ÜNİTE-5
Afet Uygulamaları ve Geçmiş Afetlerden Çıkarılan Dersler
17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02’ de gerçekleşen 7,4 büyüklüğünde ve merkez üssü Gölcük olan deprem Türkiye’ de yaşanmış en yıkıcı depremlerden biridir. Deprem Kocaeli, Sakarya ve Yalova’ da büyük can ve mal kayıpları doğurmuş; İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Zonguldak, Bilecik ve Tekirdağ’ da etkili olmuştur. Depremde 17.480 kişi hayatını kaybetmiş, 43.953 kişi yaralanmıştır (Başbakanlık, 2000). Yaklaşık 600.000 kişi evsiz kalmış, çok sayıda konut ve iş yeri hasar görmüştür. Marmara depremi, Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir. Bu nedenle; Marmara depremi, afet yönetimi anlayışında bir dönüm noktası olmuştur.
12 Kasım 1999 günü saat 17.57’de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem, Düzce merkez olmak üzere Bolu ve çevresinde hasara yol açmış olup depremde 763 kişi ölmüş, 4.948 kişi yaralanmıştır. Her iki deprem de konutlar ve iş yerleri ile endüstri tesislerinde önemli hasarlara ve yıkılmalara yol açmıştır. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem ülkemizin, afetlere özellikle depremlere hazırlıklı olma noktasında noksanlıklarını ve sorunları görmesi bakımdan bir dönüm noktası olmuştur.
Marmara depremlerinde koordinasyon ve kurumsal alanda karşı karşıya kalınan sorun alanları;
Afet yönetimi alanında dağınık bir yapının bulunması,
Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyonu sağlayacak ve bir arada çalıştıracak sürekli bir yapının olmaması,
Arama kurtarma alanında görev yapacak yeterli profesyonel birlik ve ekiplerin olmaması (1999 tarihinde sadece üç ilde sivil savunma arama kurtarma birliği bulunmaktaydı.),
Yapılaşma ve yerleşim yeri planlamaları alanında afet riskleri konusunda yeterli duyarlılığın olmaması,
Kamu kurumlarının afet yönetimi alanında profesyonel bir yaklaşım içinde olmaması,
Kurumların afet planları ve icra planlarının olmaması veya güncel hâlde tutulmaması,
Kurumların planlama ve zarar azaltma yaklaşımından uzak olmaları,
Planlarda kendilerine görev verilen personelin görevlerinden bilgi sahibi olmaması,
Afet mevzuatı konusunda yeterli bilgiye sahip olunmaması,
Sürekli eğitim yapılmaması ve farkındalık oluşturulmaması,
Tatbikatlar yapılmaması, ortak çalışma yeteneği ve kültürü geliştirilmemesi.
Alanda Yaşanan Sorunlar;
Afet bölgesine ulaşım sağlayan kara yollarının hasara uğraması,
Afet bölgesine ulaşmaya çalışanlar ile bölgeyi terk edenlerin yoğunluğu nedeniyle ulaşımın kilitlenmesi,
Yol durumu ile ilgili duyuru ve bilgilendirmenin yetersiz olması,
İlk etapta afet bölgesine ulaşım sağlayan yollarda denetim yapılamaması,
Hangi yolların ulaşıma uygun olduğu konusunda yeterli bilgilendirme yapılmaması sonucunda yığılma ve karmaşanın olması,
Enerji sağlayan sistemlerde arızalar meydana gelmesi,
Arama kurtarma ekiplerinin yeterli sayıda olmaması,
Arama kurtarma ekiplerinin enkazlara yönlendirilmesinde yaşanan aksaklıklar ve aynı enkaza tekrar girilmesi,
Arama kurtarma faaliyetlerinin sahada koordinasyonu ve raporlanmasında yaşanan aksamalar,
İkincil afetlerin meydana gelmesi (Tüpraş rafineri yangını gibi),
İleri yardım dağıtım noktalarının belirlenmesinde ortaya çıkan sorunlar,
Çadır kentlerde bölge dışından gelen afetzede olmayan kişilerin barınmaları ve yardımlardan haksız yere faydalanmaları,
Asılsız söylenti ve yalan bilgilerle kamuoyunun yanıltılması, kişilerin tedirginlik, korku ve telaşa düşürülmeleri,
Afet fırsatçılarının ortaya çıkması,
Art niyetli kişilerin, afetzedelerin zor durumlarını istismar etmeye çalışmaları,
Yağma olaylarının meydana gelmesi hırsızlık ve diğer suçlarda artış olması,
Basın açıklaması ve kamuoyu bilgilendirilmesinin yetersiz olması,
Sivil toplum kuruluşları ve gönüllü kişiler konusunda zaman zaman tereddütler oluşması,
Yerel yönetimlerin afet yönetim sürecine etkin olarak dahil edilememesi,
Yardımların ve ekiplerin doğru yönlendirilememesi,
Yardım getiren bazı STK ve gönüllü kişilerin, bu yardımları kendilerinin dağıtma faaliyetlerinin meydana getirdiği kargaşa ve sorunlar,
Kriz merkezlerinin geç faaliyete geçirilmesi,
Yardım malzemelerinin ülkeye girişinde yaşanan sorunlar,
Afet anında ilk etapta ihtiyaç olmayan veya uygun olmayan yardım malzemelerinin gönderilmesi,
MARMARA DEPREMİ SONRASI;
Afet bölgesine başta mülki idare amirleri görevlendirmesi olmak üzere bakanlıklar ve kamu kuruluşları görev alanları ile ilgili çok sayıda ilave personel görevlendirmişlerdir. 576 sayılı KHK ile Kocaeli, Bolu, Sakarya ve Yalova illerinde depremden zarar gören yurttaşların sürekli iskânları sağlanana kadar, ihtiyaçların karşılanması amacıyla, her türlü önlemi almak, her türlü yetkiyi kullanmak ve Kriz Koordinasyon Kurulunca alınacak kararları uygulamak üzere iki yıl süreli İçişleri Bakanlığına bağlı Afet Bölge Koordinatörlüğü ve İl Koordinatörlükleri kurulmuştur.
1999 Depremleri Sonrası Teşkilatlanma;
1999 depremlerinde alınan dersler sonucu, afet yönetim alanında görülen sorunların ortadan kaldırılması için Devlet, yeni bir örgütlenme arayışına girişmiştir. Yapısal değişiklik yapmanın yanında yeni bir bakış açısı yaklaşımı çalışmaların hareket noktası olmuş, bu çerçevede kurumlar arası çalışma komisyonları oluşturulmuş, raporlar hazırlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda 2003 yılı Hükûmet Acil Eylem Planı’nda yer alan Yerinden Yönetim İlkesi doğrultusunda yerel yönetimlere afet ve acil durumlarla ilgili görev, yetki ve sorumluluklar verilmiştir.
2009 yılında çıkarılan 5902 sayılı “ Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun”la (Bu kanunun adı 09/7/2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı İle İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun “olarak değiştirilmiş görev ve teşkilat konusu 4 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmiştir), afet alanında faaliyet gösteren Başbakanlık Acil durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2009 tarihindeki hâliyle Bayındırlık ve İskân Bakanlığı) Afet İşleri Genel Müdürlüğü, kapatılarak merkezde Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, illerde ise doğrudan valiye bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri kurulmuştur.
Bütünleşik afet yönetimi sisteminin Nitelikleri: Çoklu disiplin anlayışına sahiptir.
Zarar görebilirlik ve risk odaklı yaklaşıma sahiptir.
Dinamik olup çoklu ve gelişmiş senaryolar içermektedir.
Değerlendirme, izleme ve geliştirmeye yöneliktir.
Geniş değişebilir, paylaşımcı, bölgesel yaklaşım ağırlıklıdır.
Merkezi yönetimle birlikte yerel yönetimler ve paydaşlara sorumluluk vermektedir.
Her olaya özel ve esnek yaklaşım imkânı sağlamaktadır.
Farklı birim ve kurumlarla ortaklaşa hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır.
- Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının (STK) afetlerde çok yoğun ve görünür bir şekilde görev almaları 1999 Büyük Marmara Depreminde ortaya çıkmıştır. Sivil toplum kuruluşlarına müdahale alanında verilen görevler Türkiye Afet Müdahale Planı’nda (TAMP) belirlenmiştir. Bu kapsamda STK’lere 14 Hizmet Grubunda Destek Çözüm Ortağı olarak görev verilmiştir.
Ortak uygulama standartlarını belirleme çalışmaları AFAD tarafından yürütülmektedir.
Bugün ülkemizde sivil toplum kuruluşları afet ve acil durum öncesi, sırası ve sonrası aşamalarında görev almakta, devletle iş birliği ve koordinasyon içinde faaliyet göstermektedir.
Bu faaliyetler;
Afet öncesinde, vatandaşlarda afet bilincini oluşturmak,
Gönüllü kişilerin eğitimini gerçekleştirmek,
Araç, gereç ve malzeme sağlamak, muhafaza etmek ve çalışır hâlde tutmak,
Afet sırasında arama kurtarma çalışmalarına katılmak,
Yardım malzemeleri temin etmek, tıbbı vb. konularda hizmet vermek,
Afet sonrasında psikososyal destek vermek,
İhtiyaç duyulan her türlü yardım faaliyetlerine katılmak.
*Afetin hemen sonrasında, afete maruz kalanların hayatta kalma oranları ilk 30 dakikada %93 iken bu oran beşinci günde %2’ye düşmektedir. Buna bağlı olarak ilk 24 saat içinde ulaşılarak kurtarılan hayatların yaşama şansları %80 oranındadır.
2011 VAN ERCİŞ DEPREMLERİ AFET UYGULAMALARI, SORUNLAR VE ALINAN DERSLER
23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli ve 9 Kasım 2011 tarihli Van-Edremit merkezli depremler; Van ve ilçelerinde çok kuvvetli bir şekilde hissedilmiş olup, bölgenin sahip olduğu sorunlu yapı stoku nedeniyle, yıkıcı hasar yaratmış ve çok sayıda can kaybına yol açmıştır. Bu iki depremde toplam 644 kişi hayatını kaybetmiş, 1.966 kişi yaralanmış, 252 kişi ise enkazdan sağ olarak kurtarılmıştır. Van depremi, AFAD’ın kuruluşundan sonra meydana gelen en büyük afettir.
**** Afetlerde ilk 72 saat arama-kurtarma bakımından altın saatlerdir.
*Uluslararası yardımlar kapsamında; toplam 29.222 çadır, 250 prefabrik ev, 28 genel maksat çadırı, 95.490 battaniye, 147 yaşam konteyneri, 536 kampet, 1.000 yatak, 684 ısıtıcı ve 40 jeneratör gönderilmiştir.
Van havalimanındaki yoğunluktan dolayı havayolu ile gelecek uluslararası yardımların kabulü ve olay bölgesine nakli için Erzurum Lojistik merkez olarak belirlenmiş ve Erzurum Valiliği görevlendirilmiştir. Karayolu ile gelen uluslararası yardımların kabulü için Van Valiliğince Lojistik Kabul Merkezi Kurulmuştur.
Van –Erciş Depremlerinde Afet Bölgesinde Karşılaşılan Sorunlar;
Arama Kurtarma ve İletişim Alanında Yaşanan Sorunlar:
Arama kurtarma ekiplerinin enkazlara yönlendirilmesinde zaman zaman sıkıntılar yaşanmıştır.
Depremin ilk anlarında iletişimde az da olsa sorun yaşanmıştır.
Afetzedeler arama kurtarma ekipleri üzerinde baskı oluşturmuştur.
Çadırlardan bir kısmının mevsim koşullarına uygun olmaması sorun yaşanmasına neden olmuştur.
Barınma ve Acil Yardım Alanında Yaşanan Sorunlar:
Gelen yardımların ilk etapta depolanmasında ve tasnif edilmesinde personel ve yer sıkıntısı yaşanmıştır.
Yardımların bir kısmının dağıtılmadığı, stokta bekletildiği görülmüştür.
Vatandaşların ihtiyaçlarından fazla yardım malzemesi ve gıda alarak stokladıkları görülmüştür.
Gelen yardımların tırlardan indirilmesi, bu malzemelerin paketlenmesi ve tekrar yardım için araçlara yüklenmesi için eleman bulma sorunu yaşanmıştır.
Afetzede olmayan vatandaşların yapılan yardımlardan yararlanmak istemeleri kargaşaya yol açmıştır.
Sosyal, Ekonomik ve Güvenlik Sorunları:
Yoğun nüfus hareketleri sosyal problemlere yol açmıştır.
Hırsızlık ve benzeri olaylara rastlanmıştır.
Ekonomi, istihdam ve ticaret alanında sıkıntılar yaşanmıştır. Göç nedeniyle esnafın müşteri kaybı olmuştur
Nadiren de olsa yağmalama olayları meydana gelmiştir. Bazı depremzedeler kötü niyetli kişilerce devlet aleyhine kışkırtılmıştır.
AFET VE ACİL DURUMLARDA OLAĞANÜSTÜ YETKİ KULLANMA
Afet ve acil durumlarla diğer olağandışı durumlar, olağan olmayan yetki kullanımını gerektiren kriz hâlleridir. Bu yetki kullanım ihtiyacı, bozulan toplum hayatını ve kamu düzenini hızlı bir şekilde normale döndürmek gerekli ve zorunludur. Olağandışı durumlardan, olağan dönemlere has usuller uygulanarak kısa sürede çıkmak mümkün değildir. Özetle afet uygulamalarında olağanüstü yetki kullanılması zorunlu ve gereklidir.
***7126 Sayılı Sivil Savunma Kanunu’na göre olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri, Bakanlar Kurulu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Vali ve Kaymakamlardır.
7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’a Göre Olağanüstü Yetki Kullanma
7269 sayılı Kanun’a istinaden olağanüstü yetkiler ve kapsamı, bu yetkiyi kullanacak kamu otoriteleri, süresi ve niteliği şu şekilde belirlenmiştir. Afetlerin meydana gelmesinden sonra “Genel hayata etkililik kararı” verilebilmektedir. Ayrıca;
Her türlü acil tedbirler alınmakta ve acil yardımlar bir emir beklemeden yapılmaktadır.
18-65 yaş arasındaki bütün erkeklere (Askerler ve hâkim sınıfından bulunanlar hariç olmak üzere) görev verilebilmektedir.
Bedeli, ücreti veya kirası sonradan ödenmek üzere canlı, cansız, resmî ve özel her türlü taşıt araçlarına ve gerekli makine, alet ve edevata el koyulabilmektedir.
Hiçbir kayda ve merasime tabi olmaksızın tedavi, kurtarma, yedirme, giydirme ve barındırma gibi işlerle bu gibi işlerin gerektirdiği acil satın almaları ilgili kurumlar kiralama yolu ile temine gidebilmektedir.
Devlete, mahalli idarelere, vakıflara, İktisadi Devlet Teşekkülleri ile bunlara bağlı kurumlara ilişkin her türlü taşınmaz malları; yetmemesi hâlinde de diğer tüzel kişiler ile gerçek kişilere ait bina ve müştemilatı ile bahçe ve arsa gibi arazi geçici olarak işgal edilebilmektedir.
Bu olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri ise Bakanlar Kurulu, genel hayata etkililik onayı alınması bakımından Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı, valiler ve kaymakamlardır. Bu yetkinin kullanma süresi, afetin sona ermesinden itibaren 15 gündür. Bu süre, gerektiğinde Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığınca uzatılabilir.
7126 Sayılı Sivil Savunma Kanunu’na Göre Olağanüstü Yetki Kullanma
9/6/1958 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ile düşman taarruzlarına, tabii afetlere ve büyük yangınlara karşı halkın can ve mal kaybının asgari hadde indirilmesi, hayati ehemmiyeti haiz her türlü resmî ve hususi tesis ve teşekküllerin korunması ve faaliyetlerinin idamesi için acil tamir ve ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azami surette desteklenmesi ve cephe gerisi maneviyatının muhafazası maksadıyla alınacak her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetlere yön verilmiştir.
20.yüzyılda yaşanan savaşlarda cephe gerisinde yaşayan sivil kişilerin cephede savaşanlardan daha fazla ölmesi veya yaralanması devletleri sivil vatandaşlarının korunmasına yönelik tedbir almaya ve düzenlemeler yapmaya itmiştir. Bu düzenlemeler aynı zamanda savaş, seferberlik ve afetler kapsamında uygulamaya konulacak diğer olağanüstü tedbirleri de kapsamaktadır. Yetkili askerî makamlarla önceden mutabakata varmak suretiyle olağanüstü hâllerde bedeli, ücreti, kirası veya tazminatı bilahare genel hükümlere göre ödenmek üzere sivil savunma hizmet ve faaliyetleri için lüzumlu görülen canlı, cansız ve motorlu nakil vasıtalarına el konulabilmektedir. Alet, edevat, ilaç ve malzeme ve teçhizata, arazi ve arsalara ve ihtiyaç haricindeki gayrimenkullere, her çeşit mal ve eşyaya el konulmaktadır. Hiçbir kayıt ve merasime tabi olmaksızın koruma, kurtarma, barındırma ve benzer işlerin icap ettirdiği acil satın almalar yapma ve yaptırma yetkisi vardır. Olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri ise Bakanlar Kurulu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, vali ve kaymakamlar 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile AFAD Başkanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır.
2935 Sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu’na Göre Olağanüstü Yetki Kullanma;
Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar, ağır ekonomik bunalım, anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması, durumlarında olağanüstü hâl ilan edilir. Bu durumda vatandaşlar için para, mal ve çalışma yükümlülükleri ve temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırması ya da durdurulması yetkileri alınır. Bu yetkiler şu şekilde özetlenebilir;
Bölgenin belirli yerlerinde yerleşimi yasaklamak, belirli yerleşim yerlerine girişi ve buralardan çıkışı sınırlamak, belli yerleşim yerlerini boşaltmak veya başka yerlere nakletmek,
Resmî ve özel her derecedeki öğretim ve eğitim kurumlarında öğrenime ara vermek
ve öğrenci yurtlarını süreli veya süresiz olarak kapatmak,
Gazino, lokanta, birahane, meyhane, lokal taverna, diskotek, bar, sinema, tiyatro ve benzeri eğlence yerleri ile kulüp vesair oyun salonlarını, otel, motel, kamping, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerini denetlemek ve bunların açılma ve kapanma zamanını tayin etmek, sınırlamak, gerektiğinde kapatmak ve bu yerleri olağanüstü hâlin icaplarına göre kullanmak,
Bölgede olağanüstü hâl hizmetlerinin yürütülmesi ile görevli personelin yıllık izinlerini sınırlamak veya kaldırmak,
Bölge sınırları içerisindeki tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara el koymak,
Tehlike arz eden binaları yıkmak; sağlığı tehdit ettiği tespit olunan taşınır ve taşınmaz mallar ile sağlığa zararlı gıda maddelerini ve mahsullerini imha etmek,
Belli gıda maddeleri ile hayvan ve hayvan yemi ve hayvan ürünlerinin bölge dışına çıkarılmasını veya bölgeye sokulmalarını kontrol etmek, sınırlamak veya gerektiğinde yasaklamak,
Gerekli görülen zaruri ihtiyaç maddelerinin dağıtımını düzenlemek,
Halkın beslenmesi, ısınması,temizliği ve aydınlanması için gerekli gıda maddesi ve eşyalarla her türlü yakıtın, sağlığın korunmasında, tedavide ve tıpta kullanılan ilaç, kimyevi madde, alet ve diğer şeylerin, inşaat, sanayi, ulaşım ve tarımda kullanılan eşya ve maddelerin, kamu için gerekli diğer mal, eşya, araç, gereç ve her türlü maddelerin imali, satımı, dağıtımı, depolanması ve ticareti konularında gerekli tedbirleri almak, bu yerlere gerektiğinde el koymak, kontrol etmek ve bu malları satıştan kaçınan, saklayan, kaçıran, fazla fiyatla satan, imalatını durduran veya yavaşlatanlar hakkında fiilin işleniş şekli veya niteliği de nazara alınarak iş yeri bulunduğu mahal için hayati önem taşımadığı takdirde işyerini kapatmak,
Kara, deniz ve hava trafik düzenine ilişkin tedbirleri almak, ulaştırma araçlarının bölgeye giriş ve çıkışlarını kayıtlamak veya yasaklamak,
18-60 yaşları arasındaki bütün vatandaşlara çalışma yükümlülüğü vermektir.
*******Olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri ise olağanüstü hâl bir ili kapsıyorsa il valisine, bir bölge valiliğine bağlı birden çok ilde ilan edilmesi hâlinde bölge valisine, birden fazla bölge valisinin görev alanına giren illerde veya bütün yurtta ilan edilmesi halinde, koordine ve iş birliği Başbakanlıkça sağlanmak suretiyle bölge valilerine aittir.
GÜVENLİK VE ACİL DURUMLAR KOORDİNASYON MERKEZİ
Kriz, gerginlik ve buhran kelimeleri muhtelif dokümanlarda aynı anlamda kullanılmıştır. Ülkemizde kriz yönetimine ilişkin yürütülen çalışmalara baktığımızda 1990’lı yılların başında “Buhran Yönetmeliği”nin taslak olarak hazırlandığını ancak uygulamaya konulamadığı görülmektedir. Bu alandaki ihtiyacı karşılamak üzere; 30.09.1996 tarih ve 96/8716 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği” yürürlüğe konularak kriz yönetimine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile kriz merkezlerinin Genelkurmay Başkanlığı, Bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar ile krizin meydana geldiği il ve ilçelerde en üst düzey yöneticilerin başkanlığında kurulması öngörülmüştür. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığı Kriz Merkezi kurularak faaliyete geçirilmiştir.
****2011/1377 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren “Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri Yönetmeliği” ile kriz yönetiminden risk yönetimine geçilerek Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
“Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği’nin yürürlükten kaldırılmasıyla; terör olayları, yaygın şiddet hareketleri, ağır ekonomik bunalımlar, siber saldırılar, enerji arz güvenliği, millî güvenliğimiz ile hak ve menfaatlerimizi tehdit eden yurt dışı kaynaklı gelişmeler, deniz/çevre kirliliği, deniz güvenliği gibi konularda teşkilat, yönetim ve koordinasyon açısından boşluk ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu boşluk, Başbakanlıkça çıkarılan (2014/18) genelge ile giderilmeye çalışılmış ise de bu alanın mevzuatla düzenlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kapsamda, İçişleri Bakanlığı kendi görev alanıyla ilgili bu ihtiyacı ortadan kaldırmak, güvenlik ve asayiş alanında faaliyet gösteren birim ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak üzere, Bakanlık merkezde ve illerde Güvenlik ve Acil Durumlar Merkezlerini (GAMER) kurarak yeni bir yapılanmaya gitmiştir.
***GAMER Bakanlık Merkezde ve 81 il valiliğinde teşkil edilmiştir.
GAMER’lerin İL Düzeyinde Yapılanması
112 Acil Çağrı Merkezi bulunan illerde alt yapısı uygun ise bu merkezlerde; diğer illerde ise 112 Acil Çağrı Merkezleri kuruluncaya kadar valilerce uygun görülen yerlerde tesis edilmektedir. Bakanlık GAMER ile kesintisiz iletişim hâlinde bulunarak 7 gün 24 saat esasına göre çalıştırılmaktadır. Olağan durumlarda çekirdek kadro ile acil durumlarda ise, valinin talimatı üzerine tam kadro durumuna geçerek faaliyetlerini yürütmektedirler. İl emniyet müdürlüğü koordinasyon merkezi, il jandarma komutanlığı ile sahil güvenlik bölge/grup komutanlığı harekat merkezleri il GAMER ile entegre bir şekilde görevlerini yürütmektedirler. Bu birimlerin harekât merkezleri öncelikle ve ivedilikle il GAMER’e bilgi ve veri akışını sağlamakta, müteakiben kendi genel müdürlük veya komutanlık harekât merkezlerine bilgi ve veri iletmektedirler.
İzleme Değerlendirme ve Koordinasyon Kurulu
İllerde teşkil edilecek olan İzleme, Değerlendirme ve Koordinasyon Kurulu, vali veya yetkilendireceği Vali yardımcısının başkanlığında, iljandarma komutanı, il emniyet müdürü, sahil güvenlik bölge/grup komutanı, il göç idaresi müdürü, il nüfus ve vatandaşlık müdürü ile valinin uygun görmesi hâlinde garnizon komutanlığı temsilcisi, il idare şube başkanları, belediye temsilcileri, özel sektör ve sivil toplum temsilcilerinden oluşturulmaktadır. Bu kurul, acil durumlar öncesinde hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında müdahale, olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını değerlendirmekte, bunlara ilişkin alınacak önlemleri belirleyerek, bu önlemlerin uygulanmasını ve il düzeyinde koordinasyonu sağlamaktadır.
Denetim ve Harcamalar
İl ve ilçe GAMER’lerin valilik ve kaymakamlık genel iş yürütümü teftişi kapsamında mülkiye müfettişlerince denetlenmesi sağlanacaktır.Ayrıca, ihtiyaç hâlinde, valilerin uygun gördüğü ilçelerde de kaymakamların başkanlığında GAMER kurulup işletilebilmektedir. GAMER başkanlığı, vali tarafından görevlendirilecek bir vali yardımcısı tarafından yerine getirilmektedir. Sekretarya hizmetlerini yürütmek ve GAMER ile ilgili iş ve işlemleri icra etmek üzere valilik bünyesinde il GAMER büroları oluşturulmaktadır. Basın açıklamaları, vali veya yetkilendireceği kişi tarafından Bakanlık ile koordine edilerek yapılmaktadır. İller ile vali tarafından GAMER kurulması uygun görülen ilçelerde, ilin özellikleri dikkate alınarak GAMER yönergeleri hazırlanmakta ve bu yönergeler vali tarafından onaylanmaktadır.
1-Aşağıdakilerden hangisi 1999 Büyük Marmara Depremlerine müdahalede “barınma hizmetleri” kapsamında yapılan yardımlardan biridir?
Depremin hemen sonrası geçici barınma amacıyla Kızılay ve diğer kurum ve kuruluşların elindeki mevcut çadır stokları depremzedelere
dağıtılması
Kara yollarının onarılması.
Bölge dışından çok sayıda sağlık personelinin transferinin yapılması.
Depremde kopan hatların onarılması, seyyar uydu, santral ve enerji sistemleri ve yeterli sayıda ekibin bölgeye gönderilmesi.
“199 Alo Yardım’’ hattının servise başlaması.
2- AFAD aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlı olarak kurulmuştu?
Başbakanlık
İçişleri Bakanlığı
Cumhurbaşkanlığı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
TBMM
3- Aşağıdakilerden hangisi Van Depremi’nde afet bölgesinde karşılaşılan sorunlardan biridir?
Afetzedelerin çadır kentlere yerleştirilmesi
Afetzedelerin konteyner kentlere yerleştirilmesi
Çadır kentlerin kurulacağı alanların önceden tespit edilememesi ve bazı çadırların mevsim koşulları karşısında yetersiz kalması
Afetzedelere kalıcı konutların inşa edilmesi
Hasar tespitlerinin yapılması ve kayıt altına alınması
4- Aşağıdakilerden hangisi AFAD’ın kuruluşundan sonra meydana gelen en büyük afettir?
Dinar Depremi
Van Depremi
Gölcük Depremi
Aydın Depremi
Erzincan Depremi
5- Van-Erciş Depremi’nde MERKEZÎ koordinasyonu sağlayan kurum aşağıdakilerden hangisidir?
İçişleri Bakanlığı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Genelkurmay Başkanlığı
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
Kızılay
6-Afetler alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları için uygulama standartlarını belirleme çalışmaları aşağıdaki kurumlardan hangisi tarafından yapılmaktadır?
MEB
Başbakanlık AFAD
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Dışişleri Bakanlığı
7- Aşağıdakilerden hangisi afetin meydana gelmesinden sonra olağanüstü yetki kullanan mercidir?
Valiler ve Kaymakamlar
Şube Müdürleri
STK Yöneticileri
Dernek Yöneticileri
Sendikalar
8- Aşağıdaki kanunlardan hangisinde olağanüstü yetki kullanımına yer verilmiştir?
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
5393 sayılı Belediye Kanunu
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanlarda Yapılacak Kentsel Dönüşüm Hakkında Kanun
9- 2935 Sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu’na göre aşağıdakilerden hangisi olağanüstü hâllerde alınacak tedbirlerden biri değildir?
Bölgenin belirli yerlerinde yerleşimi yasaklamak, belirli yerleşim yerlerine girişi ve buralardan çıkışı sınırlamak, belli yerleşim yerlerini boşaltmak veya başka yerlere nakletmek,
Resmî ve özel her derecedeki öğretim ve eğitim kurumlarında öğrenime ara vermek ve öğrenci yurtlarını süreli veya süresiz olarak kapatmak
Bölgede olağanüstü hâl hizmetlerinin yürütülmesi ile görevli personelin yıllık izinlerini sınırlamak veya kaldırmak
Bölge sınırları içerisindeki tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara el koymak
Bölgede psikososyal desteği yasaklamak
10- GAMER’in kurulma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
Güvenlik ve acil durumlarda koordinasyonu sağlamak
Dış güvenliği sağlamak
Saha görevi yapmak
Bakanlık birimlerini her alanda koordine etmek
Uygulamaya yönelik faaliyetlerde bulunmak
Doğa Kaynaklı Afet Risk Azaltma Stratejileri-Ieprem
Afet, insan başta olmak üzere diğer canlı yaşamlarının olumsuz etkilendiği, mevcut ekosistemin bozulduğu, altyapıların tahrip olduğu ve ekonomik kayıpların meydana geldiği olayların genel adıdır.
Afet olaylarını doğa kaynaklı (veya doğal) ve insan-teknoloji kaynaklı olarak iki gruba ayırabiliriz. Doğa kaynaklı afetler dünya üzerindeki her kıtayı etkileyen afetler olup bu afetleri jeolojik, hidrolojik, iklimsel/meteorolojik, biyolojik ve dünya dışından gelen afetler olarak alt gruplara ayırmak olasıdır.
Deprem, yer kürenin katı kabuğu oluştuğundan beri meydana gelmektedir. Depremi yer kabuğunun herhangi bir kesiminde belirli bir zaman diliminde birikmiş olan enerjinin ani olarak boşalması ve bu boşalma sırasında oluşan sismik dalgaların yer kabuğunu titreştirmesi olayı olarak tanımlayabiliriz. Yerkabuğu 20’ye yakın levhadan oluşur. Depremlerin büyük çoğunluğu, litosfer levhalarının birbirlerine göre göreceli hareketleri sonucunda oluşur (Şekil 6.2). Levhaların hareketleri yılda yaklaşık 1 milyon depremin oluşumuna sebebiyet vermektedir. Bunlar içerisinde 5 ile 20 deprem, büyük felaketler oluşturmaktadır. Yer sarsıntıları ve yer değiştirmeleri, büyük dalgalar (tsunami), kütle hareketleri (örn., heyelan) ve yangınlar şehirlerin kısa sürede harabeye dönmesine yol açabilmektedir. Son iki bin yıl içerisinde 3.5 milyon insanın depremin doğrudan etkisi ile hayatını kaybettiği öngörülmektedir. Tarihsel ve aletsel dönem deprem kayıtları dünyanın farklı bölgelerinde çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğini ortaya koymaktadır
Yer kabuğunun üst kesimlerinde kaymanın meydana geldiği kırık hatları, fay olarak adlanır
Farklı fay türleri vardır. Gerçekleşen göreceli hareket esas alınarak yapılan sınıflama yaygınca benimsenmiştir. Bu sınıflamada faylar
Eğim atımlı faylar (normal fay veya ters fay),
Doğrultu atımlı faylar (sağ yanal veya sol yanal) ve
Verev atımlı faylar (verev normal fay veya verev ters fay) olarak üç gruba ayrılır.
