize olmuştur: Afrika/Avrupa, Asya/Pasifik ve Amerika, INSARAG’ın yönetim birimi, bir yürütme kuruludur.
Alanda Operasyonlar Koordinasyon Merkezi (OSOCC) Felsefesi; OSOCC’un amacı, uluslararası yardım ve müdahale sağlayanların koordinasyonunda yerel yetkililere yardımcı olmak ve bilgi yönetim ve değerlendirmesini kolaylaştırmaktır. OSOCC’un yürüttüğü temel faaliyetler aşağıdaki gibidir:
• Uluslararası SAR ekiplerinin ulusal SAR operasyon planına tamamen entegre olmasını temin etmek amacıyla, yerel yetkililer ve uluslararası SAR ekipleri arasında arabirim görevi yapmak,
• Uluslararası SAR ekiplerine SAR operasyonlarını gerçekleştirebilmeleri için gerekli altyapı ve desteği sağlamak ve bu operasyonların yerel afet müdahale planına eş zamanlı girişini sağlamak,
• Uluslararası ve ulusal iyileştirme birimleri arasındaki bilgi alışverişini sağlamak
• İhtiyaç duyulduğunda alt OSOCC ve kabul merkezini kurmak ve izlemek,
• Ulusal yetkilerle iş birliği içerisinde, uluslararası SAR ekipleri için lojistik destek sağlamak.
SANAL OSOOCC; Internet üzerinden www.Reliefweb.int/VirtualOSOO adresinden ulaşılabilecek bir bilgi yönetim aracıdır. Sanal OSOOC, INSARAG’ın talebi üzerine, özelliklede büyük bir afetin ilk aşamalarında, yardım ve müdahale edenler arasında eş zamanlı bilgi alışverişine izin veren bir platform sağlamak amacıyla INSARAG Sekretaryası tarafından geliştirilmişti
Birleşmiş milletler insani yardım koordinasyon ofisi (OCHA) : Afetlere uluslararası yardım ve destek sağlanmasını koordine etmek, Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) görevidir. OCHA’nın uluslararası afet yardımlarını koordinasyon görevi, 1971 yılındaki Birleşmiş Milletler Genel Temsilcisi kararı 2816 (XXVI)’na dayanmaktadır.
OCHA, uluslararası yardım ve müdahale faaliyetlerini üç seviyede koordine eder. Birincisi, müdahale ve yardımda bulunan ülke ve örgütler arasında uluslararası seviyede, ikincisi, afetten etkilenen ülkenin başkentinde ülke seviyesinde ve üçüncüsü, afet bölgesindedir.
Bu koordinasyonu etkin bir şekilde yapabilmek için, OCHA birtakım araçlar geliştirmiştir.
• Hazırlığı sağlamak için 24 saat görev sistemi
• Uluslararası tarafları bilgilendirmek için Durum Raporları
• Belirlenen ihtiyaç ve önceliklere dikkati çekmek için bağış toplantıları
• Acil ihtiyaçları karşılayabilmek için acil nakit hibesi
• Afet yönetim kapasitesini ve askeri imkânların veri tabanı
• Alandaki değerlendirme ve koordinasyon kapasitesinin acilen sağlanması için UNDAC ekibi
•Alanda yardım ve müdahale ekiplerinin koordinasyonunu, kolaylaştırmak için gerekli altyapı ve uzmanlığı sağlamak üzere OSOCC
•Afetin yol açtığı çevresel tehditlerin olması hâlinde gerekli, önlemleri başlatmak, uzmanlar görevlendirmek
Uluslararası kızılhaç komitesi (ICRC): Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrinde bulunan özel ve bağımsız bir insani yardım örgütüdür. 1863 yılında kurulmuş olan örgüt (ICRC, faaliyetlerini Uluslararası İnsani Yardım Kanunu maddelerine dayandırmaktadır. Siyaset, din ve ideoloji alanlarında tarafsızdır. Kasım 2002 itibariyle, resmi olarak tanınan 178 adet Kızılhaç ve Kızılay Derneği bulunmaktadır. Bu dernekler, uluslararası ve ulusal seviyede, silahlı çatışmaların ve doğal afetlerin kurbanlarına acil iyileştirme sağlamakta ve toplum gelişimi, sosyal refah ve kamu sağlığı alanlarında (sağlık eğitimi, hemşirelik ve kan bankaları) çalışmaktadır. Ulusal dernekler; Kardeş dernekler, Federasyon Sekretaryası ve ICRC ile iş birliği içerisinde, uluslararası insani yardım yasaları, temel ilkeleri ve hareketin ideallerini tanıtmakta ve yaygınlaştırmaktadır. Bugün, 178 kurumsal üyesi, 97.5 milyon bireysel üye ve gönüllüsü ve yerel programlarda görev yapan 295.000 çalışanı ile Federasyon gerçek bir küresel varlık olarak mevcudiyetini sürdürmektedir. Uluslararası Kızılhaç – Kızılay Hareketinin temel ilkeleri olan insaniyetçilik, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu (gönüllü hizmet), birlik (teklik) ve evrenselliktir.
Türkiye’deki Kurum ve Kuruluşlar
Sivil Savunma Genel müdürlüğü: 24 Ekim 1945’de kurulan Birleşmiş Milletlerin ve 09 Nisan 1949 yılında kurulan NATO’nun temel amaçlarından biri de sivil savunmadır. Sivil Savunma yasa tasarısı 09 Haziran 1958 yılında kabul edilerek 28 Şubat 1959’da yürürlüğe girmiştir. Sivil Savunma teşkilatının kurulması, donatımı, eğitimi ve yönetimi için 7126 sayılı kanun gereğince Sivil Savunma Genel Müdürlüğü teşkil edilmiştir. İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, kamu ve özel kurum ve kuruluşlarında Sivil Savunma Uzmanlıkları ile il ve ilçelerde Sivil Savunma Müdürlükleri vasıtasıyla bu hizmetleri 17 Aralık 2009 tarihine kadar yürütmüştür.
Kızılay Genel Müdürlüğü: 11 Haziran 1868 tarihinde “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” adıyla kurulmuş, 14 Nisan 1877’de “Osmanlı Hilaliahmer Cemiyeti”, 1923’de Cumhuriyet’in ilanından sonra “Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti”, 1935’le “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ve 1947’de “Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır. Kızılay, tüzel kişiliğe sahip ve özel hukuk hükümlerine tabi bir kurumdur. Uluslararası Kızılay Kızılhaç temel ilkeleri olan; insaniyetçilik, ayırım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkelerine bağlı olarak faaliyet göstermektedir.Kızılay’ın görevleri; bu ilkeler çerçevesinde ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”a istinaden hazırlanan 88/12777 sayılı Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik” hükümlerince belirlenmiştir. Buna göre başlıca görevleri; acil barınma, acil beslenme, acil yardım desteği, kan ve kan ürünleri, kısmi acil sağlık ve psikososyal destek konularında faaliyet göstermektedir. Ankara, Manisa, Elazığ, Erzurum, Adana, İstanbul ve Düzce merkezler olmak üzere Türkiye genelinde 7 bölgede Afet Müdahale ve Lojistik Merkezleri vasıtasıyla 250.000 kişiye acil barınma ve beslenme hizmeti verebilecek kapasiteye sahiptir.
İtfaiye teşkilatı: İtfaiye personeli 24 – 48 ilkesine bağlı olarak, 24 saat tam gün çalışıp 2 gün dinlenmektedirler. Bu nedenle 3 vardiya olarak çalışmaktadırlar. İtfaiye teşkilatı çalışanlarına eğitim, Afet-ve Acil Durum Eğitim Merkezi tarafından verilmektedir. İtfaiye teşkilatının, yangınla mücadele çalışmalarında temel prensipler, hayat kurtarmak, mal kurtarmak ve çevreyi korumaktır. Yangınla mücadelenin yolları; önlemek, korunmak, kurtarmak, malların korunması ve yangının kontrolüdür. Daha sonra yangını söndürmek, ortamı havalandırmak, çevrenin bakımı ve onarımı gelmektedir.
Sağlık bakanlığı ve 112 acil sağlık hizmetleri:
Ulusal medikal kurtarma ekipleri (UMKE): UMKE, her ilde gönüllülük esasına göre sağlık personelinin katıldığı medikal timlerden oluşmaktadır. Her medikal timde iki doktor ve iki sağlık personeli görev almaktadır. Afet ve acil durumlarında, diğer arama ve kurtarma ekipleri ile koordineli çalışmaktadır.
Mahalle afet gönüllüleri (MAG): Mahalle seviyesinde, arama ve kurtarma görevi icra edebilecek gönüllülerden oluşturulmaktadır. Kocaeli, Yalova, İstanbul ve İzmir illerinde yapılanma devam etmektedir.Mahalle Afet Kurulu (MAK), Mahalle Afet Gönüllülerinin koordinasyon ve yönetim birimidir. Kurul, mahalle muhtarı başkanlığında dört asil üye ve yedeklerden oluşmaktadır. Asil üyeler, gönüllü koordinatörü, lojistik sorumluluğu ile risk ve hasar tespit sorumluluğu görevlerini almaktadırlar. 18 – 55 yaşları arasındaki sağlık problemi bulunmayan gönüllü mahalle sakinleri, 34 saatlik bir eğitim programı sonrasında MAG olabilmektedir. MAG’i 6 ila 10 kişilik ekiplere bölünerek, her ekibin bir lideri seçilmektedir.
Türk silahlı kuvvetleri: Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde profesyonel olarak bulunan AK ekipleri, Doğal Afetler Arama Kurtarma Tabur Komutanlığı (DAK) ve Jandarma Arama ve Kurtarma Timleridir (JAK).
Emniyet genel müdürlüğü: Afet ve acil durumlarda, arama ve kurtarma çalışmalarından çok bölgenin emniyete alınması, asayişin sağlanması, enkaz alanlarında yağmanın önlenmesi, arama ve kurtarma personelinin güvenliklerinin sağlanması, afet bölgesine ulaşımı kolaylaştıracak trafik önlemlerinin alınması, önemli devlet, dairelerinin ve arşivlerinin korunması, tarihî ve kültürel alanların korunması gibi görevleri üstlenmektedir.
TÜRKİYE’DEKİ YASAL MEVZUAT
Uluslararası Denizcilik Arama ve Kurtarma Sözleşmesi ve Uluslararası Denizde Can Güvenliği Sözleşmesi (SOLAS) şu anda yürüklükte olan sözleşmelerdir.
ARAMA VE KURTARMADA ACİL DURUM PLANLARI
ACİL DURUM
Acil Durum Özellikleri:
Afet ve Acil Durum Yönetmeliğine göre;
Acil durum: Toplumun tamamının veya belli kesimlerinin normal hayat ve faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan ve acil müdahaleyi gerektiren olayları ve bu olayların oluşturduğu kriz hâlini,
Afet: Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olayları,
Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi: Afet ve acil durumlarda müdahalenin koordine edildiği, 24 saat esasına göre çalışan, kesintisiz ve güvenli bilgi-işlem ve haberleşme sistemleri ile donatılan merkezi ifade etmektedir.
Hazırlık: Afet ve acil durumlara etkin bir müdahale amacıyla önceden yapılan her türlü faaliyetleri içermektedir.
İyileştirme: Afet ve acil durum sebebiyle bozulan hayatın normalleştirilmesine yönelik faaliyetleri ve yeniden yapılanmayı ifade etmektedir.
Müdahale: Afetlerde ve acil durumlarda can ve mal kurtarma, sağlık, yeme içme, barındırma, güvenlik, mal ve çevre koruma, sosyal ve psikolojik destek hizmetlerinin verilmesine yönelik çalışmaları ifade etmektedir.
Acil durum planlarının amacı, kaza sonrası oluşacak etkileri en aza indirmek, insanlara, çevreye ve mala gelecek zararı sınırlandırmak için olayları ve gelişmeleri kontrol etmektir.
Acil durumlar çok farklı biçimlerde ortaya çıkmasına rağmen bazı ortak özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler aşağıda belirtildiği şekilde sıralanabilmektedir:
• Yaşam kaynaklarına, altyapıya zarar verir.
• Oluştuğunda şok etkisi yaratır.
• Acil durumların bir kısmının ne zaman olabileceği tahmin edilebilirken bir kısmının tahmin edilebilme şansı bulunmamaktadır.
• Bazıları ani ve hızlı olur, bazıları yavaş gelişir.
• İlk anlarda organize müdahale etme imkânı olmayabilir.
Acil Durumların Çeşitleri
1- Doğal afetler/acil durumlar: Büyük oranda ya da tümüyle insanların etkisi olmadan ortaya çıkan,
can ve mal kayıplarına sebep olabilen tehlikeli ve çoğunlukla büyük çaplı olaylara verilen addır. Doğal afetler, yavaş gelişen ve ani gelişen afetler olarak sınıflandırılabilmektedir. Yavaş gelişen doğal afetler; şiddetli soğuklar, kuraklık, kıtlık vb., ani gelişen doğal afetler ise deprem, seller, toprak kayması (heyelan), kaya düşmesi, çığ, fırtına, hortum, yanardağ patlamaları ve yangınlar olarak sıralanabilmektedir. Dolayısıyla acil durum, müdahale ve kurtarma çalışanları açısından en önemli afet deprem olarak görülmekte, buna göre çalışmalar yapılmaktadır.
Doğal afetlerin etkileri aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir:
• Arama kurtarma hizmetleri herkese aynı zamanda ulaşmaz.
• Altyapıda bozukluklar oluşur.
• Şok etkisi oluşturur.
• Yaralanmalara ve can kayıplarına sebep olur.
• Bulaşıcı ve salgın hastalıklar ortaya çıkar.
• Eğitim ve öğretimin sekteye uğramasına sebep olur.
• Emniyet ve asayiş organizasyonlarında problemler ortaya çıkar.
• İkincil afetlerin oluşumuna etki edebilir.
• Afetten etkilenen insanların barınma ve beslenme problemleri oluşur.
• İş yerlerinin etkilenmesi sebebiyle işsizlik ortaya çıkar.
• Psikolojik hastalıklar oluşmaya başlar.
• Ekonomik yapıda sorunlar çıkar.
• Devletin veya özel sektörün yatırımlarında ertelemeler meydana gelir.
• Enflasyon ve vergiler artar.
2- İnsan kaynaklı ve teknolojik afetler/acil durumlar: İnsanların etkili olduğu büyük çaplı olaylarla
beraber, yanlış ve eksik planlama ve operasyonların sebep olduğu yerel ve bölgesel yapıdaki olaylar ile bunların oluşturduğu afet nitelikli olguların tamamını kapsamaktadır. Bu tür afetler için yapay afetler ifadesi de kullanılmaktadır. Örneğin bir deprem sonrasında hasar gören kimyasal üretim yapan fabrikadan sızan kimyasallar, ikinci bir afet oluşturma riski taşımaktadır. Aşağıda insan kaynaklı olarak oluşabilecek acil durum örnekleri sıralanmıştır:
• Baraj yıkılması
• Maden çökmeleri
• Biyolojik saldırılar veya bomba tehditleri
• Cephane, bina boru hattı, tesis patlamaları
• Dikkatsizlik sonucunda oluşan endüstriyel kazalar
• Gaz ve kimyasal sızıntılar
• Büyük ölçekli bilgisayar sistemlerinin ya da iletişim sistemlerinin çökmesi, etkisiz kalması, siber saldırılar
• Gıda zehirlenmeleri, büyük göç hareketleri, hava kirliliği, hayvan ve bitkilerdeki salgınlar
• Savaşlar, iç çatışmalar ve terör
• Çevre kirliliği
• İş kazaları, işgal, pilotajdan kaynaklanan kara, deniz, hava kazaları
• Ekonomik krizler
• Küresel iklim değişikliği, erozyon ve ormansızlaşma
• Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) madde kazaları veya serpintiler
Acil durumlar sonrası müdahale süreci can ve mal kurtarma çalışmalarıyla birlikte afet bölgesindeki hayatın normale dönmesi çalışmalarını da kapsamaktadır. Bu yüzden uzun bir süreçtir. Çalışmaların ilk 24 saatinde arama ve kurtarma, tahliye ve barınma, gıda, su ve kamuoyunu bilgilendirme işlevleri yerine getirilmektedir. Kısa vade olan birinci haftanın sonunda ise güvenlik, enerji, çevre sağlığı için sanitasyon ve atık yönetimi sorunlarının üzerine gidilmektedir.
