AFET ACİL DURUM VE YÖNETİMİNE GİRİŞ
ÜNİTE 1
-Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, afetlere karşı direnci zayıf/hazırlığı yetersiz ülkelerdir. Yakın geçmişe kadar
genellikle bu ülkelerde kuraklık, sel, deprem ve toprak kayması gibi yıkıcı afetlerin zararlarını etkili bir şekilde
azaltabilmek için afet yönetim döngüsü olarak diye de adlandırılan bütünleşik bir Afet Yönetim Sistemi ülkemizde
yeteri kadar uygulanamamaktadır.
- -Afet yönetiminin başlıca işlevi can ve mal kaybını azaltmak ve ulusu doğal, teknolojik ve insan faktörlü afetlerden
korumaktır.
-Modern afet yönetimi, afete hazırlıklı olmakla birlikte afetleri önlemede afet yönetiminin uzmanlığının önemini
vurgulamaktadır. Paradigmayı acil yardımın geleneksel uygulamasından afet riskini azaltma şekline değiştirmek için
toplumun afet ve acil durum yönetimine bakışını da değiştirmek gerekmektedir
YÜZLEŞTİĞİMİZ AFETLER
Birçok bilimsel çalışma doğa, insan ve teknoloji kaynaklı afetlerde son yıllarda önemli artışlar olduğunu göstermektedir.
Artan nüfus, kentsel kalkınma, ekolojik ve kıyı alanlarındaki çevre bozulmaları, iklim değişikliğinin etkileriyle
birleştiğinde örneğin hidro-meteorolojik afet tehlike ve riski daha da artmaktadır Son 10 yılda afetlerden etkilenen
insan sayısı 198.7 milyondan (2001 yılında), 217,3 milyona (2010 yılında) yükselmiştir. 2010 yılında meydana gelen
ekonomik kayıp ise 10 yıllık dönem ortalaması olan 98,9 milyar ABD dolarından %25,3 oranında daha fazladır.
-Afetler tüm ülkeleri etkilemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde can kaybı fazla olurken gelişme süreçleri kesintiye
uğramakta, buna karşın gelişmekte olan ülkelerde de can kayıpları azalırken ekonomik kayıplar çok daha fazla
olmaktadır
-Afetlerden etkilenen insanların %98’i gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır.
-Özetle, afetler büyük yıkıma ve acıya sebep olurken aynı zamanda ulusal ekonomileri de kötü bir şekilde etkilerler.
Ülkemizin özellikle büyük afetlerde uğradığı can ve mal kayıpları göz önüne alındığında, afetlere karşı dirençsiz /
hazırlıksız ülkelerden biri olduğu görülür. Bu saptamanın temelinde, “hem risk hem de kriz yönetimini içeren afet
yönetim döngüsü”nden oluşan bir “Kapsamlı ve Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi’nin ülkemizde henüz yeterince
uygulanamadığını“ göstermektedir.
-Ülkemizin farklı bölgelerinde farklı yer-iklim-sosyal koşulları hâkim olduğu için değişik bölgelerimizde sel, kuraklık,
deprem, toprak kayması, terör gibi değişik tehlikelerin neden olduğu afetler ortaya çıkmaktadır. Afetler büyük yıkıma
ve acıya sebep olurken aynı zamanda yerel, ulusal ve bölgesel olarak ekonomileri de etkiler. Böylece afetlere gereği gibi
ve yeterince hazırlanamayan uluslar bir “yıkım ve yara sarma” sarmalına girer. Afet sebep değil; bir sonuçtur.
ÜNİTE 1
-Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, afetlere karşı direnci zayıf/hazırlığı yetersiz ülkelerdir. Yakın geçmişe kadar
genellikle bu ülkelerde kuraklık, sel, deprem ve toprak kayması gibi yıkıcı afetlerin zararlarını etkili bir şekilde
azaltabilmek için afet yönetim döngüsü olarak diye de adlandırılan bütünleşik bir Afet Yönetim Sistemi ülkemizde
yeteri kadar uygulanamamaktadır.
- -Afet yönetiminin başlıca işlevi can ve mal kaybını azaltmak ve ulusu doğal, teknolojik ve insan faktörlü afetlerden
korumaktır.
-Modern afet yönetimi, afete hazırlıklı olmakla birlikte afetleri önlemede afet yönetiminin uzmanlığının önemini
vurgulamaktadır. Paradigmayı acil yardımın geleneksel uygulamasından afet riskini azaltma şekline değiştirmek için
toplumun afet ve acil durum yönetimine bakışını da değiştirmek gerekmektedir
YÜZLEŞTİĞİMİZ AFETLER
Birçok bilimsel çalışma doğa, insan ve teknoloji kaynaklı afetlerde son yıllarda önemli artışlar olduğunu göstermektedir.
Artan nüfus, kentsel kalkınma, ekolojik ve kıyı alanlarındaki çevre bozulmaları, iklim değişikliğinin etkileriyle
birleştiğinde örneğin hidro-meteorolojik afet tehlike ve riski daha da artmaktadır Son 10 yılda afetlerden etkilenen
insan sayısı 198.7 milyondan (2001 yılında), 217,3 milyona (2010 yılında) yükselmiştir. 2010 yılında meydana gelen
ekonomik kayıp ise 10 yıllık dönem ortalaması olan 98,9 milyar ABD dolarından %25,3 oranında daha fazladır.
-Afetler tüm ülkeleri etkilemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde can kaybı fazla olurken gelişme süreçleri kesintiye
uğramakta, buna karşın gelişmekte olan ülkelerde de can kayıpları azalırken ekonomik kayıplar çok daha fazla
olmaktadır
-Afetlerden etkilenen insanların %98’i gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır.
-Özetle, afetler büyük yıkıma ve acıya sebep olurken aynı zamanda ulusal ekonomileri de kötü bir şekilde etkilerler.
Ülkemizin özellikle büyük afetlerde uğradığı can ve mal kayıpları göz önüne alındığında, afetlere karşı dirençsiz /
hazırlıksız ülkelerden biri olduğu görülür. Bu saptamanın temelinde, “hem risk hem de kriz yönetimini içeren afet
yönetim döngüsü”nden oluşan bir “Kapsamlı ve Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi’nin ülkemizde henüz yeterince
uygulanamadığını“ göstermektedir.
-Ülkemizin farklı bölgelerinde farklı yer-iklim-sosyal koşulları hâkim olduğu için değişik bölgelerimizde sel, kuraklık,
deprem, toprak kayması, terör gibi değişik tehlikelerin neden olduğu afetler ortaya çıkmaktadır. Afetler büyük yıkıma
ve acıya sebep olurken aynı zamanda yerel, ulusal ve bölgesel olarak ekonomileri de etkiler. Böylece afetlere gereği gibi
ve yeterince hazırlanamayan uluslar bir “yıkım ve yara sarma” sarmalına girer. Afet sebep değil; bir sonuçtur.
Ekli dosyalar
-
3.7 MB Görüntüleme: 345