Yer Değiştirme ve Deprem
Yer bilimcilerin deprem sonrasında ilk dikkat ettikleri konulardan biri deprem ile birlikte fayda ne kadar kayma dolayısıyla ne kadar yer değiştirme olduğudur . Büyük miktarda yer değiştirme, bölgede büyük depremin varlığına işaret eder. Kuzey Anadolu Fay Zonu, yer kabuğunda büyük depremler üreten önemli aktif fay zonları arasındadır. Aletsel dönem kayıtları Kuzey Anadolu Fay Zonunun büyük deprem oluşumlarına ev sahipliği yaptığını ortaya koymaktadır. Örneğin, 26 Aralık 1939 Erzincan depremi (Ms: 7.8) ile zon boyunca yüzeyde 360 km uzunluğunda kırıklanma meydana gelmiştir. Bu kırıklanmanın temsil ettiği deprem segmenti boyunca yanal yönde 1.5 m ile 5.5 m, düşey yönde ise 1.5 m ile 7.5 m arası yer değiştirme miktarları ölçülmüştür. Kuzey Anadolu Fay Zonunun daha batı kesiminde 1 Şubat 1944’de meydana gelen Bolu-Gerede depremi (Ms: 7.3) ile 180 km uzunluğunda deprem segmenti oluşmuştur. Segment boyunca yanal yer değiştirme miktarı 1.5 m ile 7.4 m arasında değişmektedir. Düşey yönde ise ölçülen yer değiştirme miktarı 1.0 m’dir. Aynı zon boyunca pek çok kişinin hala hafızalarında olan bir diğer büyük deprem ise 17 Ağustos 1999 Gölcük depremidir (Mw: 7.4). Deprem yüzeyde 150 km uzunluğunda kırıklanma oluşturmuştur; bu depremle 1.5 m ile 5.5 m arası yanal ve 50 cm ise düşey yönde yer değiştirme meydana gelmiştir. Verilen ölçü değerlerinden anlaşılacağı üzere bir depremde fay boyunca meydana gelen yer değiştirme miktarları, faylanmanın tüm uzanımı boyunca eşit miktarda değildir. Yer değiştirme miktarları özellikle fayın uç kesimlerine doğru faylanma hareketinin sönümlenmesine bağlı olarak daha az miktardadır.
Deprem Enerjisinin Yayılımı
Kayma düzlemi boyunca kayada kopmanın meydana geldiği yer, depremin odağıdır. Açığa çıkan deprem enerjisi odaktan dalgalar olarak yayılır . Odağın yer yüzeyindeki iz düşüm noktası merkez üssü olarak adlanır. Merkez üssü, odak noktasının yeryüzüne en yakın olan kesimidir; burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya sarsıntının en kuvvetli olarak hissedildiği kesimdir. Deprem enerjisinin açığa çıktığı nokta ile merkez üssü noktası arasındaki mesafe, depremin odak derinliği olarak adlandırılır .
Faylanma ile kayada açığa çıkan deprem enerjisi, yer içinde ve yeryüzüne doğru dalga şeklinde yayılım gösterir . Bu dalgalar sismik dalgalar ya da deprem dalgaları olarak adlanır
Buna göre yer içini kateden dalgalar hacim (cisim) dalgaları, yeryüzü boyunca hareket eden dalgalar ise yüzey dalgaları olarak adlanır. Malzeme partiküllerini hareket ettirme biçimine göre ise P dalgaları; en hızlı hareket eden dolayısıyla deprem istasyonuna ilk ulaşan dalgalardır.
P dalgaları sıkışma hacim nitelikli dalgalardır.
S dalgaları; P dalgalarından sonra ikinci ulaşan dalgalardır. Bu dalgalar makaslama hacim nitelikli dalgalardır.
L dalgaları; deprem istasyonuna ilk ulaşan yüzey dalgasıdır. Yılanın hareketine benzer özellikte sağa-sola kavisli hareket gösterir.
R dalgaları; diğer yüzey dalgası olup yukarı-aşağı yuvarlanma hareketine sahiptir. Yüzey dalgaları (L, R dalgaları) deprem sırasında en fazla hasar yaratan dalgalardır.
Sismograf
Sismograf (Sismometre), sismik (deprem) dalgaları kaydeden araçtır. İlk sismograf Çinli gökbilimci ve matematikçi Zhang Heng (MS 132), tarafından icat edilmiştir.
Deprem çalışmalarında kurumsallaşma 1880 yılında Japon Sismoloji Kurumunun kurulması ile başlar. İngiliz Jeolog John Milne’nin Japonya’daki depremleri belirlemek için kurduğu 968 sismometre istasyonu bu kapsamda gerçekleştirilen bir ilktir.
Deprem şiddeti depremde meydana gelen hasar miktarını tanımlar
Deprem büyüklüğü nedir ve nasıl oluşur?
Deprem büyüklüğü, depremin boyutunun ölçüsüdür. Rihter büyüklüğü, sismografta kayıt edilen deprem (sismik) dalgaları olarak ölçülen yer hareketinin salınımından (genliğinden) saptanır. Moment büyüklüğü depremi oluşturan faylanmanın fiziksel özellikleri ile doğrudan ilişkili olmasından dolayı sismologlar moment büyüklüğünü ölçü olarak kullanmayı tercih etmektedir.
Depremler odak derinliklerine göre sığ odaklı, orta odaklı ve derin odaklı depremler olarak ayırt edilir. Bunlardan sığ odaklı depremler yerin 20 km’den daha derin odak derinliği olmayan depremlerdir. Orta odaklı depremlerin odak derinlikleri 20 km ile 300 km arasındadır. Derin odaklı depremlerin ise odak derinliği en fazla 670 km’dir.
Levha Sınırı Depremleri
Depremlerin önemli bölümü levha sınırlarında gelişir. Levhaların birbirlerine göre göreceli hareketi kayalarda faylanmaları ve buna bağlı olarak depremleri oluşturacaktır.
Meydana gelen harekete göre üç tür levha sınırı meydana getirirler. Bunlar, uzaklaşan levha sınırları, yaklaşan levha sınırları ve transform faylı levha sınırlarıdır
Uzaklaşan levha sınırlarında meydana gelen depremler: Birbirlerine göre zıt yönde hareket eden levhaların sınırları boyunca (okyanus ortası sırtlar) bölümlenmeler meydana gelir. Bu bölünmeler bu kesimlerde normal fayların gelişimine sebebiyet verir. Okyanus ortası sırtlar boyunca meydana gelen depremler sığ odaklı depremlerdir.
Yaklaşan levha sınırlarında meydana gelen depremler: Birbirlerine yaklaşan ve bir levhanın diğer levha altına daldığı levha sınırlarıdır. Böylesi levha sınırları farklı odak derinlikli depremlere ev sahipliği yapar. Bu depremleri üreten faylar normal ve ters faylar olabildiği gibi doğrultu atımlı faylar da olabilir. Diğer levha sınırlarının aksine yaklaşan levha sınırları boyunca orta ve derin odaklı depremler yaygınca gelişir. Ayrıca böylesi sınırlarda büyük depremler oluşur.
Transform faylı levha sınırlarında meydana gelen depremler: Levhaların birbirlerine göre uzaklaşmadığı ya da yaklaşarak tüketilmediği, yanal hareket ile birbirlerine göre yer değiştirdiği levha sınırlarıdır.
Bir alanda meydana gelen yer sarsıntısının şiddeti ve karakteri:
Depremin büyüklüğü,
Alanın odak noktasından uzaklığı,
Alandaki litolojilerin özelliği ve
Deprem dalgalarının sıklığı gibi faktörlere bağlıdır.
Fay izlerinin hava fotoğrafları ve uydu görüntülerinden yararlanılarak tanımlanması ve arazi verileri ile birlikte haritalanması,
Fayların yapısal analizinin yapılması,
Bölgedeki litolojilerinin tanımlanması,
Jeomorfoloji özeliklerinin belirlenmesi,
Hendek kazılarının yapılması,
Tarihlendirme yöntemlerinin uygulanması,
Uygun jeofizik metodları kullanılarak profil kesitlerin alınması,
Sondaj çalışmalarının yapılması, • Sismik ve jeodezik verilerin elde edilmesidir. Şekil 6.11 Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde bir paleosismoloji çalışması kapsamında açılan hendeğin loglanmasını göstermektedir. Log üzerinde gösterilen çerçeveli bölge tarihsel dönemde meydana gelmiş ve yüzey faylanması oluşturmuş bir depremin izlerini temsil etmektedir. Hendek çalışmaları ile birlikte yukarıda belirtilen tüm çalışmalardan çıkan iki önemli sonuç, uzun dönem tahminleri oluşturmada temel teşkil eder. Bunlar, deprem üreten aktif fay zonunun tanımlanması ve depremlerin tekrarlanma aralıklarıdır.
Kısa Dönem Tahminler
Bu dönem tahminler deprem öncesi elektrik ve gaz sistemlerinin kapatıldığı, binaların boşaltıldığı, acil müdahale servislerinin hazır tutulduğu dönemi kapsamakla birlikte uygulanabilirliği günümüz bilgi ve teknolojisi ile mümkün değildir. Diğer bir ifade ile depremin olacağının günler öncesinden belirlenmesi ve ona göre hazırlıklı olunması şimdilik gerçekçi değildir. Bu konuda doğrudan ve dolaylı çalışmalar artarak sürmektedir. Çin’de 1976 Tang-shan depreminde 250.000 insan yaşamını yitirmiştir. Çinli araştırmacılar bu deprem için 4 Şubat 1975 tarihinde olacağı öngörüsünde bulunmuşlardı. Bu çerçevede dönemin yerel yöneticileri böylesi veriyi değerlendirerek şehirin boşaltılmasını sağlamış olmalarına rağmen belirtilen zamanda deprem meydana gelmemişti. Beklenilen deprem 1 yıl sonra meydana gelmiş ve 250.000 insan hayatını kaybetmiştir (Tablo 6.2). Benzer durum ABD’de San Andreas Fay Zonundaki çalışma sonuçları ile yaşanmıştır. Bilim adamlarının depremin 1988 yılında olacağını hesaplamalarına rağmen deprem 2004 yılında gerçekleşmiştir.
Son 50 yıllık süreçte nüfusun artması, plansız yerleşim alanları oluşturulması, küresel ısınma ve iklim değişikliği, insanın çevresine ve doğaya karşı duyarsızca gerçekleştirdiği faaliyetlere bağlı olarak daha sık ve daha şiddetli doğa kaynaklı afetler oluşmaktadır. Geniş alanları ve kitleleri etkileyen bu afetler, büyük çaplı can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır.
AFAD’a göre afet, “Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun baş etme kapasitesinin yeterli olmadığı doğa, teknoloji veya insan kaynaklı olay. Afet bir olayın kendisi değil, doğurduğu sonuçtur” şeklinde tanımlanmaktadır.
Doğa kaynaklı afet için “Deprem, sel, heyelan, çığ, kuraklık, fırtına, dolu, hortum, göktaşı düşmesi v.b. gibi oluşumu engellenemeyen jeolojik, meteorolojik, hidrolojik, klimatolojik, biyolojik ve kaynağı dünya dışında olan tehlikelerden kaynaklanan doğa olaylarının sonuçlarına verilen genel ad” tanımlaması yapılırken, “Politik ve insan faktörlerinin etkin olduğu savaşlar, iç çatışmalar, terör eylemleri, büyük göçler, endüstriyel kazalar gibi olaylar ve bunların doğurduğu sonuçların tümü” olarak belirtilen afetler de insan kaynaklı afet olarak tanımlanmaktadır.
Meteorolojik şartlar ve hava olayları ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili olan afetlerin tümü, doğal afet veya doğa kaynaklı afet tanımlamaları içinde değerlendirilmekte ve meteorolojik afetler veya meteoroloji karakterli afetler olarak adlandırılmaktadır.
Örneğin; kuraklık, çölleşme, su seviyesi yükselmeleri, heyelan, çığ, sel ve taşkın, orman yangınları, tarımsal zararlılar, vb. afetler meteorolojik olaylar ile yakından ilişkisi olan doğa kaynaklı afetlerdir. Yağışlar, şiddetli yerel fırtınalar, tropikal fırtınalar, fırtına kabarması, şiddetli kış şartları, kırağı, don, vb. olaylar ve bunların neden olduğu afetler ise hava şartlarının doğrudan sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Su yetersizliğinin sonucu olarak ortaya çıkan kuraklık ile şiddetli yağışlar sonrasında görülen sel ve taşkın afetleri için hidrolojik veya hidro-meteorolojik afet tanımlaması yapılsa da, bu afetler de meteorolojik afetler içerisinde değerlendirilmektedir.
Doğa kaynaklı afet kavramı içinde değerlendirilen meteorolojik afetleri, doğal olaylar ve bunlara insan faaliyetlerinin olumlu ve olumsuz etkilerini dikkate alarak, yalın bir matematiksel ifade şeklinde aşağıdaki gibi tanımlamak mümkündür:
Meteorolojik Afet =
[Meteorolojik Olay (Doğal Tehlike)] X [İnsan-]
[İnsan+]
Uzun bir zaman diliminde ortaya çıkan ve etkileri çoğu kez geniş alanlara yayılan afetler yavaş gelişen afetler, kısa süre içinde ani olarak meydana gelen ve nispeten daha dar alanları etkileyen afetler ise hızlı gelişen afetler olarak ifade edilmektedir.
Ülkemizde de sıklıkla karşılaşılan ve afetlere yol açan önemli meteorolojik olaylar;
Fırtına: En fazla rastlanan şiddetli meteorolojik olaylardan birisi olan fırtına, rüzgar hızının 17,1 m/sn’den daha yüksek bir değere ulaşması durumu olarak tanımlanmaktadır. Farklı sınıflandırma ve tanımlamaları olmakla birlikte genel olarak, rüzgarın 10,8-17,1 m/s (39-61 km/sa) hızla esmesi kuvvetli rüzgar, 17,2-20,7 m/s (62-74 km/ sa) hızla esmesi fırtına, 20,8-24,4 m/s (75- 88 km/sa) hızla esmesi kuvvetli fırtına, 24,5-28,4 m/s (89-102 km/sa) hızla esmesi tam fırtına, 28,5 m/s (103 km/sa) üzeri ise kasırga olarak ifade edilmektedir.
Şiddetli yağış: Belli bir süre içerisinde belirli bir miktardan daha fazla gerçekleşen yağışlardır. Şiddetli yağış tanımlaması için farklı kriterler olmakla birlikte, genel olarak 1 saatte 1-5 mm yağış hafif, 6-20 mm yağış orta kuvvette, 21-50 mm yağış kuvvetli, 51-75 mm yağış çok kuvvetli, 76-100 mm yağış şiddetli ve 100 mm üzeri yağış aşırı olarak sınıflandırılmaktadır. Şiddetli yağışlar, diğer etkenlere de bağlı olarak, sel ve taşkınların en önemli sebepleridir.
ÖNEMLİ:1 mm yağış, 1 m2 büyüklüğündeki bir alana düşen 1 kg yağışı ifade etmektedir.
Sel: Genellikle şiddetli yağışlar veya kar erimelerine bağlı olarak, suların bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelerek, genellikle kuru olan yüzeyleri kaplaması olayıdır. Seller, oluşum hızlarına göre yavaş gelişen, hızlı gelişen ve ani seller olarak sınıflandırılmaktadır. Genellikle bir hafta veya daha uzun bir süre içinde gelişen seller yavaş sel, bir-iki gün içinde oluşan seller hızlı sel, saatlik süre içinde oluşan seller ise ani sel olarak tanımlanmaktadır. Oluşum yeri bakımından da seller, kıyı seli, şehir seli, kuru dere seli, baraj/gölet seli ve akarsu (dere ve nehir) seli olarak adlandırılmaktadır.
Taşkın: Bir akarsuyun, çeşitli sebeplerle yatağından taşarak çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle etki bölgesinde normal sosyoekonomik hayatı kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması olayı şeklinde tanımlanmaktadır.
Kuvvetli kar yağışı: Kar yağışı, buz kristallerinden oluşan, parlak, beyaz, katı ve genellikle altıgen şekle sahip donmuş haldeki yağıştır. 12 saatlik bir periyotta 1-5 cm kar yağışı hafif, 5-20 cm kar yağışı kuvvetli ve 20 cm üzeri kar yağışı ise yoğun kar olarak sınıflandırılmaktadır.
Dolu: Cumulonimbus adı verilen ve atmosferin alt seviyelerinden itibaren yukarı seviyelerine doğru hem dikey hem de yatay olarak gelişebilen konvektif bulutlardan yere düşen, farklı şekil ve büyüklüğe sahip, topa benzer veya düzensiz parçalar hâlindeki sert buz şeklinde oluşan yağış türüdür. Çapları 5 mm’den 10 cm’ye kadar değişebilir. Büyüklükleri ve hızlı düşüşleri nedeniyle binalar, tesisler ve araçlarda hasar oluşturmalarının yanı sıra, insan, hayvan ve bitkiler için de tehlike yaratabilirler.
Kuraklık: En basit anlamıyla yağışların, normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Don:Ağır kış şartları, şiddetli kar yağışı, kuvvetli ve hamleli rüzgarlarla birlikte dondurucu hava şartları oluştuğunda buzlanma ve don olayları meydana gelir. Hava sıcaklığının 0°C nin altına düşmesi sonucu donan yağmur, donan çisenti veya sulu sepken tipi meteorolojik olaylar yollar, caddeler, ağaçlar, binalar ve kablolar (elektrik, telekomünikasyon) üzerinde buz tabakası oluşturmaktadır.
Çığ: Genellikle bitki örtüsü olmayan engebeli, dağlık ve eğimli arazilerde, vadi yamaçlarında tabakalar halinde birikmiş olan kar kütlesinin iç ve/veya dış kuvvetlerin etkisi ile başlayan bir ilk hareket sonucu (tetiklenme), yamaçtan aşağıya doğru hızla kayması olarak tanımlanır.
Heyelan: Toprak kayması olarak da ifade edilen heyelan; kaya, toprak veya arazi parçalarının, yer çekimi veya depremler, aşırı yağışlar gibi dış etkenlerin etkisi ile fark edilebilir düzeyde eğim aşağı doğru kayması veya hareket etmesi durumudur.
Sis: Atmosferin yeryüzüne yakın kısımlarındaki su buharının, herhangi bir nedenle soğuyup yoğunlaşarak asılı su damlacıkları, ya da buz kristalleri hâline gelmesi, yatay görüş mesafesini her yönde daraltıp görüş mesafesini 1000 metre ve daha aşağısına düşürmesi olayıdır.
Yıldırım: Bulut ile yer arasında meydana gelen yüksek gerilimli bir elektrik boşalmasıdır. Bulut içi veya bulutlar arasında meydana gelen elektrik boşalması ise şimşek olarak tanımlanmaktadır. Yıldırım olayında ortaya çıkan enerji yaklaşık 1010 joule kadar olup bu enerji saniyenin milyonda biri zarfında geçtiği hava sütununun sıcaklığını 15000°C’ye kadar ısıtabilir.
***Özellikle fırtına, sel ve taşkınlar ile kuraklık, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de en çok maruz kalınan önemli doğa kaynaklı afetlerdir.
Dünyada Meteorolojik Afetler;
Dünya Meteoroloji Teşkilatı (DMT) (World Meteorological Organization-WMO) tarafından yapılan bir çalışmada (WMO, 2014), 1970’ten 2012’ye kadar olan süreçte, kuraklık, taşkın, fırtına, tropik siklon, ekstrem sıcaklıklar, heyelan ve orman yangını gibi meteorolojik olaylar veya meteorolojik ve hidrolojik şartlarla doğrudan ilişkili salgın hastalıklar ve böcek hastalıklarından kaynaklanan 8.885 doğa kaynaklı afet oluştuğu, 1.944.653 can kaybı meydana geldiği ve 2.4 trilyon ABD doları tutarında ekonomik kayıp ortaya çıktığı belirtilmektedir.
Küresel ölçekte meydana gelen doğa kaynaklı afetlerin ekonomik kayıpları (1995-2015)
Fırtına (1 Trilyon ABD Doları)
Jeoziksel (763 Milyar ABD Doları)
Sel (662 Milyar ABD Doları)
Diğer İklim olayları (119 Milyar ABD Doları)
Kuraklık (100 Milyar ABD Doları)
Büyük çaptaki ekonomik kayıpların yanı sıra çok sayıda can kaybına da sebep olan meteorolojik afetlerin, 1995-2015 döneminde kayıtlara geçen afet bilgileri çerçevesinde yaklaşık 4.2 milyar insanın yaşamını olumsuz etkilediği belirtilmektedir.
Küresel Ölçekte Meydana Gelen Meteorolojik Afetlerin Etkilediği İnsan Sayısı;
Sel-Taşkın (2.3 Milyar), Kuraklık (1.1 Milyar), Fırtına (665 Milyon)
Ekstrem Sıcaklık (94 Milyon), Heyelan & Orman Yangını (8 Milyon)
Türkiye’de Meteorolojik Afetler;
1940-2010 yıllarını kapsayan 70 yıllık sürede, ülkemizde meteorolojik olaylarla ilişkili olarak kayıtlara geçen yaklaşık 10.000 şiddetli meteorolojik olay ve bunlara bağlı afetler incelendiğinde, oluşma sıklığında ilk 2 sırayı fırtına ile sel ve taşkınların aldığı görülmektedir.
Meteorolojik Afetlerin Etkileri;
Çevremizde doğal olaylar olarak oluşan meteorolojik olaylar sonucunda ortaya çıkan meteorolojik afetler, hem oluşma sıklıkları hem de etkileri açısından doğa kaynaklı afetler arasında ilk sıralarda yer almaktadır.
Dünya Meteoroloji Teşkilatı (DMT,) meteorolojik afetlerin, dünya genelinde gözlenen doğa kaynaklı afetlerin %90’ını oluşturduğunu, can kayıplarının %72,5’i ve ekonomik kayıpların %75’ inin de hava, su ve iklim kaynaklı olaylar sonucunda oluşan doğa kaynaklı afetlerden kaynaklandığını belirtmektedir.
**Türkiye’de en çok yaşanan afetlerin başında gelen sel ve taşkın afeti, 1990-2010 periyodundaki kayıtlara göre 369 kez meydana gelerek yıllık olarak yaklaşık 100 milyon dolarlık maddi kaybın yanı sıra bu dönemde 448 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
AFET YÖNETİMİNDE METEOROLOJİ VE METEOROLOJİK AFETLER
Afet oluştuktan sonra afeti yönetme girişimleri reaktif yaklaşım, afet oluşmadan önce gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik yönetim anlayışı ise proaktif yaklaşım olarak ifade edilmektedir.
Meteoroloji, sadece meteorolojik afetlerin değil diğer afetlerin yönetimi için de önemli ürün ve hizmetler sunulmasına imkan sağlayan ve birçok disiplinle ilişkili olan bir bilim dalıdır.
Tahmin ve Erken Uyarı
Lidar, lazer ışınları kullanılarak belli hedeflerin konumları, büyüklükleri ve hareketlerini tespit etmeyi sağlayan bir sistemdir.
Erken uyarı, Uluslararası Afet Risk Azaltma Stratejisi (International Strategy for Disaster Reduction-ISDR) tarafından, “afete maruz kalan insanların, afetten korunacak ya da karşılaşacakları riskleri azaltacak şekilde hazırlıklı olmalarını sağlayacak bilgilerin, yetkili kurumlar tarafından, zamanında ve etkili şekilde duyurulması” olarak tanımlanmaktadır
İKLİM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Atmosferde meydana gelen meteorolojik olayların tümü genel olarak hava olayları veya hava durumu olarak ifade edilmektir. Bu olaylardan kısa bir sürede meydana gelenleri tanımlamak ve havanın anlık durumunu belirtmek için genellikle soğuk, sıcak, yağmurlu, güneşli gibi ifadeler kullanılmaktadır. Yani, hava durumu; belirli bir yerde, belirli ve kısa bir süre içinde etkin olan atmosfer koşullarıdır.
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği İlişkisi Yeryüzündeki tüm yaşam biçimleri için vazgeçilmez bir ortam olan atmosferi oluşturan temel gazlar; azot (%78.08), oksijen (%20.95) argon (%0.93) ve karbondioksit (%0.03) gazlarıdır. Atmosferdeki birikimleri çok az olan çok sayıdaki öteki gazlar ise atmosferin kalan bölümünü oluşturur.
***İklim değişikliğiyle ilgili en güncel bilimsel, teknik ve sosyoekonomik bilgileri, çok sayıda bilim insanının katılımıyla, düzenli aralıklarla değerlendirerek raporlar hâlinde yayımlayan IPCC (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli)nin 2014 yılında yayınladığı Beşinci Değerlendirme Raporu’na göre; iklim sisteminin şüphe götürmeyecek şekilde ısındığı ve 20. yüzyılın ortalarından bu yana ortalama yüzey sıcaklıklarında gözlenen artışın büyük bölümünün kuvvetli olasılıkla (% 90) insan kaynaklı sera gazı salımlarındaki artıştan kaynaklandığı belirtilmiştir
İklim Değişikliği Değerlendirmesi
Dünyada 2016 yılı, endüstri öncesi döneme göre ortalama sıcaklık 1.1°C’lik anomali (sapma) ile en sıcak yıl olmuştur. 2015-2016 El Nino olayı nedeniyle 2016 yılının ilk aylarında sıcaklıklar en yüksek derecelere ulaşmış ve yılın ikinci yarısında da uzun dönem ortalamaların çok üzerinde gerçekleşmiştir. Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO) iklim değerlendirmelerine göre 2017’de küresel ortalama sıcaklık, 1981- 2010 ortalamasının (14.3°C) yaklaşık 0.46°C üzerinde gerçekleşerek 1880’den itibaren yapılan ölçümler dikkate alındığında 2016 ve 2015 yıllarından sonra en sıcak üçüncü yıl olmuştur.
1880 yılından günümüze Dünya sıcaklık ortalamaları 1990 yıllarının başından itibaren gözle görülür bir şekilde en yüksek değerlere ulaşmıştır. Özellikle son yıllarda sıcaklık rekorlarının kırıldığı ve yıllık sıcaklık ortalamalarının giderek arttığı gözlenmektedir. İklim istatistikleri, Dünya’da en sıcak yılın 2016 yılı olduğunu göstermektedir. Dünyadaki sıcaklık artış eğilimine benzer durum Türkiye için de görülmektedir. Türkiye’de de son yıllarda sıcaklık ortalamalarında önemli miktarda artışlar olurken, 2016 yılı 1971’den bu yana gerçekleşen dördüncü sıcak yıl olarak kayıtlara geçmiştir. 2016 yılı ortalama sıcaklığı 14.5°C ile 1981-2010 otuz yıllık periyodunun ortalama değeri olan 13.5°C’nin 1.0°C üzerinde gerçekleşmiştir. İklim verilerine göre 2010 yılı Türkiye’de yaşanan en sıcak yıldır.
İklim Projeksiyonları;
2007 yılında IPCC 4. Değerlendirme Raporu’nda yer alan iklim modeli senaryoları ile ilgili bir dizi kararlar alınmış ve bu senaryoların ana hatları yeniden belirlenmiştir. Bu yeni yaklaşımla geliştirilen yeni konsantrasyon senaryoları “Temsili Konsantrasyon Rotaları (RCP: Representative Concentration Pathways)” olarak adlandırılmıştır. Işınımsal zorlama seviyeleri ve rotaları için 4 adet RCP tipi tanımlanmıştır. Bunlar ışınımsal (radiative) zorlama değerleri en küçükten en büyüğe sırası ile RCP2.6, RCP4.5, RCP6.0 ve RCP8.5’dir. Bunlardan, RCP2.6 ve RCP4.5 iyimser senaryolar, RCP6.0 ve RCP8.5 kötümser senaryolar olarak adlandırılacaktır. Küresel ölçekte hazırlanan İklim Modelleri belli bir bölge için ölçek küçültme yöntemi ile küçültülerek ve çözünürlüğü artırılarak uyarlanabilmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından Türkiye için hazırlanan bölgesel iklim modeli senaryolarına göre 2100 yılına kadar 30’ar yıllık periyotlarla sıcaklık ve yağışta ne gibi değişikliklerin olacağına dair çalışmalar yapılmakta ve sürekli güncellenmektedir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ;
IPCC, 5. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesindir ve 1950’li yıllardan beri iklimde gözlenen değişikliklerin çoğu on yıllardan bin yıllık bir zaman dönemine kadar daha önce hiç görülmemiş düzeydedir. Bu dönemde, atmosfer ve okyanuslar ısınmış, kar ve buz tutarları azalmış, ortalama deniz düzeyi yükselmiş ve sera gazlarının atmosferdeki birikimleri artmıştır. Karbondioksit (CO2 ), metan (CH4 ) ve diazotmonoksit (N2 O) gazlarının atmosferik birikimleri (konsantrasyonları), en az son 800.000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır. CO2 birikimleri, temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan salımlar nedeniyle, sanayi öncesi döneme göre %40 oranında artmıştır. Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık %30’unu emerek asitlenmiştir.
İklim Değişikliğine Karşı Hükümetlerin Müdahalesi;
Etkili bir enerji ve iklim değişikliği politikası, enerjiyi üretme ve kullanma biçimimizi ve kullandığımız enerji türlerini değiştirmeye yönelik yeni dönemi işaret etmektedir. Amaç, düşük karbonlu teknolojilerin ve enerji kaynaklarının birleşimine dayanan, iklim dostu bir ekonomiye geçmektir. Dünya bu hedeflere ulaşmak amacıyla yeni bir küresel anlaşma sağlamaya çalışmaktadır. 201 Afet Risk Azaltma Politikaları Bu kapsamda tüm ülkeler, kurumlar, topluluklar, aileler ve bireyler olarak üzerimize düşen görevler vardır. Gelişmiş ülkelerde gelişecek bu davranış değişiklikleri, nüfusları çok yüksek olan ve hızla sanayileşmekte olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin de sera gazı salımlarında hızlı sanayi gelişimiyle birlikte sınırlama alışkanlığını kazandırabilecektir. Avrupa Birliği, sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar en az %20 düşürmeyi kabul etmiştir.
1 Meteorolojik afetler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Dünyada meydana gelen tüm doğa kaynaklı afetler meteorolojik afetlerdir.
B. Meteorolojik olaylar doğal tehlike olarak gerçekleşir ancak bunların afete dönüşmesinde insanın etkisi büyük rol oynar.
C. Aynı şiddetteki meteorolojik olaylar farklı bölgelerde can ve mal kayıplarına sebep olur.
D. Şiddetli meteorolojik olaylar dünyanın sadece belli bölgelerinde oluşur ve çoğu zaman afete dönüşmez.
E. Meteorolojik afetler, oluşma sıklığı, can ve mal kaybı açısından doğa kaynaklı afetler arasında önemli bir yer işgal etmezler.
2 Aşağıdakilerden hangisi meteorolojik olaylarla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili olan afetler arasında yer almaz?
A. Kuraklık B. Çığ C. Orman yangını D. Volkan E. Sel ve taşkın
3 Meteorolojik afetler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Meteorolojik afetlerin tamamı yavaş gelişen afetlerdir.
B. Depremler, tüm meteorolojik afetlerden daha fazla sayıda oluşan ve daha fazla zarara sebep olan afetlerdir.
C. Fırtına, sel ve taşkın tüm dünyada en fazla yaşanan ve en büyük zarara yol açan meteorolojik afetler olarak rapor edilmektedir.
D. Meteorolojik afetler dünyanın belli bölgelerinde sınırlı alanlarda ortaya çıkan afetlerdir.
E. Türkiye’de can ve mal kaybına sebep olan büyük çaplı meteorolojik afetler oluşmamaktadır.
4 Meteoroloji bilimi ve afet yönetimi ilişkisi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Meteorolojik afetlerin etkin şekilde yönetilebilmesi için halkın bu konuda eğitilmesi ve uyarılara karşı reflekslerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
B. Meteorolojik afetler önceden tahmin edilse de doğa kaynaklı afet olduğu için zararları azaltılamaz.
C. Meteoroloji bilimi sadece meteorolojik afetlerin yönetilmesinde önemli bir katkı sağlayabilir.
D. Meteorolojik afetlerin yönetimi merkezi yönetim birimlerinin sorumluluğunda olduğu için yerel yönetimlerin önemli bir rolü yoktur.