Acil duruma müdahale durumunda yapılan işler aşağıda belirtildiği şekilde sıralanabilmektedir:
• Haber alma ve ulaşım problemlerinin çözümü
• Afetin etkisinin ve ihtiyaçların tespit edilmesi
• Arama ve kurtarma çalışmalarının başlatılması
• İlk yardım çalışmaları
• Altyapı sorunlarının tespiti ve çözümü
• Tahliye
• Geçici konutların veya barınakların temini
• Yiyecek, içecek, giyecek ve yakacak temin edilmesi
• Güvenlik, çevre sağlığı ve koruyucu hekimlik hizmetlerinin sürdürülmesi
• Basın ve halkla ilişkiler konusunun düzenlenmesi
• Hasar tespiti, tehlikeli atıkların ve enkazın ortadan kaldırılması
ACİL DURUM PLANI
Acil durum planın nasıl ve ne şekilde hazırlanması gerektiği İş Yerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik’te açıkça belirtilmiştir. Buna göre acil durum planı;
• Tüm iş yerleri için kurulum ve tasarım aşamasından başlamak üzere acil durumların belirlenmesi
• Önleyici ve sınırlandırıcı tedbirlerin alınması
• Görevlilerin belirlenmesi
• Acil durum müdahale ve tahliye yöntemlerinin oluşturulması
• Dokümantasyon
• Tatbikat ve acil durum planının yenilenmesi aşamaları izlenerek hazırlanır.
Acil durum planında; iş yerinin unvanı, adresi, hazırlayanların adı soyadı ve unvanı, hazırlandığı tarih ve geçerlilik tarihi, belirlenen acil durumlar, alınan önleyici ve sınırlandırıcı tedbirler, acil durum müdahale ve tahliye yöntemleri, iş yerini veya iş yerinin bölümlerini gösteren kroki, yangın söndürme amaçlı kullanılacaklar da dâhil olmak üzere acil durum ekipmanlarının bulunduğu yerler, ilk yardım malzemelerinin bulunduğu yerler, kaçış yolları, toplanma yerleri, görevlendirilen çalışanların ve varsa yedeklerinin adı, soyadı, unvanı, sorumluluk alanı ve iletişim bilgileri, ilk yardım, acil tıbbi müdahale, kurtarma ve yangınla mücadele konularında iş yeri dışındaki kuruluşların irtibat numaraları vb. bilgilerin yer alması gerekmektedir. Acil durum planının sayfaları numaralandırılarak hazırlayan kişiler tarafından her sayfası paraflanıp son sayfası imzalanır ve söz konusu plan, acil durumla mücadele edecek ekiplerin kolayca ulaşabileceği şekilde iş yerinde saklanır. Acil durum planı kapsamında hazırlanan kroki, bina içinde kolayca görülebilecek yerlerde asılı olarak bulundurulmalıdır.
ACİL DURUMLARDA ARAMA VE KURTARMA
Acil durum planı hazırlamak bütün iş yerleri için zorunlu hâle getirilmiştir. İşverence acil durumların meydana gelmesi hâlinde uyarı verme, arama kurtarma, ilk yardım, yangınla mücadele, tahliye, haberleşme gibi uygulanması gereken acil durum müdahale yöntemleri belirlenir ve yazılı hâle getirilir.
Acil durum planları; tehlike sınıfına göre çok tehlikeli iş yerlerinde iki, tehlikeli iş yerlerinde dört ve az tehlikeli iş yerlerinde altı yılda bir yenilenmek zorundadır. Ancak iş yerinde, yeni acil durumların ortaya çıkmasına neden olacak değişikliklerin meydana gelmesi hâlinde etkinin büyüklüğüne göre acil durum planı tamamen veya kısmen yenilenir.
Acil durum planının uygulama adımlarının düzenli olarak takip edilebilmesi ve uygulanabilirliğinden emin olabilmek için yılda en az bir defa olmak üzere tatbikat yapılır, denetlenir ve gözden geçirilerek gerekli düzeltici ve önleyici faaliyetleri yapmak gerekir.
İŞ YERLERİNDE ACİL DURUMLAR HAKKINDA YÖNETMELİK BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
DESTEK ELEMANI İŞ YERİ TEHLİKE SINIFI 50 kişiden fazla insan bulunan her türlü binada toplam en az
AZ
TEHLİKELİ TEHLİKELİ ÇOK
TEHLİKELİ
KURTARMA** her 50 çalışana 1 kişi her 40 çalışana 1 kişi her 30 çalışana 1 kişi Kurtarma Ekibi En az 3 kişi
ARAMA VE TAHLİYE** Koruma ve arama tahliye ekibi En az 2 kişi
YANGINLA NÜCADELE** her 50 çalışana 1 kişi her 40 çalışana 1 kişi her 30 çalışana 1 kişi Söndürme Ekibi En az 3 kişi
İLK YARDIM her 20 çalışana 1 kişi her 10 çalışana 1 kişi her 10 çalışana 1 kişi İlk yardım Ekibi En az 2 kişi
*10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde arama, kurtarma ve tahliye, yangınla mücadele yükümlülüğü yerine getirmek üzere bir kişi görevlendirilmesi yeterlidir.
**Birden fazla çalışanın görevlendirilmesi gereken iş yerlerinde bu çalışanlar konularına göre ekipler hâlinde koordineli olarak görev yapar. Her ekipte bir ekip başı belirlenir.
Acil Durum Çalışmalarının Yürütülmesi
Acil durum çalışmaları genel olarak bir bütün gibi görülse de dört aşamada sürdürülmektedir. Bunlar;
• Afet öncesi potansiyel tehlikeleri tahmin ve analiz etmeyi içeren hazırlık (preparedness) aşaması
• Tahmin ve analiz edilen potansiyel tehlikeleri azaltmak için geliştirilen aksiyon planlarını içeren zarar azaltma (mitigation) aşaması
• Afet sonrası çalışmalar olan arama-kurtarma (response) aşaması
• İyileştirme (recovery) aşaması şeklinde sıralanabilmektedir.
Acil durum öncesi planlama: Bu süreç sahadaki kurtarma araştırmaları, planların geliştirilmesi ve kaynakların tanımlanması olmak üzere üç adımdan oluşmaktadır.
• Yapıların türü
• Bölgede bulunan binalardaki kat sayısı
• Bodrum katı ya da zemin katı olan binalar
• Tehlikeli maddelerin kullanıldığı ve/veya depolandığı binalar
• Kişi sayısının fazla olduğu binalar; örneğin okullar, hastaneler, apartmanlar, dinlenme tesisleri
• Çökmeye daha eğimli olduğu bilinen yapılar; örneğin üstgeçitler, viyadük, köprüler, çok katlı garajlar
• Yapının çökmesine neden olabilecek durumlar; örneğin katlardaki çok ağır aletler
Acil durum planının geliştirilmesi Afet öncesi plan baz alınarak saha operasyonları için afet aksiyon planı geliştirilir. Afet aksiyon planının ilk kısmında, görevler belirlenir ve enkaz alanına hâkim olunur. Yapısal çökme olayları başlamadan önce arama-kurtarma ekiplerinin aşağıda belirtilen adımları uygulaması gerekmektedir:
• İlk olarak yüksek potansiyelde insanın kurtarılabileceği binalar tespit edilir.
• İkinci olarak binalarda bulunan tehlikeler belirlenir ve arama-kurtarma operasyonlarında öncelik tanınacak binalar belirlenir.
• Son adımda ise incelenen binalar arama-kurtarma işaretleme sistemiyle işaretlenir.
Bu adımlar; bilgi toplanması, keşif ve bina triajı olmak üzere üç ayrı aşamada gerçekleştirilmektedir. Afetin etki ettiği bölgelerde mümkün olduğunca çok sayıda insanın kurtarılması için arama-kurtarma çalışmalarının diğer aşamalarında toplanan bilgilerin analiz edilmesi, bölgedeki binaların değerlendirilmesi, hasar durumlarının sınıflandırılması ve müdahale önceliklerinin belirlenmesi için çalışmalar yapılır. Yapılan bu çalışmalara triaj denir. Triaj: Fransızca bir kelimedir. Seçme, ayırma anlamına gelmektedir. Arama-kurtarma ekipleri arasında bilgi akışını sağlamak için birtakım uluslararası işaretleme sistemlerinden yararlanılır. Bu işaret sistemleri bölge haritalandırma, bina işaretleme ve arama-kurtarma çalışmalarının sonuçlarını açıklayan işaret sistemi şeklinde sıralanabilmektedir.
Acil Durumlarda Mekânlarda Arama ve Kurtarma: Çıkış kapıları menteşeli olmalı ve dışarıya doğru açılmalıdır. Bu tarz kapıların kullanılmasında sakınca bulunan hâllerde yatay sürgülü kapılar kullanılmalıdır. Çıkış kapılarının arasındaki uzaklık ve kapı genişlikleri uygun mesafelerde olmalıdır. Çıkış kapıları kolayca görülecek şekilde işaretlenmeli ve bu kapıların önünde ve civarında çıkış veya bunların görülmesini güçleştirecek herhangi bir engel bulunmamalıdır.
Büyük Endüstriyel Kazalarda Arama Kurtarma ve Acil Durum Planı: 1976 yılında İtalya’nın Seveso kasabasında gerçekleşen bir kaza sonrasında ölümlü çevre felaketi yaşanmış, endüstriyel kazaların oluşmasının engellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması adına eski adıyla Avrupa Topluluğu Konseyi (EC) bir dizi çalışma başlatmış ve 1982 yılında Seveso Yönergesi (Direktifi) yayınlanmıştır. Bu yönerge patlama, yangın, zehirli gaz salınımı gibi büyük endüstriyel kazaların denetimi, önlenmesi ve olası sonuçlarının azaltılması için alınması gerekli önlemlerle ilgilidir. Bu yönerge daha sonra Bhopal ve Basel kazalarından elde edilen deneyimlerin ışığında değiştirilmiş, sonunda Seveso II Yönergesi olarak yayınlanmıştır. Bu yönergede yeni bir yaklaşım getirilmekte ve kimyasal tesislerden kaynaklanan riskleri halkın bilme hakkı olduğu ileri sürülmektedir.
•Kuruluşlar endüstriyel faaliyetleri ile ilgili basit açıklamalar yapmalı
• Kullanılan tehlikeli maddeler ve etkileri açıklanmalı
• Olası büyük kazanın halka verebileceği zarar belirtilmeli
• Bir kaza anında halkın haberdar edilme şekli ve halkın nasıl hareket edeceği hususunda bilgi verilmelidir.
Büyük Endüstriyel Kazların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Yönetmeliği’ne göre işletmeci üç yılı aşmayan aralıklarla dâhilî acil durum planını gözden geçirir, gerektiğinde revize eder, günceller, planı tatbik eder ve acil servis hizmetleri yürüten birimlerin yeterli düzeyde tatbikata katılmasını sağlamak için gerekli çalışmaları yapar.Büyük Endüstriyel Kazalar için Acil Durum Planı Genelgesi’ne göre planın uygulanmasından valiler sorumludur. Vali, acil durum planının hazırlanmasını ve planın uygulanmasını temin için Acil Durumlara Hazırlık Komisyonu kurar.
Karadeniz Bölgesi
Trabzon Valisi
Akdeniz Bölgesi Adana Valisi
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Diyarbakır Valisi
İç Anadolu Bölgesi Kırıkkale Valisi
Marmara Bölgesi Kocaeli Valisi
Ege Bölgesi İzmir Valisi
ÜNİTE 10
ARAMA VE KURTARMAYA YÖNELİK BAZI MÜHENDİSLİK UYGULAMALARI
Kapalı Alanlarda Temiz Hava İhtiyacı: Deprem, heyelan, göçük ve benzeri olaylar sonucu oluşan ve kazazedelerin mahsur kaldığı kapalı alanların havası, atmosferik hava ile kapalı alanda bulunan gazlar ve bunların karışımından oluşur. Yeryüzünden kapalı alana ulaşan atmosferik havaya temiz hava ve kapalı alanda kirlenerek burayı terk eden havaya da kirli hava adı verilir. Temiz havayı oluşturan gazlar hacimce; %78,09 Azot (N), %20,95 Oksijen (O2), %0,03 Karbondioksit (CO2) ve %0,93 Argon, Neon, Kripton, Xenon, Helyum ve Ozon’dan oluşur. Ayrıca daima ve değişen miktarlarda da su buharı bulunur.
Oksijen
(%) Fizyolojik etkisi
21 – 19
Kolay nefes alışverişi.
18 – 15 Solunum sıklaşır, nabız artar.
14 – 10 Nefes alma zorlaşır. Baş dönmesi ve kulak uğultusu başlar.
9 – 6 Baygınlık ve kısa zamanda koma hâli görülür.
5 – 0 İnsanların yaşaması mümkün değildir.
İnsan solunum sistemi oksijeni alır ve karbondioksiti geri verir. Solunum sırasında 1 litre oksijenin karbondioksite dönüşmesiyle 4,8 Kilokalori (Kcal) ısı açığa çıkar. Solunan oksijenin ancak %20’si kan tarafından tutulur ve geri kalan oksijen karbondioksite dönüşür. Solunumla dışarıya verilen karbondioksitin miktarı, solunmuş olan oksijenden bir miktar azdır. Solunum sırasında oluşan karbondioksit hacminin, solunmuş olan oksijen hacmine oranına (CO2/O2) solunum katsayısı denir ve bu oran normal şartlarda 0,8 ve 0,9 arasında değişir. Solunumun sıklığı ve solunan havanın miktarı, dolayısı ile oksijen sarfiyatı, fiziksel hareketlilik ile artar. İnsanların çalışma sırasındaki oksijen ihtiyacı, dinlenme durumundaki temiz hava ihtiyacına göre çok daha fazladır. Dinlenme durumundaki bir kazazedenin en az 4,80 litre/dakika temiz havaya ihtiyacı vardır.
Hareketlilik Nefes sıklığı (adet/dakika) Bir nefeste alınan hava miktarı (litre) Alınan hava miktarı (litre/dakika) Kullanılan oksijen miktarı (litre/dakika)
Dinlenme 12,00 – 18,00 0,40 – 0,70 4,80 – 12,60 0,28
Orta 30,00 1,50 – 2,00 45,00 – 60,00 1,96
Çok hareketli 40,00 2,50 100,00 2,80
KAPALI ALANLARDA ARAMA-KURTARMA EKİBİNİN SOLUNABİLİR ATMOSFERDE YÜRÜME SÜRESİ
Kapalı alanlarda arama ve kurtarma görevlilerinin, üzerindeki eşyaların ağırlıkları (yükleri) ve alınan mesafeye göre mutlak görüş mesafesinde solunabilir atmosferde yürüme süresini hesaplamak mümkündür. Burada; arama ve kurtarma ekiplerinin solunabilir atmosferdeki yürüme hızı yapılacak işe, arama yapılacak çalışma tünellerinin yüksekliğine ve eğimine bağlı olarak değişir.