E. Meteoroloji biliminin sağladığı ürün ve hizmetlerden sadece risk azaltma sürecinde faydalanılabilir.
5 Meteorolojik afetler ve afet yönetimi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. Meteorolojik afetlerin yönetiminde, ulusal ve yerel çalışmalar kadar uluslararası işbirlikleri ve bilgi paylaşımları da büyük öneme sahiptir.
B. Tahmin ve erken uyarı sistemleri modern afet yönetiminin temel ve vazgeçilmez araçlarıdır.
C. Tahmin ve erken uyarılar duyurulduğunda, ilgili idarelerin ve vatandaşların nasıl davranacakları önceden belirlenmiş olmalıdır.
D. Tahmin ve erken uyarıların etkinliği, süreçteki tüm aktörleri kapsayan bütünleşik erken uyarı sistemlerinin kurulmasına bağlıdır.
E. Meteorolojik afetler depreme göre daha az zarar verdiği için afet yönetiminde ikinci öncelikli olarak değerlendirilebilir.
6 Aşağıdakilerden hangisi iklim değişikliği sonucunda oluşma sıklığı ve şiddeti artması düşünülen doğa kaynaklı afetlerden biri değildir?
A. Fırtınalar
B. Şiddetli yağışlar
C. Depremler
D. Kuraklık
E. Sel ve taşkınlar Afet Risk Azaltma Politikaları 207neler öğrendik?
7 İklim değişikliği geleceğe yönelik modelleme çalışmalarında aşağıdakilerden hangisi diğerlerine göre daha çok öne çıkan ve değişimine ilişkin öngörülerin yapıldığı bir iklim parametresidir?
A. Bulut taban yüksekliği
B. Yağış
C. Toprak nemi
D. Görüş uzaklığı
E. Bulut kapalılık miktarı
8 Aşağıdakilerden hangisi insan kaynaklı iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden biri değildir?
A. Tatlı su kaynaklarının artması
B. Küresel sıcaklığın yükselmesi
C. Deniz seviyesi yükselmesi
D. Buzulların erimesi
E. Büyük orman yangınlarının görülmesi
9 Aşağıdakilerden hangisi iklim değişikiğine karşı direnci artırmak için bireylerin yapabileceklerinden biridir?
A. İşe arabayla gitmek
B. Et ağırlıklı beslenmek
C. Enerji kullanımında tasarruf etmek
D. Isınmayı odun ve kömür ile yapmak
E. Yolculuklarda daha sık uçağa binmek
10 Aşağıdakilerden hangisi küresel iklim değişikliğine olumsuz etkisi olan insan kaynaklı sera gazlarından biri değildir?
A. Sülfür hegza florür (SF6 )
B. Azot oksitler (N2 O)
C. Hidro-floro-karbonlar (HFCs)
D. Perfloro-karbonlar (PFCs)
E. Ozon (O3)
CEVAPLAR:
1-B
2-D
3-C
4-A
5-E
6-C
7-B
8-A
9-C
10-E
Ünite 7 - Yaprak Test
ADY205U - AFET RİSK AZALTMA POLİTİKALARI
1 ) Hangisi doğal sera gazlarından biridir?
A ) Diazotmonoksit
B ) Azot oksi
C ) Hidro-foro-karbon
D ) Perforo-karbon
E ) Sülfür hegza forür
2 ) Türkiye’de meteorolojik afetler ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
A ) 1940-2010 yıllarını kapsayan sürede, ülkemizde meteorolojik olaylarla ilişkili olarak kayıtlara geçen yaklaşık 1000 şiddetli meteorolojik olay görülmektedir.
B ) Afetlerin oluşma sıklığında ilk sırada heyelan olduğu görülmektedir.
C ) Afetlerin oluşma sıklığında don, en son sırada yer almaktadır.
D ) Meteorolojik olaylardan kaynaklanan afetlerin kış mevsiminde ve belirli bazı bölgelerimizde yaşandığı görülmektedir.
E ) Afetlerin oluşma sıklığında ilk iki sırayı fırtına ile sel ve taşkınların aldığı görülmektedir.
3 ) Aşağıdakilerden hangisi afet yönetim süreçlerinden biri olan iyileştirme sürecinin kapsamını en iyi şekilde anlatır?
A ) Afet sonrasında oluşan hasarın giderilmesine yönelik faaliyetlerdir.
B ) Afet öncesinde insanların ve diğer canlıların tahliye çalışmalarının temelinde meteorolojik tahmin ve uyarılar yer alır.
C ) Afete dönüşebilecek meteorolojik olaylara karşı erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi göz ardı edilebilir.
D ) Afet sonrasında yapılacak binaların çatılarının ve enerji nakil hatlarının bölgenin rüzgar bilgilerine, kar ve buz yükü hesabına göre planlanmasının önemi yoktur.
E ) Tehlike gerçekleşip afet oluştuğu aşamada barınma, beslenme gibi ihtiyaçların temin edilmesi için etkin bir meteorolojik bilgi desteğine gereksinim olmadan müdahale edilmelidir.
4 ) İklim projeksiyonlarının özelliklerine ilişkin aşağıdaki seçeneklerden hangisi söylenebilir?
A ) Küresel iklim modelleri kriyosferdeki ve arazi yüzeyindeki fziksel süreçleri temsil etmektedirler.
B ) Türkiye için hazırlanan bölgesel iklim modeli 30’ar yıllık periyotlarla sıcaklık ve yağışta ne gibi değişikliklerin olacağına dair çalışmalar yapılmaktadır.
C ) İklim modelleri belli bir bölge için ölçek küçültme yöntemi ile küçültülerek çözünürlüğü ayarlanır.
D ) 2010 yılında iklim modeli senaryoları ile ilgili bir dizi kararlar alınmış ve bu senaryoların ana hatları yeniden belirlenmiştir.
E ) İklim modelleri gelecekte görülmesi muhtemel iklim şartlarını ve değişikliklerini gösterememektedir
5 ) Aşağıdakilerden hangisinin iklim değişikliğine karşı bireylerin davranışlarından olduğu söylenemez?
A ) Fosil yakıt tüketiminden tasarruf etmek
B ) Tasarrufu ampuller kullanmak
C ) Az elektrik tüketen cihazlar kullanmak
D ) Ev ısısını korumak
E ) Sıcak su kullanımını arttırmak
6 ) İklim değişikliğinin etkileri ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
A ) Beşinci Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesin değildir.
B ) 1950’li yıllardan beri iklimde gözlenen değişikliklerin çoğu on yıllardan bin yıllık bir zaman dönemine kadar daha önce hiç görülmemiş düzeydedir.
C ) Karbondioksit, metan ve diazotmonoksit gazlarının atmosferik birikimleri, son 500.000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır.
D ) Etkili bir enerji ve iklim değişikliği politikası, enerjiyi üretme ve kullanma biçimimizi etkilemez.
E ) Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık 0’unu emerek asitlenmiştir.
7 ) Hangisi yavaş gelişen doğal afetlerden biridir ?
A ) Don
B ) Sel
C ) Heyelan
D ) Çığ
E ) Dolu
8 ) Hangisi afetlerde risk veya zarar azaltma sürecinde yapılması gereken önemli faaliyetler olarak değerlendirilmemektedir ?
A ) Hasar tespiti
B ) Meteorolojik olayların değerlendirilmesi
C ) Tehlike haritalarının hazırlanması
D ) Hangi risklerin oluşabileceğinin belirlenmesi bunların hangi yöntemlerle yönetilebileceğinin belirlenmesi
E ) Hangi risklerin oluşabileceğinin belirlenmesi
9 ) Aşağıdakilerden hangisi UNFCCC,1992 yılında İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde sera gazı olarak belirttiği gazlardan biri değildir ?
A ) Karbondioksit
B ) Oksijen
C ) Hidro-foro-karbonlar
D ) Metan
E ) Sülfür hegza forür
10 ) Gelişmiş ülkeler kendileri için Erken Uyarı Sistemleri kurarken, atmosferin ve meteorolojik olayların coğraf, ulusal veya siyasi sınırlar tanımaksızın, her ülkeyi ve herkesi etkilemesi gerçeği, tüm ülkeleri bu konuda işbirliği yapmaya zorlamış, hem bölgesel hem de küresel düzeyde ikili veya çoklu uluslararası işbirliği kuruluşları ve sistemleri kurulmuştur. Aşağıdakilerden hangisi bu işbirliği örgütleri ve sistemleri arasında sayılamaz?
A ) Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO)
B ) Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)
C ) Avrupa Orta Vadeli Tahminler Merkezi (ECMWF)
D ) Avrupa Meteoroloji Uyduları İşletme Teşkilatı (EUMETSAT)
E ) Global Multi-Hazard Alert System-GMAS
Sıra-Cevap-(Soruid) 1-A-(798147) 2-E-(800721) 3-A-(800819) 4-C-(800836) 5-E-(800841) 6-B-(800846) 7-C-(805630) 8-A-(805640) 9-B- (813504) 10-B-(818402) *Geri bildirimlerinizi soruid bildirerek yapınız.
SALGIN HASTALIK RİSKLERİNİN AZALTILMASI;
Salgın, bulaşıcı bir hastalığın bir bölgede ya da tüm dünyada kısa sürede yayılmasıyla birçok insanın hastalanmasıdır. En gelişmiş ülkelerden birisi kabul edilen ABD’de bile 79 milyon salgından 13.8 milyon kişinin etkilendiği bilinmektedir. Teknolojik gelişmeler, göçler, temiz su kaynakların azalması, seyahat ve göçlerin artışı, çevresel değişiklikler, yüksek düzeyde enerji/protein içerikli besinlerle yapılan besiciliğin artışı ve endüstriyel düzeyde gıda üretimine geçilmesine bağlı olarak ulusal ve uluslararası düzeyde gıda ve hayvan ticaretindeki artışlar, gıda kaynaklı hastalık oluşturan salgınların hastalık kaynak ve nedenlerinin incelenmesinde değişikliklere ve geniş bir coğrafyaya yayılmasına yol açmıştır.
Salgın Hastalık Riski; Risk değerlendirmesi, riski belirlemek için sistematik olarak veri toplama, değerlendirme ve belgeleme sürecidir. Risk değerlendirmesi, tehlike değerlendirmesi, maruz kalmanın değerlendirmesi ve bağlam değerlendirmesi olmak üzere üç bileşenden oluşur.
Pandemi; Bir hastalığın, enfeksiyon etmeninin veya sağlıkla ilgili bir sorunun çeşitli ülkelerde veya bir kıtada yayılması, hatta tüm dünya gibi çok geniş bir alanda yayılım göstermesidir. Nüfusun önemli bir bölümünü etkilemektedir . Belirli bir yerin nüfusunda, belirli bir zaman aralığında oluşan yeni hastalık (veya hasta) sayısına insidans denir . Bir yerin nüfusunda, belirli bir an veya zaman aralığında aktif olarak bulunan hastalık sayısına prevalans denmektedir . Özel bir hasta sayısı hızı olup % olarak ifade edilmesi atak hızı olarak adlandırılmaktadır. Burada zaman belli değildir. Olay süresince risk altındaki popülasyonun ne kadarının olaydan etkilendiğini bulmak için epidemilerde kullanılır. Birincil ve ikincil atak hızları önemlidir. Verilerin sürekli, sistematik olarak toplanması, karşılaştırılması, analizlerinin yapılması, yorumlanması ve eyleme geçilebilmesi amacıyla bilgilerin ilgili kişi, kurum ile kuruluşlara yayılması işlemine sürveyans (gözetim) denir.
Bir bulaşıcı hastalığın, belirli zaman ve normal ölçüler içinde beklenenden daha çok sayıda görülmesi ya da o toplumda daha önce hiç görülmeyen bir hastalığın tek bir vaka bile olsa ortaya çıkması salgın olarak ifade edilmektedir. “Salgın olarak tanımlanmış bir olayın kaynağının, etkeninin, bulaşma yolunun bulunması, gerekli halk sağlığı önlemlerinin alınması ve ileride oluşabilecek benzer salgınların önlenmesi gibi amaçlarla gözetim yöntemleri kullanılarak araştırılmasına salgın incelemesi denilmektedir. Hastalığın bulaşmasına aracılık eden bit, pire, kene ve sinek gibi canlılara vektör denir . Hastalık etkeninin vücuda girmesinden, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen dönem kuluçka süresidir.
Sağlığı ilgilendiren tüm olayların dağılımının, bunların nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılmasında kullanılan yöntemlerinin temel kurallarını öğreten bilim dalına Epidemiyoloji denilmektedir. Hem klinik hem de toplumu tıp bilimlerinde hastalıkların/ sağlık sorunlarının dağılım, nedenleri ile bunların teşhis, tedavi ve önlenmesi için uygun yöntemleri belirlemeye yarayan araştırma tekniklerini öğreten bir bilim dalıdır.
***Bulaşıcı hastalıklar alanında gerek tanımlayıcı gerekse analitik incelemelerde kişi-çevre-yer-zaman nitelikleri enfeksiyon zincirini oluşturan ögeler çerçevesinde ele alınır.
1. Hastalık etkeni-enfeksiyon ajanı
2. Bulaşma yolları
3. Enfeksiyon kaynağı, konakçı
Enfeksiyon zinciri ;
1. Etken 2. Kaynağa giriş yolları 3. Kaynak 4. Kaynaktan çıkış yolları 5. Etkenin yeni konakçıya taşınması 6. Etkenin yeni konakçıya giriş yolları, 7. Yeni konakçının hassasiyeti-direnci olarak ortaya çıkmaktadır.
Bulaşma Yolları Enfeksiyon etkenleri
Bulaşma Yolları;
1. Doğrudan Bulaşma: Enfeksiyon etkeninin hiçbir araç ya da aracıya gerek kalmadan kaynaktan sağlam kişiye doğrudan geçmesidir.
2. Dolaylı Bulaşma: Etken kaynaktan ayrıldıktan sonra bir madde içinde ya da üzerinde yaşamını sürdürüp sonra sağlam kişilere geçebilir. Eşyalar, hastalığın bulaşmasına aracılık eden bit, pire, kene ve sinek gibi canlılar (vektörler), hava yolu dolaylı bulaşmaya örnektir .
a. Solunum Yolu: Hasta ve taşıyıcılarla direkt temas veya enfekte damlacıkların solunan havaya karışması sonucu meydana gelebilir. Enfekte damlacıkların havaya karışması ve/veya hastalık bulaşmış tozların solunması ile bulaşma olabilir.
b. Sindirim Yolu: Enfeksiyon etkenlerinin yeni konağa sindirim yoluyla girişleri besinler, içecekler kontamine eller, tırnaklar aracılığıyla olur. Çiğ yenilen yapraklı sebzeler, su ve içecekler (tifo, kolera, basilli dizanteri, çocuk felci, parazitler vb.) yoluyla bulaşan hastalıklardır. Süt, et, balık ve ürünleri ile bulaşan hastalıklar (tüberküloz, şarbon, şap, bruselloz vb.) yetersiz kişisel temizlik, olumsuz çevre şartları, aşılama yetersizliği yoluyla bulaşan hastalıklardır.
c. Temas Yolu: Bazı enfeksiyon etkenleri de temas yolu ile yeni konağa girerler. Direkt temas sonucu deri ve vücudun çeşitli bölgelerindeki mukozalar yoluyla patojen etkenler vücuda girerler. Genellikle sağlam deriden birçok etken giremez ancak buna rağmen girebilenler var. Sağlam deriden giren okul yarası, çiçek, cüzzam, uyuz, mantar, bitlenme vb. hastalıkları yapmaktadırlar. Yaralı deri yoluyla bulaşan hastalıklar tetanoz, gazlı gangren, kuduz, şarbon, deri verem hastalığı örnek olarak verilir. Üreme organları mukozası yoluyla bulaşanlara örnek olarak frengi, bel soğukluğu, AIDS vb. verilir.
d. Vektör Yolu: Bazı enfeksiyon etkenleri konakçılara aracılarla girerler. Vektörle bulaşma mekanik veya biyolojik olabilir. Örneğin karasineğin hastalık etkenini yiyecek içeceklere bulaştırmasına mekanik vektör, sivrisineğin sıtma etkenini konağa bulaştırmasında ise biyolojik vektör olma söz konusudur. Pireler, keneler, bitler bazı vektörlere örnektir.
e. Kan Yolu: Hastalık bulaşmış materyalin kan alma-verme veya damarlara batırılması vb. yolu ile kan dolaşımına geçmesi, önlem alınmadığı takdirde ciddi hastalıklara neden olacağı bilinmektedir.
3. Enfeksiyon Kaynağı: Enfeksiyon etkeninin girip yerleştiği, çoğaldığı canlı ve cansız araçlara kaynak adı verilir.
a. İnsanlar: Hasta ve taşıyıcılar
b. Omurgalı Hayvanlar: Sığırlar (tenya, verem, şarbon vb.), domuzlar (ruam, tetanoz) kedi (kedi sıyrığı, mantar enf), köpek (kuduz, kist hidatik)
c. Eklembacaklılar: Keneler (Q ateşi), pire (veba), bit (tifüs)
d. Toprak ve Diğer Cansızlar: Mantarlar, tetanoz, gazlı gangren
Bulaşıcı Hastalıkların Salgına Dönüşümü; Bulaşıcı hastalıklara erken zamanda müdahale edilmez, koruma kontrol önlemleri alınmaz ise hastalığın kuluçka süresine göre geçen zaman dilimi içinde salgın hâlini alabilmektedir.
Bir Salgının Boyutlarının Belirlenmesi;
• Hastalık ve etkene ilişkin özellikler (hastalık etkeninin çoğalıp enfeksiyon oluşturma kapasitesi etkenin bağışıklık bırakma özellikleri, hastalığın spektrumu, öldürücülüğü, kuluçka süresi),
• Kişiye ilişkin özellikleri (yaş, cinsiyet, meslek, aile büyüklüğü, sosyo-ekonomik düzey),
• Çevreye ilişkin özellikler (konut koşulları, çevre koşulları),
• Kesin tanı için gerekli mikrobiyoloji, biyokimya ve çevre ile ilgili laboratuvarların araç gereç, personel sayısı ve özellikleri açısından nitelikleri yeterli olmalıdır. Laboratuvar niteliği kadar laboratuvar sayısı da yeterli olmalıdır.
• Alınacak numunelerin yeterli miktarda alınması, uygun koşullarda saklanması ve laboratuvara bir an önce gönderilmesi sağlanmalıdır. Bir bulaşıcı hastalığın toplumda sürekli var olması, yani endemik bir durum söz konusu ise salgından söz edilemez.
Salgın İncelemesinde Yapılması Gerekenler;
• Saha çalışması hazırlığının yapılması (salgın incelemesi için)
• Hastalık tanısının kesinleştirilmesi (Vakalara kesin tanı konulmalıdır. Bunun için laboratuvara ihtiyaç vardır.)
• Salgının olup olmadığının belirlenmesi
• Duruma uygun vaka tanımının yapılması
• Tüm hastaların ve özelliklerinin saptanması (Tüm vakalar bilinmeli ve kişi, yer, zaman özellikleri ile bilinmelidir)
• Risk altındaki toplumun belirlenmesi ve incelenmesi (Bir salgın sırasında risk altındaki toplum belirlenir)
• Salgın sırasındaki çevre koşullarının incelenmesi (kuraklık, yağış durumu, su kesintileri/ arıtılması.)
• Salgın kaynağı ve yayılmasına ilişkin hipotezlerin kurulması (hastalık etkeni, kaynak, kaynaktan çıkış, yeni konakçıya geçiş yolu ve şekli, yeni konakçı hassasiyeti)
• Salgına yönelik koruma kontrol önlemlerinin alınması (salgının kontrol altına alınması, durdurulması için yapılacaklar sonrasında hastaların tedavileri)
• Salgına yönelik raporlama ve paylaşım • Salgının yayılmasını durdurucu özel ve genel önlemlerin alınması
Genel Kontrol Önlemleri;
. Risk altındaki toplumun taranması, yeterli dengeli beslenme, sağlık eğitimi, kişisel temizlik kurallarına uymak, yeterli ve dengeli beslenme, sosyoekonomik durumun iyileştirilmesi, fiziksel ve mental stresin azaltılması, suların arıtılması, besinlerin kontrolü ve sanitasyonu, portör muayeneleri, çevrenin düzeltilmesi (suların arıtılması, su, toprak hava kirliliğinin önlenmesi), insandan hayvana / hayvandan insana geçen hastalık (zoonoz) kaynağı hayvanların kontrolü, yasal düzenleme yapılması, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, etkin bağışıklama/aşılama programları, epidemiyolojik araştırmalardır.
Özel Kontrol Önlemleri;
Salgınların sınırlandırılması ve önlenmesi için gerekli olan özel kontrol önlemleri şunlardır. Hastalık kaynağına yönelik önlemler (hastalığın bildirimi, hastalığın kesin tanısı, erken tedavi, ilk kaynağın tespiti, taşıyıcı aranması, izolasyon/karantina/ tıbbi nezaret, atıkların dezenfeksiyonu, hasta hayvanların yok edilmesi), bulaşma yollarına yönelik önlemlerin alınması (suların arıtılması, besin kontrol ve sanitasyonu, vektörlerle mücadele, çöp ve gübrelerle mücadele, sağlıklı tuvalet), sağlam kişilere yönelik önlemlerdir (aşılama, ilaçla korunma, ulusal ve uluslararası önlemler)
Risk Azaltma; Etken, bulaşma yolu konakçı ve hastalık oluşum döngüsünün kırılması ile bulaşıcı hastalığın salgına dönüşme riski azaltılır. Bunun için farklı kaynaklardan veri toplanması, bildirim sisteminin standart hâle getirilmesi, kurumlar arası verilerin takibi, hastalıkları izlem sisteminin iyi kurulmuş olması ve düzenli takip edilmesi (izleme ve gözetim sistemi) ile erken uyarı sistemi çalıştırılarak, salgın riskinin en aza indirilmesi sağlanacaktır.
Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma ve Kontrolüne Ait Genel Önlemler;
Birincil korunma; kişilerin etkenle karşılaşmadan önce alınan koruyucu önlemlerdir
Birincil korunmada sağlığın geliştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar şunlardır:
1. Sağlık eğitimi 2. Kişisel hijyen 3. Sosyoekonomik gelişme
4. Akıl ve ruhsal stresin önlenmesi 5. Düzenli tıbbi muayene 6. Aile ve cinsel sağlık
7. Sağlık mevzuatı 8. Enfeksiyon kontrol programı 9. Araştırma ve gözetimler
10. Ev ve hastane tedavisi yöntemlerinin modernizasyonu örnek olarak verilmektedir.
Koruyucu Önlemlerin Bulaşıcı Hastalıkların Yayılımına Etkileri
Koruyucu önlemler alındığında önlenebilen durumlar aşağıda sıralanmıştır.
• Yerleşim yeri planlaması: İshal, Alt solunum yolları enfeksiyonu
• Temiz su: İshalli hastalık, tifoid ateş
• İyi temizlenme: İshalli hastalıklar, bit, kene, sinek kaynaklı hastalıklar, uyuz
• Uygun beslenme: Verem, kızamık, alt sonum yolu enfeksiyonu
• Aşılama: Kızamık, menenjit, difteri
• Hastalık yapan sinek/böcek kontrolü: Sıtma, tatarcık humması, veba, viral kanamalı ateşli hastalıklar
• Kişisel korunma: Sıtma, tatarcık humması, uyuz, bit
• Kişisel hijyen: Tifüs, tekrarlayan ateş
• Sağlık eğitimi: HIV/AIDS, ishalli hastalıklar
• Vaka yönetimi: Kolera, verem, alt solunum, sıtma, kanamalı ateş, menenjit, tifüs
İkincil Korunma: Vaka kontrolü, temaslı kontrolü, çevre kontrolü, sağlık eğitimi verilmesi, Aile Sağlığı Merkezleri, İlçe Sağlık Müdürlüğü ve Toplum Sağlığı Merkezli taramalar yapılması ikincil korumalara verilen örnekler olarak kabul edilmektedir
Erken Uyarı Sistemleri;
İnsan merkezli erken uyarı sistemlerinin amacı, kişisel yaralanma, can kaybı, mülke ve çevreye zarar verme olasılığını azaltmak için tehlikelerle tehdit altındaki bireyleri ve toplulukları yeterli zaman ve uygun bir şekilde harekete geçirmektir.
***Tarım ve Orman Bakanlığı Erken Uyarı Sistemi (10 Temmuz 2018 tarihli resmi gazetede yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su işleri Bakanlığı birleştirilerek Tarım ve Orman Bakanlığına dönüştürülmüş olup, ildeki karşılığı Tarım Orman İl Müdürlüğü olmuştur.)
Sağlık Bakanlığı Erken Uyarı Sistemi;
Halk sağlığını tehdit etme potansiyeli bulunan olaylarda temel amaçlardan biri, olayı kaynağında sınırlamaktır.
Tehlikenin Değerlendirmesi Etken olan patojen, kimyasal madde, ilaç, radyasyon, vb. ile bu etkenin kuluçka süresi, bulaşma yolu, hastalık yapma gibi özellikleri değerlendirilir.
Maruz Kalma Durumunun Değerlendirmesi: Etkilenen kişi sayısı, vakaların yaş, cinsiyet, yerleşim yeri gibi epidemiyolojik özellikleri, semptomları, risk altındaki nüfus, atak hızı, vaka ölüm hızı, toplum bağışıklığı vb. değerlendirilir.
Bağlam/ortamın değerlendirmesi: Olayın gerçekleştiği ortamın sosyal, ekonomik, teknikbilimsel, etik, politik ve çevresel yönleri değerlendirilir. Bu değerlendirme sonrasında halkın sağlığı açısından olay ile ilgili riskin ne olduğunu belirlemek amacı ile “ulusal düzeyde, il düzeyinde ya da hastanede yayılma riski nedir?, ortak kaynağa maruziyet riski nedir?” gibi risk sorularına cevap aranır. Risk değerlendirmesinde, olay ile ilgili cevap aktivitesine gerek kalmadığı sonucu elde edildiğinde olayın izlenmesine son verilir. Risk değerlendirmesi süreci devam eden ve tekrarlanması gereken bir süreç olduğundan, yeni veri geldiğinde veya zaman içeresinde tekrarlanmalıdır.
Uluslararası Sağlık Tüzüğü (UST-2005)
Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nün (UST) amacı ve kapsamı, uluslararası trafik ve ticarete gereksiz müdahaleden kaçınarak ve halk sağlığı açısından ortaya çıkacak risk ile orantılı ve sınırlı olarak, hastalıkların uluslararası yayılmasını önlemek, bu hastalıklara karşı korunmak, yayılmalarını kontrol etmek ve halk sağlığı açısından gerekli yanıtı vermektir.
He taraf devlet, karar aracı uyarınca kendi ülkesi içindeki uluslararası önemi haiz halk sağlığı acil durumuna yol açabilecek tüm olayları ve aynı zamanda bu olaylara yanıt olarak uygulanan herhangi bir sağlık önlemini, Ulusal UST Odak Noktası aracılığıyla ve halk sağlığı bilgilerinin değerlendirildiği 24 saat içinde, mümkün olan en etkin haberleşme araçları ile Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirecektir. DSÖ tarafından alınan bildirim, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEK) yetki alanına giren bir konuyu içeriyor ise, DSÖ derhâl UAEK’na bildirimde bulunacaktır.
Kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer ajanlar kısaca KBRN ifadesi kullanıldığında Kitle İmha Silahlarından (KİS) bahsedilmiş olunmaktadır. Bunların endüstri ve diğer alanlarda kullanımları sonucu ortaya çıkan kaza ve acil durumlar zehirli endüstriyel ajanlarla etkilenim olarak değerlendirilmektedir. Bunlar Zehirli Endüstriyel Kimyasallar (ZEK), Zehirli Endüstriyel Biyolojik ajanlar (ZEB), Zehirli Endüstriyel Radyolojik ajanlar (ZER), Zehirli Endüstriyel Nükleer ajanlar (ZEN) olup, silah olarak kullanılmazlar. Zehirli endüstriyel maddeler KİS’lere göre bir defada sayıca daha az insanı etkileme riski bulunmaktadır.
KBRN Anlayışına Odaklanmak;
KBRN maddelerinin kasten veya kazaen çevre ve insan sağlığına zarar verme olasılığı ve zararın ciddiyet derecesi KBRN riski olarak açıklanmaktadır. KBRN maddelerinin kasten veya kazara çevre ile insan sağlığına zarar verme olasılığının ve zararın ciddiyet derecesinin değerlendirilmesine ilişkin faaliyetler bütününe KBRN risk analizi denilmektedir. KBRN maddelerinden elde edilen silahların terör, sabotaj eylemleri yoluyla endüstriyel üretim, sağlık sektörü, laboratuvarlar ve bilimsel araştırmalardaki ürün ya da ara ürün olarak kullanılan KBRN maddelerinin insan, teknoloji kaynaklı ya da doğal biçimde kontrolsüz olarak veya kasten yayılmasıyla oluşan tehdit ve tehlikeler KBRN tehdit ve tehlikeleri olarak ifade edilmektedir. Kimyasal, biyolojik, radyoaktif ve nükleer maddelerin belirli bir bölgeye, kişilere, yapılara, su kaynaklarına ve toprağa bulaşması durumu KBRN kirlenmesini anlatmaktadır. Algılama, KBRN maddelerinin herhangi bir yolla keşfedilmesidir.
Zehirli endüstriyel maddeler üç başlık altında açıklanmaktadır. Bunlar:
• Zehirli Endüstriyel Kimyasallar (ZEK): Endüstriyel kimyasallar önemli zehirli tehlikeler oluşturabilir ve insan vücuduna ve teçhizata zarar verebilir. Birçok endüstriyel kimyasal madde aşındırıcı, yanıcı, patlayıcı veya hava veya su ile şiddetli reaksiyon gösterir; bu tehlikeler hemen zehirli etkilerden daha fazla kısa vadeli zorluklara neden olabilir.
• Zehirli Endüstriyel Biyolojikler (ZEB): ZEB, ciddi çevresel hasar üretme ve su kaynaklarının kirlenmesine, uzun vadeli ekolojik hasarlara ve askerî operasyonlara önemli bir tehlike oluşturma potansiyeline sahiptir. ZEB’nin olası kaynakları arasında, hastaneler ve diğer tıbbi tesisler ile ilaç kökenli veya tarımsal sanayi için araştırma, üretim, depolama veya geri dönüşüm tesisleri yer almaktadır.
• Zehirli Endüstriyel Radyolojikler (ZER): Radyoaktif tehlikeler üretebilecek ZER malzemesinin olası kaynakları şöyledir: sivil nükleer üretim, araştırma, geri dönüşüm ve depolama tesisleri; atık toplama yerleri; endüstriyel ve tıbbi kaynaklar; transit madde ve kaynaklar; çalınan veya kaçak nükleer silah sınıfı malzeme. Üretilen radyoaktif tehlikelerin özellikleri, radyasyon türüne ve ilgili nüklidlere bağlı olacaktır.
Kimyasal Ajan Etkileri Her ajan kendi özgün özelliklerine ve içerikleriyle ilişkili sorunlara sahiptir. Bu nedenle, kapsamı anlamak için bireysel olarak her ajana bakmak gereklidir (ör., Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer). Kimyasal savaş ajanları, insan vücudu üzerinde çeşitli etkileri olan çeşitli kimyasal maddeleri kapsar. Kimyasal savaş ajanlarının temel kategorileri blister ajanlar (kabarcık oluşturan), sinir ajanları, boğulma ajanları, güçsüzleştirici ajanlar, kan maddeleri ve tahriş edici maddelerdir.
***Cilt ile temasında ciddi kabarcık oluşturan kimyasal maddeler blister ajanlar ve yakıcı ajanlardır. Blister ajanlar (kabarcık oluşturan) genellikle öldürücü değildir. Bunun yerine, aracıya maruz kalan bireyleri etkisiz hâle getirme eğilimindedirler.