Arama ve kurtarma ekibinin solunabilir atmosferdeki ilerleme süresi aşağıdaki eşitlikten hesaplanabilir: t=L/Vxk₁
t= ilerleme süresi (dakika)
L= ilerleme yolu boyunca çalışma tünelinin uzunluğu (m)
V= Mutlak görüş mesafesinde ekibin solunabilir atmosferdeki ilerleme hızı (m/dakika)
k₁= Ekip üzerindeki ortalama yük miktarı (kg) ile alınan mesafeyi (m) dikkate alan düzeltme katsayısı
KAPALI ALANLARDA ARAMA VE KURTARMA EKİBİNİN SOLUNAMAZ ATMOSFERDE YÜRÜME SÜRESİ
Arama ve kurtarma ekibi üyeleri üzerindeki yük, görüş mesafesi, sıcaklık ve alınan mesafe dikkate alınarak solunamaz atmosferde yürüme süresinin hesaplanması Tablo 10.5’e dayanılarak aşağıdaki eşitlikten hesaplanabilir: ????= L
Vxk₁xk₂
t= ilerleme süresi (dakika); L= ilerleme yolu boyunca çalışma tünelinin uzunluğu (m); V= Mutlak görüş mesafesinde ekibin solunamaz atmosferdeki ilerleme hızı (m/dakika) (Tablo 10.5);
k1= Ekip üzerindeki ortalama yük miktarı (kg) ile alınan mesafeyi (m) dikkate alan düzeltme katsayısı (Tablo 10.4); k2= Çalışma ortamının sıcaklığı (C°) ile görüş mesafesini (m) dikkate alan düzeltme katsayısı (Tablo 10.6)
Solunamaz atmosfer, görüş mesafesi ve hava sıcaklığı gibi parametreler, arama ve kurtarma ekibinin ilerleme hızını daha çok etkiler.
KAPALI ALANLARDA ZARARLI GAZLARA KARŞI GEREKLİ TEMİZ HAVA İHTİYACI
Kapalı alanlarda mahsur kalan kazazedelerin soluduğu atmosfer zararlı gazlarla kirlenebilir. Yeraltına giren temiz hava bazı kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğrar. Bu değişiklikler, oksijen miktarında azalma ile birlikte aşağıdaki impuritelerin ilavesini içerir:
• Zararlı gazlar: Boğucu, zehirleyici, radyoaktif ve patlayıcı gazlar
• Zararlı buharlar: Civa ve arsenik buharları gibi
• Tozlar
Kapalı alanlarda, atmosferdeki gazlar, atmosferik hava, aktif gazlar ve artık gazlar olmak üzere üç ayrı grupta incelenebilir.
Aktif gaz terimi zehirli veya patlayıcı özelliğe sahip olan herhangi bir gaz için kullanılabilir. Örneğin, Metan CH4, Karbonmonoksit CO ve Hidrojen Sülfür H2S aktif gazlardır.
Artık gazlar (veya ölü hava) ise oksijene eşdeğer olması gerekenden fazla miktarda bulunan Karbondioksit CO2 ve Meloküler Azot N2 karışımıdır.
Bazı gazların emniyet limitleri Gazın adı Müsaade edilen konsantrasyonu
Oksijen (O2) En az %19
Metan (CH4) En fazla %1
Karbon dioksit (CO2) En fazla %0,5 veya 5000 ppm
Karbon monoksit (CO) En fazla %0,005 veya 50 ppm
Hidrojen Sülfür (H2S) En fazla %0,002 veya 20 ppm
Kükürt dioksit (SO2) En fazla %0,0007 veya 7 ppm
Kapalı alanın atmosferine karışan zararlı gazları insan sağlığı açısından belirli bir konsantrasyonun altında tutulabilmesi için gereken temiz hava miktarı, aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanabilir: Q=Qᶢ/MAK-B
Q= İhtiyaç duyulan temiz hava miktarı (debisi), (m3/s)
Qg= Kapalı alan atmosferine sızan zararlı gazın miktarı (debisi), (m3/s)
MAK= Zararlı gaz için müsaade edilen en yüksek konsantrasyon, (%)
B= Giriş havasındaki zararlı gaz konsantrasyonu, (%)
Kapalı alanın atmosferine karışan zararlı bir gazın belirli bir konsantrasyona ulaşıncaya kadar geçecek süre aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanabilir:
Q= Kapalı alana gönderilen temiz hava miktarı (debisi), (m3/s)
Qg= Kapalı alan atmosferine sızan zararlı gazın miktarı (debisi), (m3/s)
V= Kapalı alanın hacmi, m3
X0= Başlangıçtaki zararlı gaz konsantrasyonu, (%)
X= Son durumda gaz konsantrasyonu, (%)
T= Zararlı gazın belirli bir konsantrasyona ulaşabilmesi için gereken süre, (saniye)
YIKINTI İKSALAMA TEKNİKLERİ
Yıkıntıya müdahale yöntemini iksalama tekniği belirler. Yıkıntılar altında arama kazısı yapılacağı zaman, yer altı suyu çıkmayan kuru zeminlerin, kendini tutamayıp kayma yapmasına karşı, kazı yüzlerini desteklemek amacıyla inşa edilmiş kâgir veya betonarme sisteme iksa denir. Yıkığa müdahale iki şekilde gerçekleştirilebilir.
• Düşey müdahale (kuyu açılması),
• Yatay müdahale (çöken binanın kenar açıklıklarından galeri ile girilmesi)
Kuyu yöntemi; genelde toptan göçmüş yüksekliği az ya da orta binalarda kazazedeye hızlı bir biçimde ulaşmak için uygulanabilir. Kuyunun iç boyutları iki kişinin çalışmasına imkân verecek boyutlar (100cm x 60cm veya 100cm x 80cm) olabilir.
Kuyunun yer seçiminde aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
• Kazazedeye hızla ulaşabilecek konumda olmalıdır. Bu nedenle kuyu kesit alanı döşemenin kolon ve
kirişin üzerinde açılmamalıdır. Böylece ilerleme zamanı daha düşük olacak ve kazazedelere daha
çabuk ulaşılabilecektir ( Şekil 10.2).
• Kuyu açılımı boyunca meydana gelebilecek artçı depremlerin etkilerini emniyetle karşılayabilmek
için kuyu, iksa elemanının yüksekliği kadar ( 0.15-0.20m) derinleştirildiğinde, kuyunun tüm cidarları ahşap çerçeve ile desteklenmelidir. Ayrıca; kuyunun yatay ötelenmesini önlemek bakımından, kuyu,
yıkıntı cidarı ile ahşap çerçeve arasına uygun aralıkta yerleştirilecek kamalar ile sıkılanmalıdır.
• Kuyuda bir kişi delici ile döşemeleri özenli bir şekilde kırarken diğerleri kırılan parçaları hızlı bir şekilde çalışma alanından uzaklaştırmalıdır.
Galeri açma yönteminde; tamamen yıkılmış binalarının kenarlarından açılacak bir galeri ile kazazedeye ulaşılma amaçlanmaktadır. Bu yöntemde en önemli araç, yıkıntı kenarından arama ve kurtarma ekibinin emniyetle ve rahatlıkla girmesini sağlayacak, basınçlı hava ile şişirilen hava yastıklarıdır. Basınçlı hava ile şişirilmiş yastıklarla kaldırılan açıklığın iki yanına ahşap domuzdamları kurularak kurtarıcıların emniyetle yıkıntı içinde çalışmaları için gerekli düşey destekleme sağlanır. Domuzdamı 120x20x20 cm veya 100x20x20 cm boyutlarında sert ağaçlardan yapılmış blokların şekilde gösterildiği gibi yerleştirilmesi sonucunda oluşturulan ahşap bir taşıyıcı sistemdir. Galeri kesiti genellikle üçgen olup genişliği iki kurtarıcının birlikte çalışabilecekleri kadar (90 – 100 cm), yüksekliği ise 90 cm alınabilir.
ÜNİTE 11
AK FAALİYETLERİNDE KARŞILAŞILAN SAĞLIK SORUNLARI VE KORUNMA YÖNTEMLERİ
Arama ve kurtarma personeli resmî ve gönüllü itfaiyeciler, polis memurları, acil sağlık personelinden (paramedik, acil tıp teknisyenleri, doktorlar ve hemşireler) psikologlara kadar çeşitli profesyonel gruplardan oluşturmaktadır. Büyük felaketler sırasında ise bu gruplara büyük yardım kuruluşları, ek sağlık personeli, askerî personel, anti-terör güçleri, cenaze hizmetlileri, temizlik işçileri, inşaat işçileri ve çok sayıda resmî ve gönüllü kişiler katılmaktadır. Acil durumun veya felaketin yaşandığı yere bağlı olarak, su üstü ve altı, dağ veya yüksekten kurtarma gibi uzmanlıklara ihtiyaç duyulur.
Acil Durumlar ve Felaketler:
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Acil Durum (2011); normal prosedürlerin askıya alındığı ve toplumun etkilenmemesi için olağanüstü önlemlerin devreye sokulduğu durum(lar) olarak tanımlanır. DSÖ tarafından Afet; normal yaşam koşullarının bozulduğu ve yaşanan acının boyutunun, etkilenen toplumun müdahale kapasitesini aştığı olaylar olarak tanımlanmıştır. Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği’nde ise afet; toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun başvetme kapasitesinin yeterli olmadığı doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olaylar olarak tanımlanmıştır.Sık karşılaşılan acil durum ve afetler şöyledir;
•Her gün yaşanan acil durumlar
• Doğal afetler
• Endüstriyel kazalar
• Nakliye kazaları
• Terörist saldırılar ve adli olaylar
• Kitlesel insan hareketleri
Acil durum ve afetlerde karşılaşılabilecek tehlikeler
• Yapıların stabil olmaması
• Faaliyet alanında kontrol altına alınmamış tehlikeler
• Kopmuş, hasarlı elektrik hatları ve diğer alt yapı tehlikelerine temas (gaz, kanalizasyon vb.)
• Elektrikli testereler
• Yabani hayvanların saldırıları, ısırmaları, sokmaları
• Kan ve diğer vücut sıvıları ile temas
• Enerjili ve ağır ekipman ve el aletleri kullanımı
• Yüksekten veya zemindeki açıklıklardan düşme
• Kaynak, kesme ve yanıklar
• Giriş çıkışı kısıtlı kapalı alanlar
• Asbest
• Uygunsuz helikopter kullanımı
• Suyun üstünde, suda, su yakınında veya suyun altında çalışma
• Tanımsız, bilinmeyen kimyasallara maruz kalma
• Sel, kanalizasyon suları ve diğer maddelerle bulaşık sulara maruz kalma
• Uygunsuz seyyar merdiven kullanma
• Zeminde kayma, takılma ve düşme
• Silika, toz, alüvyon, çamur
• Jeneratör kullanımı
• Gürültü
• Ruhsal sorunlara yol açabilen psikososyal etkenler
• Diğer potansiyel tehlikeler (ağır yük taşıma, kesilme, ısı ve soğuk stresi, güneş yanıkları, zehirlenmiş bölgeler
Karşılaşılabilecek Sağlık Sorunları: Arama ve kurtarma çalışanlarında hastalık raporları, devamsızlıklar ve erken emeklilik sık görülür. Arama ve kurtarma çalışanları arasında ölümlerin en çok yaşandığı birimlerden biri itfaiye çalışanlarıdır. İtfaiye çalışanlarının ölüm nedenleri arasında kalp krizleri açık ara önde gelmektedir. Kalp krizlerini travmalar, boğulma (havasız kalma), felçler, yanıklar ve ateşli silah yaralanmaları izlemektedir. Acil durum müdahale ekiplerinde ölüm hızının normal popülasyonla karşılaştırıldığında 2,5-3,5 kat yüksek olduğu yapılan araştırmalarda görülmektedir. İntikal sırasında yaşanan ölümlü kazalarda ise bu oran acil tıp çalışanlarında normal popülasyona göre 4,5 kata kadar yükselmektedir. ABD’de yapılan bir araştırma sonucuna göre (Maguire ve ark., 2002) acil tıp çalışanları arasında saldırılar sonucu ölümler ulusal ortalamadan 7 kat, yaralanmalar ise 22 kat fazla görülmektedir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2012 ile 2015 yılları arasında sağlık çalışanlarına yönelik 31,767 şiddet olayı gerçekleşmiştir. Poliklinik hekimleri, acil servis çalışanları ile hemşireler şiddete en sık maruz kalan gruplardır.
Toplam yaralanmalar içindeki oranı Vücut bölümü Sık görülen yaralanmalar ve nedenleri
%20 Bel Ekipman, insan veya taşıtların taşınması, kaldırılması veya hareket ettirilmesi nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%16 Diz Düzensiz zeminlerde veya ekipmanlarda takılma veya kayma nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%8 Omuz Ekipman veya taşıtların taşınması, kaldırılması veya hareket ettirilmesi nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%7 Ayak bileği Düzensiz zeminlerde takılma veya kayma nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%6 El ve parmaklar Cisimlerin veya ekipmanların çarpması veya sıkıştırması nedeniyle yaralanmalar
%5 Bacaklar Ekipman, insan veya taşıtların taşınması, kaldırılması veya hareket ettirilmesi nedeniyle kas ve tendonların zorlanması, gerilmesi, incinmesi
%4 Psikolojik sistem Görev baskısı ve travmatik olaylara maruz kalmaya bağlı travma sonrası stres bozukluğu, kaygı, depresyon, iş stresi
Kas ve İskelet Sorunları (KİS): Arama ve kurtarma çalışanlarına yönelik yapılan araştırmalar, Kas ve İskelet Sorunları’nın (KİS) hem işten uzak kalma hem de erken emeklilik nedenleri arasında önemli yer tuttuğunu göstermektedir. Sağlık ekiplerinde ense, sırt ve bel ağrıları toplumdaki diğer çalışanlara göre %30-50 fazla görülmekte ve fizik tedaviye 2,5 kat daha sık ihtiyaç duymaktadırlar. Acil tıp teknisyenlerinde sık görülen bel sorunlarını kolaylaştıran risk faktörler arasında fiziksel olarak fit olmamak, mevcut görevinden mutsuzluk ve hasta taşıma görevleri öne çıkmaktadır.
Ruh Sağlığı Sorunları (RSS): Arama ve kurtarma çalışanlarında işten uzak kalmayı gerektiren sağlık sorunları içinde RSS başta gelen nedenler arasında sayılmaktadır.
Stres ilişkili tepkiler Semptomlar
Duygusal (emosyonel) Şok, öfke, suçluluk, acizlik, duygusal uyuşukluk, aşırı kaygı, depresyon, kâbuslar görme (kurbanların görüntüleri)
Bilişsel (kognitif) Kaybolmuşluk, konsantrasyon kaybı, hafıza kaybı, suçluluk,
Fiziksel Gerginlik, yorgunluk, ağrı, çarpıntı
Psikososyal Sosyalleşmeyi reddetme, soyutlanma, güvensizlik, uzaklaşma, uyuyamama, kâbuslar görme (kurbanların görüntüleri)
Geçmişte travma maruziyeti, hâlihazırda psikososyal sıkıntılar bulunması yanı sıra öz beklentilerin yüksekliği, eğitimsizlik, arama kurtarma çalışmalarına inanmamak, ölüm ve ciddi yaralılara ilk kez şahit olmak ve diğer yaşam stresleri arama kurtarma çalışanlarında stres tepkilerinin çok daha şiddetli olma olasılığını artıran faktörlerdir.