Biyolojik Ajan Etkileri Biyolojik tehditler aynı zamanda virüsler, bakteriler, mikroorganizmalar ve canlı bitkilerden veya hayvanlardan türetilen toksinler gibi birçok formda olabilir ve çoğu çevrede doğal olarak bulunan şekilde elde edilmesi kolaydır Biyolojik ajanlara maruz kalma, kaza veya kasıtlı bir terör eylemi olarak gerçekleşebilir. Bir biyolojik maddenin kazara veya kasıtlı olarak dağılımı, yukarıda tarif edildiği gibi gıda ve su yoluyla veya aerosol dağılımının bir biçimi yoluyla ortaya çıkabilir. Biyolojik bir ajanın çok sayıda insana hızlı bir şekilde bulaşmasının uygun koşullarını etkileyen bir felaketin sonucu salgın olabilir. Biyolojik bir organizma, doğal felaketin ardından oluşan olgun koşullardan yararlanabilir.
***Hindistan doğal bir felaketin biyolojik felakete neden olabileceğinin klasik bir örneğidir. Hindistan’da hava koşullarına bağlı birçok felaket yaşandı. 1980 ve 2010 yılları arasında biyolojik felaketlerden ölenlerin yüzde 10.8’inin ölümüne neden olduğunu belirttiler. Biyolojik felakete neden olabilecek hastalık örnekleri arasında kolera, dang humması, sıtma ya da kızamıklar bulunur .
Radyolojik Etkiler Radyolojik tehlikeler, zarar verme yeteneğine sahip herhangi bir nükleer radyasyondan oluşur Radyolojik tehlikelerin ve nükleer tehlikelerin ajanları yakından ilişkilidir. KBRN tartışırken nükleer ve radyolojik olaylar değiştirilebilir. Bir radyolojik olay ile nükleer bir olay arasındaki net bir tanımın belirlenmesi zor olabilir. Enerji Bakanlığı nükleer tehlikeleri mevcut radyasyonun potansiyel seviyesi olarak tanımlar. Bu iki tanımla radyolojik olaylar ve nükleer olaylar değiştirilebilir.
KBRN Tehlike Verilerinin Yönetimi KBRN olayları için KBRN bilgilerinin doğru kaydı tutulmalıdır. Doğru kayıt tutma, operasyonel planlamaya yardımcı olmak, dost kuvvetlerin yanlışlıkla bir tehlike alanı ile karşılaşmalarını önlemek ve çatışma sonrası iyileştirmeye destek olmak içindir.
Arındırma; Önceden tehlike oluşturan önlemler ve kontrol tedbirleri etkili olmazsa veya maruz kalmak kaçınılmaz ise arındırma gerekli olabilir. Arındırma öncesinde mutlaka hasta/yaralıların önceliklendirilmesi (triaj) yapılmalıdır. Arındırma sonrasında ayrıca triaj yapılmalıdır.
KBRN ajanları ile etkilenmiş kişilere yapılacak müdahale kurallarına göre müdahaleleri, taşınması, sağlık sistemine kabulü ve tedavisi yapılır.
• Kayıplar ve müdahale edenlere danışma, seçme ve tedavi sağlanmalı,
• Mevcut durum uygunluğuna göre mevcut tıbbi tedavi tesislerini arttırmalı,
• Olay sırasında tıbbi yönetim ve idareye yardım etmeli, 226 Teknolojik ve/veya İnsan
• Laboratuvar analizi ve tanımlanması için gerekli tıbbi numuneleri toplanmalı,
• Hastaları nakletmek ve takip etmeli,
• Tıbbi malzemeleri dağıtımı yapılmalı,
• Stres yönetimi planlanmalı,
• Olası durumlarda tıbbi tedavi tesislerine girmeden önce kayıpların temizlenmesini sağlanmalıdır.
Olay Yeri Değerlendirmesi ve Yönetimi
KBRN olaylarına müdahalenin önemli unsurlarından birisi olay yeri değerlendirilmesidir. Olay yeri iyi değerlendirilir ise, ikincil riskler sonucu ikincil olumsuz etkilenmeler en aza indirilmiş olacaktır. Olay yeri değerlendirilmesinde olayın olduğu yer, oluş zamanı, olaydan etkilenen yapılar, olaydan etkilenen kişiler, kişi sayısı, etkilenme şekilleri ve müdahale için ihtiyaç duyulan ekiplerin sayısı ve niteliği ayrı ayrı değerlendirilir. Olay yeri değerlendirmesi hazırlık ve müdahale olmak üzere iki aşamadan oluşur.
Hastanelere Yönelik KBRN Ajanlarının Riskinin Azaltılması
Hastaneler mevzuat doğrultusunda KBRN olaylarına hazırlık yapmak durumundadır. KBRN ajanları ile etkilenmiş veya zararlı endüstriyel maddelere maruz kalmış kişilerin arındırılmadan kendi imkânları ile hastanelere gelebilecek olması hâlinde hastaneler hazır olmalı, bunlara yönelik plan ve standart müdahale süreçleri belirlenmelidir.
Hazırlık;
16 Ekim 2009 tarihinde çıkarılan Genelge’ye göre hastaneler KBRN arındırma üniteleri ve izolasyon üniteleri kurmak durumundadırlar. Hastanelerin hazırladığı HAP’ların İl Sağlık Müdürlükleri tarafından kontrol ve denetimleri yapılır. Her yıl yapmak durumunda oldukları iki masa başı ve bir genel ölçekli tatbikatları icra ile yükümlüdürler.
KBRN’DEN KORUNMA;
***Kişisel koruyucu donanım varsa (KBRN giysisi, maske, eldiven, bot vb.) bunlar kullanılmalı, yoksa ıslak/nemli bezden (saldırının ilk döneminde) nefes alınıp verilebilir. Ağızdan bol miktarda sıvı verilir. Temiz gıdalar bile çok iyi pişirilerek yenmelidir. Eğer yakınlarda hasta varsa mutlaka bu hastalara müdahale eden kişiler de maske ile eldiven kullanmalıdır. Kusmuk, balgam dışkı ve idrarlara çıplak elle dokunulmamalı, bunlar kireç kaymağı ile müdahale edilmelidir. Havalandırma sistemleri kesinlikle çalıştırılmamalı hatta kapatılmalıdır. Bölgede alışılmışın dışında durumların olmasını gösteren belirtiler (aynı belirteler gösteren hastaların çokluğu, hayvanların ölümü, bitkilerin renk değiştirmesi vb.) yetkililere ihbar edilmelidir. Hemen en yakın sığınağa girilmelidir. Sığınak yoksa en yakın kapalı yerlere sığınılmalıdır. Sığınak içinde eğer varsa koruyucu malzeme kullanılmalıdır. Koruyucu malzeme yoksa gözler hemen kapatılmalı, eller ve yüz mutlaka elbise ile örtülmelidir. Dışarıda bulunanlar havayla doğrudan temas sağlamamalı, bir ıslak bez vasıtası ile nefes alıp vermelidir. Yağmur yağıyorsa el ve yüzün ıslanmamasına dikkat edilmelidir. Eller kirli kabul edileceğinden ağza ve göze değdirilmemelidir.
BÜYÜK ENDÜSTRİYEL KAZA RİSKLERİNİN AZALTILMASI;
Büyük endüstriyel kaza kapsamında tehlike insan ve çevreye zarar verme potansiyeli olan, tehlikeli bir madde ya da onu oluşturan sistem olarak tanımlanabilir. Risk ise, tehlike oluşturabilecek bir olayın meydana gelme olasılığı olarak tanımlanmaktadır. Yüksek tehlike sınıfındaki bir kimyasal maddenin herhangi bir kişi tarafından solunması Risk kavramına bir örnek olarak verilebilir.
İşletmelerde büyük endüstriyel kazaların önlenmesine yönelik kaza potansiyeli oluşturan riskler genel olarak aşağıda tanımlanmıştır.
- Kontrol dışı oluşan veya depolanan toksik (zehirli) maddelerin çevreye yayılarak zarar vermesi
- Ortamda bulunan, ısı veya alevle temas ettiğinde yangına sebep olabilecek yanıcı maddeler.
- Olası bir gaz salınımı oluşturup sonrasında hava ile temas ettiğinde patlama meydana getiren tehlikeli madde(ler)
Toksik madde canlılara ağız, deri, solunum vb. yollarla etki ettiğinde canlı sağlığını bozan ya da ölümüne sebep olan kimyasal maddelere verilen isimdir.
BEK Risk Değerlendirmesi
Risk Assessment Aspects of COMAH Safety Reports rehberleri kullanılmaktadır. Bu kapsamda risk analiz ve değerlendirme sürecinde 5 ana soru grubu cevaplanır:
1. Nedenler: Potansiyel kazaların kaynaklarının ve gerçekleşme şekillerinin tanımlanması
2. Olasılık: Bunların gerçekleşme olasılığına dair tahmin
3. Sonuçlar: Kazaların potansiyel sonuçlarının tahmini
4. Önlemler: İlk 3 maddedeki analizlerden elde edilen risk seviyelerinin belirlenmesi ve önlemlerinin değerlendirilmesi
5. Değerlendirme: Risk yönetimi eylemi (Güvenlik sistemlerinin güvenilirliği ve kullanılabilirliği)
Risk değerlendirme sonucuna bağlı olarak riskin azaltılması ya da eşik değerine çekilmesi için;
a. Kullanılan tehlikeli maddenin değiştirilmesi,
b. Önleyici eylemlerin arttırılması,
c. Kaza sonuçlarının şiddetini azaltıcı önlemlerin azaltılması gerekir.
Avrupa Birliği’nin Büyük Endüstriyel Kazalarla İlgili Direktifleri;
1976 yılında İtalya’nın Seveso kasabasında gerçekleşen kimyasal bir kaza sonrasında, endüstriyel kazaların oluşmasının engellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması adına hazırlanmış olan Avrupa Birliği (AB) Seveso Direktifi (82/501/EEC- SEVESO I) kabul edilmiştir. Direktif genişletilerek 9 Aralık 1996’da ise 96/82/EC sayılı “Tehlikeli Maddeleri İçeren Büyük Kaza Risklerinin Kontrolüne İlişkin Direktif (SEVESO-II Direktifi)” yayımlanmıştır. Yeni ilaveler ile AB Seveso direktifleri, 2003 yılında genişletilmiş direktif yürürlüğe girmiştir (2003/105/EC - SEVESO II). En son olarak Avrupa’da 1 Ocak 2015 tarihinde AB SEVESO II’nin yerini alacak AB SEVESO III direktifi (2012/18/EU) yürürlüğe girmiştir.
Türkiye’de Mevcut Durum ve Politikalar;
AB uyum süreci ile birlikte ülkemizde, “Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik” ile uygulamaya konulmuştur. Bu Yönetmelik hükümlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müştereken yürütmektedir.
Türkiye’de Yetkili Kurumlar ve Sorumluluklar
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, Büyük Endüstriyel Kaza Risklerinin Azaltılmasına İlişkin mevzuat kısaca BEKRA mevzuatı şeklinde kullanılmakta olup, BEKRA mevzuatının uygulanmasından sorumlu yetkili kamu kuruluşları;
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB),
- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB),
- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’dır.
Dünya’da Gerçekleşen Büyük Endüstriyel Kaza Örnekleri ve Öğrettikleri
1974 yılında İngiltere/Flixborough’da bulunan bir kimya tesisinde %80’i bir kimyasal madde olan siklohekzan içerikli yakıt buharının sızması ve patlaması sonucu 28 kişi öldü, 36 kişi yaralandı. İşletmeye yakın çevrelerde de 56 kişi yaralandı. Kaza raporunda belirtilen sebep reaktör tankına monte edilen by-pass borusundaki çatlak olarak belirtilmişti. 1976 yılında İtalya’nın Seveso kasabasında bulunan bir kimya tesisinde fenol türevi bir kimyasal madde olan triklorofenol üretiminde kullanılan tetraklorodibenzoparadioksin (toksik bir kimyasal madde) sızması sonucu 2000’i aşkın zehirlenme, bitki örtüsü ve hayvan ölümleri gözlemlendi. 300 km2 lik karantina alanı oluşturuldu. Reaktördeki sızma kaza raporudaki ana sebep olarak belirtildi. 1984 yılında Hindistan’nın Bhopal kentinde tarihin en büyük kimya sanayi tradejisi yaşandı. Kimyasal üreten tesiste toksik gaz (metilizosiyanat) sızıntısı olmuştur. 2000 kişi olay anında, toksik maddenin suya karışması sonucu 8000 kişi kazadan sonra ölmüştür. Kaza sebeplerinden bir tanesi yıkama tankına su sızması olarak belirtilmiştir. SEVESO uygulamalarının hayata geçmesinden sonrada önemli BEK örnekleri oluşmuş ve yapılan hataları minimize etmek adına düzenlemeler gözden geçirilerek yenilenmiştir. 2001 yılında Fransa’nın Toulouse kentinde SEVESO uygulayan üst seviyeli bir kuruluşta depolanan 300 ton patlayıcı madde infilak etmiştir. 31 kişinin ölümü ve 10000 kişinin yaralanmasına sebep olan olayda 1.5 milyar avroluk zarar oluşmuştur. Depolama ortam koşullarındaki kontrolsüzlük kazanın ana sebebi olarak rapor edilmiştir. 2005 yılında Çin’nin Jilin şehrindeki bir petrokimya tesisinde patlamalar meydana gelmiştir. 1 kişinin ölümü 70 kişinin yaralanması ile sonuçlanan olayda, patlama sonrası suya karışan benzen isimli kimyasaldan ötürü çok sayıda kişi zehirlenmiş ve uzun süre milyonlarca kişi su sıkıntısı çekmiştir. Genel olarak, tüm kaza raporları sonucu kazaların çevreye zarar veren etkileri incelendiğinde %43 ‘ünün Havaya Toksik Yayılım, %26’sının Yangın, %24’ünün Patlama, %6’sının Su Kirlenmesi ve %1’inin Diğer etkiler olarak sıralandığı belirtilmiştir.
işletmelerin Yükümlülükleri;
Alt ve Üst Seviyeli Kuruluş İçin Yükümlülükler
• Bildirim
• Risk Değerlendirmesi
• Büyük Kaza Önleme Politikası
• Domino Etkisi: Bilgi Alışverişi
• Büyük Bir Kaza Durumunda Yükümlülükler: Eylem, İletişim ve Raporlama
Üst Seviyeli Kuruluşlar için yükümlülükler:
Alt seviyeli kuruluş için gerekli olan belgelere ilave olarak;
• Güvenlik Raporu
• Güvenlik Yönetim Sistemi
• Dâhili Acil Durum Planı: Hazırlanması, Gözden Geçirilmesi ve Güncellenmesi
• Harici Acil Durum Planının Hazırlanması için Bilgi Paylaşımı
• Halkın Bilgilendirilmesi
TEHLİKELİ MADDE TAŞIMACILIĞI RİSKLERİNİN AZALTILMASI
Tehlikeli madde; doğal özellikleri nedeniyle nakliyesi esnasında insanlara, hayvanlara ve diğer tüm canlılara zarar vermek suretiyle çevreye zarar verebilecek konumdaki ADR (Uluslararası Karayollarında Tehlikeli Maddelerin Taşınması Avrupa Sözleşmesi)’ye göre taşınması yasak olan veya bu anlaşmada yazılı şartlara uygun olarak taşınmasına müsaade edilen maddeler ve nesnelerdir. Bu tür maddelerin tehlikeleri radyoaktif, yanıcı, patlayıcı, zehirli, korosif (kimyasal veya fiziksel aşındırıcı ve tahrip edici madde), biyo-tehlikeli, boğucu, allerjik vb. gibi sebeplerden ileri gelebilir ve tehlike niteliklerine göre sınıflandırılırlar İlk olarak Uluslararası Deniz Danışma Kurulu 1960 yılında, tehlikeli maddelerini Uluslararası Deniz Danışma Kurulu Tehlikeli Yük Kodları altında sınıflandırmıştır.
Tehlikeli Maddelerin Kara Yolu ile Taşınması;
BM Avrupa Ekonomik Komisyonu ADR Anlaşması 1957 yılında hazırlanmış ve 29 Ocak 1968 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Belirli aralıklarla revizyonları yayımlanmaktadır. Son revizyon, 1 Ocak 2017 tarihinde yayımlanmıştır. ADR anlaşması genel hatlarıyla AB üye, aday ve AB ile iş birliği içindeki ülkeler arasında karşılıklı iş birliği ve güven hedefinde ve tehlikeli maddelerin taşınması faaliyetlerini düzenlemek ve uluslararası ticareti desteklemek ilkesindedir. ADR’ye taraf 58 ülke vardır.
Tehlikeli Maddelerin Deniz Yolu ile Taşınması;
Deniz yolu taşımacılığında taraf sözleşme SOLAS (International Convention for the Safety of life at Sea/Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesi)’tır. SOLAS, ilk olarak 1914 yılında Uluslararası Denizcilik Teşkilatı (IMO) tarafından hazırlanan, ticari gemilerde can emniyeti konularını düzenleyen en önemli sözleşmelerden biridir. Ülkemizin 1958 yılında taraf olduğu IMO, SOLAS sözleşmesi ile denizdeki gemilerin, malların ve çevredeki canlıların güvenliğinin artırılması için yükümlülükler uygulamaktadır. SOLAS, genel olarak yapı, makine, teçhizat, yangın, can kurtarma araçları ve düzenlemeleri, telsiz haberleşmesi, seyir güvenliği ve sevkiyat konularını içermektedir. Tehlikeli maddelerin deniz yolu taşımacılığında IMDG kodu kullanılmaktadır.
Tehlikeli Maddelerin Demir Yolu ile Taşınması;
Demir yolu ile Uluslararası Taşımalar Hükümetler Arası Örgütü (OTIF), Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Anlaşmaya (COTIF) katılan taraflar tarafından oluşmaktadır. OTİF 50 üyeden oluşmaktadır Yolcu ve eşya ile ilgili yönetmeliklerin dışında, COTİF Tehlikeli Malların Demiryolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Düzenlemeler (RID) Yönetmeliği ile tehlikeli maddelerin taşımacılığını da belirli kurallar çerçevesinde belirlemiştir. Tehlikeli Eşyaların Demiryolu ile Uluslararasında Taşınmasına İlişkin Yönetmelik (RID) COTIF’in EK-C’sinde verilmiştir. RID’ın son güncellemesi 1 Mayıs 2015’te yürürlüğe girmiştir. RID, genel olarak yüklerin sınıflandırılması, ambalajlama, depolama ve sevkiyat hususlarını kapsamaktadır.
Tehlikeli Maddelerin Hava Yolu ile Taşınması;
Ülkemizde13 Nisan 2018 tarihinde Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından Tehlikeli Maddelerin Hava Yolu ile Taşınması hakkında yönetmelik yayınlanarak önemli bir eksiklik giderilmiştir. Uluslararası hava taşıyıcıları birliği konu ile ilgili Tehlikeli yük mevzuatı (IATA-DGR) ile tehlikeli maddelerin taşımacılığını belirli kurallar çerçevesinde belirlemiştir.
YÜRÜLÜKTEKİ BAZI YÖNETMELİKLER
Denizyoluyla Taşınan Tehlikeli Yüklere İlişkin Uluslar Arası Kod Kapsamında Eğitim ve Yetkilendirme Yönetmeliği Tarih: 11.02.2012 Sayı: 28201
Karayolu Taşıma Yönetmeliği Tarih: 11.06.2009 Sayı: 27255
Karayolu Taşımacılık Faaliyetleri Mesleki Yeterlilik Eğitimi Yönetmeliği Tarih: 03.09.2004 Sayı: 25572
Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 24.10.2013 Sayı: 27092
Trenlerin Hazırlanması ve Trafiğine Ait Tarih: 06.05.2013 Sayı: 28639
Tehlikeli Maddelerin Demiryoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 16.07.2015 Sayı: 29418
Tehlikeli Maddelerin Deniz yoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 03.03.2015Sayı: 29284
Tehlikeli Maddelerin Havayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 13.04.2018 Sayı: 30390
Elleçlenme; Genellikle taşımacılıkta gümrük gözetimi altındaki eşyanın asli niteliklerini değiştirmeden istiflenmesi, yerinin değiştirilmesi, büyük kaplardan küçük kaplara aktarılması, kapların yenilenmesi veya tamiri, havalandırılması, kalburlanması, karıştırılması.
Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı (TMGD) Tehlikeli Madde Taşımacılığı Mevzuatı’nda belirtilen taraflar, yaptıkları işlemleri insan sağlığına, diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden yapmaları için ADR anlaşması ve ilgili Mevzuat hükümleri kapsamında Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı (TMGD) istihdam etmelidirler. TMGD’nin görevi işletmede sorumlu kişi/kişilerle koordine şekilde tehlikeli madde ile yapılan işin gereklilikleri kapsamında ADR Mevzuatına uygun şekilde en uygun araç, paket, depolama vb. faaliyetleri belirleyip, kullanımını sağlayarak raporlamaktır. TMGD’nin başlıca görevleri şu şekilde sıralanabilir:
• Tehlikeli maddelerin taşınmasında ilgili sözleşme ve ulusal yükümlülüklere uyulması için öneriler sunmak ve bu hükümlere uyulmasını sağlamak
• İşletmenin tehlikeli maddelerin taşınması ile ilgili yıllık faaliyet raporunu, yılsonu itibariyle ilk üç ay içerisinde hazırlamak ve elektronik ortamda ibraz etmek
• Herhangi bir kaza meydana gelmesi durumunda kaza raporunu ibraz etmek
• Ulusal ve uluslararası mevzuat ve bunlarda yapılan değişiklikler hakkında tehlikeli madde faaliyetlerinde bulunan işletme çalışanlarına göreve yönelik eğitim vermek veya eğitimleri almalarını sağlamak
• Tehlikeli maddele faaliyetleri esnasında bir kaza meydana gelmesi durumunda uygulanacak acil durum prosedürlerini belirlemek tatbikatların periyodik olarak yapılmasını sağlamak ve bu faaliyetlerin kayıtlarını tutmak
• Faaliyetler konusunda yapılan her türlü işi kayıt altına almak, bu kayıtları 5 yıl süreyle saklayarak talep edilmesi halinde ibraz etmek.
Ünite Soruları:
1 Epidemiyoloji ne ile ilgilenir?
A. Kişilerin sağlık sorunları
B. Hastalıkların tedavisi
C. Toplumsal hastalıkların maliyeti
D. Kişilerin tedavi yöntemleri
E. Toplumsal hastalıkların incelenmesi
2 Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyon zinciri arasında yer almaz?
A. Etken
B. Yeni konakçının direnci
C. Ajanın genetik yapısı
D. Kaynak
E. Bulaşma yolları
3 Enfeksiyonun bulaşma yolu aşağıdakilerden hangisi içinde yer almaz?
A. Damlacık yolu
B. Ağız yolu
C. Deri yolu
D. Vektör yolu
E. Görme yolu
4 Aşağıdaki belirtilerden hangisi KBRN ajanı kullanıldığını gösterir?
A. Nefes darlığı
B. Kanama
C. Ciltte kaşınma
D. Gözde yanma batma ve görme bulanıklığı
E. Aynı şikâyetten çok sayıda insanda görülmesi
5 Aşağıdakilerden hangisi İl AFAD’ın görevleri arasında yer almaz?
A. Arındırma
B. Sıcak alanda arama kurtarma
C. Olay yeri yönetimi
D. Olay yeri sınırlarının belirlenmesi
E. Kimyasal laboratuvar analizi
6 Büyük endüstriyel kaza risklerinin azaltılması kapsamında birinci derecede sorumlu kuruluş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇSB)
B. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB)
C. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
D. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB)
E. Ticaret Bakanlığı (GTB)
7 Aşağıdakilerden hangisi büyük endüstriyel kaza riski oluşturan sınıfta yer almaz?
A. Toksik madde
B. Yanıcı madde
C. Patlayıcı madde
D. Radyoaktif madde
E. Uçucu madde
8 Dünyanın en büyük endüstriyel felaketi nerede yaşanmıştır?
A. Çin /Jilin
B. Hindistan/Bhopal
C. İtalya /Seveso
D. Fransa/Toulouse
E. İngiltere/Flixborough
9 Tehlikeli maddelerin deniz yolu taşımacılığında kullanılan kodu aşağıdakilerden hangisidir?
A. COTİF
B. IMDG
C. ADR
D. RID
E. DGR
10 Tehlikeli madde taşımacılığı kapsamında, Türkiye’de yetkili kuruluş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB)
B. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB)
D. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı
E. AFAD
CEVAPLAR:
1-E
2-C
3-E
4-B
5-E
6-A
7-D
8-B
9-C
10-D
Afet Uygulamaları ve Geçmiş Afetlerden Çıkarılan Dersler
17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02’ de gerçekleşen 7,4 büyüklüğünde ve merkez üssü Gölcük olan deprem Türkiye’ de yaşanmış en yıkıcı depremlerden biridir. Deprem Kocaeli, Sakarya ve Yalova’ da büyük can ve mal kayıpları doğurmuş; İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Zonguldak, Bilecik ve Tekirdağ’ da etkili olmuştur. Depremde 17.480 kişi hayatını kaybetmiş, 43.953 kişi yaralanmıştır (Başbakanlık, 2000). Yaklaşık 600.000 kişi evsiz kalmış, çok sayıda konut ve iş yeri hasar görmüştür. Marmara depremi, Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir. Bu nedenle; Marmara depremi, afet yönetimi anlayışında bir dönüm noktası olmuştur.
12 Kasım 1999 günü saat 17.57’de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem, Düzce merkez olmak üzere Bolu ve çevresinde hasara yol açmış olup depremde 763 kişi ölmüş, 4.948 kişi yaralanmıştır. Her iki deprem de konutlar ve iş yerleri ile endüstri tesislerinde önemli hasarlara ve yıkılmalara yol açmıştır. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem ülkemizin, afetlere özellikle depremlere hazırlıklı olma noktasında noksanlıklarını ve sorunları görmesi bakımdan bir dönüm noktası olmuştur.
Marmara depremlerinde koordinasyon ve kurumsal alanda karşı karşıya kalınan sorun alanları;
Afet yönetimi alanında dağınık bir yapının bulunması,
Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyonu sağlayacak ve bir arada çalıştıracak sürekli bir yapının olmaması,
Arama kurtarma alanında görev yapacak yeterli profesyonel birlik ve ekiplerin olmaması (1999 tarihinde sadece üç ilde sivil savunma arama kurtarma birliği bulunmaktaydı.),
Yapılaşma ve yerleşim yeri planlamaları alanında afet riskleri konusunda yeterli duyarlılığın olmaması,
Kamu kurumlarının afet yönetimi alanında profesyonel bir yaklaşım içinde olmaması,
Kurumların afet planları ve icra planlarının olmaması veya güncel hâlde tutulmaması,
Kurumların planlama ve zarar azaltma yaklaşımından uzak olmaları,
Planlarda kendilerine görev verilen personelin görevlerinden bilgi sahibi olmaması,
Afet mevzuatı konusunda yeterli bilgiye sahip olunmaması,
Sürekli eğitim yapılmaması ve farkındalık oluşturulmaması,
Tatbikatlar yapılmaması, ortak çalışma yeteneği ve kültürü geliştirilmemesi.
Alanda Yaşanan Sorunlar;
Afet bölgesine ulaşım sağlayan kara yollarının hasara uğraması,
Afet bölgesine ulaşmaya çalışanlar ile bölgeyi terk edenlerin yoğunluğu nedeniyle ulaşımın kilitlenmesi,
Yol durumu ile ilgili duyuru ve bilgilendirmenin yetersiz olması,
İlk etapta afet bölgesine ulaşım sağlayan yollarda denetim yapılamaması,
Hangi yolların ulaşıma uygun olduğu konusunda yeterli bilgilendirme yapılmaması sonucunda yığılma ve karmaşanın olması,
Enerji sağlayan sistemlerde arızalar meydana gelmesi,
Arama kurtarma ekiplerinin yeterli sayıda olmaması,
Arama kurtarma ekiplerinin enkazlara yönlendirilmesinde yaşanan aksaklıklar ve aynı enkaza tekrar girilmesi,
Arama kurtarma faaliyetlerinin sahada koordinasyonu ve raporlanmasında yaşanan aksamalar,
İkincil afetlerin meydana gelmesi (Tüpraş rafineri yangını gibi),
İleri yardım dağıtım noktalarının belirlenmesinde ortaya çıkan sorunlar,
Çadır kentlerde bölge dışından gelen afetzede olmayan kişilerin barınmaları ve yardımlardan haksız yere faydalanmaları,
Asılsız söylenti ve yalan bilgilerle kamuoyunun yanıltılması, kişilerin tedirginlik, korku ve telaşa düşürülmeleri,
Afet fırsatçılarının ortaya çıkması,
Art niyetli kişilerin, afetzedelerin zor durumlarını istismar etmeye çalışmaları,
Yağma olaylarının meydana gelmesi hırsızlık ve diğer suçlarda artış olması,
Basın açıklaması ve kamuoyu bilgilendirilmesinin yetersiz olması,
Sivil toplum kuruluşları ve gönüllü kişiler konusunda zaman zaman tereddütler oluşması,
Yerel yönetimlerin afet yönetim sürecine etkin olarak dahil edilememesi,
Yardımların ve ekiplerin doğru yönlendirilememesi,
Yardım getiren bazı STK ve gönüllü kişilerin, bu yardımları kendilerinin dağıtma faaliyetlerinin meydana getirdiği kargaşa ve sorunlar,
Kriz merkezlerinin geç faaliyete geçirilmesi,
Yardım malzemelerinin ülkeye girişinde yaşanan sorunlar,
Afet anında ilk etapta ihtiyaç olmayan veya uygun olmayan yardım malzemelerinin gönderilmesi,
MARMARA DEPREMİ SONRASI;
Afet bölgesine başta mülki idare amirleri görevlendirmesi olmak üzere bakanlıklar ve kamu kuruluşları görev alanları ile ilgili çok sayıda ilave personel görevlendirmişlerdir. 576 sayılı KHK ile Kocaeli, Bolu, Sakarya ve Yalova illerinde depremden zarar gören yurttaşların sürekli iskânları sağlanana kadar, ihtiyaçların karşılanması amacıyla, her türlü önlemi almak, her türlü yetkiyi kullanmak ve Kriz Koordinasyon Kurulunca alınacak kararları uygulamak üzere iki yıl süreli İçişleri Bakanlığına bağlı Afet Bölge Koordinatörlüğü ve İl Koordinatörlükleri kurulmuştur.
1999 Depremleri Sonrası Teşkilatlanma;
1999 depremlerinde alınan dersler sonucu, afet yönetim alanında görülen sorunların ortadan kaldırılması için Devlet, yeni bir örgütlenme arayışına girişmiştir. Yapısal değişiklik yapmanın yanında yeni bir bakış açısı yaklaşımı çalışmaların hareket noktası olmuş, bu çerçevede kurumlar arası çalışma komisyonları oluşturulmuş, raporlar hazırlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda 2003 yılı Hükûmet Acil Eylem Planı’nda yer alan Yerinden Yönetim İlkesi doğrultusunda yerel yönetimlere afet ve acil durumlarla ilgili görev, yetki ve sorumluluklar verilmiştir.
2009 yılında çıkarılan 5902 sayılı “ Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun”la (Bu kanunun adı 09/7/2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı İle İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun “olarak değiştirilmiş görev ve teşkilat konusu 4 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmiştir), afet alanında faaliyet gösteren Başbakanlık Acil durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2009 tarihindeki hâliyle Bayındırlık ve İskân Bakanlığı) Afet İşleri Genel Müdürlüğü, kapatılarak merkezde Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, illerde ise doğrudan valiye bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri kurulmuştur.
Bütünleşik afet yönetimi sisteminin Nitelikleri: Çoklu disiplin anlayışına sahiptir.
Zarar görebilirlik ve risk odaklı yaklaşıma sahiptir.
Dinamik olup çoklu ve gelişmiş senaryolar içermektedir.
Değerlendirme, izleme ve geliştirmeye yöneliktir.
Geniş değişebilir, paylaşımcı, bölgesel yaklaşım ağırlıklıdır.
Merkezi yönetimle birlikte yerel yönetimler ve paydaşlara sorumluluk vermektedir.
Her olaya özel ve esnek yaklaşım imkânı sağlamaktadır.
Farklı birim ve kurumlarla ortaklaşa hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır.
- Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının (STK) afetlerde çok yoğun ve görünür bir şekilde görev almaları 1999 Büyük Marmara Depreminde ortaya çıkmıştır. Sivil toplum kuruluşlarına müdahale alanında verilen görevler Türkiye Afet Müdahale Planı’nda (TAMP) belirlenmiştir. Bu kapsamda STK’lere 14 Hizmet Grubunda Destek Çözüm Ortağı olarak görev verilmiştir.
Ortak uygulama standartlarını belirleme çalışmaları AFAD tarafından yürütülmektedir.
Bugün ülkemizde sivil toplum kuruluşları afet ve acil durum öncesi, sırası ve sonrası aşamalarında görev almakta, devletle iş birliği ve koordinasyon içinde faaliyet göstermektedir.
Bu faaliyetler;
Afet öncesinde, vatandaşlarda afet bilincini oluşturmak,
Gönüllü kişilerin eğitimini gerçekleştirmek,
Araç, gereç ve malzeme sağlamak, muhafaza etmek ve çalışır hâlde tutmak,
Afet sırasında arama kurtarma çalışmalarına katılmak,
Yardım malzemeleri temin etmek, tıbbı vb. konularda hizmet vermek,
Afet sonrasında psikososyal destek vermek,
İhtiyaç duyulan her türlü yardım faaliyetlerine katılmak.
*Afetin hemen sonrasında, afete maruz kalanların hayatta kalma oranları ilk 30 dakikada %93 iken bu oran beşinci günde %2’ye düşmektedir. Buna bağlı olarak ilk 24 saat içinde ulaşılarak kurtarılan hayatların yaşama şansları %80 oranındadır.
2011 VAN ERCİŞ DEPREMLERİ AFET UYGULAMALARI, SORUNLAR VE ALINAN DERSLER
23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli ve 9 Kasım 2011 tarihli Van-Edremit merkezli depremler; Van ve ilçelerinde çok kuvvetli bir şekilde hissedilmiş olup, bölgenin sahip olduğu sorunlu yapı stoku nedeniyle, yıkıcı hasar yaratmış ve çok sayıda can kaybına yol açmıştır. Bu iki depremde toplam 644 kişi hayatını kaybetmiş, 1.966 kişi yaralanmış, 252 kişi ise enkazdan sağ olarak kurtarılmıştır. Van depremi, AFAD’ın kuruluşundan sonra meydana gelen en büyük afettir.
**** Afetlerde ilk 72 saat arama-kurtarma bakımından altın saatlerdir.
*Uluslararası yardımlar kapsamında; toplam 29.222 çadır, 250 prefabrik ev, 28 genel maksat çadırı, 95.490 battaniye, 147 yaşam konteyneri, 536 kampet, 1.000 yatak, 684 ısıtıcı ve 40 jeneratör gönderilmiştir.
Van havalimanındaki yoğunluktan dolayı havayolu ile gelecek uluslararası yardımların kabulü ve olay bölgesine nakli için Erzurum Lojistik merkez olarak belirlenmiş ve Erzurum Valiliği görevlendirilmiştir. Karayolu ile gelen uluslararası yardımların kabulü için Van Valiliğince Lojistik Kabul Merkezi Kurulmuştur.
Van –Erciş Depremlerinde Afet Bölgesinde Karşılaşılan Sorunlar;
Arama Kurtarma ve İletişim Alanında Yaşanan Sorunlar:
Arama kurtarma ekiplerinin enkazlara yönlendirilmesinde zaman zaman sıkıntılar yaşanmıştır.
Depremin ilk anlarında iletişimde az da olsa sorun yaşanmıştır.
Afetzedeler arama kurtarma ekipleri üzerinde baskı oluşturmuştur.
Çadırlardan bir kısmının mevsim koşullarına uygun olmaması sorun yaşanmasına neden olmuştur.
Barınma ve Acil Yardım Alanında Yaşanan Sorunlar:
Gelen yardımların ilk etapta depolanmasında ve tasnif edilmesinde personel ve yer sıkıntısı yaşanmıştır.
Yardımların bir kısmının dağıtılmadığı, stokta bekletildiği görülmüştür.
Vatandaşların ihtiyaçlarından fazla yardım malzemesi ve gıda alarak stokladıkları görülmüştür.
Gelen yardımların tırlardan indirilmesi, bu malzemelerin paketlenmesi ve tekrar yardım için araçlara yüklenmesi için eleman bulma sorunu yaşanmıştır.
Afetzede olmayan vatandaşların yapılan yardımlardan yararlanmak istemeleri kargaşaya yol açmıştır.
Sosyal, Ekonomik ve Güvenlik Sorunları:
Yoğun nüfus hareketleri sosyal problemlere yol açmıştır.
Hırsızlık ve benzeri olaylara rastlanmıştır.
Ekonomi, istihdam ve ticaret alanında sıkıntılar yaşanmıştır. Göç nedeniyle esnafın müşteri kaybı olmuştur
Nadiren de olsa yağmalama olayları meydana gelmiştir. Bazı depremzedeler kötü niyetli kişilerce devlet aleyhine kışkırtılmıştır.
AFET VE ACİL DURUMLARDA OLAĞANÜSTÜ YETKİ KULLANMA
Afet ve acil durumlarla diğer olağandışı durumlar, olağan olmayan yetki kullanımını gerektiren kriz hâlleridir. Bu yetki kullanım ihtiyacı, bozulan toplum hayatını ve kamu düzenini hızlı bir şekilde normale döndürmek gerekli ve zorunludur. Olağandışı durumlardan, olağan dönemlere has usuller uygulanarak kısa sürede çıkmak mümkün değildir. Özetle afet uygulamalarında olağanüstü yetki kullanılması zorunlu ve gereklidir.
***7126 Sayılı Sivil Savunma Kanunu’na göre olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri, Bakanlar Kurulu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Vali ve Kaymakamlardır.
7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’a Göre Olağanüstü Yetki Kullanma
7269 sayılı Kanun’a istinaden olağanüstü yetkiler ve kapsamı, bu yetkiyi kullanacak kamu otoriteleri, süresi ve niteliği şu şekilde belirlenmiştir. Afetlerin meydana gelmesinden sonra “Genel hayata etkililik kararı” verilebilmektedir. Ayrıca;
Her türlü acil tedbirler alınmakta ve acil yardımlar bir emir beklemeden yapılmaktadır.
18-65 yaş arasındaki bütün erkeklere (Askerler ve hâkim sınıfından bulunanlar hariç olmak üzere) görev verilebilmektedir.
Bedeli, ücreti veya kirası sonradan ödenmek üzere canlı, cansız, resmî ve özel her türlü taşıt araçlarına ve gerekli makine, alet ve edevata el koyulabilmektedir.
Hiçbir kayda ve merasime tabi olmaksızın tedavi, kurtarma, yedirme, giydirme ve barındırma gibi işlerle bu gibi işlerin gerektirdiği acil satın almaları ilgili kurumlar kiralama yolu ile temine gidebilmektedir.
Devlete, mahalli idarelere, vakıflara, İktisadi Devlet Teşekkülleri ile bunlara bağlı kurumlara ilişkin her türlü taşınmaz malları; yetmemesi hâlinde de diğer tüzel kişiler ile gerçek kişilere ait bina ve müştemilatı ile bahçe ve arsa gibi arazi geçici olarak işgal edilebilmektedir.
Bu olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri ise Bakanlar Kurulu, genel hayata etkililik onayı alınması bakımından Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı, valiler ve kaymakamlardır. Bu yetkinin kullanma süresi, afetin sona ermesinden itibaren 15 gündür. Bu süre, gerektiğinde Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığınca uzatılabilir.
7126 Sayılı Sivil Savunma Kanunu’na Göre Olağanüstü Yetki Kullanma
9/6/1958 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ile düşman taarruzlarına, tabii afetlere ve büyük yangınlara karşı halkın can ve mal kaybının asgari hadde indirilmesi, hayati ehemmiyeti haiz her türlü resmî ve hususi tesis ve teşekküllerin korunması ve faaliyetlerinin idamesi için acil tamir ve ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azami surette desteklenmesi ve cephe gerisi maneviyatının muhafazası maksadıyla alınacak her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetlere yön verilmiştir.
20.yüzyılda yaşanan savaşlarda cephe gerisinde yaşayan sivil kişilerin cephede savaşanlardan daha fazla ölmesi veya yaralanması devletleri sivil vatandaşlarının korunmasına yönelik tedbir almaya ve düzenlemeler yapmaya itmiştir. Bu düzenlemeler aynı zamanda savaş, seferberlik ve afetler kapsamında uygulamaya konulacak diğer olağanüstü tedbirleri de kapsamaktadır. Yetkili askerî makamlarla önceden mutabakata varmak suretiyle olağanüstü hâllerde bedeli, ücreti, kirası veya tazminatı bilahare genel hükümlere göre ödenmek üzere sivil savunma hizmet ve faaliyetleri için lüzumlu görülen canlı, cansız ve motorlu nakil vasıtalarına el konulabilmektedir. Alet, edevat, ilaç ve malzeme ve teçhizata, arazi ve arsalara ve ihtiyaç haricindeki gayrimenkullere, her çeşit mal ve eşyaya el konulmaktadır. Hiçbir kayıt ve merasime tabi olmaksızın koruma, kurtarma, barındırma ve benzer işlerin icap ettirdiği acil satın almalar yapma ve yaptırma yetkisi vardır. Olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri ise Bakanlar Kurulu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, vali ve kaymakamlar 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile AFAD Başkanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır.
2935 Sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu’na Göre Olağanüstü Yetki Kullanma;
Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar, ağır ekonomik bunalım, anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması, durumlarında olağanüstü hâl ilan edilir. Bu durumda vatandaşlar için para, mal ve çalışma yükümlülükleri ve temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırması ya da durdurulması yetkileri alınır. Bu yetkiler şu şekilde özetlenebilir;
Bölgenin belirli yerlerinde yerleşimi yasaklamak, belirli yerleşim yerlerine girişi ve buralardan çıkışı sınırlamak, belli yerleşim yerlerini boşaltmak veya başka yerlere nakletmek,
Resmî ve özel her derecedeki öğretim ve eğitim kurumlarında öğrenime ara vermek
ve öğrenci yurtlarını süreli veya süresiz olarak kapatmak,
Gazino, lokanta, birahane, meyhane, lokal taverna, diskotek, bar, sinema, tiyatro ve benzeri eğlence yerleri ile kulüp vesair oyun salonlarını, otel, motel, kamping, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerini denetlemek ve bunların açılma ve kapanma zamanını tayin etmek, sınırlamak, gerektiğinde kapatmak ve bu yerleri olağanüstü hâlin icaplarına göre kullanmak,
Bölgede olağanüstü hâl hizmetlerinin yürütülmesi ile görevli personelin yıllık izinlerini sınırlamak veya kaldırmak,
Bölge sınırları içerisindeki tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara el koymak,
Tehlike arz eden binaları yıkmak; sağlığı tehdit ettiği tespit olunan taşınır ve taşınmaz mallar ile sağlığa zararlı gıda maddelerini ve mahsullerini imha etmek,
Belli gıda maddeleri ile hayvan ve hayvan yemi ve hayvan ürünlerinin bölge dışına çıkarılmasını veya bölgeye sokulmalarını kontrol etmek, sınırlamak veya gerektiğinde yasaklamak,
Gerekli görülen zaruri ihtiyaç maddelerinin dağıtımını düzenlemek,
Halkın beslenmesi, ısınması,temizliği ve aydınlanması için gerekli gıda maddesi ve eşyalarla her türlü yakıtın, sağlığın korunmasında, tedavide ve tıpta kullanılan ilaç, kimyevi madde, alet ve diğer şeylerin, inşaat, sanayi, ulaşım ve tarımda kullanılan eşya ve maddelerin, kamu için gerekli diğer mal, eşya, araç, gereç ve her türlü maddelerin imali, satımı, dağıtımı, depolanması ve ticareti konularında gerekli tedbirleri almak, bu yerlere gerektiğinde el koymak, kontrol etmek ve bu malları satıştan kaçınan, saklayan, kaçıran, fazla fiyatla satan, imalatını durduran veya yavaşlatanlar hakkında fiilin işleniş şekli veya niteliği de nazara alınarak iş yeri bulunduğu mahal için hayati önem taşımadığı takdirde işyerini kapatmak,
Kara, deniz ve hava trafik düzenine ilişkin tedbirleri almak, ulaştırma araçlarının bölgeye giriş ve çıkışlarını kayıtlamak veya yasaklamak,
18-60 yaşları arasındaki bütün vatandaşlara çalışma yükümlülüğü vermektir.
*******Olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri ise olağanüstü hâl bir ili kapsıyorsa il valisine, bir bölge valiliğine bağlı birden çok ilde ilan edilmesi hâlinde bölge valisine, birden fazla bölge valisinin görev alanına giren illerde veya bütün yurtta ilan edilmesi halinde, koordine ve iş birliği Başbakanlıkça sağlanmak suretiyle bölge valilerine aittir.
GÜVENLİK VE ACİL DURUMLAR KOORDİNASYON MERKEZİ
Kriz, gerginlik ve buhran kelimeleri muhtelif dokümanlarda aynı anlamda kullanılmıştır. Ülkemizde kriz yönetimine ilişkin yürütülen çalışmalara baktığımızda 1990’lı yılların başında “Buhran Yönetmeliği”nin taslak olarak hazırlandığını ancak uygulamaya konulamadığı görülmektedir. Bu alandaki ihtiyacı karşılamak üzere; 30.09.1996 tarih ve 96/8716 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği” yürürlüğe konularak kriz yönetimine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile kriz merkezlerinin Genelkurmay Başkanlığı, Bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar ile krizin meydana geldiği il ve ilçelerde en üst düzey yöneticilerin başkanlığında kurulması öngörülmüştür. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığı Kriz Merkezi kurularak faaliyete geçirilmiştir.
****2011/1377 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren “Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri Yönetmeliği” ile kriz yönetiminden risk yönetimine geçilerek Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
“Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği’nin yürürlükten kaldırılmasıyla; terör olayları, yaygın şiddet hareketleri, ağır ekonomik bunalımlar, siber saldırılar, enerji arz güvenliği, millî güvenliğimiz ile hak ve menfaatlerimizi tehdit eden yurt dışı kaynaklı gelişmeler, deniz/çevre kirliliği, deniz güvenliği gibi konularda teşkilat, yönetim ve koordinasyon açısından boşluk ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu boşluk, Başbakanlıkça çıkarılan (2014/18) genelge ile giderilmeye çalışılmış ise de bu alanın mevzuatla düzenlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kapsamda, İçişleri Bakanlığı kendi görev alanıyla ilgili bu ihtiyacı ortadan kaldırmak, güvenlik ve asayiş alanında faaliyet gösteren birim ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak üzere, Bakanlık merkezde ve illerde Güvenlik ve Acil Durumlar Merkezlerini (GAMER) kurarak yeni bir yapılanmaya gitmiştir.
***GAMER Bakanlık Merkezde ve 81 il valiliğinde teşkil edilmiştir.
GAMER’lerin İL Düzeyinde Yapılanması
112 Acil Çağrı Merkezi bulunan illerde alt yapısı uygun ise bu merkezlerde; diğer illerde ise 112 Acil Çağrı Merkezleri kuruluncaya kadar valilerce uygun görülen yerlerde tesis edilmektedir. Bakanlık GAMER ile kesintisiz iletişim hâlinde bulunarak 7 gün 24 saat esasına göre çalıştırılmaktadır. Olağan durumlarda çekirdek kadro ile acil durumlarda ise, valinin talimatı üzerine tam kadro durumuna geçerek faaliyetlerini yürütmektedirler. İl emniyet müdürlüğü koordinasyon merkezi, il jandarma komutanlığı ile sahil güvenlik bölge/grup komutanlığı harekat merkezleri il GAMER ile entegre bir şekilde görevlerini yürütmektedirler. Bu birimlerin harekât merkezleri öncelikle ve ivedilikle il GAMER’e bilgi ve veri akışını sağlamakta, müteakiben kendi genel müdürlük veya komutanlık harekât merkezlerine bilgi ve veri iletmektedirler.
İzleme Değerlendirme ve Koordinasyon Kurulu
İllerde teşkil edilecek olan İzleme, Değerlendirme ve Koordinasyon Kurulu, vali veya yetkilendireceği Vali yardımcısının başkanlığında, iljandarma komutanı, il emniyet müdürü, sahil güvenlik bölge/grup komutanı, il göç idaresi müdürü, il nüfus ve vatandaşlık müdürü ile valinin uygun görmesi hâlinde garnizon komutanlığı temsilcisi, il idare şube başkanları, belediye temsilcileri, özel sektör ve sivil toplum temsilcilerinden oluşturulmaktadır. Bu kurul, acil durumlar öncesinde hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında müdahale, olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını değerlendirmekte, bunlara ilişkin alınacak önlemleri belirleyerek, bu önlemlerin uygulanmasını ve il düzeyinde koordinasyonu sağlamaktadır.
Denetim ve Harcamalar
İl ve ilçe GAMER’lerin valilik ve kaymakamlık genel iş yürütümü teftişi kapsamında mülkiye müfettişlerince denetlenmesi sağlanacaktır.Ayrıca, ihtiyaç hâlinde, valilerin uygun gördüğü ilçelerde de kaymakamların başkanlığında GAMER kurulup işletilebilmektedir. GAMER başkanlığı, vali tarafından görevlendirilecek bir vali yardımcısı tarafından yerine getirilmektedir. Sekretarya hizmetlerini yürütmek ve GAMER ile ilgili iş ve işlemleri icra etmek üzere valilik bünyesinde il GAMER büroları oluşturulmaktadır. Basın açıklamaları, vali veya yetkilendireceği kişi tarafından Bakanlık ile koordine edilerek yapılmaktadır. İller ile vali tarafından GAMER kurulması uygun görülen ilçelerde, ilin özellikleri dikkate alınarak GAMER yönergeleri hazırlanmakta ve bu yönergeler vali tarafından onaylanmaktadır.
1-Aşağıdakilerden hangisi 1999 Büyük Marmara Depremlerine müdahalede “barınma hizmetleri” kapsamında yapılan yardımlardan biridir?
Depremin hemen sonrası geçici barınma amacıyla Kızılay ve diğer kurum ve kuruluşların elindeki mevcut çadır stokları depremzedelere
dağıtılması
Kara yollarının onarılması.
Bölge dışından çok sayıda sağlık personelinin transferinin yapılması.
Depremde kopan hatların onarılması, seyyar uydu, santral ve enerji sistemleri ve yeterli sayıda ekibin bölgeye gönderilmesi.
“199 Alo Yardım’’ hattının servise başlaması.
2- AFAD aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlı olarak kurulmuştu?
Başbakanlık
İçişleri Bakanlığı
Cumhurbaşkanlığı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
TBMM
3- Aşağıdakilerden hangisi Van Depremi’nde afet bölgesinde karşılaşılan sorunlardan biridir?
Afetzedelerin çadır kentlere yerleştirilmesi
Afetzedelerin konteyner kentlere yerleştirilmesi
Çadır kentlerin kurulacağı alanların önceden tespit edilememesi ve bazı çadırların mevsim koşulları karşısında yetersiz kalması
Afetzedelere kalıcı konutların inşa edilmesi
Hasar tespitlerinin yapılması ve kayıt altına alınması
4- Aşağıdakilerden hangisi AFAD’ın kuruluşundan sonra meydana gelen en büyük afettir?
Dinar Depremi
Van Depremi
Gölcük Depremi
Aydın Depremi
Erzincan Depremi
5- Van-Erciş Depremi’nde MERKEZÎ koordinasyonu sağlayan kurum aşağıdakilerden hangisidir?
İçişleri Bakanlığı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Genelkurmay Başkanlığı
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
Kızılay
6-Afetler alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları için uygulama standartlarını belirleme çalışmaları aşağıdaki kurumlardan hangisi tarafından yapılmaktadır?
MEB
Başbakanlık AFAD
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Dışişleri Bakanlığı
7- Aşağıdakilerden hangisi afetin meydana gelmesinden sonra olağanüstü yetki kullanan mercidir?
Valiler ve Kaymakamlar
Şube Müdürleri
STK Yöneticileri
Dernek Yöneticileri
Sendikalar
8- Aşağıdaki kanunlardan hangisinde olağanüstü yetki kullanımına yer verilmiştir?
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
5393 sayılı Belediye Kanunu
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanlarda Yapılacak Kentsel Dönüşüm Hakkında Kanun
9- 2935 Sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu’na göre aşağıdakilerden hangisi olağanüstü hâllerde alınacak tedbirlerden biri değildir?
Bölgenin belirli yerlerinde yerleşimi yasaklamak, belirli yerleşim yerlerine girişi ve buralardan çıkışı sınırlamak, belli yerleşim yerlerini boşaltmak veya başka yerlere nakletmek,
Resmî ve özel her derecedeki öğretim ve eğitim kurumlarında öğrenime ara vermek ve öğrenci yurtlarını süreli veya süresiz olarak kapatmak
Bölgede olağanüstü hâl hizmetlerinin yürütülmesi ile görevli personelin yıllık izinlerini sınırlamak veya kaldırmak
Bölge sınırları içerisindeki tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara el koymak
Bölgede psikososyal desteği yasaklamak
10- GAMER’in kurulma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
Güvenlik ve acil durumlarda koordinasyonu sağlamak
Dış güvenliği sağlamak
Saha görevi yapmak
Bakanlık birimlerini her alanda koordine etmek
Uygulamaya yönelik faaliyetlerde bulunmak
- ADY205U - AFET RİSK AZALTMA POLİTİKALARI Ünite 5 –
- Afet Uygulamaları Ve Geçmiş Afetlerden Çıkarılan Dersler Çözümlü Sorular 1
- I. Enerji sağlayan sistemlerde arızalar meydana gelmesi
- II. İkincil afetlerin meydana gelmesi
- III. Arama kurtarma ekiplerinin yeterli sayıda olmaması
- IV. Asılsız söylenti ve yalan bilgilerle kamuoyunun yanıltılması
- V. Afet anında tüm iletişim sistemlerinin çalışamaz hâle gelmesi
- Yukarıda verilen sebeplerden hangisi Marmara depreminde kriz yönetimi sürecinde yaşanan en büyük sorundur? A) I B) II C) III D) IV E) V
- Çözüm: Afet anında tüm iletişim sistemlerinin çalışamaz hâle gelmesi, bir süre olay bölgesinden sağlıklı bilgi alınamaması ve ilk saatlerde afetin yol açtığı yıkım konusunda yeterli değerlendirme yapılamaması arama ve kurtarma faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde yönetilememesine neden olmuştur. Doğru cevap E' dir.
- A) Afetler alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları için uygulama standartlarını belirleme
- B) Afet olmadan önce meydana gelecek zararları önleme
- C) Afet ve acil durumlarda etkin müdahale
- D) Kriz yönetiminden çok risk yönetimine geçilme
- E) Afet sonrasında iyileştirme çalışmalarının bir bütünlük içerisinde yürütme
- Çözüm: Bütünleşik afet yönetimi sistemi olarak adlandırılan bu model, tehlike ve risklerin önceden tespitini, afet olmadan önce meydana gelecek zararları önleyecek veya en aza indirecek önlemlerin alınmasını, afet ve acil durumlarda etkin müdahale ve koordinasyonun sağlanmasını ve afet sonrasında iyileştirme çalışmalarının bir bütünlük içerisinde yürütülmesini öngörmektedir. Bu model ile önceliği kriz yönetimi olan anlayıştan önceliği risk yönetimi olan anlayışa geçilmiştir. Doğru cevap D' dir.
- 3. UNICEF iş birliği ile ‘’Psiko-Sosyal Eğitim’’ programı öğretmen ve öğrencilere hangi üniversiteler tarafından verilmiştir?
- A) Ankara Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi
- B) Anadolu Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi
- C) Ankara Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi
- D) Ankara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi
- E) Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Uludağ Üniversitesinde
- Çözüm: Ankara Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Uludağ Üniversitesinde UNICEF iş birliği ile ‘’Psiko-Sosyal Eğitim’’ programları uygulanmıştır. Doğru cevap A' dır.
- 4. Büyük Marmara depremi ne zaman gerçekleşmiştir?
- A) 12 Ağustos 1995
- B) 17 Ağustos 1999
- C) 19 Ağustos 1998
- D) 17 Ağustos 1996
- E) 12 Ağustos 1999
- Çözüm:17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02’ de gerçekleşen 7,4 büyüklüğünde ve merkez üssü Gölcük olan deprem Türkiye’ de yaşanmış en yıkıcı depremlerden biridir. Doğru cevap B' dir.
- 5. Aşağıdakilerden hangisi deprem bölgesinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalardan birisidir?
- A) Barınma yardımı
- B) BağKur prim borçlarına erteleme
- C) Kolay emeklilik
- D) Protez yardımı
- E) Bedelsiz yakıt ikmalleri
- Çözüm: Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar; barınma yardımı, onarım yardımı, iş yeri yardımları, ev alana ve yapana yardım, yıkık-ağır-orta hasarlı konutlar yardımı konularda hizmetler verilmiştir. Doğru cevap A' dır.
- 6. Marmara depremiyle birlikte aşağıdaki telefon hatlarından hangisi servise başlamıştır?
- A) 199
- B) 155
- C) 153
- D) 126
- E) 188
- Çözüm: Depremin ilk saatlerinden itibaren Telsiz Genel Müdürlüğü amatör telsiz is- tasyonu faaliyete geçirilmiştir. “199 Alo Yardım’’ hattı servise başlamıştır. Doğru cevap A' dır.
- 7. Bakanlar Kurulu Kararı ile “Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği” hangi yılda yürürlüğe konulmuştur?
- A) 1976
- B) 1986
- C) 1996
- D) 2006
- E) 2016 Çözüm: 30.09.1996 tarih ve 96/8716 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği” yürürlüğe konularak kriz yönetimine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Doğru cevap C' dir.
- 8. Aşağıdakilerden hangisi 1999 Büyük Marmara Depremlerinde Afet Uygulamaları, Sorunlar ve Alınan Derslerden biridir?
- A) Gerekli görülen zaruri ihtiyaç maddelerinin dağıtımını düzenleme
- B) İleri yardım dağıtım noktalarını belirleme
- C) Müdahale ve iyileştirme alanında yapılan hizmetleri anlatabilme
- D) Van-Erciş Depremlerinde koordinasyonun 3 önemini kavrayabilme
- E) Depremlerde yaşanan sorunlar ve çözüm yolları 4 hakkında değerlendirme yapabilme
- Çözüm: 1999 Büyük Marmara Depremlerinde Afet Uygulamaları, Sorunlar ve Alınan Dersler: 1999 Büyük Marmara Depremlerinde 1 müdahalede yaşanan sorunları açıklayabilme - Müdahale ve iyileştirme alanında yapılan hizmetleri anlatabilme, - depremlerden alınan dersleri ve yeni modelin niteliklerini anlayabilme. Doğru cevap C' dir.
- 9. Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği'nin yürürlükten kaldırılmasından sonra İçişleri Bakanlığı kendi görev alanıyla ilgili bu ihtiyacı ortadan kaldırmak, güvenlik ve asayiş alanında faaliyet gösteren birim ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak üzere, Bakanlık merkezde ve illerde aşağıdakilerden hangisini kurmuştur?
- A) Afet ve Acil Durum Yönetmeliği
- B) Güvenlik ve Acil Durumlar Merkezleri
- C) Hükûmet Acil Eylem Planı
- D) Sivil Toplum Kuruluşları
- E) Aktif Yaşam Derneği
- Çözüm: İçişleri Bakanlığı kendi görev alanıyla ilgili bu ihtiyacı ortadan kaldırmak, güvenlik ve asayiş alanında faaliyet gösteren birim ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak üzere, Bakanlık merkezde ve illerde Güvenlik ve Acil Durumlar Merkezlerini (GAMER) kurarak yeni bir yapılanmaya gitmiştir. Doğru cevap B' dir.
- 10. Aşağıdakilerden hangisi sivil savunma kanunu’na göre olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercilerinden değildir?
- A) Belediyeler
- B) Bakanlar Kurulu
- C) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
- D) Vali
- E) Kaymakamlar
- Çözüm: Afet ve acil durumlarla diğer olağan dışı durumlar, olağan olmayan yetki kullanımını gerektiren kriz hâlleridir. Bu yetki kullanım ihtiyacı, bozulan toplum hayatını ve kamu düzenini hızlı bir şekilde normale döndürmek gerekli ve zorunludur. Olağan dışı durumlardan, olağan dönemlere has usuller uygulanarak kısa sürede çıkmak mümkün değildir. Özetle afet uygulamalarında olağanüstü yetki kullanılması zorunlu ve gereklidir.7126 Sayılı Sivil Savunma Kanunu’na göre olağanüstü yetkileri kullanacak kamu otorite ve mercileri, Bakanlar Kurulu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Vali ve Kaymakamlardır. Doğru cevap A' dır.
Doğa Kaynaklı Afet Risk Azaltma Stratejileri-Ieprem
Afet, insan başta olmak üzere diğer canlı yaşamlarının olumsuz etkilendiği, mevcut ekosistemin bozulduğu, altyapıların tahrip olduğu ve ekonomik kayıpların meydana geldiği olayların genel adıdır.
Afet olaylarını doğa kaynaklı (veya doğal) ve insan-teknoloji kaynaklı olarak iki gruba ayırabiliriz. Doğa kaynaklı afetler dünya üzerindeki her kıtayı etkileyen afetler olup bu afetleri jeolojik, hidrolojik, iklimsel/meteorolojik, biyolojik ve dünya dışından gelen afetler olarak alt gruplara ayırmak olasıdır.
Deprem, yer kürenin katı kabuğu oluştuğundan beri meydana gelmektedir. Depremi yer kabuğunun herhangi bir kesiminde belirli bir zaman diliminde birikmiş olan enerjinin ani olarak boşalması ve bu boşalma sırasında oluşan sismik dalgaların yer kabuğunu titreştirmesi olayı olarak tanımlayabiliriz. Yerkabuğu 20’ye yakın levhadan oluşur. Depremlerin büyük çoğunluğu, litosfer levhalarının birbirlerine göre göreceli hareketleri sonucunda oluşur (Şekil 6.2). Levhaların hareketleri yılda yaklaşık 1 milyon depremin oluşumuna sebebiyet vermektedir. Bunlar içerisinde 5 ile 20 deprem, büyük felaketler oluşturmaktadır. Yer sarsıntıları ve yer değiştirmeleri, büyük dalgalar (tsunami), kütle hareketleri (örn., heyelan) ve yangınlar şehirlerin kısa sürede harabeye dönmesine yol açabilmektedir. Son iki bin yıl içerisinde 3.5 milyon insanın depremin doğrudan etkisi ile hayatını kaybettiği öngörülmektedir. Tarihsel ve aletsel dönem deprem kayıtları dünyanın farklı bölgelerinde çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğini ortaya koymaktadır
Yer kabuğunun üst kesimlerinde kaymanın meydana geldiği kırık hatları, fay olarak adlanır
Farklı fay türleri vardır. Gerçekleşen göreceli hareket esas alınarak yapılan sınıflama yaygınca benimsenmiştir. Bu sınıflamada faylar
Eğim atımlı faylar (normal fay veya ters fay),
Doğrultu atımlı faylar (sağ yanal veya sol yanal) ve
Verev atımlı faylar (verev normal fay veya verev ters fay) olarak üç gruba ayrılır.