Stres tepkilerinin bir aydan uzun sürdüğü durumlarda arama kurtarma çalışanlarında akut stres tepkisi veya travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya depresyon, kaygı, tükenmişlik gibi diğer RSS gelişme olasılığı artmaktadır. Ambulans çalışanlarında ise uyku sorunları, öfke patlamaları mantıksızlık, yabancılaşma duygusu benzeri yaygın RSS olarak tespit edilmiştir.
Toplumda TSSB görülme sıklığı İsveç ve ABD’de %4 düzeyinde olduğu hâlde, arama kurtarma personelinde bu oran %25 olarak çok önemli bir oranda ölçülmüştür.
Uzun vardiya süreleri, düzensiz çalışma programları, zaman baskısı ve aşırı yorgunluk mesleki tehlikeler oluşturmaktadır. Mesleğini bırakma isteği acil servis çalışanlarında daha sık görülmektedir
Arama kurtarma çalışanlarında işlerinin en stresli yönleri olarak şunlar öne çıkmaktadır:
-Başarısız ve kötü süpervizyon ve yönetim, süpervizör veya yönetici tarafından yetersiz destek, eleman eksikliği, kaynak yetersizlikleri, konsültasyon eksikliği, takdir görmeme, yetersiz kazanç,
-Çok sıkıcı ile aşırı yoğun aktiviteler arasında sık sık gidip gelme, hızlı ve doğru karar verme zorunluluğu, yeni ve aşina olunmayan durumlarla karşılaşma, tehlikeli şartlarda görev yapma,
-Diğer sağlık çalışanlarından acil servis çalışanlarına yönelik olumsuz tutumlar, gereksiz çağrılar, müdahale alanında mağdur yakınlarının ve halkın sürekli gözetimi altında olmak.
Radyoaktif Madde Maruziyetlerine Bağlı Sağlık Sorunları
Arama kurtarma çalışanlarında nükleer maruziyetiyle ilgili en iyi bilinen olay Çernobil (1986) felaketidir. Bu ve benzer olaylarda görev alanlarda takip eden süreçte akut radyasyon sendromuna, tiroid ve beyin kanserlerine, dolaşım sistemi hastalıklarına ve lösemiye bağlı ölüm ve sakatlıklarda artış görülmüştür. Radyo frekans dalgalarının itfaiye çalışanlarında kansere neden olma olasılığının soludukları kanserojenlere göre yüksek olduğunu öne sürmektedir.
Arama kurtarma çalışanları içinde itfaiyeciler tehlikeli kimyasallara ve özellikle benzo[a]piren, 1,3-butadien, formaldehit vb. kanserojen olanlarına maruz kalabilen grubu oluşturmaktadır. Bu çalışanlarda görülebilen kanserler arasında beyin, böbrek, testis, akciğer, mesane, prostat, tiroid, yemek borusu ve kolon kanserleri ile lösemi, Hodgkin ve non-Hodgkin lenfoma, malign melanom sayılabilir. Bazı kimyasal silahların kromozomlar üzerinde genetik değişim yapıcı etkisi vardır. Sarin gazına maruz kalanlarda Kardeş Kromatid Değişimi (SCE) olarak ifade edilen genetik etkileri görülür. Kimyasallara maruz kalanlara müdahale eden sağlık personeli, karşılaşabilecekleri durum hakkında yeterli bilgi ve hazırlıkları yoksa ikincil maruziyetlerle karşılaşabilmektedir.
Dünya Ticaret Merkezinde yaşanan felakette aylarca süren arama ve kurtarma faaliyetlerine katılan personel toz ve zehirli kirleticilere, asbest, kurşun, cıva, klorlu (PCBs) ve florlu (PFCS) kimyasallar ve dioksine maruz kalmıştır. Uygun solunum koruyucu ve eldiven kullanmadan yürütülen bu çalışmalara katılan personelin %60’ında alt solunum yolu, %74’ünde üst solunum yolu şikâyetleri, ses tellerinde fonksiyon kaybı, sarkoidoz, astım gibi solunum sistemi sorunları gelişmiştir.
Biyolojik Tehlike Maruziyetlerine Bağlı Sağlık Sorunları
Tıbbi girişimler sırasında kan ve vücut sıvılarına temas ile bulaşabilen Hepatit B ve C, arama ve kurtarma faaliyetlerine katılan sağlık personeli için önemli biyolojik riskler arasında yer alır.
Kolaylaştıran faktörler arasında hastanelerde, acil veya afet bölgesinde ambulanslardaki malzeme eksiklikleri, kullanılmış enjektörlerin etkin bertaraf edilememesi, uygun olmayan, aşırı doldurulmuş ve sayıları yetersiz tıbbi atık kutuları sayılabilir. Bugüne kadar dünyamızı etkilemiş veya hâlen etkilemekte olan salgın hastalık etkenleri arasında; kuş gribi, kolera, deng ateşi, ebola, sıtma, kızamık, meningokok menenjiti, sarı humma, verem sayılabilir.
KORUNMA YÖNTEMLERİ
Avrupa’da Avrupa Birliği Direktifi 98/93/EEC ve ülkemizde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile çalışanların, çalışma koşullarından kaynaklanan tehlikelerden korunmaları için gerekli tedbirlerin alınması hususları düzenlenmiştir. Her iki düzenlemede de, işlerinin doğasından kaynaklanan gerekçelerle polis, silahlı kuvvetler ve itfaiye çalışanlarının operasyonel faaliyetleri kapsam dışında tutulmuştur.
Uluslararası Koordinasyon ve İletişim: Afet kontrolünde görev alan tüm paydaşlar arasında aynı iletişim kanalları, büyük afetlere dayanıklı yayın istasyonları, bunların yedekleri, ortak dil ve algoritmalar oluşturulması, ortak eğitim ve tatbikatlar ile kriz yönetimi ve acil durum güvenliği artırılabilir. Bu amaçla ülkeler arasında ortak çalışmalar yürütülmektedir. Avrupa Birliği Konseyi 2007 yılında üye ülkeler için Avrupa Birliği Sivil Koruma Mekanizması oluşturmuştur. Bu mekanizmanın amacı, “Birlik ve Üye Devletler arasında acil durumlara ve tehditlere karşı sivil koruma ve yardım faaliyetlerinde güçlendirilmiş iş birliğini kolaylaştırmak” olarak belirlenmiştir. Bu amaca uygun olarak bir Takip ve Bilgilendirme Merkezi (MIC) oluşturulmuş ve 24 saat esasına göre çalışmakta, bilgilendirme ve iletişim faaliyetlerini koordine etmektedir.
Özellikle AB’ye üyelik başvurumuz sonrasında komşularımızla ve diğer ülkelerle, uluslararası kurum ve kuruluşlarla afet ve acil durumlarda iş birliği ile teknik bilgi ve becerilerin paylaşımına yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. EC (Avrupa Konseyi), ECO (Ekonomik İşbirliği Teşkilatı), KEİ (Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü), BM (Birleşmiş Milletler), NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), DPPI (Afet Önleme ve Afete Hazırlık Girişimi), PPRD (Doğal ve İnsan Kaynaklı Afetleri Önleme, Hazırlık ve Müdahale Programı) bunlar arasındadır.
Acil Durum Politikaları
Türkiye’de afet yönetimi ve koordinasyonu alanında dönüm noktası 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’dir. Günümüzde ‘‘Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi’’ olarak adlandırılan bu model, afet ve acil durumların sebep olduğu zararların önlenmesi için tehlike ve risklerin önceden tespitini, afet olmadan önce meydana gelebilecek zararları önleyecek veya en aza indirecek önlemlerin alınmasını, etkin müdahale ve koordinasyonun sağlanmasını ve afet sonrasında iyileştirme çalışmalarının bir bütünlük içerisinde yürütülmesini öngörmektedir.
İnsan eliyle yaşanabilecek afet ve acil durumlardan biri olan endüstriyel olaylarla ilgili, EC’nin 96/82/EC sayılı Direktifine paralel olarak hazırlanan Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik (BEKÖEA) 30.12.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
BEKÖEA Yönetmeliği’ne göre büyük endüstriyel kaza; herhangi bir kuruluşun işletilmesi esnasında, kontrolsüz gelişmelerden kaynaklanan ve kuruluş içinde veya dışında çevre ve/veya insan sağlığı için anında veya daha sonra ciddi tehlikeye yol açabilen bir veya birden fazla tehlikeli maddenin sebep olduğu büyük bir yayılım, yangın veya patlama olayı olarak tanımlanmıştır.
Organizasyonel Önlemlerle Sağlığın Korunması
Acil müdahalenin yönetimi: Arama ve kurtarma çalışanlarının afetlerde ve acil durumlarda karşılaşabilecekleri potansiyel sağlık ve güvenlik risklerinden koruyacak faaliyetler bir yönetsel döngü içinde ele alınır. Bu risk yönetim döngüsü üç basamaktan oluşur.Bunlar, Bilgi toplama Karar verme ve harekete geçmek için alternatif yolların analizi,Harekete geçmek
Afetlerde mümkün olan en etkili müdahaleleri gerçekleştirmek, afet öncesi dönemdeki hazırlıklara bağlıdır. Tüm yönetsel işlevler ve sorumluluklar belirlenmiş, yöneticilerin, takımların ve çalışanların rolleri tebliğ edilmiş, görev dağılımı yapılmış, ekipmanlar, teknik altyapı ve personel kaynakları yeterli miktarda ve kullanıma hazır durumda ve denenmiş olmalıdır.
Risk değerlendirme: Risk değerlendirmesi sürecinde atlanmaması gereken en önemli hususlardan biri, afet ve acil durum alanında gelişebilecek domino etkisidir. Hasar görmüş binalarda gelişebilecek ikincil çökmeler, olası elektrik kısa devreleriyle gelişebilecek yangın ve patlamalar ve elektrik çarpmaları bunlar arasında sayılabilir. Olası riskler düşünülürken geçmiş yaşantılar, olaylar, kayba ramak kalalar ve yaşanabilecek en kötü senaryolar akılda tutulmalıdır.
Eğitim: Nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar ve bulaşıcı hastalıklar, bunlara maruz kalanlarda görülen belirtiler ve korunma yöntemleri de bu konularda özelleşmiş ekiplerin eğitimlerinde yer almalıdır. Faaliyetleri sırasında uygulamaları gereken teknikler ve ihtiyaç duyacakları ekipmanların ve kişisel koruyucu donanımların kullanım koşullarını, sınırlarını ve yeteneklerini normal şartlarda ve zorlu koşullarda denemiş ve en kötü senaryoların simüle edildiği tatbikatlarda uygulamış olmaları gerekir.
Aşılama ve bulaşıcı hastalıklardan korunma: Afet ve acil durumlara müdahale edecek arama kurtarma çalışanlarının, müdahale edilecek afet veya acil durumun yaşandığı bölge, muhtemel hastalık etkenleri ve doğal bağışıklık durumları değerlendirilerek, aşağıdaki hastalıklara karşı aşılanmaları önerilir:• Tetanoz • Polio (çocuk felci) • Hepatit A: • Hepatit B: • Meningokoksik Menenjit:. • Kuduz• Tifo: • Rotavirüs:
Biyoterör saldırılarına müdahale edecek arama kurtarma personelinin bu amaçla sıklıkla başvurulan botulimus, tularemi ve suçiçeği etkenlerine karşı da aşılanması önerilmektedir.
Ergonomik ekipmanlar ve kişisel koruyucu donanımlar (KKD)
Müdahale edilecek durum bir yangın ise ısıya dirençli termal kıyafetler, ayak ve el koruyucuları ve başlıklar kullanılır. Radyoaktif maddeye veya toksik kimyasallara maruz kalma tehlikesinde, tehlikeye karşı koruyucu solunum maskeleri (basınçlı hava tüplü respiratör, filtreli veya motorlu filtreli tam yüz maskeleri), radyasyon elbiseleri, başlıklar, el, ayak ve göz koruyucuları kullanılmalıdır. Seçilecek KKD’lerin Uyumlaştırılmış AB standartlarına (TS EN) uyumlu olması, CE onaylı, eş zamanlı kullanılması gereken diğer KKD’ler ile uyumlu ve piyasada bulunabilir olmaları gerekir. Ayrıca, KKD’lerin kullanıcının anatomik ve fizyolojik özelliklerine tam uyumlu, diğer KKD’lerle birlikte kullanılabilir, ek tehlike ve strese yol açmayan özelliklerde olması beklenir.Arama ve kurtarma faaliyetlerinde görev alan çalışanların standart KKD’leri yüksek fark edilebilir özellikte reflektif malzeme içermeli, işaret ve ışıklı uyarılarla donatılmış olmalıdır.
Ruhsal Sağlık Sorunlarından Korunma
Birincil korunma basamağında başvurulabilecek olası yöntemler şunlardır:
-Personeli mümkün olduğunca detaylı bilgilendirmek
-Personelin moralini ve öz güvenlerini yükseltecek övgülerde bulunmak
-Yüksek koordinasyonlu takım çalışması
-Karşılaşabilecekleri karmaşık ve stresli durumlarda uygulayabilecekleri stres yönetim teknikleri, gevşeme metotları, akli ve davranışsal mücadele yöntemleri hakkında eğitilmesi
-Acil durum simülasyonları
-Takım içi uyum, ortak kimlik algısı, paylaşılan değerler, iyi liderlik, güven duygusu ve hedef odaklılık psikolojik direnci artırır, zorlu ve travmatik durumların üstesinden gelmeye yardımcı olur.
Travma sonrası yardım
Bir acil durum veya afet sonrası ortaya çıkabilecek psikolojik semptomlara karşı yürütülebilecek en etkin uygulamalardan biri psikolojik debriefingdir. Psikolojik Debriefing; travmatik bir yaşantıya maruz kalmış kişilerin duygu ve düşüncelerini anlatma, dinleme, bilgilenme ve paylaşım yolu ile fark etmeleri düzene sokmaları, anlamlandırmaları ve yeniden yapılandırmaları olarak tanımlanabilir. Özellikle akut stres tepkisine karşı iyileştirici bir etkiye sahiptir. Debriefing, travmatik olaydan sonra mümkün olduğu kadar erken dönemde, 24 ila 72 saat içinde başlamalı ve bu konuda tecrübeli psikoterapistlerle yürütülmelidir.
Uzun Dönemli Sağlık Gözetimi
Arama kurtarma çalışanlarının uzun dönemli ve periyodik sağlık gözetimine tabi tutulması zorunludur. Sağlık gözetimi çalışanların yürüttükleri görevlere, maruz kaldıkları veya kalabilecekleri tehlikelere göre yapılandırılmalıdır. Hiçbir etkilenmesi olmasa dahi çalışana sağlığını koruma ve geliştirmeye dönük bilgiler verilebilir, çalışanın sağlığında uzun dönemde gelişebilecek durumlar bu yolla erken saptanabilir, önleyici ve sağaltıcı müdahale fırsatı yakalanmış olur.