Yer Değiştirme ve Deprem
Yer bilimcilerin deprem sonrasında ilk dikkat ettikleri konulardan biri deprem ile birlikte fayda ne kadar kayma dolayısıyla ne kadar yer değiştirme olduğudur . Büyük miktarda yer değiştirme, bölgede büyük depremin varlığına işaret eder. Kuzey Anadolu Fay Zonu, yer kabuğunda büyük depremler üreten önemli aktif fay zonları arasındadır. Aletsel dönem kayıtları Kuzey Anadolu Fay Zonunun büyük deprem oluşumlarına ev sahipliği yaptığını ortaya koymaktadır. Örneğin, 26 Aralık 1939 Erzincan depremi (Ms: 7.8) ile zon boyunca yüzeyde 360 km uzunluğunda kırıklanma meydana gelmiştir. Bu kırıklanmanın temsil ettiği deprem segmenti boyunca yanal yönde 1.5 m ile 5.5 m, düşey yönde ise 1.5 m ile 7.5 m arası yer değiştirme miktarları ölçülmüştür. Kuzey Anadolu Fay Zonunun daha batı kesiminde 1 Şubat 1944’de meydana gelen Bolu-Gerede depremi (Ms: 7.3) ile 180 km uzunluğunda deprem segmenti oluşmuştur. Segment boyunca yanal yer değiştirme miktarı 1.5 m ile 7.4 m arasında değişmektedir. Düşey yönde ise ölçülen yer değiştirme miktarı 1.0 m’dir. Aynı zon boyunca pek çok kişinin hala hafızalarında olan bir diğer büyük deprem ise 17 Ağustos 1999 Gölcük depremidir (Mw: 7.4). Deprem yüzeyde 150 km uzunluğunda kırıklanma oluşturmuştur; bu depremle 1.5 m ile 5.5 m arası yanal ve 50 cm ise düşey yönde yer değiştirme meydana gelmiştir. Verilen ölçü değerlerinden anlaşılacağı üzere bir depremde fay boyunca meydana gelen yer değiştirme miktarları, faylanmanın tüm uzanımı boyunca eşit miktarda değildir. Yer değiştirme miktarları özellikle fayın uç kesimlerine doğru faylanma hareketinin sönümlenmesine bağlı olarak daha az miktardadır.
Deprem Enerjisinin Yayılımı
Kayma düzlemi boyunca kayada kopmanın meydana geldiği yer, depremin odağıdır. Açığa çıkan deprem enerjisi odaktan dalgalar olarak yayılır . Odağın yer yüzeyindeki iz düşüm noktası merkez üssü olarak adlanır. Merkez üssü, odak noktasının yeryüzüne en yakın olan kesimidir; burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya sarsıntının en kuvvetli olarak hissedildiği kesimdir. Deprem enerjisinin açığa çıktığı nokta ile merkez üssü noktası arasındaki mesafe, depremin odak derinliği olarak adlandırılır .
Faylanma ile kayada açığa çıkan deprem enerjisi, yer içinde ve yeryüzüne doğru dalga şeklinde yayılım gösterir . Bu dalgalar sismik dalgalar ya da deprem dalgaları olarak adlanır
Buna göre yer içini kateden dalgalar hacim (cisim) dalgaları, yeryüzü boyunca hareket eden dalgalar ise yüzey dalgaları olarak adlanır. Malzeme partiküllerini hareket ettirme biçimine göre ise P dalgaları; en hızlı hareket eden dolayısıyla deprem istasyonuna ilk ulaşan dalgalardır.
P dalgaları sıkışma hacim nitelikli dalgalardır.
S dalgaları; P dalgalarından sonra ikinci ulaşan dalgalardır. Bu dalgalar makaslama hacim nitelikli dalgalardır.
L dalgaları; deprem istasyonuna ilk ulaşan yüzey dalgasıdır. Yılanın hareketine benzer özellikte sağa-sola kavisli hareket gösterir.
R dalgaları; diğer yüzey dalgası olup yukarı-aşağı yuvarlanma hareketine sahiptir. Yüzey dalgaları (L, R dalgaları) deprem sırasında en fazla hasar yaratan dalgalardır.
Sismograf
Sismograf (Sismometre), sismik (deprem) dalgaları kaydeden araçtır. İlk sismograf Çinli gökbilimci ve matematikçi Zhang Heng (MS 132), tarafından icat edilmiştir.
Deprem çalışmalarında kurumsallaşma 1880 yılında Japon Sismoloji Kurumunun kurulması ile başlar. İngiliz Jeolog John Milne’nin Japonya’daki depremleri belirlemek için kurduğu 968 sismometre istasyonu bu kapsamda gerçekleştirilen bir ilktir.
Deprem şiddeti depremde meydana gelen hasar miktarını tanımlar
Deprem büyüklüğü nedir ve nasıl oluşur?
Deprem büyüklüğü, depremin boyutunun ölçüsüdür. Rihter büyüklüğü, sismografta kayıt edilen deprem (sismik) dalgaları olarak ölçülen yer hareketinin salınımından (genliğinden) saptanır. Moment büyüklüğü depremi oluşturan faylanmanın fiziksel özellikleri ile doğrudan ilişkili olmasından dolayı sismologlar moment büyüklüğünü ölçü olarak kullanmayı tercih etmektedir.
Depremler odak derinliklerine göre sığ odaklı, orta odaklı ve derin odaklı depremler olarak ayırt edilir. Bunlardan sığ odaklı depremler yerin 20 km’den daha derin odak derinliği olmayan depremlerdir. Orta odaklı depremlerin odak derinlikleri 20 km ile 300 km arasındadır. Derin odaklı depremlerin ise odak derinliği en fazla 670 km’dir.
Levha Sınırı Depremleri
Depremlerin önemli bölümü levha sınırlarında gelişir. Levhaların birbirlerine göre göreceli hareketi kayalarda faylanmaları ve buna bağlı olarak depremleri oluşturacaktır.
Meydana gelen harekete göre üç tür levha sınırı meydana getirirler. Bunlar, uzaklaşan levha sınırları, yaklaşan levha sınırları ve transform faylı levha sınırlarıdır
Uzaklaşan levha sınırlarında meydana gelen depremler: Birbirlerine göre zıt yönde hareket eden levhaların sınırları boyunca (okyanus ortası sırtlar) bölümlenmeler meydana gelir. Bu bölünmeler bu kesimlerde normal fayların gelişimine sebebiyet verir. Okyanus ortası sırtlar boyunca meydana gelen depremler sığ odaklı depremlerdir.
Yaklaşan levha sınırlarında meydana gelen depremler: Birbirlerine yaklaşan ve bir levhanın diğer levha altına daldığı levha sınırlarıdır. Böylesi levha sınırları farklı odak derinlikli depremlere ev sahipliği yapar. Bu depremleri üreten faylar normal ve ters faylar olabildiği gibi doğrultu atımlı faylar da olabilir. Diğer levha sınırlarının aksine yaklaşan levha sınırları boyunca orta ve derin odaklı depremler yaygınca gelişir. Ayrıca böylesi sınırlarda büyük depremler oluşur.
Transform faylı levha sınırlarında meydana gelen depremler: Levhaların birbirlerine göre uzaklaşmadığı ya da yaklaşarak tüketilmediği, yanal hareket ile birbirlerine göre yer değiştirdiği levha sınırlarıdır.
Bir alanda meydana gelen yer sarsıntısının şiddeti ve karakteri:
Depremin büyüklüğü,
Alanın odak noktasından uzaklığı,
Alandaki litolojilerin özelliği ve
Deprem dalgalarının sıklığı gibi faktörlere bağlıdır.
- ***Jeologlar, paleosimoloji çalışmaları ile depremleri üreten fayları ortaya koyabilmektir. Bu çerçevede aktif fayların karakteristikleri ve tanımsal özellikleri belirlenebilmektedir. Dahası bu fayların hangi dönemlerde aktif olduğu diğer bir deyişle ne zaman deprem ürettiği öngörülebilinmektedir. Ancak günümüz metodolojik çalışmaları depremin şu yerde, şu yılda, şu günde ve şu saatte olacağı sonuçlarını maalesef vermemektedir.
- Deprem tahminleri iki ana gruba ayrılır: Bunlar, uzun dönemli tahminler ve kısa dönemli tahminlerdir. Böylesi tahmin çalışmaları sismik risk veya sismik tehlike değerlendirme çalışmaları kapsamında gerçekleştirilir.
- Bu dönem tahminler olasılık olarak açıklanır. Çünkü deprem olayı ile ilgili tahminde bulunulmaktadır. Örneğin; İstanbul’u etkileyecek büyük deprem gelecek 20 yıl içerisinde olacak demek, böylesi bir olasılıktır. Bu olasılık şehir plancıları ve inşaat mühendislerinin planlama çalışmalarını ve inşaatlarını bölgede meydana gelebilecek büyük depreme göre tasarlaması demektir. Depremi çalışan jeologlar uzun dönem deprem tahminlerini paleosismoloji çalışmalarının sonucuna göre değerlendirir.
- Paleosismoloji aktif fayların özelliklerinin araştırılmasını sağlayan yöntemler topluluğudur. Geniş tanımlama ile paleosismoloji, tarihsel ve tarih öncesi dönemlerde oluşmuş ve yüzey kırığı oluşturmuş depremlerin sayısını, büyüklüğünü, yer değiştirme miktarını ve tekrarlanma aralığını saptamak için yapılan çalışmaların tümüdür.
Fay izlerinin hava fotoğrafları ve uydu görüntülerinden yararlanılarak tanımlanması ve arazi verileri ile birlikte haritalanması,
Fayların yapısal analizinin yapılması,
Bölgedeki litolojilerinin tanımlanması,
Jeomorfoloji özeliklerinin belirlenmesi,
Hendek kazılarının yapılması,
Tarihlendirme yöntemlerinin uygulanması,
Uygun jeofizik metodları kullanılarak profil kesitlerin alınması,
Sondaj çalışmalarının yapılması, • Sismik ve jeodezik verilerin elde edilmesidir. Şekil 6.11 Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde bir paleosismoloji çalışması kapsamında açılan hendeğin loglanmasını göstermektedir. Log üzerinde gösterilen çerçeveli bölge tarihsel dönemde meydana gelmiş ve yüzey faylanması oluşturmuş bir depremin izlerini temsil etmektedir. Hendek çalışmaları ile birlikte yukarıda belirtilen tüm çalışmalardan çıkan iki önemli sonuç, uzun dönem tahminleri oluşturmada temel teşkil eder. Bunlar, deprem üreten aktif fay zonunun tanımlanması ve depremlerin tekrarlanma aralıklarıdır.
Kısa Dönem Tahminler
Bu dönem tahminler deprem öncesi elektrik ve gaz sistemlerinin kapatıldığı, binaların boşaltıldığı, acil müdahale servislerinin hazır tutulduğu dönemi kapsamakla birlikte uygulanabilirliği günümüz bilgi ve teknolojisi ile mümkün değildir. Diğer bir ifade ile depremin olacağının günler öncesinden belirlenmesi ve ona göre hazırlıklı olunması şimdilik gerçekçi değildir. Bu konuda doğrudan ve dolaylı çalışmalar artarak sürmektedir. Çin’de 1976 Tang-shan depreminde 250.000 insan yaşamını yitirmiştir. Çinli araştırmacılar bu deprem için 4 Şubat 1975 tarihinde olacağı öngörüsünde bulunmuşlardı. Bu çerçevede dönemin yerel yöneticileri böylesi veriyi değerlendirerek şehirin boşaltılmasını sağlamış olmalarına rağmen belirtilen zamanda deprem meydana gelmemişti. Beklenilen deprem 1 yıl sonra meydana gelmiş ve 250.000 insan hayatını kaybetmiştir (Tablo 6.2). Benzer durum ABD’de San Andreas Fay Zonundaki çalışma sonuçları ile yaşanmıştır. Bilim adamlarının depremin 1988 yılında olacağını hesaplamalarına rağmen deprem 2004 yılında gerçekleşmiştir.
- ADY205U - AFET RİSK AZALTMA POLİTİKALARI Ünite 6 –
- Doğa Kaynaklı Afet Risk Azaltma Stratejileri-I: Deprem Çözümlü Sorular 1
- 1. Aşağıdaki deprem büyüklüğü - etkileri eşleştirmelerinden hangisi doğrudur?
- A) ≤3.9 - Hafif-orta hasar oluşmaktadır.
- B) 5.4 - Çok büyük hasar oluşur.
- C) ≥8.0 - Hemen hemen veya tümüyle yıkım oluşur.
- D) 4.9 - Hasar oluşmamaktadır; bazı kişiler hissedebilir.
- E) 7.0 - Orta-ciddi hasar oluşur.
- Çözüm: " ≥8.0 - Hemen hemen veya tümüyle yıkım oluşur" seçeneğinde doğru bilgi verilmiştir. Diğer eşleştirmeler yanlıştır. Doğru cevap C' dir.
- 2. Merkez üssünden belirli uzaktaki sismografta kaydedilen yeryüzü hareketinin en büyük genliği aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilmektedir?
- A) Depremin kuvveti
- B) Depremin boyutu
- C) Depremin hasarı
- D) Depremin şiddeti
- E) Depremin büyüklüğü
- Çözüm: Depremin büyüklüğü merkez üssünden belirli uzaktaki sismografta kaydedilen yeryüzü hareketinin en büyük genliğidir. Doğru cevap E' dir.
- 3. I. Tsunami
- II. Fırtına
- III. Yangın
- IV. Salgın hastalık
- V. Sıvılaşma
- Yukarıdakilerden hangileri depremin ikincil etkilerindendir?
- A) I, II, III, IV, V
- B) I ve IV
- C) Yalnız I
- D) I, II, III, IV
- E) I, III, IV, V
- Çözüm: Deprem sarsıntıları dik yamaçlardaki zeminin ya da zayıf sedimanın hareketine neden olabileceği gibi nemliliği olan kumlu, siltli ve killi çökellerin yer sarsıntısıyla aniden dayanımlarını kaybetmesine, tsunamiye, yangın ve salgın hastalıkların oluşmasına da yol açar. Doğru cevap E' dir.
- 4. Deprem çalışan jeologlar, paleosimoloji çalışmalarının ortaya koyduğu bilgi ile aşağıdakilerden hangisini bilmek mümkündür?
- A) Depremin hangi saatte olacağı
- B) Fayların ne zaman deprem ürettiği
- C) Depremin şiddeti
- D) Depremin merkez üssü
- E) Depremin hasarı
- Çözüm: Deprem çalışan jeologlar, paleosimoloji çalışmaları ile depremleri üreten fayları ortaya koyabilmektir.Bu çerçevede aktif fayların karakteristikleri ve tanımsal özellikleri belirlenebilmektedir. Doğru cevap B' dir.
- 5. Depremin en çok hasar yaptığı yer aşağıdakilerden hangisidir?
- A) Odak noktası
- B) Kayma düzlemi
- C) Odak derinliği
- D) Dalga cephesi
- E) Merkez üssü
- Çözüm: Merkez üssü, odak noktasının yeryüzüne en yakın olan kesimidir; burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya sarsıntının en kuvvetli olarak hissedildiği kesimdir. Doğru cevap E' dir.
- 6. Aşağıdakilerden hangisi depremlere etkisi olabilecek insan yapılarındandır?
- A) Baraj gölü
- B) Tarım havzası
- C) Demiryolu ağı
- D) Köy yerleşimleri
- E) Havaalanları
- Çözüm: Depremlerin çoğu insan aktivitelerinden bağımsız olarak meydana gelir. Ancak özellikle bazı mühendislik çalışmaları ve yapıları deprem üretebilmektedir. Bir bölgede yeraltına atık su pompalanması ya da faylar üzerine inşa edilmiş rezarvuar (örn; baraj gölü) alanındaki su kütlesi deprem oluşumuna neden olabilmektedir. Doğru cevap A' dır.
- 7. Depremlerde en fazla hasara yol açan dalga hangisidir?
- A) S dalgası
- B) R dalgası
- C) P dalgası
- D) L dalgası
- E) Z dalgası
- Çözüm: R dalgaları, yer yüzünün eliptik hareket etmesine neden olur. R dalgaları uzun süreli olarak etkisini sürdürür ve en fazla hasara sebebiyet verir. Doğru cevap B' dir.
- 8. Aşağıdaki illerimizden hangisi 1. derece deprem bölgesinde yer alır?
- A) Trabzon
- B) Kayseri
- C) Edirne
- D) Bursa
- E) Konya
- Çözüm: Bursa ili Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde yer alır ve 1. derece deprem bölgesinde kabul edilir. Doğru cevap D' dir.
- 9. Hangisi normal ve ters faylar ya da doğrultu atımlı faylar tarafından üretilen ve sınırları boyunca orta ve derin odaklı depremlerin yaygınca gelişebildiği levha sınırlarıdır?
- A) Uzaklaşan levha sınırlar
- B) Dalgalı levha sınırları
- C) Sarmal levha sınırları
- D) Transform faylı levha sınırları
- E) Yaklaşan levha sınırları
- Çözüm: Yaklaşan levha sınırlarında meydana gelen depremler; birbirlerine yaklaşan ve bir levhanın diğer levha altına daldığı levha sınırlarıdır. Bu depremleri üreten faylar normal ve ters faylar olabildiği gibi doğrultu atımlı faylar da olabilir. Diğer levha sınırlarının aksine yaklaşan levha sınırları boyunca orta ve derin odaklı depremler yaygınca gelişir. Doğru cevap E'dir.
- 10. Paleosismolojinin kapsadığı çalışma alanlarına ilişkin verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
- A) Hendeklerden kaynaklı zararları hendeklerin kapatılması yoluyla önlemek
- B) Bölgedeki litolojilerinin tanı
- C) Sondaj çalışmalarının yapılması
- D) Tarihlendirme yöntemlerinin uygulanması
- E) Uygun jeofizik metodları kullanılarak profil kesitlerin alınması
- Çözüm: Kitapta Hendek kazılarının yapılması gerektiği bilgisi yer almaktadır. Zararın önlenmesi için bu hendeklerin kapatılmasına ilişkin bir çalışma görülmemektedir. Doğru cevap A' dır.
Son 50 yıllık süreçte nüfusun artması, plansız yerleşim alanları oluşturulması, küresel ısınma ve iklim değişikliği, insanın çevresine ve doğaya karşı duyarsızca gerçekleştirdiği faaliyetlere bağlı olarak daha sık ve daha şiddetli doğa kaynaklı afetler oluşmaktadır. Geniş alanları ve kitleleri etkileyen bu afetler, büyük çaplı can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır.
AFAD’a göre afet, “Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun baş etme kapasitesinin yeterli olmadığı doğa, teknoloji veya insan kaynaklı olay. Afet bir olayın kendisi değil, doğurduğu sonuçtur” şeklinde tanımlanmaktadır.
Doğa kaynaklı afet için “Deprem, sel, heyelan, çığ, kuraklık, fırtına, dolu, hortum, göktaşı düşmesi v.b. gibi oluşumu engellenemeyen jeolojik, meteorolojik, hidrolojik, klimatolojik, biyolojik ve kaynağı dünya dışında olan tehlikelerden kaynaklanan doğa olaylarının sonuçlarına verilen genel ad” tanımlaması yapılırken, “Politik ve insan faktörlerinin etkin olduğu savaşlar, iç çatışmalar, terör eylemleri, büyük göçler, endüstriyel kazalar gibi olaylar ve bunların doğurduğu sonuçların tümü” olarak belirtilen afetler de insan kaynaklı afet olarak tanımlanmaktadır.
Meteorolojik şartlar ve hava olayları ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili olan afetlerin tümü, doğal afet veya doğa kaynaklı afet tanımlamaları içinde değerlendirilmekte ve meteorolojik afetler veya meteoroloji karakterli afetler olarak adlandırılmaktadır.
Örneğin; kuraklık, çölleşme, su seviyesi yükselmeleri, heyelan, çığ, sel ve taşkın, orman yangınları, tarımsal zararlılar, vb. afetler meteorolojik olaylar ile yakından ilişkisi olan doğa kaynaklı afetlerdir. Yağışlar, şiddetli yerel fırtınalar, tropikal fırtınalar, fırtına kabarması, şiddetli kış şartları, kırağı, don, vb. olaylar ve bunların neden olduğu afetler ise hava şartlarının doğrudan sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Su yetersizliğinin sonucu olarak ortaya çıkan kuraklık ile şiddetli yağışlar sonrasında görülen sel ve taşkın afetleri için hidrolojik veya hidro-meteorolojik afet tanımlaması yapılsa da, bu afetler de meteorolojik afetler içerisinde değerlendirilmektedir.
Doğa kaynaklı afet kavramı içinde değerlendirilen meteorolojik afetleri, doğal olaylar ve bunlara insan faaliyetlerinin olumlu ve olumsuz etkilerini dikkate alarak, yalın bir matematiksel ifade şeklinde aşağıdaki gibi tanımlamak mümkündür:
Meteorolojik Afet =
[Meteorolojik Olay (Doğal Tehlike)] X [İnsan-]
[İnsan+]
Uzun bir zaman diliminde ortaya çıkan ve etkileri çoğu kez geniş alanlara yayılan afetler yavaş gelişen afetler, kısa süre içinde ani olarak meydana gelen ve nispeten daha dar alanları etkileyen afetler ise hızlı gelişen afetler olarak ifade edilmektedir.
Ülkemizde de sıklıkla karşılaşılan ve afetlere yol açan önemli meteorolojik olaylar;
Fırtına: En fazla rastlanan şiddetli meteorolojik olaylardan birisi olan fırtına, rüzgar hızının 17,1 m/sn’den daha yüksek bir değere ulaşması durumu olarak tanımlanmaktadır. Farklı sınıflandırma ve tanımlamaları olmakla birlikte genel olarak, rüzgarın 10,8-17,1 m/s (39-61 km/sa) hızla esmesi kuvvetli rüzgar, 17,2-20,7 m/s (62-74 km/ sa) hızla esmesi fırtına, 20,8-24,4 m/s (75- 88 km/sa) hızla esmesi kuvvetli fırtına, 24,5-28,4 m/s (89-102 km/sa) hızla esmesi tam fırtına, 28,5 m/s (103 km/sa) üzeri ise kasırga olarak ifade edilmektedir.
Şiddetli yağış: Belli bir süre içerisinde belirli bir miktardan daha fazla gerçekleşen yağışlardır. Şiddetli yağış tanımlaması için farklı kriterler olmakla birlikte, genel olarak 1 saatte 1-5 mm yağış hafif, 6-20 mm yağış orta kuvvette, 21-50 mm yağış kuvvetli, 51-75 mm yağış çok kuvvetli, 76-100 mm yağış şiddetli ve 100 mm üzeri yağış aşırı olarak sınıflandırılmaktadır. Şiddetli yağışlar, diğer etkenlere de bağlı olarak, sel ve taşkınların en önemli sebepleridir.
ÖNEMLİ:1 mm yağış, 1 m2 büyüklüğündeki bir alana düşen 1 kg yağışı ifade etmektedir.
Sel: Genellikle şiddetli yağışlar veya kar erimelerine bağlı olarak, suların bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelerek, genellikle kuru olan yüzeyleri kaplaması olayıdır. Seller, oluşum hızlarına göre yavaş gelişen, hızlı gelişen ve ani seller olarak sınıflandırılmaktadır. Genellikle bir hafta veya daha uzun bir süre içinde gelişen seller yavaş sel, bir-iki gün içinde oluşan seller hızlı sel, saatlik süre içinde oluşan seller ise ani sel olarak tanımlanmaktadır. Oluşum yeri bakımından da seller, kıyı seli, şehir seli, kuru dere seli, baraj/gölet seli ve akarsu (dere ve nehir) seli olarak adlandırılmaktadır.
Taşkın: Bir akarsuyun, çeşitli sebeplerle yatağından taşarak çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle etki bölgesinde normal sosyoekonomik hayatı kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması olayı şeklinde tanımlanmaktadır.
Kuvvetli kar yağışı: Kar yağışı, buz kristallerinden oluşan, parlak, beyaz, katı ve genellikle altıgen şekle sahip donmuş haldeki yağıştır. 12 saatlik bir periyotta 1-5 cm kar yağışı hafif, 5-20 cm kar yağışı kuvvetli ve 20 cm üzeri kar yağışı ise yoğun kar olarak sınıflandırılmaktadır.
Dolu: Cumulonimbus adı verilen ve atmosferin alt seviyelerinden itibaren yukarı seviyelerine doğru hem dikey hem de yatay olarak gelişebilen konvektif bulutlardan yere düşen, farklı şekil ve büyüklüğe sahip, topa benzer veya düzensiz parçalar hâlindeki sert buz şeklinde oluşan yağış türüdür. Çapları 5 mm’den 10 cm’ye kadar değişebilir. Büyüklükleri ve hızlı düşüşleri nedeniyle binalar, tesisler ve araçlarda hasar oluşturmalarının yanı sıra, insan, hayvan ve bitkiler için de tehlike yaratabilirler.
Kuraklık: En basit anlamıyla yağışların, normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Don:Ağır kış şartları, şiddetli kar yağışı, kuvvetli ve hamleli rüzgarlarla birlikte dondurucu hava şartları oluştuğunda buzlanma ve don olayları meydana gelir. Hava sıcaklığının 0°C nin altına düşmesi sonucu donan yağmur, donan çisenti veya sulu sepken tipi meteorolojik olaylar yollar, caddeler, ağaçlar, binalar ve kablolar (elektrik, telekomünikasyon) üzerinde buz tabakası oluşturmaktadır.
Çığ: Genellikle bitki örtüsü olmayan engebeli, dağlık ve eğimli arazilerde, vadi yamaçlarında tabakalar halinde birikmiş olan kar kütlesinin iç ve/veya dış kuvvetlerin etkisi ile başlayan bir ilk hareket sonucu (tetiklenme), yamaçtan aşağıya doğru hızla kayması olarak tanımlanır.
Heyelan: Toprak kayması olarak da ifade edilen heyelan; kaya, toprak veya arazi parçalarının, yer çekimi veya depremler, aşırı yağışlar gibi dış etkenlerin etkisi ile fark edilebilir düzeyde eğim aşağı doğru kayması veya hareket etmesi durumudur.
Sis: Atmosferin yeryüzüne yakın kısımlarındaki su buharının, herhangi bir nedenle soğuyup yoğunlaşarak asılı su damlacıkları, ya da buz kristalleri hâline gelmesi, yatay görüş mesafesini her yönde daraltıp görüş mesafesini 1000 metre ve daha aşağısına düşürmesi olayıdır.
Yıldırım: Bulut ile yer arasında meydana gelen yüksek gerilimli bir elektrik boşalmasıdır. Bulut içi veya bulutlar arasında meydana gelen elektrik boşalması ise şimşek olarak tanımlanmaktadır. Yıldırım olayında ortaya çıkan enerji yaklaşık 1010 joule kadar olup bu enerji saniyenin milyonda biri zarfında geçtiği hava sütununun sıcaklığını 15000°C’ye kadar ısıtabilir.
***Özellikle fırtına, sel ve taşkınlar ile kuraklık, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de en çok maruz kalınan önemli doğa kaynaklı afetlerdir.
Dünyada Meteorolojik Afetler;
Dünya Meteoroloji Teşkilatı (DMT) (World Meteorological Organization-WMO) tarafından yapılan bir çalışmada (WMO, 2014), 1970’ten 2012’ye kadar olan süreçte, kuraklık, taşkın, fırtına, tropik siklon, ekstrem sıcaklıklar, heyelan ve orman yangını gibi meteorolojik olaylar veya meteorolojik ve hidrolojik şartlarla doğrudan ilişkili salgın hastalıklar ve böcek hastalıklarından kaynaklanan 8.885 doğa kaynaklı afet oluştuğu, 1.944.653 can kaybı meydana geldiği ve 2.4 trilyon ABD doları tutarında ekonomik kayıp ortaya çıktığı belirtilmektedir.
Küresel ölçekte meydana gelen doğa kaynaklı afetlerin ekonomik kayıpları (1995-2015)
Fırtına (1 Trilyon ABD Doları)
Jeoziksel (763 Milyar ABD Doları)
Sel (662 Milyar ABD Doları)
Diğer İklim olayları (119 Milyar ABD Doları)
Kuraklık (100 Milyar ABD Doları)
Büyük çaptaki ekonomik kayıpların yanı sıra çok sayıda can kaybına da sebep olan meteorolojik afetlerin, 1995-2015 döneminde kayıtlara geçen afet bilgileri çerçevesinde yaklaşık 4.2 milyar insanın yaşamını olumsuz etkilediği belirtilmektedir.
Küresel Ölçekte Meydana Gelen Meteorolojik Afetlerin Etkilediği İnsan Sayısı;
Sel-Taşkın (2.3 Milyar), Kuraklık (1.1 Milyar), Fırtına (665 Milyon)
Ekstrem Sıcaklık (94 Milyon), Heyelan & Orman Yangını (8 Milyon)
Türkiye’de Meteorolojik Afetler;
1940-2010 yıllarını kapsayan 70 yıllık sürede, ülkemizde meteorolojik olaylarla ilişkili olarak kayıtlara geçen yaklaşık 10.000 şiddetli meteorolojik olay ve bunlara bağlı afetler incelendiğinde, oluşma sıklığında ilk 2 sırayı fırtına ile sel ve taşkınların aldığı görülmektedir.
Meteorolojik Afetlerin Etkileri;
Çevremizde doğal olaylar olarak oluşan meteorolojik olaylar sonucunda ortaya çıkan meteorolojik afetler, hem oluşma sıklıkları hem de etkileri açısından doğa kaynaklı afetler arasında ilk sıralarda yer almaktadır.
Dünya Meteoroloji Teşkilatı (DMT,) meteorolojik afetlerin, dünya genelinde gözlenen doğa kaynaklı afetlerin %90’ını oluşturduğunu, can kayıplarının %72,5’i ve ekonomik kayıpların %75’ inin de hava, su ve iklim kaynaklı olaylar sonucunda oluşan doğa kaynaklı afetlerden kaynaklandığını belirtmektedir.
**Türkiye’de en çok yaşanan afetlerin başında gelen sel ve taşkın afeti, 1990-2010 periyodundaki kayıtlara göre 369 kez meydana gelerek yıllık olarak yaklaşık 100 milyon dolarlık maddi kaybın yanı sıra bu dönemde 448 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
AFET YÖNETİMİNDE METEOROLOJİ VE METEOROLOJİK AFETLER
Afet oluştuktan sonra afeti yönetme girişimleri reaktif yaklaşım, afet oluşmadan önce gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik yönetim anlayışı ise proaktif yaklaşım olarak ifade edilmektedir.
Meteoroloji, sadece meteorolojik afetlerin değil diğer afetlerin yönetimi için de önemli ürün ve hizmetler sunulmasına imkan sağlayan ve birçok disiplinle ilişkili olan bir bilim dalıdır.
Tahmin ve Erken Uyarı
Lidar, lazer ışınları kullanılarak belli hedeflerin konumları, büyüklükleri ve hareketlerini tespit etmeyi sağlayan bir sistemdir.
Erken uyarı, Uluslararası Afet Risk Azaltma Stratejisi (International Strategy for Disaster Reduction-ISDR) tarafından, “afete maruz kalan insanların, afetten korunacak ya da karşılaşacakları riskleri azaltacak şekilde hazırlıklı olmalarını sağlayacak bilgilerin, yetkili kurumlar tarafından, zamanında ve etkili şekilde duyurulması” olarak tanımlanmaktadır
İKLİM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Atmosferde meydana gelen meteorolojik olayların tümü genel olarak hava olayları veya hava durumu olarak ifade edilmektir. Bu olaylardan kısa bir sürede meydana gelenleri tanımlamak ve havanın anlık durumunu belirtmek için genellikle soğuk, sıcak, yağmurlu, güneşli gibi ifadeler kullanılmaktadır. Yani, hava durumu; belirli bir yerde, belirli ve kısa bir süre içinde etkin olan atmosfer koşullarıdır.
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği İlişkisi Yeryüzündeki tüm yaşam biçimleri için vazgeçilmez bir ortam olan atmosferi oluşturan temel gazlar; azot (%78.08), oksijen (%20.95) argon (%0.93) ve karbondioksit (%0.03) gazlarıdır. Atmosferdeki birikimleri çok az olan çok sayıdaki öteki gazlar ise atmosferin kalan bölümünü oluşturur.