ÜNİTE 12
ARAMA VE KURTARMADA KARŞILAŞILAN TIBBİ ACİLLERDE YARDIM
Kazalar, acil durumlar ve afetler haber vererek gelmezler. Hayatı tehdit eden bu durumlarda zaman faktörü ise en önemli bileşendir. Afet ve acil durumlar sonrası ilk 72 saat altın saatler olarak isimlendirilir. Bu sürede hastaların, yaralıların, kaza veya afete uğrayanların ölüm ve sakat kalmalarının önlenmesi için gerekli ekipman ve donanımın ulaşılabilir olması, standartlara uygun müdahalelerin hızla yapılması ve görevli personelin eğitimli, tecrübeli ve hazırlıklı olması arasında doğrudan bir ilişki vardır.
I. Dünya Savaşı sırasında yaralılarda ölüm oranı %82 iken çok daha yaygın ve ağır bombardımanlarla geçen II. Dünya Savaşı’nda bu oran %4.5’e düşmüş, Kore Savaşı sırasında %2.5’lere gerilemiş, her türlü ağır silahın kullanıldığı Vietnam Savaşı’nda bu oran %2 olarak gerçekleşmiştir.
TIBBİ ACİLLER
Kalp Krizi: Akut tıbbi acillerin en iyi örneği ani kalp krizidir. Genellikle önceden bir belirtisi yoktur. Semptomlar ani başlar, hızla belirtiler gelişir ve agresif tedavi gerektirir. Tedavi edilmediği takdirde ritim bozukluğuna bağlı ani ölüm, kalp yetmezliği veya şok gelişir.
Ani kalp krizinde hastaların %40’ı hastaneye ulaşamadan hayatını kaybeder ve bunun en sık nedeni kalpteki ritim bozukluğudur. Ritim düzensizleştiği ve kalp etkin pompalama görevini yapamadığı için beyne ve yaşamsal organlara kan ve oksijen ulaşamaz, bilinç kapanır. Bu durumda yapılması gereken kalp ve akciğer canlandırmasıdır (Kardiyo Pulmoner Resüssitasyon – KPR).. Son yıllarda kullanımı yaygınlaşan Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) cihazları ile kalpteki ritim bozukluğuna etkin müdahale yapılabilmekte ve hayatta kalma oranları artmaktadır.
Semptom ve belirtileri
Ani kalp krizinde aşağıdaki belirtilerden herhangi biri bulunabilir:
• Sebebi bilinmeyen ani halsizlik, bulantı hissi, soğuk terleme
• Sıkışma veya ezilme şeklinde hissedilen göğüs ağrısı
• Bayılma
• Kalp ritim bozukluğu
• Akciğerde sıvı toplanması
• Ani ölüm
Ani ölümle sonuçlanmayan ani kalp krizlerinin çoğunda göğüs ağrısı vardır. Bu ağrının genel özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Yeri göğüste ve iman tahtası kemiğinin (sternum) altındadır.
• Sıkıştırıcı, ezici karakterdedir, göğüste ağırlık veya basınç hissi olarak tarif edilir.
• Genellikle 30 dakikadan uzun sürer.
• Egzersizden bağımsız gelişebilir, dinlenmekle ve dilaltı nitrogliserin ile geçmez.
• Ağrı çeneye, sol veya her iki kola ya da mideye doğru yayılabilir.
Ani kalp krizinde acil tıbbi bakım
Ani kalp krizinden şüphelenilen ve bilinci açık hastaya yapılacak acil tıbbi yardımın adımları şunlardır:
• Hastayı sakinleştirmek:
• Hasta hakkında bilgi almak
• Hastanın konforunun sağlanması:
• Oksijen verilmesi:
• Hastaneye nakledilmesi
Felç
Beyne giden kan akımı beyin dokusunu hasara uğratacak kadar kesildiğinde yaşanan tıbbi duruma felç denir. Sıklıkla yüksek tansiyon, kalp hastalığı veya damarlarında ateroskleroz (damar sertliği) olan orta yaş ve üstü yetişkinlerde görülür. Beyne giden kan akımını kesintiye uğratan ve beraberinde oksijen ve glikozun ulaşmasına engel olan durumlar şunlardır:
• Beyin damarlarında pıhtılaşma (tromboz)
• Beyin atardamarlarında yırtılma (rüptür)
• Başka bir damarda oluşan pıhtının beyin atardamarını tıkaması (embolizm)
Semptom ve belirtileri
Beyin damarlarında pıhtı oluşumu sonucu, kanla beslenemeyen beyin dokusunun kontrolündeki fonksiyonlar kaybedilir. Genellikle ağrı ve kasılmalar olmaz. Beyin damarlarında yırtılma olduğunda ise beyin içine dolan kan, kafatası içindeki sınırlı boşluğu doldurarak beyni sıkıştırır, kafa içindeki basınç artar. Ani gelişen ve şiddetli baş ağrısı ile fışkırır tarzda kusma vardır.
Beyin içindeki atardamarların başka bir vücut bölümünden kaynaklanan pıhtı ile tıkanması durumunda, ani kasılmalarla seyreden nöbetler, ekstremiteleri (kol ve bacaklar) hareket ettirememe (paralizi) veya bilinç kaybı görülür.
•Baş ağrısı
• Bedenin bir tarafındaki ekstremitelerden biri ya da her ikisinde, nadiren de her iki tarafındakilerde paralizi
• Sersemleşme, bilinç bulanıklığı veya koma
• Konuşma ve görme bozukluğu
• Yutma veya solunum zorluğu
• Kasılmalar ve nöbetler
• Yüzde mimik ve hareket kaybı
Felçte acil tıbbi bakım
Felçli hastaların solunumu, nabzı ve kan basıncı yakın takip edilmelidir. Solunum ve yutma kaslarının etkilendiği durumlarda solunum zorluğu yaşanır, düzensiz ve yavaş solunum varlığında oksijen verilmelidir. Beraberinde nabız düzensizliği olması embolizm olasılığını düşündürmelidir. Nabız düşük ve kan basıncı yüksek ise kafa içi basınç artışı akla gelmelidir. Bu durumdaki hastanın durumu çok acildir ve hızla hastane bakımı gerekmektedir. Boğaz kaslarının paralizi olabileceği akılda tutularak felçli hastalara ağız yoluyla hiçbir şey verilmemelidir. Dil kontrolünün ve yutma becerisinin kaybı hâlinde hastanın kendi dilinin veya tükürüğünün hava yolunu tıkamasına engel olunmalıdır. Bilinci yarı açık veya kapalı hastalar paralizi olan vücut tarafları üzerine yan yatırılarak taşınmalıdır. Felçli tarafı yastıklarla desteklenerek yaralanmalardan korunmalıdır. Bu hâliyle hasta acil servise hemen nakledilmelidir.
Nefes Darlığı
Nefes darlığı (dispne) veya solunum zorluğu göğüs yaralanmalarının ana semptomlarından biridir. Göğüs yaralanmalarında nefes darlığının yanı sıra yaralanma yerinde ağrı, öksürükle kan gelmesi, tırnak ve dudaklarda morarma (siyanoz), hızlı, zayıf nabız ve kan basıncı düşüklüğü bulunur.
•Alveollerde sıvı birikmesi veya enfeksiyon
• Alveollerin hasara uğraması
• Ana hava yollarının (bronşlar) spazm veya mukus ile dolması
Akciğerde bu bozulmaları yaparak nefes darlığına neden olan acil tıbbi durumlar şunlardır:
• Üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı solunum yollarında daralmalar
• Ani gelişen akciğer ödemi (sıvı toplanması)
• Astım veya alerjik reaksiyonlar
• Akciğer atardamarının pıhtı ile tıkanması (pulmoner emboli)
• Hiperventilasyon
Semptom ve belirtileri
Üst ve alt solunum yollarını etkileyen enfeksiyonlar, solunum yollarında ödeme neden olurlar. Grip, difteri, larenjit ve zatürre (pnömoni) bunlar arasındadır. Burun tıkanıklığı, ses kısıklığı, öksürük, hızlı nefes alıp verme gibi belirtiler görülür. Akciğerde ani sıvı toplanması ani kalp krizi, ani dumana, tahriş edici veya zehirli kimyasallara maruz kalma sonucunda veya göğsü sıkıştıran yaralanmalardan sonra gelişir. Hastada hızlı ve yüzeysel solunum görülür. Ağız ve burundan pembe renkli köpüklü balgam gelir. Astım ise hava yollarının, alerji, stres, soğuk, egzersiz gibi nedenlerle ani gelişen bir spazm sonucu daralması ile hastanın solunum sıkıntısı yaşamasıdır. Belirgin hırıltılı solunum vardır. Ataklar hâlinde gelişir ve ataklar arasında hastada semptom yoktur. Pulmoner embolide, pıhtının büyüklüğüne bağlı olarak her nefeste keskin batıcı göğüs ağrısı, kanlı öksürük, morarma, nefesin sıklaşması veya ani ölüm görülebilir. Akciğerlerde herhangi bir sorun olmadığı durumlarda yaşanan nefes darlığına hiperventilasyon denir. Derin ve aşırı sık nefes alıp vermekle gelişir. Hastada el ve ayaklarda hissizlik, karıncalanma, baş dönmesi, hızlı nabız ve dakikada 40-50 kez solunuma karşın nefes darlığı hissi vardır. Ölüm korkusu, histeri ve kaygının tetiklediği panik anlarında sık görülür.
Nefes darlığında acil tıbbi bakım
Hava yollarında ödem ile seyreden enfeksiyonlarda hava yolu açık tutulmalıdır. Soğuk havanın ödemi azaltıcı etkisi vardır. Siyanoz (morarma) geliştiğinde ya da zatürrede oksijen desteği sağlanır. Astım atağına arı sokması gibi ciddi bir alerjik etken neden olduysa, hayatı tehdit edebilecek anafilaksi ve şok gelişebilir. Hastaya güven vermek, sakinleştirmek ve oksijen desteği ile oturur pozisyonda hızla hastaneye nakledilmelidir. Anafilaksiye karşı adrenalin tedavisi gerekir. Tek kullanımlık adrenalin enjektörleri bu gibi durumlarda hayat kurtarıcıdır. KPR de gerekebilir. Hiperventilasyonda da hasta sakinleştirilmelidir. Kese kâğıdı ve benzeri bir torba içinde nefes alıp vermesi sağlanır ve acil servise nakledilmelidir.
Diyabetik Aciller
İnsülinin yetersiz veya hiç olmadığı duruma diyabetes mellitus veya şeker hastalığı denir. Bu durumda glikoz kanda birikir, hücrelere giremez. Glikoz yerine vücuttaki yağ enerji olarak kullanılır, metabolize olan yağ ise aseton, ketonlar ve yağ asitlerine dönüşür. Tedavi edilmezse ketoasidoz ve diyabetik koma gelişir. İnsüline bağımlı diyabet hastaları çok fazla insülin aldıklarında veya düzenli insülin kullanmalarına karşın yeterli yiyecek tüketmediklerinde ya da egzersiz ile tüm glikozu kullandıklarında, kanda beyni besleyecek glikoz kalmaz. Dakikalar içinde bilinç kaybı ve kalıcı beyin hasarı sonucu insülin şoku gelişebilir.
Kanda glikoz miktarının yetersizliği ile gelişen insülin şokunun belirtileri ise şöyledir:
• Hızlı veya normal solunum
• Nemli ve soluk cilt
• Terleme
• Baş dönmesi
• Baş ağrısı
• Normal kan basıncı
• Saldırgan veya olağan dışı davranışlar
• Açlık hissi
• Bilinç kaybı, bayılma, kasılmalar, koma
Diyabetik acillerde acil tıbbi bakım
Diyabet komasındaki hastanın damardan sıvı ile beslenmeye, insüline ve diğer bazı ilaçlara ihtiyacı vardır. Hasta acilen hastane ortamına ulaştırılmalıdır. İnsülin şokundaki hasta ise glikoz ihtiyacı içindedir. Bilinci açık ise şeker veya şekerli sıvılar hızla düzelme sağlar. Hasta düzelse dahi hastaneye götürülmelidir. Koma mı yoksa insülin şoku mu olduğuna karar verilemediği durumlarda hastalara şeker veya şekerli içecek verilir. Küçük miktardaki şeker ile insülin şokundaki hastanın bilincini kaybetmesi ve hatta beyninin hasar görmesi ve ölümü önlenmiş olur.
Akut Batın
Batın bölgesini ilgilendiren hastalık ve yaralanmalar genellikle şiddetli karın ağrıları ile karakterizedir. Batın içi organları çevreleyen periton isimli zarın ani irritasyonuna neden olan durumlar akut batın olarak tanımlanır. Batın içinde kan, idrar, mide sıvısı, amniyon sıvısı, pankreas sıvısı, barsak içeriği, safra ve diğer tahriş edici maddelerin bulunması bu tabloya neden olur. En sık görüldüğü durumlar akut apandisit, mide ülseri delinmesi, safra kesesi (kolesistit), pankreas (pankreatit) ve barsak duvarında oluşmuş keseciklerin iltihaplarıdır (divertikülit). Böbrek ve idrar yolu taşları, kadın üreme organlarının iltihapları ve karın ana atardamarının (abdominal aort) yırtılmalarında da akut batın gelişir.
Akut batında acil tıbbi bakım
Akut batın belirtileri gösteren kişilere ağızdan besin, içecek, uyku verici ve ağrı kesici ilaçlar verilmemelidir. Acil bir operasyon gerektiğinde midenin dolu olması ek sorunlara neden olacaktır.
Radyasyon Yaralanmaları
Bir kaza nükleer tesiste, özellikle de bir nükleer reaktörde gerçekleşirse nükleer kaza olarak isimlendirilir. Nükleer kazalarda ani, yüksek dozlarda, kontrolsüz şekilde ve geniş bir alanda radyasyon maruziyeti oluşur.
Radyolojik kaza ise, kapalı veya açık bir radyasyon kaynağından çevreye iyonizan radyasyonun veya radyoaktif materyalin kontrolsüz şekilde salınması olarak tanımlanır. Etkileri nükleer kazalara kıyasla daha sınırlıdır. Arama kurtarma çalışanları radyoaktif maddelerin karıştığı nükleer ve radyolojik kazalarda da görev alırlar. Çernobil ve Fukuşima nükleer kazaları bunun yakın örnekleridir. Çernobil felaketinde yüksek doz radyasyona maruz kaldıkları için ilk bir ay içinde ölen yaklaşık 50 kişinin hemen tümü arama kurtarma çalışanlarıydı. 1986 ve 1987 yıllarında bu felakate müdahale eden toplam 200.000 acil müdahale ve arama kurtarma çalışanından 2200’ünün ileriki hayatlarında radyasyon nedeniyle yaşamını kaybedeceği düşünülmektedir. (Kaynak: WHO)
Semptom ve belirtileri
Radyasyon vücutta belli bir bölgeyi etkilediyse, etkilenen alanda alınan doza bağlı olarak şu bulgular görülür: • Kızarıklık • Yanma, kaşınma • Su kabarcıkları • Radyasyon yanığı • Kıl dökülmesi
Nükleer radyasyon kaynakları, nefes alırken solunum yolları ve organlarına, bulaşmış yiyecek ve içeceklerle sindirim organlarına, deri ve mukozadaki açık yaralardan kana, yani dolaşım sistemine girebilir. Bu durumda radyoaktif zehirlenme oluşur. Akut radyasyona maruz kalan kişide;
• Hâlsizlik, isteksizlik, bitkinlik
• Şiddetli baş ağrısı, baş dönmesi
• Mide bulantısı, kusma
• Ateş yükselmesi
• Kanlı ishal görülür.