***İklim değişikliğiyle ilgili en güncel bilimsel, teknik ve sosyoekonomik bilgileri, çok sayıda bilim insanının katılımıyla, düzenli aralıklarla değerlendirerek raporlar hâlinde yayımlayan IPCC (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli)nin 2014 yılında yayınladığı Beşinci Değerlendirme Raporu’na göre; iklim sisteminin şüphe götürmeyecek şekilde ısındığı ve 20. yüzyılın ortalarından bu yana ortalama yüzey sıcaklıklarında gözlenen artışın büyük bölümünün kuvvetli olasılıkla (% 90) insan kaynaklı sera gazı salımlarındaki artıştan kaynaklandığı belirtilmiştir
İklim Değişikliği Değerlendirmesi
Dünyada 2016 yılı, endüstri öncesi döneme göre ortalama sıcaklık 1.1°C’lik anomali (sapma) ile en sıcak yıl olmuştur. 2015-2016 El Nino olayı nedeniyle 2016 yılının ilk aylarında sıcaklıklar en yüksek derecelere ulaşmış ve yılın ikinci yarısında da uzun dönem ortalamaların çok üzerinde gerçekleşmiştir. Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO) iklim değerlendirmelerine göre 2017’de küresel ortalama sıcaklık, 1981- 2010 ortalamasının (14.3°C) yaklaşık 0.46°C üzerinde gerçekleşerek 1880’den itibaren yapılan ölçümler dikkate alındığında 2016 ve 2015 yıllarından sonra en sıcak üçüncü yıl olmuştur.
1880 yılından günümüze Dünya sıcaklık ortalamaları 1990 yıllarının başından itibaren gözle görülür bir şekilde en yüksek değerlere ulaşmıştır. Özellikle son yıllarda sıcaklık rekorlarının kırıldığı ve yıllık sıcaklık ortalamalarının giderek arttığı gözlenmektedir. İklim istatistikleri, Dünya’da en sıcak yılın 2016 yılı olduğunu göstermektedir. Dünyadaki sıcaklık artış eğilimine benzer durum Türkiye için de görülmektedir. Türkiye’de de son yıllarda sıcaklık ortalamalarında önemli miktarda artışlar olurken, 2016 yılı 1971’den bu yana gerçekleşen dördüncü sıcak yıl olarak kayıtlara geçmiştir. 2016 yılı ortalama sıcaklığı 14.5°C ile 1981-2010 otuz yıllık periyodunun ortalama değeri olan 13.5°C’nin 1.0°C üzerinde gerçekleşmiştir. İklim verilerine göre 2010 yılı Türkiye’de yaşanan en sıcak yıldır.
İklim Projeksiyonları;
2007 yılında IPCC 4. Değerlendirme Raporu’nda yer alan iklim modeli senaryoları ile ilgili bir dizi kararlar alınmış ve bu senaryoların ana hatları yeniden belirlenmiştir. Bu yeni yaklaşımla geliştirilen yeni konsantrasyon senaryoları “Temsili Konsantrasyon Rotaları (RCP: Representative Concentration Pathways)” olarak adlandırılmıştır. Işınımsal zorlama seviyeleri ve rotaları için 4 adet RCP tipi tanımlanmıştır. Bunlar ışınımsal (radiative) zorlama değerleri en küçükten en büyüğe sırası ile RCP2.6, RCP4.5, RCP6.0 ve RCP8.5’dir. Bunlardan, RCP2.6 ve RCP4.5 iyimser senaryolar, RCP6.0 ve RCP8.5 kötümser senaryolar olarak adlandırılacaktır. Küresel ölçekte hazırlanan İklim Modelleri belli bir bölge için ölçek küçültme yöntemi ile küçültülerek ve çözünürlüğü artırılarak uyarlanabilmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından Türkiye için hazırlanan bölgesel iklim modeli senaryolarına göre 2100 yılına kadar 30’ar yıllık periyotlarla sıcaklık ve yağışta ne gibi değişikliklerin olacağına dair çalışmalar yapılmakta ve sürekli güncellenmektedir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ;
IPCC, 5. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesindir ve 1950’li yıllardan beri iklimde gözlenen değişikliklerin çoğu on yıllardan bin yıllık bir zaman dönemine kadar daha önce hiç görülmemiş düzeydedir. Bu dönemde, atmosfer ve okyanuslar ısınmış, kar ve buz tutarları azalmış, ortalama deniz düzeyi yükselmiş ve sera gazlarının atmosferdeki birikimleri artmıştır. Karbondioksit (CO2 ), metan (CH4 ) ve diazotmonoksit (N2 O) gazlarının atmosferik birikimleri (konsantrasyonları), en az son 800.000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır. CO2 birikimleri, temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan salımlar nedeniyle, sanayi öncesi döneme göre %40 oranında artmıştır. Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık %30’unu emerek asitlenmiştir.
İklim Değişikliğine Karşı Hükümetlerin Müdahalesi;
Etkili bir enerji ve iklim değişikliği politikası, enerjiyi üretme ve kullanma biçimimizi ve kullandığımız enerji türlerini değiştirmeye yönelik yeni dönemi işaret etmektedir. Amaç, düşük karbonlu teknolojilerin ve enerji kaynaklarının birleşimine dayanan, iklim dostu bir ekonomiye geçmektir. Dünya bu hedeflere ulaşmak amacıyla yeni bir küresel anlaşma sağlamaya çalışmaktadır. 201 Afet Risk Azaltma Politikaları Bu kapsamda tüm ülkeler, kurumlar, topluluklar, aileler ve bireyler olarak üzerimize düşen görevler vardır. Gelişmiş ülkelerde gelişecek bu davranış değişiklikleri, nüfusları çok yüksek olan ve hızla sanayileşmekte olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin de sera gazı salımlarında hızlı sanayi gelişimiyle birlikte sınırlama alışkanlığını kazandırabilecektir. Avrupa Birliği, sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar en az %20 düşürmeyi kabul etmiştir.
1 Meteorolojik afetler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Dünyada meydana gelen tüm doğa kaynaklı afetler meteorolojik afetlerdir.
B. Meteorolojik olaylar doğal tehlike olarak gerçekleşir ancak bunların afete dönüşmesinde insanın etkisi büyük rol oynar.
C. Aynı şiddetteki meteorolojik olaylar farklı bölgelerde can ve mal kayıplarına sebep olur.
D. Şiddetli meteorolojik olaylar dünyanın sadece belli bölgelerinde oluşur ve çoğu zaman afete dönüşmez.
E. Meteorolojik afetler, oluşma sıklığı, can ve mal kaybı açısından doğa kaynaklı afetler arasında önemli bir yer işgal etmezler.
2 Aşağıdakilerden hangisi meteorolojik olaylarla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili olan afetler arasında yer almaz?
A. Kuraklık B. Çığ C. Orman yangını D. Volkan E. Sel ve taşkın
3 Meteorolojik afetler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Meteorolojik afetlerin tamamı yavaş gelişen afetlerdir.
B. Depremler, tüm meteorolojik afetlerden daha fazla sayıda oluşan ve daha fazla zarara sebep olan afetlerdir.
C. Fırtına, sel ve taşkın tüm dünyada en fazla yaşanan ve en büyük zarara yol açan meteorolojik afetler olarak rapor edilmektedir.
D. Meteorolojik afetler dünyanın belli bölgelerinde sınırlı alanlarda ortaya çıkan afetlerdir.
E. Türkiye’de can ve mal kaybına sebep olan büyük çaplı meteorolojik afetler oluşmamaktadır.
4 Meteoroloji bilimi ve afet yönetimi ilişkisi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Meteorolojik afetlerin etkin şekilde yönetilebilmesi için halkın bu konuda eğitilmesi ve uyarılara karşı reflekslerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
B. Meteorolojik afetler önceden tahmin edilse de doğa kaynaklı afet olduğu için zararları azaltılamaz.
C. Meteoroloji bilimi sadece meteorolojik afetlerin yönetilmesinde önemli bir katkı sağlayabilir.
D. Meteorolojik afetlerin yönetimi merkezi yönetim birimlerinin sorumluluğunda olduğu için yerel yönetimlerin önemli bir rolü yoktur.
E. Meteoroloji biliminin sağladığı ürün ve hizmetlerden sadece risk azaltma sürecinde faydalanılabilir.
5 Meteorolojik afetler ve afet yönetimi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. Meteorolojik afetlerin yönetiminde, ulusal ve yerel çalışmalar kadar uluslararası işbirlikleri ve bilgi paylaşımları da büyük öneme sahiptir.
B. Tahmin ve erken uyarı sistemleri modern afet yönetiminin temel ve vazgeçilmez araçlarıdır.
C. Tahmin ve erken uyarılar duyurulduğunda, ilgili idarelerin ve vatandaşların nasıl davranacakları önceden belirlenmiş olmalıdır.
D. Tahmin ve erken uyarıların etkinliği, süreçteki tüm aktörleri kapsayan bütünleşik erken uyarı sistemlerinin kurulmasına bağlıdır.
E. Meteorolojik afetler depreme göre daha az zarar verdiği için afet yönetiminde ikinci öncelikli olarak değerlendirilebilir.
6 Aşağıdakilerden hangisi iklim değişikliği sonucunda oluşma sıklığı ve şiddeti artması düşünülen doğa kaynaklı afetlerden biri değildir?
A. Fırtınalar
B. Şiddetli yağışlar
C. Depremler
D. Kuraklık
E. Sel ve taşkınlar Afet Risk Azaltma Politikaları 207neler öğrendik?
7 İklim değişikliği geleceğe yönelik modelleme çalışmalarında aşağıdakilerden hangisi diğerlerine göre daha çok öne çıkan ve değişimine ilişkin öngörülerin yapıldığı bir iklim parametresidir?
A. Bulut taban yüksekliği
B. Yağış
C. Toprak nemi
D. Görüş uzaklığı
E. Bulut kapalılık miktarı
8 Aşağıdakilerden hangisi insan kaynaklı iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden biri değildir?
A. Tatlı su kaynaklarının artması
B. Küresel sıcaklığın yükselmesi
C. Deniz seviyesi yükselmesi
D. Buzulların erimesi
E. Büyük orman yangınlarının görülmesi
9 Aşağıdakilerden hangisi iklim değişikiğine karşı direnci artırmak için bireylerin yapabileceklerinden biridir?
A. İşe arabayla gitmek
B. Et ağırlıklı beslenmek
C. Enerji kullanımında tasarruf etmek
D. Isınmayı odun ve kömür ile yapmak
E. Yolculuklarda daha sık uçağa binmek
10 Aşağıdakilerden hangisi küresel iklim değişikliğine olumsuz etkisi olan insan kaynaklı sera gazlarından biri değildir?
A. Sülfür hegza florür (SF6 )
B. Azot oksitler (N2 O)
C. Hidro-floro-karbonlar (HFCs)
D. Perfloro-karbonlar (PFCs)
E. Ozon (O3)
CEVAPLAR:
1-B
2-D
3-C
4-A
5-E
6-C
7-B
8-A
9-C
10-E
Ünite 7 - Yaprak Test
ADY205U - AFET RİSK AZALTMA POLİTİKALARI
1 ) Hangisi doğal sera gazlarından biridir?
A ) Diazotmonoksit
B ) Azot oksi
C ) Hidro-foro-karbon
D ) Perforo-karbon
E ) Sülfür hegza forür
2 ) Türkiye’de meteorolojik afetler ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
A ) 1940-2010 yıllarını kapsayan sürede, ülkemizde meteorolojik olaylarla ilişkili olarak kayıtlara geçen yaklaşık 1000 şiddetli meteorolojik olay görülmektedir.
B ) Afetlerin oluşma sıklığında ilk sırada heyelan olduğu görülmektedir.
C ) Afetlerin oluşma sıklığında don, en son sırada yer almaktadır.
D ) Meteorolojik olaylardan kaynaklanan afetlerin kış mevsiminde ve belirli bazı bölgelerimizde yaşandığı görülmektedir.
E ) Afetlerin oluşma sıklığında ilk iki sırayı fırtına ile sel ve taşkınların aldığı görülmektedir.
3 ) Aşağıdakilerden hangisi afet yönetim süreçlerinden biri olan iyileştirme sürecinin kapsamını en iyi şekilde anlatır?
A ) Afet sonrasında oluşan hasarın giderilmesine yönelik faaliyetlerdir.
B ) Afet öncesinde insanların ve diğer canlıların tahliye çalışmalarının temelinde meteorolojik tahmin ve uyarılar yer alır.
C ) Afete dönüşebilecek meteorolojik olaylara karşı erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi göz ardı edilebilir.
D ) Afet sonrasında yapılacak binaların çatılarının ve enerji nakil hatlarının bölgenin rüzgar bilgilerine, kar ve buz yükü hesabına göre planlanmasının önemi yoktur.
E ) Tehlike gerçekleşip afet oluştuğu aşamada barınma, beslenme gibi ihtiyaçların temin edilmesi için etkin bir meteorolojik bilgi desteğine gereksinim olmadan müdahale edilmelidir.
4 ) İklim projeksiyonlarının özelliklerine ilişkin aşağıdaki seçeneklerden hangisi söylenebilir?
A ) Küresel iklim modelleri kriyosferdeki ve arazi yüzeyindeki fziksel süreçleri temsil etmektedirler.
B ) Türkiye için hazırlanan bölgesel iklim modeli 30’ar yıllık periyotlarla sıcaklık ve yağışta ne gibi değişikliklerin olacağına dair çalışmalar yapılmaktadır.
C ) İklim modelleri belli bir bölge için ölçek küçültme yöntemi ile küçültülerek çözünürlüğü ayarlanır.
D ) 2010 yılında iklim modeli senaryoları ile ilgili bir dizi kararlar alınmış ve bu senaryoların ana hatları yeniden belirlenmiştir.
E ) İklim modelleri gelecekte görülmesi muhtemel iklim şartlarını ve değişikliklerini gösterememektedir
5 ) Aşağıdakilerden hangisinin iklim değişikliğine karşı bireylerin davranışlarından olduğu söylenemez?
A ) Fosil yakıt tüketiminden tasarruf etmek
B ) Tasarrufu ampuller kullanmak
C ) Az elektrik tüketen cihazlar kullanmak
D ) Ev ısısını korumak
E ) Sıcak su kullanımını arttırmak
6 ) İklim değişikliğinin etkileri ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
A ) Beşinci Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesin değildir.
B ) 1950’li yıllardan beri iklimde gözlenen değişikliklerin çoğu on yıllardan bin yıllık bir zaman dönemine kadar daha önce hiç görülmemiş düzeydedir.
C ) Karbondioksit, metan ve diazotmonoksit gazlarının atmosferik birikimleri, son 500.000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır.
D ) Etkili bir enerji ve iklim değişikliği politikası, enerjiyi üretme ve kullanma biçimimizi etkilemez.
E ) Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık 0’unu emerek asitlenmiştir.
7 ) Hangisi yavaş gelişen doğal afetlerden biridir ?
A ) Don
B ) Sel
C ) Heyelan
D ) Çığ
E ) Dolu
8 ) Hangisi afetlerde risk veya zarar azaltma sürecinde yapılması gereken önemli faaliyetler olarak değerlendirilmemektedir ?
A ) Hasar tespiti
B ) Meteorolojik olayların değerlendirilmesi
C ) Tehlike haritalarının hazırlanması
D ) Hangi risklerin oluşabileceğinin belirlenmesi bunların hangi yöntemlerle yönetilebileceğinin belirlenmesi
E ) Hangi risklerin oluşabileceğinin belirlenmesi
9 ) Aşağıdakilerden hangisi UNFCCC,1992 yılında İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde sera gazı olarak belirttiği gazlardan biri değildir ?
A ) Karbondioksit
B ) Oksijen
C ) Hidro-foro-karbonlar
D ) Metan
E ) Sülfür hegza forür
10 ) Gelişmiş ülkeler kendileri için Erken Uyarı Sistemleri kurarken, atmosferin ve meteorolojik olayların coğraf, ulusal veya siyasi sınırlar tanımaksızın, her ülkeyi ve herkesi etkilemesi gerçeği, tüm ülkeleri bu konuda işbirliği yapmaya zorlamış, hem bölgesel hem de küresel düzeyde ikili veya çoklu uluslararası işbirliği kuruluşları ve sistemleri kurulmuştur. Aşağıdakilerden hangisi bu işbirliği örgütleri ve sistemleri arasında sayılamaz?
A ) Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO)
B ) Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)
C ) Avrupa Orta Vadeli Tahminler Merkezi (ECMWF)
D ) Avrupa Meteoroloji Uyduları İşletme Teşkilatı (EUMETSAT)
E ) Global Multi-Hazard Alert System-GMAS
Sıra-Cevap-(Soruid) 1-A-(798147) 2-E-(800721) 3-A-(800819) 4-C-(800836) 5-E-(800841) 6-B-(800846) 7-C-(805630) 8-A-(805640) 9-B- (813504) 10-B-(818402) *Geri bildirimlerinizi soruid bildirerek yapınız.
ÜNİTE-8 Teknolojik ve/veya İnsan Kaynaklı Afet Risk Azaltma Stratejileri
SALGIN HASTALIK RİSKLERİNİN AZALTILMASI;
Salgın, bulaşıcı bir hastalığın bir bölgede ya da tüm dünyada kısa sürede yayılmasıyla birçok insanın hastalanmasıdır. En gelişmiş ülkelerden birisi kabul edilen ABD’de bile 79 milyon salgından 13.8 milyon kişinin etkilendiği bilinmektedir. Teknolojik gelişmeler, göçler, temiz su kaynakların azalması, seyahat ve göçlerin artışı, çevresel değişiklikler, yüksek düzeyde enerji/protein içerikli besinlerle yapılan besiciliğin artışı ve endüstriyel düzeyde gıda üretimine geçilmesine bağlı olarak ulusal ve uluslararası düzeyde gıda ve hayvan ticaretindeki artışlar, gıda kaynaklı hastalık oluşturan salgınların hastalık kaynak ve nedenlerinin incelenmesinde değişikliklere ve geniş bir coğrafyaya yayılmasına yol açmıştır.
Salgın Hastalık Riski; Risk değerlendirmesi, riski belirlemek için sistematik olarak veri toplama, değerlendirme ve belgeleme sürecidir. Risk değerlendirmesi, tehlike değerlendirmesi, maruz kalmanın değerlendirmesi ve bağlam değerlendirmesi olmak üzere üç bileşenden oluşur.
Pandemi; Bir hastalığın, enfeksiyon etmeninin veya sağlıkla ilgili bir sorunun çeşitli ülkelerde veya bir kıtada yayılması, hatta tüm dünya gibi çok geniş bir alanda yayılım göstermesidir. Nüfusun önemli bir bölümünü etkilemektedir . Belirli bir yerin nüfusunda, belirli bir zaman aralığında oluşan yeni hastalık (veya hasta) sayısına insidans denir . Bir yerin nüfusunda, belirli bir an veya zaman aralığında aktif olarak bulunan hastalık sayısına prevalans denmektedir . Özel bir hasta sayısı hızı olup % olarak ifade edilmesi atak hızı olarak adlandırılmaktadır. Burada zaman belli değildir. Olay süresince risk altındaki popülasyonun ne kadarının olaydan etkilendiğini bulmak için epidemilerde kullanılır. Birincil ve ikincil atak hızları önemlidir. Verilerin sürekli, sistematik olarak toplanması, karşılaştırılması, analizlerinin yapılması, yorumlanması ve eyleme geçilebilmesi amacıyla bilgilerin ilgili kişi, kurum ile kuruluşlara yayılması işlemine sürveyans (gözetim) denir.
Bir bulaşıcı hastalığın, belirli zaman ve normal ölçüler içinde beklenenden daha çok sayıda görülmesi ya da o toplumda daha önce hiç görülmeyen bir hastalığın tek bir vaka bile olsa ortaya çıkması salgın olarak ifade edilmektedir. “Salgın olarak tanımlanmış bir olayın kaynağının, etkeninin, bulaşma yolunun bulunması, gerekli halk sağlığı önlemlerinin alınması ve ileride oluşabilecek benzer salgınların önlenmesi gibi amaçlarla gözetim yöntemleri kullanılarak araştırılmasına salgın incelemesi denilmektedir. Hastalığın bulaşmasına aracılık eden bit, pire, kene ve sinek gibi canlılara vektör denir . Hastalık etkeninin vücuda girmesinden, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen dönem kuluçka süresidir.
Sağlığı ilgilendiren tüm olayların dağılımının, bunların nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılmasında kullanılan yöntemlerinin temel kurallarını öğreten bilim dalına Epidemiyoloji denilmektedir. Hem klinik hem de toplumu tıp bilimlerinde hastalıkların/ sağlık sorunlarının dağılım, nedenleri ile bunların teşhis, tedavi ve önlenmesi için uygun yöntemleri belirlemeye yarayan araştırma tekniklerini öğreten bir bilim dalıdır.
***Bulaşıcı hastalıklar alanında gerek tanımlayıcı gerekse analitik incelemelerde kişi-çevre-yer-zaman nitelikleri enfeksiyon zincirini oluşturan ögeler çerçevesinde ele alınır.
1. Hastalık etkeni-enfeksiyon ajanı
2. Bulaşma yolları
3. Enfeksiyon kaynağı, konakçı
Enfeksiyon zinciri ;
1. Etken 2. Kaynağa giriş yolları 3. Kaynak 4. Kaynaktan çıkış yolları 5. Etkenin yeni konakçıya taşınması 6. Etkenin yeni konakçıya giriş yolları, 7. Yeni konakçının hassasiyeti-direnci olarak ortaya çıkmaktadır.
Bulaşma Yolları Enfeksiyon etkenleri
Bulaşma Yolları;
1. Doğrudan Bulaşma: Enfeksiyon etkeninin hiçbir araç ya da aracıya gerek kalmadan kaynaktan sağlam kişiye doğrudan geçmesidir.
2. Dolaylı Bulaşma: Etken kaynaktan ayrıldıktan sonra bir madde içinde ya da üzerinde yaşamını sürdürüp sonra sağlam kişilere geçebilir. Eşyalar, hastalığın bulaşmasına aracılık eden bit, pire, kene ve sinek gibi canlılar (vektörler), hava yolu dolaylı bulaşmaya örnektir .
a. Solunum Yolu: Hasta ve taşıyıcılarla direkt temas veya enfekte damlacıkların solunan havaya karışması sonucu meydana gelebilir. Enfekte damlacıkların havaya karışması ve/veya hastalık bulaşmış tozların solunması ile bulaşma olabilir.
b. Sindirim Yolu: Enfeksiyon etkenlerinin yeni konağa sindirim yoluyla girişleri besinler, içecekler kontamine eller, tırnaklar aracılığıyla olur. Çiğ yenilen yapraklı sebzeler, su ve içecekler (tifo, kolera, basilli dizanteri, çocuk felci, parazitler vb.) yoluyla bulaşan hastalıklardır. Süt, et, balık ve ürünleri ile bulaşan hastalıklar (tüberküloz, şarbon, şap, bruselloz vb.) yetersiz kişisel temizlik, olumsuz çevre şartları, aşılama yetersizliği yoluyla bulaşan hastalıklardır.
c. Temas Yolu: Bazı enfeksiyon etkenleri de temas yolu ile yeni konağa girerler. Direkt temas sonucu deri ve vücudun çeşitli bölgelerindeki mukozalar yoluyla patojen etkenler vücuda girerler. Genellikle sağlam deriden birçok etken giremez ancak buna rağmen girebilenler var. Sağlam deriden giren okul yarası, çiçek, cüzzam, uyuz, mantar, bitlenme vb. hastalıkları yapmaktadırlar. Yaralı deri yoluyla bulaşan hastalıklar tetanoz, gazlı gangren, kuduz, şarbon, deri verem hastalığı örnek olarak verilir. Üreme organları mukozası yoluyla bulaşanlara örnek olarak frengi, bel soğukluğu, AIDS vb. verilir.
d. Vektör Yolu: Bazı enfeksiyon etkenleri konakçılara aracılarla girerler. Vektörle bulaşma mekanik veya biyolojik olabilir. Örneğin karasineğin hastalık etkenini yiyecek içeceklere bulaştırmasına mekanik vektör, sivrisineğin sıtma etkenini konağa bulaştırmasında ise biyolojik vektör olma söz konusudur. Pireler, keneler, bitler bazı vektörlere örnektir.
e. Kan Yolu: Hastalık bulaşmış materyalin kan alma-verme veya damarlara batırılması vb. yolu ile kan dolaşımına geçmesi, önlem alınmadığı takdirde ciddi hastalıklara neden olacağı bilinmektedir.
3. Enfeksiyon Kaynağı: Enfeksiyon etkeninin girip yerleştiği, çoğaldığı canlı ve cansız araçlara kaynak adı verilir.
a. İnsanlar: Hasta ve taşıyıcılar
b. Omurgalı Hayvanlar: Sığırlar (tenya, verem, şarbon vb.), domuzlar (ruam, tetanoz) kedi (kedi sıyrığı, mantar enf), köpek (kuduz, kist hidatik)
c. Eklembacaklılar: Keneler (Q ateşi), pire (veba), bit (tifüs)
d. Toprak ve Diğer Cansızlar: Mantarlar, tetanoz, gazlı gangren
Bulaşıcı Hastalıkların Salgına Dönüşümü; Bulaşıcı hastalıklara erken zamanda müdahale edilmez, koruma kontrol önlemleri alınmaz ise hastalığın kuluçka süresine göre geçen zaman dilimi içinde salgın hâlini alabilmektedir.
Bir Salgının Boyutlarının Belirlenmesi;
• Hastalık ve etkene ilişkin özellikler (hastalık etkeninin çoğalıp enfeksiyon oluşturma kapasitesi etkenin bağışıklık bırakma özellikleri, hastalığın spektrumu, öldürücülüğü, kuluçka süresi),
• Kişiye ilişkin özellikleri (yaş, cinsiyet, meslek, aile büyüklüğü, sosyo-ekonomik düzey),
• Çevreye ilişkin özellikler (konut koşulları, çevre koşulları),
• Kesin tanı için gerekli mikrobiyoloji, biyokimya ve çevre ile ilgili laboratuvarların araç gereç, personel sayısı ve özellikleri açısından nitelikleri yeterli olmalıdır. Laboratuvar niteliği kadar laboratuvar sayısı da yeterli olmalıdır.
• Alınacak numunelerin yeterli miktarda alınması, uygun koşullarda saklanması ve laboratuvara bir an önce gönderilmesi sağlanmalıdır. Bir bulaşıcı hastalığın toplumda sürekli var olması, yani endemik bir durum söz konusu ise salgından söz edilemez.
Salgın İncelemesinde Yapılması Gerekenler;
• Saha çalışması hazırlığının yapılması (salgın incelemesi için)
• Hastalık tanısının kesinleştirilmesi (Vakalara kesin tanı konulmalıdır. Bunun için laboratuvara ihtiyaç vardır.)
• Salgının olup olmadığının belirlenmesi
• Duruma uygun vaka tanımının yapılması
• Tüm hastaların ve özelliklerinin saptanması (Tüm vakalar bilinmeli ve kişi, yer, zaman özellikleri ile bilinmelidir)
• Risk altındaki toplumun belirlenmesi ve incelenmesi (Bir salgın sırasında risk altındaki toplum belirlenir)
• Salgın sırasındaki çevre koşullarının incelenmesi (kuraklık, yağış durumu, su kesintileri/ arıtılması.)
• Salgın kaynağı ve yayılmasına ilişkin hipotezlerin kurulması (hastalık etkeni, kaynak, kaynaktan çıkış, yeni konakçıya geçiş yolu ve şekli, yeni konakçı hassasiyeti)
• Salgına yönelik koruma kontrol önlemlerinin alınması (salgının kontrol altına alınması, durdurulması için yapılacaklar sonrasında hastaların tedavileri)
• Salgına yönelik raporlama ve paylaşım • Salgının yayılmasını durdurucu özel ve genel önlemlerin alınması
Genel Kontrol Önlemleri;
. Risk altındaki toplumun taranması, yeterli dengeli beslenme, sağlık eğitimi, kişisel temizlik kurallarına uymak, yeterli ve dengeli beslenme, sosyoekonomik durumun iyileştirilmesi, fiziksel ve mental stresin azaltılması, suların arıtılması, besinlerin kontrolü ve sanitasyonu, portör muayeneleri, çevrenin düzeltilmesi (suların arıtılması, su, toprak hava kirliliğinin önlenmesi), insandan hayvana / hayvandan insana geçen hastalık (zoonoz) kaynağı hayvanların kontrolü, yasal düzenleme yapılması, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, etkin bağışıklama/aşılama programları, epidemiyolojik araştırmalardır.
Özel Kontrol Önlemleri;
Salgınların sınırlandırılması ve önlenmesi için gerekli olan özel kontrol önlemleri şunlardır. Hastalık kaynağına yönelik önlemler (hastalığın bildirimi, hastalığın kesin tanısı, erken tedavi, ilk kaynağın tespiti, taşıyıcı aranması, izolasyon/karantina/ tıbbi nezaret, atıkların dezenfeksiyonu, hasta hayvanların yok edilmesi), bulaşma yollarına yönelik önlemlerin alınması (suların arıtılması, besin kontrol ve sanitasyonu, vektörlerle mücadele, çöp ve gübrelerle mücadele, sağlıklı tuvalet), sağlam kişilere yönelik önlemlerdir (aşılama, ilaçla korunma, ulusal ve uluslararası önlemler)
Risk Azaltma; Etken, bulaşma yolu konakçı ve hastalık oluşum döngüsünün kırılması ile bulaşıcı hastalığın salgına dönüşme riski azaltılır. Bunun için farklı kaynaklardan veri toplanması, bildirim sisteminin standart hâle getirilmesi, kurumlar arası verilerin takibi, hastalıkları izlem sisteminin iyi kurulmuş olması ve düzenli takip edilmesi (izleme ve gözetim sistemi) ile erken uyarı sistemi çalıştırılarak, salgın riskinin en aza indirilmesi sağlanacaktır.
Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma ve Kontrolüne Ait Genel Önlemler;
Birincil korunma; kişilerin etkenle karşılaşmadan önce alınan koruyucu önlemlerdir
Birincil korunmada sağlığın geliştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar şunlardır:
1. Sağlık eğitimi 2. Kişisel hijyen 3. Sosyoekonomik gelişme
4. Akıl ve ruhsal stresin önlenmesi 5. Düzenli tıbbi muayene 6. Aile ve cinsel sağlık
7. Sağlık mevzuatı 8. Enfeksiyon kontrol programı 9. Araştırma ve gözetimler
10. Ev ve hastane tedavisi yöntemlerinin modernizasyonu örnek olarak verilmektedir.
Koruyucu Önlemlerin Bulaşıcı Hastalıkların Yayılımına Etkileri
Koruyucu önlemler alındığında önlenebilen durumlar aşağıda sıralanmıştır.
• Yerleşim yeri planlaması: İshal, Alt solunum yolları enfeksiyonu
• Temiz su: İshalli hastalık, tifoid ateş
• İyi temizlenme: İshalli hastalıklar, bit, kene, sinek kaynaklı hastalıklar, uyuz
• Uygun beslenme: Verem, kızamık, alt sonum yolu enfeksiyonu
• Aşılama: Kızamık, menenjit, difteri
• Hastalık yapan sinek/böcek kontrolü: Sıtma, tatarcık humması, veba, viral kanamalı ateşli hastalıklar
• Kişisel korunma: Sıtma, tatarcık humması, uyuz, bit
• Kişisel hijyen: Tifüs, tekrarlayan ateş
• Sağlık eğitimi: HIV/AIDS, ishalli hastalıklar
• Vaka yönetimi: Kolera, verem, alt solunum, sıtma, kanamalı ateş, menenjit, tifüs
İkincil Korunma: Vaka kontrolü, temaslı kontrolü, çevre kontrolü, sağlık eğitimi verilmesi, Aile Sağlığı Merkezleri, İlçe Sağlık Müdürlüğü ve Toplum Sağlığı Merkezli taramalar yapılması ikincil korumalara verilen örnekler olarak kabul edilmektedir
Erken Uyarı Sistemleri;
İnsan merkezli erken uyarı sistemlerinin amacı, kişisel yaralanma, can kaybı, mülke ve çevreye zarar verme olasılığını azaltmak için tehlikelerle tehdit altındaki bireyleri ve toplulukları yeterli zaman ve uygun bir şekilde harekete geçirmektir.
***Tarım ve Orman Bakanlığı Erken Uyarı Sistemi (10 Temmuz 2018 tarihli resmi gazetede yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su işleri Bakanlığı birleştirilerek Tarım ve Orman Bakanlığına dönüştürülmüş olup, ildeki karşılığı Tarım Orman İl Müdürlüğü olmuştur.)