Radyasyona birkaç dakika ile birkaç saatlik kısa sürede, tek seferde yüksek düzeyde radyasyona maruz kalmakla oluşan belirti ve bulguların tümüne akut radyasyon sendromu (ARS) denir. En çarpıcı kısa ve uzun dönemli etkileri şunlardır:
• Beyaz kan hücrelerinde (lenfositler) azalma • Saç dökülmesi • Kısırlık • Mutasyon (kalıtımsal hasar)
• Kanser • Kemik iliği hasarı • Göz lensinde puslanma (katarakt) • Lösemi (kan kanseri)
Radyasyon seviyeleri ve insan sağlığı üzerine etkileri
Radyasyon seviyesi (mSi = milisievert) İnsan sağlığına etkileri
50-100 mSi Kan kimyasında değişiklikler
500 mSi Saatler içinde bulantı
700 mSi Kusma
750 mSi 2-3 hafta içinde saç dökülmesi
900 mSi İshal
1000 mSi Kanama
4000 mSi Arındırma ve tedavi uygulanmadıysa 2 ay içinde ölüm
10000 mSi Bağırsaklarda tahribat, iç kanama, 1-2 hafta içinde ölüm
Radyasyona maruziyette arındırma, yanık tedavisi ve iyot kullanımı önemlidir. Arındırma işlemi sırasında: Ilık su, sabun, yumuşak fırça, sünger, su geçirmez plastik örtü, bant, havlu, çarşaf kullanılır.
Temiz malzeme akışının, temizden kirli bölgeye doğru olması sağlanır. Arındırma işlemine varsa açık yaralardan başlanır, sonra en çok kirli alana geçilir .
Ani radyasyon maruziyetlerinde tiroid bezini korumak amacıyla potasyum iodin tabletleri kullanılır.
Crush (Ezilme) Sendromu
Deprem, bina çökmesi, maden göçükleri, endüstri ve trafik kazaları gibi acil durum ve afetlerde ölüm sebeplerinin başında, hayati organların delici ve künt travmaları gelmektedir. Bu olaylarda ilk anda yaşamını kaybetmeyen yaralılar, enkaz altında sıkışanlarda daha sonra gelişen ezilme sendromu ile hayatlarını kaybedebilmektedirler.
Ezilme (“crush”) sendromu kas travmasına bağlı rabdomiyoliz (kas hasarı) sonrasında ortaya çıkar. Rabdomiyolizde, çizgili kas hücresi içinde bulunan ve kan dolaşımına girdiklerinde farklı dokulara ve özellikle de böbreklere zarar veren maddeler açığa çıkar. Ek olarak kan kaybı, dolaşımın ve sıvı alımının bozulması ile böbrek kan akımı da azalır. Sonuçta ezilme sendromu ve akut böbrek yetersizliği (ABY) bu zeminde gelişir. Araştırmalar, depremlerde tüm yaralanmaların yaklaşık %2-5’inde ezilme sendromu, %1,5’inde ABY gelişeceğini göstermektedir. Afetlerdeki onbinlerle ifade edilen yaralı sayıları düşünüldüğünde ABY sayıları endişe verici boyutlarda olacaktır.
Travma bölgesinde ağrı, ödem, kanama ve enfeksiyon görülebilir. Yaralının idrar çıkarması azalmıştır ve rengi kirli kahverengidir. Ancak, yaşamsal önemi olan bulgu kan potasyum düzeyinin artışıdır (hiperpotasemi)
Acil Yardımın Psikolojik Yönleri
Semptom ve belirtileri Acil durum veya afetler de dâhil olmak üzere duygusal travmatik bir yaşantıya mağdurların verdiği tepkiler beş başlıkta toplanabilir:
• Duygusal • Bilişsel • Fiziksel • Davranışsal • Sosyal (kişiler arası)
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve Diğer Sorunlar
TSSB, şiddetli bir travmatik olayın ardından kişinin yaşamının ya da fiziksel bütünlüğünün tehdit altında olmasından, yoğun bir korku hissi ve dehşet duygusu yaşamasından ve çaresizlik hissi duymasından kaynaklanır.
TSSB üç ayrı şekilde görülebilir:
• Akut travma sonrası stres bozukluğu: Belirtiler üç aydan kısa sürer.
• Kronik travma sonrası stres bozukluğu: Belirtiler üç aydan uzun sürer.
• Gecikmeli başlangıçlı travma sonrası stres bozukluğu: Belirtiler en az altı ay sonra başlar.
Mağdurlarda travmatik olayların ardından TSSB’den başka şu sorunlar da görülebilir:
Dissosiyasyon (bölünme, ayrışma); Travmayı istemeden yeniden yaşantılama, Kaçınma; Tedirginlik ve aşırı uyarılma hâli,Endişe (kaygı),Depresyon,Madde kullanımı
Psikolojik İlk yardım
Psikolojik ilk yardım, ciddi bir kriz durumunun kişiler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri en aza indirmek, onların güçlüklerle baş edebilmeleri, normal yaşamlarını sürdürebilmeleri, psikolojik ve sosyal anlamda güçlendirilmeleri amacıyla yürütülen koruyucu müdahalelerdir.
Psikolojik ilk yardım temel beş prensip üzerinden yürütülür:
• Güven duygusu vermek
• Sakinleştirmek
• Öz yeterlilik ve toplumsal yeterlilik duygusunu teşvik etmek
• Bağlantılı olma duygusunu geliştirmek
• Umut aşılamak
Psikolojik ilk yardımın evreleri; Koruma, Yönlendirme, İletişim kurmak, Aciliyete göre sıralamak, Yanında olma.
Acil ileri düzey desteğe ihtiyacı olabilecek aşağıdaki kişiler için özelleşmiş hizmet sunabilecek sağlık personeli ve diğer kişilerden yardım isteyin:
• Acil medikal bakıma ihtiyacı olan ve ciddi hayati tehlike taşıyan yaralılar.
• Kendilerine ve çocuklarına bakamayacak düzeyde üzgün olan insanlar.
• Kendine zarar verebilecek insanlar.
• Başkalarına zarar verebilecek insanlar.
ÜNİTE 13
ARAMA VE KURTARMADA EĞİTİM
EĞİTİM VE TATBİKATLAR
Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği; arama ve kurtarma eğitimini, ana arama ve kurtarma koordinasyon merkezi, arama ve kurtarma koordinasyon merkezi, yardımcı arama koordinasyon merkezi ile arama ve kurtarma faaliyetlerine katılan bakanlık ve kurum/kuruluşlarda görev alacak personelin alması gerektiğini belirtmiştir. Eğitimin Denizcilik Müsteşarlığınca belirlenecek özel eğitim merkezlerinde uluslararası mevzuatta belirtilen usullere göre yapılması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca, Denizcilik Müsteşarlığı koordinatörlüğünde yılda en az bir defa müştereken arama ve kurtarma tatbikatı yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Afet eğitimi, afet konusunda profesyonel veya yönetici seviyesinde çalışanlar için Afet Yönetimi Eğitimi; halk için ise Afet Bilinci Eğitimi olarak ikiye ayrılarak incelenebilir. Afet yönetimi çeşitli evreleri olan bir süreçtir. Bu evreler, afet öncesi zarar azaltma ve hazırlıklı olma ve afet sonrasında müdahale ve iyileştirme olarak kavramlaştırılabilir.
İl ve ilçelerin kurum ve kuruluşların kriz merkezlerinin veya afet yönetim merkezlerinin öncelikli amacı, afet ile ilgili personeline, tüm çalışanlarına, mimarlarına, mühendislerine, yetki alanlarındaki sivil toplum kuruluşlarına, öğretmen ve öğrencilere tüm afetler ve afet yönetiminin tüm konularında iyi bir eğitim sağlamak ve bu konuda onlara yol göstermek olmalıdır.
Afet eğitim ve Öğrenme Pramidi
A. İleri Afet Yönetimi
B. Olay Komuta Sistemi Uzmanlık Eğitimleri
C. Afet Yönetimi Temel İlkeleri
D. Afet Bilinci ve Toplum/Kurum Afet Müdahale Ekip Eğitimleri
Bu piramidin tabanını (D-düzeyi) halk afet eğitimi konuları oluşturmaktadır.
Acil durum egzersiz ve tatbikatları en basitinden başlanıp en karmaşığına doğru sırayla yapılmalıdır. Acil durum egzersiz ve tatbikatları sırası; ve temel felsefe
Birincil tehlikelere karşı sergilenmesi gereken davranış şekilleri aşağıda özetlenmiştir:,
– Çök-Kapan-Tutun: Bu davranış şekli deprem, uçak kazası, bomba patlaması ve bomba tehdidi,
yıldırım ve hortum için uygulanır. Binalarımızın yüzde olarak büyük bir kısmının yassı kadayıf olmayacağı ve yapısal olmayan risklerden korunmanın evrensel olarak kabul edilen tek davranış şeklinin de hedef küçültmeyi amaçlayan Çök-Kapan-Tutun olduğu unutulmamalıdır. Çök-Kapan-Tutun öğretisi, ABD’deki FEMA (Federal Afet/Acil Durum Yönetim Merkezi), Red Cross (Kızıl Haç) ve NWS (Ulusal Meteoroloji Servisi) gibi afetlerle ilgili belli başlı 40 değişik kurum tarafından başta deprem, hortum, yıldırım olmak üzere birçok afetten korunmak için halka tavsiye edilmekte ve halka yoğun bir şekilde de öğretilmektedir.
– Yerinde Sığınak: Tehlikeli madde (nükleer, biyolojik ve kimyasal (NBC)) sızıntısı veya
serpintisi, duman, ateşli silah sesi, keskin nişancı tehlikesi veya şiddetli fırtınalarda uygulanır.
– Kilitlen ve Yat: Çevrede ateşli silah sesi duyulduğunda, şüpheli veya tehlikeli kişi ya da keskin nişancı riskleri ortaya çıktığında uygulanır
– Tahliye: Yangın anı, deprem sonrası, patlama sonrası; sel/su baskını öncesi ve anı; kimyasal
kazalar, terör/bomba tehdidinde ve heyelan tehlikesi öncesinde uygulanır.
EĞİTİM İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ
Eğitimin Planlanması: 12 aylık bir periyot için;
• Kimlere hangi eğitimlerin verileceği,
• Eğitimi kimlerin vereceği,
• Hangi eğitim araçlarının kullanılacağı,
• Eğitimlerin hangi tarihlerde, nerelerde yapılacağı,
• Eğitimlerin değerlendirilmesi ve dokümantasyonun nasıl yapılacağı belirlenmelidir.
Eğitim Faaliyetleri
Ø Eğitim Oturumları: Bunlar düzenli olarak gerçekleştirilen, karşılıklı bilgi paylaşımını, soruların cevaplanmasını ve ihtiyaçların belirlenmesini hedefleyen tartışma toplantılarıdır.
Ø Masa Başı Çalışması: Acil durum yönetim grubu üyelerinin bir araya gelerek, üretilen senaryolar üzerinde çalıştıkları, her birinin acil durum anındaki sorumlulukları ve yapmaları gerekenler üzerine görüştükleri toplantılardır.
Ø Tatbikat: Acil durum yönetim grubu ve müdahale ekipleri, kriz anında neler yapacaklarını uygulamalı olarak gösterirler. Özellikle, ilk yardım, alarm ve ikaz gibi özel alanlarda, işlevlerin test edilmesi için alıştırma eğitimleri düzenlenir.
Ø Tahliye Tatbikatı: Tesis çalışanları, tatbikat sonrası, planda belirtilen tahliye yolunu kullanırken ne tür tehlikelerin ortaya çıkabileceğini tespit ederek acil durum yönetim grubuna bildirir. Bu bilgiler ışığında plan revize edilir.
Ø Gerçeğe Yakın Tatbikat: Gerçeğe yakın bir acil durum senaryosu hazırlanır. Bu tür tatbikata personel, acil müdahale ekipleri, yönetim ve yerel topluluk organizasyonları katılır.
Çalışanların Eğitilmesi
Acil durum risk analizleri sonucu üretilen senaryolar, eğitimler için temel teşkil edebilir. Bütün çalışanlara verilecek genel eğitim aşağıdaki konuları içermelidir:
• Her bireyin rolü ve sorumlulukları
• Tehlikeler, zararlar ve önleyici faaliyetler hakkında bilgi
• Uyarı ve iletişim prosedürleri hakkında bilgi
• Acil durumda aile üyelerinin yerleştirilmesi
• Acil durum müdahale prosedürleri hakkında bilgi
• Tahliye prosedürü hakkında bilgi
• Acil durum müdahale ekipmanlarının yerleri ve kullanım şekilleri hakkında bilgi
• Acil durumda üretimi durdurma prosedürleri
Toplum Afet Müdahale Eğitiminin Adımları
İtfaiye Semt Gönüllüleri: Muhtemel bir afet hâlinde itfaiye ve Sivil Savunma birlikleri gelinceye kadar ilk müdahaleyi yapacak olanlar bizzat halkın kendisidir. Bu nedenle arama-kurtarma ekipmanları ve personeliyle donatılmış olan itfaiye birimlerinde sivil halk eğitime tabi tutulmaktadır.
Sivil Savunma Gönüllüleri: Sivil savunma hizmetleri 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ve bu Kanun’a dayalı olarak çıkarılan Tüzük ve Yönetmelikler ile 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre yürütülmektedir. Gönüllü kişi ve kuruluşların afetlerde ve savaşta sivil savunma teşkilatının eşgüdümünde arama, kurtarma ve yardım çalışmalarına katılmaları için Gönüllülerin Sivil Savunma Hizmetlerine Katılma Esasları Yönergesi 05 Mayıs 2000 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Afetlerde görev alacak emniyet teşkilatı mensuplarının bu hususta Sivil Savunma Teşkilatı ile birlikte eğitilmeleri gerekir. Sivil Savunma Kanunun Ek-8’inci maddesi uyarınca; gönüllü kişi ve kuruluşlar, sivil savunma teşkilatının eş güdümünde sivil savunma hizmetlerine katılabilirler. Bu husus bir yönerge ile düzenlenmiştir. Sivil Savunma hizmetlerinde gönüllü olarak görev almak isteyen kişi ve kuruluşlar il ve ilçe Sivil Savunma Müdürlüklerine başvurabilirler.
Sivil savunma eğitimleri: İl ve ilçelerde yapılan yükümlü ve halk eğitimleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca oluşturulan acil kurtarma ve yardım ekiplerinin eğitimi, daire ve müesseselerin sivil savunma teşkilatlarının eğitimi, gönüllü sivil toplum örgütlerinin eğitimi şeklindedir.
Afetlere hazırlık ve kurtarma hizmetleri konusunda halk eğitimi vermek Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün görevidir. Bu kapsamda her yıl sivil savunma yükümlüsü olarak belirlenen sivil halktan kişilere eğitim verilmektedir. Son yıllarda Sivil Savunma Genel Müdürlüğü (Örneğin: AKUT, Telsiz ve Radyo Amatörleri Cemiyeti, Türk Hemşireler Derneği, vb.) ve mahalli Sivil Savunma Müdürlükleri’nin gönüllü kişiler ve STK’lar (İstanbul Doğa ile Barış Derneği; İstanbul Merkez HEDEF Holding, vb.) ile protokoller imzaladıkları ve bu kişi ve kuruluşlara iller ve ilçeler düzeyinde eğitim verdikleri görülmektedir. Bu eğitim, afet sonrası ilk 72 saat içinde halkın afet kavramı hakkında bilgilendirilmesi, acil müdahale ekiplerinden ve çalışmalarından beklentilerinin ne olması gerektiği konusunda aydınlatılması, tehlikeler konusunda bilgi verilmesi, temel sağlık müdahaleleri, yangına müdahale, triaj, hafif düzeyde arama-kurtarma ve ekip çalışmasının nasıl sürdürülmesi gerektiği konularında eğitimi kapsamalıdır.
Triaj: Fransızcada seçme, ayırma anlamına gelmektedir. Ortamda çok sayıda yaralı (hasta) bulunduğunda, önce kime yardım yapılacağını belirlemek amacıyla uygulanır. Triaj yapmaktaki amaç, arama ve kurtarma faaliyetleri sırasında en çok sayıdaki kişiye en çok faydayı sağlamaktır.
Bazı merkezler eğitim ve öğretim programlarının yanı sıra toplumumuzun ve STK’ların yararlanabileceği afetler sırasında arama ve kurtarmada uygulanacak eğitim programları vermektedir. Bu programlara örnek olarak İTÜ Afet Yönetim Merkezi’nin verdiği eğitimler aşağıda sıralanmıştır:
– ABCD eğitimi: Boğaziçi Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü AHEP tarafından hazırlanan ve afete yönelik toplumsal bilinci yükseltmeye yönelik, 3 saatlik yaygın halk eğitimi.
– TAG1 eğitimi: ABCD eğitimi, triaj, yapısal hasarların tespiti, olay komuta sistemi çalışmalarını kapsayan 2 günlük eğitim.
– TAG2 eğitimi: Tüm afetler için hazırlıklı olma, yangın önleme ve müdahale, ilk yardım ve hafif arama kurtarma, olay komuta sistemi çalışmalarını içeren 28 saatlik eğitim.
– Profesyonel arama kurtarma eğitimi: Belediye arama-kurtarma eğitmenleri tarafından verilen 80 saatlik sınıf, saha, triyaj çalışmalarını kapsayan bir eğitimdir. Ağır enkaz aletlerinin kullanımı ile ilgili eğitim ilave olarak verilmektedir.
– NBC eğitimi: Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilen nükleer, biyolojik, kimyasal silahların tanımı, etkileri ve korunma, temizleme, müdahale etme yöntemleri eğitimi.
– Lojistik eğitimi: Kızılay tarafından verilen afet sonrası ve hazırlık aşamasında depolama ile ilgili sevk idare yöntemleriyle ilgili eğitimler.
– İlk yardım eğitimi: Kızılay tarafından verilen temel bilgilendirme ve ileri aşamada müdahale ilkelerini kapsayan 1 haftalık eğitim.
– Yangın önleme ve müdahale eğitimi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından başlangıç yangınlarına müdahale, öncesi önlemler ve yangına karşı korunma ile ilgili eğitimler.
– Afet psikolojisi eğitimi: Afet öncesi hazırlık kapsamında afetten sonra doğrudan etkilenen, afeti yaşayanlar ve bölgede hizmet veren personelin bilgilendirilmesi ile ilgili seminer ve bir tam gün teorik uygulamalı eğitim.
– Amatör telsizcilik eğitimi: Telsiz Radyo Amatörleri Cemiyeti tarafından düzenlenen eğitimlerdir. Eğitim sonunda sınavda başarı gösterenlere amatör telsiz kullanma lisansı verilmektedir.
Modern afet eğitiminin hedefi, gelecekte yaşanabilecek olası afet ve acil durumları önlemeye ve
zararlarını azaltmaya yönelik duyarlılık seviyesini yükseltmek ve gerekli çalışmaların doğru bir şekilde yerine getirilmesine katkıda bulunmak olmalıdır.
TOPLUMSAL BİLİNÇLENDİRME KAMPANYALARI
Bilinçlendirme Kampanyası: Toplumdaki tehlikelerin farkında olunması için sürdürülen bir halk eğitimidir. Toplumdaki tehlikelerin neden olabileceği olası risklere karşı, bireylerin nasıl hazır olmaları gerektiğini öğreten bir süreçtir.
Bilinçlendirme kampanyalarının kapsamı:
• Toplumu bilgilendirmek ve eğitmek
• Hazırlığı artırmak
• Problemi gündemde tutmak
• Cesaretlendirmek, motivasyonu ve iyi niyeti artırmak olmalıdır
Bilinçlendirme kampanyalarının bileşenleri ise: Yaratıcılık, İlgi çekmek, Tekrarlama, Mesajı kuvvetlendirmektir.
Bilinçlendirme kampanyalarının hedef kitleleri: • Hedef kitle genel olarak kamuoyunun tümü olabilir. • Örneğin, aile ve kişisel hazırlıklar • Özel gruplar • Görme ve işitme engelliler• Öğrenciler
• Yaşlılar • Etnik gruplar • Ülke, il veya yerel seviyede olabilir.
Bilinçlendirme kampanyalarının yürütülmesi dört adımda gerçekleştirilmektedir. Bu adımlar sırasıyla;
1. Adım: Araştırma
2. Adım: Kitle Analizi
3. Adım: Geliştirme/Uygulama
4. Adım: Değerlendirme şeklinde sıralanabilir
Valilik-medya iş birliğiyle ABD’nin Washington ve Oregon Eyaletlerinde Çök-Kapan-Tutun tatbikatları bölgesel ölçekte her yıl (18 Nisan 2002’de saat 09:45-10:00 arası gibi) afetlere hazırlık kampanyası dâhilinde yapılmaktadır.
Yerel yönetim ve idareler tüm medya araçlarını kullanarak ve mevsimsel olarak ortaya çıkan afetlerin de zamanlarını göz önüne alarak kamu reklamlarıyla afet bilinci oluşturmak için yıllık iş planı hazırlayıp uygulamalıdır.
YANGIN SIRASINDA GÜVENLİK VE TAHLİYE EĞİTİMİ
Tüm iş yerleri ve yaşam alanlarında yangına karşı acil durum planı hazırlanması ve gerekli tatbikatların yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Yönetmelikte “yapı, bina, tesis ve işletmelerde oluşturulan ekiplerin personeli; amir, sahip veya yöneticilerinin sorumluluğunda yangından korunma, yangının söndürülmesi, can ve mal kurtarma ile ilk yardım faaliyetleri ve itfaiye ile iş birliği ve organizasyon sağlanması konularında, gerekirse mahalli itfaiye ve sivil savunma teşkilatlarından yararlanılarak eğitilir ve yapılan tatbikatlar ile bilgi ve becerileri artırılır. Ayrıca bütün görevliler ve gece bekçileri, binadaki yangın söndürme alet ve edevatının nasıl kullanılacağı ve en kısa zamanda itfaiyeye nasıl ulaşılacağı konularında tatbiki eğitimden geçirilir” denmektedir.
ÜNİTE 14
ULUSAL VE ULUSLAR ARASI MEVZUAT
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ARAMA KURTARMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Dünyadaki Tarihsel Gelişim
Afet yönetimi disiplini için de bu durum değişmemiş, insanlık, tarih boyunca yaşadığı afetlerden ders çıkarmış ve gerek bu afetlere daha etkin müdahaleyi gerekse bu afetlerin etkilerinin nasıl azaltılabileceğini sürekli sorgulayarak yeni yöntemler geliştirmiştir. ABD Federal Afet Yönetim Kurumu (FEMA) tarafından yaptırılmış olan bir tişörttür. Üzerinde Nuh’un Gemisi’nin bir çizimi ve “İlk Afet Yöneticisi (arama ve kurtarmanın ilk uygulaması)” ifadesi bulunan tişörttür. Bir diğer ilginç örnek ise, Roma İmparatorluğu zamanını işaret etmektedir. Dönem içerisinde yangınlar ile sıkça karşılaşan Roma halkının taleplerine uyan İmparator Augustus, “The Vigiles” ismi verilen ve kölelerden kurulmuş olan itfaiye gruplarını M.S. 6 yılında oluşturmuştur.
Tarihsel örnekler, dönemsel gereklilikler içerisinde anlayış değişikliğindeki süreci göstermesi bakımından da önemlidir. Bu bağlamda 14. yüzyıl Avrupası’nın “veba salgını”, yapılan gözlemler doğrultusunda tedavi tekniklerinin değişmesini, 17. yüzyıl Büyük Londra Yangını ise inşaat tekniklerinin değişmesini, daha önce ahşap olarak inşa edilen evlerin yangından sonraki dönemde briket ve taş malzemeler ile inşa edilmesini sağlamıştır.
Bu noktada, 1755 Lizbon Depremi’ne ve yaşananlara değinmek, bugünü anlayabilmek adına önemli ipuçları sunmaktadır. Tarihin de kayıtlı en büyük depremlerinden biri olan 9.0 büyüklüğündeki bu deprem ve sonrasında yaşananlar, aynı zamanda tarihteki ilk “koordinatif afet müdahalesi”nin de başarılı bir şekilde uygulandığı depremdir.
Arama ve kurtarmada “Afet Yönetiminin” ilk adımları “pasif korunma” kavramı altında I. Dünya Savaşı sonrası dönemde atılmaya başlamıştır. Bugün ifade edilen modern ve bütünleşik afet yönetimini doğuran kavram ise II. Dünya Savaşı sonrasında geniş ve sistematik bir biçimde uygulama alanı bulan “sivil savunma” dır.
90’lı yıllar, uluslararası kuruluşların daha etkin müdahil olmaya başlamalarıyla afet yönetimi anlayışının, dolayısıyla arama ve kurtarmanın) dünyada değişmeye başladığı yıllardır. Birleşmiş Milletler 90’ları, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki afet zararlarının azaltılabilmesi için uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi amacını taşıyan “Uluslararası Doğal Afet Zararlarının Azaltılması On Yılı” olarak ilan etmiştir. Bu amaçla bu “on yıl” misyonu, üye ülkelerdeki doğal afetlerin önlenmesi veya etkilerinin azaltılabilmesi için kapasite geliştirilmesi ile mevcut bilim ve teknolojinin afet zararlarının azaltılması faaliyetlerine uygulanabilmesi için rehber oluşturulması olarak belirlenmiştir. Bu misyona yönelik olarak yürütülen faaliyetlerin değerlendirildiği 1994 Doğal Afet Zararlarının Azaltılması Konferansı’nda (Yokohama, Japonya) ise üye ülkeler “Daha Güvenli Bir Dünya için Yokohama Stratejisi ve Eylem Planı”nı oluşturmuşlardır.
Yokohama Stratejisi ve Eylem Planı’nın ardından 2005 yılında Japonya’nın Kobe kentinde düzenlenen 2. Afetlerin Azaltılması Dünya Konferansı’nda 2005-2015 yılları arasında afetlerin neden olduğu zararların azaltılmasını amaçlayan Hyogo Çerçeve Eylem Planı (HÇEP) hazırlanmış ve Birleşmiş Milletlere üye 168 ülke tarafından benimsenmiştir. Afet risklerinin azaltılması için bir eylem planı niteliği taşıyan HÇEP, 3 stratejik hedef ve 5 öncelikli eylem planından oluşmaktadır. Stratejik hedefleri; afet risklerinin azaltılmasının sürdürülebilir kalkınma plan ve politikalarına bütünleştirilmesi, afetlere karşı bilincin ve duyarlılığın oluşturulması için kurumların, mekanizmaların ve kapasitelerin geliştirilmesi ve mevcutların güçlendirilmesi ve afet risklerinin azaltılması yaklaşımlarının acil duruma hazırlık, müdahale ve iyileştirme programlarına sistematik olarak katılımı şeklindedir.
TÜRKİYE’DEKİ TARİHSEL GELİŞİM
1944 Öncesi Dönem: İlk yazılı örnek 14 Eylül 1509 yılında meydana gelen İstanbul depremi görülmektedir. 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı “Belediye Yapı ve Yolları” kanunu ile Belediyelere, yerleşme ve yapılaşmalarla ilgili denetim görevi ile ihtiyaç sahipleri için konut inşa ettirmek görevi de verilmiştir. 1933 yılında yürürlüğe giren 2290 sayılı “Belediye Yapı ve Yolları” kanunu ile de Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri uygulanmakta olan Ebniye Kanunu 4–5 maddesi dışında tamamen değiştirilmiş ve şehirlerin imar planlarının hazırlanması, yeni yapılacak yapılar, yollar, ruhsat alınması, fenni mesuliyet, yapı denetimi konularına çağın şehircilik anlayışına uygun olarak yeni esaslar getirilmiştir. Aksaklıkları ortadan kaldırmak, meydana gelen doğal afetlerle ilgili Kızılay, İçişleri Bakanlığı vb. gibi teknik olmayan kuruluşlar eliyle yürütülen yardım çalışmalarını bir esasa bağlamak üzere 1939 yılında 3611 sayılı kanunla Bayındırlık Bakanlığı Kuruluş Kanunu değiştirilmiş ve yukarıda sayılan işlerle ilgili görevler Yapı ve İmar İşleri Reisliği adı altında yeniden düzenlenen birime verilmiştir.
26 Aralık 1939 yılında ülkemizde son yüzyılın en büyük depremi olan Erzincan depreminin meydana gelmesi ve bu depremde 32962 kişinin hayatını kaybetmesi ve 116720 yapının yıkılması veya ağır hasar görmesi üzerine o günkü Cumhuriyet Hükümeti bazı yasal düzenlemeler yapma ihtiyacı duymuş ve ilk kez 17 Ocak 1940 tarihinde 3773 sayılı “Erzincan’da ve Erzincan Depreminden Müteessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak Yapılar Hakkında Kanun” çıkarılmıştır.
1941–1942 ve 1943 yılları içerisinde ülkemizin birçok yöresinde yoğun su baskınlarının yaşanması üzerine 14 Ocak 1943 yılında 4373 sayılı “Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karsı Korunma” adı altında yeni bir kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Cumhuriyet Dönemi’nde ilk kez, su baskınları afetine karsı, afetler olmadan önce alınacak tedbirler belirlenmiş ve afet sırasında yapılacak çalışmalara yeni esaslar getirilmiştir.
1944–1958 Arası Dönem: 18 Temmuz 1944 tarihinde 4623 sayılı “Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında” kanun çıkarılmıştır.( Erzincan, Niksar-Erbaa, Adapazarı-Hendek, Tosya-Ladik ve Bolu-Gerede depremleri). 1953 yılında Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İsleri Reisliği bünyesinde deprem bürosu kurulmuştur. Daha sonra 1955 yılında bu büro DE-SE-YA (Deprem, Seylap, Yangın) şubesi hâline getirilmiş ve doğal afet zararlarının azaltılması çalışmaları bu şube tarafından yürütülmeye başlanmıştır. 1956 yılında zamanına göre hayli ileri sayılan 6785 sayılı “İmar Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanunla yerleşme yerlerin belirlenmesi sırasında doğal afet tehlikesinin ortaya çıkarılması ve fenni mesuliyet sistemi ile yapı denetimi konularına önem ve öncelik verilmiştir.