Sağlık Bakanlığı Erken Uyarı Sistemi;
Halk sağlığını tehdit etme potansiyeli bulunan olaylarda temel amaçlardan biri, olayı kaynağında sınırlamaktır.
Tehlikenin Değerlendirmesi Etken olan patojen, kimyasal madde, ilaç, radyasyon, vb. ile bu etkenin kuluçka süresi, bulaşma yolu, hastalık yapma gibi özellikleri değerlendirilir.
Maruz Kalma Durumunun Değerlendirmesi: Etkilenen kişi sayısı, vakaların yaş, cinsiyet, yerleşim yeri gibi epidemiyolojik özellikleri, semptomları, risk altındaki nüfus, atak hızı, vaka ölüm hızı, toplum bağışıklığı vb. değerlendirilir.
Bağlam/ortamın değerlendirmesi: Olayın gerçekleştiği ortamın sosyal, ekonomik, teknikbilimsel, etik, politik ve çevresel yönleri değerlendirilir. Bu değerlendirme sonrasında halkın sağlığı açısından olay ile ilgili riskin ne olduğunu belirlemek amacı ile “ulusal düzeyde, il düzeyinde ya da hastanede yayılma riski nedir?, ortak kaynağa maruziyet riski nedir?” gibi risk sorularına cevap aranır. Risk değerlendirmesinde, olay ile ilgili cevap aktivitesine gerek kalmadığı sonucu elde edildiğinde olayın izlenmesine son verilir. Risk değerlendirmesi süreci devam eden ve tekrarlanması gereken bir süreç olduğundan, yeni veri geldiğinde veya zaman içeresinde tekrarlanmalıdır.
Uluslararası Sağlık Tüzüğü (UST-2005)
Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nün (UST) amacı ve kapsamı, uluslararası trafik ve ticarete gereksiz müdahaleden kaçınarak ve halk sağlığı açısından ortaya çıkacak risk ile orantılı ve sınırlı olarak, hastalıkların uluslararası yayılmasını önlemek, bu hastalıklara karşı korunmak, yayılmalarını kontrol etmek ve halk sağlığı açısından gerekli yanıtı vermektir.
He taraf devlet, karar aracı uyarınca kendi ülkesi içindeki uluslararası önemi haiz halk sağlığı acil durumuna yol açabilecek tüm olayları ve aynı zamanda bu olaylara yanıt olarak uygulanan herhangi bir sağlık önlemini, Ulusal UST Odak Noktası aracılığıyla ve halk sağlığı bilgilerinin değerlendirildiği 24 saat içinde, mümkün olan en etkin haberleşme araçları ile Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirecektir. DSÖ tarafından alınan bildirim, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEK) yetki alanına giren bir konuyu içeriyor ise, DSÖ derhâl UAEK’na bildirimde bulunacaktır.
KİMYASAL, BİYOLOJİK, RADYOLOJİK VE NÜKLEER AJANLARININ RİSK DEĞERLENDİRMESİ VE YÖNETİMİ
Kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer ajanlar kısaca KBRN ifadesi kullanıldığında Kitle İmha Silahlarından (KİS) bahsedilmiş olunmaktadır. Bunların endüstri ve diğer alanlarda kullanımları sonucu ortaya çıkan kaza ve acil durumlar zehirli endüstriyel ajanlarla etkilenim olarak değerlendirilmektedir. Bunlar Zehirli Endüstriyel Kimyasallar (ZEK), Zehirli Endüstriyel Biyolojik ajanlar (ZEB), Zehirli Endüstriyel Radyolojik ajanlar (ZER), Zehirli Endüstriyel Nükleer ajanlar (ZEN) olup, silah olarak kullanılmazlar. Zehirli endüstriyel maddeler KİS’lere göre bir defada sayıca daha az insanı etkileme riski bulunmaktadır.
KBRN Anlayışına Odaklanmak;
KBRN maddelerinin kasten veya kazaen çevre ve insan sağlığına zarar verme olasılığı ve zararın ciddiyet derecesi KBRN riski olarak açıklanmaktadır. KBRN maddelerinin kasten veya kazara çevre ile insan sağlığına zarar verme olasılığının ve zararın ciddiyet derecesinin değerlendirilmesine ilişkin faaliyetler bütününe KBRN risk analizi denilmektedir. KBRN maddelerinden elde edilen silahların terör, sabotaj eylemleri yoluyla endüstriyel üretim, sağlık sektörü, laboratuvarlar ve bilimsel araştırmalardaki ürün ya da ara ürün olarak kullanılan KBRN maddelerinin insan, teknoloji kaynaklı ya da doğal biçimde kontrolsüz olarak veya kasten yayılmasıyla oluşan tehdit ve tehlikeler KBRN tehdit ve tehlikeleri olarak ifade edilmektedir. Kimyasal, biyolojik, radyoaktif ve nükleer maddelerin belirli bir bölgeye, kişilere, yapılara, su kaynaklarına ve toprağa bulaşması durumu KBRN kirlenmesini anlatmaktadır. Algılama, KBRN maddelerinin herhangi bir yolla keşfedilmesidir.
Zehirli endüstriyel maddeler üç başlık altında açıklanmaktadır. Bunlar:
• Zehirli Endüstriyel Kimyasallar (ZEK): Endüstriyel kimyasallar önemli zehirli tehlikeler oluşturabilir ve insan vücuduna ve teçhizata zarar verebilir. Birçok endüstriyel kimyasal madde aşındırıcı, yanıcı, patlayıcı veya hava veya su ile şiddetli reaksiyon gösterir; bu tehlikeler hemen zehirli etkilerden daha fazla kısa vadeli zorluklara neden olabilir.
• Zehirli Endüstriyel Biyolojikler (ZEB): ZEB, ciddi çevresel hasar üretme ve su kaynaklarının kirlenmesine, uzun vadeli ekolojik hasarlara ve askerî operasyonlara önemli bir tehlike oluşturma potansiyeline sahiptir. ZEB’nin olası kaynakları arasında, hastaneler ve diğer tıbbi tesisler ile ilaç kökenli veya tarımsal sanayi için araştırma, üretim, depolama veya geri dönüşüm tesisleri yer almaktadır.
• Zehirli Endüstriyel Radyolojikler (ZER): Radyoaktif tehlikeler üretebilecek ZER malzemesinin olası kaynakları şöyledir: sivil nükleer üretim, araştırma, geri dönüşüm ve depolama tesisleri; atık toplama yerleri; endüstriyel ve tıbbi kaynaklar; transit madde ve kaynaklar; çalınan veya kaçak nükleer silah sınıfı malzeme. Üretilen radyoaktif tehlikelerin özellikleri, radyasyon türüne ve ilgili nüklidlere bağlı olacaktır.
Kimyasal Ajan Etkileri Her ajan kendi özgün özelliklerine ve içerikleriyle ilişkili sorunlara sahiptir. Bu nedenle, kapsamı anlamak için bireysel olarak her ajana bakmak gereklidir (ör., Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer). Kimyasal savaş ajanları, insan vücudu üzerinde çeşitli etkileri olan çeşitli kimyasal maddeleri kapsar. Kimyasal savaş ajanlarının temel kategorileri blister ajanlar (kabarcık oluşturan), sinir ajanları, boğulma ajanları, güçsüzleştirici ajanlar, kan maddeleri ve tahriş edici maddelerdir.
***Cilt ile temasında ciddi kabarcık oluşturan kimyasal maddeler blister ajanlar ve yakıcı ajanlardır. Blister ajanlar (kabarcık oluşturan) genellikle öldürücü değildir. Bunun yerine, aracıya maruz kalan bireyleri etkisiz hâle getirme eğilimindedirler.
Biyolojik Ajan Etkileri Biyolojik tehditler aynı zamanda virüsler, bakteriler, mikroorganizmalar ve canlı bitkilerden veya hayvanlardan türetilen toksinler gibi birçok formda olabilir ve çoğu çevrede doğal olarak bulunan şekilde elde edilmesi kolaydır Biyolojik ajanlara maruz kalma, kaza veya kasıtlı bir terör eylemi olarak gerçekleşebilir. Bir biyolojik maddenin kazara veya kasıtlı olarak dağılımı, yukarıda tarif edildiği gibi gıda ve su yoluyla veya aerosol dağılımının bir biçimi yoluyla ortaya çıkabilir. Biyolojik bir ajanın çok sayıda insana hızlı bir şekilde bulaşmasının uygun koşullarını etkileyen bir felaketin sonucu salgın olabilir. Biyolojik bir organizma, doğal felaketin ardından oluşan olgun koşullardan yararlanabilir.
***Hindistan doğal bir felaketin biyolojik felakete neden olabileceğinin klasik bir örneğidir. Hindistan’da hava koşullarına bağlı birçok felaket yaşandı. 1980 ve 2010 yılları arasında biyolojik felaketlerden ölenlerin yüzde 10.8’inin ölümüne neden olduğunu belirttiler. Biyolojik felakete neden olabilecek hastalık örnekleri arasında kolera, dang humması, sıtma ya da kızamıklar bulunur .
Radyolojik Etkiler Radyolojik tehlikeler, zarar verme yeteneğine sahip herhangi bir nükleer radyasyondan oluşur Radyolojik tehlikelerin ve nükleer tehlikelerin ajanları yakından ilişkilidir. KBRN tartışırken nükleer ve radyolojik olaylar değiştirilebilir. Bir radyolojik olay ile nükleer bir olay arasındaki net bir tanımın belirlenmesi zor olabilir. Enerji Bakanlığı nükleer tehlikeleri mevcut radyasyonun potansiyel seviyesi olarak tanımlar. Bu iki tanımla radyolojik olaylar ve nükleer olaylar değiştirilebilir.
KBRN Tehlike Verilerinin Yönetimi KBRN olayları için KBRN bilgilerinin doğru kaydı tutulmalıdır. Doğru kayıt tutma, operasyonel planlamaya yardımcı olmak, dost kuvvetlerin yanlışlıkla bir tehlike alanı ile karşılaşmalarını önlemek ve çatışma sonrası iyileştirmeye destek olmak içindir.
Arındırma; Önceden tehlike oluşturan önlemler ve kontrol tedbirleri etkili olmazsa veya maruz kalmak kaçınılmaz ise arındırma gerekli olabilir. Arındırma öncesinde mutlaka hasta/yaralıların önceliklendirilmesi (triaj) yapılmalıdır. Arındırma sonrasında ayrıca triaj yapılmalıdır.
KBRN ajanları ile etkilenmiş kişilere yapılacak müdahale kurallarına göre müdahaleleri, taşınması, sağlık sistemine kabulü ve tedavisi yapılır.
• Kayıplar ve müdahale edenlere danışma, seçme ve tedavi sağlanmalı,
• Mevcut durum uygunluğuna göre mevcut tıbbi tedavi tesislerini arttırmalı,
• Olay sırasında tıbbi yönetim ve idareye yardım etmeli, 226 Teknolojik ve/veya İnsan
• Laboratuvar analizi ve tanımlanması için gerekli tıbbi numuneleri toplanmalı,
• Hastaları nakletmek ve takip etmeli,
• Tıbbi malzemeleri dağıtımı yapılmalı,
• Stres yönetimi planlanmalı,
• Olası durumlarda tıbbi tedavi tesislerine girmeden önce kayıpların temizlenmesini sağlanmalıdır.
Olay Yeri Değerlendirmesi ve Yönetimi
KBRN olaylarına müdahalenin önemli unsurlarından birisi olay yeri değerlendirilmesidir. Olay yeri iyi değerlendirilir ise, ikincil riskler sonucu ikincil olumsuz etkilenmeler en aza indirilmiş olacaktır. Olay yeri değerlendirilmesinde olayın olduğu yer, oluş zamanı, olaydan etkilenen yapılar, olaydan etkilenen kişiler, kişi sayısı, etkilenme şekilleri ve müdahale için ihtiyaç duyulan ekiplerin sayısı ve niteliği ayrı ayrı değerlendirilir. Olay yeri değerlendirmesi hazırlık ve müdahale olmak üzere iki aşamadan oluşur.
Hastanelere Yönelik KBRN Ajanlarının Riskinin Azaltılması
Hastaneler mevzuat doğrultusunda KBRN olaylarına hazırlık yapmak durumundadır. KBRN ajanları ile etkilenmiş veya zararlı endüstriyel maddelere maruz kalmış kişilerin arındırılmadan kendi imkânları ile hastanelere gelebilecek olması hâlinde hastaneler hazır olmalı, bunlara yönelik plan ve standart müdahale süreçleri belirlenmelidir.
Hazırlık;
16 Ekim 2009 tarihinde çıkarılan Genelge’ye göre hastaneler KBRN arındırma üniteleri ve izolasyon üniteleri kurmak durumundadırlar. Hastanelerin hazırladığı HAP’ların İl Sağlık Müdürlükleri tarafından kontrol ve denetimleri yapılır. Her yıl yapmak durumunda oldukları iki masa başı ve bir genel ölçekli tatbikatları icra ile yükümlüdürler.
KBRN’DEN KORUNMA;
***Kişisel koruyucu donanım varsa (KBRN giysisi, maske, eldiven, bot vb.) bunlar kullanılmalı, yoksa ıslak/nemli bezden (saldırının ilk döneminde) nefes alınıp verilebilir. Ağızdan bol miktarda sıvı verilir. Temiz gıdalar bile çok iyi pişirilerek yenmelidir. Eğer yakınlarda hasta varsa mutlaka bu hastalara müdahale eden kişiler de maske ile eldiven kullanmalıdır. Kusmuk, balgam dışkı ve idrarlara çıplak elle dokunulmamalı, bunlar kireç kaymağı ile müdahale edilmelidir. Havalandırma sistemleri kesinlikle çalıştırılmamalı hatta kapatılmalıdır. Bölgede alışılmışın dışında durumların olmasını gösteren belirtiler (aynı belirteler gösteren hastaların çokluğu, hayvanların ölümü, bitkilerin renk değiştirmesi vb.) yetkililere ihbar edilmelidir. Hemen en yakın sığınağa girilmelidir. Sığınak yoksa en yakın kapalı yerlere sığınılmalıdır. Sığınak içinde eğer varsa koruyucu malzeme kullanılmalıdır. Koruyucu malzeme yoksa gözler hemen kapatılmalı, eller ve yüz mutlaka elbise ile örtülmelidir. Dışarıda bulunanlar havayla doğrudan temas sağlamamalı, bir ıslak bez vasıtası ile nefes alıp vermelidir. Yağmur yağıyorsa el ve yüzün ıslanmamasına dikkat edilmelidir. Eller kirli kabul edileceğinden ağza ve göze değdirilmemelidir.
BÜYÜK ENDÜSTRİYEL KAZA RİSKLERİNİN AZALTILMASI;
Büyük endüstriyel kaza kapsamında tehlike insan ve çevreye zarar verme potansiyeli olan, tehlikeli bir madde ya da onu oluşturan sistem olarak tanımlanabilir. Risk ise, tehlike oluşturabilecek bir olayın meydana gelme olasılığı olarak tanımlanmaktadır. Yüksek tehlike sınıfındaki bir kimyasal maddenin herhangi bir kişi tarafından solunması Risk kavramına bir örnek olarak verilebilir.
İşletmelerde büyük endüstriyel kazaların önlenmesine yönelik kaza potansiyeli oluşturan riskler genel olarak aşağıda tanımlanmıştır.
- Kontrol dışı oluşan veya depolanan toksik (zehirli) maddelerin çevreye yayılarak zarar vermesi
- Ortamda bulunan, ısı veya alevle temas ettiğinde yangına sebep olabilecek yanıcı maddeler.
- Olası bir gaz salınımı oluşturup sonrasında hava ile temas ettiğinde patlama meydana getiren tehlikeli madde(ler)
Toksik madde canlılara ağız, deri, solunum vb. yollarla etki ettiğinde canlı sağlığını bozan ya da ölümüne sebep olan kimyasal maddelere verilen isimdir.
BEK Risk Değerlendirmesi
Risk Assessment Aspects of COMAH Safety Reports rehberleri kullanılmaktadır. Bu kapsamda risk analiz ve değerlendirme sürecinde 5 ana soru grubu cevaplanır:
1. Nedenler: Potansiyel kazaların kaynaklarının ve gerçekleşme şekillerinin tanımlanması
2. Olasılık: Bunların gerçekleşme olasılığına dair tahmin
3. Sonuçlar: Kazaların potansiyel sonuçlarının tahmini
4. Önlemler: İlk 3 maddedeki analizlerden elde edilen risk seviyelerinin belirlenmesi ve önlemlerinin değerlendirilmesi
5. Değerlendirme: Risk yönetimi eylemi (Güvenlik sistemlerinin güvenilirliği ve kullanılabilirliği)
Risk değerlendirme sonucuna bağlı olarak riskin azaltılması ya da eşik değerine çekilmesi için;
a. Kullanılan tehlikeli maddenin değiştirilmesi,
b. Önleyici eylemlerin arttırılması,
c. Kaza sonuçlarının şiddetini azaltıcı önlemlerin azaltılması gerekir.
Avrupa Birliği’nin Büyük Endüstriyel Kazalarla İlgili Direktifleri;
1976 yılında İtalya’nın Seveso kasabasında gerçekleşen kimyasal bir kaza sonrasında, endüstriyel kazaların oluşmasının engellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması adına hazırlanmış olan Avrupa Birliği (AB) Seveso Direktifi (82/501/EEC- SEVESO I) kabul edilmiştir. Direktif genişletilerek 9 Aralık 1996’da ise 96/82/EC sayılı “Tehlikeli Maddeleri İçeren Büyük Kaza Risklerinin Kontrolüne İlişkin Direktif (SEVESO-II Direktifi)” yayımlanmıştır. Yeni ilaveler ile AB Seveso direktifleri, 2003 yılında genişletilmiş direktif yürürlüğe girmiştir (2003/105/EC - SEVESO II). En son olarak Avrupa’da 1 Ocak 2015 tarihinde AB SEVESO II’nin yerini alacak AB SEVESO III direktifi (2012/18/EU) yürürlüğe girmiştir.
Türkiye’de Mevcut Durum ve Politikalar;
AB uyum süreci ile birlikte ülkemizde, “Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik” ile uygulamaya konulmuştur. Bu Yönetmelik hükümlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müştereken yürütmektedir.
Türkiye’de Yetkili Kurumlar ve Sorumluluklar
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, Büyük Endüstriyel Kaza Risklerinin Azaltılmasına İlişkin mevzuat kısaca BEKRA mevzuatı şeklinde kullanılmakta olup, BEKRA mevzuatının uygulanmasından sorumlu yetkili kamu kuruluşları;
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB),
- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB),
- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’dır.
Dünya’da Gerçekleşen Büyük Endüstriyel Kaza Örnekleri ve Öğrettikleri
1974 yılında İngiltere/Flixborough’da bulunan bir kimya tesisinde %80’i bir kimyasal madde olan siklohekzan içerikli yakıt buharının sızması ve patlaması sonucu 28 kişi öldü, 36 kişi yaralandı. İşletmeye yakın çevrelerde de 56 kişi yaralandı. Kaza raporunda belirtilen sebep reaktör tankına monte edilen by-pass borusundaki çatlak olarak belirtilmişti. 1976 yılında İtalya’nın Seveso kasabasında bulunan bir kimya tesisinde fenol türevi bir kimyasal madde olan triklorofenol üretiminde kullanılan tetraklorodibenzoparadioksin (toksik bir kimyasal madde) sızması sonucu 2000’i aşkın zehirlenme, bitki örtüsü ve hayvan ölümleri gözlemlendi. 300 km2 lik karantina alanı oluşturuldu. Reaktördeki sızma kaza raporudaki ana sebep olarak belirtildi. 1984 yılında Hindistan’nın Bhopal kentinde tarihin en büyük kimya sanayi tradejisi yaşandı. Kimyasal üreten tesiste toksik gaz (metilizosiyanat) sızıntısı olmuştur. 2000 kişi olay anında, toksik maddenin suya karışması sonucu 8000 kişi kazadan sonra ölmüştür. Kaza sebeplerinden bir tanesi yıkama tankına su sızması olarak belirtilmiştir. SEVESO uygulamalarının hayata geçmesinden sonrada önemli BEK örnekleri oluşmuş ve yapılan hataları minimize etmek adına düzenlemeler gözden geçirilerek yenilenmiştir. 2001 yılında Fransa’nın Toulouse kentinde SEVESO uygulayan üst seviyeli bir kuruluşta depolanan 300 ton patlayıcı madde infilak etmiştir. 31 kişinin ölümü ve 10000 kişinin yaralanmasına sebep olan olayda 1.5 milyar avroluk zarar oluşmuştur. Depolama ortam koşullarındaki kontrolsüzlük kazanın ana sebebi olarak rapor edilmiştir. 2005 yılında Çin’nin Jilin şehrindeki bir petrokimya tesisinde patlamalar meydana gelmiştir. 1 kişinin ölümü 70 kişinin yaralanması ile sonuçlanan olayda, patlama sonrası suya karışan benzen isimli kimyasaldan ötürü çok sayıda kişi zehirlenmiş ve uzun süre milyonlarca kişi su sıkıntısı çekmiştir. Genel olarak, tüm kaza raporları sonucu kazaların çevreye zarar veren etkileri incelendiğinde %43 ‘ünün Havaya Toksik Yayılım, %26’sının Yangın, %24’ünün Patlama, %6’sının Su Kirlenmesi ve %1’inin Diğer etkiler olarak sıralandığı belirtilmiştir.
işletmelerin Yükümlülükleri;
Alt ve Üst Seviyeli Kuruluş İçin Yükümlülükler
• Bildirim
• Risk Değerlendirmesi
• Büyük Kaza Önleme Politikası
• Domino Etkisi: Bilgi Alışverişi
• Büyük Bir Kaza Durumunda Yükümlülükler: Eylem, İletişim ve Raporlama
Üst Seviyeli Kuruluşlar için yükümlülükler:
Alt seviyeli kuruluş için gerekli olan belgelere ilave olarak;
• Güvenlik Raporu
• Güvenlik Yönetim Sistemi
• Dâhili Acil Durum Planı: Hazırlanması, Gözden Geçirilmesi ve Güncellenmesi
• Harici Acil Durum Planının Hazırlanması için Bilgi Paylaşımı
• Halkın Bilgilendirilmesi
TEHLİKELİ MADDE TAŞIMACILIĞI RİSKLERİNİN AZALTILMASI
Tehlikeli madde; doğal özellikleri nedeniyle nakliyesi esnasında insanlara, hayvanlara ve diğer tüm canlılara zarar vermek suretiyle çevreye zarar verebilecek konumdaki ADR (Uluslararası Karayollarında Tehlikeli Maddelerin Taşınması Avrupa Sözleşmesi)’ye göre taşınması yasak olan veya bu anlaşmada yazılı şartlara uygun olarak taşınmasına müsaade edilen maddeler ve nesnelerdir. Bu tür maddelerin tehlikeleri radyoaktif, yanıcı, patlayıcı, zehirli, korosif (kimyasal veya fiziksel aşındırıcı ve tahrip edici madde), biyo-tehlikeli, boğucu, allerjik vb. gibi sebeplerden ileri gelebilir ve tehlike niteliklerine göre sınıflandırılırlar İlk olarak Uluslararası Deniz Danışma Kurulu 1960 yılında, tehlikeli maddelerini Uluslararası Deniz Danışma Kurulu Tehlikeli Yük Kodları altında sınıflandırmıştır.
Tehlikeli Maddelerin Kara Yolu ile Taşınması;
BM Avrupa Ekonomik Komisyonu ADR Anlaşması 1957 yılında hazırlanmış ve 29 Ocak 1968 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Belirli aralıklarla revizyonları yayımlanmaktadır. Son revizyon, 1 Ocak 2017 tarihinde yayımlanmıştır. ADR anlaşması genel hatlarıyla AB üye, aday ve AB ile iş birliği içindeki ülkeler arasında karşılıklı iş birliği ve güven hedefinde ve tehlikeli maddelerin taşınması faaliyetlerini düzenlemek ve uluslararası ticareti desteklemek ilkesindedir. ADR’ye taraf 58 ülke vardır.
Tehlikeli Maddelerin Deniz Yolu ile Taşınması;
Deniz yolu taşımacılığında taraf sözleşme SOLAS (International Convention for the Safety of life at Sea/Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesi)’tır. SOLAS, ilk olarak 1914 yılında Uluslararası Denizcilik Teşkilatı (IMO) tarafından hazırlanan, ticari gemilerde can emniyeti konularını düzenleyen en önemli sözleşmelerden biridir. Ülkemizin 1958 yılında taraf olduğu IMO, SOLAS sözleşmesi ile denizdeki gemilerin, malların ve çevredeki canlıların güvenliğinin artırılması için yükümlülükler uygulamaktadır. SOLAS, genel olarak yapı, makine, teçhizat, yangın, can kurtarma araçları ve düzenlemeleri, telsiz haberleşmesi, seyir güvenliği ve sevkiyat konularını içermektedir. Tehlikeli maddelerin deniz yolu taşımacılığında IMDG kodu kullanılmaktadır.
Tehlikeli Maddelerin Demir Yolu ile Taşınması;
Demir yolu ile Uluslararası Taşımalar Hükümetler Arası Örgütü (OTIF), Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Anlaşmaya (COTIF) katılan taraflar tarafından oluşmaktadır. OTİF 50 üyeden oluşmaktadır Yolcu ve eşya ile ilgili yönetmeliklerin dışında, COTİF Tehlikeli Malların Demiryolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Düzenlemeler (RID) Yönetmeliği ile tehlikeli maddelerin taşımacılığını da belirli kurallar çerçevesinde belirlemiştir. Tehlikeli Eşyaların Demiryolu ile Uluslararasında Taşınmasına İlişkin Yönetmelik (RID) COTIF’in EK-C’sinde verilmiştir. RID’ın son güncellemesi 1 Mayıs 2015’te yürürlüğe girmiştir. RID, genel olarak yüklerin sınıflandırılması, ambalajlama, depolama ve sevkiyat hususlarını kapsamaktadır.
Tehlikeli Maddelerin Hava Yolu ile Taşınması;
Ülkemizde13 Nisan 2018 tarihinde Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından Tehlikeli Maddelerin Hava Yolu ile Taşınması hakkında yönetmelik yayınlanarak önemli bir eksiklik giderilmiştir. Uluslararası hava taşıyıcıları birliği konu ile ilgili Tehlikeli yük mevzuatı (IATA-DGR) ile tehlikeli maddelerin taşımacılığını belirli kurallar çerçevesinde belirlemiştir.
YÜRÜLÜKTEKİ BAZI YÖNETMELİKLER
Denizyoluyla Taşınan Tehlikeli Yüklere İlişkin Uluslar Arası Kod Kapsamında Eğitim ve Yetkilendirme Yönetmeliği Tarih: 11.02.2012 Sayı: 28201
Karayolu Taşıma Yönetmeliği Tarih: 11.06.2009 Sayı: 27255
Karayolu Taşımacılık Faaliyetleri Mesleki Yeterlilik Eğitimi Yönetmeliği Tarih: 03.09.2004 Sayı: 25572
Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 24.10.2013 Sayı: 27092
Trenlerin Hazırlanması ve Trafiğine Ait Tarih: 06.05.2013 Sayı: 28639
Tehlikeli Maddelerin Demiryoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 16.07.2015 Sayı: 29418
Tehlikeli Maddelerin Deniz yoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 03.03.2015Sayı: 29284
Tehlikeli Maddelerin Havayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik Tarih: 13.04.2018 Sayı: 30390
Elleçlenme; Genellikle taşımacılıkta gümrük gözetimi altındaki eşyanın asli niteliklerini değiştirmeden istiflenmesi, yerinin değiştirilmesi, büyük kaplardan küçük kaplara aktarılması, kapların yenilenmesi veya tamiri, havalandırılması, kalburlanması, karıştırılması.
Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı (TMGD) Tehlikeli Madde Taşımacılığı Mevzuatı’nda belirtilen taraflar, yaptıkları işlemleri insan sağlığına, diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden yapmaları için ADR anlaşması ve ilgili Mevzuat hükümleri kapsamında Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı (TMGD) istihdam etmelidirler. TMGD’nin görevi işletmede sorumlu kişi/kişilerle koordine şekilde tehlikeli madde ile yapılan işin gereklilikleri kapsamında ADR Mevzuatına uygun şekilde en uygun araç, paket, depolama vb. faaliyetleri belirleyip, kullanımını sağlayarak raporlamaktır. TMGD’nin başlıca görevleri şu şekilde sıralanabilir:
• Tehlikeli maddelerin taşınmasında ilgili sözleşme ve ulusal yükümlülüklere uyulması için öneriler sunmak ve bu hükümlere uyulmasını sağlamak
• İşletmenin tehlikeli maddelerin taşınması ile ilgili yıllık faaliyet raporunu, yılsonu itibariyle ilk üç ay içerisinde hazırlamak ve elektronik ortamda ibraz etmek
• Herhangi bir kaza meydana gelmesi durumunda kaza raporunu ibraz etmek
• Ulusal ve uluslararası mevzuat ve bunlarda yapılan değişiklikler hakkında tehlikeli madde faaliyetlerinde bulunan işletme çalışanlarına göreve yönelik eğitim vermek veya eğitimleri almalarını sağlamak
• Tehlikeli maddele faaliyetleri esnasında bir kaza meydana gelmesi durumunda uygulanacak acil durum prosedürlerini belirlemek tatbikatların periyodik olarak yapılmasını sağlamak ve bu faaliyetlerin kayıtlarını tutmak
• Faaliyetler konusunda yapılan her türlü işi kayıt altına almak, bu kayıtları 5 yıl süreyle saklayarak talep edilmesi halinde ibraz etmek.
Ünite Soruları:
1 Epidemiyoloji ne ile ilgilenir?
A. Kişilerin sağlık sorunları
B. Hastalıkların tedavisi
C. Toplumsal hastalıkların maliyeti
D. Kişilerin tedavi yöntemleri
E. Toplumsal hastalıkların incelenmesi
2 Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyon zinciri arasında yer almaz?
A. Etken
B. Yeni konakçının direnci
C. Ajanın genetik yapısı
D. Kaynak
E. Bulaşma yolları
3 Enfeksiyonun bulaşma yolu aşağıdakilerden hangisi içinde yer almaz?
A. Damlacık yolu
B. Ağız yolu
C. Deri yolu
D. Vektör yolu
E. Görme yolu
4 Aşağıdaki belirtilerden hangisi KBRN ajanı kullanıldığını gösterir?
A. Nefes darlığı
B. Kanama
C. Ciltte kaşınma
D. Gözde yanma batma ve görme bulanıklığı
E. Aynı şikâyetten çok sayıda insanda görülmesi
5 Aşağıdakilerden hangisi İl AFAD’ın görevleri arasında yer almaz?
A. Arındırma
B. Sıcak alanda arama kurtarma
C. Olay yeri yönetimi
D. Olay yeri sınırlarının belirlenmesi
E. Kimyasal laboratuvar analizi
6 Büyük endüstriyel kaza risklerinin azaltılması kapsamında birinci derecede sorumlu kuruluş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇSB)
B. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB)
C. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
D. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB)
E. Ticaret Bakanlığı (GTB)
7 Aşağıdakilerden hangisi büyük endüstriyel kaza riski oluşturan sınıfta yer almaz?
A. Toksik madde
B. Yanıcı madde
C. Patlayıcı madde
D. Radyoaktif madde
E. Uçucu madde
8 Dünyanın en büyük endüstriyel felaketi nerede yaşanmıştır?
A. Çin /Jilin
B. Hindistan/Bhopal
C. İtalya /Seveso
D. Fransa/Toulouse
E. İngiltere/Flixborough
9 Tehlikeli maddelerin deniz yolu taşımacılığında kullanılan kodu aşağıdakilerden hangisidir?
A. COTİF
B. IMDG
C. ADR
D. RID
E. DGR
10 Tehlikeli madde taşımacılığı kapsamında, Türkiye’de yetkili kuruluş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSB)
B. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB)
D. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı
E. AFAD
CEVAPLAR:
1-E
2-C
3-E
4-B
5-E
6-A
7-D
8-B
9-C
10-D