1958 Sonrası Dönem: 1958 yılı ve sonrası ülkemizde doğal afet zararlarının azaltılması çalışmaları açısından önemli politika değişikliklerinin yaşandığı ve uluslararası alandaki yeni gelişmelere paralel olarak önemli gelişmelerin sağlandığı yıllar olmuştur. Özellikle ana görevi; Afetlerden önce ve sonra gerekli tedbirleri almak, ülkenin bölge, şehir ve köylerinin planlamasını yapmak, konut ve iskân sorununu çözmek, ülkedeki yapı malzemelerinin geliştirilmesi ve standartlarını hazırlamak olan İmar ve İskân Bakanlığı’nın Mayıs 1958 yılında 7116 sayılı kanunla kurulması ve bu kanunlarla ilgili görevleri Bayındırlık Bakanlığı’nın devir alması çok olumlu bir gelişme olmuştur. Yine aynı yıl 7126 sayılı “Sivil Müdafaa” kanununun çıkarılması ve bu kanun kapsamında doğal afetler sırasında gereken kurtarma ve ilkyardım çalışmalarının da dâhil edilmesi, bu konuda önemli bir boşluğu doldurmuştur. En önemli gelişme ise, 15.05.1956 tarihinde, çeşitli değişikliklerle bu gün hâlâ yürürlükte olan, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” çıkarılması olmuştur. 7269 sayılı kanunun zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlar ve yeni gelir kaynakları aranması yönlerinden 1981 yılında 2479 sayılı kanunla, 1985 yılında 3177 sayılı kanunla ve son olarak da 1995 yılında 4133 sayılı kanunla bazı maddeleri değiştirilmiş veya bazı maddeler eklenmiştir. 28.08.1992 tarihinde 3838 sayılı “Erzincan, Gümüşhane ve Tunceli İllerinde Vuku Bulan Deprem Afeti ile Şırnak ve Çukurca’ da Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. 23.07.1995 tarihinde 4123 sayılı “Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İliştin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun” çıkarılmıştır. Acele ile hazırlandığı için 3838 sayılı kanunun bütün maddelerini kapsayan bu kanun, 01.10.1995 Dinar depreminden sonra, 16.11.1995 tarih ve 4133 sayılı kanunla değiştirilmiş ve yeni bazı maddeler eklenmiştir. 17.08.1999 tarihinde yaşanmış deprem nedeniyle, 27.08.1999 tarih ve 4452 sayılı “Doğal Afetlere Karsı Alınabilecek Önlemler ve Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak Düzenlememler Hakkında Yetki Yasası” çıkarılmış olup, 29.08.1999 tarih ve 23801 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü 583 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Türkiye Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” olarak kurulmuştur. 600 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülmüş, (1) Genel Müdür, (4) Genel Müdür Yardımcısı ile (8) Daire Başkanlığı kadroları ihdas edilmiştir.
21 Mart 2000 tarih ve 2000/9 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle Ulusal Deprem Konseyinin kurulması öngörülmüştür. Depremle ilgili güncel konularda bilimsel tartışmalar sonunda ulaşılan uzlaşma sonuçlarının kamuoyuna duyurulması amaçlanmaktadır. 8’i yer bilimci, 8’i inşaat mühendisi, 4’ü diğer alanlardan (mimarlık, kent planlaması, sosyal bilimler, tıp, çevre mühendisliği vb) olmak üzere 20 uzmandan oluşmaktadır. Bağımsız olarak görev yapmaktadır.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ARAMA KURTARMA İLE İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLAR
Dünyadaki Kurum ve Kuruluşlar
Uluslar arası sivil savunma örgütü (ICDO): Merkezi Cenevre’de bulunan örgütün, genelde Afrika, Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkelerinden oluşan 46 üyesi bulunmaktadır. Rusya, Çin ve Filipinler de örgütün üyesidir.
• Ortak amaçlara ulaşmak için bütün üyelerinin ve partnerlerinin kapasitelerini bir araya getirir.
• Ulusal Sivil Savunma yapılarını birleştirir ve onlara evrensel olarak tanınan ve kabul edilen değerler yoluyla ortak bir kimlik vermeye çalışır.
• Üyeleri arasındaki dayanışmayı destekler ve yardım eder.
Örgüt, doğal veya insan yapımı afetlerin önlenmesi, hazır bulunma veya müdahale boyutlarını kapsayan sivil savunma alanında devletler arasındaki iş birliğini teşvik etmek ve kolaylaştırmak amacıyla, 2000 yılında sivil savunma ile ilgili Çerçeve Anlaşması yayınlanmıştır.
Uluslararası arama kurtarma dayanışma grubu (INSARAG): INSARAG, Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yer alan gayriresmi dünya çapında bir ağdır. INSARAG 1991’de 1988 Ermenistan depremine müdahale eden uluslararası arama kurtarma takımlarının ilk adımı takip edilerek kurulmuştur. Birleşmiş Milletler çatısında örgütlenen INSARAG kurulduğu 1991 yılından bu yana kentsel arama kurtarma alanında faaliyet gösteren ve bu alandaki uluslararası standartları, metodolojileri belirleyen bir ağ olmuştur.
Uluslararası Kentsel Arama ve Kurtarma Desteği Hakkında BM Genel Kurul kararı’nın da temellerini oluşturmaktadır. INSARAG esasları, aynı zamanda, desteği alan ülkenin sorumluluklarını da belirlemektedir. Uluslararası SAR ekipleri için göç ve gümrük prosedürlerinin kolaylaştırılması ve ekiplere ulaşım, harita çevirmen, içme suyu, benzin ve sıkıştırılmış gaz gibi gerekli imkânların sağlanması için INSARAG, üç bölgesel grup olarak organize olmuştur: Afrika/Avrupa, Asya/Pasifik ve Amerika, INSARAG’ın yönetim birimi, bir yürütme kuruludur.
Alanda Operasyonlar Koordinasyon Merkezi (OSOCC) Felsefesi; OSOCC’un amacı, uluslararası yardım ve müdahale sağlayanların koordinasyonunda yerel yetkililere yardımcı olmak ve bilgi yönetim ve değerlendirmesini kolaylaştırmaktır. OSOCC’un yürüttüğü temel faaliyetler aşağıdaki gibidir:
• Uluslararası SAR ekiplerinin ulusal SAR operasyon planına tamamen entegre olmasını temin etmek amacıyla, yerel yetkililer ve uluslararası SAR ekipleri arasında arabirim görevi yapmak,
• Uluslararası SAR ekiplerine SAR operasyonlarını gerçekleştirebilmeleri için gerekli altyapı ve desteği sağlamak ve bu operasyonların yerel afet müdahale planına eş zamanlı girişini sağlamak,
• Uluslararası ve ulusal iyileştirme birimleri arasındaki bilgi alışverişini sağlamak
• İhtiyaç duyulduğunda alt OSOCC ve kabul merkezini kurmak ve izlemek,
• Ulusal yetkilerle iş birliği içerisinde, uluslararası SAR ekipleri için lojistik destek sağlamak.
SANAL OSOOCC; Internet üzerinden www.Reliefweb.int/VirtualOSOO adresinden ulaşılabilecek bir bilgi yönetim aracıdır. Sanal OSOOC, INSARAG’ın talebi üzerine, özelliklede büyük bir afetin ilk aşamalarında, yardım ve müdahale edenler arasında eş zamanlı bilgi alışverişine izin veren bir platform sağlamak amacıyla INSARAG Sekretaryası tarafından geliştirilmişti
Birleşmiş milletler insani yardım koordinasyon ofisi (OCHA) : Afetlere uluslararası yardım ve destek sağlanmasını koordine etmek, Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) görevidir. OCHA’nın uluslararası afet yardımlarını koordinasyon görevi, 1971 yılındaki Birleşmiş Milletler Genel Temsilcisi kararı 2816 (XXVI)’na dayanmaktadır.
OCHA, uluslararası yardım ve müdahale faaliyetlerini üç seviyede koordine eder. Birincisi, müdahale ve yardımda bulunan ülke ve örgütler arasında uluslararası seviyede, ikincisi, afetten etkilenen ülkenin başkentinde ülke seviyesinde ve üçüncüsü, afet bölgesindedir.
Bu koordinasyonu etkin bir şekilde yapabilmek için, OCHA birtakım araçlar geliştirmiştir.
• Hazırlığı sağlamak için 24 saat görev sistemi
• Uluslararası tarafları bilgilendirmek için Durum Raporları
• Belirlenen ihtiyaç ve önceliklere dikkati çekmek için bağış toplantıları
• Acil ihtiyaçları karşılayabilmek için acil nakit hibesi
• Afet yönetim kapasitesini ve askeri imkânların veri tabanı
• Alandaki değerlendirme ve koordinasyon kapasitesinin acilen sağlanması için UNDAC ekibi
•Alanda yardım ve müdahale ekiplerinin koordinasyonunu, kolaylaştırmak için gerekli altyapı ve uzmanlığı sağlamak üzere OSOCC
•Afetin yol açtığı çevresel tehditlerin olması hâlinde gerekli, önlemleri başlatmak, uzmanlar görevlendirmek
Uluslararası kızılhaç komitesi (ICRC): Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrinde bulunan özel ve bağımsız bir insani yardım örgütüdür. 1863 yılında kurulmuş olan örgüt (ICRC, faaliyetlerini Uluslararası İnsani Yardım Kanunu maddelerine dayandırmaktadır. Siyaset, din ve ideoloji alanlarında tarafsızdır. Kasım 2002 itibariyle, resmi olarak tanınan 178 adet Kızılhaç ve Kızılay Derneği bulunmaktadır. Bu dernekler, uluslararası ve ulusal seviyede, silahlı çatışmaların ve doğal afetlerin kurbanlarına acil iyileştirme sağlamakta ve toplum gelişimi, sosyal refah ve kamu sağlığı alanlarında (sağlık eğitimi, hemşirelik ve kan bankaları) çalışmaktadır. Ulusal dernekler; Kardeş dernekler, Federasyon Sekretaryası ve ICRC ile iş birliği içerisinde, uluslararası insani yardım yasaları, temel ilkeleri ve hareketin ideallerini tanıtmakta ve yaygınlaştırmaktadır. Bugün, 178 kurumsal üyesi, 97.5 milyon bireysel üye ve gönüllüsü ve yerel programlarda görev yapan 295.000 çalışanı ile Federasyon gerçek bir küresel varlık olarak mevcudiyetini sürdürmektedir. Uluslararası Kızılhaç – Kızılay Hareketinin temel ilkeleri olan insaniyetçilik, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu (gönüllü hizmet), birlik (teklik) ve evrenselliktir.
Türkiye’deki Kurum ve Kuruluşlar
Sivil Savunma Genel müdürlüğü: 24 Ekim 1945’de kurulan Birleşmiş Milletlerin ve 09 Nisan 1949 yılında kurulan NATO’nun temel amaçlarından biri de sivil savunmadır. Sivil Savunma yasa tasarısı 09 Haziran 1958 yılında kabul edilerek 28 Şubat 1959’da yürürlüğe girmiştir. Sivil Savunma teşkilatının kurulması, donatımı, eğitimi ve yönetimi için 7126 sayılı kanun gereğince Sivil Savunma Genel Müdürlüğü teşkil edilmiştir. İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, kamu ve özel kurum ve kuruluşlarında Sivil Savunma Uzmanlıkları ile il ve ilçelerde Sivil Savunma Müdürlükleri vasıtasıyla bu hizmetleri 17 Aralık 2009 tarihine kadar yürütmüştür.
Kızılay Genel Müdürlüğü: 11 Haziran 1868 tarihinde “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” adıyla kurulmuş, 14 Nisan 1877’de “Osmanlı Hilaliahmer Cemiyeti”, 1923’de Cumhuriyet’in ilanından sonra “Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti”, 1935’le “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ve 1947’de “Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır. Kızılay, tüzel kişiliğe sahip ve özel hukuk hükümlerine tabi bir kurumdur. Uluslararası Kızılay Kızılhaç temel ilkeleri olan; insaniyetçilik, ayırım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkelerine bağlı olarak faaliyet göstermektedir.Kızılay’ın görevleri; bu ilkeler çerçevesinde ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”a istinaden hazırlanan 88/12777 sayılı Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik” hükümlerince belirlenmiştir. Buna göre başlıca görevleri; acil barınma, acil beslenme, acil yardım desteği, kan ve kan ürünleri, kısmi acil sağlık ve psikososyal destek konularında faaliyet göstermektedir. Ankara, Manisa, Elazığ, Erzurum, Adana, İstanbul ve Düzce merkezler olmak üzere Türkiye genelinde 7 bölgede Afet Müdahale ve Lojistik Merkezleri vasıtasıyla 250.000 kişiye acil barınma ve beslenme hizmeti verebilecek kapasiteye sahiptir.
İtfaiye teşkilatı: İtfaiye personeli 24 – 48 ilkesine bağlı olarak, 24 saat tam gün çalışıp 2 gün dinlenmektedirler. Bu nedenle 3 vardiya olarak çalışmaktadırlar. İtfaiye teşkilatı çalışanlarına eğitim, Afet-ve Acil Durum Eğitim Merkezi tarafından verilmektedir. İtfaiye teşkilatının, yangınla mücadele çalışmalarında temel prensipler, hayat kurtarmak, mal kurtarmak ve çevreyi korumaktır. Yangınla mücadelenin yolları; önlemek, korunmak, kurtarmak, malların korunması ve yangının kontrolüdür. Daha sonra yangını söndürmek, ortamı havalandırmak, çevrenin bakımı ve onarımı gelmektedir.
Sağlık bakanlığı ve 112 acil sağlık hizmetleri:
Ulusal medikal kurtarma ekipleri (UMKE): UMKE, her ilde gönüllülük esasına göre sağlık personelinin katıldığı medikal timlerden oluşmaktadır. Her medikal timde iki doktor ve iki sağlık personeli görev almaktadır. Afet ve acil durumlarında, diğer arama ve kurtarma ekipleri ile koordineli çalışmaktadır.
Mahalle afet gönüllüleri (MAG): Mahalle seviyesinde, arama ve kurtarma görevi icra edebilecek gönüllülerden oluşturulmaktadır. Kocaeli, Yalova, İstanbul ve İzmir illerinde yapılanma devam etmektedir.Mahalle Afet Kurulu (MAK), Mahalle Afet Gönüllülerinin koordinasyon ve yönetim birimidir. Kurul, mahalle muhtarı başkanlığında dört asil üye ve yedeklerden oluşmaktadır. Asil üyeler, gönüllü koordinatörü, lojistik sorumluluğu ile risk ve hasar tespit sorumluluğu görevlerini almaktadırlar. 18 – 55 yaşları arasındaki sağlık problemi bulunmayan gönüllü mahalle sakinleri, 34 saatlik bir eğitim programı sonrasında MAG olabilmektedir. MAG’i 6 ila 10 kişilik ekiplere bölünerek, her ekibin bir lideri seçilmektedir.
Türk silahlı kuvvetleri: Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde profesyonel olarak bulunan AK ekipleri, Doğal Afetler Arama Kurtarma Tabur Komutanlığı (DAK) ve Jandarma Arama ve Kurtarma Timleridir (JAK).
Emniyet genel müdürlüğü: Afet ve acil durumlarda, arama ve kurtarma çalışmalarından çok bölgenin emniyete alınması, asayişin sağlanması, enkaz alanlarında yağmanın önlenmesi, arama ve kurtarma personelinin güvenliklerinin sağlanması, afet bölgesine ulaşımı kolaylaştıracak trafik önlemlerinin alınması, önemli devlet, dairelerinin ve arşivlerinin korunması, tarihî ve kültürel alanların korunması gibi görevleri üstlenmektedir.
TÜRKİYE’DEKİ YASAL MEVZUAT
Uluslararası Denizcilik Arama ve Kurtarma Sözleşmesi ve Uluslararası Denizde Can Güvenliği Sözleşmesi (SOLAS) şu anda yürüklükte olan sözleşmelerdir.